HALK MASALLARI
Ünite 1
Masal
Anlatı
türlerinin en eskisi olan masal, anlatıldığı bölgenin kültürünü, değerlerini
açıklamak bakımından yararlanılabilecek bir kaynak olması itibarıyla
milletlerin aynasıdır bir bakıma.
Masal
sözcüğünün aslı Arapça “mesel” sözcüğüdür. Bu günkü kullanımın 100/150 yıllık
geçmişi vardır. 19. yüzyılın başlarına kadar masal yerine; kıssa, dâstân, hikâye vb. kavramlar kullanılıyordu.
Azerbaycan ile Kafkasların genelinde masal için “nağıl”; Hazar Denizi’nin
doğusundaki Türk ülkelerinde ise “ertek”, “ertegi” denilir.
Masalların Özellikleri
Biçim Özellikleri
Masallar,
uzun anlatılardır; bazılarının anlatımı birkaç gece sürebilir.
Masallar
genellikle nesir şeklindedir. Az da olsa nazım-nesir karışımı masala da
rastlanır. Manzum parçalar çoğunlukla masalın aslında yer alırlar ancak
anlatıcının eklediği manzum parçalara da rastlatır. Bu manzumlar tekerleme,
mani ya da koşma olabilir.
Şairler ve
yazarlar tarafından nazma geçirilen masallar da vardır: Ziya Gökalp’in Alageyik, Behçet Necatigil’in Üç Turunçlar adlı şiirleri gibi.
Masalların
başında, ortasında ve sonunda formel, kalıp söz ve tekerleme gibi söz öbekleri
bulunur.
Pertev Naili Boratav 1960 yılında 190
tekerlemeyi inceleyerek bir tasnif yapmıştır. Buna göre:
1-
Kısa giriş kalıp sözleri
2-
Giriş tekerlemesi biçimindeki kısa anlatılar
3-
Tekerleme biçimindeki masallar
4-
Ara ve bitiş sözleri
Formellerin/tekerlemelerin
kullanımı masal anlatıcısının anlatı ustalığına dair bilgi verir. İyi bir
anlatıcı bunları uygun yerlerde doğru biçimde kullanabilmelidir.
Bazı
anlatıcılar bir masalı başka masala ekleyerek anlatabilirler (asıl konunun
unutulması buna sebep olabilir).
Masalın
dili anlatıcının, dolayısıyla masalın anlatıldığı yörenin dilidir.
Masalın
içinde anlatıcının bilgi dağarcığına göre başka edebi türlerden örneklere
rastlanabilir (efsane, fıkra, dua, mani vb.).
İçerik Özellikleri
1-)
Masallar olağanüstülükler üzerine kuruludur. Örnekleri: Tayy-i zaman, tayy-i
mekân, şekil değiştirme, dirilme, bitki veya aslan sütüyle tedavi…
2-) Masalın
kahramanları da olağanüstü niteliklere sahiptir. İnsan kahramanların
özellikleri; kulağını yere dayayıp dilediği kişini konuştuklarını duyabilmek,
denizi sömürmek, uçabilmek, ağladığında gözlerinden inci/mercan dökmek,
yürüdüğü yerde çayır çimen bitmek…
Masallarda
kahramanların adları genellikle söylenmez. Bazı soyut kavramlar (iyi,
güzel, kötü vs.) masallarda kişi olarak karşımıza çıkabilir.
Ders verme
amaçlı masallarda belli hayvanlar kendilerine atfedilen nitelikleri öne
çıkarılarak kişileştirilirler (kurnaz tilki, ahmak ayı gibi). Hayvan
görünümünde cinler, periler ve büyü yoluyla hayvan biçimine bürünmüş insanlar
masallarda olabilir.
Masallardaki olağanüstü kahramanlar
Devler: Devler, Kaf Dağı’nda yaşarlar. Üç
veya yedi başlı olabilirler. Tek hamlede öldürülmelidirler, aksi halde ölümsüz
olurlar. Devler genelde padişah kızını kaçırır. Güçlü ve saf olurlar
(okur-yazar olabilirler).
Cinler ve Periler: Cinler, tekinsiz yerlerde
masala dâhil olurlar. Periler genellikle masal kahramanlarına iyi veya kötü
nitelikler/özellikler verirler.
Cadılar: Çirkin yüzlüdürler. Arabozucu
olarak karşımıza çıkarlar. Giriştikleri işten çoğunlukla galip çıkarlar.
Masallarda eşyalar biçim değiştirebilir, insana dönüşebilir.
Masallar
geçmiş zamanda geçer.
Masallar masal
ülkelerinde geçer (Hint, Yemen, Çin-Maçin, Kaf Dağı, Periler Ülkesi, Devler
Ülkesi, yedi kat yerin altı…). Kaf Dağı herkesin gidebileceği bir yer değildir.
Hz. Süleyman, Hz. Hamza ve Hz. Ali gibi kahramanlar Kaf Dağ’ına gidip oradaki
devleri öldürmüşlerdir… Bu yerlerin dışında dünya coğrafyası üzerinden de masal
anlatılabilir.
Masallarda
soru-cevap, tasvir ve tekrar gibi anlatım biçimleri kullanılır.
Masallarda dua
ve beddua gerçekleşebilir. Türk masallarında herkesin duası kabul olmaz.
Hz. Hızır, pir, derviş gibi belli kişilerin duası kabul olur.
Semboller, Türk
masallarında önemli yer tutar. Evlilik arzusu karpuz gönderilerek bildirilir.
Ölüm, kanlı gömlekle veya kanlı bıçakla ifade edilir.
3, 7 ve 40 sayıları
masallarımızın değişmezleri arasındadır.
Bazı masal
kahramanları sembolik tiplerdir.
Keloğlan:
şans, akıl ve zekâyı,
Köse:
hainliği, kötülüğü,
En küçük
kardeş: Zekâ, akıl, şans ve iyiliği,
Büyük
kardeşler: kötülük ve kıskançlığı,
Üvey anne:
kötülük ve zulmü,
Yaşlı adam:
yardım ve iyiliği,
Teyze:
kötülüğü ve kıskançlığı temsil eder.
Kahramanlar
genellikle olağanüstü yardımlar alarak başarıya ulaşırlar (sihirli lamba, at,
köpek, karınca gibi).
Her masalda
iyiler mutlaka ödüllendirilir, kötüler ise cezalandırılır.
Anlatıya
bağlı olarak dini motifler masalda yer alabilir. Anadolu masallarına kahraman
işe başlarken Besmele çeker. Başı derde girince dualar eder. Dini ritüellerde
karşımıza çıkabilir (hac, namaz vs.).
Masallar
uluslararası olabilirler. Aynı masalı farklı adlar altında dünyanın dört
yanında duymak mümkündür (Helvacı Güzeli
ve Sabır Taşı).
Dinlediği
masalı kendi bilgi ve kültürüyle yoğurarak yeniden biçimlendirip anlatan
kişiler usta anlatıcılardır (masal anası, masal ninesi, masalcı). Nasıl ki halk hikâyeleri babadan oğula aktarılır,
masal anlatıcılığı da anadan kıza aktarılır.
Türk
masallarında zorluk çekmeden, hüner göstermeden, kişiliğini ispat etmeden
başarıya ve mutluluğa ulaşmak mümkün değildir.
Masallardaki
olağanüstülüklerin günümüzün teknolojisinde karşılıklarının bulunabilesi
dikkate değer bir husustur (uçan halı-uçak, yer dinleyip haber almak-telefon,
sihirli ayna-TV veya PC vs.).
Masalların Kökeni
Mitolojik Görüş / Tarih Öncesi Görüş / Kablettarih Nazariyesi
G. Huet’e göre masalların kaynağı
mitolojidir. Kökenleri Hint mitolojisinde, vedalarda aranmalıdır. G. Grimm, Dasent, Max Müller, George Cox
bu görüşü paylaşan isimlerdir.
Tarihi Görüş / Hindoloji Okulu / Tarihi Nazariye
Ünlü Hint
Masalları (Pançatantra, Vetalapancavincati, Çakasaptati gibi) masalların
kaynağıdır. Bu görüşü paylaşan isimler: Sylvestre
de Sacy, Theodor Benfey, Henry Gaidoz, Joseph Bediler.
Etnografik Görüş / Antropoloji Okulu / Etnografik
Nazariye
Masalların
gerçek hayatın artığı olduğu düşüncesindedirler. Masalların motif ve tip
yönünden benzerlik göstermelerine karşın kültürel unsurları bakımından
farklılıklar göstermesi, masalların bir tek kaynağa indirgenmesinin yanlış
olduğunu düşünmelerine sebep olur. A.
Lang, Edward Tylor, M. Lennan gibi etnograflar bu görüş etrafında
birleşirler.
Tip
Latince
“typus” / damga (mühür) anlamındadır. Stith
Thompson The Folktale adlı eserinde;
“Tip, kendi
başına var olabilen geleneksel bir masaldır.
Başka bir
masalla birlikte anlatılabilir.
Bir veya
daha çok motiften oluşabilir” demiştir.
Masal
tipinin formüle edilebileceği tek yol tip varyantlarının çalışılmasıdır. Tip,
kendi başına var olabilen masal metni olarak düşünülmelidir.
Masal Tipleri ve Önemli Tip Katalogları
Antti Aarne ve Stith Thompson tarafından hazırlanan tip katalogları önemlidir.
1-) Tip
Sınıflamaları
- Antti
Aarne’nın Sınıflaması
Konuyla
ilgili ilk çalışmayı yapan Aarne, masalları 3 ana başlık altında sınıflamış
(1910).
1 – Hayvan Masalları (1-299)
1 - 99:
Vahşi Hayvanlar
100 – 149:
Vahşi ve Evcil Hayvanlar
150 – 199:
İnsan ve Vahşi Hayvanlar
200 – 219:
Evcil Hayvanlar
220 – 249:
Kuşlar
250 – 274:
Balıklar
275 – 299:
Öteki Hayvanlar ve Nesneler
2 – Asıl Halk Masalları (300-1199)
- Sihir Masalları (300-749)
300 – 399:
Tabiatüstü Rakip
400 – 459:
Tabiatüstü veya Sihirli Koca / Karı veya Diğer İlgili Kimseler
460 – 499:
Tabiatüstü Grev
500 – 599:
Tabiatüstü Yardımcılar
600 – 649:
Tabiatüstü Eşyalar
650 – 699:
Tabiatüstü Muktedir Olma veya Bilme Hali
700 – 749:
Diğer Tabiatüstü Masallar
- Efsane Tarzında Masallar (750-849)
- Kısa Hikâye Tarzında Masallar (850-999)
- Aptal Dev Masalları (1000-1199)
3 – Fıkralar (1200-1999)
1200 –
1349: Edepsizlik
1350 –
1439: Evli Kimselerin Latifeleri
1440 –
1524: Kahraman Olan Bir Kadın (Kız) Üzerine Latifeler
1525 –
1639: Akıllı Adam
1640 –
1674: Tesadüf Yoluyla Mutluluk
1675 –
1724: Aptal
1725 –
1874: Papazların Latifeleri
1875 –
1999: Yalan Masalları
Aarne’nın
hazırladığı tip kataloğunda son numara 1999 olarak görülürse de toplam tip
sayısı 500 civarındadır.
- Stith Thompson’un
Sınıflaması
Aarne’nın sınıflaması 10’a yakın ülkenin
masallarına uygulanmıştır. Sınıflamanın geniş kitlelere ulaşmasında Oscar Hackman’ın rolü büyük olmuştur.
Aarne’nın
öğrencisi olan Stith Thompson ana
sınıflandırmayı üçten beşe çıkarmıştır.
1 – Hayvan Masalları (1-299)
1 - 99:
Vahşi Hayvanlar
100 – 149:
Vahşi ve Evcil Hayvanlar
150 – 199:
İnsan ve Vahşi Hayvanlar
200 – 219:
Evcil Hayvanlar
220 – 249:
Kuşlar
250 – 274:
Balıklar
275 – 299:
Öbür Hayvanlar ve Nesneler
2 – Asıl Halk Masalları (300-1199)
- Sihir Masalları (300-749)
Tabiatüstü
Rakip
300 – 399:
Devin Yenilişi
400 – 459:
Tabiatüstü veya Sihirli Koca / Karı veya Diğer akrabalar
460 – 499:
Tabiatüstü Grevler
500 – 599:
Tabiatüstü Yardımcılar
600 – 699: Sihirli
Nesneler
700 – 749: Öbür
Tabiatüstü Masallar
- Dini Masallar (750-849)
- Romantik Masallar (850-999)
- Aptal Dev Masalları (1000-1199)
3 – Şakalar ve Anekdotlar (1200-1999)
1200 –
1349: Mankafa Hikâyeleri
1350 –
1439: Evli Çiftler Hakkında Hikâyeler
1440 –
1524: Bir Kadın (kız) Hakkında Hikâyeler
1525 –
1639: Akıllı Adam
1640 –
1674: Şanslı Kazalar
1675 –
1724: Aptal Adam
1725 –
1849: Papazlar ve Dini Tarikatlar Hakkında Şakalar
1850 – 1874:
Diğer Halk Gurupları Hakkında Şakalar
1875 – 1999:
Yalan Masalları
4 – Formülle Başlayan Masallar (2000 – 2399)
2000 –
2199: Zincirlemeli Masallar
2200 –
2249: Hileli Masallar
2250 –
2299: Bitmemiş Masallar
2300 –
2399: Diğer Zincirlemeli Masallar
5 – Sınıflamaya Girmeyen Masallar
Türkiye’de Yapılan Tip Sınıflamaları
Wolfram
Eberhard ve Pertev Naili Boratav’ın ilk çalışmaları 1947 yılında makale olarak
yayımlanır. Sadece hayvan masallarını ele alan bu ilk çalışmadaki tip sayısı
60’tır.
İki
araştırmacı 2500 masalı inceleyerek 378 masal tipi tespit ederler (Typen Türkischer
Volkmarchen, 1953).
TTV’nin
yayımından sonra masal üzerinde yapılan araştırmalar ve akademik çalışmalara
dayanarak iddia edilebilir ki 10 bin kadar masala sahibiz.
Masal Tiplerinin Tanıtımı
Hayvan Masalları
Kahramanları
arasında hayvan olan, kıssadan hisse tarzında, ders çıkarma amaçlı, kısa ve
nesir şeklindeki anlatılara hayvan masalı diyoruz.
Başlıca
özellikleri;
Kısa
olmaları, formel unsurlar içermemesi, dev, cadı, cin gibi olağandışı varlıklara
yer vermez, hayvanlar sembolize edilerek insanlara ders vermeyi amaçlarlar.
Asıl Halk Masalları
Formel
ifadelerin çokça bulunduğu, dinleyiciyi ikna veya inandırma gayesi olmayan
anlatılardır.
Başlıca
özellikleri;
Formel
özellikleriyle dikkat çekerler (kalıplaşmış ifadeler), olağanüstü kahramanlar
ve olaylara yer verirler, olaylar birden fazla olabilir, oldukça uzundurlar,
gerçeklikle hiçbir ilgileri yoktur.
Fıkralar
Birçok
masal araştırmacısı fıkraların masallarla aynı kategoride değerlendirilmesine
karşıdırlar. Masallar hayali, fıkralar ise gerçektirler. Fıkralar bir tip
etrafında gelişir. Fıkranın amacı güldürmektir ve de belli bir yaş gurubunu
gözetmez.
Fıkra;
günlük olayların mizahla yoğrularak ele alındığı kısa anlatılardır.
Zincirlemeli Masallar
Hayal ürünü
olup olayların birbirine bağlanarak anlatıldığı masal türüne bu adı veriyoruz. Çeşitli
kalıp ifadelere yer verilir. Olağanüstü kahramanlara fazlaca yer verilmez.
İnsan ve hayvan kahramanlar anlatıda yer alabilirler. Olaylar iç içe geçmiş
şekilde anlatılır. Kısadırlar.
Ünite 2
Motif, Söz Kalıpları ve Masal Kitapları
Motif
Latincesi motivum
olan kelime sanatın çeşitli dallarında kullanılmaktadır. Masal incelemelerinde
de çok çeşitli biçimsel yapılan motif sözcüğüyle adlandırılırlar. Stith
Thompson motifleri mitolojik motifler ve hayvanlarla ilgili motifler olmak
üzere iki başlık altında ele alır.
Max Lüthi: “Hikâye etmenin en küçük şekline
motif denir.”
Arthur Christensen: “Canlılıkları ile
kendilerini kabul ettirmiş, (…) dinleyiciyi avuç içine alabilen (…)
unsurlardır.”
Stith Thopmson: “Eskiden beri yaşama kabiliyetine
sahip olan masalın en küçük unsurudur.”
Motife, öncelikle
olağanüstülüğün olması şarttır. Bu olağanüstülük, kahramanda, olayda, mekânda
ya da zamanda kendini göstermelidir (ata binip gitmek motif değildir ancak ata
binip bir anda bir başka yere ulaşması motiftir).
Masal Motifleri ve Önemli Motif Katalogları
Motif
kataloğu Stith Thompson tarafından hazırlanmıştır (Motif Index of Folk-Litterature).
- Mitolojik motifler
- Hayvanlar
- Yasak
- Sihir
- Ölüm
- Harikuladelikler
- Devler
- İmtihanlar
J. Akıllılar ve Aptallar
K. Aldatmalar
M. Geleceğin Tayini
P. Cemiyet
Q. Mükâfatlar ve Cezalar
R. Esirler ve Kaçaklar
S. Anormal Zulümler
T. Cinsiyet
U. Hayatın Tabiatı
V. Din
W. Karakter Özellikleri
X. Mizah
Z. Çeşitli Motif Gurupları
Ülkemizde
masallar hakkında otuzdan fazla doktora, yüzden fazla yüksek lisans tezi
hazırlanmıştır. Çok azı yayınlanabilmiştir. Çalışmaların çoğunda coğrafi Fin
metodu uygulanmıştır. Propp’un
yapısalcı metodu ise sadece Umay Günay
tarafından Elazığ Masalları adlı
çalışmada kullanılmıştır.
Kalıp Söz / Formel
Asıl
metinle ilgisi bulunmayan ancak onunla bütünleşmiş olan ifadelerdir (tekerleme
gibi).
Tahir Alangu, Mehmet Tuğrul, Pertev Naili Boratav,
Otto Spies ve İnci Akidil konuyla
ilgili başvuru kaynaklarımızdır.
Konuyla
ilgili çalışmalar Saim Sakaoğlu’nun Gümüşhane Masalları (1973) adlı
çalışması bir seminer bildirisiyle hız kazanmıştır. Ahmet Ali Arslan, Mehmet
Özçelik, Esma Şimşek ve N. Yaşar Bayatlı, Saim Sakaoğlu’nun çalışmalarını takip
ederek akademik eserler neşrettiler.
Hayvan
masallarını formel yapısı ise Ali
Berat Alptekin tarafından incelenmiştir.
S.
Thompson’ın eserinde kalıp ifadelerle ilgili kategoriler;
Z10.1.
Başlangıç formülleri
Z10.2.
Bitiş formülleri
Z10.3.
Geçiş formülleri
Z11. Sonu
olmayan formüller
Z65. Renk
formülleri
Z100.
Sembolizm
Z140. Renk
sembolleri
Başlangıç (giriş) kalıp sözleri: Sade ve
tekerlemeli olmak üzere ikiye ayrılır. Hayvan masalları bu bakımdan zayıftır.
a)
Sade giriş sözleri: “Bir varmış bir yokmuş”, “Çok eski
zamanlarda”, Evvel, eski ve geçmiş zamanlı kalıplar (evvel zaman içinde), günlerden
bir gün / günün birinde diye başlayan kalıplar ve son olarak da zamanın birinde
diye başlayan kalıplardır.
b)
Tekerlemeli başlangıç kalıpları: Sade giriş
kalıplarından önce söylenen tekerleme benzeri (veya tekerleme) manzum
parçalardırlar.
Bağlayış (geçiş) kalıp sözleri: Daha çok dinleyicinin dikkatini çekmek/canlı tutmak için kullanılırlar.
a)
Dinleyicinin dikkatini arttırmak için kullanılanlar: “Bir
de bakar ki…”, “Bir de bakar ki ne görsün”, “Bir de ne görsün”
b)
Uzun zamanı kısaca anlatmak için kullanılan kalıplar:
“Uzatmayalım kameti, koparırız kıyameti.”
c)
Masal ortasında geçişi sağlayan kalıplar: “Az
gitmişler uz gitmişler.”, “Az gelir çok gelirler, azını çoğunu Allah bilir…”,
“Aradan az zaman zor zaman geçer.”
Benzer durumlarda kullanılan kalıp sözler: Farklı masallardaki benzer olaylar, benzer ifadelerle dile getirilir. Bu sayede dinleyici/okuyucu motifleri kolayca hatırlayabilir.
a)
İki varlığın karşılıklı konuşması, *Soru cevap
şeklinde olanlar / “ben mi güzel, kız mı güzel…? Gönül kimi severse güzel odur”.
“İs misiniz, cis misiniz? İsim de cisim de ben dil gazıcısıyım.”
b)
Bir varlığın tasviriyle bir hareketin gerçekleştiğini
anlatan kalıplar: Kadın aya benzetilir. *Ay ile konuşmalı benzetmeler: “Aya
‘doğma doğarım’, güne ‘çalma çalarım’”, “Ayın on dördü gibi, kaşlar kalem gibi,
gözler mühür gibi…”, “Kızların elleri ellerine, etekleri bellerine, ökçeleri
büzüklerine değerek, sekerek dökerek geldiler, indiler.”
c)
Masal kahramanının konuşması da kalıp söz olabilir:
“Şimdi de üstünüzdeki kız ise oğlan, oğlan ise kız olsun.”, “İtin önünde ot
var, atın önünde et var. Onları birbiriynen değiştir.”
d)
Masalın ortasında geçişi sağlayan tekerlemeler: “Az
gider uz gider, dere tepe düz gider.”
Bitiş kalıp sözleri: Asıl halk masallarında sıkça kullanılan kalıp sözler hayvan masallarında kullanılmaz. Yazılı kaynaklarda ders verme amaçlı hayvan masallarının sonunda kalıp ifadeler yer alsa da anlatmalarda bu ifadelere rastlanmaz.
a)
Çıplak bitiş: Yiyip içmek / “onlar yedi içti dünyadan
göçtü…” *Yiyip içip murada ermek / “Onlar da yeyip içip muratlarına ererler.”
*Murada ermek / Bunlar burada kavuşurlar, murat alıp murat verirler.” “Onlar
erer muradına biz çıkalım tahtına.” *Sefa sürmek / “Onlar orada sefa sürerken
ben de bıraktım geldim.” *Selamete ermek / “Onlar orada selamete ererler, biz
de burada selamete erelim.” * 40 gün 40 gece düğün yapmak, *Katır-satır seçimi
/ “Katır satır düşmanlarının başına olsun, kırk katır isterim ki binip
memleketime gideyim.”
b)
Devam eden “ileriye giden” bitiş sözleri: “Onlar orada
sefa sürerken ben de bıraktım geldim.”
c)
Özetleyen “terkip eden”” bitiş sözleri: “Büyüklerden
bir söz vardır eden bir gün muhakkak bulur.”, “Zaten tilki bağlar, çakal çözer…”,
“İşte bundan sonra tilkiye kurnaz demişler.”
d)
Ani bitiş sözleri: “Bu masal da burada biter.”
e)
Şahsi bitiş sözleri: * Gökten elma düşmesi / “…gökten
düşen elmadan, hepsini yesin anlatan.”, “Gökten üç elma düştü, ikisi
dinleyenlere, birisi de söyleyene…” *Olay yerinden gelmek / “Biz bıraktık
geldik, onlara mesel, size sağlık; onlar yedi içti, dünyadan göçtü, siz de
yiyin için sefa sürün, Allah nasip etsin.” *İyi dileklerle biten sözler /
“Onlar yedi içti, dünyadan göçtü, siz de yiyin için sefa sürün, Allah nasip
etsin.”
Çeşitli kalıp söz öğeleri:
a)
Sayılar: “3 günlük kız”, “…önce 3 kişiye danışalım”,
“3 gün 3 gece hiç uyumdan yatar”, “7 yıldır sevdalı”, “7 kız kardeş”, “40 gün
40 gece düğün”, “40 kişi”
b)
Renkler: Kırmızı elma, beyaz urba, siyah bayraklar.
c)
Zaman ve yer kalıpları: “3’er saat nöbet”, “7 gün 7
gece”, “40 yıl ekmek getirdi”, “Yemen”, “Mısır”, “Hint’e doğru…”
d)
Tekerlemeli bitiş kalıpları
Masal Kitapları
Hint Masal Kitapları
Pançatanrta: Beş masal
kitabı anlamına gelir. En eski Hint masal kitabıdır. Kitabın girişinde Vişnuşarman adında bir bilgin
tarafından hükümdarın üç oğluna anlatıldığı yazılıdır. Siyasetname ve devlet
yönetimi hakkındadır. Kemal Çağdaş,
eseri dilimize kazandırmıştır (1959). Yakın tarihli bir diğer çeviri Selin Akkaya’ya aittir (2005).
Kathasaritsagara: Masal
nehirleri okyanusu anlamındadır. Keşmir bölgesinde yazılmıştır. Somadeva’nın yazdığı eser kralın eşi
Suryavati’ye ithaf edilmiştir (1070). Manzum eser 22 bin beyittir. Labaka
adı verilen 18 bölümden müteşekkildir. Hint masal kitaplarının en hacimlisidir.
Hitopadeça: Eserdeki
masalların büyük bölümü Pançatantra’dan
alınmıştır. Ağırlıkla hayvan masallarına yer verilmiştir. Faydalı Bilgiler
adıyla Türkçeleştirilmiştir.
Vetalapancavincati: Vetala’nın
25 hikâyesi anlamındadır. Eserde masal “bir cesette saklı kötü ruh” olarak
tanımlanır. Çin uzmanı Th.
Benfey için eserdeki masallar çok değerlidir.
Çakasaptati
(Sukasaptati): Tutiname olarak da bilinir. Bir papağanın ağzından
aktarılan 70 masala yer verir.
Kral Vikrama’ya 32 Hikâye, Akıllı ile Deli, Sutralmakava gibi daha
birçok masal kitabı vardır.
Arap Masal Kitapları
Binbir
Gece Masalları (Elf Leyle ve’l-Leyle): Başlangıcına dair kesin
bilgimiz yoktur. Avrupa’ya ilk defa 18. yüzyılda Antoine Galland tarafından tanıtılmıştır. Masalların bilinen iki
yazması vardır (Kahire ve Asya yazmaları).
Masalın
kahramanları Şehriyar adlı şehzade ve Şehrazat adlı eşidir. Masalları Şehrazat
anlatmaktadır. Anlatılan masalların içeriği çeşitlidir.
Dilimize
ilk çevirisi (sadece bir bölümü) Câmasbname adıyla Abdî tarafından yapılmış ve II. Murat’a sunulmuştur.
İlk önemli
çeviri Cezayirli Ahmet Nazif
tarafından yapılmıştır. 4 cilt olarak planlanan eser 1842 tarihlidir. Son
önemli çeviri Âlim Şerif Onaran
tarafından Fransızcadan yapıldı.
Ferec
Ba’de’ş-Şidde: 10. yüzyılda yaşamış olan Tanûhî tarafından neşredilmiştir. Farsça çevirisini de Tanûhî yapmıştır. 15. yüzyılın
sonlarında dilimize kazandırılmıştır. Yaklaşık 10 tane yazması vardır. Eserdeki
42 hikâyeden 12’si Bilge Seyidoğlu
ve Orhan Yavuz tarafından Güçlükten Kolaylığa Kederden Sevince
adıyla 1990’da yayımlanmıştır. Eser, orijinal adıyla 2 cilt halinde Malatya’da
yayımlanmıştır.
İran Masalları
Binbir
Gündüz Masalları (Elfü’n-Nehar ve’n-Nehar): Binbir
Gece Masalları’na karşı olarak eserde erkeklerin vefasızlığından söz
edilmektedir. Eserdeki metinler Binbir Gece Masalları’na kıyasla daha uzundur.
Masal sayısı Binbir Gece Masalları’na kıyasla daha azdır. Eserdeki bazı
masallar eserden bağımsız kitap halinde de yayımlanmıştır (Seyfülmüluk, Rıdvan Şah).
Eser, Ahmed Raşid tarafından tercüme
edilmiştir (1867-1871).
Batı’dan Masallar
Aisopos (Ezop): M.Ö. VI. yüzyılda yaşadığı kabul
edilir. Hayatıyla ilgili bilgiler yetersiz ve ihtilaflıdır. Masalların ona ait
olduğu da şüphelidir. Bilinen en eski derlemesi Phaleroslu Demetrius tarafından 6. yüzyılda yazılmıştır. 14
yüzyılda Maximus Planutes tarafından
kitap haline getirilmiştir. Boratav,
Aisopos masallarının kaynağının Mezopotamya olduğunu söyler. Kemal Çağdaş da masalların doğu kökenli
olduğunu söyler. Masallar, Aristophanes, Socrates ve Demetrius tarafından
çeşitli biçimler için kullanılmıştır.
MÖ. I.
yüzyılda masal şairi olan Phaedrus, eseri kendi diline tercüme etmiştir.
Dilimize
ilk çevirisi Nurullah Ataç imzasıyla
1974 yılında yapılmıştır. Phaedrus’un çevirisini esas alan Türkân Uzel, eseri Ezop Masalları adıyla dilimize kazandırmıştır.
Jean de la Fontaine: 1921-1695 yılları arasında
yaşamıştır. Masallarının Aisopos ve Phaedrus kaynaklı olduğu söylenir/yazılır
(Daniel Mornet). Türkçeye ilk çevirileri Şinasi ve Ziya Paşa ile başlar. Orhan
Veli bir bölümünü (1948), Sabahattin Eyuboğlu ise tamamını çevirmiştir (1969).
Grimm Kardeşler: Jacob Ludwig Karl Grimm
(1785-1863) ve Wilhelm Grimm (1786-1859) kardeşler Alman masallarını derleyip
ilk metinleri iki cilt halinde 1812-1815 yıllarında yayımladılar. Bu eserin
yayımlanmasıyla birlikte masallar bilimsel incelemeye değer kabul edilir
oldular. Türkçe çeviriler arasına en dikkat çekici olanı Ülkü Tamer’in şiir diliyle kaleme aldığı Şeytan’ın Altınları adlı çeviridir (1970).
Grimm
Masalları’yla birlikte Johann Gottfried Herder masalların eğitici
yönünü ele alan çalışmalarına, Theodor
Benfey ise karşılaştırmalı masal bilimleri incelemelerine başlamışlardır.
Hans Christian Andersen: 1805
doğumlu Danimarkalı yazar, 1835’te Çocuklara Masallar adıyla üzerinde oynamalar
yaptığı derlemesini yayımladı.
Türk Masalları
İslamiyet Öncesinin Önemli Eserlerimiz
Altun
Yaruk: 8.-9. yüzyıllara ait bir eser olup, Çinceden Uygurcaya
çevrilmiştir. Buda’nın hayatı, menkıbeleri ve Budizm’in esaslarını ele alan
eser W. Radloff ve S. Malof tarafından 1913-1917 arasında
yayımlandı. Saadet Çağatay eserin
bir kısmını, Ceval Kaya ve Peter Zieme tamamını yayımladılar. Üç
prens ve bir aç parsla ilgili hikâye, masal özellikleri taşıması bakımından
değerlidir.
Prens
Kalyanamkara ve Papamkara Hikâyesi: 10. Yüzyıla ait olan eseri Batıda
C. Hurt (1914), ülkemizde de Hüseyin Namık Orkun (1940)
yayımlamıştır. Sanskrit kaynaklı metinler arasında masalsı nitelikleri en fazla
olanıdır.
Kuanşi
im Pusar: Aslı Sanskritçe olup Çinceden Uygurcaya geçmiştir. 13.
Yüzyıla ait olduğu kabul edilir. W.
Radloff tarafından 1911’de yayımlandı. Türkçe çevirisini Şinasi Tekin yapmıştır (1960). Ses
İşiten İlah adlı hikâye soru-cevap yönteminin başarılı bir örneğidir.
Türkisch
Turfantexte: Turfan kazıları sonucunda bulunan metinler W. Bang,
A. Von Gabain, R. Rahmeti (Arat) ve T. Kowalski tarafından 10 cilt olarak
yayımlanmıştır. Şeytan Atavaka’nın Burkan’la olan savaşını anlatan parça, masal
özellikleri taşımaktadır.
Uigurica: Uygur
dönemine ait Budist metinler F. W. K. Müller tarafından yayımlanmıştır. Çaştani Bey Hikâyesi, Maymunlar Beyi Hikâyesi, Dantapali Bey Hikâyesi
ve Mukaddes Tavşan Hikâyesi masal
özellikleri taşımaktadır.
Türkçe
Mani El Yazmaları: Doğu Türkistan’ın Turfan ilinin Hoça harabelerinde
yapılan kazılarda bulunmuştur. A. Von le Coq tarafından 1919’da yayımlanmıştır.
Dinî nitelikli bir eserdir.
İslami Dönem Eserlerimiz
Mevlana / Mesnevi: Mesnevi’deki fıkralar ve masallar müstakil olarak
defalarca yayımlanmıştır.
Özgün Baykal, Mevlana’nın Mesnevi’sindeki Hayvan Hikâye ve Motifleri (Ankara,
1959-1960) adlı doktora tezi.
Saim Sakaoğlu, Mesnevi’deki Hikâyelerin Kaynakları ve Tesirleri.
Dâstan-ı Ahmed Harami: 13.
yüzyıla ait olduğu tahmin edilmektedir. 816 beyitlik eser mesnevi tarzındadır. Ahmet Talat Onay ve Halis Akaydın tarafından farklı
tarihlerde yayımı yapılmıştır. Eserde bahsi geçen Ahmed Harami, büyü ve ilm-i
nücum’da maharetli bir eşkıyadır. Hikâyenin sonunda başı kesilir. Ülkemizdeki
halk anlatılarında “Haramibaşı Ahmet” olarak bilinir.
Lâmiî Çelebi: Mecmaü’l-Letâif adlı eserinde halk
anlatıları örnekleri mevcuttur. Eserdeki hayvan masallarının yanında
‘içindekiler’ benzeri bir bölümde hikâyelerle ilgili sınıflamanın yapılmış
olması bakımından önemlidir. Letaifname olarak
bilinen eserle ilgili Nurdoğan Savran’ın
yüksek lisans tezi vardır. Eserdeki bazı anlatılar Yaşar Çalışkan taradından Lâtifeler
adıyla yayımlanmıştır (1978).
İbni Sina: Hayatı hakkındaki anlatmalar
arasında masallaşmış içerikler mevcuttur. Konuyla ilgili ilk yazma 16. ilk
basma nüsha ise 19. yüzyıla aittir. Derviş
Hasan Mehdi’ya ait (tahmini) Kıssa-i
Ebû Sinâ ve Ebû’l-Hâris (Esrar-ı
Hikmet) adlı eser en eski olanıdır (1592). Seyyid Ziyaeddin Yahya’nın Gencine-i
Hikmet adlı yazması 1629 tarihlidir. Müstensihi bilinmeyen Hâza Hikâyet-i Ebû Âli Sînâ adlı eser
17. yüzyıla aittir.
Giritli Aziz Efendi: Muhayyelat adlı eseri üç uzun
hikâyeden müteşekkildir. İlk baskısı 1852’de yapılmıştır. Eserdeki ikinci
hikâye Gibb tarafından The History of Jewad adıyla İngilizceye
tercüme edilmiştir. Ahmet Hamdi’nin
eserle ilgili önemli değerlendirmeleri vardır (Hint kökenli hayvan hikâyeleri
ve Arap kökenli hilekâr/hırsız hikâyelerine yer vermeyen eserin tılsım, büyü ve
tabiatüstü olaylara yer vermesi onu orijinal kılmaktadır).
Avrupa’da Türk Masal Kitapları
M. Digeon: 16. Luis’nin sekreteri olan M. Digeon tarafından Nouveaux Turc et
Arabes adlı iki ciltlik eser Türklere Saim Sakaoğlu tarafından tanıtılmıştır. Eserin ikinci cildinde beş
masal metni mevcuttur. Masalların üçü Türklere aittir (ikisi ise Araplara). Halil 81-54), Le Dervische (121-146), Le
Marchand de Chirvan (161-164) oldukça uzun Türk masallarıdır. Alaeddin (55-120), Le Cady le Volnar (147-160) Arap masallarıdır.
F. Wilhelm Radloff: Proben der Volksliteratur der Türkischen Stamme
adlı eseri 10 cilttir. Eserin ilk cildi 1866’de son cildi 1907’de yayımlanır. Osmanlı
Türklerine ait olan sekizinci cilt, Radloff’un öğrencisi Ignac Kunos tarafından 1899’da yayımlanmıştır. Sekizinci cilt, Saim Sakaoğlu ve Metin Ergun tarafından 1997’de yayımlanmıştır.
Ignac Kunos: Türk masalları hakkında en fazla
araştırma yapan isimlerden biridir. Derlediği masallar Gani Yener tarafından Türk
Masalları adıyla 1987’de, Meral Ozan
tarafından Osmanlı Dönemi Türk Halk
Masalları I adıyla 2009’da yayımlandı.
Sebastian Beck: Üç Türk halk anlatısını Almancaya
çevirmiştir. Ahmeds Glück (1917), Tscengi Dilaver (1918), Die Geschichte vom
Rauber und dem Herm Richter (Ugru ile Kadı Hikâyesi, 1920).
Theodor Menzel: Billur Köşk Masalları adıyla
bilinen külliyatı Billur Köschk (Der Kristall-Kösk, 1923) adıyla Almancaya
kazandırmıştır.
Otto Spies: Türkische Marchen (1957) adlı eserde 60 masala yer vermiştir.
ABD’de Türk Kitapları
Türk masallarına plan ilgi, 1950’lerden önce makale bazında başlamış daha
sonra antolojilerle devam etmiştir.
Milton Rugoff: A Harvest
World Folktales (1946), 7 Türk masalına yer verir.
Selma Ekrem: Turkish
Fairy Tales (1964), Recaizade Mahmut Ekrem’in torunudur. Kitabında 12 masal yer
alır.
Warren S. Walker: Ahmet Edip Uysal’la
birlikte masal derlemeleri yaptı. Archive of Turkish Oral Narrative adında bir
arşiv kurdu. Tales Alive in Turkey
(1966) adlı eserinde 63 masala yer verir. More Tales Alive in Turkey (1992)
adlı eserde 41 masal yer verir. A Turkish
Folktale (1996) adlı eserinde Behçet Mahir’in hayatı ve Hamzai
Sahipkıran Hikâyesi yer alır.
Barbara K. Walker: Once There was and Twice There wasn’t (1968) adlı eserde 7 masala
yer verir. A Treasure of Turkish
Folktales for Children (1988) 34 masala yer verir. Turkish Folktales for Children (Ankara, 1989), 41 masala yer verir.
The Art of Turkish Tale (1990-93),
iki ciltte toplam 131 masal ve fıkraya yer verir.
XX. Yüzyılda Türk Masalları
Türk Yurdu dergisinde yer alan ‘zayıf’ masal
metinleri başlayan ilgi, İzzet Ulvi’nin
Türk Masalları ve Ahmet Kum’un Yörük Masalları adlı eserleriyle gelişmeye başladı.
Ziya Gökalp
Türk
masallarını nazma çekmiştir. Masalları şiir diliyle yeniden yazması okurların
masal metinlerine ilgisini arttırmıştır. Alageyik,
Polvan Veli ve Ülker ile Aydın
önemli masal-şiirleridir. Kızılelma adlı kitabında bu türdeki çalışmalarını
bir araya getirmiştir.
Pek çok
masal derlemiştir. Derlediği masalların bazılarını Küçük Mecmua’da yayımlamıştır. Keloğlan
ve Küçük Hemşire derlemelerine
örnektir.
Küçük
Mecmua’da çıkan masalları( bu masallar Altın Işık adıyla kitaplaştı):
Manzum
olanlar: Küçük Hemşire, Kolsuz Hanım
Nazım-nesir
olanlar: Keloğlan, Nar Tanesi yahut Düzme Keloğlan, Pekmezci Anne
Mensur
olanlar: Tembel Ahmet, Kuğular, Keşiş ne Gördün, Yılan Bey ile
Peltan Bey
Derleme
çalışmalarına ön ayak olmuş, yol göstermiştir. Derleme çalışmaları hakkındaki görüşleri;
kaynak şahsın kimliği, kökeni öğrenilmeli, masalı nereden öğrendiği, kimden
dinlediği bilinmeli şeklinde özetlenebilir.
K.D.
İlk derleme
masal kitabını hazırlayan K.D. hakkında bilgimiz çok sınırlıdır. İçinde 13
masalın yer aldığı Türk Masalları
adlı kitabı 1913 yılında yayımlandı. İfade
başlıklı bir önsöz ve Hitam başlıklı
bir de sonsözü vardır. Dili oldukça ağır olan eser İbrahim Aslanoğlu tarafından
1991 yılında yeniden yayımlanmıştır.
Hamit Zübeyde Koşay
1929’da
yayımladığı Dokuz Ötkünç adlı eserde
efsanelere de yer vermiştir. Ötkünç, anlatı anlamındadır. Ankara Budun Bilgisi (1935) adlı kitabında 8 masal yer alır. Dilde
sadeleşme yanlısı bir yazardır.
Bahtaver Hanım
İçinde 9
masalın yer aldığı Türk Masalları
adlı eseri 1930’da yayımlandı. Masallardan ikisi Otto Spies tarafından Almancaya çevrilmiştir (Türkische Marchen, 1968).
Ali Rıza Yalgın
Gaziantep
gölgesinde yaptığı derleme çalışmalarını Cenupta
Türkmen Oymakları adı altında yayımlamıştır (1933-1939). Sabahat Emir,
eserin yeni basımını 1977’de bilim dünyasına sundu. Eserde Çukurova yöresinin
anlatı birikiminin tüm örneklerini görmek mümkündür.
Yusuf Ziya Demircioğlu
Yürükler ve Köylülerde Hikâyeler – Masallar (1934)
adlı eserinde 74 masal yer alır. Eserdeki anlatıları a) Yürük ve köylü
hikâyeleri (28 metin), b) Hayvan hikâyeleri (32 metin), c) Masallar (14 metin)
şeklimde tasnif etmiştir.
Suat Salih Asral
Mersin’de
öğretmenlik yaparken öğrencilerinden derlediği anlatıları topladığı kitabı Öz Türk Masalları adıyla 1935 yılında
yayımlandı. Eserde 26 masal yer alır.
Birinci Kuşak Masal Çalışmaları
Masal
hakkındaki ilk bilimsel çalışmaların altında Ziya Gökalp imzası yer alır.
Pertev Naili Boratav
Halk
edebiyatının ilk doktoru, ilk hocası, ilk halk edebiyatı arşivinin kurucusu ve
konuyla ilgili eser veren ilk kişidir.
Typen Türkischer Volksmarchen (1953): Masal
tipleri kataloğudur. Hayvan masallarıyla ilgili kısmı 1947’de hazırlandı.
Katalog, 2500 masalın incelenmesi sonucunda ortaya çıkmıştır. Katalogdaki tip
sayısı 378’dir. Bulunabilecek başka masallar için boşluk bırakılmamış olması
kataloğun tek eksisidir.
Zaman Zaman İçinde (1959): Eserde 21 tekerleme
22 de masal yer alır. Eserin girişinde tekerlemenin tarihi, özellikleri ve
örnekleri hakkında bilgi mevcuttur.
Az Gittik Uz Gittik (1969): Eserdeki metinlerin
büyük kısmı Boratav’ın annesi Hayrünisa Boratav’dan derlenmiştir. Eserin
sonunda Karatepeli Hikâyeleri adı altında 19 fıkra yer alır.
Contes Turcs (1955): Bir tekerleme ve 21 masal
metni yer alır.
Türkische Volksmarchen (1967): 40
masal metni yer alır. Masalların çoğu Hayrünisa Boratav’dan derlenmiştir.
Boratav’ın Arşivinden Masallar 1 Uçar Leyli (2001): Muhsine
Helimoğlu Yavuz tarafından seçilen 70 masal yer alır.
Le Tekerleme (1963): Tekerlemenin tip
kataloğunun yer aldığı eserde çok sayıda tekerleme vardır.
Folklor Arşivi ve Boratav: Fransa’ya
giderken arşivini de oraya götüren Boratav’ın ölümünden sonra arşivin büyük
bölümü ülkeye getirilmiştir.
Mehmet Tuğrul
Halk
edebiyatı alanında doktora yapan ilk kişidir (Mahmutgazi Köyünde Halk Edebiyatı, 1969). Eserde menkıbe, halk
hikâyesi ve fıkraların yanında 105 masal yer alır. Anlatıların toplamı 158’dir.
Malatya’dan Derlenmiş Masalları (1946): 12
masal metnine yer verir.
Tahir Alangu
Masal Araştırmaları Sahasına Toplu Bakış ve Türk Halk
Masallarının İç Yapısı ve Kahramanları Üzerine Bir Deneme (1943),
Alangu’nun bitirme tezidir.
Billur Köşk Masalları (1961), 14
hikâyeden oluşur. Alangu’nun araştırmalarına göre eserin bilinen en eski
nüshası 1876 tarihlidir.
Keloğlan Masalları (1967): 18 masal yer alır.
Ahmet Edip Uysal
ABD’li
meslektaşı Warren S. Walker’la birlikte çalışmalar yaptı.
İkinci Kuşak Masal Çalışmaları
Atatürk
Üniversitesi, Mehmet Kaplan
döneminde önemli atılımlar gerçekleştirdi, çok sayıda akademisyen bilim
ortamımıza katıldı.
Saim Sakaoğlu
Konusu
masal olan ilk doktora tezinin sahibidir (Gümüşhane
Masalları / Metin Toplama ve Tahlil, 1973). Eserde 3 hayvan masalı, 64 asıl
halk masalı, 2 fıkra, bir de zincirlemeli masal vardır. Eserin girişinde
derleme çalışması hakkında bilgi verilmiştir.
Türk Çocuklarına Masallar (1977), 1
tekerleme 19 masaldan müteşekkildir.
Kıbrıs Türk Masalları
(1983-1986), Bir tekerleme ve 21 masaldan müteşekkildir.
Türkmen Halk Masallarından Örnekler (1991), 42
masala yer verir.
Masal Araştırmaları (1999, 2003, 2007), makale
ve bildirilerinden mürekkep bir eserdir.
Bilge Seyidoğlu
Erzurum Halk Masalları Üzerinde Araştırmalar (1975), 72
masala yer verir. Tarihi-coğrafi Fin metodu uygulanmıştır.
Umay Günay
Elazığ
Masalları (1975), 70 masala yer verir. Doktora tezi olan bu çalışma Propp metoduna göre hazırlanmıştır.
Ali Berat Alptekin
Taşeli Masalları (2002), 1982 tarihli Taşeli Platosu Masallarında Motif ve Tip
Araştırması adlı doktora tezinin yeni basımıdır. Eserde 70 masal yer alır.
Hayvan Masalları (1995-2005), 79 masala yer
verir.
Kazak Masallarından Seçmeler (2003), 46
masala yer verir.
Ziyat A. Akkoyunlu
Binbir Gece Masallarının Türk Masallarına Tesiri adlı
doktora (1982) tezinde Arap masallarını incelemiştir.
İnci Akidil
Formelhafte Wendungen in deutschen und türkischen
Volksmärchen (1986) adlı çalışmanın bir bölümünde Türk masallarında yer
alan kalıp sözleri incelemiştir.
Esma Şimşek
Yukarıçukurova
Masallarında Motif ve Tip Araştırması (2001), 70 masala yer verir. Coğrafi-Fin
metodunu kullandığı eser, 1990 yılında tez olarak hazırlanmıştır.
Türk Masal Yazarları
Naki Tezel
Keloğlan Masalları (1936), Halk Bilgisi
Haberleri adılı dergide yayımladığı masallardan oluşur.
İstanbul Masalları (1938), 72 masala yer
verir.
Masalın
sadece çocuklara yönelik metinler olarak düşünülmesine karşıdır.
Eflatun Cem Güney
Masal
derleyicisi olmaktan ziyade masal yazarıdır.
En Güzel Türk Masalları (1948), Açıl Sofram Açıl (1949), Bir Varmış Bir Yokmuş (1956), Evvel Zaman İçinde (1957), Gökten Üç Elma Düştü (1960), Az Gittim Uz Gittim (1961), Dede Korkut Masalları (1958), Masallar (1982). Danimarka’da her yıl
masal yazarlarına verilen Hans Christian Andersen ödülünü iki defa
kazanmıştır (önce Açıl Sofram Açıl
sonra da Dede Korkut Masalları adlı
eserleriyle).
Oğuz Tansel
Altın Kızlar (1962), Yedi Devler (1960), Üç Kızlar
(1963), Mavi Gelin (1966), Al’lı İle Fırfırı (1976). Les Histories d’ous en Anatolie (1955)
adlı eserinde Konya’dan derlenen anlatıların incelemesini yapar.
İkinci Kuşak Masal Yazarları
Hasan Latif Sarıyüce
Anadolu Masalları (1983), Üç Ayaklı Oğlak adında eserleri vardır.
Numan Kartal
Keloğlanın Allı Gelini (1976), Aslan Keloğlan (1977), Keloğlan Geldi (1978).
Nuri Taner
Masal Araştırmaları / Folktale Studies I (1988)
adlı eserinde masalları konu alan 18 yazarın yazıları yer almaktadır. Dere Tepe Düz Gitmiş (1988) adlı eserde
16 masal vardır. Yalova Masalları
(1995), 19 masala yer verir.
Ümit Kaftancıoğlu
Tek Atlı Tekin Olmaz (1973), 24
masala yer verir.
Ülkü Önal
Kartallar Padişahı (Ardanuç Halk Masalları) I (2001), 32
masala yer verir.
Ardanuç-Ahıska Masalları ve Halk Hikâyeleri (2004).
Mustafa Ruhi Şirin
Çocuklara
yönelik çok sayıda eseri vardır. Mavi
Rüyalar Gören Çocuk, Kar Altında Bir Kelebek, Bülbül ile Leylek gibi…
Ünite 3
Fıkra
Fırka ilk
olarak, Divanü Lügat’it-Türk’te ‘külüt’ ve ‘külünç’ şeklindeki sözcüklerle karşımıza
çıkar. Türk dünyasında fıkra, bu kelimeler değil de ‘latife’ ve bu kelimenin bozulmuş
şekilleriyle karşılanır. Türk dünyasında fıkra için; şorta söz, yomak, değişme, ertegi, engime, anız engim gibi
sözcükler kullanılmaktadır.
Edebiyatımızda
19. yüzyıldan itibaren ‘fıkra’ sözcüğü
kullanılmaya başlanmıştır. Aynı yüzyılın ikinci yarısında ‘anecdot’ sözcüğü de kullanılmıştır.
Halk
arasında, diğer birçok nesir türünde olduğu gibi fıkra için de hikâye / hekat sözcüğü kullanılmıştır.
Fıkralarımızın Özellikleri ve Konusu
Fıkralar
nesir şeklinde anlatılmalıdır.
Gerçekçidirler.
Alay ve
mizah ön plandadır.
Serim,
düğüm ve sonuç olmak üzere üç kısımdan oluşur.
Fıkralarda
zaman öğesi (genelde) belirsizdir.
Anlatıldıkları
yörenin ağız özellikleri fıkralarda görülür. Yazılı kaynaklardaki fıkralar
yazıldığı dönemin dil özelliklerini gösterir.
Bazı
fıkralar bilinen bir sözün (atasözü gibi) açıklaması mahiyetindedir.
Fıkra tipi,
fıkraya konu olan kişiyi ifade eder.
Fıkraların Sınıflanması
Lamiî Çelebi ve Oğlu Abdullah’ın Sınıflaması
Mecmuâü’l-Letâ’if adlı eserde yer alan fıkra
ve masalları aşağıdaki şekilde tasnif etmişlerdir:
Çocuklar
üzerine hikâyeler
Deliler
üzerine hikâyeler
Çeşitli
insanlar hakkında hikâyeler
Karı-koca
hikâyeleri
Hayvan
masalları
Cansız
şeyler hakkında hikâyeler
Dursun Yıldırım’ın Sınıflaması
- Ortak Şahsiyeti Temsil Yeteneği Kazanan Ferdî Tipler
a)
Ünlü Tipler: Nasreddin Hoca
b)
Türk Boyları Arasında Tanınan Tipler: İncili Çavuş,
Bekri Mustafa, Esenpolat, Kemine, Ahmet Akay
c)
Türk Boyları Arasında Halkın Ortak Unsurlarının
Birleştirilmesinden Doğan Tipler: Bektaşi, Aldar Köse
d)
Aydınlar Arasından Çıkan Tipler: Haşmet, Koca Ragıp
Paşa, Keçecizade İzzet Molla, Mirali, Nasreddin Tusi
e)
Mahalli Tipler
f)
Belli Bir Devrin Kültürü İçinde Yaratılan Tipler:
Karagöz
- Zümre Tipleri: Mevlevî, Yörük, Terekeme, Tahtacı, Köylü
vs.
- Azınlık Tipleri: Yahudi, Rum
- Bölge ve Yöre Tipleri: Kayserili, Çemişgezekli,
Andavallı, Karadenizli, Konyalı vs.
- Yabancı Tipler: Behlül, Karakuş
- Gündelik Tipler: Ana-baba, karı-koca, baba-çocuk,
anne-çocuk, kaynana, vs.
a)
Aile fertleriyle alakalı tipler
b)
Mariz ve kötü tipler: deli, hasis, hırsız,
dolandırıcı, pinti, kör, topal, dilsiz, bıçkın vs.
c)
Sanat ve meslekleri temsil eden tipler: Ressam, şair,
avukat, bezirgân vs.
- Moda Tipler
Nevzat Gözaydın’ın Sınıflaması
Eşitleyici
Tip
Kötüleyici
Tip
Gerginleştirici
Tip
Çözümleyici
veya Açıklayıcı Tip
Saim Sakaoğlu’nun Sınıflaması
Tarihte
Yaşamış Şahıslar Etrafında Teşekkül Eden Fıkralar (2 alt kategorisi vardır)
Bir
Topluluğu Temsil Eden Tipler Etrafında Teşekkül Eden Fıkralar (3 alt kategorisi
vardır)
Eş
Kahramanlı Fıkralar
Kitaba Özel Sınıflama
Tanınmış
Tipler: Nasreddin Hoca
Türk
Dünyasının Belirli Bölgelerinde Tanınan Tipler
Bir
Topluluğu veya Zümreyi Temsil Eden Tipler
Dar ve
Geniş Bölge Tipleri
Yerel
Tipler
Aydın ve
Sanatçı Tipleri
Yabancı ve
Azınlık Tipleri
Diğer Fıkra
Tipler
Türk Dünyasının Belirli Bölgelerinde Tanınmış Tipler
a)
İncili
Çavuş
1600-1635
yıllarında yaşadığı sanılan saray musahiplerindendir. Ölüm tarihi 1632-33
olarak kabul edilmektedir. Asıl adı İncili
Mustafa Çavuş’tur. Çavuş olduğu için, kavuğuna inci taktığı için veya
İrincil köyünde doğduğu için isminin İncili Çavuş olduğu yönünde rivayetler
vardır.
Artvinliler
(Ardanuç köyü), Kocaelililer (Bakır köyü), Kayserililer (Tıravşın köyü), Sivas
ve Diyarbakırlılar (İrincil köyü), Ispartalılar ona ev sahipliği iddiasındadır.
Arapça ve
Farsça bildiği gibi iyi eğitim aldığı yönünde bulgular vardır.
Fıkraları
saray ve çevresiyle ilgilidir. Fıkralarında müstehcenlik yoktur. Yazılı ve
sözlü kaynaklarda fıkralarına rastlarız.
Dışişlerinde
görev alarak İran’a gitmiş olması onu diğer fıkra tiplerinden ayırır. Mezarı
Edirnekapı’dadır.
Fıkralarının
konusu kendi hayatıdır. Saray dışında halkta fıkralara konu olabilmektedir.
Aykırı, üçkâğıtçı tiplerin karşısında, halkın yanında yer alır. Fıkralarında
Osmanlı toplumunun hayat tarzından sahnelere rastlarız.
Fıkralarında
kara-kuru çirkin biri olarak tasvir edilir. Rüyaları ve oyunları fıkralara konu
olabilir.
Fıkralarının
kişileri çoğunlukla saray ve çevresindedir. Şahoğlu Şah Abbas, onun
fıkralarında da karşımıza çıkar.
b) Bekri Mustafa
17.
yüzyılda, IV. Murad döneminde İstanbul’da yaşadığı sanılmaktadır. Baba mesleği yorgancılıkla meşgul olmuş
olmalıdır. İçkiye başladıktan sonra hiçbir işle meşgul olmadığı düşünülür.
Hayatıyla ilgili detaylı bilgiye sahip değiliz.
Yakın
çevresini –fıkralarından hareketle- başta Agop olmak üzere meyhaneciler,
mahalle halkı oluşturmaktadır.
Bekri
Mustafa, IV. Murad’ın içki yasağına tepki olarak ortaya çıkmıştır.
Fıkraları
oldukça müstehcendir. Bu nedenle belli çevrelerde sivrilirken belli çevrelerde
bilinmez. Osman Cemal Kaygılı’nın bir romanına konu olmuştur. Bekri Mustafa
ayrıca Karagöz oyununun karakterlerinden biridir. Mezarı İstanbul’dadır.
Sürekli
sarhoş olarak görünse de o daima dürüstlükten, doğruluktan yanadır. Fıkralarında
sosyal hayatın izlerini görürüz. Toplumdaki aksaklıklar, adaletsizlikler öne
çıkar.
Fıkraları
oldukça uzundur.
c)
Kemine
Türkmenistan’ın
Sarahs şehri yakınlarında 1770’de doğup, 1840’da vefat etmiştir. Mahtumkulu’nun
öğrencisi olan Kemine önde gelen Türkmen şairlerindendir.
d) Esenpulat
Hayatına
dair kesin bilgiye sahip değiliz. Türkmenistan’ın Golyazmaları arşivinde
bulunan belgelere göre Türkmenlerin Teke kolunun Garayörme tiresine mensuptur.
Ş. Halmuhammedov’a göre 1826 – 1874 tarihleri arasında yaşamıştır. Babasının
adı Cürli’dir. Hayatının son dönemini Aşkabat’ta geçirmiştir. Fıkralardan
oldukça fakir biri olduğunu anlıyoruz.
e)
Ahmet Akay
Kırım
Türkleri arasında tanınan bir fıkra tipidir. Fıkraları çoğunlukla Yalta
yakınlarında Özenbaş kasabasında geçtiği için orada yaşadığı kabul edilir. Ayşe
Şerefe adında eşi ve Eyüp adında oğlu olduğu yine fıkralarından
anlaşılmaktadır. Ahmet Akay çok kurnaz bir söz ustasıdır.
f)
Molla
Zeydin
Uygur
Türklerinin Seley Çakkan’la birlikte önde gelen fıkra tipidir. Turfan’ın Lükçük
kentinde doğmuştur. Yaşadığı dönemin sevimsiz olaylarını diline dolar.
Hakkındaki ilk eser 1984’te Molla Zeydin
Hekkide Kisse adıyla yayımlanmıştır.
g)
Kuyrukçuk
(Kudaybergen)
Asıl adı
Kuyrukçuk Ömürzak Uulu olan fıkra tipi Kırgız mizah sanatının temsilcisidir.
1866’da Narın vilayetinin Cumgal bölgesindeki Kızıl Tuu köyünde doğdu.
Raşitizmden dolayı çok geç yürüyebildi. Babası çok fakirdi. Açık sözlü,
hazırcevap bir tiptir.
Bir Topluluğu veya Zümreyi Temsil Eden Tipler
a)
Bektaşi
Katılığa
karşı hoşgörüyü savunur. Bektaşi fıkralarında mizah ön plandadır.
b) Aldarköse
Bektaşi
tipine benzer. Asya’daki Türk coğrafyasında tanınır, bilinir.
c)
Mevlevi
Nüktedan ve
ders verir mahiyettedirler.
d) Temel
Konu
bakımından zengin olması geniş coğrafyada tanınmasını sağlamıştır. Fıkraların
konusu günlük hayattan olaylardır.
Dar ve Geniş Bölge Tipleri
a)
Karadenizli
“Karadenizlinin
biri…” şeklinde başlayan bu fıkrarlar yerini “Temel” fıkralarına bırakmaktadır.
b) Kayserili
Kayserili
ağzıyla konuşur, uyanıktır, aldatır, ticarette çok başarılıdır. Kayserili fıkra
tipinin diğer karakterleri Yahudi ve Karadenizlidir.
c)
Karakayalı
Karakaya,
Silifke’nin köylerinden biridir. Bu fıkralarda daha çok köylülerin saflıkları
anlatılır. Kapalı bir toplumdurlar ve fıkra tipleri köylülerdendir.
Yerel Tipler
a)
Konyalı
Tayyip Ağa
1884’de
Konya’da doğdu. Eğitimini yarıda bırakıp bakkallık yapar. 1948’de dükkânını
kardeşine devredip dost ziyaretlerine başlar. 1968’de vefat etmiştir. Mezarı
Üçler Mezarlığındadır.
Döneminin
bürokratlarıyla sohbeti olan biridir. Fıkralarında bölge insanının sıkıntıları
dile getirmiştir. Nüktedan ve eleştireldir.
b) Şamlının Hacı İbrahim
Geredelidir.
92 yaşında vefat etmiştir. Nüktedan ve hazırcevap biridir. Eşeği vardır.
c)
Mutlu Çivit
Emmi
Mersin’in
Mut ilçesinde doğdu. Çeşitli işlerde çalışmıştır. Fıkralarında Hatem Osman ve
Tevfik Hoca’dan ortakları olarak söz edilmektedir. Şehir eşrafından pek çok
kişi fıkralarında karşımıza çıkar. 1971’de Mut’ta vefat etmiştir. Sözün yanında
harekete dayanan fırkaraları da vardır. Fıkralarında olaylar Çivit Emmi’nin
karşısındakini zor durumda bırakması üzerine kuruludur.
d) Ağınlı İbik Dayı
Asıl adı
İbrahim’dir. Elazığ’ın Ağın ilçesinde 1867’de doğdu. İstanbul’a gidip
belediyede çalışmış daha sonra Ağın’a geri dönmüştür. Fıkraları Ağın ve çevresini
konu edinir. Fıkralarında karşısındakini şaşkına çevirir. Mizahi fıkralarının
yanında karşısındakiyle alay ettiği fıkraları da vardır.
e)
Bostanlı
Kara Kamil
Konya /
Meram’da Botsa (Güneydere) köyünde doğdu. Muzipliklerini anlatan fıkraları
vardır. 1975’te vefat etmiştir.
f)
Silifkeli
Hacı Kiya
1887
doğumlu, İstiklal madalyası sahibidir. 1973’te trafik kazası sonucu yaşamını
yitirir.
Aydın ve Sanatçı Fıkra Tipleri
a)
Şair Haşmet
18. yüzyıl
şairlerindendir. Kendince aptal işlerle uğraşanların kaydını tuttuğu bir
defteri vardır.
b) Süleyman Nazif
c)
Mehmet Akif
d) Yahya Kemal Beyatlı
e)
Cemal Nadir
Güler
Yabancı Azınlık Fıkra Tipleri
a)
Behlül Dânâ
Asıl adı Ebu Vüheyb b. Amr Sayrâfî’dir. Küfe’de
doğdu. Hayatının büyük bölümünü Bağdat’ta geçirdi. Dânâ’nın anlamı bilge, bilgindir.
Harun Reşit’in çağdaşıdır. İmam Cafer Sadık’ın talebelerinden olan Dânâ, fıkıh
ve hadis eğitimi gördü. Daha çok tasavvufi konulardaki fıkraların kahramanı
olarak karşımıza çıkar. Harun Reşit’in de yer aldığı fıkralarda Behlül Dânâ
galip gelir. Akıllı ve becerikli ve inatçı biridir.
b) Kadı Karakuş
Ölüm tarihi
için bazı kaynaklarda 1201 tarihini görüyoruz. İslam Ansiklopedisi’nde
ahmaklığın müşahhas timsali olarak anılır.
c)
Azınlık
Tipleri
Diğer Fıkra Tipleri
a)
Meslek
Gurupları
Mesleki
fıkralar oldukça fazladır. Bazıları uydurma olup karalama amaçlıdır.
b) Aile Bireyleri
c)
Moda Tipler
Kısa süreli
olarak gündemde kendilerine yer bulabilen tiplerdir. Bir dönem popüler olan
“Bopsitiller, Cimdallılar ve Hippiler unutulmaya başlanmıştır. Popülerliğini
yitirmeyen Karagöz bu kategorinin en meşhurudur.
Karagöz: Belli bir
devrin kültürünü yansıtan Karagöz fıkralarındaki Karagöz’ün gölge oyunu
kahramanı Karagöz’le ilgisi yoktur.
d) Hastalıklı Tipler
Ünite 4
Nasreddin Hoca
Belgeler
Hayatı
hakkında belgeler yok denecek kadar azdır.
1 – Bayezid’in Sipahisi Mehmed’in Mezar Taşı: Kitabede;
yazının baki, ömrün geçici olduğundan söz edilmektedir.
2 – Nasreddin Hoca’nın Türbesi ve Mezar Taşı: Sonradan
eklendiği düşünülen mezar taşında; 386/996 tarihi yer alır. Bazı kaynaklar
tarihin 386 değil 683 olması gerektiği kanaatindedirler.
3 – Nasreddin Hoca’nın Kızı Fâtıma Hâtun’un Mezar
Kitabesi: Sivrihisar’daki bir mezarlıkta bulunan kitabede 726 (1326)
veya 727 (1327) tarihi yazılıdır.
4 – Nasreddin Hoca’nın Kızı Dürrü Melek Hâtun’un
Kitabesi: Akşehir’de Nasreddin Hoca’nın türbesinin ayakucundadır.
5 – 881 / 1476 Tarihli İlyazıcı Defteri: 1476
tarihli evkaf ve emlak yazımında Hoca’nın türbesinin eskimiş olduğu kayıtlıdır.
Nasreddin Hoca ve Fıkraları Konu Alan Belgeler
1 – Ebu’l-Hayr-ı Rûmî ve Eseri: Cem
Sultan’ın emriyle hazırlanan eserde (Saltuknâme)
Sarı Saltuk’un kerametlerinden söz edilirken bir de Nasreddin Hoca fıkrasına
yer verilmiştir.
2 – Mehmed Gazalî ve Eseri: Bursalı
müellifin Dariü’l-Gumûm Raifu’l Humûm adlı
eserinde bir kısmı müstehcen Nasreddin Hoca fıkraları vardır.
3 – Güvâhî’nin Eseri: 16. yüzyılda yaşana
Güvâhî’nin Pendnâme adlı eserinde 3 fıkra
yer alır. Bu fıkralardan “Ye kürküm ye…”
ve “Peşin parayı gördün de...” Diye
başlayan fıkralar Hoca’ya ait olmamakla beraber onunla ünlenmişlerdir.
4 – Basîrî ve Eseri: Letaif
adlı eserinde 2 fıkra yer alır.
5 – Lâmiî ve Oğlu Abdullah’ın Eseri: Mecmuâü’l-Letaif’te 5 fıkra metni vardır.
6 – Bayburtlu Osman ve Eseri: Kitab-ı Mir’at-ı Cihan adlı eserinde 784 veli
arasında Nasreddin Hoca’dan da bahseder. Eserde fıkra yer almaz.
7 – Taşlıcalı Yahya’nın Eserleri: Gencine-i Râz’da bir fıkraya yer verir. Usul-nâme adlı eserinde de yine bir fıkra yer
alır.
8 – Muhyî-i Gülşenî ve Eseri: Menakıb-i İbrahim-i Gülşeni adlı eserde bir
fıkra yer alır.
9 – Nev’izade Atayî ve Eseri:
Sohbetü’l-Ebkâr adlı mesnevisinde bir fıkraya yer verir.
10 – Evliya Çelebi ve Eseri: Akşehir’i
anlatırken Hoca ve mezarı hakkında bilgi verip bir de fıkraya yer verir.
11 – Kaygusuz Abdal ve Budalname: İki
fıkraya yer verir.
12 – Niyazi-i Mısrî: Hatıralarını anlattığı
yazmada bir fıkra yer alır.
13 – Riyazî Mehmed Efendi: Riyâzü’şu’arâ adlı tezkirede Nasreddin
Hoca’dan bahseder.
14 – Yusuf Nâbi: Tuhfetü’l-Haremeyn’de
Hoca’dan söz eder.
15 – Âşık Çelebi: Meşairü’ş-Şuara
adlı eserinde Timur’la ilgili peştamal fıkrasının Ahmedî ile Timur arasında
geçtiğinden söz eder.
Efsaneden Gerçeğe
Tüm dünyada
tanınan Nasreddin Hoca’nın tanındığı coğrafyada hangi isimle anıldığının
bilinmesi önemlidir.
Türk Dünyasındaki Adları
Doğu
Türkistan: Afandi, Nasirdin Efendi
Kazakistan:
Koca Nasır, Hoca Nesir, Kuja Nasr
Kırgızistan:
Apendi
Özbekistan:
Nasriddin Afandi, Molla Nasraddin, Hoca Nasraddin, Apandi, Afandi
Türkmenistan:
Ependi, Nasreddin Ependi
Azerbaycan:
Molla Nesreddin
Karaçay:
Nasır Hoca
Kumuklar:
Hoca, Molla Nasreddin, Nasriddin
Tatarlar:
Huca Nasretdin, Munla Nasreddin
KKTC:
Nasreddin Hoca, (Rumlar arasında) Nusreddin Hoca, Gasdani Hoca, Aslani Hoca
Batı
Trakya: Nasreddin Hoca
Iraklı
Türkmenler: Molla Nasreddin
Dünya Ülkelerindeki Adları
Tacikistan:
Efendi
Bangladeş:
Nasiruddin Hojjga
Pakistan:
Molla Nasirudin, Molla Nasıruddin, Hoca Nasreddin
İran: Molla
nasreddin
Rusya: Hoca
Nasreddin
Çeçenistan:
Nasaret
Macaristan:
Nasreddin Hodzsa
Romanya:
Nasratin Hogea
Bulgaristan:
Nasraldi
Yunanistan:
Anastratin
Makedonya:
Nasradin Hoca, Strandilhoca, Stradin Hoca
Bosna-Hersek:
Nasrudin Hodza
Arnavutluk:
Nastru, Nastroya
Sırbistan:
Nasrudin Hodza, Nasreddin Hoca
Almanya:
Hoscha Nasreddin, Hodscha Nasreddin
Fransa:
Nasreddin Hodja
Sivrihisarlı
olduğu bilinir. Hasan Efendi’nin Mecmua-i Maarif
adlı eserinde babası Abdullah Efendi’nin karye (köy) imamı olduğu yazılıdır.
Sözlü anlatmaların etkisiyle annesinin isminin Sıdıka olduğu ileri sürülür ki
bu sağlıklı bilgi değildir. Eşiyle ilgili olarak Fuad Köprülü, Kozağaç karyesi mezarlığında medfunmuş demektedir.
Hasan
Efendi’nin eserinden hareketle 1208 yılında Eskişehir ilinin Sivrihisar
ilçesinin Hortu (Nasreddin Hoca) köyünde doğduğu söylenir. Aynı kaynağa göre
1237/38 yılında iyi eğitim alabilmek için Akşehir’e göç ettiği söylenir. Seyyid
Mahmud Hayrani ve Hoca Ahmet Fakih bu dönemde oldukça ünlüydüler. Bu ikisinden
ders aldığı söylenir. 1284/85 yılında Akşehir’de öldüğü söylenir.
Diğer
Nasreddin Hocalar
1 – Kastamonulu Nasreddin Hoca: İsmail Hakkı Danişmend’in makalesine
göre, yazarı bilinmeyen Farsçe bir Selçukname’de, II. Mesud döneminde
Kastamonu’da bir Nasreddin Hoca vardır. Maliye görevlisi olan Nasreddin Mahmud,
Moğol Hükümdarı Geyhatu ile bir araya gelmiş ve böylece Akşehir ve Konya Moğol
istilasından korunmuştur.
2 – Kayserili Nasreddin Hoca: Naci Kum,
Kayseri müzesindeki araştırmalarında 1408 numarada kayıtlı olan lahdin üzerinde
“Nasreddin Hoca” adının kayıtlı olduğunu görür. Buradan hareketle Nasreddin
Hoca’nın Kayseri’de vefat ettiğini ileri sürer.
3 – Akşehirli Nasreddin Hoca: Akşehirliler
Nasreddin Hoca’nın doğma büyüme Akşehirli olduğu iddiasındadırlar.
4 – Sivrihisarlı Nasreddin Hoca: Pertev
Naili Boratav, Nasreddin Hoca’nın Eskişehir’in Sivrihisar ilçesinin Hortu
köyünden olduğunu üç maddeyle temellendirir:
a)
Fatih’in hocası Hızır Bey ve oğlu Sinan Paşa,
Sivrihisarlı olup Nasreddin Hoca ile aynı soya mensuptur.
b)
Nasreddin Hoca’nın büyük kızı Fâtıma’nın mezar taşı bu
ilçededir.
c)
Boratav’ın tespit ettiği bir yazmada Sivrihisar adı
çokça geçmektedir.
5 – Kırşehirli Nasreddin Hoca: Ahi Evren
Şeyh Nasirü’d-din Mahmud, Mikail Bayram’a göre Nasreddin Hoca diye biri
yaşamamıştır. Ona göre Ahi Evren, Nasreddin Hoca’nın ta kendisidir.
6 – Azerbaycanlı Nasreddin Tûsî: Azeri
araştırmacılar, astronomi âlimi Tûsî ile Nasreddin Hoca’nın aynı kişi oldukları
iddiasındadırlar.
7 – Buharalı Nasreddin Hoca: Özbekler,
Nasreddin Hoca’nın Buharalı olduğuna inanırlar. Bölgedeki rivayete göre
çömlekçilik yaparak hayatını geçindirmiştir.
Hangi Fıkralar Nasreddin Hocanındır?
Türkiye içerisinde 1555, Türkiye dışında 3000
civarı fıkrası vardır. Şükrü Kurgan,
Samim Kocagöz, Fikret Türkmen, Günay Kut, İlhan Başgöz, Alpay Kabacalı, Saim
Sakaoğlu, Mehmet Aydın vb. fıkraların Nasreddin Hocaya ait olup olmadığıyla
ilgili araştırmalar yapmışlardır.
Şükrü Kurgan,
fıkralarla ilgili ölçütler önermiştir;
1-
Sarhoşluk ve içkiyle ilgili fıkralar ona ait değildir;
çünkü o Sünnî’dir.
2-
Hoca’yı ahmak ve budala gösteren fıkralar ona ait
değildir.
3-
Hoca’yı mal-mülk sahibi, müptelası gibi gösteren
fıkralar ona ait değildir; çünkü o yoksul biriydi.
4-
Çapkınlık, iffetsizlik unsurları taşıyan fıkralar da
ona ait olamazlar.
5-
Hoca hasis olmadığı için öyle gösterildiği fıkralar da
ona ait değildir.
6-
Hoca’yı maddi kuvvetle / kol kuvvetiyle iş gören biri
olarak gösteren fıkralar da ona ait değildir.
7-
İçinde dalkavukluk, ikiyüzlülük olan fıkralar da ona
ait değildir.
8-
Hoca’yı dikbaşlı, zorba gibi gösteren fıkralar da ona
ait değildir.
9-
Tasavvufi öğelerin öne çıktığı fıkralar da ona ait
değildir.
10-
Uzun metrajlı
fıkralar Hoca’ya ait olamaz.
Samim Kocagöz’ün
değerlendirmeleri;
Fıkralar 13
yüzyılın tarihsel ve toplumsal yaşamıyla uyumlu olmalıdır.
Hoca, espri
olsun diye olay hazırlamaz.
Hoca’nın
dehası, ulusumuzun zekâ ve esprisinin bir sembolüdür.
Günay Kut, tipoloji
konusuna dikkat çeker.
İlhan Başgöz; fıkraların
500 yıllık tarihi derinliğini dikkate almadan araştırma yapılamaz. İnsan nasıl
tek bir “şey” değilse fıkralarındaki değişik özelliklerin bütününün Hoca’yı
resmettiğini kabul etmek gerekir. İşimize gelen özellikleri kabul edip, Hoca’ya
yakıştıramadıklarımızı bir kenara atamayız. Fıkralarda beliren kişilikle
tarihsel kişiliği birbirinden ayırmak gerekir.
Saim Sakaoğlu; Nasreddin
Hoca fıkralarını 2 başlık ve 5 alt kategoriye ayırmıştır.
Nasreddin Hoca Fıkraları
Önceki
başlık altında işaret edilen eleme işleminden sonra yaklaşık 120-130 fıkranın
Hoca’ya ait olduğundan emin olabiliyoruz.
Hoca Adına Bağlanan Fıkralar
Mantık
açısından Nasreddin Hoca’ya uymayan fıkralar
Din
açısından Nasreddin Hoca’ya uymayan fıkralar
Timur’la
ilişkisini konu alan fıkralar
Nasreddin Hoca’dan Önce de Anlatılan Fıkralar
Aisopos
Masalları, Binbir Gece Masalları, Hint fıkraları, Ebu Nuvas, Şeyhoğlu (Marzubnâme),
Cuha, Karakuş Kadı ve Mevlana’nın eserleriyle Nasreddin Hoca’ya bağlanan birçok
fıkra arasında benzerlikler vardır.
Fıkraların Kaynakları
Yazmalar, matbu
metinler ve sözlü kaynaklar…
Ziya Gökalp, 40 kadar atasözü ve deyime
Nasreddin Hoca fıkralarının kaynaklık ettiğini tespit etmiştir. Benzer bir
çalışma Nail Tan’a aittir.
Ahmet Demirtaş, Mahmut Belenli, Yusuf Ziya Bahadınlı,
M. Şakir Ülkütaşır, Vehbi Cem Aşkun bu konuda çalışmış diğer
isimlerdir.
Nasreddin
Hoca fıkraları Lamiî Çelebi’den bu yana nazma çekilmiştir. Edebi eser veren
isimler fıkraların nazma çekilmesi taraftarıyken edebiyat tarihçileri ve
araştırmacılar buna karşıdırlar.
Ünite 5
Halk Anlatılarının Eğitici Yönü ve Sanat Yansımaları
Göçebe
topluluklardan olan Türkler için halk anlatıları eğitici ve eğlendirici
işlevlere sahiptir. Nesir ve nazım karışımı yapılardaki anlatılarda nazım bölümlerinde
duygular dile getirilir. Sazın anlatılara dâhil olması eğlence faktörünü
arttırmıştır. Anlatıcının canlılığı, tutumu, jest ve mimikleri yine eğlence
öğeleri arasındadır.
Anlatıcının
yaşadığı bölgenin geleneklerini, değerlerini hikâyelerine dâhil etmesi kültür
hayatına katkı sağlamıştır.
Anlatıcı
kimi zaman hikâyesini keserek dinleyicilerine nasihat eder. Bu nasihatler kimi
zaman hikâyenin içerisinde atasözleri yoluyla aktarılır. Dil eğitimi/öğretimi
ve doğru telaffuz konusunda da bu anlatıların önemli işlevleri vardır.
Fıkraların Eğitici Yönü
Nasreddin
Hoca fıkralarının eğitici yönleri hakkında Nükhet Tör doktora çalışması yapmıştır. Eğitici yönlerini maddeler
halinde; iyimserlik, özeleştiri, hoşgörü, tedbirli olmak, tevazu, tek eşlilik
şeklinde sıralayabiliriz.
Türkçe
eğitiminde Nasreddin Hoca fıkralarının katkılarını Murat Özbay incelemiştir. Kelime hazinesinin geliştirilmesinde,
karmaşık görünen durumların basit sözcüklerle ifade edildiği fıkra örneklerine
bakarak dil kullanımı hakkında da fıkralar önem arz eder. Fıkraların oyunlaştırmaya
elverişli olmaları eğitimde kullanılabilirliklerini arttırır.
Etkili ve
güzel konuşma eğitimi için elverişlidirler.
Nüktedanlığıyla
öne çıkan İncili Çavuş fıkraları da devlet yönetiminde özeleştirinin
sağlayacağı yararlar bakımından önemlidir.
Bekri
Mustafa fıkraları da içkili/sarhoş hayatın sakıncaları hakkında
yararlı olabilir.
Masalların Eğitici Yönü
Saim Sakaoğlu, Gümüşhane ve Bayburt Masalları adlı eserinde masalların çocuk
eğitimindeki önemi hakkındaki görüşlere yer vermiştir. Çocukların dinledikleri
masallardan muhakkak etkileneceklerini dikkate almak lazımdır.
Bilge Seyidoğlu’da Masal ve Masal Anlatanlar adlı eserinde aynı konuya dikkat
çekmiştir. Umay Günay, Çocuk Eğitimi ve Masallar adlı
makalesinde, çocukların milli kimliklerini dinledikleri masallar yoluyla
edindiklerine işaret etmektedir.
Ali Berat Alptekin, Türk Masallarında Dinî Eğitim adlı makalesinde masallar
aracılığıyla din eğitimi konusuna değinmiştir.
Esma Şimşek, Masalların İnsan Eğitimi Bakımından Önemi adlı makalesinde konuyu
detaylı şekilde ele almıştır.
Masalların
amacı öncelikle eğlencedir. Bilgilendirme sonraki aşamadır. Masallardaki
tekerlemeler vb. dilsel özellikler çocukların düşünce dünyasını renklendirmekte,
dile olan ilgilerini arttırmaktadır. Çocukların çok sevdiği hayvan masalları,
çocuklara pek çok kavramı öğretir niteliktedirler.
Anlatıların Sanata Yansımaları
Sinema
Konumuzla
ilgili en eski film Ömer Lütfi Akat’ın
Tahit ile Zühre’sidir (1947). Sinemaya
en çok konu olan anlatımız Köroğlu’dur. Refik Kemal Arduman-Mümtaz Ener
(1945), Faruk Kenç (1953), Mehmet Dinler (1963), Atıf Yılmaz (1968) Köroğlu
filmleri çekmişlerdir.
Avni
Dilligil (1955), Atıf Yılmaz (1959), Nuri Akıncı (1966) Karacaoğlan filmleri çekmişlerdir. Arzu
ile Kamber, Âşık Garip, Kerem ile Aslı hikâyeleri de sinemaya konu olmuştur.
Muhsin
Ertuğrul, Nasreddin Hoca’yı sinemaya taşımıştır (1940). Talat Artemel (1954),
Yavuz Yalınkılıç (1965) ve Melih Gülgen (1971) Nasreddin Hoca filmleri
çekmişlerdir. Faruk Kenç’in 1954’te çektiği Nasreddin
Hoca ve Timurlenk adlı filmde başrol oyuncusu İsmail Dümbüllü’dür.
İncili Çavuş, Semih Evin (1950) ve Nişan Hançer
(1968) tarafından filme uyarlanmıştır.
Bekri Mustafa, Suha Doğan tarafından çekilmiştir
(1965).
Keloğlan
masalları pek çok filme konu olmuştur. Bunların ilki Vedat Örfi Bengü
tarafından çekilmiştir (1948). Sırrı Gültekin (1971), Semih Evin (1971), Metin Erksan
(1972) vb. Keloğlan filmi çekmiştir.
İlk karton
filmimiz Evvel Zaman İçinde ise 1951’de hazırlanmış ancak gönderildiği ABD’de
kaybedilmiştir.
Tiyatro
Bidar
Efendi’nin yazıp Dikran Efendi’nin sahnelediği Tahir ile Zühre oyunu on yıl (1869-1879) boyunca oynanmıştır. Küçük
İsmail (1887) ve Kel Hasan (1887-1897) oyunu yeniden sahnelemişlerdir. Hayali
Küçük Ali (Muhittin Sevilen) ve Cevdet Kudret, hikâyeyi orta oyunu biçiminde
sahnelemişlerdir.
Ferhat ile Şirin, sahne eseri, gölge oyunu
ve orta oyunu olarak çok ilgi görür.
Karacaoğlan (Dinçer Sümer (1983), Sabahattin
Engin (1999) ve Köroğlu (Ahmet Kutsi
Tecer (1941-42), Muharrem Gürses (1945) defalarca sahnelenir.
Dede Korkut Hikâyeleri 1933’den bu yana 20’ye
yakın oyuna konu olur. İlk oyunu İffet Halim Oruz (1933) sahnelemiştir. Suat
Taşer (1961-62), Güngör Dilmen (1990), Turan Oflazoğlu (1998) Dede Korkut’u sahneleyen
diğer isimlerdir.
Adnan
Çakmakçıoğlu (1951), İsmail Hakkı Sunat (1954), Aydın Su (1962) Nasreddin Hoca’yı sahnelemişlerdir. Halide Edip, Maske ve Ruh (1945) adlı oyununda Hoca’ya rol vermiştir.
Necip Fazıl
ve Behçet Necatigil, masallarımızdan yola çıkarak tiyatro eseri kaleme alan
müelliflerimizdendir.
Şiir
İlhan Berk,
Köroğlu (1955); Mustafa Necati Karaer,
Kerem ile Aslı (1985); Halûk Nihat
Pepeyi, Türk Destanına Giriş (1934) ve Afşar Timuçin, Destanlar (1968) adlı
eserlerinde Tahir ile Zühre’yi nazma
çekmişlerdir.
Masal ve
mitoloji öğelerini şiirlerinde en çok kullanan isim Behçet Necatigil’dir (Örn. Üç Turnalar şiiri).
Köprülüzade Mehmed Fuad’ın Nasreddin Hoca (1918) adlı kitabı, Hoca’nın
fıkralarına kitap bütünlüğünde ele alan ilk eserdir.
Orhan Veli
(Nasreddin Hoca Hikâyeleri, 1949), İbrahim Zeki Burdurlu (Ömürsün Nasreddin Hoca,
1985), Nedim Uçar (Dizelerle Nasreddin Hoca, 1993), Nüzhet Erman (İpe Un Seren
Adam / Nasreddin Hoca, 2000), Hoca’nın fıkralarını nazma çeken eserlerdir.
Oğuz
Tansel, Bektaşi Dedikleri (1970) adlı kitabında Bektaşi fıkralarını nazma
çekmiştir.
Ziya Gökalp’in
Ala Geyik adlı şiiri ile Orhan Seyfi Orhun’un Peri Kızı ile Çoban Hikâyesi adlı
şiiri, masal diliyle yazılmışların en güzel örneklerindendir.
Roman ve Hikâye
Lermontov
1837’de Âşık Garip’i
hikâyeleştirmiştir. Yaşar Kemal’in Üç Anadolu Efsanesi destansı bir romandır.
Hüseyin Rahmi’nin
Kokotlar Mektebi ve Utanmaz Adam, Halide Edip’in Zeyno’nun Oğlu adlı
eserlerinde Kerem ise Aslı hikâyesine göndermeler vardır.
Kemalettin
Şükrü (Orbay) Nasreddin Hoca’nın hayatını ve fırkralarını 4 ciltlik eserinde
romanlaştırmıştır.
Burhan
Felek (Nasreddin Hoca, 1982) ve Nail Tan (Nasreddin Hoca Senfonisi, 2006) Hoca’yı
ele alan eserlerdir.
Osman Cemal
Kaygılı (Bekri Mustafa, 1944) Bekri Mustafa’yı romanlaştırmıştır. Reşat Nuri
Güntekin’in Kızılcık Dalları (1932) adlı eserinde “Tın tın eden Kabacığım” adlı
masala göndermeler vardır.
Opera ve Bale
Kerem
Operası (1953) Ahmet Adnan Saygun’un ilk eseridir.
Yalçın Tura’nın
Karacaoğlan’ının ilk temsili 1973’te yapıldı.
Bülent
Tarcan’ın Deli Dumrul adlı balesi 1977’de gerçekleşti.
Çetin Işıközlü’nün
Emrah ile Selvihan’ı 1989’da bestelendi.
Köroğlu
Operası (1973) Ahmet Adnan Saygun’un eseridir.
Üzeyir
Hacıbeyoğlu’nun Köroğlu Operası ilk defa 1937’de Bakü’de sahnelendi.
Gülümser
Kalender’in bestelediği 2 perdelik operet 1962’de sergilendi.
Ali Baba ve
Kırk Haramiler adlı eseri Selman Ada bestelemiştir (1989).
---
Kitap Bitti
(Gerisi Ek/Metinler)