Edebiyatımızda
Mizah
Mizah hakkında herhangi bir inceleme yazılı tarihin ilk sayfalarına dek uzanmak durumunda kalır. Gülmek, bu yeni bir şey değil, dolayısıyla mizahın tarihi de insanın tarihi kadar eski olmak zorunda.
Gündelik hayatımızda gülmeye
konu olan pek çok şeyle karşılaşıyoruz. İş bunları anlatmaya gelince herhangi birinin dilinde, yaşandığı an ki kadar eğlenceli olmaz. Komik olanı sözcüklerle anlatabilmek de ayrı bir hüner. Yaşanan çelişkiler,
aksaklıklar üslup sahibi yazarların kaleminde eğlenceli, esprili edebi
metinlere dönüşürler.
Mizah sözcüğü Arapçada şaka, latife
anlamında kullanılan Müzâh
sözcüğünden dilimize geçmiştir. Mizah, edebiyat söz konusu olduğunda ayrı bir
tür olarak karşımıza çıkar. Bunun bir nedeni, mizahın eleştiri için bir araç
olarak kullanılmasıdır. Edebiyat camiasında ince zekâ ile işlenmiş mizahî
ürünler takdir görürken incelikten uzak, kaba bünyeler, müstehcen ve kaba
ifadelerle mizah yapmaya çalışırlar.
Mizah, insanları eğlendirmekten ziyade
ağırlıkla belli davranışları ve belli insan tiplerini eleştiren, iğneleyici
niteliktedir. Ne var ki aynı espriye toplumun farklı kesimleri farklı tepkiler
gösterebilirler. Mizaha konu edilen olay, belli bir toplumsal yapıyla, kültürel
değerlerle ilişki içindedir. Mizah yazarı, eserinde insanların kültürel
değerlerini incitmeden, tepkisini çekmeden gülmeye konu olanı öne çıkarabilmeli
ve her kesimin takdirini kazanabilmelidir.
Mizah edebiyatı daha çok sosyal
sıkıntıların arttığı dönemlerde öne çıkar. Zira çalkantılı dönemlerde
eleştirilecek konu, kişi ve olaylar daha fazladır. Eleştiri biçimleri dilden
dile değişse de eleştiriye konu olan kesimler hemen her toplumda adaletsiz,
ilkesiz, sorumsuz ve ahlakî değerleri yozlaşmış kişilerdir. Mizahın bu
eleştirel yönü onun evrensel bir niteliğidir.
Türk edebiyatında mizah unsurlarının
varlığı sözlü anlatı geleneği olan halk edebiyatında oldukça köklü bir maziye
sahiptir: fıkra, masal ve destanlarımızda mizah unsurları dikkat çeker. Bektaşî
fıkralarıyla keskin zekâsı ve iyimserliğiyle bilinen Nasrettin Hoca fıkraları
ise bu türün en çok bilinen ve anlatılan tiplemeleridir.
Mizahî eserlerin hemen tümünde insan
davranışları ve toplumsal düzende görülen çelişkiler belli ölçüde eleştirilir.
Halk anlatı geleneğinde eleştirel yanı ağır basan fıkralarıyla bilinen tipleme
ise Bekri Mustafa’dır. Kösem Sultan’ın oğlu 4. Murat zamanında yaşadığı kabul
edilen Bekri Mustafa fıkraları, yasa ve toplum düzeni arasındaki uyuşmazlıklara
tatlı-sert eleştiriler getirir.
Yüzyıllar boyunca halkımızı güldürüp
eğlendiren Karagöz oyunlarında Karagöz ile Hacivat arasındaki zıtlıklar,
çelişkiler ve çatışmalar bu oyunların ana motifi olmuştur. Yine Türk tiyatro
geleneğinin önemli unsurlarından olan Meddah ve Ortaoyunu, mizah edebiyatımızın
önemli zenginliklerindendir. Hikâye ve taklit esasına dayanan Meddah
geleneğinin günümüzde -çok az bir değişime uğramış olsa da- Cem Yılmaz’ın tek
kişilik gösterilerinde devam ettiği söylenebilir. Ortaoyunu ise doğaçlama
tiyatronun öncüsüdür.
Saray edebiyatı olarak da kabul
edebileceğimiz Divan edebiyatı içerisinde mizahî unsurlar belli biçimlerde
karşımıza çıkar. Şikâyetname’ler, şairin gördüğü veya duyduğu haksızlık veya
aksaklıklar karşısında eleştiri dozu yüksek edebî metinlerdir. Bu türün en
önemli eserlerinden olan Fuzulî’nin Şikâyetname’si edebi değerinin yanı sıra
yaşadığı dönemin toplumsal düzeni ve bürokrasisinde yaşanan aksaklıkları
göstermesi bakımından da çok önemlidir. Bu gibi tenkit içerikli metinlerin mizahla ilgisi nedir? İlgilidir çünkü birilerinin kaleminde eleştiriye konu olan olay başka birinini dilinde mizaha dönüşür. Aradaki fark bakış açılarının ve olaya yaklaşımlarının farkı nispetindedir. Eleştiriye konu olan olaylar, mizah yazarları için çok bereketli kaynaklardır. Divan şairlerinin birbirlerine karşı
yazdıkları eserlerde övgünün yanı sıra hicve de yer verilmektedir. Üstün bir
şair olduğunu ispat etmek isteyen kimi şairler şiirlerini başka bir şairin
şiirleriyle kıyaslayıp zaman zaman diğer şair için alaylı sözler, ağır
benzetmeler kullanmışlardır.
Türk edebiyatında mizah yazarlığı Tanzimat
sonrası dönemde açılan gazete ve dergiler aracılığıyla gelişme gösterir. 1878’e
kadar ki dönemde mizah edebiyatının genel çerçevesi şu şekilde özetlenebilir.
İlk mizah gazetesi Filip Efendi’nin çıkardığı Terakki gazetesinin eki olarak
yayımlanan Letaif-i Asar’dır (1868). İlk bağımsız mizah gazetesi ise 1870
yılında Teodor Kasap tarafından çıkarılan Diyojen’dir. Namık Kemal’in
Diyojen’de çıkan yazıları ve şiirleri toplumsal hicvin başarılı
örneklerindendir. Direktör Ali Bey mizah edebiyatının öncülerindendir. Diyojen’de
mizahi yazılar yazan. Direktör Âli Bey, Lehcetü’l-Hakayık adlı eserinde sözlüklerde
yer bulamamış 300 kadar sözcüğün mizahî anlamlarını açıklar. Eser bu bakımdan
Türkçenin ilk mizah sözlüğüdür.
Model olarak Batılı yazarları örnek alan
yazarlarımız daha çok halkın güncel yaşamına atıf yaparak belli kişileri
eleştirmektedirler. Bu dönemin önemli yazarlarından Ahmet Mithat Efendi “Felatun
Beyle Râkım Efendi” Recaizade Mahmut
Ekrem de “Araba Sevdası” adlı batılılaşma olgusunu işledikleri romanlarında sonradan
görme tiplemeleri hicvederek gülmece öğelerine yer vermişlerdir.
Mizah dergileri ve gazeteleri, 2.
Abdülhamit döneminde sansüre takılır. Bu dönemde hiçbir mizah dergisi
yayımlanmaz. Mizah yazını yeniden 2. Meşrutiyet’in ilanından sonra
hareketlenir. Bu dönemde yayın hayatına başlayan Kalem dergisi siyasi nitelikli
bir mizah dergisidir. Kirpi müstearıyla yazılar yazan Refik Halit Karay bu
derginin başyazarıdır.
Hüseyin Rahmi Gürpınar ve Ahmet Rasim,
birlikte çıkardıkları Boşboğaz Güllabi adlı dergide İstanbul’un yoksul ve dar
gelirli çevrelerinin sorunlarına değinirler. İstanbul’un çeşitli kesimlerinden
insanların günlük hayatlarından pek çok ayrıntıyı eserlerine taşıyan Hüseyin
Rahmi Gürpınar, eserlerinde gülmece öğelerine geniş ölçüde yer verdi. Mizah
türündeki ustalığıyla geniş bir okur kitlesinin beğenisini kazandı.
Balkan Savaşlarıyla birlikte başlayan
savaşlarla geçen uzun yıllar boyunca mizah yazını durgunluk dönemine girer.
Sedat Simavi’nin Diken, Refik Halit Karay’ın Aydede adlı dergileri bu dönemin
kayda değer mizah dergileridir.
Cumhuriyet döneminin ilk mizah dergisi
Yusuf Ziya Ortaç ve Orhan Seyfi Orhon’un birlikte çıkardıkları Akbaba’dır.
Yayın hayatına 55 yıl süren Akbaba Türk edebiyatının en uzun ömürlü mizah
dergilerindendir.
İkinci Dünya Savaşı sonrası Türk mizah
yazınının altın dönemidir. Aziz Nesin ve Sabahattin Ali’nin birlikte
çıkardıkları Markopaşa (1946) kısa zamanda toplum nezdinde itibarlı bir yer
edinir kendine. Aziz Nesin, Sabahattin Ali ve Rıfat Ilgaz yazılarıyla siyasal ve
toplumsal hayatımıza etki etmişlerdir. Aziz Nesin, mizah türündeki siyasi
yazılarıyla siyasi mizahı kamuoyunda etkin bir güç haline getirerek
uluslararası ün kazanmıştır.
Demokrat Parti döneminin etkin mizah
dergisi ise Tef’tir. Burhan Felek, Çetin Altan, Orhan Kemal, Bedii Faik gibi
isimler Tef dergisinde yazarlık yapmışlardır.
27 Mayıs’tan sonra Aziz Nesin’in çıkardığı
Zübük dikkat çeken bir dergidir. Bu dönemden sonra tiyatro kökenli isimler
(Ferhan Şensoy gibi) ve yakın zamanlarda da yine karikatür dergilerinde
yazarlık yapan isimler (Atilla Atalay, Gani Müjde ve Umut Sarıkaya gibi) mizah
türünde ilgi gören eserler yazmışlardır.
Aziz
Nesin
Roman
ve öykü olmak üzere mizah türünde çok sayıda eseri bulunan Aziz Nesin gülmecenin
konusunu hem çeşitli toplumsal katmanlara, hem de yurt coğrafyasına
genişleterek, Türk toplumunun toplumsal, iktisadi ve ruhsal çözümünü
gerçekleştirmiştir. Zübük, Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz ve Şimdiki Çocuklar Harika
adlı romanların yazarın Aziz Nesin, UNESCO’nun yayınladığı dünya çeviri bibliyografyasına
göre, Türkçe eser veren yazarlar arasında Orhan Pamuk, Yaşar Kemal ve Nazım
Hikmet'in ardından eserleri yabancı dillere en çok çevrilen dördüncü yazar
konumundadır.
Rıfat
Ilgaz
Edebiyat yaşamına şiirle başlayan Rıfat
Ilgaz daha sonraları yazdığı öykü ve romanlarıyla mizah edebiyatımızın en
önemli isimleri arasında yerini almıştır. Yaşadığı dönemin sorunlarına duyarsız
kalmayan, toplumcu yönü ağır basan Rıfat Ilgaz, eserlerinde özellikle yoksul
insanların sıkıntılarını toplumsal düzenin aksaklıklarını işlemiştir. Sinema
uyarlaması tamamen seyirciyi eğlendirmek üzere toplumsal eleştirilerden
arındırılmış olan Hababam Sınıfı adlı romanında da asıl olarak eğitim sistemini
eleştirmiştir.
Ferhan
Şensoy
Tiyatroya yazdığı skeçlerle başlayan Ferhan
Şensoy, Ortaoyuncular Kavuğu’nun sahibi ve Ortaoyuncular tiyatro grubunun
kurucusudur. Kazancı Yokuşu adlı ilk kitabını 1977 yılında yayınlayan Ferhan
Şensoy o tarihten bu yana yirmiden fazla kitaba imza atmış, yazdıklarıyla ve
oyunlarıyla çok sayıda ödüle layık görülmüştür.
Yazar, yönetmek ve oyuncu olarak Türk
tiyatrosuna çok önemli katkılar yapan Ferhan Şensoy’un 1987 yılından bu yana
oynamaya devam ettiği Ferhangi Şeyler adlı tek kişilik gösterisi 2012 yılında
1700. kez sahnelenmiştir.
Muzaffer
İzgü
Eserlerinde mizah kadar eğitim konusuna da
ağırlık veren Muzaffer İzgü çocuklar ve gençler için yazdığı 100 aşkın
kitabıyla ülkemizin en çok okunan mizah yazarları arasında yerini almıştır. 200
kadar radyo oyunu da yazan Muzaffer İzgü’nün yazdığı ilk oyun olan
İnsaniyettin, Nejat Uygur tarafından sahnelenmiştir.
Atilla
Atalay
1979 yılından bu yana karikatür dergilerine
mizah yazarlığı yapan Atilla Atalay daha çok Sıdıka ve Eray tiplemeleriyle
tanınır. Mizah türünde 14 kitabı olan yazarın ilk kitabı olan Usulcacık’ı 1990
yılında yayınlandı.
Gani
Müjde
Karikatür dergilerindeki yazılarıyla mizah
yazınımıza katkı yapan yazarlardan olan Gani Müjde, başta Peynir Gemisi olmak
üzere çok satan pek çok kitabın yazarıdır. Gani Müjde, yazdığı skeçler ve
senaryolarla sinema ve televizyon için de çalışmalar yapmaktadır.
Umut
Sarıkaya
Karikatürleri ilk olarak Leman dergisinde
yayınlanan Umut Sarıkaya Penguen dergisindeki Benim de Söyleyeceklerim Var
başlıklı yazılarıyla tanındı. Sokak lisanını, gündelik hayatın çok bilindik
detaylarını hayal gücü ve mizahi yorumlarıyla okurlarına aktaran Umut Sarıkaya
çağdaş mizah yazınımız içinde öne çıkan isimlerden biridir.