Mürebbiye
Evde hiçbir mürebbiye bir haftadan fazla kalamaz; ya kapı
arkasında, ya bir kanepe üstünde kendisini sıkıştırdığım zaman yakalanır ve
tabiî evden ben kovulamayacağım için o kovulurdu.
Nihayet günün birinde güzel, bebek gibi güzel, sarı saçlı,
maî gözlü bir kızcağız geldi.
(Babası) “Sana bu, son sözümdür. Eğer yeni tuttuğumuz kıza
bir fena muamele, daha doğrusu edepsizlik edersen seni kovarım.”
Tam üç ay Adriyen’in kolunu bile sıkamadım
…bu gece için yalnız konuşmak ve Fransız edipleri hakkında
mübahase etmek üzere odasına gelmekliğime müsaade etti
…
Adriyen’in kapısına yaklaştım, korka korka tokmağı çevirdim.
Hayret... Kapı kilitli idi.
Bu hâl böyle üç dört defa vuku buldu.
Bir akşam kapısının anahtarını sakladım ve odama öyle girdim.
Gece yarısı, bu sefer, kemal-i emniyetle Adriyen’in kapısını açtım. Oda zifiri
karanlıktı.
Birdenbire parmaklarım yumuşak bir şeye dokundu ve bir ses
haykırdı: “Kim o?” Karanlıkta babamın sakalını yakalamıştım.
Diken, Sayı: 16,
Haziran 1335 [1919], s. 3.
…
(Özet değildir)
…
Ömer Seyfettin, Bütün Hikâyeleri (Hazırlayan: Hazırlayan:
Nâzım Hikmet Polat), Yapı Kredi Yayınları, 2. Baskı, 2015, İstanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder