Tuhaf Bir Zulüm
Bilmem eski bir derebeyinin torunu olduğum için mi,
Bulgaristan’da gezerken hep kendimi öz babamın çiftliğinde sanırım.
Koştanof güldü: “Seni bu gece bizim bir eski diplomatımıza
takdim edeceğim,” dedi,
“işte ben bir nasyonalist’im.”
“Türk değil misin?”
“Evet.”
“Öyle ise bir şey olamazsın be oğlum.”
“Niçin olamayayım?”
“Çünkü Türk’sün be oğlum.”
Gospodin nihayet “Türklerde hiçbir şey, hiçbir fikir, hiçbir
ideal yoktur. Yalnız bir şey vardır” dedi. İkimiz de birden sorduk: “Ne?”
“Taassup!”
“... İstanbulof’un çocukluk arkadaşıydım. İstanbul’da da
beraber okuduk. Hükümet teşekkül edince komitalarla bir kongre yaptık. O vakit
Bulgaristan’ın yalnız ismi vardı.
Bir gün İstanbulof bana, ‘Bu Türkleri ne yapacağız?’ diye
sordu. Ben, ‘Kolay!’ dedim. ‘Hepsini Türkiye’ye göndeririz.’
Küçükken aralarında büyüdüm. Komşularımız hep Türk’tü.
Bunların kimseye garezleri yoktu. Hatta kendilerine o kadar kötülük yapan
Ruslara bile fenalık etmezler, yaralılarına su, ekmek, ilâç verirlerdi. Bütün
hayatları karanlık bir taassuptan ibaretti. Meselâ domuza fena hâlde
garezdiler!
Deliorman’a kaymakam oldum. O vakit orada ilâç için olsun
bir tek tane Bulgar yoktu.
On, on beş domuz tedarik ettirdim. Makedonyalıya,
‘Domuzlarını aç tut. Hiçbir şey verme. Sokaklarda, bahçelerde, tarlalarda
kendilerine yiyecek bulsunlar!’ dedim.
Domuzlar kasabaya yayıldı. Türklerin hâlini bir
görmeliydin...
Altı yedi ay içinde küçük sürü üredi. Hemen bütün kasabayı
kapladı. Türkler baktılar ki bu mahlûklardan kurtuluş yok, birer birer hicrete
başladılar.
Bismarck, Alsace-Lorraine için benim gibi bir çare
bulamamıştı. Yok lisanı konuşturmamak, yok mektepleri kapatmak... Ne çirkin, ne
vahşîce hareketler!..
…
Yeni Mecmua, C. 3,
Sayı: 66, 26 Teşrîn-i evvel [Ekim] 1918, s. 278-280
…
(Özet değildir)
…
Ömer Seyfettin, Bütün Hikâyeleri (Hazırlayan: Hazırlayan:
Nâzım Hikmet Polat), Yapı Kredi Yayınları, 2. Baskı, 2015, İstanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder