Ünite
1
Dil
ve Dilbilim
Dil bilmek, algılanan bir iletinin içeriğini
anlayabilmek ve dinleyiciler tarafından anlaşılabilen bir iletiyi
oluşturabilmektir. Bir dilin dilbilgisi dört ana bileşenden oluşur: sesbilim,
biçimbilim, sözdizimi ve anlambilim.
Sesbilim, dilde bulunan ses birimlerinin niteliği,
dağılımı ve birleşimlerini belirleyen kuralları içerir.
Biçimbilim, sözcüklerin yapısı, en küçük anlam
birimleri olan biçimbirimlerin özellikleri, dağılımı ve birleşimlerini
belirleyen kuralları içerir.
Sözdizim, tümce yapısını belirleyen birim ve
bunların dağılımını ve birleşimlerini belirleyen kuralları içerir.
Anlambilim, dilin anlam yapısını inceler.
Sesbilim
Diller birbirlerinden sesbirimlerinin sayısı
bakımından büyük farklılıklar gösterirler. Afrika’da konuşulan !xoö dilinin 122
ünsüzü vardır. Rotokasta dilinde ise sadece 6 ünsüz vardır.
Sözcük
Bilgisi
Sözcüklerin biçimleri ile anlamları arasındaki
ilişki rastlantısaldır (ben buna katılmıyorum). Dillerde rastlantısal ve
uzlaşımsal olmayan sözcükler de bulunmaktadır; bunlar genellikle doğada bulunan
seslere benzeyen ses simgesel sözcüklerdir (hışırdamak, havlamak…).
Tümce
bilgisi
En küçük anlamlı birimlere biçimbirim
denir.
[ [Bütün çocuklar] evlerinde [ders çalışıyor] ].
Bütün
çocuklar, sözcükleri birbiri ile birleşerek adöbeği (AdÖ) oluşturmuş. Ders
ve çalış sözcükleri de birleşerek
eylem öbeğini (EylÖ) oluşturmuş. Eylem öbeğinin
bir de yer gösteren belirteci bulunmaktadır. Bu örnek cümle AdÖ + EylÖ
birleşimi ile oluşmuştur.
Dili oluşturan yapısal birimler ve bunların
düzeyleri
Tümce <- Öbekler <- Sözcükler
<- Biçimbirimler <- Sesler
Cümle (/tümce) yapısı özyineleyicidir (bu ne demekse
!!!). Cümlelerin içerisindeki yancümlelerin sayısı sonsuzdur (bunu şu şekilde
söylemek gerekir, anlamlı bir ifadenin alternatif anlatımlarının imkânı
sınırsızdır.
Ben
bilirim -> cümle
Ben
(her haltı) bilirim -> içe yerleştirilmiş
bir cümle…
Anlambilim
Anadilini konuşan bir kimsenin dile dair
içselleştirmiş olduğu bilgi o kişinin dil yetisini oluşturur. Uygulamada zaman
zaman sorunlar yaşanabilir (stres, melankoli gibi psikolojik nedenler), dil
yetisine sahip birinin belli koşullarda kendini ifade edecek sözcük bulamama
durumu tamamen dil edimiyle ilgili bir konudur, sorun dil yetisinde aranmaz.
Betimlemeli
Dilbilgisi
Anadilini konuşan bir kimsenin konuştuğu dile dair
içselleştirdiği bilgiyi kapsar. Betimlemeli dilbilgisi şunları kapsar;
Sözcük oluşturmak için o dilde bulunan seslerin
birleştirilmesinde etkin olan ses kuralları (sesbilim).
Sözcüklerin iç yapısını belirleyen kuralları içeren biçimbilim.
Sözcüklerin birleşerek öbek oluşturmasını ve
öbeklerin birleşerek tümce oluşturmalarında etkin olan ses kuralları içeren sözdizim.
Sözcüksel ve tümcesel düzeylerde anlamı belirleyen
kuralları içeren anlambilim.
Kuralcı
Dilbilgisi
Dilde bulunan bazı yapıların ses ve /veya anlam
akışını bozduğunu öne süren yaklaşımdır (devrik cümleler buna örnektir).
Öğretici
Dilbilgisi
Dili, başka bir dili bilen insanların da
konuşabilmesi / öğrenebilmesi için gerekli olan bilgileri kapsar.
Dil
Evrenselleri
Genel birbirlerinden çokça farklılıklar gösteren
diller arasındaki benzerlikleri kapsar. Bütün dillerin yapısında ünlü ve ünsüz
seslerin olması gibi (aman ne evrensellik). Sesler dışında sözcükler arasındaki
kurallar dilin kendine özgü yapısı ve kurallarını bilmeyi gerektirir.
Dil
Edinimi
Çocukların ana dillerini içselleştirme süreçlerine dil
edinimi denir.
Dilbilim
Nedir
Dilin özellikleri ve nitelikleri hakkında çalışmalar
yapan bilim dalıdır. Kuramsal dilbilim, dildeki yapıları ve özellikleri
belli kural tanımları yaparak açıklamaya çalışır. Artzamanlı dilbilim,
bir dilin tarih içindeki evrelerini inceler. Dillerin hangi dil ailelerine ait
oldukları da araştırma konuları arasındadır. Dil ailelerini incelerken birçok
dilin doğmasına sebep olan ana dil’i tespit etmeyi hedefler. Bunu başarabilmek
için dil ailesi içindeki diller arasında karşılaştırmalı incelemeler yapar. Toplumdilbilim,
bir dilin günlük kullanımını inceler. Dili konuşan insanların yaşları,
cinsiyetleri, eğitim durumları kullanılan dil yapısını belirleyen
değişkenlerdir. Bir toplumda yöresel dil farklılıklarını da inceleyen
tolumdilbilim, bölgesel ve yöresel farklılıkları dikkate alarak dil atlası
oluşturmaya çalışır. Uygulamalı dilbilim, ikinci bir dil öğrenimi için
etkili olabilecek yöntemleri araştırır.
İşaret
Dilleri
İşaret dillerinin dilbilgisi kuralları aynı toplumda
konuşulan dilin kurallarıyla aynı olmaz. İşaret dillerinin kendilerine özgü
kuralları vardır.
Ünite
2
Biçimbilim
1: Sözcük
Biçimbilim, sözcüklerin içyapısını ve bunları
gerçekleştiren kuralları inceler.
Dilbilimde bir dildeki dilbilgisi dışı yapılar (*)
işareti ile gösterilir.
Sözcük
Tanımada Kullanılan Ölçütler
Anlamsal Ölçüt:
…bir anlam öğesi olarak sözcük… Ses anlam eşleşmelerini temel alır (Vygotsky). Bu
görüşe göre bir ses dizilimi ancak anlamı varsa sözcük olarak kabul edilebilir.
Bu genelleme anlamlı bütün dizilimleri sözcük olarak kabul ettiği için
kullanışlı değildir.
Sesbilimsel Ölçüt:
Sözcüklerin söyleniş özelliklerini dikkate alır. Konuşmada sözcüklerin olası
duraklamalara ayrılabileceği savıyla aynı çizgidedir. Ses zincirleri içindeki
duraklama noktaları sözcük sınırlarını belirleyen ayırıcılardır.
Bir başka sözdizimsel yöntem de yerine koyma
işlemidir.
Sözlük,
Sözlükbirim, Sözcükbiçim
Nedensizlik; dilde ses ve anlam arasındaki bağın
rastlantısal olduğunu gösteren ilkedir. Dilbilimdeki bir sözlük maddesinin
sözlükte listelenmeyen değişik biçimleri (çocuk/ çocuğu, çocuğa, çocuklar vs.) sözcükbiçim,
sözlük maddesinin kendisi de sözlükbirim olarak tanımlanmaktadır.
Türkçede isimler için sayı ve durum
bilgisi veren 12 sözcükbiçim mevcuttur.
Sözlükbirim: Deniz
Yalın durum: Deniz / çoğul- denizler
Belirtme durumu: Denizi / çoğul- denizleri
Yönelme durumu: Denize / çoğul- denizlere
Kalma durumu:
Denizde / çoğul- denizlerde
Çıkma durumu: Denizden / çoğul- denizlerden
Tamlayan durumu: Denizin / çoğul- denizlerin
Biçimbilimsel
Süreçler
Çekimsel
ve Sözlüksel Biçimbilim
Aynı sözlükbirimin farklı biçimlerini ortaya çıkaran
süreçlere çekimsel biçimbilim denilmektedir.
Ünite
2
Sözcük
Yapısı
Sözcüklerin yapıtaşlarını oluşturan biçimbirimlere
sözcüğün atomları da denir.
Biçimbirim
Türleri
Biçimbirimler duruşları bakımından bağımlı ve
bağımsız olmak üzere ikiye ayrılırlar. Bağımlı biçimbirimler ek,
bağımsız biçimbirimler sözcük olarak ortaya çıkarlar.
Bağımsız biçimbirimler anlamlarına göre sözlüksel ve
dilbilgisel olmak üzere ikiye ayrılırlar.
Türetimsel
ve Çekimsel Biçimbirimler
Bağımlı biçimbirimler anlam ve görevlerine göre
türetim ve çekim eki olmak üzere ikiye ayrılırlar. Çekim ekleri eklendiği
sözcüğün cümle içindeki konumu ve dilbilgisel görevine göre seçilir. Türetim
ekleri ise dilbilgisel koşullara bağlı değildir.
Biçimbirimlerde
Sıralama
Altbiçimlik:
Biçimbirimlerin Gerçeklik Kazanması
Bir biçimbirim ile kendisini gerçekleştiren
değişkeleri arasındaki ilişkiye altbiçimlilik, biçimbirimi gerçekleştiren somut
yapılara biçim, değişkenlerin oluşturduğu guruba altbiçim kümesi, bu kümenin
her bir üyesine de altbiçim adı verilir.
Altbiçimliği
Doğuran Süreçler
Sesbilimsel
Koşullanma
Sesbilimsel koşullanma altbiçimin sesbilim kuralları
tarafından yönetildiği durumdur.
Dilbilgisel
/ Biçimbilimsel Koşullanma, altbiçimin dilbilgisi kuralları
tarafından yönetilmesi durumudur.
Sözcüksel
Koşullanma, altbiçimin sözcüklerin anlam özellikleri
tarafından yönetilmesi durumudur.
Diğer
Biçimbilimsel Süreçler (Ünlü değişimi, sıfır biçim, boş
biçimler, alaşım biçimler)
Ünite
4
Sözlüksel
Biçimbilim
Birleştirme, anadil konuşucuları tarafından
kullanılan bir sözcük yapma yoludur. Birleştirme yapılırken ifade
edilmek istenen kavaramı merkeze alarak sözcük seçimi yaparız. Tencere = basit bir sözcüktür, karıştırıcı sözcüğü ise karmaşık sözcük
olarak adlandırılır(yapı ve anlam bakımından birden fazla öğeyi içerdiği için
böyledir). Sözcük yapma sürecinde ekleme, yaygın olarak yalın ve genel anlamlar
ifade etme eğilimi sonucunda oluşur/ortaya çıkar.
Türetme
Eklemeli
Türetme: Yalın sözcüklere türetim ekleri ilave edilerek
karmaşık sözcükler oluşturma sürecidir. Bu süreçler önek, içek ve sonekler
kullanılarak önekleme, içekleme ve sonekleme şeklinde kategorize edilir. Sapir,
diller arasındaki evrensel eğilimin sonekleme olduğunu belirtir. İçek kullanan
diller yok denecek kadar azdır. Türkçede addan ad, addan eylem, eylemden ad ve
eylemden eylem yapan dört gurup yapım eki vardır.
Addan ad yapanlar: [-LIK]
kitap-lık, kalem-lik [-CA] kadın-ca, erkek-çe
Addan eylem yapanlar: [-LA]
av-la, belge-le, kutu-la [-AL] dar-al, düz-el
Eylemden ad yapanlar: [-(I)m]
al-ım, giy-im, doğ-um
Eylemden eylem yapanlar:
[-ALA] kov-ala, eş-ele
Tabanın sesbilimsel özelliklerinin yanı sıra
biçimbilimsel özellikleri de ek seçiminde belirleyici olabilir: İngilizcede
–ity eki yalnızca Latince kökenli tabanları ister (lubricity, felicity).
Tıkama kuralı:
Dilde karşılığı bulunan kavram için yeni bir sözcük türetilmez (“çalıcı”
demeyiz çünkü “hırsız” sözcüğü kullanımdadır).
Kısaltma:
Kısaltma süreçlerinden olan kırpma ve kısaltma çok heceli sözcüklerin teke
indirgenmesi olarak tanımlanabilir. Telephone / Phone, TBMM vs.
Karma sözcükler genellikle iki sözcükten birincinin
ilk ve ikincinin son parçalarının bir araya gelmesiyle oluşturulurlar (fanzin /
fantezi + magazin).
Sözcük yapma süreçlerinde türetimin yönü genellikle
basitten karmaşığa doğru ilerlerken, gerioluşum bunun ters çevrildiği
bir süreçtir. Gerioluşum, tabanı türevden büyük olan sözcük yapma sürecidir. Türkçede
bir iki istisna dışında işlek olmayan bir süreçtir.
Birleşme:
Bağımsız anlamları olan sözcükleri ortak bir anlama katkı sağlamaları amacıyla
bir araya getirmektir (baş-rol, büyük-anne, gel-git… gibi). Birleşmelerde
anlamca birliğin temelini oluşturan sözcüğe (baş) denir (büyük(anne),
balık(adam)).
Bileşikler:
Yalnızca baş öğesinin dilbilgisel kimliği olan ve niteleyiciler ya da çekim
ulamlarıyla uyarılamayan ve tek sözcük vurgusuyla sesletilen iki ya da daha
fazla bağımsız biçimden oluşurlar.
Geçirimli sözcükler:
Anlamı, kendini oluşturan sözcüklerin anlamlarıyla ilişkilendirilebilen
bileşiklerdir (büyükanne).
Geçirimsiz sözcükler:
Anlamı, kendini oluşturan sözcüklerle hiçbir şekilde ilişkilendirilemeyen
sözcüklerdir (kuşpalazı).
İçmerkezli bileşikler: İçmerkez derken baş öğesi
içeren bileşikleri kast ediyor, bu bileşikler geçirimlidir.
Dışmerkezli bileşikler: Anlamları ya da sözlükler
ulamları baş öğesine bağlı olarak belirlenemeyen bileşiklerdir.
Dil her zaman kendi kaynaklarını kullanarak sözcük
üretmez. Bazen de başka dillerden sözcük alırlar. Buna ödünçleme diyoruz
(Türkçeye girmiş çok sayıda yabancı kökenli sözcük vardır; şeker, ağa, sicim,
lider vs).
Ünite
5
Çekimsel
Biçimbilim
Açık
Küme Sözcükleri
Öğe sayısı birden fazla olan ve yeni öğeler kabul
eden/alabilen sözcük kümelerine açık küme denir.
Ad: Somut ve somut anlamlara karşılık olarak
kullanılabilirler. Adları anlam özelliklerine göre sınıflandırmak sağlıklı
sonuç vermez (masa, sıra birer ad olduğu gibi sevgi ve şiddette ad olarak karşımıza çıkar).
Adsıl
Çekim
A) Sayı
Bazı dillerde bir adın yalın biçimde kullanılması
tekilliğin göstergesi olmayabilir, bu durum genel sayı terimiyle
açıklanmıştır. Türkçede de benzer kullanımlara rastlanır: “Türk genci bunlar
gibi hippi olmamalı” cümlesinde görüldüğü gibi.
Türkçede nicellik katılabilen hemen her ad
tekil-çoğul çekimine girebilir (kedi, kediler gibi). Buna karşılık sayısal
belirleyicilerle kullanılan adlara çoğul eki getirilemez (kedi, kediler, iki
kediler). Bunun da istisnaları vardır (yedi cüceler gibi).
Dillerde sayı bilgisi genel olarak çekim ekleriyle
kodlanmakla birlikte bundan sapmalar olabilir.
B) Cins
Adları sınıflara ayıran kategorilerden biridir. Eril-dişil,
canlı-cansız gibi karşıtlıkları kodlamaya yarar. Türkçede doğal cinsi yansıtan
sözcüksel biçimler (erkek, kadın, tavuk, horoz) ve cins anlamını kodlayan
türetme ekleriyle yapılmış sözcükler (müdür, müdire) dışında dilbilgisel cins
kategorisi yoktur.
C) Durum
Bir adın bağımlı olduğu başla ilişkisini gösteren
süreçtir. Dilbilgisel Durum: Özne nesne ve dolaylı tümleç olmak üzere
temel dilbilgisel işlevleri yerine getiren adları belirtmek üzere kullanılır. Genel
olarak özne ve nesne belirleme biçimlerinden en yaygın olanları yalın-belirtme
(o gitti, hanım geldi) ve özegeçişli-yalın sistemlerdir (bana döndü, anne
babayı gördü). Dolaylı tümleç konumundaki adlar bazı dillerde ilgeçler,
bazılarında da durum eki ile gösterilirler. Eğik durumlar: Adların
eylemlerle anlamsal bağını gösteren durumlardır. Eylemin yönünü, eylemin
gösterdiği hareketin yeri ve kaynağını gösterebilirler.
D) Uyum
Tümcedeki iki öğe arasındaki yapısal ve anlamsal
uyuşmayı ifade eden kategoridir. Adlarda iyelik ekleri biçiminde ortaya
çıkarlar.
Eylemcil
Çekim
Anlam özellikleri bakımından hareket, süreç ve durum
bildiren sözcükler eylemlerdir. Anlamlarına bakılarak kategorize edilmeleri
sağlıklı sonuç vermediği için biçimbilimsel özelliklerine göre kategorize
edilirler.
A)
Zaman
Eylem zamanının dilbilgiselleşmesi olarak
tanımlanabilir. Dilbilgisel zaman eylemin konuşma anına göre önce, sonra ya da
o anda gerçekleştiğini belirtmek üzere geçmiş, şimdi ve gelecek olmak üzere üç
bölümde ifade edilir. Bu durum tüm diller için geçerli değildir. Bir cümle
içinde eylem zamanını belirlemek için gönderim zamanı kullanılabilir (erken
kalktım, kahvemi hazırladım, bir şeyler atıştırıp evden ayrıldım).
Cümledeki eylemlerin zamanı birinci öbekteki “erken kalktım” ifadesi içerisinde
belirtilmiş ve diğer eylemler buradaki zamana göre konumlandırılmıştır. Bu tür
konumlandırmalara görece zaman denmektedir (zaman yönlendiren bir öbek
kullanılmayan basit cümleler için yalın zaman ifadesi kullanılır).
B)
Görünüş
Eylemin zamansal içyapısını ve nasıl gerçekleştiğini
gösteren kategoridir. “Konuştu” ve “konuşuyordu” örneklerinde, her iki sözcükte
konuşma zamanından önce gerçekleşen eylem anlatılmaktadır. Aynı eylemi iki
farklı biçimde ifade etmeye imkân sağlayan kategori “görünüş” başlığı altında
ele alınmaktadır. Eylemi ifade ederken durum ya da olayların bütünlüğünü
anlatmak için bitmişlik(o yazı
yazdı, masal anlatmış, filmi seyrettim), durum ve olayların parçalandığını
ve yalnızca bir bölümünün devam etmekte olduğunu (ilerlemeli görünüş, masal anlatıyorum, hikâye anlatırdım) ya
da sık sık yinelenmekte olduğunu (alışkanlık görünüşü) gösteren bakış
açısının dilbilgisel karşılığı ise bitmemişlik(o yazı yazıyor) başlığı altında incelenir. Bitmişlik görünüşünün
geçmiş zamanla sınırlandırılması yaygın bir durumdur. İki zaman noktası
arasında bağ kuran bir alt kategoriye de tamamlık denmektedir; sonuç ile
sonucu doğuran eylem arasında bağ kurulması yoluyla ortaya çıkar (“Süleyman’ı
görebilir miyim” sorusuna “Süleyman okula gitti” cevabı tamamlık durumuna örnek
olabilir). Sonuçlu tamamlık, eylemin sonuçlanamayacağının kesin olarak
belirtildiği cümlelerde karşımıza çıkar (O gün Süleyman’ı göremedi, çünkü Süleyman okula gitmişti). Deneyimsel tamamlık,
eylemin geçmiş zamanda gerçekleşip gerçekleşmediğine cevap arayan sorularda
karşımıza çıkar (Bu filmi seyrettin mi).
Tümel tamamlık, eylemin belli bir zamandan bu yana devam ettiğini ifade
eder (iki yıldır bu bölümde okuyoruz).
Tümel tamamlıkta –(I)yor birimi
muhakkak olmalıdır (sürekliliği ifade edebilmek için). Eylemin yakın zamanda
gerçekleşmiş olduğunu ifade eden yeni, henüz, şimdi belirteçlerinin yer aldığı
cümlelerle yakın geçmiş tamamlık örnekleri karşımıza çıkar (şimdi bitti).
C)
Kip
Kip, eyleme karşılık
olarak konuşanın düşünce ve tutumunu yansıtan ifadelerdir. Eylemin gerçekliği
değerlendirilirken, eylem gerçek dünyayla örtüştüğünde gerçek, gerçeklikle
bağdaşmadığında gerçekdışı olarak sınıflandırılır.
1)
Bilgisellik Kipi
Anlatılan olayların
gerçekliğine ilişkin anlatıcının düşüncesi olayın doğruluğu/kesinliği
yönündeyse bu kip bilgisellik kipi olarak tanımlanır (-DI / yazdı,
aldı, verdi… gibi). Bilgisellik kipinin alt kategorisi kanıtlanabilirlik
başlığını taşır. Doğrudan, birinci el ve dolaylı, ikinci el bilgi
aktarımları biçiminde karşımıza çıkar. Bilgi aktarımı veriye dayalı,
çıkarım ve duyuma dayalı aktarım (hearsay) olarak sınıflandırılır. Bilgisellik
kipi mantıksal dayanağa ihtiyaç duymadığı durumlarda gereklilik (-mAlI)
ve olasılık kiplerini kullanır.
2) Yükümlülük
Kipi
Yükümlülük kipi, yaptırım gücü olan bir kaynaktan
çıkışlıdır. Zorunluluk ve izin gibi iki alt kategorisi vardır. Yükümlülük
ifadelerinin niyet, istek ve gönüllülükle ilgisi vardır. Zorunluluk = yapmalıyım, İzin = yapabilir miyim, Buyruk =
yap/yapsın/yapsınlar, İstek =
yapayım, Dilek = yapsa…
3) Özne
Odaklı Kip
Konuşucuyla değil, öznenin kişiye özgü yaradılış
özellikleri, yetenek ve nitelikleriyle ilgilidir. Gerçek dünya eylemleriyle
ilgilidir. Yeterlilik = yapabilir,
Niyet = yapmaz, Yaradılış = kedi bu, fareye dayanamaz.
Kip ve Zaman:
Anlam içeriğinden ötürü gelecek kavramı, geçmiş ve şimdiyle kıyaslandığında
belirsizliğe mahkûm kalır. Kiplerle ifade edilen durumlarda olduğu gibi
geleceğe yönelik ifadelerde de gerçekleşmemiş durumlar söz konusu olduğu için
bu ikisi (kipler ve gelecek zaman ifadeleri) birlikte ele alınırlar.
D)
Çatı
Eylemin gerçekleşmesinde katılımcıların eylemle
ilişkisini belirleyen işlevleri vardır. Özne ve tümleç olarak sınıflandırılan
bu katılımcılardan tümleçler, dolaylı ve dolaysız olmak üzere ikiye ayrılırlar.
Özneler = eden,
Dolaylı tümleç = hedef, Dolaysız tümleç = etkilenen rolünü
üstlenir.
Etken/Edilgen
Çatı:
Yüklemin belirttiği işin özne tarafından yapıldığını gösteren, ek almamış yalın
eylemlerdir. Etken yapının öznesi eden/algılayan, edilgen yapının öznesi ise
etkilenen rolünü üstlenir. Edilgen çatı eylemin temel üyelerini azaltan bir
yapıdır. Geçişli eylemlerle yapılan ve öznesinin bir göstergesi olan çatılara edenli
edilgen, geçişsiz eylemlerle yapılan ancak öznesinin göstergesi olmayan
çatılara edensiz edilgen denir.
Etken/İşteş
Çatı:
İki öznenin etken yapılı bir eylemin görevini paylaşmaları yoluyla ortaya çıkan
yapılardır (Ali Ayşe’yi buldu / Ali ve
Ayşe buluştular).
Etken/Dönüşlü
Çatı:
Genellikle geçişli eylemlerde karşımıza çıkar. Dönüşlü çatıda özne ve nesne
özdeştir. Eylem öze tarafından nesneye aktarılır (Çocuk yıkandı).
Edilgen/İşteş/Dönüşlü
Bağıntısı: Pek çok dilde aynı ekin bu üç yapıda da
kullanılmasından dolayı böyle bir başlık gerekli oldu. Türkçede de “Hasta yıkandı” ifadesi hem edilgen çatı
hem de dönüşlü çatı görünümüne sahiptir.
Etken/Ettirgen
Çatı:
Ettirgen çatılar eylemin üyelerini kalabalıklaştırırlar (Fehim inandı / Karısı Fehim’i inandırdı). Eylemin temel üyelerini
arttıran ettirgen çatı, sebep olma, yardım etme ve izin verme anlamlarını
gerekirse yinelemeli olarak kodlayan yapılardır. Görüntüsellik; dilsel
gösterge ile göndergesi arasında fiziksel bir bağın varlığını işaret eden
durumdur.
E)
Uyum
Cümle içindeki öğelerin anlamsal özellikleri
arasındaki uyuşmayı işaret eden bir kategoridir. Türkçede eylemler özneyle kişi
ve sayı bakımından uyumlu olmak zorundadırlar, aksi yapıdaki cümleler
dilbilgisi dışıdır.
Sıfat
ve Belirteçler
Derecelendirilebilen (nicel olabilen) özellikleri
belirten ad öbeklerinde adın niteleyeni, eylem öbekleri içinde de yüklemcil
olarak işlev gören sözcüklerdir. Türkçede çekim eki almazlar. Diğer dillerin
pek çoğunda karşılaştırma sürecinde çekime girerler. Türkçede sıfatlar
ad olarak kullanılabildikleri için adların aldığı çekimleri alabilirler
(büyük-ler, büyük-ler-den, büyük-ler-in…). Zarflaşarak eylemleri
niteleyebilirler (hızlı konuştu, çabuk yürüdü).
Kapalı
küme sözcükleri
Kapalı küme, öğeleri sınırlı ya da değişmez olan
sözcük kümeleridir. Ve, ile, ama gibi bağlaçların çoğunlukla genel olarak
çekime girmedikleri için farklı biçimleri yoktur. İlgeçler de genel olarak
çekime girmezler. Ad yerine geçebilen zamirler/adıllar adsıl çekime girerler
(bu / bunlar, şu / şunlar).
Ünite
6
Sözdizim
Cümleyi oluşturan sözcük ve sözcük öbeklerinin
sıralanış kurallarını inceler. Anadil konuşucuları kurallı bir cümle kurabilse
de bunun formülünü açıklayamayabilirler. Her anadil
konuşucusunun cümle yapılarıyla ilgili olarak konuştuğu dile dair sahip olduğu
sezgisel bilgiye Chomsky edinç adını vermiştir (Edinç = soyut, sezgisel/bilişsel
dilbilgisi). Edim = Edince dayalı cümle üretimidir (konuşma hali). Edinç
hatasız olduğu halde edim hatalı olabilir. Chomsky’nin önermeleri Saussure’ün yeti ve söz ayrımına
dayanır.
Dilbilgisi
Kuralcı
Dilbilgisi: Ne şekilde konuşup yazmamız gerektiğine dair
bilgileri içerir. “Bu istek, hiç şüphesiz
başkanı Eisenhower’ın da kulağına erişmiş olmalıdır” cümlesinde “hiç şüphesiz” kesinlik bildirirken “olmalıdır” ifadesi olasılık
bildirmektedir. Aynı cümle içinde bu iki farklı yargı hükmü, anlam bulanıklığına
sebep olmaktadır. Bu tespiti kuralcı dilbilgisi ortaya koyar. Kuralcı
dilbilgisi, toplumda dil birliği sağlamada önemli role sahiptir. Kuralcı
dilbilgisinde bilimsel yaklaşımda olan değil, gerçekte var olan incelenir. Kural
koyucu olması nedeniyle bilimsel yaklaşımdan ayrılır.
Betimleyici
Dilbilgisi: Dili kullanıldığı şekilde açıklamayı hedefleyen
nesnel ve bilimsel yaklaşımdır. Doğru yanlış ayrımına gitmez ancak kurallı ve
kuralsız yapı ayrımı yapar. (*) kuralsız cümle işaretidir. Betimleyici
dilbilgisi kuralsız bir cümlenin neden dolayı hatalı olduğunu belirtmeye
çalışır.
Dilbilimsel çözümlemede en az kuralla en fazla
veriyi açıklamak esastır.
Gözlemsel Yeterlilik: Tümcelerin yapısal kurallarını
çözümlemeye ilişkindir.
Betimsel Yeterlilik: Gözlemsel yeterlilik ilkesiyle
ortaya konulanın açıklanması esası dayanır, tümceler hakkındaki sezgilerin de
açıklanması gereklidir.
Açıklayıcı Yeterlilik: Diğer iki kategoriyi içeren
bu fasıl, yapılan açıklamayı bir kuram çerçevesinde kavramsallaştırır.
Üretici
Dilbilgisi: Az sayıda kural önererek sonsuz sayıda cümle
üretimini önermeye çalışan yaklaşımdır. Teorik yapısı Chomsky’nin Logical Structure
of Linguistic Theory adlı doktora tezine (kısa adı: Syntactic Structures) dayanır. Üretici dilbilgisi, konuşucunun
ana diline ilişkin bilgisini ve dil kullanımını insan zihninin bir yansıması
olarak görür. En üst hedefi insanların bilişsel süreçlerini modellemektir.
Bu yolda; insanlar anadillerini nasıl
öğrenirler, anadilleri hakkındaki soyut bilgileri nelerdir ve bu soyut
dilbilgisi nasıl kullanılır gibi sorulara cevap arar. Chomsky ve takipçileri
insan bilişinde dile ilişkin bilginin doğuştan var olduğunu savunur.
Doğuştancılık
ve Deneyselcilik
Chomsky’nin Platon ve Descartes etkisinde kalarak
dil yetisinin doğuştan var olduğu tezini savunur (Platon, insanın sahip olduğu
bilginin deneyimlediklerinden çok daha fazla olduğunun altını çizerek bilginin
doğuştan kaynaklandığını savunur). Uyaran Yetersizliği: Çocukların
duydukları dil verisine kıyasla dilleri hakkında çok daha fazla bilgiye
sahipmişçesine konuşmaya başladıklarına dikkat çeker. İşlevselci yaklaşımda ise
deneyimin önemi büyüktür.
Evrensel
Dilbilgisi
Dil insan bilişinin bir ürünü ise dünyanın farklı
bölgelerinde yaşayan insanların ortak özellikler paylaşması lazımdır. Bu
ortaklıklara evrensel dilbilgisi adı verilir. Zekâ düzeyi ne olursa olsun her
insan anadilini kısa sürede öğrenebilir. Demek ki dil edinimi diğer zekâ
becerilerinden farklı bir bilişsel sürecin ürünüdür. Chomsky buna dil edinim
düzeneği demiştir. Chomsky, sözdizimsel çözümleme yapılırken anlam düzleminin
dışarıda tutulması gerektiğini söyleyerek işlevselcilerden ayrılır (kurallı
olduğu halde anlamsız olabilen cümlelerin mümkün olması Chomsky’nin çıkış
noktasıdır). Dil ediniminde doğuştan sahip olduğumuz (varsayılan) bilgi,
evrensel dilbilgisi kategorisinde incelenmiştir.
Evrensel
Dilbilgisinde İlke ve Değiştirgenler
İlkeler, her dilde karşımıza çıkan kaidelerdir.
Değişkenler de farklılıkları işaret eder.
Kural Güdümlü Yapı İlkesi:
Bütün dillerde sözcük yapıları belli kurallar dahilinde oluşur. Özyineleme
İlkesi de bütün dilleri kapsar (bir sözcük öbeğinin içinde aynı sözcük
öbeğinin örneklerinin yer alabilmesi durumu). İçeyerleştirme İlkesi ise
bir cümlenin başka bir cümleyi içerisinde barındırabilmesi durumudur. Adıl
Düşürme Değiştirgeni: Türkçe, Arapça ve İspanyolca gizli özne kullanımına
imkân veren dillerdir. Aynı özneden söz eden anlatımlarda arka arkaya özneyi
belirtmek Türkçe anlatımda doğru bir kullanım değildir, bu nedenle gizli özne
kullanılır. Gizli özne kullanımı da kurallıdır. Söz Dizilimi Değiştirgeni:
Türkçe sözcükler durum eki almak bakımından çok işlektirler bu nedenle söz
dizilimine bakarak anlam örgüsünü çözümlemek yeterli değildir. Belli anlamı
olan söz dizilimi içerisinde sözcüklerin yerlerini değiştirerek aynı anlamı
ifade edebilme olanaklarımız vardır (Ali
eve geliyor / Ali geliyor eve). Ek almayan söz dizilimlerinde aynı işleklik
geçerli değildir (Sağlık mutluluk getirir
/ mutluluk sağlık getirir). Türkçede yüklemden sonra gelen hiçbir öğe vurgu
almaz. Soru sözcükleri taşıyan öbekler yüklemden sonra gelmez. Belirtisiz ad
öbekleri yüklemden sonra yer alamaz. Türkçede de söz dizilişindeki işleklik
kurallıdır.
Ünite
7
Cümle
ve Cümlenin İç Yapısı: Sözcük ve Öbekler
Dilbilimde bir dilin sözcük varlığına (buna
anadilini konuşanların içsel/zihinsel sözcük dağarcığı da dahildir) sözlükçe denir. Sözlükçe, sözcüklerin yapı, anlam ve
ses özelliklerinin envanteridir. Yanulamlama: Bazı sözcükler öbek
oluşturmak için başka öğelere ihtiyaç duyarlar (eylem ve ilgeçler gibi).
Yanulamlama buna anlatmak için kullanılan bir kategoridir.
Cümle için geçerli bir tanım olarak özne ve
yüklemden oluşan yapılardır önermesini kabul ediyoruz. Özne, cümle içinde
hakkında konuşulan varlık, kavram ya da kişidir. Eylemin muhatabına özne denir
(edici sözcüğüyle de buna işaret ediyoruz). Özne,
yüklemin işaret ettiği eylemden etkilenen, o eylemi deneyimleyen olarak da
karşımıza çıkabilir. Özne, cümle içinde her zaman yalın ad durumunda karşımıza
çıkar. Yükleme sorulan (kim ve ne) soruları özneyi işaret eder.
Yüklem her zaman bir eylem(iş, oluş, hareket, durum)
içerir. Yüklem, genel olarak cümlede özneden sonraki bölüm olarak kabul
edilebilir.
Cümlenin öğelerini bulmak
için, cümle içinde öğenin yerine başka ek, sözcük ya da sözcük gurubu
yerleştirebiliriz. Bunun dışında, cümle içindeki öbeklerin yerini değiştirebilir.
Öbekler yer değiştirirken öbeği oluşturan elemanların tamamı birlikte yer
değiştirmelidir, aksi halde bozuk/devrik yapılar ortaya çıkar. Üçüncü yöntem
ise eksiltmedir (cümlenin içindeki öbeği dışarıda tutmak).
Öğe
Ayrıştırma ve Çözümleme
Şema ile cümleyi öğelerine ayırırsak karşımıza ağaç
yapısı çıkar. Budaklar cümlenin öğelerinin ne olduğunu dallar ise öğelere
karşılık gelen sözcükleri gösterir. Şema yerine parantezleri içinde öğeleri
gösteremeye çalışırsak cümlenin kendisinden daha karmaşık bir sonuca ulaşırız
ki böylece müfredatı hazırlayan memurların yüzünde gülücükler açar. Örnek
cümlemiz; “Ahmet keki pişirdi” cümlesidir.
T = Cümle,
AÖ = Ad öbeği (“Ahmet” ve “keki” sözcükleri ad
öbeğidir)
EÖ = Eylem öbeği (“keki pişirdi” ifadesi eylem
öbeğidir)
E = Eylem (“pişirdi” eylemdir)
[T [AÖ1 / Ahmet] [EÖ / [AÖ2 keki] [E / pişirdi ]]]
Öbekler
ve Öğeleri
Öbekler birden fazla sözcükten oluşabilirler. Öbek
kurucu rolündeki merkezi sözcüğe “baş” denir. Evrensel ilke olarak “baş” öbekte
başta ya da sonda yer alır (bunu da baş yönü ilkesi adıyla kategorize
ediyoruz). Türkçe eylem-sonlu ve baş sonlu bir dildir (“baş” her zaman öbeğin
sonundadır). Bunun yanında, öbekler içmerkezlidir. Baş hangi sözcük türünde ise
öbeğin üst başlığı sözcük türünün adıyla anılır (baş, ilgeçse / ilgeç öbeği, ad
ise / ad öbeği adını alır). Bir öbek, tek bir sözcükten oluşabilir, sözcük
“baş” olarak adlandırılır ve öbek buna göre adlandırılır (cümlenin öğeleri
tasnif edilirken özne olan adlar her zaman ad öbeği olarak kategorize edilirler).
Tümleç: Baş olarak karşımıza
çıkan sözcüğün öbek oluşturmak için zorunlu olarak aldığı eklerdir (yanulamla).
Tümleçler
“ne” sorusuna yanıt verir. Tümleç, belli bir kelime gurubunu
işaret etmez, öbekteki sözcüğün doğru anlamı ifade edebilmesi için gerekli
gördüğü sözcük, tümleç görevini üstlenir, dolayısıyla “baş”, tümleci yönetir
(Chomsky’nin yönetim-bağlama kuramı bunu söylemiş). Tümleçleri diğer
eklentilerden ayıran belirgin özellik, tümlecin öbeğin diğer sözcüğüyle olan
anlamsal ve yapısal bağlantısıdır. Tümleç, öbekten atılırsa, öbeğin anlamı
bozulur veya tamamen değişir(kitaba yazdı / yazdı). Diğer eklentilerde ise,
öbeğin bir parçası dışarıda bırakılırsa anlam bozulmaz (kırmızı gömlek /
gömlek). Tümleçleri bulmak için yükleme –e, -de, -den ve/veya hal ekleri almış
sorular sorular sorarız, sorulan sorunun aldığı ekle uyumlu bir cevap çıkmışsa
karşımıza tümleci bulmuş oluruz (denize
düşkün / neye
düşkün sorusunun cevabı denize).
Tümleç işlevli sözcükler birbiri ardınca sıralanıp
öbek oluşturamazlar, bu durumdaki öbekler eklentilerle yapılabilir.
Öbek
Yapıları
Öbekler “baş” merkezli olduğu için başın sözcük
türüne göre adlandırılırlar: Kırmızılı
kadın / ad öbeği, senin için /
ilgeç öbeği, çok akıllı / sıfat
öbeği, kolayca / belirteç öbeği, karnını doyurdu / eylem öbeği.
Ad
Öbeği: Başı ad olan her öbek ad öbeğidir. Cümle içinde
özne, nesne, yüklem adı (yüklemcil), ilgeç nesnesi (bütün öğrenciler
için), belirteç olarak görev alabilirler.
Belirleyici
(tüm, bazı, kimi vs.): Bir adın niceliğini, belirtili ya da belirtisiz olduğunu
gösteren niteleyicilere denir. Sıfatların alt kategorisi olarak kabul
edilirler. Her zaman sıfatlardan önce kullanılırlar (bütün güzel şehirler). Birden fazla belirleyicinin
kullanıldığı durumlarda öncelikle tamlayan adılı sonra niceleyici daha sonra
ortaç ve son olarak sıfat öbeği söylenir/yazılır (“Benim bütün yeni aldığım
güzel gümüş yüzüklerim” ifadesinde (ifadenin tamamı ad öbeğidir) “benim” ve
“bütün” sözcükleri belirleyicidir).
İlgeç
Öbeği: İlgeç (edat) tek başına anlamı olmayan ancak
kendinden önceki sözcükle birlikte kullanıldığında anlam ifade eden
sözcüklerdir (gibi, için, ile, kadar,
göre, beri, değin, dolayı, dek, denli). Çekim eki aldıkları takdirde
adlaşırlar. İlgeçler zorunlu öğe olarak bir AÖ ya da ad tümceciği seçen
sözcüklerdir. Cümledeki başka bir öbekle anlamsal ilişkiyi işaret eder. Başın
sonda yer aldığı Türkçe ve benzer dillerde öbeğin sonunda(sonilgeç), başın
öbeğin ilk öğesi olduğu İngilizce gibi dillerde ise öbeğin önünde yer alır
(önilgeç). Lewis, ilgeçleri birincil ve ikincil şeklinde iki alt kategoriye
ayırır: Birincil ilgeçler, nesnelerine durum eki atayan ilgeçlerdir. İkincil
ilgeçler ise, ad kökenli olan ve adın durumlarını alan ilgeç gibi davranan
sözcüklerdir. Ad niteleyicisi olarak kullanılan ilgeç mutlaka (-ki) sıfat
ekiyle birlikte yazılır, dolayısıyla sıfatlaştır (nehrin karşısındaki pastane).
Sıfat
Öbeği: Sıfat öbekleri sözdizimsel olarak iki ayrı şekilde
kullanılır: a) Önad sıfat öbeği (niteledikleri addan önce kullanılırlar: çok akıllı adam, hızlı araba), b) Yüklemcil sıfat öbeği (o adam çok akıllıdır).
Belirteç
Öbekleri: Belirteçler ağırlıkla fiilleri nitelerler(güzel ev ifadesinde güzel sözcüğü sıfattır, güzel
görünüyor ifadesinde güzel
sözcüğü zarftır). Belirteç gibi görev yapan sözcükler de mevcut olduğu için
belirteç ve belirteçimsi ayrımı yapılmaktadır. Belirtecin ilgisi fiil ve
fiilimsilerledir. Belirteci bulmak için fiile soru sormak gerekir. Belirteç
öbeği bir başka belirteçle ilişkilendirilebilir (gayet güzel görünüyor ifadesinde gayet sözcüğü belirteçimsi, güzel
ise belirteçtir). Cümleyi niteler durumdaki sözcükler belirteçimsi olarak görev
yaparlar (yalnızca yeni öğrenciler
geldi).
Eylem
Öbeği: İş, oluş, hareket bildiren ve cümlenin yükleminde
yer alan sözcük öbekleridir. Eylemin nesne ve öznesine üye
adı verilir. Nesne yüklemin içinde olduğu için iç üye, özne yüklemin dışında
olduğu için dış üyedir. “Nurcan öğretmen”
ifadesinde olduğu gibi yüklemsiz gibi görünen cümlelerle karşılaşabiliriz. Bu
tip cümlelerdeki görünmeyen eylemlere koşaç
denir (koşaç = yüklemsiz cümlenin görünmeyen eylemi). Öznenin 3. tekil ya da
çoğul kişi olduğu ve zamanın geniş zaman olduğu ifadelerde koşaç durumu
gözlenebilir. Diğer durumlarda eylem, çekime girerek kendini gösterir (Nurcan
öğretmendi). Koşaçlı cümlelerde –Dır
eki sıkça karşımıza çıkar (dünya yuvarlaktır).
Ünite
8
Temel
ve Karmaşık Tümce Yapısı
Bağımsız
ve Bağımlı Tümce (cümle)
Özne ve yüklemi olan kurallı cümlelere bağımsız
cümle denir. Yapı ve anlam açısından bir başka cümleye bağımlı olan cümlelere yan cümlecik (yan tümcecik) diyoruz. Yapı
bakımından özerk olan ancak içerisinde en az bir yan cümlecik bulunduran
yapılara ana cümle (ana tümce) diyoruz. Yan
cümle = “Ahmet’in geldiğini” Ana
cümle = “Ben Ahmet’in geldiğini biliyorum”
Yalın cümle:
Bir özne ve yüklemi olan basit, bağımsız cümlelerdir (Ali geldi).
Birleşik cümle:
İki özerk cümlenin bir bağlaç ile bir araya gelmesiyle oluşan yapılardır (Ali geldi ve Ayşe’yi tebrik etti).
Karmaşık cümle:
İçinde en az bir yan cümlecik bulunan yapılardır (Hasan, Ali’nin Ayşe’yi tebrik ettiğini öğrendi).
Tümleyici: Yan cümle
oluşturmak amacıyla İngilizce, Farsça gibi (Hint-Avrupa dilleri) dillerde
kullanılan bağımsız sözcüklerdir (that,
who, which…). Türkçede ise yan cümlecik eylemine bitiştirilen –DIK / -mA gibi
eklerle ortaya çıkar.
Yan cümlecikleri yapı ve işlevleri bakımından üç
ayrı kategoride değerlendiriyoruz.
a)
Ad
Cümlecikleri
Türkçede ad cümlecikleri yancümlenin eyleminin
üzerinde –Dık, -(y)AcAk, -mA, -mAk, -(y)Iş gibi ekler kullanılarak elde edilir.
–Dık, -(y)AcAk, -mA ve –(y)Iş eklerinden biri eklendiğinde
yancümle eyleminin köküne, yan özne yalın durumda kalamaz. Bunu nedeni yan
cümledeki yüklemin eylemcil durum eki olan yalın durumu atamayışıdır. Dolayısıyla
yancümle öznesi adcıl durum eki almak zorundadır. Ana cümledeki eylem yancümle
ya da ad öbeğinin nesnesine durum eki atar (ses uyumu zorunluluğu nedeniyle
böyle olması gerekiyor). Ad cümlecikleri (ad öbeklerine benzerler) cümle içinde
özne, nesne, yüklem, ilgeç tamlayıcısı ve ad tamlayıcısı olarak görev
alabilirler. Ad cümlecikleri özne, yüklem ve yüklemin içinde
nesne varsa eylemi niteleyen belirteç barındırırlar. Bu özellikleriyle ad
öbeklerinden ayrılırlar. Tümceciklerde eylemlerin eylem
özelliklerini korumaları bu yapıların tümcecik özelliğini koruduklarını
gösterir (eylem özelliğini yitirerek adlaşan yapılara ad öbeği diyoruz (pasta yapımı / ad öbeği, pasta yapması / ad cümleciği)). Ad
cümleciğini ad öbeğinden ayıran bir diğer faktör, ad cümleciğindeki eylemin
zaman belirteciyle nitelenebilmesidir (her
gün pasta yapması = ad cümleciği / her
gün pasta yapımı).
-mAk
Eki alan Mastarlı Ad Cümlecikleri
“Yürümek insana iyi gelir” örnek cümlemiz bu, “yürümek”
öğesinin cümlede belirtilmemiş bile olsa özne alabilecek durumda olduğunu
görüyoruz (kim yürür, yürüdü gibi sorulara muhatap olabilir). Bundan dolayı ad cümleciği
olarak değerlendirilir.
-mAk cümleciklerinde belirtilmeyen ama anlaşılan
öznelere ADIL denir
(özellikle büyük harfle gösterildiği unutulmamalı). ADIL, adıl ile farklılık
gösterir: Gizli özne olan adıl, yalın cümlelerde ve yan
cümlelerde bulunabilir, ADIL ise sadece yan cümlelerde bulunabilir.
ADIL, ad cümleciklerinde sadece –mAK eki almış yapılarda bulunabilir. Çünkü –mAK
ekli yapıların eyleminde özneye bağlı kişi ve sayı uyum ekleri bulunmaz.
-mAk
Cümleciklerinin Öznesi: ADIL
“Ben her gün yüzmek istiyorum” cümlesinde “her gün
yüzmek” ifadesi ad cümleciğidir. –mAk ekini alan yapılarda ad cümleciği ile ana
cümlenin öznesi/ADILı aynıdır. “Ali yüzmekten keyif alır” cümlesinde “yüzmekten”
ifadesi ad cümleciğidir ve ana cümlenin öznesiyle aynı özneyi ADIL olarak alır.
Ana cümle ile ad cümleciğinin yani iki ad öbeğinin ayni kişi ya da varlığı
işaret etmesi durumuna eş gönderim adını
veriyoruz. Eş gönderim; ana cümlenin öznesiyle ad cümleciğinin ADILının aynı
kişi ya da şey olması durumudur. Dilbilimde bu durum (i) işareti ile
gösterilir.
Özne denetleme: Ana cümledeki özne,
ad cümleciğindeki ADIL öznesini denetleyerek eş gönderim yorumu sağlar. Eş
gönderimin olduğu yerde, özne denetimi de vardır diyebiliriz.
Yan cümlecikteki
ADILın ana cümledeki nesne ile aynı kişi ya da şeyi işaret etmesi durumuna nesne denetleme adı verilir. Özne ve nesne denetleme
yapılarının farkı, ana cümledeki eylemin yan ulamlama özelliklerinden
kaynaklıdır. Geçişli eylemlerin bazıları nesne olarak sadece ad öbeği alırken
bazıları ad cümleciği alırlar. Bazı eylemler ise hem AÖ hem de cümlecik
alabilir. İste- eylemi hem AÖ hem de
cümlecik yan ulamlayabilir. Denetim yapılarında ana cümle eyleminin sözcüksel
anlamı ve yorumlama özelliklerinin yanı sıra ad cümleciğinin yapısı da
önemlidir. Özne denetleme eylemleri duygu durum belirten eylemler ile çaba ve
emek gösteren eylemlerdir (başar-,
becer-, hatırla-, iste-,söz ver-, tercih et-, ısrar et-, unut- gibi). Nesne
denetleme eylemleri ise izin verme ve yükümlülük gösteren (izin ver-, yasakla-, zorla- gibi) eylemlerdir. Olmak ek eylemiyle
özne, etmek ek eylemiyle de nesne denetimi yapılabilmektedir.
Denetim dışı
ADILların yer aldığı yapılarda (“sigara içmek sağlıksızdır” ifadesinde “sigara
içmek” cümleciğindeki ADIL belirsiz bir özneyle yapılanabileceği için denetim
dışıdır) ADIL, soyut ADIL şeklinde adlandırılır.
Ana cümlede özne varken ad cümleciğinin eylemi karşı olmak, desteklemek, ummak, savunmak gibi eylemler ise ADIL
için denetim gerekmeyebilir, dolayısıyla yine soyut ADIL olarak kalır (ben kalabalıkta sigara içmeye
karşıyım).
Olgu
ve Devinim Cümlecikleri: Cümledeki eylem gerçekleşmiş ise
(Ali kitabı getirdiğini unuttu) olgu cümleciği,
eylem gerçekleşmemiş ise, sadece hareket ifade ediyorsa (Ali kitabı getirmeyi
unuttu) devinim cümleciğidir. Ad cümleciklerinin
olgu ya da devinim ifade ettiğini tespitte “gerçek” sözcüğünü örnek cümlede yüklem
olarak kullanırız; sonuç kurallı bir cümle ise olgu ifade ediyordur, sonuç
kuralsız bir cümle ise devinim cümleciğidir. Bir diğer yöntem doğru / yanlış yüklemi kullanılarak yapılan
sınamadır.
Eklerin
Diğer Dağılım Özellikleri: Bir cümlenin başkasına aktarımına
dolaylı anlatım denir. Dolaylı aktarım olgusaldır, çünkü devinimi değil olguyu
merak ederiz.
-mAk ve –mA yan cümleleri arasındaki fark; -mAk
ekini alan cümlecik açık özne alamaz ama ana cümledeki özne ya da nesne
tarafından denetlenir. –mA ekli cümleciklerde açık ad öbeği ya da adıl vardır
ve bu adıl yüklemdeki kişi ve sayı uyumu ile işaretlenmiştir. Cümle içindeki
iki ad öbeğinin farklı varlık/kişilere gönderim yapmasına ayrışık gönderim diyoruz.
Ortaçlar
(sıfat cümlecikleri)
Sıfatlar gibi ortaçlar da adları nitelerler. “Sarı kazak” ifadesinde “sarı” sıfattır. “Dün aldığım kazak” ifadesinde “dün
aldığım” ortaçtır. Ortaçlar adları nitelerler ve daima ad öbekleri içinde
adın solunda yer alırlar.
Ortaç
Oluşturma Yöntemleri: Ortaçlar, ad cümlecikleri gibi eyleme
eklenen ek ile yan cümleciğe dönüştürülerek elde edilirler. –En ve –DIK, yaygın
kullanılan ortaç ekleridirler şiir okuyan çocuk, çocuğun okuduğu
şiir, çiçekleri kadına veren çocuk). Ortaçlar yaygınlıkla özneyi
niteler.
Dilbilimde ortaçlarda bulunan bir özellik de zorunlu
olan ve bir çizgi ( __ ) ile gösterilen boşluktur [ AÖ ( __ gülleri kadına
veren) çocuk].
Artık adıl:
Sıfat cümleciği içinde nitelenen adın boş izi yerine kullanılan adıldır (bu
kullanım Türkçede sadece ilgeç öbeğinde ilgeç tamlayanı olan ad öbeğindeki adıl
için karşımıza çıkabilir, yaygın kullanımı Farsçada karşımıza çıkar). Türkçede “kendi”
sözcüğü artık adıl olarak karşımıza çıkabilir (“kendisine göre akıllı olan insan”).
Türkçede mastarlı –mAK ve –mA ekiyle yapılmış ortaç
bulunmaz. Mastar eki olan –mAk ile ortaç değil ad cümleciği oluşturulabilir. Ortacı
bulmak için yükleme “hangi” sorusu sorulabilir, gelen cevap yüklemi niteler
nitelikteyse ortaç ortaya çıkar).
Kısıtlayıcı
ve Genişletici Ortaçlar
Kısıtlayıcı ortaçlar gönderimi çok geniş olan bir
kümenin üyesini daraltmak için kullanılır (dün
aldığım kitap çok güzel). Verilen örnekte çok genel bir başlık olan “kitap”
kümesi “dün aldığım” ifadesiyle/ortacıyla sınırlanmıştır.
Genişletici ortaçlar ise belli bir adın farklı bir
niteliğiyle birlikte ifade edildiği durumlarda ortaya çıkar (sınıfın en
çalışkan öğrencisi olan Temel, aynı zamanda fıkra gibi bir insan).
Başsız
Ortaçlar
Başsız ortaçlar, ad öbeklerinde baş olan adın açıkça
bulunmadığı yapılarda karşımıza çıkar (acıkan
doymam sanır, denize düşen yılana sarılır, beni arayan oldu mu).
Cümle içinde birden fazla niteleyici bulunabilir. Bu
durumda kalıcı özelliği/niteliği ifade eden yapı nitelenen ada daha yakın olmak
zorundadır, aksi durumda yapı bozulur, anlam belirsizliği olur.
Belirteç
Cümlecikleri
Belirteç öbeklerinde olduğu gibi belirteç cümlecikleri
de cümleyi ya da eylemi niteler. Niteleyiciler zorunlu öğe olmadıkları için
cümleden atılabilirler. Belirteç cümlecikleri de ortaçlar gibi isteğe bağlı
olarak kullanılır. Belirteç cümlecikleri zaman, koşul, tarz, neden-sonuç vs.
anlamı taşır.
Yan cümlecikler ve özellikleri hakkında şema:
Kitap Bitti
2.sınıf öğrencisiyiz.çok güzel bir çalışma gerçekten. bu siteyi arkadaşlarımızla da paylaşacağız. çalışmalarınızı yakından takip ediyoruz.
YanıtlaSilBu site kaç yıldır cankurtaran. Muhatabım kim ya da kimler bilmiyorum ama eşim ve ben çok minnettarız. Dua ile.
YanıtlaSilKitap 2017 yılında değişmiş o yüzden bu özet malesef geçersiz. Yeni özet yükleyebilir misinz?
YanıtlaSilben cok faydalandim hazırlayanların emeklerine sağlık
YanıtlaSil