XIV‐XV. YÜZYILLAR TÜRK DİLİ
Ünite 1
Harezm – Altın
Ordu Türkçesi
Harezm
bölgesi 11. yüzyıldan itibaren Türkleşmiştir. Oğuz Türkçesi ve Kıpçak
Türkçesinin Karahanlı Türkçesiyle kaynaşmasından müteşekkil Türkçeye
Harezm-Altın Ordu Türkçesi diyoruz.
Harezm
Türkçesinin kavramsallaşması Ali Şir
Nevâî’nin Mecalisü’n-Nefayis adlı
eserinde Hüseyin Harezmî’nin Kaside-i Bürde’ye Harezm Türkçesinde
şerh yazdığını kaydetmesine dayanır.
Karahanlı
Türkçesinden sonra gelişmiş olan Harezm Türkçesi Timurlular devrinde yerini
Çağataycaya bırakmıştır.
Harezm
ve Altın Ordu Türkçeleri arasında kesin bir ayrım yapılamadığı için bu iki
başlık bir arada değerlendirilmektedir.
Mukaddimetü’l Edep,
Rabguzi’nin Kısasü’l-Enbiya’sı, Nehcü’l Feradis, Mu’inü’l-Mürid ve satır
arası Kur’an tercümeleri genellikle Harezm Türkçesi eserleri olarak kabul
edilirler.
Kutb’un
Hüsrev ü Şirin’i, Muhabbet-name, Mi’rac-name, Dasitan-ı Cümcüme ve yarlık ve
bitikler Harezm-Altın Ordu başlığı altında değerlendirilirler.
Harez-Altın Ordu Türkçesinin Tarihi
Gelişimi
Aral
Gölü’nün güneyinde Ceyhun Irmağı’nın etrafındaki bölgeye Harezm adı verilir. İslamiyet’ten
önce bölgede İranlıların yakın akrabası olan Harezmliler yerleşiktiler. 717
yılından itibaren bölge İslamlaştı. 1017 yılına kadar Samanilerin kontrolünde
kaldılar. Bu tarihten sonra önce Gazneliler sonra da Selçukluların kontrolüne
geçtiler.
Sultan
Melikşah zamanında Anuş Tigin Harezm valisi tayin
edilmiştir. Anuş Tigin zamanında Kıpçak Türklerinden olan Ekinci bin Koçkar, bölgenin Türkleşmesini sağlamıştır.
Anuş Tigin’in
oğlu Kutbüddin Harezm valisi
olduktan sonra Selçuklulara bağlı Harezmşahlar Hanedanı kuruldu (1097). Atsız (1127-1156) döneminde yarı
müstakil bir devlet haline gelen Harezm, İl
Arslan (1156-1172) ve Alaeddin Tekiş
(1172-1200) döneminde güçlenmiş, Alaeddin
Muhammed (1200-1220) devrinde imparatorluk haline gelmiştir. Celaleddin Muhammed’in idaresindeyken
(1220-1231) Moğollar tarafından yıkılmışlardır.
Harezm Türkçesi
Eserleri
Kısasü’l-Enbiya
Eserde
483 dize tutan 43 Türkçe şiir bulunmaktadır. Kutadgu Bilig ve Atabetü’l-Hakayık’ta
da karşılaşılan mani, tuyuğ şeklindeki dörtlükler
Kısasü’l-Enbiya’daki manzumelerin önemli bir özelliğidir.
Eser,
Burhanüddin Rabguzi tarafından 1310’da yazılıp Moğol şehzadesi Nasirüddin Tok Buga’ya sunulmuştur.
En
eski nüshası Biritish Museum’dadır. 15. yüzyılda istinsah
edilmiştir.
16,
17 ve 18. yüzyıllara ait çeşitli nüshaları Leningrad’dadır.
İsveç,
Paris ve Bakü’de de yazma nüshaları mevcuttur.
1859’da
L. İlminsky, 1881’de Şemsüddin Hüseyn, 1898’de N. F. Katanov, 1916-17’de Gulam Hasan Arifgan, 1926-27’de J. Schinkewitsch, 1948’de K. Grönbech, 1997’de Aysu Ata, 2010’da Ali Cin’in eser hakkında yayımlanmış çalışmaları vardır.
Nehcü’l-Feradis
Kırk
hadis türünde mensur bir eserdir. Harezm Türkçesinin dil özelliklerin incelemek
maksadıyla müracaat edilecek eserlerin en önemlisidir. Eser dört bab ve her bab
için 10’ar fasıldan mürekkeptir.
Eserin
müellifi olarak Kerderli Mahmud bin Ali
ismi karşımıza çıkar. 1358’den önce yazılmış olmalıdır.
Süleymaniye
Kütüphanesindeki nüsha Zeki Velidi Togan
tarafından fark edilmiştir. Harekeli nesih yazıyla yazılmıştır. Tıpkıbasımını Janos Eckmann yapmıştır.
Mercani
Nüshası, Kazanlı âlim Ş. Mercani’nin
kütüphanesindeydi ne var ki kaybolmuştur. Mercani’nin verdiği bilgiye göre
Hicri 759 tarihinde (1357-1358) Saray’da istinsah edilmişti.
Paris
Nüshası, başı ve sonu eksik olan bu nüshayı Janos Eckman tanıtmıştır. Gülden
Sağol eser hakkında çalışmalar yapmıştır.
Yalta
Nüshası, eksik bir nüshadır, eserin sadece ilk iki babını içermektedir. 1390’da
Kasım bin Muhammed tarafından istinsah edilmiştir.
Kazan
nüshaları, 17. yüzyıla ait olduğu tahmin edilen nüshada eserin müellifi için Mahmud bin Ali Şeyh es-Sarayi ibaresi
mevcuttur. 18. yüzyıla ait diğer nüsha, her sayfasında 29 satır bulunan 28
varaktan müteşekkildir. Kazan bölgesinde başka nüshalar da mevcuttur.
Leningrad
Nüshaları, 2’si Şarkiyat Enstitüsü’nde olmak üzere toplam 7 nüsha bu
bölgededir.
1930
yılında Yakub Kemal, 1956’da Janos Eckmann (TDK, Ankara), 1968’de Osman Nedim Tuna, 1968-1971’de Ali Fehmi Karamanlıoğlu (TDE dergisi),
1963 ve 1988’de Janos Eckmann
(Belleten), 1995’te Janos Eckmann
(TDK), 1995’te Ali Fehmi Karamanlıoğlu,
1998’de Gülden Sağol (Doçentlik
çalışması), 1998’de Aysu Ata (TDK)
eser hakkında yayımlanmış çalışmalara sahiptirler.
Mukaddimetü’l-Edeb
Tefsir
ve lügat âlimi Mahmud bin Ömer
ez-Zemahşeri tarafından yazılmıştır. Anuş
Tigin’e sunulmuştur. Eser 1128-1144 yılları arasında yazılmıştır. Türklere
Arapça öğretmek amacıyla yazılmış pratik bir sözlüktür. Eser beş bölümden
oluşmaktadır:
- İsimler
- Fiiller
- Harfler (edatlar, isim ve fiil dışındaki gramer
unsurları)
- İsim çekimi
- Fiil çekimi
Divanü Lügati’t-Türk’ten
sonra Orta Türkçe döneminin en zengin kelime hazinesi bu sözlüktedir.
Yozgat
Nüshası, en eski nüshadır. 1257 tarihinde istinsah edilmiştir.
Berlin
Devlet Kütüphanesindeki nüsha 1282 tarihlidir.
Paris
12. yüzyıl, Şuşter 13. yüzyıl, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi (1315), Rampur
Saray Kütüphanesi 14. yüzyıl, Topkapı Sarayı’nda 14. yüzyıla ait 2 nüsha ve
tarihsiz bir üçüncü nüshaya sahiptir. Millet Kütüphanesi (1348), Beşir Ağa (1394),
Damat İbrahim Paşa Kütüphanesi (1338), Atıf Efendi (1397), Yeni Cami
Kütüphanesi (1367), İstanbul Arkeoloji Müzesi (1340), Manisa Kütüphanesi (1398),
British Museum (1359), Kastamonu Kütüphanesi (tarihsiz), Hive (1338, Taşkent (tarihsiz).
İshak Hocası Ahmet Efendi
(1895, İstanbul), W. Barthold
(Leipzig, 1926), Zeki Velidi Togan
(İstanbul, 1951), Nuri Yüce (Ankara,
1988) eser hakkında çalışmalar yapmışlardır.
Mu’inü’l-Mürid
Dini-tasavvufi
konularda didaktik bir eserdir. Harezm Türkçesinin en önemli eserlerinden
biridir. Bilinen tek nüshası Bursa Orhan Kütüphanesi’ndedir. Bu nüshanın
fotoğrafları Agâh Sırrı Levend
tarafından TDK’ya bağışlanmıştır. Tamamı 26 varak olan nüshanın her sayfasında
16-17 satır yer almaktadır. Varaklarda Cevahirü’l-Esrar
adlı eserden alınmış talikatlar vardır.
F. Köprülü
ve Janos Eckmann eserin yazarının İslam olduğunu kabul ederler. Ebulgazi Bahadır Han ise Şecere-i Terakime’de eserin müellifini Şeyh Şeref Hace olarak gösterir.
Ali Fehmi Karamanoğlu
(İstanbul, 2006), Recep Toparlı-Mustafa
Argunşah (Ankara, 2008) eser hakkında çalışmalar yapmışlardır.
Satır
Arası Kuran Tercümesi
Kuran’ın
Harezm Türkçesi ile yapılmış tercümesi Süleymaniye Kütüphanesi’nde
bulunmaktadır. Eser 1363’te istinsah edilmiştir. Her sayfada 9 satır Arapça, 9
satır Türkçe olmak üzere 18 satır bulunmaktadır. Eserin tamamı 583 varaktır.
Tercüme
bir eser olması bakımından dil incelemeleri açısından bulunmaz bir nimettir. Eser
hakkında Gülden Sağol çalışmalar
yapmıştır. Emek Üşenmez’in doktora
tezi de eserle ilgilidir (2010).
Cevahirü’l-Esdaf
Mu’inü’l-Mürid’in
sayfa kenarlarına yazılmış altı kıtalık bir metindir. Dörtlükler halinde
yazılmıştır. Tasavvufi ve didaktik bir parçadır.
Harezm-Altın
Ordu Türkçesi Eserleri
Hüsrev
ü Şirin
1341’de
Kutb tarafından Altın Ordu hükümdarı Tını Beg Han ile eşi Melike Hatun adına yazılmış bir
mesnevidir. Genceli Nizami’nin
eserinin tercümesidir. Tevhid,
naat ile Çehar-yar methiyesinin bulunduğu ilk kısımlarıyla Tını
Beg Han ile Melike Hatun için yazılmış methiyeler kısmı ve sebeb-i telif-i kitab bölümüyle
Nizami’nin eserinden ayrılır.
Çehar-yâr:
Dört dost anlamındadır (Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali)
17
beyitlik Çehar yâr methiyesi dışında
mefâ’ilün mefâ’ilün mefâ’ilün vezninde yazılmıştır. Türk edebiyatındaki 21 Hüsrev ü Şirin / Ferhad u Şirin
mesnevisinin ilki olması bakımından önemlidir.
Eserin
bilinen tek nüshası Paris’tedir. 1383’te Berke
Fakih adlı bir Kıpçak tarafından Altın
Buga adına istinsah edilmiştir.
Abdülkadir İnan, Zajakowski
ve Necmettin Hacıeminoğlu eser
hakkında çalışmalar yapmışlardır.
Muhabbet-name
1353
Harezmi tarafından yazılmış mesnevi
tarzında uzunca bir manzumedir. Eser, Muhammed
Hace Beg’in isteği üzerine yazılmıştır. Biri Uygur harfli olmak üzere 4
nüshası mevcuttur:
British
Museum’daki Uygur harfli nüsha V. V.
Barthold tarafından tanıtılmıştır. Aynı yerde Arap harfli bir başka nüsha
daha mevcuttur. İstanbul Millet Kütüphanesi’nde de iki ayrı nüshası mevcuttur.
T. Gandjei,
1957-1958 ve 1959 tarihlerinde eserle ilgili çalışmalarını yayımlamıştır. 1959’da
A. M. Şçerbak, 1962’de Sir G. Clauson ve 1972 yılında da Osman F. Sertkaya eserle ilgili
çalışmalar yayımlamışlardır.
Dasitan-ı
Cümcüme
1368-1369
yıllarında Hüsam Katib tarafından
yazılmış dini içerikli lirik bir hikâyedir.
Eserin
konusu; İlyas Peygambere iman
etmediği için çok eziyetler çeken fakat kendi adamlarına iyi davrandığı için
tekrar diriltilen Kesikbaş adlı
meşhur dini menakıbe dayanır.
Attar’ın
aynı adlı eserinden tercümedir. Cennet ve cehennem konularındaki teferruatıyla
orijinalinden ayrılır.
Eser,
1548’de Sahib Giray bin Hacı Giray’ın
emriyle Anadolu Türkçesine tercüme edilmiştir. Samoyloviç eserin Leningrad’da iki nüshasının olduğunu
bildirmiştir. Eserin 16-17 yüzyıl Çağatay Türkçesine tercüme edilmiş nüshası
Paris’tedir. 1872’de eksik bir neşir Kazan’da yayımlanmıştır.
Mi’rac-name
Dil
ve üslup bakımından Nehcü’l-Feradis’e benzer. Mirac olayını anlatan anonim bir
eserdir. Uygur harfli tek nüshası Paris’tedir. Bu nüsha 1436’da Malik Bahşı tarafından istinsah
edilmiştir. Osman Fikri Sertkaya
eser üzerinde doktora yapmıştır.
Yarlık
ve Bitikler
Yarlık:
Ferman
Bitik:
Mektup
14.
yüzyıl sonu ile 15. yüzyıl başlarında yazılmış 2 yarlık ve bir bitik günüme
kalmıştır. Uygur harfleriyle yazılmış olan Toktamış ve Temir Kutluk yarlıkları
ve Arap harfli Uluğ Muhammed Han bitiği Harezm Türkçesi yadigârlarıdır.
1393’te
Toktamış Han’ın Lehistan-Litvanya
kralına gönderdiği yarlık, 25 satırdır.
1397’de
Temir Kutluk Han’ın Muhammed adlı
bir zatı tarhan yapmak üzere yazdığı yarlık 55 satırdır.
1428’de
Uluğ Muhammed Han’ın II. Murad’a gönderdiği bitik ise Arap
harfli ve 19 satırdır.
Eserler
üzerinde Melek Özyetgin inceleme
yapmıştır.
Siracü’l-Kulub
Dini-tasavvufi
bir eserdir. Harezm Türkçesiyle tercüme edilmiş nüshaları mevcuttur. 1554
tarihinde istinsah edilmiş olan on dokuz sual ve cevap içeren nüsha Moskova’dadır.
E. N. Nadjib
(Moskova, 1989), Ayşe Gül Sertkaya
(İstanbul, 2010) eser hakkında çalışma yapmışlardır.
İbni
Mühenna Lügati / Hilyetü’l-Lisan ve Hulbetü’l-Beyan
14.
yüzyılda İbni Mühenna tarafından
yazılmıştır. Arapça-Türkçe-Moğolca sözlüktür. Avrupa’daki 5 yazmaya dayanarak P. M. Melioranskiy bir çalışma
yayımlamıştır. Kilisli Rıfat, 1923’te
yeni bir nüshayı yayımlamıştır. Kilisli
Rıfat’ın bulduğu nüshada eserin müellifi İbni Mühenna olarak kayıtlı olduğu için eser bu isimle
anılmaktadır.
Abdullah Battal
1934’te eserin Türkçe bölümünün alfabetik dizinini yayımlamıştır.
---
Özet:
Harezm
Türkçesinin kavramsallaşması Ali Şir
Nevâî’ye dayanır.
Harezm Türkçesi
Eserleri
Kısasü’l-Enbiya / Burhanüddin
Rabguzi
Burhanüddin Rabguzi
tarafından 1310’da yazılıp Moğol
şehzadesi Nasirüddin Tok Buga’ya
sunulmuştur. Mani, tuyuğ şeklindeki dörtlükler
Kısasü’l-Enbiya’daki manzumelerin önemli bir özelliğidir.
En
eski nüshası Biritish Museum’dadır. 15. yüzyılda istinsah
edilmiştir.
Eser
hakkında çalışması bulunan isimler:
L. İlminsky
Şemsüddin Hüseyn
N. F. Katanov
Gulam Hasan Arifgan
K. Grönbech
Aysu Ata
Ali Cin
Nehcü’l-Feradis
/ Kerderli Mahmud
bin Ali
Kırk
hadis türünde mensur bir eserdir.
Eserin
müellifi olarak Kerderli Mahmud bin Ali
ismi karşımıza çıkar. 1358’den önce yazılmış olmalıdır.
Süleymaniye
Kütüphanesindeki nüsha Zeki Velidi Togan
tarafından fark edilmiştir. Tıpkıbasımını Janos
Eckmann yapmıştır.
Eser
hakkında çalışma yapan isimler:
Yakub Kemal
Janos Eckmann
Osman Nedim Tuna
Ali Fehmi Karamanlıoğlu
Gülden Sağol (Doçentlik
tezi)
Aysu Ata
Mukaddimetü’l-Edeb
/ Mahmud bin Ömer
ez-Zemahşeri
Arapça
öğretmeyi amaçlayan lügat, 1128-1144 tarihleri arasında yazılıp Anuş Tigin’e sunulmuştur.
Divanü Lügati’t-Türk’ten
sonra Orta Türkçe döneminin en zengin kelime hazinesi bu sözlüktedir.
Yozgat
Nüshası, en eski nüshadır. 1257 tarihinde istinsah edilmiştir.
Eser
hakkında çalışma yapan isimler:
İshak Hocası Ahmet Efendi
W. Barthold
Zeki Velidi Togan
Nuri Yüce
Mu’inü’l-Mürid
/ İslam
Bilinen
tek nüshası Bursa Orhan Kütüphanesi’ndedir.
Varaklarda
Cevahirü’l-Esrar adlı eserden alınmış
talikatlar vardır.
Ebulgazi Bahadır Han
Şecere-i Terakime’de eserin
müellifini Şeyh Şeref Hace olarak
gösterir.
Eser
hakkında çalışma yapan isimler:
Ali Fehmi Karamanoğlu
Recep Toparlı-Mustafa Argunşah
Satır
Arası Kuran Tercümesi
1363’te
istinsah edilmiş olan eser Süleymaniye Kütüphanesi’ndedir.
Eser
hakkında Gülden Sağol çalışmalar
yapmıştır. Emek Üşenmez’in doktora
tezi de eserle ilgilidir (2010).
Cevahirü’l-Esdaf
Mu’inü’l-Mürid’in
sayfa kenarlarına yazılmış altı kıtalık bir metindir.
Harezm-Altın
Ordu Türkçesi Eserleri
Hüsrev
ü Şirin / Kutb
1341’de
Kutb tarafından Altın Ordu hükümdarı Tını Beg Han ile eşi Melike Hatun adına yazılmış bir
mesnevidir.
Eserin
bilinen tek nüshası Paris’tedir. 1383’te Berke
Fakih adlı bir Kıpçak tarafından Altın
Buga adına istinsah edilmiştir.
Abdülkadir İnan, Zajakowski
ve Necmettin Hacıeminoğlu eser
hakkında çalışmalar yapmışlardır.
Muhabbet-name
/ Harezmi
1353
Harezmi tarafından yazılmış mesnevi
tarzında uzunca bir manzumedir.
Biri
Uygur harfli olmak üzere 4 nüshası mevcuttur.
Eser
hakkında çalışma yapan isimler:
T. Gandjei
Sir G. Clauson
Osman F. Sertkaya
Dasitan-ı
Cümcüme / Hüsam
Katib
1368-1369
yıllarında Hüsam Katib tarafından
yazılmış dini içerikli lirik bir hikâyedir. Attar’ın aynı adlı eserinden tercümedir.
1872’de
eksik bir neşir Kazan’da yayımlanmıştır.
Mi’rac-name
Uygur
harfli tek nüshası Paris’tedir. Bu nüsha 1436’da Malik Bahşı tarafından istinsah edilmiştir. Osman Fikri Sertkaya eser üzerinde doktora yapmıştır.
Yarlık
ve Bitikler
1393’te
Toktamış Han’ın Lehistan-Litvanya
kralına gönderdiği yarlık, 25 satırdır.
1397’de
Temir Kutluk Han’ın Muhammed adlı
bir zatı tarhan yapmak üzere yazdığı yarlık 55 satırdır.
1428’de
Uluğ Muhammed Han’ın II. Murad’a gönderdiği bitik ise Arap
harfli ve 19 satırdır.
Eserler
üzerinde Melek Özyetgin inceleme
yapmıştır.
Siracü’l-Kulub
1554
tarihinde istinsah edilmiş olan on dokuz sual ve cevap içeren nüsha Moskova’dadır.
E. N. Nadjib
(Moskova, 1989), Ayşe Gül Sertkaya
(İstanbul, 2010) eser hakkında çalışma yapmışlardır.
İbni
Mühenna Lügati / Hilyetü’l-Lisan ve Hulbetü’l-Beyan / İbni Mühenna
14.
yüzyılda İbni Mühenna tarafından
yazılmıştır. Arapça-Türkçe-Moğolca sözlüktür.
Avrupa’daki
5 yazmaya dayanarak P. M. Melioranskiy
bir çalışma yayımlamıştır. Kilisli Rıfat,
1923’te yeni bir nüshayı yayımlamıştır.
Ünite 2
Harezm-Altın
Ordu Türkçesinin Dil Özellikleri
Harezm-Altın
Ordu Türkçesine ait metinler Arap harfleriyle yazılmışlardır. Toktamış
Han yarlığı Uygur harfleriyle yazılmıştır. Muhabbet-name ve Mir’ac-name
gibi her iki harfle yazılmış metinler de vardır.
Arap
harfli metinlerde;
- b/p ünsüzleri tek noktalı, bazen de noktasız
yazılmıştır. P ünsüzü bazı metinlerde üç nokta ile gösterilmiştir.
- c/ç ünsüzü tek noktalı veya noktasız
yazılmıştır. Ç sesinin üç noktayla yazıldığı metinler de vardır.
- İlk hecedeki e/i seslerinde de yazım birliği
yoktur.
- Kalın ünlülü sözcüklerde س ve ت yanına ص ve ط
kullanıldığı da görülür.
- Çift okunan ünsüzler kimi zaman tek harfle kimi
zaman şedde ile yazılmıştır.
Ses Özellikleri
Harezm
Türkçesinde a, ı, o, u, e, i, ö, ü ünlüleri vardır.
Karahanlı
Türkçesinde ilk hece ünlüsü /i/ olan bazı kelimeler Harezm Türkçesinde kapalı
e’ye dönüşmüştür.
Ünlü uyumları
Kelime
içindeki ünlüler ya sadece kalın ya da sadece incedirler. Türkçe bazı kelimelerde
uyumsuzluk görülebilir (alnıge, anasıge, oglunge…). Arapça ve Farsça kelimelere
Türkçe ekler eklendiğinde uyumda düzensizlik oluşabilir (ademiga, ademige,
acebrak, acebrek…).
Ünlü Yuvarlaklaşması
e/ö
: eksük/öksük, ewür/öwür
a/o
: bark/börk, awuç/owuç
e/ö
: teşük/töşük, telük/tölük, sev/söw
ı/u
: ıçgın/uçgun
Ünlü Düzleşmesi
ü/i
: ünde/inde
o/a
: sowı/savu, kov/kav
u/a
: suvsa/savsa
ü/i
: büt/bit, tilkü/tülki
ü/e
: sünük/sünek
Ünlü Kalınlaşması
i/ı
: isig/ısıg, silig/sılıg
Ünlü İncelmesi
ı/i
: bış/biş
u/ü
: sun/sün
Ünlü Düşmesi
Ni+ol
/ nol
Niçe+ök
/ niçük
Ni+erse
/ nerse
İliği/ilgi,
kapugın/kapgın
İçer+iken
/ içerken
Avla+alın
/ anlalın
Ünsüzler
Harezm
Türkçesindeki ünsüzler Karahanlı Türkçesindekilerle aynıdır. Bu dönemde z / ذ ve w / ف veya
ڤ sesleri
y / ى
ve v / و
ile yer değiştirir.
Ünsüz Değişmeleri
Tonlulaşma
k/g
: alçak/alçag
t/d
: te/de, tur/dur
Tonsuzlaşma
z/s
: maz/mas, mez/mes, izde/iste, sekizinci/sekzinç
Sızıcılaşma
b/v
: yabız/yawuz-yavuz, sub/suw-suv
ç/ş
: iç/iş, nece/neşe
d/y
: adır/ayur, adak/ayak
g/w/v/
: biregü/birev, kigür/kiwür-kivür
k/h
: katun/hatun, aksak/ahsak, okşa/ohşa
Genizsilleşme
b/m
: ben/men, biz/miz
Ünsüz Düşmesi
G
/ Oğuz Türkçesinin etkisiyle birden fazla heceli kelimelerde /g/ sesinin
düştüğü görülür: arıg/arı, kamug/kamu, köprüg/köprü
R
/ : ir/i, berk/bek-bik, kardaş/kadaş
L
/ : keltür/ketür, oltur/otur
İkizleşme
İki
/ ikki, katıg/kattu
Göçüşme
-nş/-şn
: konşı/koşnı
Şekil Özellikleri
İsimlerde
çokluklar –lar/-ler ekleriyle yapılmaktadır.
Hal Ekleri
Aitlik
eki +KI veya +gı’dır: astıngı, bıldurgı,
avvalkı, burunkı, ilkinki.
Fiil Çekimi
Fiilimsiler
Sıfat-Fiiller
-Ası, GAsI, -esü:
kurtulası, yigesi, biçesü
-IsAr:
yagısar bulutlar
-dAçI:
kıldaçı, keldeçi
-DUK:
akartduk üçün, erdükin
-GAn / -kan /-An:
atkanın, yeğendin, azganlarga
-(I)GlI /
-(U)GlI / -glu: tigli, uruglu, alıglı
-GU / -ku:
kılgu, yatgu
-GUıUG:
algulugnı, körüşgülüg
-mAz / mAs:
körmes, işitmez, bolmas
-mIş:
soyulmuş, kiçmiş, ölmişni
-Ur / -Ar / -r /
-(y)Ur: keçer dünya, yarar iş, tiyürde
Zarf Fiiller
-A:
aça, ayra, aka, içe, arta
-ArdA / -UrdA:
alurda, batarda, togarda
-DI erse:
kıldı erse, köründü erse
-DUKDA:
kirdükde, çapdukda
-GAç:
algaç, öpgeç, işitgeç
-GAlI / -GAlU /
-kAlı / -AlI: namaz kılgalı, körgelü, sançıskalı
-GandA:
sorganda, teggende
-GInçA / -GUnçA
/ -KUnçA / -InçA / -GUçA / -gimçe / -GUmçA: aygınca,
kilginçe, eşitmegünçe, açgınça, batınça
-IbAn / -UbAn /
-ban:
kiliben, atanıban, körüben, kurşaban
-ken:
tirig erken
-mAdIn:
bolmadan, içmedin, tölenmedin
-mAyIn:
körmeyin, emgetmeyin
-mIşDA:
kirmişte, ulgaymışta, yatmışda
-(I)p / -(U)p:
baglap, saklap, kılıp, ıdıp
-(y)U:
aytu, kılu, tegirü
-uçak:
baruçak
-y:
okuy, yöriy, sarnay
Yapım
Ekleri
İsimden İsim Yapan Ekler
+Ak:
başak
+An:
Aslen bir çokluk eki olup fonksiyonunu kaybetmiştir: oglan, eren
+çA:
Aslen eşitlik eki olup kalıplaşarak kalıcı isimler türetmiştir: barça, neçe
+çak:
alçak “itaatkar”
+çI:
Herhangi bir işle sürekli uğraşma veya meslek mensubunu ifade eder: başçı
“başkan”,
ikinçi
“çiftçi”, kopuzçı “kopuz çalan”, tapugçı “hizmetçi”
+çUk:
bürünçük “baş örtüsü”, örümçük “örümcek”
+dAş:
Birliktelik, ortaklık, eşitlik, bir şeylere sahip veya bağlı olma ifade eder:
emükdeş
“kardeş,
süt kardeş”, hacedaş “sınıf arkadaşı”, karındaş “kardeş”
+egü:
Daha çok sayıların sonuna gelerek topluluk ifade eder: ikegü “he ikisi”,
törtegü
“dördü
de”
+er:
Üleştirme sayıları yapar: birer
+I:
Üçüncü teklik şahıs iyelik eki olup kalıplaşarak kalıcı isimler türetmiştir:
barı “hepsi”,
kibi
“gibi”, yolı “defa”
+lI / +lU:
Genellikle sıfatlar türeten bu ekle kalıcı isimler de türetilmiştir. +lIG /
+lUG
ekinin
sonundaki ünsüzün düşmesiyle ortaya çıkmıştır: baglı “bağlı”, körkli “güzel”,
yüklü
“yüklü”,
ataglı “şöhretli”
+lIG / +lUG:
İsim veya sıfatlar türetir: atlıg “adlı”, bahalıg “pahalı”, biliglig “bilgili”,
bizeklig “süslü”, kizlig “gizli”, körklüg “güzel”, sevüglüg “sevgili”
+lIK / +lUK:
Soyut veya somut anlamlı isim ve sıfatlar türetir: açlık, altunçılık
“kuyumculuk”, hanlık, kizlemeklik “gizleme”, tiriglik “canlılık”
+nç / +nçI:
Sıra sayıları yapar. Aslı +nç’dir, +nçI şekli 3. teklik şahıs iyelik ekinin
kalıplaşmasıyla ortaya çıkmıştır: ottuzınçı, üçinç, üçinçi
+rAK:
Üstünlük ve karşılaştırma ifade eder: avvalrak “daha önce”, revanrak “hızlıca”,
yahşırak
“daha iyi”, yakınrak “daha yakın”, yırakrak “daha uzak”
+sIz / +sUz:
Yokluk, azlık ifade eder: adaksız “ayaksız”, bahasız “pahalı”, davlatsız
“devletsiz”, irksiz “güçsüz”, suvsuz “susuz”, yazuksuz “günahsız”
İsimden Fiil Yapan Ekler
+A-: Hem geçişli hem geçişsiz fiiller
türetir: aşa- “yemek yemek”, ata- “adlandırmak”,
oyna-,
tile-
+Al-: Geçişsiz fiiller türetir: bolal-,
yokal- “yok olmak”
+Ar-: Geçişsiz fiiller türetir: agar-
“ağarmak, beyazlaşmak”, kızar-, yaşar-
+DA-: Geçişli fiiller türetir: izde- “istemek”,
ünde- “seslenmek”
+gar-: Geçişli filler türetir: suvgar-
“sulamak”
+I-: Geçişsiz fiiller türetir: agrı-,
bayı-, berki-, biti-
+K-: Geçişsiz fiiller türetir: birik-,
yoluk- “rastlamak”
+kır-/ +kür-: Ses taklidi kelimelerden geçişsiz
fiiller türetir: bıskır-, tüfkür-
+lA-: Geçişli ve geçişsiz fiiller türeten
işlek bir ektir: agırla-, arzula-,bagışla-, ederle-
“eyerlemek”,
konakla- “misafir etmek”, toyla- “ziyafet vermek”
+r-: belgür- “belirtmek”, kadgur-
“kaygılanmak”
+sa-: İstek ifade eder: suvsa- “susamak”,
kapsa- “ihtiva etmek”
+sI-n-: agırsın- “ağır saymak”, begsin-,
ulugsın-
Fiilden isim Yapan Ekler
-A:
Zarf-fiil kalıplaşarak kalıcı isimler yaratmasıyla ortaya çıkmıştır: ara
“açıklık, mesafe”,
aşa
“fazla”, irte “erte, sabah”, oza “önce”, yana “yine”
-ag:
kurag “meclis”
-AK:
bıçak, ivek “aceleci”, konak “menzil”
-ç:
kılınç “kılıç”, ökünç “düşünce”, sakınç “düşünce”, umuç “ümit”
-G:
açıg “acı, keder”, aldag “aldatma”, batıg “derin”, yaylag “yayla”
-GA / -KA:
bilge, sipürtke “süpürge”
-GAn:
Bir özellik veya alışkanlığa işaret eden isimler türetir: sıçgan “sıçan, fare”,
ugan
“kadir,
Tanrı”
-GI/
-GU:
keygü “giyecek”, açgu “açma”, içgü “içme”, kılgu “yapma”
-GUçI / -IçI / -uçı:
açguçı, tutguçı, yigüçi, biliçi, yazıçı
-GIn / -Gun /-KUn:
uçgun “kıvılcım”, azgun, satgın, kaçkun
-I:
koñşı, ötürü, ulaşu, yahşı, yazı
-K / -UK:
aksak “topal”, pişik “pişmiş”, esrük “sarhoş”, sınuk “kırık”
-kak:
İşi yapanı ifade eder: baskak
-l:
yoksıl, tükel
-m:
Fiilin sonucunda meydana gelen durum veya işi ifade eder: küçem “zorlama”, ölüm,
yarım
-mA:
Fiillerin hareket isimlerini yapar: sürme, tigme “benzer”
-mAK:
Fiillerin hareket isimlerini yapar: aldamak “aldatmak”, ıglamak “ağlamak”
-mAn:
tegirmen, tuman
-mış:
keleşmiş “nişanlı”, yimiş “meyve”
-mUr:
kömür, yagmur
-n:
bükün “büküm, düğüm”, bütün, ekin, tügün
-sıg: yatsıg “yatsı, yatacak zaman”
-ş:
biliş, iniş, köriş, külüş, sakış “sayı”, ukuş “anlayış”
-t / -Ut:
közet “bakma”, münüt “binek atı”, ögüt, uyat “utanma”, yanut
-z: boguz “boğaz”, uz, yitiz
Fiilden Fiil Yapan Ekler
-A-: küde-, sıka-, sora-
-Ar-: Ettirgen fiiller türetir: ıdar-
“göndermek”, kiter- “gidermek”
-ç-: sürç-
-çır-: külçir- “gülümsemek”
-d- / -y-:
ıd- “göndermek”, kod- / koy-, toy-, yüd-
-DUr-: Ettirgen fiiller türetir: aktur-
“akıtmak”, arsıktur- “aldatmak”, karıştur-
-Gar- / -KAr-: Ettirgen fiiller türetir: bütker-
“bitirmek”, kopgar-
-gez-: körgez-
-GUr- / -kur-:
Ettirgin fiiller türetir: bilgür- “bildirmek”, tirgür- “diriltmek”
-GUz-: Ettirgen fiiller türetir: kirgüz-,
olturguz-, turguz-
-I-: kazı-, süri-
-k-: basık- “basılmak”, sınık-, turuk-
-k-: Pekiştirme ifade eder: kırk-
-l-: igsil- “eksilmek”, kodul-
“koyulmak, bırakılmak”, basrul- “bastırılmak”
-mA-: Olumsuzluk bildiren fiiller
türetir: bilme-, koyma-
-n-: Dönüşlülük ve edilgenlik bildiren
fiiller türetir: aldan-, atan- “adlanmak”, buyurun-
“buyurmak,
emretmek”, tipün- “tepinmek”
-r-: egir-, köyür- “yakmak”, öçür-
“söndürmek”, ötür- “geçirmek”
-sık-: Edilgen fiiller türetir: arsık-
“aldanmak, kanmak”
-ş-: aytış- “söyleşmek”, kılış-
“birlikte hareket etmek”, tutuş-, uruş- “vuruşmak”
-t-: Ettirgen çatı ekidir: açıt-
“acıtmak”, sürt-, turıt- “durdurmak”
-tüz-: Ettirgen çatı ekidir: öltüz-
“öldürmek”
-Ur-: Ettirgen çatı ekidir: art-ur-
“arttırmak”, çökür- “çökertmek”, kavşur- “kavuşturmak”,
öçür-
“söndürmek”, ötür- “geçirmek”, yaşur- “örtmek”
-z-: küdez- “gözetlemek, korumak”,
tütüz- “koku vermek için bir şeyi yakmak, tütsülemek”
Söz
Varlığı
Harezm
Türkçesinin kendine has sözcüklerinin olması dikkate değer bir durumdur: karu /
karşılık, mükâfat, kedigle / örtünmek…
Nehcü’l-Ferādîs (108/4- 108/13)
Çeviriyazı
Bir
kün Ömer razıyallahu anhu Medine oramında yöriyür erdi. Bir nāresîde oglan bir
mahallede
yıglayur erdi. Kaçan kim Ömerni kördi erse ol nāreside oglan aytur: Yā Rebbi,
bu
Ömerdin menim dādımnı sen algıl, tédi erse, Ömer razıyallahu anhu korktı takı
aydı:
Ey
nāreside, Ömer sanga ne zulm kıldı kim Ömerke mundag aytur-sen? tédi erse, ol
oglan aydı kim: Men ensārilardın turur-men. Atam Peygāmber aleyhi’s-selām
ileginde şehid
boldı.
Atam karındaşı takı şehid boldı. Anam bar takı mendin öngin tokuz karındaşım
bar.
Biz cümle üç kün boldı kim dünyā taāmıdın tatmışımız yok. Takı siz halifa
bolgay-siz
takı
bizlerke terbiyet kılmagay-siz, beytü’l-māldın neerse bérmegey-siz tédi erse,
Ömer
yıgladı,
takı ol oglannıñ başını sıkadı, takı ol oglannıñ élgini aldı, takı mescidke
kirdi takı
buyurdı
münādiga nidā kıl téyü. Münādi nidā kıldı erse, cümle sahābalar yıgıldılar.
Çeviri
Bir
gün Ömer radiyallahu anhu Medine sokağında yürüyordu. Bir küçük (büluğa
ermemiş) çocuk bir yerde ağlıyordu. Ömer’i gördüğünde o küçük çocuk “Ya Rabbi,
bu Ömerden benim hakkımı sen al” deyince Ömer radiyallahu anhu korktu ve “Ey
küçük, Ömer sana ne eziyet etti ki Ömer’e böyle söylüyorsun” deyince oğlan “Ben
ensarilerdenim. Babam Peygamber aleyhisselamın önünde şehit oldu. Babamın
kardeşi de şehit oldu. Annem ve benden önce dokuz kardeşim var. Hepimiz üç
günden beri dünya nimetlerinden tatmadık. Siz halife olacaksınız, bizlere
bakmayacaksınız, maliye hazinesinden hiçbir şey vermeyeceksiniz” deyince Ömer
ağladı ve o oğlanın başını okşadı, oğlanın elini tuttu ve mescide girip tellala
“seslen” diye buyurdu. Tellal seslenince bütün sahabeler toplandılar.
Kısasü’l-Enbiyā, 93v/9-94r/1
Çeviriyazı
Kaçan
Yusuf karındaşların kördi erse ol kılgan yawuzlukların sakındı, alarga aytayın,
tédi.
Mevli taªālā köñlige saldı kim ey Yusuf olar aşlık algalı muñlug bolup
keldiler, sen
işlerin
āşkār kılsañ uwtangaylar, olarga aşlık bérgil sewünüp yansunlar, seniñ
edgülikiñ
źāhir
bolsun. Yusufga bu niyet hoş keldi, Yusuf alarnı kördi kamugları tofrakga
bulganmış,
tonları
arıgsız. Sordı: Kaydın kelip-siz, kimniñ oglanları turur-siz? Aydılar:
biz
Kenªāndın keldük, Yaªkub yalawaç oglanları turur-miz, Kenªāndın kelür-miz.
Aydı:
atañız
tirig mü turur? Aydılar: tirig turur. Aydı: ne iş işleyür? Aydılar: yalawaç
turur, Teñri
taªālāga
kulluk kılur. Yusuf aydı: kimdin kimge yalavaç turur? Aydılar: Hakdın halkga
yalawaç
turur. Yusuf aydı: Yalawaç ermiş. Mısr halkıga ne üçün yalawaçlık tegürmes?
Aydılar:
Kenªānga takı Kenªān tegresindeki halkga yalavaçlık tegürür, takı közleri
körmes
tédiler.
Yusuf aydı: közleri nedin körmes boldı? Aydılar: Yusuf atlıg oglı bar erdi
anı
yawlak söwer erdi, ol oglı gāyib boldı, anıñ üçün yıglamakdın közleri körmes
boldı
tédiler.
Ol Hālde Yusuf anı işitip nikāb içidin yıgladı.
Çeviri
Yusuf
kardeşlerini görünce yaptıkları kötülükleri düşündü, “onlara söyleyeyim” dedi.
Mevla
Teala gönlüne şöyle koydu: Ey Yusuf onlar buğday alacak kadar kederli geldiler,
sen
yaptıklarını ortaya dökersen utanacaklar, onlara buğday ver, sevinip dönsünler,
senin
iyiliğin
ortaya çıksın. Yusuf’a bu niyet iyi göründü, Yusuf onları gördü ki hepsi
toprağa bulanmış, elbiseleri pis. “Nereden gelmişsiniz, kimin oğullarısınız”
diye sordu. “Biz
Kenan’dan
geldik, Yakup peygamberin oğullarıyız, Kenan’dan geliyoruz” dediler. “Babanız
hayatta
mı?” dedi, “Hayattadır.” dediler. “Ne yapıyor?” dedi, “Peygamberdir, Tanrı te
alaya
kulluk ediyor” dediler. Yusuf “Kimden kime peygamberdir?” dedi, “Haktan halka
peygamberdir.”
dediler. Yusuf “Peygamberse Mısır halkına niye peygamberlik yapmıyor?
dedi.
“Kenan’a ve Kenan çevresindeki halka peygamberlik yapıyor, ayrıca gözleri
görmüyor.” dediler. Yusuf “Gözleri neden görmez oldu?” dedi. “Yusuf adlı oğlu
vardı, onu çok severdi, o oğlu kayboldu, onun için ağlamaktan gözleri görmez
oldu.” dediler. Bunun üzerine Yusuf bunu işitip peçesinin altından ağladı.
Sözlük
Agah
/ haberdar, bilgili
Ayt-
/ demek, söylemek
Çın
/ gerçek
Dad
/ adalet
İleg
/ ön, ön taraf
Münadi
/ bağıran, tellal
Nareside
/ çocuk
Niteg
/ nasıl
Oram
/ sokak
Sıka
/ sıvazlamak
Tegre
/ etraf
Tegür
/ değdirmek, ulaştırmak
Uwtan
/ utanmak
Yalawaç
/ peygamber
Yawlak
/ çok
Yügür
/ koşmak
Ünite 3
Eski Anadolu
Türkçesinin Oluşumu
Eski Anadolu Türkçesi (Eski Oğuzca)
10
yüzyıldan itibaren orta Asya’dan batıya göç eden Oğuzların Anadolu ve
çevresinde geliştirdikleri edebi yazı diline Eski Anadolu Türkçesi diyoruz. 15.
yüzyılın ikinci yarısına kadarki metinlerin dili bu şekilde adlandırılır.
Oğuzlar
Türkmen
olarak da adlandırılan Oğuzların adı Orhun Yazıtlarında da geçmektedir.
Tarih
sahnesinde ilk büyük başarıları 1040 yılında Gazneli Mahmud’u yenip Büyük
Selçuklu Devleti’ni kurmalarıdır. Alparslan önderliğinde 1071’den itibaren
Anadolu’ya giren Oğuzlar, ağırlıkla Moğol akınları sonucunda dağılmışlardır.
Yıkılan Selçuklu devleti, Anadolu’yu Oğuz yurdu haline getirdi.
Çağataycadaki
Oğuzca unsurlar üzerine Günay Karaağaç
(Karaağaç 1997) ve Zeki Kaymaz
(Kaymaz 2002), Harezm Türkçesindekiler üzerine Gürer Gülsevin (Gülsevin 2003) çalışmıştır.
Anadolu’da Oğuzcanın Yazı Dili Olma
Süreci
Oğuzlar
kendi lehçeleri ile eserler üretmişlerdir. Bize ulaşan en eski eserler: Behcetü’l-Hadaik
fi Mev’izetü’l-Halaik, Ali’nin Kıssa-i Yusuf’u, Kudurî Tercümesi, Kitab-ı
Feraiz.
Orta
Asya lehçelerini temsil eden eski Oğuzca’nın özelliklerinden bazıları
şunlardır:
1.
Kelime başında, tıpkı Orta Asya’daki lehçeler gibi /m-/ ünsüzlü örnekler de
vardır:
men
‘ben’, meŋiz ‘beniz’, munça ‘bunca’, vb.
2.
Oğuzcada kelime başında /v-/ ile görülen bazı kelimeler Orta Asya’daki gibi
/b-/’li
şekillerde
de kaydedilmiştir: bar ‘var’, bar- ‘varmak’, bir- ‘vermek’
3.
Oğuzcada başındaki /b-/ sesi düşmüş olan fiil Orta Asya’daki gibi de
kullanılmıştır:
bol-
‘olmak’
4.
Eklerin başındaki /G/ sesi pek çok örnekte Orta Asya lehçelerindeki gibi
muhafaza
edilmiştir:
yalgan ‘yalan’
5.
Yükleme hâli eki bazı örneklerde +nI şeklinde de geçmiştir: cânumnı, bizni
Anadolu
Selçukluları döneminde yazılan eserler hem az hem de nispeten basit içerikliydiler.
Yazarların
kendi ağız özellikleri veya yaşadıkları kültür ortamının dili eserlere yansıyordu.
Hayati Develi,
metinlerin dil özelliklerine bakarak Eski Anadolu Türkçesi döneminde en az 3
ana ağız grubu bulunması gerektiğini düşünmüştür Develi 2008):
1. Ağız Grubu:
Kelime içinde ve sonunda –í- / -í; büyük ünlü uyumunun yaygınlığı; birinci kişi
zamiri “ben”; benzetme edatı “gibi”;
2. Ağuz Grubu:
Kelime içinde ve sonunda ħ değişmesi; büyük ünlü uyumunda bozulmalar; birinci
kişi zamiri “ben”; benzetme edatı “bigi”
3. Ağız Grubu:
Kelime başında ħ değişmesi, büyük ünlü uyumunda bozulmalar; birinci kişi zamiri
“men” benzetme edatları olarak “kimi” ve “tek”
Eski
Anadolu Türkçesi, Orta Türkçe döneminin en zengin eserler üretilen sahasıdır.
Behcetü’l-Hadayık Fi-Mev’izetü’l-Hakayık
Arapça
ve Farsça çeşitli vaaz kitaplarından yararlanılarak Nâsırüddin b. Ahmed b. Muhammed tarafından telif edilmiştir. 13.
yüzyıl başlarında yazıldığı tahmin ediliyor.
Mevlana
Celaleddin Rumi
Eserleri:
Mevlâna eserlerini (kendi döneminin edebî geleneğine uygun olarak) Farsça yazmıştır.
Ancak eserlerinin içinde bazı Türkçe beyit ve ibareteler geçmektedir. Bu Türkçe
beyit ve ibareler araştırmacılar tarafından bir araya toplanmış ve
yayınlanmıştır.
Dîvân-ı Kebîr:
Tasavvufî şiirleri konu alan bu dîvân, aruzun 24 bahrinde sanki 24 ayrı kitap
gibi hazırlanmıştır. Farsçadır. İçinde, kasideler, gazeller ve diğer türde
şiirler vardır.
Mesnevî:
Mevlâna’nın en meşhur eseridir. Farsçadır. 25618 beyitlik bu eser İslam
dünyasında yüzyıllardır okunagelmiştir.
Fîhi Mâfîh:
Mevlâna’nın tasavvuf muhtevalı, dinî öğütler veren sohbetlerinin not
edilmesiyle oluşturulmuştur.
Mektubât:
Mevlâna’nın sonrada bir araya getirilen mektuplarıdır.
Mecâlis-i Seb’a:
Mevlâna’nın yedi vaazını toplayan kitaptır.
Türkçe
beyit ve ibareleri: Muhtelif eserlerinin içinde geçen ve araştırmacılar
tarafından bir araya getirilmiş manzumelerdir.
Sultan Veled
Eserleri:
İbtidâ-Nâme:
Sultan Veled’in yazdığı ilk mesnevidir. Veled-nâme adıyla da tanınan eser,
1291 yılında yazılmış olup içinde 76 Türkçe beyit bulunmaktadır. Sultan
Veled’in kendisi hakkında da eserde bilgi bulunmaktadır.
Rebâb-Nâme:
Sultan Veled’in yazılış sırasına göre ikinci mesnevisi Rebâb-nâme’dir.
Mevlânâ’nın
Mesnevi’sin vezninde ve onun etkisi altında kalınarak yazılmış olan bu kısa mesnevide
162 Türkçe beyit bulunmaktadır
İntihâ-Nâme:
Sultan Veled’in son mesnevisidir. İşlenen konular bakımından bir önceki
mesneviye benzer. Ancak, bu eserin tamamı Farsçadır.
Divan:
Değişik nazım şekilleri ile yazılmış dini-tasavvufi ve ahlâki şiirler yer alır.
Hacimli bir eser olan Dîvân’ın
gazeller bölümünde Türkçe-Farsça-Rumca yazılmış mülemma manzumeler de
bulunmaktadır
Ma ‘Arif:
Sultan Veled’in dini, ahlâki öğütler veren son eseri Ma ‘arif ise mensur olarak yazılmıştır. Bu eser de Farsçadır.
Hoca Ahmed Fakih
Eserleri:
Çarh-nâme:
100 beyitlik bir manzumedir. Kaside şeklindedir. Din ve tasavvuf konularında
yazılmış öğretici mahiyette bir eserdir.
Kitâbu Evsâf-ı Mesâcidi’ş-Şerîfe:
Çarh-nâme’den daha hacimli 339 beyitlik bir manzumedir. Mesnevî tarzında
yazılmıştır. Eserde Şam, Kudüs, Mekke ve Medine şehirleri ve orada gördükleri
anlatılmıştır. 13. yüzyıl Türkçesinin nadir örneklerinden olmasından dolayı dil
tarihinde önemli bir yeri vardır.
Yunus Emre
Eserleri:
Divan:
Yunus’a isnat edilen şiirlerin sayısı çok fazla da olsa Divan’ında 400 şiir bulunmaktadır.
İçindeki şiirlerin bir kısmı aruz bir kısmı da hece ile söylenmiştir. Divan’da
ilahilerin çoğu dörtlükler şeklinde söylenmiş olmakla birlikte, gazel ve
mesnevi türünde şiirleri de vardır.
Risaletü’n-Nushiyye:
1307-8 yılında yazılmıştır. Başında 13 beyitlik bir giriş bölümü vardır. Bunun
arkasından kısa bir mensur bölüm gelir. Asıl bölüm ise 600 beyite yakındır.
Dinî-tasavvufi
öğretici bir eser olduğundan dolayı Yunus Emre’nin diğer şiirlerinde görülen lirizm
bunda yoktur.
Şeyyad Hamza
Eserleri:
Yûsuf u Zelihâ:
Kaynağını Tevrat’tan alarak değişik biçimlerde hikâye edilen Yusuf ile
Züleyha
manzumemeleri, İslâmi dönemde de Kuran-ı Kerim’deki şeklinden beslenerek pek
çok esere konu olmuştur. İslami dönemde bildiğimiz en eski Yusuf u Züleyha
Ali’nin
Kıssa-i
Yusuf’udur. O eserin yazılış sahası tam olarak belirlenememektedir. Anadolu
sahasında yazıldığı bilinen en eski Yusuf u Züleyha hikâyesi Şeyyad Hamza’nın
yazmış olduğu eserdir. 1529 beyitlik bir mesnevi olarak kaleme alınmıştır.
Şiirleri:
Hem aruzla hem de hece vezniyle yazdığı manzumeleri vardır. Manzumelerinde
dörtlük, mesnevi, gazel, kaside olmak üzere değişik nazım şekillerini
kullanmıştır.
Dâstân-ı Sultân Mahmûd:
79 beyitlik mesnevidir. Düşünce ve ifadesindeki olgunluk, şairin olgunluk
dönemine ait olması gerektiğini göstermektedir.
Hoca Dehhani
Hoca
Dehhani’yi de bilim dünyasına tanıtan Fuad Köprülü olmuştur. 20.000 beyitlik
bir Selçuk
Şeh-nâmesi yazdığı bilinse de o eser henüz bulunamamıştır.
Eserleri:
Şiirleri:
Günümüzde sadece 10 kadar şiiri bulunabilmiştir.
Âşık Paşa
Asıl
adı Alâeddin Ali’dir. 1272’de
Kırşehir’de doğmuştur.
Eserleri:
Garîb-nâme:
1330 yılında yazılmıştır. 12.000 beyitlik bir mesnevidir. Dinî ve tasavvufi
öğütler bulunan 10 baba ayrılmış bir ahlâk kitabıdır. Şair eserinde, devrin
aydınlarının
Türk
diline gereken önemi vermediklerinden yakınır. Millî dil ile bir edebiyat
meydana getirmek isteyen Anadolu şairleri arasında çok önemli bir yeri vardır.
Fakr-nâme:
160 beyitlik mesnevi türünde bir eserdir. Dinî ve tasavvufi içerikli öğretici
bir eserdir.
Vasf-ı Hâl:
31 beyitlik küçük bir mesnevidir.
Hikâye:
59 beyitlik bir mesnevidir.
Kimyâ Risâlesi:
Eserin Bu eserin Âşık Paşa ait olup olmadığı kesin değildir.
Risâle fî Beyâni’s-Semâ:
Sadece “Osmanlı Müellifleri” adlı kitapta adı geçen bu eserin de Âşık Paşa ait
olduğu şüphelidir.
Şiirleri:
Âşık Paşa’nın bunların dışında çeşitli mecmualarda aruz ve hece ölçüsüyle
yazılmış 60 kadar şiiri daha vardır.
Gülşehri
Eserleri:
Felek-nâme:
Dinî içerikli, Farsça yazılmış bir mesnevidir.
Kerâmât-ı Ahî Evrân:
Daha önce Feleknâme adlı kitabında işlediği bazı konuların genişletilerek
oluşturulmuş bir mesnevidir. 167 beyittir. 1301’den sonra yazılmıştır.
Kudûrî Tercümesi:
Henüz bulunamamış bir eseridir.
Arûz-ı Gülşehrî:
Farsça olarak yazılmış 16 varaklık küçük bir eserdir.
Mantıkuttayr:
Gülşehrî’nin ve o dönemin en önemli eserlerinden biridir. Ferîdüddîn-i
Attâr’ın
aynı adı taşıyan Farsça eserinin özgün ve serbest bir dille Türkçeye yapılmış
tercümesidir. 1317 yılında tamamlanmıştır. 4300 beyittir.
Hoca Mesud
Eserleri:
Süheyl ü Nev-bahâr:
1350’de yazılmıştır. 5568 beyitlik romantik bir aşk hikâyesidir.
Mesnevi
türünde yazılmıştır. Yabancı unsurların fazla bulunmadığı, dil bakımından
birçok arkaik unsur da barındıran, dönemin Türkçesinin bütün ses ve şekil
özelliklerini içeren bir eserdir. Söz varlığı da son derece zengindir. Kendi
dönemindeki diğer eserlere göre çok daha fazla Türkçe ağırlıklıdır.
Ferheng-nâme-i Sâ’dî
Tercümesi: 1073 beyitlik bu mesnevi türündeki eser 1304’te yazılmıştır.
Bu da Farsçadan tercümedir.
Kadı Burhaneddin
1345’te
Kayseri’de doğmuştur.
Eserleri:
Dîvân:
Bilinen tek eseri bu değerli Divan’ıdır. Eser, 1500 gazel, 119 tuyug ve 20
rubaiden oluşmaktadır. Dili, o dönemdeki diğer eserlere göre biraz daha fazla
Anadolu dışı Oğuzcasının özellikleri göstermektedir.
Şeyhoğlu
Eserleri:
Marzubân-nâme Tercümesi
(1389): Farsçadan tercümedir.1389’da kaleme alınmıştır.
Hayvan
konulu hikâyelerdir. Kıssadan hisse özelliği taşıyan öğretici bir eserdir.
Hurşîd ü Ferahşâd:
Süleyman Şah zamanında yazılmaya başlanmış ancak 1387 yılında tamamlanmıştır.
7903 beyittir. Anadolu halkının Türkçe konuşuyor olmasından dolayı kitabı
Türkçe yazdığını belirtmiştir. Hurşid ile Ferahşad arasındaki aşkı anlatır.
Şeyhoğlu’nun
bu eserini yazarken Şeh-name’den etkilendiği genel bir kanıdır.
Kenzü’l-Küberâ:
1401’de, Yıldırım Bayezid döneminde yazmıştır. Mensur ve manzum karışık bir
eserdir. Padişah, bey, vezir, âlim ve kadılara dinî öğütler verir.
Dede Korkut
Hikâyeleri
Hikâyelerde
Oğuzların Gürcü, Abaza ve Trabzon Rumları ile savaşları ile Türk boylarının kendi
aralarındaki iç savaşları anlatılır. İki yazması mevcuttur. Bunlardan biri
Vatikan’da diğer ise Dresden’de bulunmaktadır.
Dede
Korkut’ta toplam 12 hikâye vardır:
1.
Dirse Han Oğlı Buğaç Han Boyı.
2.
Salur Kazanuŋ İvi Yağmaladuğı Boy.
3.
Kam Pürenüŋ Oğlı Bamsı Beyrek Boyı.
4.
Kazan Big Oğlı Uruz Bigüŋ Tutsak Olduğı Boy.
5.
Duha Koca Oğlı Delü Dumrıl Boyı.
6.
Kaŋlı Koca Oğlı Kan Turalı Boyı.
7.
Kazılık Koca Oğlı Yigenek Boyı.
8.
Basat Tepegözi Öldürdügi Boy.
9.
Begil Oğlı Emrenüŋ Boyı.
10.
Uşun Koca Oğlı Segrek Boyı.
11.
Salur Kazan Tutsak Oğlı Uruz Çıkarduğı Boy.
12.
İç Oğuza Taş Oğuz Asi Olup Beyrek Öldürdügi Boy.
Ahmedi
Eserleri:
Dîvân:
Yaklaşık 9000 beyti bulan bu eserde şair, çeşitli türde şiirler yazmış olmakla
beraber en çok gazel türünü tercih etmiştir. Eser, şairin üstün edebî gücünü
göstermektedir.
İskender-nâme:
8000 beyitten fazla bir manzumedir. 1390 yılında yazılmıştır. Mesnevi türünde
bir eseridir. Eser, Büyük İskender’in hayatı etrafında gelişen olayları
destansı bir tarzda anlatılır. Türk Edebiyatının ilk manzum
İskender-nâme’sidir. İskender-nâme, daha önce birçok Fars şairi tarafından ele
alındıysa da Ahmedî’nin bu eseri bir tercüme olmaktan öte telife yakın bir
özellik taşır.
Cemşîd ü Hurşîd:
1403 yılında kaleme alınmıştır. Yaklaşık 5000 beyitten oluşan mesnevi türünde
bir eserdir. 2700 beyitlik Farsça bir eserden yapılmış tercümedir. Tercüme ettiği
eserin 2700 beyit olması, bunun kitabın da birebir tercüme olmaktan çok şairin
katkılarıyla yarı telif bir nitelik kazandığını göstermektedir.
Tervîhü’l- Ervâh:
Yıldırım Bayezid’in oğlu Emir Süleyman’ın emriyle yazılmıştır.
10100
beyitlik bir mesnevidir. Tıbbi bir nasihat kitabı mahiyetindedir.
Bedâyi’i’s-Sihr fî San
âyi’i’ş- Şi’r: Edebi sanatlarla ilgili bir eserdir.
Mirkâtü’l-Edeb:
Aydınoğlu İsa Bey’in oğlu Hamza Bey için yazılmış Arapça-Farsça manzum bir
sözlüktür.
Mîzânü’l-Edeb, Mi’yârü’l-Edeb: Bunlar da
Hamza Bey için hazırlanmış birer Arapça ders kitabıdır.
Ahmed-i Dâî
Eserleri:
Türkçe Dîvân:
Divan’ın Kahire’deki nüshasında 1885 beyit, Burdur’daki nüshasında ise
1535
beyit vardır. Değişik mecmualarda başka şiirleri de bulunmaktadır.
Çeng-nâme:
1446 beyitlik eser mesnevi türünde yazılmıştır. Bir Türk çalgısı olan çengin
mahiyeti yer yer dinî, ahlakî ve tasavvufî motiflerle işlenir. Bu eser dâî’nin
en özgün ve en güçlü eseri kabul edilmektedir.
Vasiyyet-i Nûşirevân:
Mesnevi türünde yazılmış 115 beyitlik bir eserdir. Bir öğüt kitabı
niteliğindedir.
Câmasb-nâme Tercümesi:
73 beyitlik küçük bir mesnevi olan bu eser, Hoca Nasir-i
Tûsî’nin
aynı adlı eserinden Türkçeye çevrilmiştir. Yıldızname, falname türünden bir eserdir.
Farsça Dîvân:
1413 yılında Hayrettin Hacı Halil Bey’e kendi el yazısı ile sunduğu,
Farsça
şiirlerinin toplandığı divandır.
Ukûdü’l-Cevâhir: Farsça manzum
bir lügat olan ve aruzun esas bahirlerini gösteren bu eser 51 kıta ve
650 beyitten meydana gelmiştir. II. Murad’ın şehzadeliği döneminde kendisine
sunmuştur.
Tercüme-i Tefsîr-i Ebü’l-Leys es-Semerkandî:
Emir Sultan adına kaleme alınan bu tercüme, Anadolu sahasının bilinen ilk
Kur’an tercümesidir. Eseri birebir tercüme etmemiş, başka kaynaklardan da
yararlanarak âdeta yeni bir tefsir hâline getirmiştir. Esere eklediği 235
beyitlik manzum giriş kısmı ise tamamıyla kendi telifidir. Pek çok nüshası
bulunan bu eserdeki dil son derece başarılıdır.
Tezkiretü’l-Evliyâ:
II. Murad adına, Ferîdüddîn-i Attâr’ın
aynı adlı eserinden yaptığı tercümedir. Bu da Anadolu sahasının bilinen ilk
Tezkîretü’l- Evliyâ’sıdır.
Tercüme-i
Eşkâl-i Nâsir-i Tûsî: Farsçadan tercüme bir eser olup yıldızlardan bahseder.
Ta’bir-nâme Tercümesi:
Germiyanoğlu II. Yakup Bey’in işareti ile Farsçadan çevirdiği bir eserdir. Rüya
yorumlarından bahseder.
Teressül: Edebiyatımızda “usul-i inşa”
ve mektuplaşma türünün ilk örneklerindendir.
Özel
ve resmî yazışma ve haberleşme kurallarını göstermek için kaleme a/lmıştır.
Miftâhü’l-cenne:
Lülü Paşa adında bir zatın isteği üzerine Arapçadan Türkçeye çevirdiği bir
eserdir. Ancak, Ahmed-i Dâî’nin elinde bu tercüme de telif özelliği
kazanmıştır.
Cennet’e
girmek için yapılması gerekenleri anlatır.
Tıbb-ı Nebevî Tercümesi:
Umur Bey’in emriyle Türkçeye çevrilmiş bir eserdir. Hz.
Muhammed’in
hadislerin dayandırılarak iki bölüm halinde hazırlanmış bir koruyucu hekimlik
kitabıdır.
Vesîletü’l-mülûk
li-ehli’s-sülûk: Ayete’l-kürsî’nin Türkçeye tercümesi
olan bir eserdir.
Hatiboğlu
Eserleri:
Bahrü’l-Hakâyık:
1359 beyitlik mesnevi türünde bir eserdir. Hacı Bektaş-ı Velî’nin
Arapça
mensur bir eseri olan Makâlât’ının manzum bir tercümesidir.
1409’da Dulkadiroğlu Garsuddin Halil Bey’in oğlu Nâsıruddin Mehmed Bey’e
sunmuştur.
Letâyif-nâme:
3910 beyitlik mesnevi türünde bir eserdir. Arapça mensur bir Sûre-i
Mülk
Tesfîri’nin 1414 yılında yapılmış manzum tercümesidir.
Ferâh-nâme:
Arapçadan Türkçeye çevrilmiş yüz hadis tercümesidir. 6093 beyitlik eser manzum
olup dinî ve ahlaki öğütlerle öğretici bir özellik taşır. 1426 yılında
tamamlayıp
II.
Murad’a sunmuştur.
Süleyman Çelebi
Eserleri:
Mevlîd: Bilinen tek eseridir. Batini görüşler
ile ehl-i sünnet arasındaki çekişmelerin olduğu dönemde ehl-i sünnetin yanında
yer almıştır. 732 beyitlik eserini 1409’da tamamlamıştır.
Şeyhî
Eserleri:
Dîvân:
Küçük bir divandır. 2 müstezad, 20 civarında kaside, 200 kadar gazel, terkib-i
bend
ve terci-i bend bulunmaktadır.
Har-nâme:
126 beyitlik bir mesnevidir. Hiciv edebiyatımızın en iyi örneklerindendir.
Hüsrev
ü Şîrîn: 6944 beyitlik bu mesnevi II. Murad’ın tahta çıkışıyla birlikte
yazılmaya başlanmıştır. Eseri bitiremeden de Şeyhî vefat etmiştir. Doğu
Edebiyatının meşhur klasik aşk hikâyesini konu almıştır.
Hakîkî
Eserleri:
Dîvân:
350 varaklık büyük bir divandır; münacat ve tevhid ile başlayıp tasavvufi
neşveleri terennüm eden değişik başlıklardaki şiirlerle devam eder.
Muhabbet-nâme:
Eser toplam 175 varaktan oluşur. Mesnevi türünde tasavvufi muhtevalı bir
eserdir.
Metâli’u’l-İmân:
Bir görüşe göre Sadreddin Konevi’nin Metâli’u’l-İmân adlı tasavvufi Farsça
risalesinin bir tercümesidir. 26 varaktır. Bir Fatiha, üç matla’ ve bir hatime
üzerine kurulmuştur.
Tasavvuf Risalesi:
Metâli’u’l-İmân adlı eserin içinde bulunduğu yazmanın 26b/57a
varakları
arasında bulunan aynı yazı ve aynı üslupla kaleme alınmış bu eserin Yûsuf
Hakîkî’ye
ait olması kuvvetle muhtemeldir.
Dil Özellikleri
1.
Bazı metinler harekeli, bazıları ise harekesiz yazılmıştır. Sadece bazı
yerlerin harekelendiği metinler de vardır.
2.
Arapça ve Farsça kelimeleri özgün imlaları ile yazmak genel bir kuraldır.
Çok
nadir olarak özgün şekle uymayan yazımlar da görülebilir.
3.
Kelime başında /a/ ve /e/ sesleri için elif (ا)
kullanılır.
4.
Kelime başındaki /ı/ ve /i/ sesleri bazen sadece elif (ا) ile bazen de elif-ye (اي ) ile yazılmıştır.
5.
Kelime başındaki /o/, /ö/, /u/ ve /ü/ sesleri bazen sadece elif (ا) ile bazen de elif-vav (او ) ile yazılmıştır.
6.
Kelime içinde /a/ ve /e/ sesleri için harf kullanılmayan örnekler de vardır,
kullanılan örnekler de vardır. Eğer harf kullanılmışsa bazen he (ه) bazen de elif (ا) tercih edilmiştir.
7.
Kelime içinde /ı/ ve /i/ sesleri için bazen ye (ي)
kullanılmış bazen de harf yazılmamıştır.
8.
Kelime içinde /o/, /ö/, /u/ ve /ü/ sesleri bazen vav (و) ile bazen de harfsiz yazılmıştır.
9.
Kelime sonunda /a/ ve /e/ sesleri genellikle he (ه)
bazen de elif (ا)
ile yazılmıştır.
10.
Kelime sonunda /ı/ ve /i/ sesleri ye (ى)
harfi ile yazılır. Çok seyrek olarak kelime sonunda /ı/ veya /i/ seslerinin
herhangi bir harf ile yazılmamış olduğu örnekler de vardır.
11.
Kelime sonunda /u/ ve /ü/ sesleri vav (و)
ile yazılır.
Nadiren,
Arapçadaki kelime sonu uzun /u/ ünlülerinin yazılışı gibi, vav-elif (وا ) ile yazılmış olan örnekler de
vardır.
12.
Sonu /en/ sesleri ile biten bazı kelimelerin, Arapçadaki tenvin ile yazıldığı
da olmuştur.
13.
Bazı ünsüz sesler Arapçada olmadığı için Arap alfabesinde de onların harfi
yoktur
(p,
ç, ŋ, ç gibi). Farslar ve Türkler kendi dilleri için Arap alfabesini
kullanırken bu seslere karşılık yeni harfler de yaratmışlardır (/p/ için üç
noktalı be; /ç/ için üç noktalı çim, gibi).
Bu
yüzden /p/, /ç/, /ŋ/ gibi sesler için EAT’de farklı yazımlarla
karşılaşılmaktadır.
/p/
sesi için bazen be (ب)
bazen de pe (پ)
yazılmıştır.
/ç/
için bazen cim (ج)
bazen çim (چ)
kullanılmıştır.
/ŋ/
için sadece kef (ك)
kullanılması genel bir kuraldır. Bazı metinlerde kef harfinin üzerine “üç
nokta” konulduğu da olmuştur. Orta Asya Türk yazı dili geleneğinde bu ses
nun-kef (نك
) ile yazılmaktaydı. EAT metinlerinde o kullanış yaygınlaşmamşsa da özellikle “taŋrı”
kelimesi yazılırken nun-kef kullanılmış örnekler de bazı metinlerde
görülmektedir.
14.
Kelime başındaki /s/ ünsüzü, ince ünlülü kelimelerde sin (س) ile yazılır. Kalın ünlülü
kelimelerde ise sad (ص)
ile yazılan örnekler de vardır, sin ( س)
ile yazılanlar da vardır
15.
Eski Uygur Türkçesinde bazı ekler kelimeden ayrı olarak yazılıyordu. Aynı yazım
geleneği Orta Asya Türk lehçelerinin Arap harfleriyle yazılmaya başlandığında
da devam ettirilmişti. O yazım geleneği, Anadolu’daki Oğuzların yazdığı bazı
metinlerde de görülmektedir
16.
Edatlar kelimelerden ayrı yazıldığı hâlde, çok seyrek olarak kelimeye bitişik
yazıldıkları da olmuştur.
Ünite 4
EAT Ses Bilgisi /
Şekil Bilgisi
Ünlüler
Türkçedeki
8 ünlü fonemini göstermek için Arap harflerinde sadece 3 harf bulunmaktadır:
elif (ا): /a/, /e/; ye (ى): /ı/, /i/; vav (و): /o/, /ö/, /u/, /ü/.
Ünlü Uyumları
Kalınlık Uyumu ve İncelik Uyumu
Türk
dilinin Köktürkçeden beri izlenebilen en sağlam ünlü uyumu budur.
Düzlük Uyumu ve Yuvarlaklık Uyumu
EAT
metinlerinin ünlüler açısından en karakteristik özelliği, dudak
(düzlük-yuvarlaklık) uyumunun tam olmamasıdır.
Kapalı
/é/ sesini Arap harfli yazmalarda tespit etmek zordur. Ancak, bugün /e/ ile
kullanılan bazı kelimeler EAT metinlerinde /i/ olarak yazılmıştır.
Ünlü Düşmesi
Orta
hecedeki vurgusuz dar ünlülerin düşmesi Türkçe için bir genel eğilimdir.
Ünlü Geçişmesi
Biri
ünlüyle biten arkasındaki de ünlüyle başlayan iki kelime bir araya gelince
ünlüler kaynaşır
Ünsüzler
Ünsüz Türleri
Günümüz
Türkiye Türkçesi yazı dilinde kullanılan ünsüzler EAT metinlerinde de vardır.
Bunlara ek olarak, bir de bugün sadece bazı ağızlarda korunmuş olan /ŋ/ ünsüzü
(damak n’si) bulunmaktadır. Hem bazı kelimelerde hem de bazı eklerde
geçmektedir
Ünsüz Uyumları
Köktürkçede,
ötümlülük-ötümsüzlük bakımından ünsüzler arasında bir uyum yoktu.
EAT
metinlerinde de bu uyum görülmez.
Ötümlüleşme
EAT
döneminin ünsüzler bakımından en karakteristik değişmesi kelime başında ve iki ünlü
arasında /t/, /k/ ve /ç/ ünsüzlerinin ötümlüleşme eğiliminin yaygın olmasıdır.
d <
t
Kelime
başında: Eski Türkçedeki kelime başı /t/’leri, XI. yüzyıldan beri Oğuzcada /d-/
olmaya başlamış idi. Bu ötümlüleşme EAT dönemi eserlerinde oldukça yaygınlaşmış
bir eğilimdir. Bugün bile /t-/ ile kullandığımız pek çok kelime EAT
metinlerinde /d-/ ünsüzü ile yazılmıştır.
g <
k
Kelime
başında: İnce ünlülü kelimelerde bu ötümlüleşme gerçekleşmiş, kalın ünlülü kelimelerde
ise gerçekleşmemiştir.
c < c
Alfabe
bu değişmenin durumunu anlamamızı zorlaştırmaktadır.
Sızıcılaşma
v <
b
Kelime
başında: Köktürkçedeki kelime başı /b-/ ünsüzleri daha sonraki dönemlerde büyük
çoğunlukla devam etmiştir. Oğuzcada ise 3 kelimenin başında bu ünsüz
sızıcılaşarak
/v-/
hâline gelmiştir. O kelimeler EAT’de de /v-/ iledir
Kelime
içinde: Köktürkçede kelime içindeki /b/ ile yazılan sesler Uygurca döneminden itibaren
/v-/ ile yazılmıştır. EAT’de de o sesler /v-/ ile kullanılmıştır.
y <
d
Kelime
içinde: Köktürkçede ünlüden sonra gelen /d/ ünsüzü XI. yüzyıldan itibaren birçok
lehçede sızıcılaşarak /y/ hâline gelmiştir. EAT’de de o durumlarda /y/ olmuştur.
ħ <
k
EAT’de
bu sızıcılaşma yoktur. Sadece birkaç kelimede gerçekleşmiştir ve o kelimeler günümüz
Türkçesinde de /h/ ile söylenmektedir
ş <
ç
Kazak,
Karakalpak ve Nogay lehçelerinde her şartta meydana gelen bu değişme Oğuzcanın
ağızlarında sadece kapalı hece sonu durumunda iken gerçekleşmektedir. EAT
metinlerinde bu sızıcılaşma yoktur.
Dudaklılaşma
v <
g
Bünyesinde
dudak ünlüsü bulunduran bazı kelimelerdeki damak ünsüzleri dudaklılaşarak /v/
hâline gelmiştir
m <
ŋ
İlgi
ekinin unundaki ŋ sesi, 1. kişi zamirlerinin çekiminde, kelime başındaki /b/
dudak ünsüzünün de etkisi ile dudaklılaşarak kurallı bir şekilde /m/ olmuştur
Genizleşme
m <
b
Eğer
kelimenin bünyesinde bir geniz ünsüzü varsa, yakınındaki bir ünsüzü
genizleştirebilir. Bu tür genizleşmeler Türkiye Türkçesinde de EAT döneminde de
yoktur. Anadolu sahası dışındaki lehçelerin karakteristik özelliğidir. Ancak
EAT dönemi metinlerinin bazılarında nadiren bu tür genizleşmeye uğramış kelime
örnekleri görülebilir.
Ünsüz Düşmesi
Kelime
başında Ø- < b-
Köktürkçedeki
bol- fiilinin başındaki ünsüz diğer lehçelerde korunmuş olmasına rağmen
Oğuzcada kaybolmuştur. EAT metinlerini diğer Orta Türkçe lehçelerinden ayıran
en önemli özelliklerden biri de bu kelimede /b-/ düşmesinin gerçekleşmiş
olmasıdır.
Kelime
başında Ø- < y-
Kendinden
sonra dar ünlü bulunan kelime başı /y-/ ünsüzü Oğuzcada düşebilmektedir.
Azerbaycan sahasında çok yaygın olan bu düşme, Anadolu sahasında sadece bazı
kelimelerde gerçekleşmiştir. Ancak gerek günümüz Türkiye ağızlarında gerekse
EAT dönemi metinlerinin bazılarında nadiren de olsa başka bazı kelimelerde de
bu düşmeler görülmektedir.
Ünsüz Türemesi
v-
< Ø-
Köktürkçedeki
ur- fiilinin başında Oğuzcada bir /v-/ ünsüzü türemiştir. EAT metinlerine çoğunlukla
Köktürkçedeki gibi ur- şekli geçse de bazı metinlerde türeme olmuş şekli de kullanılmıştı
Ünsüz İkizleşmesi
Birkaç
kelimede görülür.
Ünsüz Tekleşmesi
Arapça
ve Farsça kelimeler özgün şekilleriyle yazılıyor da olsa, bazı kelimelerdeki
ikiz ünsüzler tekleşmiş ve bu durum yazıya da yansıtılmıştır.
Hece Tekleşmesi
Yanyana
bulunan benzer veya aynı hecelerden birinin söylenişten kalkması şeklinde
oluşan bu değişme belirli kelimelerde gerçekleşmiştir.
Göçüşme
Bu
tür göçüşmeler Anadolu sahası dışındaki Oğuzcalar için karakteristiktir. Ancak
birkaç tane EAT metninde nadiren de olsa ünsüz göçüşmesine uğramış örneğe
rastlanmaktadır.
ŞEKİL BİLGİSİ
ÖZELLİKLERİ
Çekim Ekleri
İsim Çekimi
Çokluk
Eski
Anadolu Türkçesinde de çokluk yapmak için +lAr (+lar
/ +ler) eki kullanılır. Günümüz Türkçesindeki farklı işlevleri EAT metinlerinde
de görülmektedir.
İşlevleri:
Kök
veya tabanları çokluk yapar.
İsimleri
sınıf veya familya anlamında kategorize eder.
Zarf
türünden kelimelere eklenerek bugün +lArI eki
ile kullandığımız zarflar yapar.
Türk
dilinde sayı sıfatlarından ve topluluk bildiren isimlerden sonra gelen
kelimeler çokluk eki almazlar. Fakat EAT.’de az da olsa bu durumlarda da +lAr
ekinin kullanıldığı görülmektedir (saŋa bir kaç ögütler
vireyin ben).
İyelik Ekleri
EAT.’deki
iyelik ekleri hem Eski Türkçedeki şekillerle hem de günümüz Türkiye Türkçesindeki
şekillerle aynıdır.
İyelik
eklerinin üzerine hâl ekleri geldiğinde de durum TTk.’den farklı değildir.
Hâl Ekleri
Yalın Hâl
(nominative)
Yalın
hâl eksizdir.
İlgi (Tamlama) Hâli (genetive):
Ekin
ünlüsü dâimâ dar-yuvarlaktır, ‘dudak uyumu’na uymaz. Ünsüzle biten kelimelerden
sonra +Uŋ, ünlüyle biten kelimelerden sonra +nUŋ şeklinde eklenir. Hem Türkiye Türkçesi
ile hem de Köktürkçe ile aynıdır.
+(n)Iŋ
eki getirilmeden de “belirtili isim tamlaması” yapılabilmektedir.
Taradığımız
metinler içinde ‘tamlama ekinin, iyelik eki almış kelimelere pek az eklendiğini’
gördük.
Yükleme Hâli (accusative)
+(y) I
Ünlüsü
kurallı olarak “dar-düz”dür (+ı, +i, +yı, +yi). Diğer Orta Türkçe lehçelerinde
bu ek değil de +nI eki karakteristik hâle gelmiştir.
EAT’deki
ek, Köktürkçede isimlere gelen +(I)G ekinin devamı olarak düşünülmektedir.
EAT.
devresinde, iyelik eki almış isimlerin de +(y)I ekini almaksızın belirli nesne
oldukları görülür.
Yönelme Hâli (dative)
+ (y)
A
Eski
Türkçedeki +KA yönelme hâlinin başındaki ünsüz önce ötümlüleşerek +GA olmuş, daha
sonra Oğuzcada kapalı heceden sonra gelen hecelerin başındaki /G/ ünsüzleri
yutulup kaybolurken yönelme hâli eki de +A şekline girmiştir. Ünlüyle biten
kelimelere eklenirken araya bir de /y/ ünsüzü girer.
Diğer
Orta Türkçe lehçeleri ile günümüzde Oğuzca olmayan lehçelerde ise ünsüzünü de
koruyarak +KA şeklinde yaşamaktadır.
Bulunma Hâli (locative)
+ d A
Ünsüz
uyumuna uymaz. Sadece ötümlü olarak +da / +de şeklinde eklenir.
Ayrılma Hâli (ablative)
+ d A
n
Ünsüz
uyumuna uymaz. Sadece ötümlü olarak +dan / +den şeklinde eklenir. Köktürkçede hem
bulunma hâli hem de ayrılma hâli için +dA eki kullanılmakta idi. Daha sonraki
dönemlerde bulunma hâli devam ederken ayrılma hâli için bir yandan +dAn diğer
yandan
+dIn
eki ortaya çıktı. Oğuzca, dolayısı ile EAT, +dAn şeklini kullandı. Orta Türkçe
döneminde Anadolu sahası dışındaki lehçelerin metinlerinde ise +dIn da
yaygınlık kazanmıştı.
Orta
Türkçede Anadolu sahası dışındaki lehçelerde görülen +dIn eki, EAT metinlerinde
seyrek olarak geçmiştir.
Vasıta Hâli (instrumental)
+ (I)
n
Köktürkçede
işlek olan vasıta hâli eki +In, bugünkü Türkçede terk edilmiştir.
+(I) l A
‘ile’
edatının ekleşmiş şeklidir. +(I)lA olabildiği gibi, ünlülerle biten
kelimelerden sonra
+yIlA
şeklinde de görülebilir.
birle
‘bir+le’
yapısındadır. Edat olarak kullanılır.
+lA
‘ile’
edatının ekleşmiş hâlinden ayrı bir şekildir. zarflar oluşturur.
Eşitlik Hâli (equative)
+ C A
Ünsüz
uyumana uymaz. ‘... kadar’ anlamında kullanılır. ‘... olarak’ anlamında
kullanılabilir. ‘... +(y)A göre’ anlamını verir. ‘... gibi’ anlamında
kullanılabilir.
İsim Hal Ekleri
ve Birbirlerinin Yerine Kullanılışı
Bir
hâl eki, belirli bir tarihî dönemde veya belirli bir lehçede, diğer bir dönem
veya lehçeye göre farklı kullanımlar gösterebilmektedir.
Metinler
incelendiğinde hâl eklerinin Türkiye Türkçesi yazı diline göre farklı kullanımları
şöyle bir tabloyla gösterilebilir:
Aitlik Eki
+KI
Hem
+dA bulunma hâli eki üzerine hem de doğrudan kök veya tabanlara
eklenebilmektedir. Büyük ünlü uyumuna girmez.
Fiil Çekimi
Fiil Zamanları
Gelecek
Zaman için, -(y)A;
-(y)AsI; -(y)IsAr; -(y)AcAK, -dAçI, -sA gerek
Duyulan / Farkına Varılan Geçmiş
Zaman
Geçmişte
cereyan eden bir oluş veya kılışın bizzat görülmediği, başkası tarafından nakledildiği
durumlarda bu zaman kullanılabilir. İfadesinde rivayet anlamı bulunur. Asıl eki
-mIş‘tır
ve dâima ‚düz-dar ünlü‘ ile kullanılır.
-mIş ekinin bir görevi de, önceden vuku
bulmuş, fakat söyleyen tarafından sonradan farkedilmiş ya da görülmüş bir oluş
ve kılışı bildirmektir. Bu fonksiyon için -(y)Up dur(ur) eki de kullanılmaktadır.
-mIş
2.
teklik kişi –mIşsIn.
2.
çokluk kişi –mIşsIz.
3.
teklik kişi –mIş.
3.
çokluk kişi –mIşlAr.
-
(y)Up dUr(U)r
-(y)Up
zarf-fiil eki ile dur(ur) bildirme şeklinin birleşmesinden meydana gelmiştir. Bugün
yazı dilimizde bulunmayan bu yapıyı, Türkiye Türkçesine daha ziyâde “-mIş+kişi”
veya “-mIştır” olarak aktarabiliriz.
2.
teklik kişi: -(y)Up durursın.
3.
teklik kişi: -(y)Up dur(ur) .
3.
çokluk kişi: -(y)Up dururlar.
Görülen Geçmiş Zaman
Bu
zamanın asıl eki “-d+kişi” dir. 1. kişi için “-mIş+kişi” de kullanılmaktadır.
Nâdiren de olsa 1. kişi için “-(y)Up durur+kişi” eki de görülmektedir.
–
d+kişi
Ekin
ünsüzü dâimâ d‘dir.
1.
teklik kişi -dUm
1.
çokluk kişi -dUK
2.
teklik kişi -dUŋ
2.
çokluk kişi -dUŋUz
3.
teklik kişi -dI
3.
çokluk kişi -dIlAr
-mIş
Bu
ek, 1. kişiler için kullanıldığında “Görülen Geçmiş Zaman” ifade edebilir.
1.
teklik kişi -mIşvAn / -mIşvAnIn / -mIşAm
1.
çokluk kişi -mIşUz
Geniş Zaman
- (V)
r
Türk
dilinde -(V)r ekinin ünlüsünün hangi şartta hangi nitelikte geleceği konusu
başlı bir başına meseledir.
1.
teklik kişi -(V)r men/ -(V)rvAn/ -(V)rvAnIn/ -(V)rvAm/
-(V)rIn/-(V)rAm
1.
çokluk kişi -(V)rUz
2.
teklik kişi -(V)rsIn
2.
çokluk kişi -(V)rsIz
3.
teklik kişi -(V)r
3.
çokluk kişi -(V)rlAr
- (y)
A
1.
teklik kişi -(y)Am
1.
çokluk kişi -(y)AvUz
2.
teklik kişi -(y)AsIn
2.
çokluk kişi -(y)AsIz
3.
teklik kişi -(y)A
3.
çokluk kişi -(y)AlAr
Şimdiki Zaman
- (V)
r
1.
teklik kişi -(V)rvAn / -(V)rvAm/ -(V)rvIn -(V)rAm
1.
çokluk kişi -(V)rUz
2.
teklik kişi -(V)r sen / -(V)rsIn
2.
çokluk kişi -(V)rsIz
3.
teklik kişi -(V)r
3.
çokluk kişi -(V)rlAr
-(y) A
2.
teklik kişi -(y)AsIn
-(y) V
Turur
3.
kişi tekilik -(y)V Turur
-(y) A
yor(ur)
1.
çokluk kişi -(y)A yoruruz
3.
teklik kişi -(y)A yor(Ir)
Gelecek Zaman
1.
-(y)A; 2. -(y)IsAr; 3. –sA 4. -(y)AcAK
-
(y)IsAr
EAT.’de
en işlek gelecek zaman eki budur.
1.
teklik kişi -(y)IsArvAn / -(y)IsArvAnIn / -(y)IsArIn /
-(y)IsArAm
1.
çokluk kişi -(y)IsArUz
2.
teklik kişi -(y)IsArsIn
2.
çokluk kişi -(y)IsArsIz
3.
teklik kişi -(y)IsAr
3.
çokluk kişi -(y)IsArlAr
- (y)A
1.
teklik kişi -(y)Am
1.
çokluk kişi -(y)AvUz
2.
teklik kişi -(y)AsIn
2.
çokluk kişi -(y)AsIz
3.
teklik kişi -(y)A
3.
çokluk kişi -(y)AlAr
-
(y)AcAK
1.
teklik kişi -(y)AcAGIn
2.
teklik kişi -(y)AcAKsIn
2.
çokluk kişi -(y)AcAsIz
- sA gerek
1.
teklik kişi -sAm gerek
1.
çokluk kişi -sAvUz gerek
3.
teklik kişi -sA gerek
3.
çokluk kişi -sAlAr gerek
Ünite 5
EAT Şekil
Bilgisi II
KİPLER, FİİLLERİN
BİRLEŞİK ÇEKİMİ, FİİLİMSİLER, YAPIM EKLERİ
Fiil Kipleri
İstek-Emir Kipi
Aynı
ek, hem emir, hem istek, hem gereklilik vs. bildirebilmektedir. Bunların farklı
fonksiyonlar ifade edebilmesi, ancak; 1. cümledeki diğer kelimelere; 2. kişiler
arasındaki hissî ve hiyerarşik ilişkilere; 3. vurgu ve tonlamaya; 4. isteğin
gerçekleşmesi için gereken zamana; 5. isteğin derecesine; 6. isteğin
gerçekleşmesi için müsamaha ve mecburiyete, göre değişmektedir.
“-sA
Dilek-Şart” eki, şart bildirdiği durumlarda “kip” özelliği değil de “zarf-fiil”
özelliği taşımaktadır.
- (y) A
1. teklik kişi
-(y)AvAn / -(y)AvAm / -(y)Am / -(y)AyIn / -(y)AyIm
a.
dilek-istek bildirir: süçü içevem süçü delü olavam
delü
b.
tavsiyede gereklilik bildirir (özellikle ne soru kelimesi ile birlikte
kullanılınca): ilâhî alnında ne yazayın didi
c.
tercih bildirir: senüŋ etüŋden ogul yiyeyin mi yohsa sası dinlü kâfirüŋ döşegine gireyin
mi
ç.
gereklilik bildirir (‘gerek (kim) ... -(y)A’ yapısında olanlar): ammâ ben bu ılanı gerek
bâgubân eliyile öldürem
1. çokluk kişi
-(y)AvUz / -(y)AlUm
a.
dilek-istek bildirir: bir zamân yatalum uyuyalum
b.
gereklilik bildirir (‘gerek (kim) ... -(y)A’ yapısında olanlar): gerek ki aŋa ölince tapavuz
/ yaramazlık kapusın yapavuz biz
2. teklik kişi
-(y)AsIn
a.
dilek-istek bildirir: hemîşe saltanat
tahtında pâdişâh olasın turasın didiler
b. emir
bildirir: hak te’âlâ eydür yâ muhammed
hâcetüm oldur kim benden çok nesne
dileyesin
c.
istek yolu ile gereklilik bildirir: yûsuf
kavlinde mâl yidi bâre idesin üç bâre arslıka viresin ve oglına viresin
ç.
tavsiye yolu ile gereklilik bildirir: iki
‚âlem eger sinüŋ olursa / koyasın‚âlemi anı
dutasın
d.
gereklilik bildirir (‚gerek (kim) ... -(y)A’ yapısında): gerek kim beni hazrete
kavuşdurasın
e.
serbestlik verildiğini bildirir: gele sen bunda saŋa neŋ garazum yok işidür sen / kala
sen anda yavuzdur yalıŋuz kanda kalur sen
2. çokluk kişi
-(y)AsIz
a.
dilek-istek bildirir: esen kaluŋ gönüldük
hayr ile biz / nasîb ola varasız dahı hem siz
b.
istek yolu ile gereklilik bildirir: ammâ
sizden dilerem kim benüm vasiyyetüm
saklayasız ve bilesiz kim yigrek gül göŋül
gülistânında açılur
c. emir
yoluyla gereklilik bildirir: tâ ola kim sakınasız yimekden içmekden cimâ‘ itmekden
dahı taŋrıdan korkasız
d.
gereklilik bildirir (gerek (kim) ... -(y)A’ yapısında): gerek kim ferrûha gösderdesiz
yüz
3. teklik kişi -(y)A
a.
dilek-istek bildirir: anı taŋrı‚aşkına
kılgıl revâ / hak zamâne şerrini senden sava
b. şart
bildirir (her kim veya kaçan, kaçan kim sözleri ile kurulan birleşik
cümlelerde):
her kim gendü kavmin agırlaya
gendüzin agırlamış olur
c.
gereklilik bildirir (gerek (kim) ... -(y)A’ yapısında): pes pâdişâh gerek kim taŋrı buyrugına uya ve kur‘ânı îmân idine
3. teklik kişi
-(y)AlAr
a.
dilek-istek: yine işit resûlüŋ hâlin iy
cân / o kâfirler dilerler dökeler kan
-s A
Şart
bildirdiği sürece esas cümlenin yüklemi olamayan ve bu yüzden bir kip özelliği
taşımayan -sA
eki, sadece dilek-istek bildirdiği örneklerde asıl cümlenin yüklemi
olabilmektedir.
1. teklik kişi -sAm
a. dilek-istek
bildirir: gücüm yitse iletsem
aŋa ben de
b.
gereklilik bildirir (-sAm gerek
yapısında olanlarda): senüŋle meşveret kılsam gerekdür
1. çokluk kişi -sAvUz
a.
dilek-istek bildirir: gamzenüŋ zahmın
görüp yoluŋda yüz döndürsevüz
2. teklik kişi -sAŋ
a.
gereklilik bildirir (-sAŋ gerek
yapısında olanlarda): bir kaç haslet
birle ârâste olsaŋ gerek
3. teklik kişi -sA
a.
dilek-istek bildirir: kamu muhammed
ümmetine okısa bizni du‘âdan unutmasa
inşaallah
b.
gereklilik bildirir (-sA gerek
yapısında olanlarda): müslümânum diyen
kişi şartı nedür bilse gerek
Kişiler İçin Özel Eklerle Yapılan
-GIl
2. teklik kişi
a.
dilek-istek bildirir: aytdum iy pertev-i
hak dutgıl elüm
b. duâ
yoluyla istek bildirir: …günâhlardan arıtgıl, …ilâhî bu kulunuŋ sinini nûrlandurgıl
c.
tavsiye bildirir: anı algıl dahı talak yirine baglagıl
d.
tavsiye yolu ile gereklilik bildirir:
yidürgil hak yolına dünyâda nân
e. emir
bildirir: beg eyitdi eyitgil
-Ø (eksiz)
2. teklik kişi
a.
dilek-istek bildirir: kerem göster ki sultân-ı keremsin
b. duâ
yolu ile istek bildirir: rahmet eyle
yâ ilâhî rabbenâ
c.
tavsiye bildirir: imdi gel‚akluŋı der gendüzüŋe
ç.
tavsiye yolu ile gereklilik bildirir:
sözüm işit
öğüdüm dut top elden
d. emir
bildirir: bir sâlih kişi bir câriye satun
aldı meger ol câriye zâhidlerdendi efendisi
eyitdi iy câriye bu gün yun arın
- (U)ŋ ~ -
(U)ŋUz
Aslında
-(U)ŋ eki 2. çokluk kişiyi göstermek için
yeterlidir. Ayrıca -(U)ŋUz şeklinde
genişletilmesi, saygı ve incelik ifadesi kazandırmak için olmalıdır. Bu yüzden,
-(U)ŋUz kullanılışında, emir fonksiyonu
beklenemez.
2. çokluk kişi
a. emir
bildirir: varuŋ avlaŋ
getürüŋ kurdı ele
b.
dilek-istek bildirir: cuhûd eyder işidüŋ
göŋül ne diler
c.
yalvarma yolu ile istek bildirir:
âciz kalmışuz bizi esirgeŋüz…
ç.
tavsiye bildirir: kaçan aşuŋuza siŋek
düşse aşa tamâm baturuŋuz iki kanadın bile andan
çıkarup yabana atuŋuz
d.
tavsiye yolu ile gereklilik bildirir: koŋ savaşı siz bugün şeytân başını dögüŋ
e.
serbestlik verildiğini bildirir: iy
mü’minler yiŋüz kim halk toydugı vaktın siz aç
olurduŋuz
- sUn / -
sUnlAr
3. teklik kişi -sUn
a.
dilek-istek bildirir: dir aŋa ‘âşık olan gelsün
baŋa
b.
temenni bildirir: …ör
olsun dostlarum beni götürüp uçdıgı-yiçün didi
3. çokluk kişi
-sUnlAr
a. emir
bildirir: hak te’âlâ eyitdi bu dört ayı
oruc dutsunlar
b.
dilek-istek bildirir: şeyh eyitdi iy şâh
buyur bir legençe getürüp suyıla toldursunlar
c.
müsaade-icâzet bildirir: üçer gün tahta
geçüp pâdişâhlık eylesünler hüküm hükümât
ellerinde olsun ne dilerse eylesünler
Fiillerin Birleşik Çekimi
Hikâye Çekimleri
Zaman
eklerinin üzerine i- fiili ve d+kişi getirilerek yapılır. i- fiili
bazı örneklerde kullanılmış ise de, çoğunlukla, iç hecede kalmış olmasından
dolayı kaybolmuştur.
a.
-mIş(i-)d+kişi / -(y)Up dur(ur)(i-)d+kişi
bu medhi çûn hakınca diŋlemişdüm / aluban hem bilemce gizlemişdüm
b.
-mAdUKdI
veli cânuma irmedükdi
eli / o câna açmadukdı kimse yolı
c.
-dUG+kişi yogıdı
anuŋ gibi gökçek sûretlü kişi hiç gördügümüz yogıdı
ç.
-mIşlAr degül idi
cühûtlar kamusı aŋa bakadururdı ve hergiz
anuŋ gibi görmişler degül idi ve anun yiyisinden
görklü yiyi bulmışlar degül idi
Görülen Geçmiş Zamanın Hikâyesi
-d+kişi
(i-)dI
okıdumdı ferhengnâme sözin, dir imiş ben döşedidüm döşeği, gözgüye bakdıyıdı
yûsuf meger
Geniş Zamanın Hikâyesi
a.
-(V)r (i-)d+kişi
hakkile söz söyleşürdüm
ben dahı, ki anuŋ ümmetidük namâz kılarduk oruc dutarduk taŋrıyı birlerdük
b.
-(y)a (y~yI)d+kişi
yohsa ben ölmege râzı olaydum anı aç komayaydum
Şimdiki Zamanın Hikâyesi
a.
-(V)r (i-)d+kişi
ka’beyi tavaf iderdüm
bir kişi gördüm, bir gün ibn-i ‘abbâs ile otururduk
b.
-(y)A dur(ur) (i-)d+kişi / -(y)A yorur (i-)d+kişi
Bunların
örneği yok denecek kadar azdır.
dilkü eyitdi benden neye ürkersin şol
aradan geçeyorurdum, elinde oynaduriken düşürdi
derhâl bir ördek anı yutdı hoca anı göre dururdı
Gelecek Zamanın Hikâyesi
a.
-(y)IsAr (i-)d+kişi
ol yûnus balık karnında tesbîh idici
degülmisse ‘izzetüm hakkı tâ kıyâmete degin balık
karnında kalısardı
b.
-(y)A (i-)d+kişi
şâh bakup gördi kim nîl deŋizi öyle taşup
gelür ki bu resme gelürse mısır şehrini bir bunca gibi hây götüreydi
İstek Kipinin Hikâyesi
a.
-(y)A (i-)d+kişi
ilâhî üzerüme kocam hakkı olmasadı gündüz
dahı saŋa 'ibâdet ideydüm gice vü gündüz senüŋ
kulluguŋda olaydum
Rivayet Çekimi
Geniş Zamanın Rivayeti
-(V)r ekinin üzerine i- fiili
ve -mIş getirilerek
yapılır. i- fiili bazı örneklerde kullanılmış ise de, iç
hecede kalmış olmasından dolayı, kaybolduğu örnekler de vardır.
bildüŋ gelen geçer
imiş bidüŋ konan göçer imiş / ‘ışk
şerbetin içer imiş her kim bu ma’nîden tuyar
+DUR’lu Hâli
Duyulan-Farkına Varılan Zamanın +DUR’lu
Hâli
Bugün -mIştIr
eki ile karşılanan fonksiyonu belirtir.
-mIş ekinin üzerine +dUr eklenince, fiilin yapılmasındaki
‘rivayet’ de ortadan kalkar.
a. -mIş
dur(ur): delim hoş ögütler virilmiş
durur
b.
-mAdUk (ola)~(dur): hiç günah eylemedükdür
ol nebî
c. -dUG
+ iyelik yoK: ol nesneleri va’de kıldum
kim gözler gördügi yok ve kulaklar işitdügi yok
ç. - m
I ş degül(dür): kim anı gözler bakup görmiş degül
d. - m
I ş olmaya: hiç anlaruŋ gibi görklü kimse
görmedüm kimse dahı görmiş olmaya
Gelecek Zamanın +DUR’lu Hâli
a.
-(y)IsAr dur(ur) : yıkılısar bu göklerle
bu yirler / kamusı olısardur küllî vîrân
b.
-(y)AcAk dur(ur) : ya’ni hikmet içinde
ancılayın ne geldi ne gelecekdür
c.
-(y)sA gerek dur: ulu mertebeye irişüp
gelüp yakama yapışsaŋuz gerekdür
BİLDİRME ÇEKİMİ (EK-FİİL ÇEKİMİ)
Geniş-Şimdiki Zaman
1.
Teklik kişi +vAn / +(y)Um / +(y)Am: firişdelerden
söz işiden benven
1.
çokluk kişi +vUz / +(y)Uz: koyun gibi degülüz
2.
Teklik kişi +sen / +sIn: gözüm sen sen, cânum sen sen
2.
çokluk kişi +sIz: baŋa anam arkası gibisiz
3.
Teklik kişi +Ø / dUrUr ~ +dUr: bu bir
agaçdur ki ne göresi gözi var+Ø ne işidesi
kulagı var+ Ø
3.
çokluk kişi +Ø / +dUrUrlAr ~+dUrlAr / +dUrUr ~ +dUr: anuŋiçün kim ‘āciz dururlar
bular
Geçmiş Zaman Çekimi
Ek fiil
morfemi i-
(<er-)
üzerine zaman ve kişi ekleri getirilerek yapılır. Ek fiilin söyleyişte tamamen
ortadan kalktığı örnekler de vardır.
gâh odında vü gâh suda
idi
FİİLİMSİLER
İsim-Fiil Ekleri
–mAK: kaygulardan
kurtulmak du‘âsı budur
–mAKlIK:
üşenme ugramaklıga
buŋa sen
–mA: ditreme dutdı ve ol rencile helâk oldı
-(y)Iş: gidişde aŋmaz imiş evini âdem
Sıfat-Fiil Ekleri
-mI ş:
görmiş, uyımış
-mAdUK:
günâhından tevbe kılsa ol
günâhı işlemedük gibi olur
–dUK:
bizi korkdugumuzdan
kurtar i hak
-(y)AcAK:
görecek yir durur ol dahı iy yâr
-(y)AsI: olmayası işleri koyup gider
-dAç(I): (Köktürkçede
işlek olmasına rağmen sonraki dönemlerde körelmiş gelecek zaman sıfat-fiil
ekidir) cümle geldeç yıl ola dir âşikâr
-(y)An: Eski Türkçede metinlerde bu şekilde bir
sıfat-fiil eki geçmemiştir. yâ kanı cem’ iden kur’ânı ‘osmân
-(U)r: (Geniş zaman sıfat-fiil ekidir) bilür, yürür
-mAz: bilmez, olmaz, yaramaz
Zarf-Fiil Ekleri
Zaman zarf-fiilleri
-(y)I cAK: En
işlek zarf-fiil eklerindendir. Şu fonksiyonlarda kullanılmıştır: 1. -DIktAn
sonra, 2. -(y)IncA, 3. -(V)rken, 4. -DIĞIndA, +DA iken, 5. -(V)rsa+kişi:
dükedicek, ölicek, yaradıcak, susayıcak
-(y)I ncA: geyince, ölince
-(y)I cAGAz:
kopıçagaz, varıcagaz
-(y)I ncAK: görincek
-(y)AlI: (Seyrek
kullanılmıştır) olalı,
yiyeli
- mAdIn:
gelmedin, başlamadın, gelmedin
–sA:
gelse, çıksa
-dUkdA: irişdükde, itdükde,
bulunmadukda
-dUK+iyelik+dA:
itdüğinde
-dI sA: gördise, oldısa
-mAzdAn öŋ(din): dünyâdan çıkmazdan
öŋ ol kişiye bildüreler
çûn (ki) ... F.-d+kişi: çûn ördek anı
işitdi hâtırı bir gezden incindi
kaçan (kim) ... F.-d+kişi: kaçan islâm geldi anı terk itdük
kaçan (kim) ... F.-dIsA: kaçan bu âyet
geldise iblîs sevindi
kaçan (kim) ... F.-(y) A+kişi:
kaçan ikisin bile cem’ idesiz
şifâ olur
Hâl Zarf-Fiilleri
–ken: i- fiili ile kullanılır. Ünlü uyumuna
girmez: ümîdümi bulmışiken
nideyim
-(y)V:
-(y)ArAk:
(Fazla
işlek değildir) bakarak
kendüzin unutdı
-dUkCA: -dUk
geçmiş zaman sıfat-fiil eki üzerine eşitlik hâli eki gelmiştir: okundukça
Şart Zarf-Fiiller
-sA+kişi:
yüzine baksa
kişi kalmaya gam
-(V)rsA+kişi:
benüm ile gelüriseŋüz
bile / gide bilevüz dükelümüz yola
Bağlama Zarf-Fiilleri
-(y)Up:
sevinüp şâd olur görince anlar
-(y)UbAn:-(y)Up ekinin genişletilmiş şeklidir.
varuban bunları kılduk ziyâret
-(y)UbAnIn: Bu da
-(y)UbAn ekinin genişletilmiş
halidir: cân u dil milkini hış görmeyibenin hışmile
YAPIM EKLERİ
İsimden İsim Yapan Ekler
+acuk:
azacuk
+aç: bozaç
+AK:
bögrek, yaŋak
+An: eren,
kızan, oglan
+Aru:
aŋaru, ilerü
+ez:
geŋez, gögez
+CA: akça,
karaca, boŋcukca
+CAK:
arucak, gökçek, ısıcak
+CI: demürci,
kapucı, okçı
+CIl:
tavşancıl, balıkçıl
+cUGAz:
evcügez, gözcügez, kılcugaz
+cUK:
delücek, depecük, dizçük
+DAsI:
irtesi, yarındası
+dAş:
göŋüldeş, karındaş, koldaş
+dıç:
sagdıç
+dIn:
aydın, öŋdin
+duruk:
burunduruk
+dü:
iŋildü
+düz: gündüz
+egü:
biregü
+ıl:
kızıl, yaşıl
+In: öyün,
uzun, yakın
+gü: gözgü
+kek: erkek
+lA:
dünle, taŋla, yiŋile, kışla
+lak:
kışlak, otlak
+lAyIn:
ancılayın, ikileyin, ogurlayın
+lIK: beglik,
kulluk, ayrulık, kocalık, münkirlik
+lU:
boylu, deŋlü, dürlü, yüzlü
+mIş:
altmış, yitmiş
+(I)ncI:
altıncı, dördünci, kaçıncı
+ndü:
ikindü
+rA: içre,
taşra, soŋra
+rAk:
eksükrek, katırak, sevgülürek, yigrek
+sI:
artuksı, ayruhsı
+sul:
yoksul
+sUz:
kardaşsuz, günâhsuz, gözsüz
+vaş:
karavaş
İsimden Fiil Yapan Ekler
+A-:
beŋze- kana- oyna- uza-
+(A)l-:
çogal- kocal- yücel- buŋal-
+(A)r- :
agar- bozar- göger- suvar-
+dA-:
güvülde- alda- iste- izde-
+eT-:
gözet-
+ı-: bayı-
kakı-
+Ik-: açık-
birik- gözük-
+irge-:
esirge- (Çrh.)
+lA-: gicele-
işle- avla- gözle-
+lAn-:
kuvvetlen- yapraklan-
+ra-:
çıŋra-
+sA-:
sense- susa-
+ü-: ögüt
Fiilden İsim Yapan Ekler
-aç: kısaç
-(y)AGAn:
olağan, yiyegen
-am: tutam
-AnAK: degenek,
yıganak
-çek: emçek
-dU:
döğdü, sındu
-g: bag,
ög
-GA: bilge
-gAn:
irişgen, gömülgen, yaratgan
-geç:
yüzgeç
-GU:
sevgü, yanku
-guç:
çatlaguç, aldaguç
-Gun:
azgun, çapkun, kırgun
-Im: ölüm,
toyum, adım, tadım
-In: akın,
dütün, ekin
-Inç: korkunç,
basınç, kakınç
-Iş: togış
-(A)k:
dilek, döşek, turak
-(U)k:
esrük, öksürük, açuk
-mA:
ısıtma
-mal:
sagmal
-maz:
yaramaz
-men:
degirmen
-mur:
yagmur
-ş: oynaş
-T: binit,
öğüt, yüklet
-A: göre,
öte
-I:
ulaşdurı, koku, korku, saçu
-(y)I cI: gülici,
virici, bisleyici
Fiilden Fiil Yapan Ekler
Çatı Ekleri
Geçişli-Ettigenlik Ekleri
-dUr-:
bildür- / birikdür-
-(I)t-:
sovu-t- / diril-t-
-der-:
dönder- / gönder-
-GUr-:
dirgür- / irgür-
-Uz-:
dütüz- / tutuz-
-Ar-:
çıkar- / gider-
-Ur-:
bitür- / dadur-
Edilgenlik Ekleri
-Il-: ekil-
/ kırıl-
-(I)n-:
işlen- / okun-
Dönüşlülük Ekleri
-(I)n-: arın-
/ bezen-
-(I)l-:
dökil- / saçıl-
İşteşlik Ekleri
-(I)ş-:
kucuş- / tanış-
Fiilden Fiil Yapan Diğer Ekler
-ele-:
depele-
-Ik-:
kayık-
-Ir-:
segir-
-y-: koy-
ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNİN
TARİHÎ TÜRK LEHÇELERİ ARASINDAKİ YERİ
Eski
Anadolu Türkçesi, Oğuzcanın bilinen ilk yazı dilidir. Türk dilinin bilinen en
eski yazı dili ise 7-8. yüzyıllardan kalma eserleri olan Köktürkçedir.
Karahanlılar
döneminde yazı dili tek olsa da, Kaşgarlı Mahmut o günkü Türk lehçeleri
hakkında ayrıntılı bilgiler vermiştir.
Eski
Anadolu Türkçesi o göçler sonucunda Anadolu’da kurulup gelişmiş Oğuzcaya dayalı
bir yazı dili olmuştur.
Köktürk
yazı dilindeki bazı özellikler bizzat Oğuzcanın özellikleri idi.
Birkaç örnek:
1.
“Duyulan-farkına varılan geçmiş zaman” eki olarak Köktürkçede -mIş eki
vardır. Eski Uygurcada da aynı ek devam etti. Karahanlıca döneminden itibaren
hem bu –mIş
eki kullanıldı hem de bunun yanında yeni bir şekil olan –GAn eki görülmeye başlandı. Harezm,
Kıpçak ve Çağatay dönemlerinde ise –mIş ekinin kullanımı iyice azaldı, -GAn
ekinin kullanımı arttı.
2.
Köktürkçedeki –DUK
sıfat fiil eki bugün sadece Oğuz lehçelerinde yaşamaktadır. Orta Asya’daki lehçelerde
ise bunun yerine –GAn eki işlekti.
3. Eski
Türk yazı dilinde isimlere gelen yükleme hâli eki +(I)G idi. Uygurca döneminden
itibaren bunun yanında +nI eki de görülmeye başlandı. Daha sonra tarihî ve
yaşayan Orta Asya lehçelerinde Köktürkçedeki +(I)G terk edildi ve sadece +nI kullanıldı.
Köktürkçedeki +(I)G
eki ise, sadece Eski Anadolu Türkçesinde (sonundaki /G/ eriyerek) devam etti:
Köktürkçe eb+ig > EAT ev+i.
4.
Köktürkçede –(U)p
zarf-fiil ekinin yanı sıra bir de –(U)pAn zarf-fiili eki vardı. Bu ek Eski Anadolu
Türkçesinde işlek olarak devam etti. Diğerlerinde ise kullanılmadı.
5.
Köktürkçede kullanılan “bul-” fiili bugün sadece Oğuz lehçelerinde devam
etmektedir. Diğer lehçeler bunun yerine “tap-” fiilini kullanmaktadır.
6.
Köktürkçede dönüşlülük zamiri olarak kullanılmış olan “kentü” Orta Türkçe
döneminde Eski Anadolu Türkçesinde devam etmiştir. Diğerlerinde “öz” şekli
yaygınlaşmıştır. Günümüzde de Oğuz lehçeleri “kendi”, Kıpçak ve Karluk
lehçeleri ise “öz” şeklilerini kullanmaktadırlar.
Ünite 6
Eski Anadolu Türkçesi
Metin İncelemeleri
METİN 1: SÜHEYL Ü NEVBAHAR
Transkripsiyon
dirįġā
bu taħt u bu māl u bu genc
ki
dirdi dedelerümüz yidi renc
çü ben
gidiserem kime ķalısar
oġul
almasa düşmenüm alısar
bunı
fikr idüp dāyimā aġladı
ümįźini
bir taŋrıya baġladı
ħazįnelerin
açmaġa başladı
mālı
dökmege vü śaçmaġa başladı
uluyı
ve giçiyi ķıldı ġaná
daħı
didi kim siz dileŋüz anı
ki
taŋrı ta’ālā bir oġlan vire
benüm
bu ölü gevdeme cān vire
çü ķamu
ħalāyıķ du’ā eyledi
anuŋ
ĥācetin ĥaķ revā eyledi
dürişdügi
olmadı hergiz telef
meger
incü ķapdı bilinden śadef
adı
baĥr idi ŧaŋ degüldür hele
ger
baĥrdan incü ĥāśıl ola
gelüp
şāha muştıladılar anı
çün
işitdi iŋen sevindi cānı
baġışladı
altun ķızıl u aġı
śanasın
yirinde ķomadı daġı
çü
ŧoldı ŧoķuz ay geldi ķaber
ki
taŋrı saŋa virdi ķayġuŋ gider
bir
oġlan ki beŋzer yüzi bedr aya
iki
ķaşı daħı ķurılmış yay
açup
yüzini gördi buldı murād
ol aya
muvāfıķ Süheyl urdı ad
aŋa süt
virdi bisledi on ŧaya
ķalan
ķullık idenleri kim śaya
Dil İncelemesi
dirįġā
(< Far.) ‘yazık, eyvahlar olsun’
genc
(< Far.) ‘hazine, define’
renc:
(< Far.) ‘zahmet, sıkıntı, ağrı’
ümįźê:
(< Far.) ‘ümit, umut’ +i+: iyelik 3.tk +n+: zamir n’si +i: yükleme h.
giçi:
‘küçük’ +yi: yükleme h.
gāná:
(< Ar.) ‘zengin’ ķıl-: ‘kılmak yardımcı fiili’ -dı: görülen geçmiş z. 3.tk
daħı:
“ve, ve de” [< taķ-ı]
ta’ālā:
(< Ar.) ‘yüksek olsun, ulu’
ħalāyıķ:
(< Ar.) ‘mahluklar, insanlar’
ĥācet:
(< Ar.) ‘ihtiyaç, lüzum, gereklik’ +i+: iyelik 3.tk. +n: yükleme h.
düriş-:
çalışmak, çabalamak’ -düK+: sıfat-fiil +i: iyelik 3.tk.
hergiz:
(< Far.) ‘asla, katiyyen’
taŋ:
‘şaşılacak şey, hayret’
hele:
‘özellikle, sonunda’
muştı:
(< Far.): ‘müjde’ muştıla-: ‘müjdelemek’ -dılar: görülen geçmiş z.3.çk.
iŋen:
‘çok, pek, gayet, fazla’
agı:
‘ipekli kumaş, mal’
ķo-:
‘bırakmak, koymak’ -ma-: olumsuzluk -dı: görülen geçmiş z. 3.tk.
muvāfıķ:
(< Ar.) ‘uygun, yerinde’
Açıklamalar
[taŋrı]
Eski Anadolu Türkçesi metinlerinde büyük çoğunlukla sadece “kef” harfi ile
yazılmaktadır. Bazı eserlerde “ng” şeklinde (nun+kef) yazılmaktadır.
[benüm]
İlgi hâli eki +(n)Uŋ şeklindedir. Ancak 1. teklik ve çokluk kişi zamirlerinin çekiminde
ŋ > m
(çün …
işit-di) “Çün” kelimesiyle birlikte kullanılan fiiller geçmiş zaman ile
çekimlendiğinde, zarf-fiil yapısı oluşturulur. Bu yapı “işitince, işittiğinde”
tarzında günümüze aktarılabilir.
(iŋen)
Bu kelime Oğuzcaya aittir. 13. yüzyıldan önceki metinlerde geçmemiştir.
(beŋze-)
Bu kelime Oğuzcaya aittir. Kıpçak ve Karluk lehçelerinde bunun yerine okşa fiili
kullanılır.
(yüzüni)
Eski Anadolu Türkçesinde 3. kişi iyelik eki dâima düz ünlü iledir. Yuvarlak ünlülü
şekil kullanılmaz.
METİN 2: KİTABU EVSĀF-I MESĀCİDİ’Ş-ŞERÎFE
Transkripsiyon
yüceligi
iŋen yüksekdür iy cān
ķıyās
itseŋ anı ķırķ arşun iy cān
kireç
ŧaşdur anuŋ daħı yapusı
güneş
ŧoġışınadur hem ķapusı
bilek
gibi ki halķa var gümişden
iki
ĥalķa var anda tuĥfe işden
bu iki
halķa arası kilid bil
çıķarsaŋ
işigine var yüzüŋ sil
işigi
yücesi boydan yücedür
çeker
birbirini ķul ger ħocadur
ķara
aŧlāsıla ka’be bürinür
hemān
etekleridür kim görinür
ķapusına
ĥacerü’l-esved yaķıncaķ
ki
cānlar sevinür aŋa baķıncaķ
hem
altun oluġuŋ altı ziyāret
ki
ismā’il nebáye var işāret
ķuyuya
menberi ķarşudur anuŋ
görincek
ġarķ olur nūrlara cānuŋ
ŧolayı
yanı feridür ka’benüŋ bil
yapılmışdur
aŋa otuz iki mįl
Dil İncelemesi
iŋen:
‘çok, pek, gayet, fazla’
anda:
orada a+: 3. kişi zamiri +n+: zamir n’si +da: bulunma h.
tuĥfe:
(< Ar.) ‘hediye, armağan, güzel şey’
işiK:
‘eşik, kapı’ +i+: iyelik 3.tk. +n+ zamir n’si +e: yönelme h.
ger:
(< Far.) ‘eğer, şayet’
büri-:
bürümek, sarmak’ -n-: edilgenlik -ür: geniş z. 3.tk.
sevin-:
‘sevinmek’ [sev-in-] -in-: dönüşlülük -ür: geniş z. 3.tk.
ġarķ:
(< Ar.) ‘batma, batırma’ ġarķ ol-: ‘batmak’ -ur: geniş zaman 3.tk.
ferş:
(< Far.) ‘örtü, yaygı, döşeme’ +dür: bildirme 3.tk.
Açıklamalar
[işik]
Köktürkçedeki “kapıg” kelimesi daha sonra Eski Anadolu Türkçesinde “ķapu”, günümüz
Türkiye Türkçesinde ise “kapı” olarak devam etmiştir.
METİN 3: MİFTĀHU’L-CENNE
Transkripsiyon
ĥūrilerden
bu sözi işitdüm vurdum bardaġumı śıdum daħı uyandum gördüm kim
bardaġum
śınuķ yatur bu ol bardaķdur didi ħaberde gelür kim ķaçan ramażān ayı gelse
uçmaķ ķapuların açarlar ŧamu ķapuların yaparlar ve şeyŧānları baġlarlar ĥabs
iderler ramażān ayınuŋ evvelinden āħirine degin andan her gice oruc açduķları
vaķtın altı yüz biŋ ‘āśi ķulın ĥaķ te’ālā ŧamudan āzād ider faķįh r.ĥ. eydür:
uçmaķ ķapuları açılur dimek ma’nįsi oldur kim ŧā’at ķapuları ya’ni her kim
ŧā’at ve ‘ibādet ider ramażān ayında ol kişiye uçmaķ ķapuların açarlar, ŧamu
ķapuların baġlarlar daħı şeyŧānları baġlarlar. ya’ni ķomazlar kim ol kişileri
azduralar ħaberde gelür kim ķaçan ramażān ayı gelse ‘arş ve kürsį
firişteleri
eydürler źį-sa’ādet muĥammed ümmetinüŋ kim ĥaķ te’ālā anlara ne kerametler virür
bu ay içinde ve daħı ay u güneş yılduzlar gice ve gündüzler
Dil İncelemesi
śı-:
‘kırmak’ -dum: görülen geçmiş z. 1.tk
śınuķ:
‘kırık, kırılmış’ [< sı-n-uķ] śı-: kırmak -n-: dönüşlü-edilgenlik
ķaçan:
‘ne zaman ki…; -DIĞIndA’
uçmaķ:
‘cennet’
yap-:
‘örtmek, kapatmak’ -arlar: geniş z. 3.çk.
ĥabs:
(< Ar.) ‘hapis, kapama’
‘āśá:
(< Ar.) ‘âsi, karşı gelen’
ey(i)T-:
‘söylemek, demek’ -ür: geniş z. 3.tk.
ya’ná:
(< Ar.) ‘yani, sözün kısası’
az-:
‘yoldan çıkmak, günah işlemek’ -dur-: geçişli-ettirgenlik -alar: istek-emir k.
firişte
. (< Far.) ‘melek’ +ler+: çokluk
dükeli:
‘bütün, hep, bütünüyle’
müzd:
(< far.) ‘ücret, mükafat’ +i+: iyelik 3.tk. +n: yükleme h.
müştāķ:
(< Ar.) ‘özleyen’ +dur: bildirme 3.çk.
geleci:
‘söz, laf, lâkırdı’ +ler: çokluk +den: ayrılma h.
ŧoy-:
‘doymak’ -ur-: geçişli-ettirgenlik -an+: sıfat-fiil
eyit-:
‘söylemek, demek’ -di: görülen geçmiş z. 3.tk.
Açıklamalar
[yap-] Oğuz
lehçeleri “ört-”, Kıpçak ve Karluk lehçeleri ise bu anlamda “yap-” fiillerini
kullanır.
[eyit-
/ eydür] Eski Türkçede “söylemek” anlamında ay- fiili vardı. Bunun -ıt- eki ile
genişlemiş şekli olan ayıt- fiili de kullanılıyordu. Eski Anadolu Türkçesinde
/y/ sesinin etkisi ile bu kelimenin ünlüleri inceldi ve eyit- oldu.
METİN 4: (ŞEYYAD HAMZA) YUSUF U ZELİHA
Transkripsiyon
źį
şįrįn söz yūsuf ķıśśası
diŋleyenüŋ
gide göŋli ġuśśası
budur
āħir ķıśśalaruŋ görklüsi
ķur’ān
içre muśĥaflaruŋ yazusı
imdi
diŋleŋ sözüme ŧutuŋ ķulaķ
bir söz
eydem kim şekerden ŧatluraķ
varıdı
ken’anda bir server gişi
adı
ya’ķūb kendü peyġāmber gişi
yūsuf
adlu bir oġlı vardı anuŋ
imdi
işit bu sözi varsa cānuŋ
yidi
yaşında idi yūsuf nebį
śūret-i
ħūb yoġıdı anuŋ gibi
bir
gice yaturiken ol düş görür
irte
ŧurur anı ya’ķūba śorar
eydür
iy baba yaturdum bu gice
bir
‘aceb düş görürem işit nice
eydi
vir ta’bįrini anuŋ baŋa
eydeyim
ol gördügüm düşi saŋa
gördüm
ay u güneş on bir yılduz
secde
ķılurlar ķamusı baŋa düz
döndi
ya’ķūb söyledi eytdi cānum
saķla
düşüŋ sözümi işit benüm
yorariken
yūsufa uşbu sözi
işitdi
ol ya’ķūbuŋ ögey ķızı
olmaya
kim söyleyesin daħıya
işide
düşüŋi saŋa ķaħıya
ħōşdur
yā oġul senüŋ düşüŋ
sulŧānlıġıla
giçiser ‘ömrüŋ yaşuŋ
ĥaķ
seni sulŧān ķılısar ķamuya
on bir
ķardaşuŋ ŧurısar ŧapuya
Dil İncelemesi
ġuśśa:
(< Ar.) ‘keder, kaygı, tasa’ +sı: iyelik 3.tk.
görk:
‘güzellik, iyi huy’ +lü: isimden isim +si: iyelik 3.tk
içre:
‘içinde, arasında [iç+re] +re: yön gösteme h. (isimden isim)
server:
(< Far.) ‘baş, başkan, ulu’
tur-:
‘kalkmak, ayağa kalkmak’ -ur: geniş z. 3.tk.
eydi
vir-: ‘söyleyivermek’
ķaħı-:
‘öfkelenmek, kızmak’ z -ya: geniş z. 3.tk.
ŧapu:
‘hizmet, huzur, nezd, kat, makam’
uşbu:
‘bu, işte bu’ [uş bu]
ögey:
‘üvey’ [ög+ey] ög: ‘anne’
Açıklamalar
[kendü]
Köktürkçede ‘dönüşlülük zamiri’ olarak hem ‘kentü’, hem de ‘öz’ kelimeleri
vardı.
[yoġıdı]
Sonu /ķ/ ile biten yoķ kelimesinin arkasında ünlü ile başlayan ek getirilince ötümlüleşme
olmuştur: yoķ idi > yoġıdı.
METİN 5: DEDE KORKUT KİTABI
Transkripsiyon
…
olmaġa başladı meger dirse ħan dirleridi bir bigüŋ oġlı ķızı yoġıdı śoylamış
görelüm ħanum ne śoylamış
śalķum
śalķum ŧaŋ yilleri esdüginde
śaķallu
bozaç torġay sayraduķda
śaķalı
uzun tat eri baŋladuķda
bedevi
atlar issini görüp ‘oķraduķda
aķlı
ķaralı seçen çaġda
göksi
gözel ķaba ŧaġlara gün degende
big
yigitler cılasunlar birbirine ķoyulan çaġda
alar
śabaĥ dirse ħan ķalķubanı yirinden örü ŧurup ķırķ yigidin boyına alup bayındır ħanuŋ
śoĥbetine gelüridi bayındır ħanuŋ yigitleri gelüp dirse ħanı ķarşuladılar
getürüp ķara otaġa ķondurdılar ķara kiçe altına döşediler ķara ķoyun yaĥnısından
öŋine getürdiler
Dil İncelemesi
śoyla-:
‘anlatmak, hikâye etmek, manzume söylemek’ [soy+la-]
śalķum:
‘soğuk’
bozaç:
‘boz renkte’ [boz+aç] boz: ‘boz, açık toprak rengi’
torġay:
‘çayır kuşu, toygar’
sayra-:
‘ötmek, cıvıldamak’ [-duķda: zarf-fiil] -duķ+: sıfat-fiil
baŋla-:
‘ezan okumak; yüksek sesle bağırmak’ [baŋ+la-] baŋ: ‘ezan’
issi:
‘sahibi’ [< idi+si] is [< idi]: sahip
‘oķra-:
‘(at) mırıltı şeklinde kişnemek’ [-duķda: zarf-fiil]
ķaba:
‘büyük, iri, kocaman’
teg-:
‘değmek, ulaşmak’ [-ende: zarf-fiil] -en: sıfat-fiil
cılasun:
‘kahraman, babayiğit’ +lar: çokluk
ķoyul-:
‘üzerine saldırmak, dalmak’ [ķoy-ul-] ķoy-: ‘koymak, katmak’
alar:
‘ala, alaca’
örü
ŧur-: ‘kalkmak, ayağa kalkmak’ [ör-ü ŧur-] ör-: ‘yükselmek
kiçe:
‘keçe’
yaĥnı:
(< Far.) ‘yahni, et yemeği’
Açıklamalar
[śoyla-]
Eski Tüekçede “söz” anlamına gelen “sab” şeklinden türetilmiştir: sab+la- > savla-
>> soyla-.
[issi]
Eski Türkçede “sahip” anlamına gelen “idi” kelimesindeki /d/ sesi düzenli
değişme sonusunda /y/ olunca bu kelime “iye” hâline gelmiştir: idi > iye.
Üzerine 3. kişi iyelik eki getirilince de “iyisi” olur. Daha sonra bu kelime
iyisi > iysi > issi şeklini almıştır.
[getür-]
Eski Türkçedeki şekli “kel-tür-” idi. Eski Anadolu Türkçesinde /lt/ grubundaki /l/
ünsüzü düştü ve “getür-” oldu. Bu değişmenin olduğu paralel bir örnek de şudur:
Eski Türkçe ol-tur- > Eski Anadolu Türkçesi otur-.
Ünite 7
Çağatay Türkçesi
15.
yüzyıl başlarından 20. yüzyıla kadar Orta Asya’da kullanılmıştır. Karahanlı ve
Harezm yazı dillerinin devamı olarak özellikle Timurlular (1405-1506) döneminde
gelişen Çağatay Türkçesi Ali Şir Nevâyî
döneminde klasik bir edebî dil durumuna gelmiştir.
15.
Yüzyıldan itibaren Harezm Türkçesi, yerini Çağatay Türkçesine bırakmış,
Kıpçakların diğer Türk boyları arasına karışarak tarih sahnesinden çekilmeleri
sonucu Kıpçak Türkçesi de büyük ölçüde Çağatay Türkçesi ile karışmıştır.
Çağatay terimi, Cengiz Han’ın ikinci oğlu Çağatay’dan gelmektedir.
Timur 1370 yılında Semerkant
şehrini merkez yaparak Timurlular saltanatını kurmuştur. Otuz beş yıl süren
hükümdarlığı sırasında imparatorluğun sınırlarını Doğu Türkistan’dan Anadolu’ya
kadar genişletmiştir.
Çağatay
hanlığı, Hüseyin Baykara ile
çocukları arasında süren taht kavgaları yüzünden zayıfladı ve 1507 yılında Özbek
hükümdarı Muhammet Şibanî tarafından
tarihten silindi.
Çağatayca terimi Avrupa Türkolojisinde ilk defa H. Vambery tarafından kullanılmış ve bu
terim daha sonra yaygınlık kazanmıştır.
Rus
bilim adamlarından Samoyloviç
Çağatayca terimini 15.-20. yüzyıllar Orta Asya edebi Türk dili için kullanmış
ve şu dönemlere ayırmıştır:
1.
Karahanlı Türkçesi veya Kâşgar Türkçesi (11-12. yüzyıllar)
2.
Kıpçak-Oğuz Türkçesi (13-14. yüzyıllar);
3.
Çağatayca (15-19. yüzyıllar);
4.
Özbekçe (20. yüzyıl)
F. Köprülü
Çağatayca’yı şu dönemlere ayırır:
1.
Erken devir Çağataycası (13-14. yüzyıllar);
2.
Klasik öncesi Çağatayca (15. yüzyılın ilk yarısı);
3.
Klasik Çağatayca (15. yüzyılın ikinci yarısı);
4.
Klasik Çağatayca’nın devamı (16. yüzyıl);
5.
Çöküş Devri (17-19. yüzyıllar)
A. M. Şerbak “Eski Özbek”
dilini şu dönemlere ayırmıştır:
1. İlk
Devir (10-13. yüzyıllar): Batı Türkçesi (Kıpçakça) ve Güney Türkçesi
unsurlarının alınması. Moğol istilası, bu gelişmeye son vermiştir.
2.
İkinci Devir (14-17. yüzyıllar): Suni dil. “Çağatayca” terimini sadece bu
devire ait kılmak mümkündür.
3.
Üçüncü Devir (17-18. yüzyıllar): Mahalli dil unsurlarının edebî dile girmesi
J. Eckmann, Orta
Asya edebî Türk dilini şöyle sınıflandırır:
1.
Karahanlıca veya Hakaniye Türkçesi (11-13. yüzyıllar);
2.
Harezm Türkçesi (14. yüzyıl);
3.
Çağatayca (15. yüzyıl – 20. yüzyılın başlangıcı)
J. Eckmann
Çağatayca’yı da kendi içinde üç döneme ayırır:
1.
Klasik Öncesi Devir (15. yüzyılın başlarından Nevâyî’nin 1465’te ilk divanını
tertibine kadar);
2.
Klasik Devir (1465 – 1600);
3. Klasik
Sonrası Devir (1600 – 1921).
Klasik Öncesi Dönem (15. Yüzyılın İlk
Yarısı)
Bu
dönem, Harezm Türkçesi ile Klasik Çağatay Türkçesi arasında geçiş dönemidir.
Belli
başlı temsilcileri: Sekkâkî, Lutfî,
Haydar Tilbe, Yusuf Emîrî, Seydî Ahmet
Mirzâ, Gedâyî, Atâyî, Ahmedî, Yakînî.
Sekkâkî
Doğum
yeri ve yılı bilinmemektedir. Halil
Sultan (1405-1409) ile Uluğ
Bey’in (1409-1449) saray şairi olarak Semerkant’ta yaşamış ve bu
hükümdarlara kasideler yazmıştır.
Nevâyî’nin verdiği bilgilere
göre Sekkâkî, Mâverâünnehrli olup şiirleri Semerkant’ta şöhret bulmuştur.
Divan’ının iki nüshası
vardır. Nüshalardan biri Londra Biritish Museum’da, diğeri ise Özbekistan
Fenler Akademisinde kayıtlıdır.
Şiirlerinde
aliterasyona, halk dilinden alınan deyimlere ve atasözlerine rastlanır.
Lutfi
Klasik
öncesi dönemin en önemli şairidir. Türkçe şiirdeki şöhreti daha
çoktu. 99 yıl yaşamıştır ve Herat’a bağlı Kenâr köyünde gömülüdür. Gazel,
kaside ve tuyuğ gibi nazım şekillerinde oldukça başarılı olmuştur.
Günümüze
kadar ulaşan eserleri Divanı ve Gül ü Nevrûz adlı mesnevisidir. Divanda
550 kadar şiir yer alır.
Gül ü Nevrûz
mesnevisi Celâleddin Tabib
tarafından 1333 yılında Farsça olarak yazılmıştır. Lutfi bu eseri Şîrâz emiri İskender Mirza adına Türkçeye tercüme
etmiştir.
Haydar Tilbe
Türkîgûy
(Türkçe söyleyen) lakabıyla tanınmıştır. Günümüze kadar ulaşan tek eseri,
Mahzenü’l-esrâr adlı
mesnevidir.
Yusuf
Emîrî
Şiirlerinde
Emîr ve Emîrî mahlaslarını kullanmıştır. Divan, Dehnâme ve Beng ü Çagır
adlı eserleri günümüze ulaşmıştır.
Beng ü Çagır münazara
şeklinde yazılmış bir eserdir. Eserde beng (afyon) ile çagır (şarap)
karşılaştırılmaktadır.
Seydî Ahmet Mirzâ
Timur’un torunlarından Mîrânşah’ın oğludur. Şahruh zamanında Horasan valiliği
yapmıştır.
Günümüze
ulaşan tek eseri Ta’aşşuk-nâme’dir.
Tamamı 320 beyit olan eserde 10 aşk mektubu yer alır.
Gedâyî
Dili
oldukça sadedir. Divanının günümüze ulaşan tek nüshası Paris’tedir.
Atâyî
İsmail Ata’nın
torunlarından olduğu için Atâyî mahlasını almıştır.
Divan’ı gazellerden ibaret
olup gazellerin toplam sayısı 260’tır.
Ahmedî
Çeşitli
telli sazlar arasında geçen bir atışmayı konu edinen, hacim bakımından küçük,
edebi değeri büyük olan bir mesnevisi vardır. 130 beyitlik bir mesnevidir.
Yakînî
Elimizde
bulunan tek eseri Ok Yaynıng Münazarası
adlı mensur eseridir.
Klasik Çağatay Türkçesi Dönemi (15.
Yüzyılın İkinci Yarısı)
Hüseyin Baykara
1438
yılında Herat’ta doğmuştur. Timurlular hanedanına mensuptur.
1469
yılında Horasan tahtına oturduktan sonra 1506 yılına kadar süren saltanatı
süresince Herat’ı kültür ve sanat merkezi haline getirmiştir.
Şiirlerinde
Hüseynî mahlasını kullanan Baykara, Câmî
ve Nevâyî gibi dönemin büyük şair ve
sanatçılarını sarayında bulundurmuş ve onlara itibar göstermiştir.
Nevâyî’den
sonra klasik Çağatay şiirinin en değerli ve lirik şairidir.
Divanı
ve otobiyografi tarzında kaleme aldığı küçük bir risalesi bulunmaktadır.
Ali Şir Nevâyî
9 Şubat
1441 tarihinde Herat’ta doğmuştur. Uygur Türklerindendir.
Birlikte
büyüdüğü Hüseyin Baykara’nın “Mühürdâr”ı olmuştur.
1490
yılından itibaren bütün devlet görevlerini bırakan Ali Şir Nevâyî hükümdarın
nedimi olarak kalmakla yetinmiştir. Ömrünün son yıllarını sadece sanatıyla
geçirmiş olan Ali Şir Nevâyî 3 Ocak 1501 tarihinde vefat etmiştir.
Otuza
yakın eser vermiştir.
Nevâyî’nin
şöhreti ve tesiri kendi döneminden sonra daha da artmıştır.
16.
yüzyılın başlarında Anadolu sahasında yazılmış olan ve Abuşka Lügati diye tanınan sözlüğün bir diğer adı da Lügat-i Nevaî’dir.
Eserleri
I. Divanlar (Hazâinü’l-me‘ânî)
1.
Garâibü’s-sıgar (çocukluk döneminin gariplikler)
2.
Nevâdirü’ş-şebâb (gençlik döneminin nâdireleri)
3.
Bedâyiü’l-vasat (orta yaşlılığın güzellikleri)
4.
Fevâyidü’l-kiber (yaşlılığın faydaları)
5.
Farsça Divanı
II. Hamse
1.
Hayretü’l-ebrâr
2.
Ferhâd ü Şîrîn
3.
Leylî vü Mecnûn
4.
Seb’a-i seyyâre
5.
Sedd-i İskenderî
III. Tezkireler
1. Mecâlisü’n-nefâis
2.
Nesâimü’l-mahabbe min şemâyimi’l-fütüvve
IV. Dil ve edebiyat eserleri
1.
Risâle-i muammâ
2.
Mîzânü’l-evzân
3. Muhâkemetü’l-lugateyn
V. Dinî – ahlâkî eserler
1.
Münâcât
2.
Çihil Hadis
3. Nazmü’l-cevâhir
4.
Lisânü’t-tayr
5.
Sirâcü’l-müslimîn
6.
Mahbûbü’l-kulûb
VI. Tarihle ilgili eserler
1.
Târîh-i enbiyâ ve hükemâ
2.
Târîh-i mülûk-i Acem
3.
Zübdetü’t-tevârîh
VII. Biyografik eserler
1.
Hâlât-ı Seyyid Hasan Erdeşîr
2.
Hamsetü’l-mütehayyirîn
3. Hâlât-ı
Pehlevân Muhammed
VIII. Belgeler
1.
Vakfiyye 2. Münşeât
Hâmidî
Farsçadan
çevirdiği Yusuf ve Züleyhâ mesnevisini 1469 yılında yazmış ve Hüseyin
Baykara’ya sunmuştur. Eser, 2726 beyittir.
YAZIM ÖZELLİKLERİ
Ünlülerin Yazımı
a ünlüsü
kelime başında bazen medli elifle ( آ ), bazen de medsiz elifle ( ا )
yazılmıştır. Kelime ortasında bazen elifle yazılmış, bazen de yazılmamış,
seyrek olarak da üstün işareti ile yazılmıştır. Kelime sonunda ise bazen elifle
bazen de he (ه) harfi ile yazılmıştır. e
ünlüsü kelime başında elifle (ا ) yazılmıştır. Ancak bazı
kelimelerin elif ve ye ile (ي ا)
yazılmış şekilleri de vardır. Kelime ortasında bazen elifle yazılmış, bazen de
bu ünlüyü gösteren herhangi bir işaret kullanılmamış, seyrek olarak da üstün
işareti ile yazılmıştır. Kelime sonunda ise bazen elifle bazen de he (ه) harfi
ile yazılmıştır. ı ve i ünlüleri kelime başında elif ve ye (ي ا) ile,
kelime ortasında bazen ye (ي) ile bazen de yazılmamış, bazı
metinlerde ise esre işareti ile yazılmıştır. Kelime sonunda ise daima ى ile yazılmıştır. o, ö, u, ü ünlüleri kelime
başında daima elif ve vav (او ) ile,
kelime ortasında genellikle vav (و) ile yazılmış, bazen
yazılmamış, bazen de ötre işareti kullanılmıştır.
Ünsüzlerin Yazımı
Çağatay
Türkçesi eserlerinde p ünsüzü
genellikle be (ب), ç ünsüzü genellikle cim(ج), g ünsüzü genellikle kef (ك) bazen
de keşideli kef (گ) ile yazılmıştır. Bir geniz
ünsüzü olan ñ sesi
için genellikle nun ve kef (نك )
harfleri kullanılmıştır.
SES ÖZELLİKLERİ
Ünlüler
Çağatay
Türkçesinde a, e, ı, i, o, ö, u, ü ünlüleri bulunmaktadır.
Çağataycadan
önceki dönemlerde e’li olan bazı kelimeler klasik dönem Çağataycasından
itibaren genellikle i (ى) ile
bazen de i’siz yazılmıştır: min ~
men, sin ~ sen, kiçmek ~ keçmek, ne ~ ni.
Ünlü Uyumları
Türkçedeki
ünlü uyumları, ünlülerin kalınlık incelik ve düzlük yuvarlaklık bakımından
uyumlu olması temeline dayanır.
Kalınlık İncelik Uyumu
Türkçe
kelimelerde genel olarak muhafaza edilmiştir. Kalınlık incelik uyumuna göre bir
kelimede kalın ünlüleri kalın ünlüler, ince ünlüleri de ince ünlüler takip
eder.
Örnekler:
köydürsem; körmegen; bolmagaylar
Türkçe
ekler getirildiğinde bu uyumun bozulduğu görülmektedir.
Düzlük Yuvarlaklık Uyumu
Türkçede
daha geç dönemlerde oluşmuştur. Buna göre bir kelimenin ilk hecesinde düz
ünlülerden biri (a, e, ı, i) varsa sonraki hecelerde de düz ünlüler gelmelidir:
bakganda; biglerniñ
Yine bu
uyuma göre bir kelimenin ilk hecesinde yuvarlak ünlülerden biri (o, ö, u, ü)
biri varsa sonraki hecelerde ya düz geniş (a, e) ya da yuvarlak dar (u, ü)
ünlüler gelmelidir: örtenmes; kuçuşmak
Çağatay
Türkçesinde bazı eklerin yalnızca düz şekilleri, bazı eklerin de yalnızca
yuvarlak şekilleri olduğu için düzlük yuvarlaklık uyumu sağlam değildir.
Ünlü Değişmeleri
Ünlülerde Darlaşma
a, e,
o, ö geniş ünlülerinin ı, i, u, ü dar ünlülerine dönüşmesi olayı olan ünlü
darlaşması Çağatay Türkçesi metinlerinde de görülmektedir.
e- >
i-, -e- > -i- : Bu ses olayı genellikle ilk hecede görülmektedir. Örnekler:
erkek > irkek
-a-
> -ı- : Örnekler: kalkan > kılkan
Ünlülerde Genişleme
ı, i,
u, ü dar ünlülerinin sırasıyla a, e, o, ö geniş ünlülerine dönüşmesi olayıdır.
-i-
> -e-: Örnek: kölige > kölege
Ünlülerde Düzleşme
o, ö,
u, ü yuvarlak ünlülerinin a, e, ı, i düz ünlülerine dönüşmesi olayı Çağatay
Türkçesi metinlerinde de görülmektedir.
-o-
> -a- : Örnekler: uşol > uşal; kog- > kav-
-ü-
> -e-, -ü > -e: Örnekler: süñük > süñek; töpü > tepe
-ü >
-i: yörü- > yöri-
-u-
> -ı-, -u > -ı: Örnekler: bulut > bulıt; asru
> asrı
Ünlülerde Yuvarlaklaşma
a, e,
ı, i düz ünlülerinin sırasıyla o, ö, u, ü yuvarlak ünlülerine dönüşmesi
olayıdır.
a- >
o- : Genellikle ikinci hecedeki yuvarlak u ünlüsünün etkisiyle ilk hecedeki düz
a ünlüsünün yuvarlaklaşması olayıdır. Örnekler: acun > ocun; asru > osru
e- >
ö- : Örnekler: eksül- > öksül-; esrük > ösrük
-ı-
> -u- : yavıt- > yavut-; yapşın- > yapşun-
Ünlü İncelmesi
Kalın
ünlülerin ince ünlüye dönüşmesi olayıdır.
-ı-
> -i-: yañı > yeñi; bıçıl- > biçil-
-a-
> -e-: yañı > yeñi
Ünlü Türemesi
Söyleyişi
kolaylaştırmak amacıyla iki ünsüz arasında hece oluşturabilecek şekilde bir ünlünün
türemesidir. Daha çok yabancı kökenli kelimelerde görülen bir ses olayıdır.
Örnek: hükm > hüküm
Ünlü Düşmesi
Ünlü
düşmesi olayı genellikle ikiden fazla heceli kelimelerde sonunda ünsüz olmayan orta
hece ünlüsünün düşmesi şeklinde görülmektedir. Örnekler: agızı > ağzı; boyunı
> boynı
Ünsüzler
Ünsüz Uyumları
Sözcüklerin
kök veya gövdelerinde yan yana gelen ve ötümlü / ötümsüz karşılıkları bulunan
ünsüzler arasında görülen uyuma ünsüz uyumu denir.
Çağatay
Türkçesi eserlerinde bu uyumun tam olarak bulunmaz.
+GA
yönelme hâli eki, +DIn ayrılma hâli eki, -GAlI zarf fiil eki gibi bazı ekler
ünsüz uyumunda düzensizlik gösterir. Örnekler: itmek-din, baş-dın, baş-tın, yarut-gay,
aç-kunça
Ünsüz Değişmeleri
Düzenli
olmayan ünsüz değişmeleridir.
Ünsüz Ötümlüleşmesi
(p>b,
t>d, v>f, g>k, ġ>k, ş>j, ç>c, s>z)
t->d-:
takı > dagı, ti-> di-
-k->-g-:
sakın- > sagın-
Ünsüz Ötümsüzleşmesi
Çağatay
Türkçesinin karakteristik özelliklerinden biridir.
+lIG
>+ lIḲ,
–mAz
> -mAs, otlug > otluk, bilmez > bilmes, irmez > irmes
Ünsüz Sızıcılaşması
Kapantılı
ünsüzlerin genellikle ünlü seslerin etkisiyle sızıcı ünsüzlere dönüşmesi
olayıdır. -ġ->-v-, -g->-v-: yaguk > yavuk, kigür- > kivür-, kaġun
> kavun, sogık > savuk, biregü > birev
-b->-v-,
-b>-v: çab > çav, sebmek > sivmek, tabışgan > tavışkan
-p->-f-
: toprak > tofrak, yaprak > yafrak, oprak > ofrak
-ḳ->-ḫ-:
okşa- > ohşa-, toksan > tohsan
Ünsüz Akıcılaşması
Ötümlü
kapantılı ünsüzlerin genellikle ünlü seslerin etkisiyle akıcı ünsüzlere
dönüşmesi olayıdır.
-d->-y-,
-d>-y: adak > ayak, adır-> ayır-, kadgu > kaygu
Ünsüz Genizsileşmesi
Ses
boğumlanması için gerekli hava akımının ağızdan çıkmasıyla oluşan ağızsı
ünsüzün, hava akımın burundan çıkmasıyla oluşan bir geniz ünsüzüne dönüşmesi
olayıdır.
b->m-
: bin- > min-, beñze-> miñze-, beñ >meñ
Ünsüz Düşmesi
-g>
Ø: körklüg > körklü, kulġak > kulak
-r-
> Ø: ir- > i-, birle > bile
-l-
> Ø: keltür- > kitür-, oltur- > otur-
Ünsüz Türemesi
h-
türemesi: ar- > har-, ürk- > hürk-
y-
türemesi: ırak > yırak, igne > yigne
Göçüşme
gr >
rg göçüşmesi: örgen- > örgen-
ġm >
mġ göçüşmesi: yaġmur > yamġur
İkizleşme
iki
> ikki, yeti > yitti, sekiz > sikkiz
Ünite 8
Çağatay Türkçesi II
ŞEKİL BİLGİSİ ÖZELLİKLERİ
Çekim Ekleri
Eklendikleri
sözlerin anlamını değiştirmeyen, sözlerin kök ve gövdelerine işleklik katan, onları
söz grubu ya da cümledeki diğer sözlerle ilişkiye sokan eklere çekim ekleri
denir.
İsim Çekimi
İsim
çekimi çokluk, iyelik ve hâl çekimlerinden oluşur.
Çokluk
Çağatay
Türkçesi eserlerinde isimlerin çokluk şekillerini yapmak için +lAr eki
kullanılmıştır. Örnekler: kişiler, yıllar, közler, tiller, müsülmānlar
İyelik
İyelik
ekleri, eklendikleri ismin kime ya da neye ait olduğunu ve iyenin şahsını ve
sayısını gösterir. Çağatay Türkçesi eserlerinde iyelik ekleri, ünlüyle biten
kök ve gövdelere doğrudan, ünsüzle bitenlere ise bir yardımcı ünlüyle
getirilirler. Çağatay Türkçesi eserlerinde kullanılan iyelik ekleri şunlardır:
İyelik Ekleri Teklik Çokluk
I. Kişi
+(I)m / +(U)m +(I)mIz / +(U)mUz
II.
Kişi +(I)ñ / + (U)ñ +(I)ñIz / +(U)ñUz
III.
Kişi +I; +sI +I; +sI; +lArI
Genel
Türkçede III. kişi iyelik ekleri ile hâl
ekleri arasında bulunan zamir n’si, Çağatay Türkçesinde genellikle kullanılmaz. Bu
durum Çağatay Türkçesinin en karakteristik özelliklerinden biridir.
Örnekler:
tilekim, közüm, ışkın, sözün, himmeti, közidin
Hâl
İsimlerin
söz grubu veya cümledeki diğer sözlerle olan ilişkisini göstermek amacıyla
girdikleri çekime hâl çekimi denir. Çağatay Türkçesinde dokuz hâl çekimi
vardır.
Yalın Hâl
Cümlede
öznenin bulunduğu hâldir.
İlgi Hâli
İsmin
başka bir isimle ilişkisi olduğunu gösteren ilgi hâli, isim tamlamasında
tamlayanın bulunduğu hâldir. İlgi hâli eki Çağatay Türkçesinde genel
olarak +nIñ
/ +nUñ
şeklindedir.
Kişinin,
künnüñ, okuñuznuñ, anın, āhınıñ
Yükleme Hâli
Söz
gruplarında ve cümlelerde fiilin yaptığı işten etkilenen ismin bulunduğu
hâldir. Bu hâldeki isim, cümlenin nesnesi olur.
Çağatayca
metinlerde kullanılan genel yükleme hali eki +nI’dir. Örnekler: ulusnı, yüzüñni, Gayibimni,
Kaddıñnı, başnı, köñüllerni
Yönelme Hâli
Üzerine
geldiği ismin bağlı bulunduğu fiille yönelme ve yaklaşma ilişkisini gösteren hâldir.
Çağatay Türkçesinde yönelme hâli yaygın olarak +GA / +KA ekiyle yapılır. Örnekler:
kuyaşka, közige, boynıga, kullugumga, tofrakka
Oğuz
Türkçesinin genel yönelme hâli eki olan +A eki de Çağatayca metinlerde işlek olmamakla
birlikte kullanılmaktadır: közüme, feryadıma, ikkisine
Bulunma Hâli
Bulunma
hâli, fiillerle ilişkide olan ismin bulunduğu yeri bildirir. İsimle fiil
arasında mekân ilişkisi gösteren bulunma hâli, Çağatay Türkçesinde +DA ekiyle
yapılır. Örnekler: köñülde, kişide, tüşümde, köñlide
Ayrılma Hâli
Ayrılma
hâli, fiilin gösterdiği hareketin kendisinden uzaklaştığını, ayrıldığını
gösteren ismin bulunduğu hâldir. Çağatay Türkçesinde ayrılma hâli
eki +DIn
şeklindedir. Örnekler: ündin, öydin, atlastın, mihnetdin
Eşitlik Hâli
Eşitlik
hâli, isimlerde eşitlik, benzerlik, sınırlandırma, gibilik, görelik gösteren
hâldir. Çağatay Türkçesinde eşitlik hâli +çA ekiyle yapılmaktadır. Örnekler: kılca, itçe, cāvidānça
Vasıta Hâli
Söz
gruplarında ve cümlede isimle fiil arasında vasıta ilişkisi gösteren hâldir.
Fiilin ne ile kim tarafından, ne zaman ve ne şekilde yapıldığını göstermek için
isimler vasıta çekimine girer. Bu hâlin çekimi için Eski Türkçeden beri
kullanılan ek +(I)n
+ (U)n ekidir. Örnekler: sinsizin, ansızın, terkin
Yön Hâli
Söz
gruplarında ve cümlelerde isimle fiil arasındaki yön ilişkisini göstermek için
isim yön gösterme çekimine girer ve fiilin kendi yönüne doğru yapıldığını ifade
eder. Yön
eki Çağatay Türkçesindeki +GArI ve +rA şekilleriyle kullanılmıştır. Örnekler: yokkarıdur,
taşkarı, ilgeri
Aitlik
Aitlik,
bütün Türkçede olduğu gibi Çağatay Türkçesinde de +KI eki ile karşılanır. Örnekler:
yokkarıgı, ozakı, kiçeki, kökdeki
Fiil Çekimi
Sözlük
malzemesi olarak hareketleri soyut olarak karşılayan fiillerin bir şekil, zaman
ve kişiyle ilişkilendirilerek kullanım alanına çıkmasına fiil çekimi denir.
Fiil Çekiminde Kullanılan Kişi Ekleri
I. Tipteki Kişi Ekleri
I.
tipteki kişi ekleri kişi zamiri kaynaklıdır. Çağatay Türkçesinde I. tipteki
kişi ekleri geniş zaman, öğrenilen geçmiş zaman, şimdiki zaman ve gelecek
zamanın çekimlenmesinde kullanılır.
Teklik Çokluk
min biz
sin siz
Ø -lAr
Örnekler:
bilür min, körer min, yazmay min, salmagay sin, kılıp sin
II. Tipteki Kişi Ekleri
İyelik
eki kaynaklı olan bu kişi ekleri, Çağatay Türkçesinde görülen geçmiş zaman,
kesin gelecek zaman ve şart kipinde kullanılır.
Teklik Çokluk
-m -K; -mIz
-ñ -ñIz
Ø -lAr
Örnekler:
cān birdim, bildin, bolsan, körmedük
Zamanlar
Görülen Geçmiş Zaman
Eylemin
konuşan kişinin gözü önünde gerçekleştiğini ifade eden zamandır. –DI; -DU eki
kullanılır. Örnekler: urdum, çıkardım, bildin
Öğrenilen Geçmiş Zaman
Eylemin
başkasından duyulduğu, başkasından öğrenildiği ya da sonradan farkına varıldığı
bilgisini verir. –mIş, -p turur / -pDUr / -p ve -GAn / -GAndUr / -GAn turur
ekleriyle yapılır.
-mIş
Çağatay
Türkçesinde daha az kullanılmıştır. Örnekler: bolmış, almış
-p turur / -pDUr / -p
Örnekler:
aşurup durur, yaratıptur, biriptür, töñülüp min
-GAn / -GAndUr / -GAn turur
Örnekler:
bargandur, bulgangan
Şimdiki Zaman
Eylemin,
içinde bulunulan zaman diliminde ortaya çıktığını ifade eden şimdiki zaman
çekimi için eski Türkçede geniş zaman ekleri kullanılmıştır. -AdUr /
-ydUr; -A / -y
ekleriyle yapılır. Örnekler: aylanadur, aza durur, köredür min
Gelecek Zaman
-GAy; -GA
Örnekler:
bolmagay min, tınga min, bolga sin, körmegey sin
-GU+iyelik ekleri+turur
/ -GU +iyelik ekleri+Dur
/ -GU
Kesin
gelecek zamanı ifade eden bir şekildir. Örnekler: kılmagumdur, Turmagumdur,
tapmagumızdur
Geniş Zaman
Ünsüzle
biten fiillere -Ur
ve -Ar;
ünlü ile biten fiillere -r eki ulanır. Örnekler: töker
min, tiler min, artar
Kipler
Emir Kipi
Emir
kipinde her kişi için ayrı ek bulunur.
Emir Kipi Teklik
Çokluk
I. Kişi -AyIn; -yIn; -Ay -AlIñ;
-AlIm; -AlI
II. Kişi Ø; -GIl; -GIn -(I)ñ/-(U)ñ; -(I)ñIz /-(U)ñUz; -(I)ñlAr /-(U)ñlAr
III. Kişi -sIn / -sUn; -sU; -dik -sInlAr
/ -sUnlAr; -dikler
Örnekler:
yaşurayın, bolay, bağlayın, aytkıl, körkin
Şart Kipi
-sA eki
ile çekimlenir. Örnekler: dimesem, ursam
Gereklilik Kipi
“-sA + kerek” yapısı kullanılır. Örnekler:
vefā
kirek bolsa, bilse kirek
İstek Kipi
İstek ifadesi
için özellikle -GAy
/ -GA
gelecek zaman ekinden yararlanılır.
Örnekler:
ötkey min, dige sin
Zamanların Birleşik Çekimi
Çağatay
Türkçesinde birleşik çekimler ir- / i- yardımcı fiili ile yapılır.
Hikâye
Çağatay
Türkçesinde hikâye birleşik çekimi, zaman veya kip eki almış asıl fiilden sonra
ir- /
i-
yardımcı fiiline görülen geçmiş zaman ekinin getirilmesiyle yapılır. Örnekler:
kılmış
irdi, añlap idi
Rivayet
Rivayet
birleşik çekimi, zaman veya kip eki almış asıl fiilden sonra ir- / i-
yardımcı fiiline -miş ve -ken öğrenilen geçmiş zaman eklerinin getirilmesiyle
yapılır. Örnekler: uradur irmiş, çıkmaydur irmiş
Şart
Şart
birleşik çekimi, zaman almış asıl fiilden sonra ir- / i- yardımcı fiiline şart kipi ekinin
getirilmesiyle yapılır. Örnekler: er körmediñ irse kökdeki ay
Ek Fiilin Çekimi
Eski
Türkçede er-
şeklindedir. Bu yardımcı fiil daha sonra er->
ir-> i-> Ø şeklinde ekleşmiştir. Çağatay Türkçesinde ek fiilin ir- ve i- şekillerinin bir arada kullanıldığı görülmektedir. Geniş zaman
bildirmelerinde ise ir- ve i- yanında tur- yardımcı fiili de bu
görevde kullanılmıştır.
Ek Fiilin Geniş Zaman Çekimi: irür
yapısına birinci tipteki kişi eklerinin getirilmesiyle yapılır. Örnekler: kul
irür men, irür sin
Ek-Fiilin Öğrenilen Geçmiş Zaman Çekimi:
irmiş
/ imiş ve irken / iken biçimleri kullanılmıştır. Örnekler: nā-tamām
irmiş, ölmek imiş
Ek Fiilin Görülen Geçmiş Zaman Çekimi:
irdi
ve idi biçimleri kullanılmıştır. Örnekler: kāfir idim, rāsih irdi
Ek Fiilin Şart Çekimi: irse
ve ise biçimleri kullanılmıştır. Örnekler: bülbül isem, yār isen
Ek Fiilin Sıfat Fiil Eki Alması:
Ek-fiil,
Çağatay Türkçesi metinlerinde geçmiş zaman ifadeli -GAn sıfat fiil ekini alarak işlek bir şekilde kullanılmaktadır.
Örnekler: mübtelā irkeninin, şūr igenini min, şehd igenindin
Ek Fiilin Zarf Fiil Eki Alması:
Örnekler:
uykuda irken, körmes igeç tüşte hayālıñ
Ek Fiilin Olumsuz Çekimi:
Ek
fiilin olumsuz biçimi irmes / imes sözüyle yapılmaktadır. Örnekler: Şükr kim
gāfil imes min bir dem anıñ yādıdın, Ol at irmes ni üçün andın
togar yahşı urug
Fiilimsiler
İsim Fiil Ekleri
Çağatay
Türkçesinde fiillerin hareket isimlerinin ifadesi için -mAK ve -Iş ekleri
kullanılmıştır. Özellikle -mAK eki
yaygın bir kullanım alanına sahiptir ve bu ekin +lIK ekiyle genişlemiş şekli -mAKlIK
eki aynı görevde kullanılmıştır.
-mAK: kuçmak,
öpmek, ölmekni
-mAKlIK: köymeklik,
bolmaklık
-Iş:
barışka,
bakış, kiliş
Sıfat Fiil Ekleri
Sıfat
fiil ekleri, fiillerin üzerine gelerek varlıkları zaman ve hareket ifadelerine
göre geçici olarak karşılama görevinde kullanılan sıfatlar türetir.
–Ar / -Ur / -r:
akar,
kılurdın, küler
-GAn:
kiygen,
barganım, tüşken
-GU: bargusın,
kiskü, külgü
-mAs:
tapılmas,
tükenmes
-mIş: körmiş,
kılmamış
Zarf Fiil Ekleri
Fiillere
eklenerek onların hareket hâllerini ifade eden eklerdir. Bu ekler, eklendikleri
fiilleri cümlede zarf yaparlar ya da yardımcı fiillerin önüne gelerek birleşik
fiil oluştururlar.
-A; -yU /-y:
Ünsüzle
biten fiillere -A, ünlüyle biten fiillere ise -yU ve -y ekleri getirilir: yıglayu,
kopa, korka, tiley
-ArdA / -UrdA / -rdA: Külerde,
yıgıştururda, sözleşürde
-ArgA / -UrgA / -rgA:
kılurga, yürürge
-GAç:
bargaç,
başlagaç
-GAlI:
tutuşkalı,
urgalı, kirgeli
-GAnçA:
añgança,
tutkança
-GAndA:
digende,
yasaganda, tüşkende
-GInçA/-GUnçA:
tilemegünçe,
eylegünçe
-mAy; -mAyIn: tapmay,
ivürmey, çıkmayın
-(I)p/-(U)p; -(I)bAn / -(U)bAn:
yıglap,
yıglap, aşukup, külüp
Yapım Ekleri
Kelime
kök veya gövdesine getirilerek kelimenin yeni bir anlam kazanmasını sağlayan
eklere yapım eki denir. Çağatay Türkçesinde kullanılan yapım ekleri şunlardır:
İsimden İsim Yapan Ekler
+Aç: yalañ+aç;
+AK: baş+ak;
+Ar / şAr: üç+er, altı+şar;
+Av: bir+ev, üç+ev;
+çA: bilek+çe, kasaba+ça;
+çAK: çukur+çak, bik+çek;
+çI: ayak+çı, bitik+çi;
+çUK: tagar+çuk, yarım+çuk;
+DAş: boy+daş, kökel+deş;
+dIrIK / +dUrUK:
boyun+duruk, agız+dırık;
+GA: baş+ḳa,
öz+ge;
+GInA: az+gına, esrük+kine;
+lAK: av+lak, tuz+lak;
+lIG / +lUG:
at+lıg, kaygu+lug, ot+luk, Semerkand+lık;
+lIK/+lUK: yahşı+lıḳ,
kurug+luḳ,
tirig+lik;
+mtUl: kara+mtul, kök+ümtül;
+nçI: ikki+nçi, üç+ünçi;
+rAK: az+rak, kiçig+rek;
+sI: agır+sı, artuk+sı;
+suk: tañ+suk;
+sIz: küç+siz, ruh+sız, yüz+siz,
yürek+siz.
Fiilden İsim Yapan Ekler
-A: koş-a, tol-a;
-AK: yat-ak, böl-ek;
-ç: ökün-ç, kılın-ç, tın-ç;
-çAK: avun-çak, bürün-çek;
-ÇI: tilen-çi;
-G / -(I)G / -(U)G:
açı-g, öl-üg, kuru-g;
-GA / -KA: kıs-ka, yumurt-ka;
-GAK / -KAK:
ay-gak, bat-kak, kaç-kak;
-GIç / -GUç:
tal-gıç, süz-güç, ör-güç;
-GU / -KU: yar-gu, iç-kü, al-gu
bir-gü;
-GUçI / -KUçI:
oku-guçı, sat-kuçı, kez-güçi;
-GUn / -KUn;
az-gun, çap-gun, tut-kun;
-GUR / -KUr:
toy-gur, öt-gür, tınma-gur, toyma-gur;
-K / -(U)K:
emge-k, kara-k, tüfür-ük, buyur-uk;
-l: kaba-l, soyurga-l, tüke-l,
yasa-l;
-m / -(I)m / -(U)m:
at-ım, bil-im, öl-üm;
-mA: as-ma, kavur-ma, süz-me;
-mAç: bula-maç, tut-maç;
-mAK: tokuş-mak, iç-mek;
-mAKlIK: di-meklik, bol-maklık;
-mUr: yamgur (< yag-mur);
-n /- (I)n / -(U)n:
çak-ın, büt-ün, tol-un, tüg-ün;
-sI: kavur-sı, tüt-si;
-ş / - (I)ş / -(U)ş:
bak-ış, oku-ş, ur-uş;
-t / -(I)t / -(U)t:
ög-üt, kiç-it, kuru-t;
-tU: yak-tu;
-v / -Av: bile-v, büt-ev,
yasa-v;
-vul / -avul:
çap-avul, kara-vul, yort-avul;
-z / -(U)z:
bog-uz, tük-üz, sö-z.
İsimden Fiil Yapan Ekler
+a-: aş+a-, at+a-, til+e-;
+Al-: az+al-, oñ+al-, sag+al-;
+Ar-: oñ+ar-, kök+er-, yaş+ar-;
+Ay-: körk+ey-, muñ+ay-;
+dA-: al+da-, ün+de-;
+ga-: say+ga-;
+Gar- +Kar-:
baş+kar-, kut+kar-;
+I- / +U-: aġr+ı-, bay+ı-,
berk+i-;
+K- / +(I)K- / +(U)K-:
at+ık-, bir+ik-, tar+ık-, yagı+k-;
+lA-: agır+la-, boguz+la-,
söz+le-, iye+le-;
+r-: belgü+r-, iski+r-, kaygu+r-;
+rA-: muñ+ra-, tilbe+re-;
+rgA- / +(I)rgA- / +(U)rgA-:
muñ+urġa-, az+ırga-, tañ+ırga-;
+sA-. su+sa-.
Fiilden Fiil Yapan Ekler
-Ar-: çık-ar-, kayt-ar-, kit-er-;
-DIr- / -DUr-: ak-tur-, atlan-dur-,
kil-tür-, öl-tür-;
-GAr- / -KAr-:
büt-ker-, toy-gar-;
-GUlA- / -KUlA-:
at-kula-, çap-kula-;
-GUr- / -KUr-;
az-gur-, yit-kür-;
-GUz- / -KUz-:
oltur-guz-, tir-güz-, kör-güz-;
-k- / -(I)k-;
az-ık-, kaç-ık-;
-l- / -(I)l- / -(U)l-:
biti-l-, boya-l-, kıl-ıl-, oku-l-;
-mA-: al-ma-, bol-ma-, kör-me-;
-n- / -(I)n- / -(U)n-:
tile-n-, kör-ün-, yasa-n-, çal-ın-;
-r- / -(U)r-:
aş-ur-, iç-ür-, kaç-ur-, yit-ür-;
-ş- / -(I)ş- / -(U)ş-:
bir-iş-, kör-üş-, sözle-ş-, ur-uş-;
-t-: meñze-t-, oku-t-, yalbar-t-,
yügür-t-;
-y-: ko-y-, to-y-;
-z- / -(I)z- / -(U)z-:
ak-ız-, em-iz-, öt-üz-, tam-ız-.
Yeterlik Fiili
Fiilin
karşıladığı hareketin mümkün veya muhtemel olup olmadığını ifade eden tasvir
fiiline yeterlik fiili denir. Çağatay Türkçesinde yeterlik fiilinin olumlu ve
olumsuz şekilleri al- yardımcı fiili ile yapılır. Örnekler:
nazarımdın öter baka bilmen, hiç kişi taklid kıla almadı.
SÖZ VARLIĞI
Ali Şir
Nevâyî’den itibaren tam anlamıyla bir edebî dil hâline gelen Çağatay
Türkçesinde Arapça ve Farsça unsurların yanında Moğolca alıntıların da
arttığını görüyoruz.
ÖRNEK DİL İNCELEMELERİ
Ali Şir Nevâyî, Tārīḫ-i
Enbiyā, (Külliyât, R 715b [ÇEK s. 229])
Ashāb-ı
Kehf bābıda ihtilāf köptür. Muhtasarı budur kim Yūnān mülkide Efsūs şehride
Dakyānūs atlıġ melik-i cebbār bar irmiş, kim ba‘żı dipdürler kim ulūhiyyet
da‘vāsı kılur irmiş. Ve bu Ashāb-ı Kehf ba‘żı rivāyet bile nevvābları ve
mülāzimleri irmişler. Ve müslümān ikendürler ve yaşurun Teñri ta‘ālā ‘ibādetin
kılur irmişler. Dakyānūs bu hāldın vākıf bolup alarnıñ katli fikride bolmış.
Alar bu hālni ma‘lūm kılıp ittifāk bile şehrleridin kaçıp el yolukur vehmidin
yolsız beyābānġa tüşüp bir koyçıġa uçrap koyçı daġı alarġa koşulup, koyçınıñ
iti hem koşulup Rakīm atlıġ ġārġa kirmişler.
Bābıda;
bāb: isim +ı: iyelik 3.t.k.e. +da: bulunma h.e.
Köptür;
köp: isim -tür: bildirme 3.t.k.e.
bar
irmiş; bar: isim ir-: ek fiil -miş: öğrenilen g.z 3.t.k.e.
dipdürler;
di-: fiil -pdür: öğrenilen g.z.e. -ler: 3.ç.k.e.
hālni;
hāl: isim +ni: yükleme h.e.
şehrleridin;
şehr: isim +leri: iyelik 3.ç.k.e. +din: ayrılma h.e.
Ali Şir Nevâyî, Muḥākemetü’l-luġateyn
[777a]
(23) Ve kildük (24) kuşka ki anda mukarrer ve meşhūr ilbesün ördektür ve Sart
ol ilbesünni hod bilmes. Tagı Türk
ördekniñ
irkekin (25) sona ve tişisin borçın dir ve Sart muña hem at koymaydur ve ner ü
māde ikkelesin murgābī dir. Ve
ördekniñ
envā‘ı (26) bilür kuşçılar kaşıda meselā; çörke ve irke, soksur ve alma baş ve
çakır kanat ve timür kanat ve ala luġa ve
ala
pöke ve baġçal ve bu (27) yosunluk dirler ki yitmiş nev‘ bolur kim Sart barısın
murġābī ok dir. Ve eger biridin mütemeyyiz kılsa, Türkçe at bile ok aytur.
Kildük;
kil-: fiil -dü: görülen g.z.e. -k: 1.ç.k.e.
Koymaydur;
ko-: fiil -y-: ffye -maydur: olumsuz öğrenilen g.z.e.
Bilür; bil-:
fiil -ür: sfe
Dirler;
di-: fiil -r: geniş z.e.
ler:
3.ç.k.e.
Çağatay Türkçesi Sözlüğü
A
Ala
luġa: Bir tür ördek
Ala
pöke: Bir tür cinsi
Alay:
Öyle
All:
Ön, önde
Alma
baş: Bir tür ördek
Andaġ:
Öyle
Ashāb-ı
kehf: Mağara dostları
Āsīb:
Bela, afet
Aylan-:
Dönmek
Azak:
Ayak
B
Baġçal:
Bir ördek türü
Barça:
Bütün, hepsi
Barı:
Hepsi, bütün
Baṣīr:
Görüp, anlayan
Başḳar-:
Yol göstermek
Belī:
Evet
Beyābān:
Çöl
Bī-dād:
Zulüm, işkence, zalim
Biti-:
Yazmak
Borçın:
Dişi ördek
Bögrek:
Böbrek
Burun:
Önce, önceki, ilk
Bütev:
Bütün, hepsi
C-Ç
Cebbār:
Zalim, zorba
Çapavul:
Çapul, yağma
Çörke:
Bir ördek türü
D
Deryuze:
Dilenme
E
Eḏgülük:
İyilik
Endāze:
Ölçek, tahmin, derece
Esrük:
Sarhoş
Evḳat:
Vakitler
G-Ğ
Ġanî:
Zengin
Ġār:
Mağara
Gedā:
Dilenci, yoksul
H
Ḫalāṣ:
Kurtuluş
Ḥāliyā:
Şimdi
Ḫārā-Ken:
Taş kazıcı
Ḫvār:
Hor, aşağı
Hergiz:
Asla
Ḫırāş:
Tırmalayan
Ḫil‘At:
Elbise
Ḫod:
Kendi
I-İ
Irga-:
Sallamak, kımıldatmak
‘ibāret:
Söyleyiş
İḥtirāz:
Korkma, sakınma
İkkele:
Her ikisi
İlbesün:
Bir ördek türü
İley:
Ön, ön taraf
İmtināǿ:
Atı geriye döndürme
İrke:
Bir ördek türü
İtelgü:
Çakır doğan
K
Ḳadd:
Boy
Ḳaçan:
Her ne zaman
Ḳaravul:
Karakol; bekçi
Ḳaş: Ön,
huzurt-
Ḳaṭre: Damla
Ḳayġur-:
Üzül-, endişelen-
Kenīzek:
Küçük cariye; köleniz
Keyin:
Arka, sonra
Ḳıyış-:
Meylet-
Ḳoşa:
Çift
Ḳoşul-:
Katılmak, ilişmek
Ḳoyçı:
Çoban
Kökeldeş:
Süt kardeş
Köp:
Çok
Körkey-:
Güzelleşmek
Körkli:
Güzel
Közgü:
Ayna
Ḳuç-:
Kucaklamak
Kurla:
Defa, kere
Ḳuyaş:
Güneş
L
La‘l:
Kırmızı ve değerli bir taşı; dudak
Lūbyā:
Fasulye
M
Māde:
Dişi
Mev‘iẓe-āmiz:
Öğüt içeren
Miñizlig:
Gibi, benzer
Muḳarrer:
Sağlam, şüphesiz.
Muñ:
Sıkıntı
Muñay-:
Bunalmak, sıkılmak
Mundaḳ: Böyle
Murġābī:
Su kuşu; ördek, kaz
Mütekellim:
Söyleyen
N
Ner:
Erkek
Nevbet:
Sıra, nöbet
Nevvāb:
Vekil, yardımcı
Nime:
Şey, nesne
O-Ö
Oḫşa-:
Benzemek
Ok:
Tam, kesin, kesin olarak
Ot:
Ateş
Ösrü-:
Sarhoş olmak
Öt-:
Geçmek
Öy: Ev
R
Raḳam-zed:
Yazılmış, söylenen
S
Saġın-:
Düşün-
Sanç-:
Batır-
Sarı:
Taraf, yön, cihet
Sart:
Fars, iranlı
Saru:
Yön, taraf
Ser-gerdān:
Şaşkın, sersem, perişan
Soksur:
Bir ördek türü
Sona:
Erkek ördek
Soyurġal:
Hediye
Şāpūr:
Bir sasani hükümdarı
Süñü:
Süngü
T
Taġı:
Dahi, dahası, ve
Tañ:
Sabah vakti
Tañ: Tuhaf,
acayip
Tap-:
Bulmak
Ṭap-:
Bul-
Tart-Çekmek
Tevaḳḳuǿ:
Umma, isteme
Tīġ:
Kılıç
Tigrü:
Kadar
Tilbe:
Deli
Tīşe:
Balta, nacak, keser
Toḳ-:
Çarp-, vur-
Ṭurfe:
Tuhaf, acayip
Tümen:
On bin
Tün:
Gece
U-Ü
Uçra-:
Karşılaşmak, rastlamak
Ulūhiyyet:
İlahlık, tanrılık
Üküş:
Çok
Y
Yaġı:
Düşman
Yalañaç:
Yalın, çıplak
Yapuḳ:
Kapalı, örtülü
Yaruḳ:
Aydınlık, ışık
Yasa-:
Yapmak, düzenlemek; süslemek
Yaşur-:
Gizlemek
Yaşurun:
Gizlice
Yıġaç:
ağaç; Bir uzunluk ölçüsü
Yıġıl-:
Toplanmak
Yoluḳ-:
Karşılaş-
Yoluḳ-:
Karşılaşmak, buluşmak
Yortavul:
Akıncı
Yosunluḳ: Gibi
Ünite 9
Kıpçak Türkçesinin
Oluşumu ve Ses Bilgisi
Kıpçaklar,
Bizans ve Latin kaynaklarında Kuman,
tarihî Rus kaynaklarında Polovets,
Macarlar tarafından Kun olarak adlandırılmışlardır.
Kıpçak
adlandırmasına ilk olarak 759 yılında dikilmiş olan Bayan Çor yazıtında rastlanır. 9.
yüzyılda Kimek birliği içinde olan ve muhtemelen 10. yüzyılın ilk yarısında
batıya kayan Kıpçaklara daha birçok boyun katıldığı muhakkaktır
11.
yüzyıl başlarında Yayık boylarında yaşayan Kıpçaklar 1030 yılı civarında İdil’i
geçerek Uzları batıya ittiler ve Rus knezlikleriyle komşu oldular. Rus
kaynakları ilk defa 1055 yılında Kıpçaklardan bahseder
1080’lerde
Kıpçak hâkimiyeti, “Balkaş gölü-Talas havalisinden Tuna ağzına kadar”
yayılmıştı; ağırlık merkezi Don-Dinyester boylarıydı
Ruslarla
çatışmaları İgor Destanının konusu oldu.
On
binlerce Kıpçak askeri 12. Yüzyılda, Selçuklu Oğuzlarına karşı Gürcüleri
korudular.
1241
yılından sonra Altın Ordu Hanlığının asıl kitlesini oluşturdular. Batu Han’ın
askeri seferleri sırasında bir kısım Kıpçak, Mısır’a giderek Eyyubilere paralı
asker oldular. 1250 yılında Mısır’da Memluk devletini kurdular. Mısır’daki
Araplara Türkçe öğretmek için bu dönemde çok sayıda eser yazıldı. Mısır’da
yazılan bu eserler Kıpçak Türkçesi veya Memluk Kıpçak Türkçesi olarak kayda
geçmiştir.
Kıpçak Türkçesi
Mısır’da
yazılan eserler Harezm Türkçesi’ne çok benzer. Bu dönemdeki eserlerin dili
Karahanlı Türkçesi ile Çağatay Türkçesi arasında geçiş evresini işaret eder. Bu
eserler arasında sadece Et-Tuhfetü’z-Zekiyye yazarı, doğrudan doğruya Kıpçak dilini esas
aldığını belirtmiştir.
Kıpçakların
yaşadığı bölgelerde verilen eserler iki başlık altında toplanır: 1) Sözlük ve
gramerler 2) Edebiyat, din, askerlik, baytarlık vb. alanlarındaki metinler. 15.
ve 17. yüzyıllarda Ermeni harfleriyle yazılmış olan eserler ise Ermeni harfli
Kıpçakça metinler başlığı altında toplanır.
Sözlük ve Gramerler
Kodeks Kumanikus
İlk
satırlarında 1303 tarihi yazılı olan ve 1362 yılında Petrarca tarafından Venedik Cumhuriyetine hediye edilen eserin
günümüze ulaşan tek nüshası, İtalya’da Venedik Saint Marcus Kütüphanesindedir.
Latince olan Kodeks Kumanikus’un anlamı Kıpçak Kitabıdır.
Kodeks Kumanikus, Karadenizin kuzeyindeki Kıpçak Türklerinden İtalyanlar ve
Almanlar tarafından derlenmiş malzemelerden oluşan iki defterin
birleştirilmesiyle oluşmuş bir eserdir.
Kodeks
Kumanikus’un 55 yapraktan oluşan ve İtalyanlar tarafından hazırlanan birinci defteri
iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde kısa bir Latince girişten sonra
sırayla Latin, Fars ve Kıpçak dilleri üzerine üç paralel sütun halinde tertip
edilmiş sözlükler yer almaktadır. Burada fiiller, isimler, sıfatlar, zamirler
ve zarflar ele alınmıştır. Bu bölüm yaklaşık 1560 Türkçe kelimeyi içermektedir.
İkinci
bölümde eşya adları, ticaretle ilgili sözler, kıymetli taşların adları, kültür
ve sosyal hayatla ilgili sözler, meslek adları vb. konularla ilgili sözlerden
gruplar oluşturulmuştur. Bu bölümdeki sözlerin toplam sayısı 1120’dir.
27
yapraktan oluşan ve Almanlar tarafından hazırlanan ikinci defter Gotik
harfleriyle yazılmıştır. Bu defter Kıpçakça-Almanca, Kıpçakça-Latince olan iki
karışık sözlük listesi ve bazı metinlerden oluşur. Hristiyan dinî metinleri,
Latince-Kıpçak Türkçesiyle yazılmış parçalar ve her satırın üzerine Latincesi
yazılmış Kıpçak Türkçesi metinleri bulunmaktadır. Kitaba 47 adet bilmece de
alınmıştır.
Kitabü’l-İdrak li-Lisani’l-Etrak
1312’de
Kahire’de tamamlanmış olan kitabın yazarı Endülüslü
Ebu Hayyan’dır. Araplara Türkçe öğretmek amacıyla yazılmıştır. Eser,
sözlük, dil bilgisi ve cümle bilgisi olmak üzere üç bölümde düzenlenmiştir.
Eserin
günümüze ulaşan üç nüshası bulunmaktadır. Bunlar; İstanbul Beyazıt Devlet
Kütüphanesi, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi Arapça Yazmalar Bölümü ve Kahire’de
Dârü’l-Kütüb Kütüphanesinde bulunmaktadır
Kitab-ı Mecmu-ı Tercüman-ı Türkî ve Acemî ve Mugalî
1343
veya 1345 yılında Halil bin Muhammed
el-Konevî adlı Konyalı bir Türk tarafından yazılmış veya istinsah edilmiş
olan eser bir sözlük ve dil bilgisidir. 63 yaprağı Arapça-Türkçe sözlük
ve dil bilgisi, 13 yaprağı Moğolca-Farsça sözlük olan eserin günümüze ulaşan
tek nüshası Holanda’da Leiden Akademi Kütüphanesi’ndedir.
Et-Tuhfetü’z-Zekiyye fi’l-Lügati’t-Türkiyye
Sözlük
olan eserin tek nüshası İstanbul Beyazıt Devlet Kütüphanesi Veliyüddin Efendi Bölümündedir.
Eserde bazen Türkmen ve Kıpçak diyalektleri arasındaki farklılıklar
da gösterilmektedir. Kıpçak sözlük ve gramerleri arasında gerçek
Kıpçak
dil özelliklerini en iyi yansıtan kitaptır
Kitabu Bülgatü’l-Müştak fî Lugati’t-Türk ve’l-Kıfçak
Cemâleddin
Ebū Muhammed Abdullah et-Türkî tarafından 14. yüzyıl ya da 15. yüzyılın
başlarında yazıldığı tahmin edilen Arapça-Türkçe bir sözlüktür. Tek
nüshası Paris’te Biblioteque Nationale Türkçe Yazma Bölümündedir.
Eser, normal
satırlar olarak değil, ikinci yapraktan itibaren zikzaklı baklava dilimi
biçiminde yazılmıştır.
El-Kavanînü’l-Külliyye li-Zabti’l-Lügati’t-Türkiyye
Arapça
yazılmış Türkçe dil bilgisidir. Sözlük bölümü yoktur. Bilinen
tek nüshası 85 yapraktır. Bu nüsha Süleymaniye Kütüphanesindedir. Eser sadece
gramerden ibarettir.
Ed-Dürretü’l-Mudiyye fi’l-Lügati’t-Türkiyye
Araplara
Türkçeyi öğretmek amacıyla yazılmış sözlük ve bir konuşma kılavuzu özelliği
taşımaktadır. Tek nüshası İtalya’da Floransa şehrindeki Medicea
Bibliotheca Laurenziana bulunmaktadır. Eser 24 bölüme ayrılmıştır.
21.
fasıl “Türkçe sayılar”, 22. Fasıl “Türk erkek adları”, 23. fasıl “Türk kadın
adları”dır.
Edebiyat, Din, Askerlik,
Baytarlık Alanlarındaki Eserler
Kitab Gülistan bi’t-Türk
Sadi’nin 1258 yılında yazdığı Gülistan adlı eserinin bilinen en eski
tarihli Türkçe tercümesidir. Tercümeden çok adaptasyon karakterinde olan
eserin yazarı Seyf-i Sarayî hakkında
bilinenler oldukça sınırlıdır. Eseri Mısır’da hacipler hacibi Emir Bathâs adına
tercüme etmiştir. Serbest çeviri özelliği taşıyan eser Kıpçak Türkçesinin
bilinen tek edebi eseridir. Eserin sonunda Seyf-i Sarayî’nin kendi şiir ve
nazireleri de vardır. Seyf-i Sarayî’nin elinden çıkan nüsha günümüze ulaşan tek
nüshadır ve Hollanda’da Leiden İlimler Akademisi Kütüphanesindedir.
İrşadü’l-Müluk ve’s-Selatîn
İskenderiye’de
aynı adlı eserden 1287 yılında yapılan satır altı bir tercümedir.
498
yapraktan oluşan eldeki tek nüshanın müstensihi Berke Fakih’tir. Her sayfasında sekizi Arapça, sekizi Türkçe on
altı satır bulunmaktadır.
Eserde Hanefi
mezhebinin fıkıh görüşleri ele alınmıştır.
Kitab fi’l-Fıkh bi-Lisani’t-Türkî
1421
tarihinden daha önce yazılmıştır.
Çeşitli
fıkıh kitaplarından derlenen fetvaları içeren kitabın 429 yapraktan oluşan tek
nüshası İstanbul Millet Kütübhanesi Feyzullah Efendi bölümündedir.
Kitab-ı Mukaddime-i Ebu’l-Leysi’s-Semerkandî
Ebu’l-Leysi’s-Semerkandî’nin
fıkıhla ilgi Arapça eserinin satır altı tercümesidir. Esenbay b. Sudun
tarafından istinsah edilmiştir. 47 yapraktan oluşan eser İstanbul Süleymaniye
Kütüphanesi Ayasoyfa bölümünde kayıtlıdır.
Münyetü’l-Guzat
Askerlikle
ilgilidir. Gazi Altunboga adına 1446/1447 tarihinde istinsah edilmiştir. 115
yapraklık günümüze ulaşan tek nüshası Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi III.
Ahmed bölümündedir.
Kitab fî İlmi’n-Nüşşab
Okçulukla
ilgili bir eserdir. İstanbul Beyazıt Devlet Kütüphanesi Veliyüddin
Efendi
Bölümündeki nüshada Kıpçakça unsurlar, Paris Bibliotheque Nationale’deki
nüshada Oğuzca unsurlar ağırlıktadır.
Kitabu’l-Hayl
Atçılık
ve veterinerlikle ilgilidir. İstanbul Beyazıt Devlet Kütüphanesi Veliyüddin
Efendi Bölümündeki nüshada Kıpçakça unsurlar ağır basar. İkinci nüsha da
harekeli olup Oğuzca unsurlar ağır basmaktadır. Bu nüsha, Paris Bibliotheque
Nationale’dedir.
Baytaratu’l-Vazıh
Tolu
Beg adına 14. yüzyılın sonunda tercüme edildiği sanılan eser at ve
veterinerlikle ilgilidir. Birinci nüsha 69 yaprak olup İstanbul Topkapı Sarayı
Revan
Köşkü Kütüphanesinde kayıtlıdır. İkinci nüsha Paris Bibliotheque
Nationale’dedir.
Kitab fi’l-Fıkıh
Arapça
bir fıkıh kitabından satır altı tercümedir. 266 yaprak olan nüsha Süleymaniye
Kütüphanesi Ayasoyfa bölümünde kayıtlıdır.
Ermeni Harfli Kıpçakça Metinler
11.
yüzyıldan itibaren Deşt-i Kıpçak’ta birlikte yaşayan Kıpçak Türkleri ile Ermeniler
yakın ilişkiler kurmuşlardır. 16-17. yüzyıllar arasında Ermeni harfleriyle Kıpçakça
yazılmış olan metinlerin ortaya çıkmıştır. 100’den fazla metin, günümüze
ulaşmıştır. Vakayiname, hukuki metin, sözlük, gramer kitabı, edebi metin,
dini metin ve özellikleri taşıyan bu eserler Ermenistan, Ukrayna, Rusya,
Avusturya, İtalya, Polonya ve Fransa’da bulunan çeşitli müze ve kütüphanelerde
korunmaktadır.
YAZIM ÖZELLİKLERİ
Ünlülerin Yazımı
Kıpçak
sahası metinlerinde ünlülerin yazımı genel olarak şu şekildedir. a ünlüsü Arap grafiğiyle yazılmış eserlerde elif hemze (أ) veya üstün işareti ( َ ) ile,
bazılarında başta iki elif (اا ) veya
medli elif (اْ);
Latin grafiğiyle yazılmış eser olan Kodeks Kumanikus’ta a harfi ile; e ünlüsü Arap grafiğiyle yazılmış eserlerde elif (ا) veya üstün işareti ( َ)
ile; Kodeks Kumanikus’ta e, a, ä, ea veya sağ üst köşesi çengelli a ile; a
ve e ünlülerinin Arap grafiğiyle yazılmış eserlerde söz sonunda
nadiren he (ه) harfi ile yazıldığı
görülür. ı ünlüsü Arap grafiğiyle
yazılmış eserlerde başta elif (ا) veya elif ve ye (ا ې ) ile, ortada ye (ې) veya esre ( ِ
) işareti ile, Kodeks Kumanikus’ta i ve e ile; i ünlüsü
Arap grafiğiyle yazılmış eserlerde başta elif
(ا) veya elif ve ye (ا ې ) ile,
ortada ye (ې) veya esre ( ِ)
işareti ile, Kodeks Kumanikus’ta i ile; o ve ö ünlüleri
Arap grafiğiyle yazılmış eserlerde başta elif
(ا) veya elif ve vav (او ) ile,
ortada vav (و) veya ötre ( ُ)
işareti ile, Kodeks Kumanikus’ta ó ile; u ve ü ünlüleri Arap grafiğiyle
yazılmış eserlerde başta elif (ا) veya elif ve vav (او ) ile,
ortada vav (و) veya ötre ( ُ)
işareti ile, Kodeks Kumanikus’ta ó, ø, v, ou,w harfleriyle işaretlenir.
Ünsüzlerin Yazımı
Arap
grafiğiyle yazılmış Kıpçak sahası eserlerinde, Türkçe b ve p gibi iki farklı
ses için be (ب) harfinin, k ve g gibi farklı ses için kef
(ك)
harfinin kullanılması veya s sesi için iki farklı harf sin (س) ve
sad (ص)’ın, t
sesi için te (ت) ve tı (ط)’nın ve
z sesi ze (ز), zel (ذ), dat
(ض) ve zı
( ظ) gibi
farklı harflerinin kullanılması gibi yazım özellikleri Türkçe kökenli
sözlerdeki ünsüzlerin yazımında belirli bir ölçütün oluşamamasına sebep
olmuştur. Kodeks Kumanikus’ta b ve p sesleri, k ve g sesleri, c ve ç sesleri
ayrı harflerle yazılmıştır. Bu, Arap grafiğiyle Kıpçak sahasında yazılan
eserlerdeki bazı ünsüzlerin belirlenmesinde yararlı olmaktadır.
SES BİLGİSİ ÖZELLİKLERİ
Ünlüler
Ünlü Uyumları
Kalınlık Uyumu ve İncelik Uyumu
Kıpçak
sahası metinlerindeki Türkçe sözlerde ve sözlerle ekler arasında da bazı
istisnalar dışında vardır. Örnekler: olturmaḳ,
yaldırım, almaġaylar
İncelik
uyumu; Örnekler: tigresindeki, kökürmek, kelmegil
Düzlük Uyumu ve Yuvarlaklık Uyumu
Kıpçak
sahası eserlerde tam anlamıyla düzlük uyumu ile yuvarlaklık uyumunun hâkim olduğunu
söylemek mümkün değildir.
Ünlü Değişmeleri
Ünlülerde Darlaşma
“a, e,
o, ö” geniş ünlülerin sırasıyla “ı, i, u, ü” dar ünlülerine dönüşmesi Kıpçak
sahası metinlerinde de görülmektedir.
-e->-i-
: beze- > bize-, teş- > tiş-
-a->-ı-
: yaldırım > yıldırım
Ünlülerde Genişleme
ı, i, u, ü dar ünlülerinin sırasıyla a, e, o, ö
geniş ünlülerine dönüşmesi olayıdır.
-ı-
> -a-, -ı > -a: yalıñ > yalan
aşağı
> aşaġa
sarımsaḳ > saramsaḳ
Ünlülerde Düzleşme
Dudaklar
yuvarlakken oluşan o, ö, u, ü ünlülerinin sırasıyla dudaklar düz iken
boğumlanan “a, e, ı, i” düz ünlülerine dönüşmesi Kıpçak sahası metinlerinde de
görülmektedir.
-u-
> -a- : yoġun- > yoġan-
-ü >
-e, -ü- > -e- : törü > töre; süñük > süñek
-ü >
-i: çürü- > çüri-
-u-
> -ı-: arḳun > arḳın
Ünlülerde Yuvarlaklaşma
a, e,
ı, i düz ünlülerinin sırasıyla o, ö, u, ü yuvarlak ünlülerine dönüşmesi
olayıdır.
a- >
o-: āmaç > omaç
e- >
ö-: ev > öy
-ı-
> -u-: yabız > yawuz
-i-
>-ü-: kirpik > kirpük
Ünlü İncelmesi
Kalın
ünlülerin ince ünlüye dönüşmesi olayıdır.
-ı->-i-:
bıç-> biç-; ısın->isin-; çız- > çiz-
-a->-e-:
yaşıl > yeşil; çayna- > çeyne-
Ünlü Kalınlaşması
İnce
ünlülerin kalın ünlüye dönüşmesi olayıdır.
-e-
> -a-: teñri > tañrı
Ünlü Türemesi
Sözlerin
söyleyiş kolaylığıyla ilgili olarak iki ünsüz arasında hece oluşturabilecek
şekilde bir ünlünün türemesidir: arslan > arsalan
Ünlü Düşmesi
Ses
düşmesi olayı, genellikle, ses ve hece yapısı V-KVK veya KV-KVK iken; ses
yapısı V, VK olan veya yardımcı ses aracılığıyla ulanan K olan bir ek alan ve
bunun sonucunda hece yapısı V-KV-KV veya KV-KV-KVK’e dönüşen sözlerin açık orta
hecelerinde bulunun dar yuvarlak (u/ü) veya dar düz (ı/i) ünlülerinin
düşmesiyle ortaya çıkar:
aġız
> aġzı
ayıt->
ayt-
ḳarın
> ḳarnı
yuġur-
> yuġrul-
Ünsüzler
Ünsüz Uyumları
Genellikle
ilerleyici benzeşme şeklinde ortaya çıkan bu ses olayı, daha çok, sözler
ile ekler arasında görülür.
Kıpçak
sahası eserlerinde genellikle bu uyum görülür: aç-ḳuç; ḳur-daş
+çA,
+çAK, +çI, +çUK, çUKAZ gibi sürekli tonsuz ünsüzle başlayan isimden isim yapma
ekleri tonlu ünsüzle sonlanan sözlere eklendiğinde uyum dışında kalır: ḳul-çuḳaz; yay-çuḳaz
-Kur-
fiilden fiil yapma eki, +GA yönelme hali eki,
+DA
bulunma hali eki, -DI görülen geçmiş zaman eki, -GAy gelecek zaman eki, -GIl
emir eki, -GAn sıfat eki ve -GAndAn ve -GAndA zarf fiil ekleri gibi ekler ünsüz
uyumunda düzensizlik gösterir. Örnekler: at-ġanda; uruş-ġanda; ḳoş-ḳay; sürüt-gey;
kaç-ġıl; çap-dı-lar
Ünsüz Değişmeleri
Düzenli
olmayan ünsüz değişmeleridir.
Ünsüz Ötümlüleşmesi
Boğumlanmaları
sırasında ses telleri titreşmeyen ötümsüz ünsüzlerin ses telleri titreşerek
oluşan ve karşılıkları olan ötümlü ünsüzlere (p>b, t>d, v>f, g>k, ġ>ḳ, ş>j, ç>c,
s>z)
dönüşmesi olayıdır.
-t->-d-: ti-> di-; tamar >
damar; tüş- > düş-
-ḳ->-ġ-: aḳar >
aġar; saḳış >
sağış
Ünsüz Ötümsüzleşmesi
-z
>-s: bulunmaz > bulunmas; köküz > köküs
d->t-:
düşmen > tuşman
Ünsüz Dudaksılaşması
-ñ-
> -m: köñlek > kömlek
Ünsüz Sızıcılaşması
-ġ>-v/-w,
-ġ->-v-/-w-;-g>-v/-w, -g->-v-/-w-: ḳoġ->ḳov- / ḳow-; kigür->
kevür-; tügme > tüvme; baġ >bav; saġlık
> savluḫ
b->-v,
-b->-w-, -b>-w: eb > iw; seb-> sew-; yubḳa >
yuwḳa; sub>
suw; bar > var
-b->-f-
: sub > suf; tabar > tafar
ḳ->ḫ-, -ḳ->-ḫ-, -ḳ>-ḫ : ḳatun
> ḫatun; ḳan >
ḫan; aḳça >
aḫça
ç-
>ş-, -ç- > -ş-: keçi > keşi; çardaḳ>
şardaḳ;
bıçaḳ > bışaḳ
Ünsüz Akıcılaşması
-d->-y-,
-d>-y: adaḳ > ayaḳ; adır->
ayır-
-g->-y-,
-g>-y: tegin > deyin; tegiş- > deyiş-
Ünsüz Genizsileşmesi
b->m-
: bin- > min-; beñze-> meñze-
Ünsüz Ağızsılaşması
-ñ->-ġ-:
saña > saġa; teñri> taġrı
Ünsüz Düşmesi
-ġ/-g>Ø:
kiçig > kiçi; ḳuruġ > ḳuru
-ġ-/-g->Ø:
işgek > işek; ḳazġan > ḳazan
b- >
Ø: bol- > ol-
-r-
> Ø: ir- > i-
h- >
Ø: heç > eç
y- >
Ø: yamġır > amġur
-f-
> Ø: sufsa- > susa-
-l-
> Ø: keltür- > ketür-
Ünsüz Türemesi
h-
türemesi: ayva > hayva
v-
türemesi: ur- > vur-
y-
türemesi: eki > yekki
t-, -t-
türemesi: asru > astru
Göçüşme
lġ>ġl
göçüşmesi: ḳarlıġaç > ḳarılġaç
ḳr >
rḳ
göçüşmesi: aḳrun > arḳın
ġl >
lġ göçüşmesi: baġla- > balġa-
ġm >
mġ göçüşmesi: yaġmur > yamġur
ks >
sk göçüşmesi: öksür- > öskür-
İkizleşme
Örnekler:
iki > ikki; ṣaṭın-
> ṣaṭṭın-
METİNLER
Gülistan
Tercümesi (116b)
1 ḥikāyet
şeyḫ saǾdî
aytur yādımda bar kim yigit(2)lik eyyāmında bir kim-irse bilen dostluḳum ol
(3) ġāyetde idi kim niçük kim ikki bādām maġzı bir yirde (4) bolsa suḥbetimiz
anıñ bigin idi nā-gah ortamızda (5) ittifāḳ-ı
ġaybet tüşti bir
müddetden
sonra kildi (6) olturup Ǿitāb ḳılmaġa başladı kim niçün
sen (7) maña bir ḳaṣıd ıya
birmediñ ayttım ḥayfım kildi (8) cemāliñ bilen ḳāṣıd közi
müşerref bolġay daġı men maḥrum (9) şiǾr cehānda
kimdür ol cānā bu Ǿışḳıñ otına küymes (10) viṣāliñ
körmege bir dem meni hicrin tutar ḳoymas
(11) kilür ḥayfım naẓar ḳılsa
yüzüne her ki toyġunça (12) yana aytur men ol yüzge niçe baḳsa kişi
toymas (13) ḥikāyet şeyḫ saǾdî
aytur bir dānişmendni kördüm.
Münyetü’l-Guzāt (115b)
1 bu
bāb sıpḳun urmaḳlıḳ
Ǿilminde beyān ḳılur (2) sıpḳun birle
urmaḳlıḳnıñ
Ǿilmi ol turur kim (3) sıpḳunı ortasındın tutġay
artḳarı maḳlūb (4)
andın soñra üç ḳurla titretgey üç atlam (5)
ilgerü basġay taḳı ol ḳaṣd ḳılġan
(6) yirni igrirek turup mecmūǾı ḳuvveti
birle ġarîmi (7) üzere atġay cehd ḳılıp
ura körgey
Ünite 10
Kıpçak Türkçesi Şekil
Bilgisi
ŞEKİL BİLGİSİ ÖZELLİKLERİ
Çekim Ekleri
Sözlerin
anlamını etkilemeyip, onların diğer sözlerle bir şekilde ilişkisini kurup söz
grubunda veya cümlede görev almasını sağlayan eklere çekim ekleri denir.
İsim Çekimi
Çokluk
+lAr eki kullanılır:
oḳlarını alıp barmaḳlarıñge
soḳıp burunġı kibi atġıl
Ünlü
ile biten zamirlere, zamir “n”si olmaksızın ulanabilmektedir: bularġa birer alṭın
bir
İyelik
İyelik
Ekleri Teklik Çokluk
I.
Kişi +(I)m + (I)mIz / +(U)mUz
II.
Kişi +(I)ñ +(I)ñIz / +(U)ñUz
III.
Kişi +I /+U; +sI/+sU +I /+U; +sI/+sU
Örnekler:
menim kullarum / ümmetim
/
atam / anam
Hal
Yalın Hal
İsmin cümlede
özne olarak görev yaptığı haldir.
İlgi Hali
İsim
tamlamasında tamlayanın bulunduğu haldir.
Ünsüzle
sonlanan zamirlere +Iñ eki, ünlüyle sonlanan zamirlere veya isimlere +nIñ / +
nUñ eki
ulanır: bir fakir kilip bularnıñ
müşkilin hall itip ayttı
İlgi
halinin eki, men ve biz kişi zamirlerine eklendiğinde +im şeklini almaktadır.
Yükleme Hali
Cümlede,
geçişli fiil olan yüklemden etkilenen ismin bulunduğu haldir.
Genel
yükleme hali eki +nI’dir: Özümni
fillerge urġay men
İyelik
üçüncü kişi ekini almış isimlerin yükleme haline sokulmasında genellikle +n eki
kullanılır: bir oġlın
Yönelme Hali
Öncelikli
olarak ismin bağlı bulunduğu yüklemin yönünü gösteren haldir.
Genel
yönelme hali eki +GA’dir. Yavuzġa eygülükni ḳılmaḳlıḳ eyledür
İyelik
eki almış isimlerin yönelme hali +A eki ile belirtilir: illerin baġlap sulṭān ḫıdmatına
kitürdiler
Bulunma Hali
Yüklemin
ifade ettiği hareketin mekânını gösteren haldir. Bu halin eki +dA’dır:
avrat ḳumāşın kiyip ivde oturuñ
Ayrılma Hali
Bağlı
bulunduğu yüklemi mekân veya zarf olarak tamamlayan ismin bulunduğu haldir. Eki
+dAn’dır.
bu sözni vezirden sulṭān
nedîmleri işitip
Ayrılma
hali ekinin +dIn
şekli de Kıpçak sahası metinlerinde görülür: ḳuldın
ni ḫata kördi
Eşitlik Hali
Bu
halin eki +çA’dır.
bu yanı kilmege köñlündeki murādınça
‘izzet tapḳay
Vasıta Hali
Genellikle
ismlerin yüklemlere zarf olarak bağlandığı haldir. Bu
halin ifadesi, Kıpçak sahası metinlerinde daha çok bile,
bilen ve birle yardımcı biçim birimleriyle
sağlanmaktadır: sen seni küç bile
otḳa yaḳar sen
+n eki,
belirli bazı sözlerde bu hali ifade etmeye devam etmektedir: ol biligsiz kündüzün kim şem ‘-i kātūri yakar
Yön Hali
Yüklemin
sonlanmamış yönünü zarf olarak gösteren haldir. +GArI eki ile bu hal ifade edilmektedir:
çevġannı artḳarı
sala birmeklik turur
Aitlik
Aitlik,
diğer tarihi devir ve sahalarda olduğu gibi Kıpçak sahası metinlerinde de +KI eki
ile ifade edilir. yıraḳdaġılar böyle ḥuzūrda daġı yaḳındaġılar baṣîretsiz yıraḳda / soñraḳılar
andı
/ bu üstimdegi
ḫırḳamdan özge
Fiil Çekimi
Fiil Çekiminde Kullanılan Kişi Ekleri
I. Tipteki Kişi Ekleri
I. Tip Teklik Çokluk
I. Kişi
men; -n biz
II.
Kişi sen; sın/sin siz
III.
Kişi Ø Ø;
-lAr
II. Tipteki Kişi Ekleri
İyelik
eki kaynaklı olduğu düşünülen bu kişi ekleri görülen geçmiş zaman, şart ve
kısmen istek kipinin çekimlenmesinde görev alırlar.
II. Tip
Teklik Çokluk
I. Kişi
-m -K
II.
Kişi -ñ -ñIz / -ñUz
III.
Kişi Ø Ø; -lAr
Zamanlar
Görülen Geçmiş Zaman
-DI
bir vezîrniñ oġlını kördüm
Öğrenilen Geçmiş Zaman
-p turur / -ptur /
-p
Birinci
tipteki kişi ekleriyle çekimlenir: melik
üçün bir ḳaṣîde medḥ ḳılıp turur men / keliptir men / bir tüş körüp men
-mIş
Birinci
tipteki kişi ekleriyle çekimlenir: ketmiş
men / ḳılınmış sen / bolmış sen
Şimdiki Zaman
-A/-y turur ; -A/-y dIr
Birinci
tipteki kişi ekleriyle çekimlenir: aladır
men / söyley dir sen / ivde yaḫni bişe durur / kele dirler
–AyUr; -IyUr; -yUr; -Ayor;-Ayorur
mecrūḥ kitip ‘aḳlı
büriyür / biri birine oḫşayur / yatayor, keleyorur
Gelecek Zaman
-GAy; -GA
men mü’min bolġay men / ṭalaşḳay
men / körge men
-IsAr
Melül ḳılmayısar ‘ārif ir kişi köñlün
-AsI
alası men, alası sen, alası, alası biz
Geniş Zaman
Ünsüzle
sonlanan fiillere -Ur ve -Ar; ünlü ile sonlanan fiillere -r eki
ulanır.
yir men içer men baġışlar men / ḳapar sen / ınanman
/ izderler
Kipler
Emir Kipi
Emir
Kipi Teklik Çokluk
I. Kişi
-AyIm / -GAyIm; -GAyIn -AlIm/ -GAlIm; -lIm; -AlIK / -AlI
II. Kişi
Ø; -GIl/-Kıl/-GUl -(I)ñ/-(U)ñ; -(I)ñIz
/-(U)ñUz
III.
Kişi -sIn / -sUn -sIn / -sUn;-sInlAr /
-sUnlAr
Örnekler:
etek ḳaydan ketüreyim
/ men oḳıġayım /
tilegeyim / işitmegeyin
Şart Kipi
-sA eki
ile çekimlenir:
Tilesem / tileseñ / ḳayıtsañ
/ alsalar
Gereklilik Kipi
“fiil+şart
eki+kişi eki kerek” veya “fiil+mAK + kerek+kişi eki” kalıplarından
yararlanılır: bu
fesād ehliniñ nesli münḳaṭi’ bolsa kirek /
anı öltürmek kerek
İstek Kipi
-A eki
aracılığıyla ifade edilir.
Oruç tutam
ol kün / işitmeye oş bu tanuḳluḳnı
Zamanların Birleşik
Çekimi
Hikaye
Görülen Geçmiş Zamanın Hikayesi: -DI irdi: niçük kim burun tuttuñ irdi
Öğrenilen Geçmiş Zamanın Hikayesi: -mIş idi
; -mış irdi:
kördüm yazılmış irdi uçmaḳ
işiginde
-p idi; -p turur idi; -p turur
irdi:
ol ḳavm kim andan ẓulm
körüp idiler
-GAn idi: kime zaḥmetin çekmegen idi
Gelecek Zamanın Hikayesi: -GAy idi; -GAy irdi: öz kereminden yazukın baġışlap āzād ḳılsa ni bolgay idi
Rivayet
Geniş Zamanın Rivayeti
-Ar/Ur/-r imiş; -Ar/Ur/-r irmiş: yir imiş ġam
Şart
Görülen Geçmiş Zamanın Şartı: -DI/-DU ise ;
-DI/-DU irse: ḳayda ḳoyduñ ise kemāhuve anda ḳoyġıl
Öğrenilen Geçmiş Zamanın Şartı: -mış-mışsa: Sançar urmış-mışsa Sonḳur urmışdı
Geniş Zamanın Şartı: -Ar/-Ur/-r ise; -UrsA/-rsA: alursam / bu ṭariḳa okur
iseñ ḳur’ān
Ek-Fiilin Çekimi
Türkçenin
ilk tespit edilen yazılı metinlerinden beri, öncelikli görevi isimlerin yüklem
olmasını sağlamak olan ek-fiil, Orhun harfli metinlerde er- olarak belirlenmiştir. Ek-fiil, Kıpçak
sahası metinlerinde ir-, i- veya Ø olarak görülmektedir. Bu sahada, aynı
görevde tur- fiili de, özellikle geniş zaman
bildirimlerinde ek-fiil olarak işlev görmüştür.
Ek-Fiilin Geniş Zaman Çekimi:
ir-
ek-fiilinin geniş zamanda şekimlenmiş biçimi kişi eklerini alır. irür men ‘aybıma ḳāyil / irür men
meskenet mülkinde meẕkūr / bu muḥal irür
tur- yardımcı fiili de, ir-
fiiliyle eş görevli kullanılmıştır: sen
niçe kim yıraḳ turur sen / yimiş yimişi yok turur
/ iyeleri dururular
Ek-Fiilin Öğrenilen Geçmiş Zaman Çekimi:
ir- veya i-
biçimleri belirlenmiştir: böriniñ ṣa’b-reki
sen imiş sen / ol nusret birle irmiş
Ek-Fiilin Görülen Geçmiş Zaman Çekimi:
türbesinde mu’tekif idim / biri ḳısḳa boylı idi
/ bizler safar içinde irdük
Ek-Fiilin Şart Çekimi: lāyıḳ isem / ir isen / özi bahādur irse
anın ḳatında bolsun
Ek-Fiilin Sıfat Fiil Eki Alması:
Sadece
-dük
sıfat fiil ekini almaktadır: eger bilse
ol derviş, ol ḥarām idügin
andan sonra du’a ḳılsa
Ek-Fiilin Zarf Fiil Eki Alması:
-ken zarf
fiil ekinin yanında -geç zarf fiil ekini de aldığı görülmektedir: ol meni kiçer iken
körüp tanıdı / bular munça silāḥları bar irken
ḳılıçdın müstaġni bolur
Ek-Fiilin Olumsuz Çekimi:
Daha
çok degül /
dögül yardımcı sözüyle yapılmaktadır: şerrinden iymen dögül men / sen müsülmān degül mü sen
irmes
yardımcı sözünün de bu görevle kullanıldığı cümleler vardır: bu levnli süñüde iḥtiyāṭ
ḳılmaḳ ḥācet irmes
Fiilimsiler
İsim Fiil Ekleri
Hareket
ismi yapmak için Kıpçak sahası metinlerinde -Iş’e göre -mAK eki daha yaygın
kullanılır.
-mAK: terbiyet ġayr ehline ḳılmaḳ künbed
üstüne ḳoz ḳoymaḳ
tur
-Iş: öfke bile ol ḳıya yaḳışın
körünüz / bu şîve bilen köñül yaḳışın
körüñüz
Sıfat Fiil Ekleri
-AcAk: bu
olturacaḳ yirdür
-An: revā bolur boġuzlamaḳ
kirü kalan ḳurbanlıḳlarnı / mükāteb hālinde
toġan oġlan
sa’y ḳılġay
–Ar / -Ur / -r: kiter vaḳtın
ayttım / dārūdın kim işlenür
-AsI: ni yatur sen yatası
yir degül
-çı: esrük ol turur kim bolmaçı sözler sözler
-GAn: aşıḳḳan
ir bilen yoldaş bolma
-GIçI: fāyide ḳılmas aña edeb ḳılġıçınıñ edebi
-GlI: ḳaçan
senden biligli ir açıp ağzın söze kilse
-GU: küçi yitkü
kadarınca
-mAs: oḳ atmaḳlıḳdın ḳorḳmas boldıñ
-mIş: ileyinde asılmış
muṣḥaf bolsa
Zarf Fiil Ekleri
-A: oğlan def’ ite bilmedi
-ArAk/ -UrAk: berāber kötürürek tutġıl
-ArdA: öperde nāgeh
oynap tiş batırdı
-ArgA: buyursa biş yumurtḳanı
alurġa küç bile sulṭān
-bAn/ –UbAn: ġāfil yürüben
usal bolma
-dükçe: ili tigdükçe ol
kitābge meşgul boldı
-GAç: kemide oturup kiter igeç kime sonunda bir zevrāḳ ġarḳ boldı
-GAlI: ketkeli beri
körmedim
-GAnçA: küçi yitgençe
körklü tertîb birip altı fen üzere taḥrîr ḳıldı
-GAndA: ḳılıç
çapġanda bilegiñni tışḳaruraḳ
bura çapġıl
-GAydA: anın üzere baġlanġayda
biri birine kerek
-GInçA / -GUnçA: aşı bişkinçe
iygü ādemîniñ ivüñ ratın tirip otḳa yaka dur
-I/ -U: ma’nisin añlayı
bilmedi
-IçAK/-UçAK: sen ölüçek ol
miñ altunga tiger
-ken: ḳılınçnı
çaparken ḳınına soḳmaḳnı ögrengey sen
-mAdIn: ḥāzıḳ
ve ḫafîf kirek kim tuymadın
tuydurmadın ḳılabilgey
-mAyIn: eyyāmında kiçeler uyumayın
-mAyInçA: ol andan kitmeyiser ölmeyince
-p: illerin baġlap sulṭān
ḫıdmatına kitürdiler
-y: ol pehlevān yigit bilen oynay küle kilür idük
Yapım Ekleri
İsimden İsim Yapan Ekler
+aç.
yalañ+aç;
+An.
oġul+an, ir+en;
+AġU, +Av /+Ov, +AvU.
birev, üçöv, bişevü, toḳsavu, yidegü;
+Ar / şAr.
üç+er, dört+er, yedi+şer;
+ey.
il+ey;
+çA.
Arap+ça, bar+ça;
+çAK.
oyun+cak, kök+çek, il+çek;.
+çI.
yay+çı, kömür+çi, tegirmen+çi, boyaġ+ç;
+çUK.
it+çük, ḳısḳa+çuḳ, ḳap+çuḳ,
köl+çük;
+CUKAz.
it+çükez, ḳul+çuḳaz,
at+çuḳas,
yüz+cügez;
+DAş.
kökür+deş, boy+daş , yol+daş;
+dUrUK.
boyun+duruk, kömül+dürük, burun+duruk;
+GA. baş+ḳa,
öz+ge;
+gü. köz+gü;
+GInA.
ulu+ġına, at+ġına, bey+gine, bular+ġına;
+lI / +lU; -lIg/-lUg.
körk+lü, bilig+li, yay+lu, küç+lü, at+lı, at+lıġ, saġ+lıġ, at+lıġ,
il+lig,
korku+lug;
+lIK/+lUK. arıḳ+lıḳ,
bol+luḳ,
esen+lik, edgü+lük;
+maç.
til+maç;
+nçI.
ikki+nçi, üç+ünçi, on+ınçı, yüz+inçi;
+rAK. artuḳ+raḳ,
bilge+rek;
+sIz/+sUz. azuḳ+sız,
til+siz, idman+suz;
+sul. yoḳ+sul;
+şın.
sarı+şın;
+z.
iki+z.
Fiilden İsim Yapan Ekler
-A.
çevr-e, ölç-e, yaḳ-a;
-Aç.
kül-eç;
-AçAK.
iç-ecek, yat-açaḳ, kel-eçek, yaz-açaḳ;
-AġAn.
iç-egen, kül-egen, aç-aġan, bar-aġan;
-AK. ḳon-aḳ, ḳuç-aḳ,
öl-çek, otur-aḳ;
-am.
tut-am;
-an.
uç-an;
-çAK.
em-çek, ḳabar-çaḳ;
-ıçı, -çi. oḳı-çı,
tilen-çi;
-çuḳ.
kabar-çuk;
-dI/-dU.
karal-dı, öv-dü, yuyun-du;
-G.
bil-i-g, aġrı-ġ;
-GA. ḳısḳa,
kavurga, süpürge;
-GAç.
oltur-ġaç, tart-ġaç, tep-keç;
-GAK. bat-ḳaḳ,
il-gek, ḳaç-ḳak;
-GAn. ḳudur-ġan,
süpür-gen, unut-ḳan;
-GI/-GU.
bur-gı, bıç-ḳı, dir-gi, sev-gü, kes-ki;
-GIç/-GUç.
aç-ḳıç,
aġın-ġuç, süz-güç;
-GIçI/-GUçI.
al-ġuçı, tut-ġuçı, yon-ġuçı;
-I/-U. ḳorḳ-u,
ölç-i, öl-i (GT 189/10), sat-ı, yaz-ı;
-IçI /-UçI.
Al-ıçı, bil-içi, iç-üçi, küt-üçi;
-K. aç-u-ḳ,
bit-i-k, böl-ü-k, tamız-ı-ḳ;
-KIn /-KUn.
sep-kün, taş-ḳın, uç-ḳun,
yar-ḳın;
-m.
bog-u-m, öl-ü-m, yar-ı-m;
-mA.
süz-me, ḳaz-ma;
-mAK. oy-maḳ,
iç-mek, ye-mek;
-mAKlIK.
bit-meklik, ḳopar-maḳlıḳ;
mAn. talaş-man,
tegir-men;
-mİş.
yi-miş;
-muḳ. ḳus-muḳ;
-n. aḳ-ı-n,
kel-i-n, tüt-ü-n, yıġ-ı-n;
-nç.
ınan-ç, umun-ç, sağın-ç;
-ş.
biliş, sanç-ı-ş, olṭur-u-ş, öp-ü-ş, çap-ı-ş;
-t.
ög-ü-t, sarḳ-ı-t, yan-u-t;
-vUç.
çimdi-vüç, yülü-vüç;
-z. kö-z,
sö-z.
İsimden Fiil Yapan Ekler
+A-.
ad+a-, aş+a-, küç+e-, til+e-;
+Ar-. aḳ+ar-,
kök+er-, yaş+ar-;
+dA-.
al+da-, at+ta-;
+ġa-.
yır+ġa-;
+I-, +U-.
aġr+ı-, bay+ı-, taş+ı-;
+K-.
yol(u)+ḳ-,
çın(ı)+ḳ-,
kéç(i)+k-;
+KIr- / +KUr-. ḳıç+ḳur-,
süm+kür-;
+lA-.
söz+le-, yazuḳ+la-; sayrı+la-n-, baz+la-ş-, ḳız+la-t-;
+r-.
eski+r-, kara+r-;
+rgA-.
açı+rġa-;
+sA-.
su+sa-, ḳutḳaruv+sa-;
+sIn-.
bey+sin-, erk+sin-;
+sIrA. uyuḳ+sıra-.
Fiilden Fiil Yapan Ekler
-ala-.
kov-ala-;
-Ar-.
çık-ar-, ḳayt-ar-, ḳop-ar-;
-der-.
kön-der-;
-DIr- / -DUr-.
aç-tur-, bil-dir-, birik-dür-, iç-dir-, ḳızdır-,
sındur-, sat-tır-, üleş-tür-;
-GIr- / -GUr- / -KIr-. bat-ḳır-,
bil-gir-, tir-gir-, tur-ġur-, yat-ḳır-;
-GIz- / -GUz-.
kir-giz-, kör-güz-, tir-giz-, tur-guz-, oltur-ġuz-;
-I-. ḳaz-ı-;
-k-.
kir-i-k-, tur-u-ḳ-, yul-ḳ-;
-GAr-.
öt-ker-, az-ġar-;
-l-.
aç-ı-l-, arı-l-, bil-i-l-, ḳoş-ı-l-, ur-u-l-;
-mA-.
sözle-me-, tap-ma-;
-n-.
arı-n-, bil-i-n-, kör-ü-n-, kizle-n-, yap-ı-n-;
-p-. ḳır-p-,
ser-p-;
-r-;
-Ir-;-Ur-. art-ur-, biş-ür-, aş-ur-, tüş-ür-;
-ş-.
bir-i-ş-, okşa-ş-, sancı-ş-, tap-ı-ş-;
-t-.
aġar-t-, boşa-t-, ohşa-t-, uya-t-, oḳu-t-;
-ü-.
sür-ü-;
-y-. ḳo-y-,
to-y-;
-z-.
em-i-z-, tam-ı-z-, aġ-ı-z-.
SÖZ VARLIĞI
Deşt-i
Kıpçak bölgesinde yaşayan Kıpçakların konuşma dilinden derlemeler yapılarak oluşturulan
Kodeks Kumanikus’un söz varlığı,
esasta Türkçe sözlerden oluşur.
Memluk
Kıpçaklarının yaşadığı sahada yazılan eserlerin söz varlığı da esasta
Türkçedir. Bunun yanı sıra Arapça ve Farsça sözler de özellikle dini varlık ve
kavramların adlandırılmalarında kullanılmıştır.
ÖRNEK DİL İNCELEMELERİ
Gülistan
Tercümesi
[148/74b](1)
bu ḫalḳ
ilinden ḫalāṣ ṭapḳay men.
ol sebeb (2) den kim köp kilürler meni ziyāret ḳılmaġa
daġı (3) alarnıñ kilmegi evḳatımnıñ ṣafāsın
kiterür. (4) ayttı tileseñ kim daġı kilmegeyler. ol (5) faḳîr
durur aña aḳça borç birgil. ol kim (6) ġanî durur andan
akça tilegil daġı hîç kim (7) irse ḳatıña
kilmes. Ş’ir (8) müsülmān leşkeri alnında derviş (9) yüriben vaḳt kim
deryuze
itkey
(10) tevaḳḳu’ ḳorḳusından
cümle kāfir (11) ḳaçıp çîn ü ḫaṭāġa
tigrü kitkey (12) ḥikāyet bir faḳîh oġlı
atasına ayttı.
iy ata
(13) bu mütekellim vā’iẓlerniñ körkli Ǿibāretiniñ eseri.
Münyetü’l-
Ġuzāt
[64a](1)
sançışmayın süñüñni imtināǾḳa salıp anıñ sa (2) ru
kiri ol yirge ḳayıtġıl. aṭıñnı ḳatıġ
sürüp (3) taḳı iyeriñde anıñ saru ḳıyışaraḳ
olturġıl (4) taḳı andan iḥtirāz ḳılġıl.
aña alay körgüzgil (5) kim sen aṭıñnı
tartaraḳ
yürürsin tip saġınsun. (6) ḳaçan oltar yirdin çıḳsañ
anıñ birle anda sançış (7) ġıl. bu menim ḳatımda
ol tar yirde toḳuşmaḳdın yaḫşı (8)
raḳ turur.
eger ‘askerde
üküş
atlıġlarġa (9) ḳarşu yoluḳsañ
bularnıñ orta yirine kirip
İrşādü’l
Mülūk ve’s Selātîn
[81a]
(1) iy Teñri Rasūlı ḥikāyet ḳılġıl
anlarnı bizge. ayıttı Nebî ‘aleyhi’s-selām: anlar (2) Teñri üçün dōst
tutuşġanlar turur taḳı ziyāret ḳılışġanlar
turur Teñri üçün taḳı olturuşġanlar turur Teñri
üçün. on sekizinçi farż : ataġa eḏgülük ḳılmaḳ turur.
Teñri te’ālā sözi: (3) ayıtmaġıl ata taḳı anaga
üf tip. Takı Nebî ayıttı: kim kim öpse anasının başını ululap ol anasını taḳı çökse
(4) anası
ileyinde
ḫvār ḳılıp
kendüsini taḳı anasınıñ ḥaḳḳını
ululap kiçgey ṣırāṭdan
yıldırım kibi. on toḳuzunçı (5) farż : emānetlerni ötemek
turur. Teñri te’ālā sözi: rāstı Teñri te’ālā buyurur sizge kim öteñiz
emānetlerni (6) iyesine. Taḳı ayttı Rāsul : îmānı yoḳ
ol
kişiniñ kim anıñ emāneti yoḳ taḳı dîni
yoḳ ol
kişiniñ (7) anıñ ‘ahdi yoḳ. yigirminçi farż : sewünmekni
terk itmek turur. Teñri te’ālā sözi: ḳayġurmañız
ol nerse öze kim kiçti sizden (8) taḳı
sewünmeñiz ol nersege kim kildi sizge.
Kodeks
Kumanikus
«Eger
biz aytsaḳ: «Yazuḳsuz
biz», – kensimizni aldar biz, daġı kertilik bizde yoḳ-tur.
Eger biz yazuḳımıznı kerti köñül bile aytsaḳ, kim
Teñri önünde öltürür, Teñri küçlü-dür daġı yarlıġançlu-dur bizim yazuḳumuz
boşatma daġı barça yamandan arıtma». «Neçik yara yaḫşı
bolmas içinden temeri çıḳmayınça, alay yazuḳlı can
sav bolmas, arınmas, yazuḳı çıḳmayınça.
Vay sen, ya zuḳlı kişi, kim sen yazuḳuŋnı bu
dünyada bir kişiden yaşırır sen! Yaḳşı
bilir sen, kim ol cehanda yaşınmas sen. Uyalır sen bir kişige kensi yazuḳın
aytmaġa. Anda ne uyat bolġay saña ol köni yarıçı alında, ḳayda
yazuḫıñ
eşitkeyler köktegiler, tamuḫdaġılar! Anda bolġay
saña ulu uyat, daġı kerti uyat, daġı ölüm uyat. Ol uyat neme de boluşmaġay
saña: erkli-erksiz tamuḳḳa barġaysiz». (s.124)
(Kitap
Bitti)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder