ESKİ TÜRK EDEBİYATININ KAYNAKLARINDAN
ŞAİR TEZKİRELERİ
ŞAİR TEZKİRELERİ
Ünite 1
Tezkire Türünün Doğuşu
ve Tarihsel Gelişimi
Tezkireler hem şairlerin biyografilerini hem de şiirlerinden
örnekleri içerir.
Tezkire, Arapça, z k r (ذكر) kökünden türemiş,
tefile vezninde bir kelimedir; hatırlamaya vesile olan şey anlamına gelir.
İslam dünyasında biyografik eserlere her dönemde önem
verilmiştir. Arapların soylarıyla övünen millet olmaları da biyografi türünün
gelişimine katkı yapmıştır.
Arapların biyografik çalışmaları tabakat denilen kitaplarda toplanırdı. Tezkire türünün kökeni de tabakat denilen bu kitaplara dayanır.
Arapların biyografik çalışmaları tabakat denilen kitaplarda toplanırdı. Tezkire türünün kökeni de tabakat denilen bu kitaplara dayanır.
Ali Şir Nevayî’ye (1441-l50l) ait Mecalisü’n-nefais (y.1491) adlı Çağatay
Türkçesi’yle yazılmış eser, Türk edebiyatında tezkire türüne ilk örnektir.
Herat ekolu tezkireleri: Camî (ö.1492) Baharistan (y.1497), Devletşah’ın (ö.1495) Tezkire-i Devletşah
(y.1487) ve Mecalisü’n-nefais
adlı eserlerdir.
Umumi tarihler dışında bizde müstakil biyografi kitabı
olarak kaleme alınan ilk örnek, Lamiî’nin (ö.1532) Nefahatü’l-üns’ün tercüme ve zeylini
içeren
Fütuhu’l-mücahidin
li Tervihi Kulubi’l-müşahidin (1520)
adını taşıyan eseridir.
Şairler tezkiresi olarak ilk örnek ise Sehî Bey tarafından
kaleme alındı.
Sehî Bey’den sonra özellikle Latifî ve Âşık Çelebi şair
biyografilerinin çok başarılı örneklerini verdiler. Latifî bizde türle ilgili
olarak ilk kez tezkire adını kullanan yazardır.
Türk edebiyatında şair biyografisi, yani tezkire olarak 35
eser vardır.
1
|
Ali Şir Nevayî (ö.1501)
|
Mecalisü’n-nefais (1491)
|
2
|
Sehî Bey (ö.1548)
|
Heşt Behişt (1538)
|
3
|
Latifî (ö.1582)
|
Tezkiretü’ş-Şuara (1546)
|
4
|
Âşık Çelebi (ö.1572)
|
Meşairü’ş-Şuara (1568)
|
5
|
Hasan Çelebi (ö. 1604)
|
Tezkiretü’ş-Şuara (1586)
|
6
|
Ahdî (ö.1593)
|
Gülşen-i Şuara (1564)
|
7
|
Beyanî (ö.1597)
|
Tezkiretü’ş-Şuara (1597)
|
8
|
Âlî (ö.1600)
|
Künhü’l-ahbar’ın Tezkire Kısmı (1600)
|
9
|
Sadıkî (ö.1609-1613)
|
Mecmau’l-havas (1602)
|
10
|
Riyazî (ö.1644)
|
Riyazü’ş-Şuara (1609)
|
11
|
Fâizî (ö. 1622)
|
Zübdetü’l-eşar (1621)
|
12
|
Rıza (ö.1671)
|
Tezkire-i Şuara (1640)
|
13
|
Yümnî (ö.1662)
|
Tezkire-i Şuara (1662)
|
14
|
Âsım (ö.1675)
|
Zeyl-i Zübdetü’l-eşar (1675)
|
15
|
Güftî (ö.1677)
|
Teşrifatü’ş-Şuara (1661)
|
16
|
Mûcib (ö.1727)
|
Tezkire-i Şuara (1710)
|
17
|
Safayî (ö.1726)
|
Tezkire-i Şuara (1720)
|
18
|
Sâlim (ö.1743)
|
Tezkire-i Şuara (1722)
|
19
|
Beliğ (ö.1729)
|
Nuhbetü’l-asar li Zeyli Zübdeti’l-eş’ar (1727)
|
20
|
Safvet (ö.?)
|
Nuhbetü’l-asar min-Fevaidi’l-eş’ar (1783)
|
21
|
Râmiz (ö.1784
|
Âdab-ı Zurefa (1784)
|
22
|
Silahdarzade (ö.?)
|
Tezkire-i Şuara (1790)
|
23
|
Esrar Dede (ö.1797)
|
Tezkire-i Şuara-yı Mevleviyye (1797)
|
24
|
Âkif (ö.?)
|
Mir’at-i Şi’r (1797)
|
25
|
Şefkat (ö.1826)
|
Tezkire-i Şuara (1814)
|
26
|
Esad Efendi (ö.1848)
|
Bağçe-i Safa-en-duz (1835)
|
27
|
Ârif Hikmet (ö.1859)
|
Tezkiretü’ş-Şuara (1835)
|
28
|
Fatîn (ö.1866)
|
Hatimetü’l-eş’âr (1853)
|
29
|
Tevfik (ö.1860)
|
Mecmuatü’t-tera-cim (1860)
|
30
|
Mehmet Tevfik (ö.1892)
|
Kafile-i Şuara (1873)
|
31
|
Faik Reşad (ö.1914)
|
Eslaf (y.1895)
|
32
|
Mehmet Siraceddin (ö.1909)
|
Mecma-ı Şuara (1907)
|
33
|
Ali Emirî (ö.1924)
|
Tezkire-i Şuara-yı Amid (1910)
|
34
|
İbnülemin Mahmut Kemal
İnal (ö.1957)
|
Son Asır Türk Şairleri (1942)
|
35
|
Nail Tuman (1958)
|
Tuhfe-i Nailî (1949)
|
Eserler öncelikle bir ön sözle (mukaddime) başlar. Tezkirelerin mukaddimesi orijinal birer poetika denemesidir.
Mukaddimeden sonra biyografilere geçilir.
Âşık Çelebi’de son derece ayrıntılı ve uzun biyografi tarzı,
Faizî’de sadece şairin adı, işi ve ölüm tarihinden ibaret bir şekle dönüşür.
Güftî ise manzum tezkire yazan tek isimdir.
Tezkirelerin sonunda hatime adı verilen bir sonuç bölümü yer
alır. Bu kısımda da tezkireci, eserini yazarken karşılaştığı sıkıntıları anlatır,
eserini başarılı kılması için Tanrı’ya yakarır, okuyandan ve yazandan
beklentilerini sıralar.
Esrar Dede sadece mevlevi şairlerden, Âkif de Enderun’da
yetişenlerden ibaret zümre tezkirelerini kaleme aldılar.
Ali Emirî Efendi, Tezkire-i Şuara-yı Amid’de ve İşkodra Şairleri’nde sadece aynı şehirde
doğan biyografilerden ibaret tezkire haline getirdi.
16. yüzyıl tezkirelerinin bir özelliği, ele aldıkları şairlerin
büyük bölümünün kendi dönemlerinden önce yaşamış olmalarıdır.
17.yüzyıl tezkirecileri ise daha çok kendi çağdaşlarını
kaleme almışlardır.
Riyazî Tezkiresi, bu iki yüzyıl arasında bir geçiş dönemi
eseridir. Şekilde meydana gelen bu değişiklikler, giderek antoloji tipi
tezkireler diyebileceğimiz bir tarzın doğmasına sebep olmuştur.
18. yüzyıl ise kendinden önceki döneme bir tepki ve 16. yüzyılın
mükemmel örneklerine bir özentidir. Bu yüzdendir ki sözü edilen yüzyılda
biyografiler tekrar
16. yüzyıldaki gibi uzamış, buna karşılık örnek şiirlerde
azalma olmuştur.
Tezkirelerde, özellikle verilen örneklerden önce şairin
sanatına yönelik önemli değerlendirme unsurlarına da rastlanır.
ALİ ŞİR NEVAYÎ - MECALİSÜ’N-NEFAİS
Bir ön söz ve sekiz tabakadan oluşmaktadır. Ali Şir Nevayî,
eserinin her tabakasına meclis ismini vermiştir.
Tezkirenin her tabakası başında Türkçe açıklama ve her
tabaka sonunda yine Türkçe tetimme kısmı
bulunmaktadır.
Birinci Meclis, Ali Şir Nevayî’nin zamanlarının sonuna yetiştiği,
ancak kendilerini tanıma mutluluğuna erişemediği şairleri yer alır. Bunlar, 46
kişiden oluşmaktadır.
İkinci Meclis, Ali Şir Nevayî’nin bazılarıyla küçüklüğünde
tanıştığı, bazılarıyla ise sohbet ettiği şairlerden oluşur. Bu şairlerin hepsi
eserin yazılmakta olduğu tarih olan 1491’den önce ölmüşlerdir. 93 kişiden oluşmaktadır.
Üçüncü Meclis, Ali Şir Nevayî’nin zamanında üne kavuşan şairleri
anlatır. Nevayî bunların bazılarıyla tanışmış, bazılarıyla da dostluk kurmuştur.
Bu meclis, 173 kişiden oluşmaktadır.
Dördüncü Meclis, dönemin tanınmış fazıl kişilerini
(bilginlerini) ihtiva eder.
Bunlar, 73 kişidir.
Beşinci Meclis, Horasan’ın ve başka yerlerin mirzadelerinden
müteşekkildir.
Bunlar 23 kişiden oluşmaktadırlar.
Altıncı Meclis, Horasan’ın dışındaki yerlerde yaşayan 31 ulu
kişiden meydana gelmektedir.
Yedinci Meclis, sultanlar ve şehzadelerden meydana gelir.
Bunlardan bazıları şairdir, bazıları da güzel şiir okurlar. Bu meclis, 22 kişiden
oluşmaktadır.
Sekizinci tabakayı Hüseyin Baykara teşkil etmektedir. Ayrıca
bu meclisin sonuna ilave edilen Halvet başlığı altında, Mevlana Lutfî ve
Mevlana Kabulî hakkında da bilgi verilmiştir.
Mecalisü’n-nefais’de toplam 459 şair yer almaktadır. Bunlardan 46’sı Türkçe şiir
söyleyen şairlerdir.
Nevayî’nin her şairin ekseriyetle bir, bazen iki, en çok da
dört beytini örnek verdiği görülür. Sadece Hüseyin Baykara’nın şiirlerinin
tamamının matla beyitlerini tezkiresine almıştır.
Ali Şir Nevayî, tezkiresinde yalın fakat estetik bir dil
kullanmıştır.
SEHÎ BEY-HEŞT BEHİŞT
Şair ve ilk tezkire yazarı olan Sehî Bey Edirne’de doğdu.
Asıl adı belli değildir. Abdullahoğlu denmesine bakılırsa
devşirme olduğu söylenebilir.
Necatî Bey’in yanında yetiştiği ve hayatı boyunca da onun
çevresinden hiç ayrılmadığı biliniyor.
Sultan Bayezid’in oğlu şehzade Mahmut’un Manisa valiliği
zamanında Manisa’ya gitti.
Daha sonra da şehzadeliği sırasında Kanunî’ye divan kâtibi
oldu.
Kanunî, padişah olunca Edirne’de küçük bir tevliyet
hizmetine geçti.
Hayatının son 30 yılını Edirne’de yalnızlık içinde
mütevellilik maaşıyla geçirdi. Burada iken tezkiresini yazdı.
1548 yılında Edirne’de seksen yaşını aşmışken öldü.
Eserleri
Sehî Bey, divan sahibi bir şair olmasına rağmen daha çok
tezkiresiyle tanınır.
Heşt Behişt
(1538): Anadolu sahasında şairler tezkiresi yazma geleneği, Sehî Bey’in 1538 yılında
Edirne’de tamamladığı Tezkire-i Sehî olarak da bilinen Heşt Behişt ile başlar. Eser, bir ön
söz, her birine behişt (cennet) adı verilen sekiz tabaka ve bir hatimeden
meydana gelmiştir.
Şairlerin sıralanmasında herhangi bir tertip gözetilmemiştir.
Model olarak Ali Şir Nevayî’nin Mecalisü’n-nefais’ini almıştır. Bunu
da eserinin ön sözünde açıklamıştır.
Sehî Bey’in Tabaka adını verdiği sekiz bölüm ile Ali Şîr
Nevayî’nin Meclis adını verdiği sekiz bölümün muhtevası şöyledir.
Mecalisü'n-nefais
|
Heşt Behişt
|
|
1. Meclis /
Tabaka
|
Nevayî'den önce yaşamış ve o doğmadan önce ölmüş
şairler.
|
Devrin padişahı Kanunî Sultan Süleyman
(Muhibbî).
|
2. Meclis /
Tabaka
|
Nevayî'nin zamanında yaşayan, tezkirenin yazıldığı
tarihten önce ölen şairler.
|
Başlangıçtan Kanunî Sultan Süleyman'a
gelinceye kadar şiir yazmış padişah ve şehzadeler (6 şair).
|
3. Meclis /
Tabaka
|
Nevayî'nin zamanında üne kavuşan şairler.
|
Vezir, kazasker, defterdar, nişancı,
beylerbeyi gibi devlet büyükleri (28 şair).
|
4. Meclis /
Tabaka
|
Bilgin şairler.
|
Bilgin şairler (17 şair).
|
5. Meclis /
Tabaka
|
Horasanlı şair mirzalar ve hükümdar ailesinden
olan şairler.
|
Sehî Bey'den önce yaşamış ve ölmüş şairler (34
şair).
|
6. Meclis /
Tabaka
|
Horasan dışında yaşayan bilim adamları ve tanınmış
şairler (31 şair).
|
Sehî Bey'in gençliğinde, ün yapmış olan, birçoğu
ile tanışıp görüştüğü şairler (61 şair).
|
7. Meclis / Tabaka
|
Sultan ve şehzadelerden şair olanlar (22 şair).
|
Eserin yazıldığı tarihte hayatta bulunan ünlü şairler
(39 şair).
|
8. Meclis /
Tabaka
|
Devrin padişahı Sultan Hüseyin
Baykara.
|
Eserin yazıldığı sırada Sehî'nin kabiliyetli bulduğu
nev-heves, genç şairler (55 şair).
|
Heşt Behişt’te bulunan 241 şair hakkında fazla bilgi verilmemiş;
hayatları kısaca anlatıldıktan sonra, şiirleri ve sanatları konusunda birkaç
söz söylenmiş ve örnek olarak şiirlerinden bir ya da birkaç beyit alınmıştır. Dili
süs ve özentiden uzak, sade ve açıktır.
Heşt Behişt’in en önemli tarafı, Osmanlı Devleti sınırları içinde yetişen
şairleri ilk kez bir tezkire halinde toplaması ve böylece birçok şairi
unutulmaktan kurtarmasıdır. Tezkire, Osmanlı edebiyatının ilk devirlerindeki şairlerin
çoğu hakkında bilgi veren tek kaynaktır.
Ünite 2
16. Yüzyıl Şair
Tezkireleri
Herat tezkireleri tasnişerini tabaka üzerine kurarken
Latifî’den itibaren şairler alfabetik olarak sıralanmaya başlamıştır. Âşık
Çelebi’nin antoloji tipi tezkiresi kullanışsız ve özel yetenek gerektirmesi
nedeniyle pek takipçi bulamamıştır.
Şair biyografisi yazma geleneği Nevai’den sonra doğu
Türkçesinde ancak Sadıkî ile ikinci örneğini verebilmiştir. Bu türün
coğrafyamızda devam edebilmesinin nedeni istikrarlı devlet varlığıyla
açıklanabilir.
LATİFÎ - TEZKİRETÜ’Ş-ŞUARA VE TABSIRATÜ’N-NUZEMA
Latifî 1491’de Kastamonu’da doğdu. Asıl adı Abdüllatif’tir.
Hatipzadeler diye anılan köklü bir aileye mensuptur. İstanbul’a gelip kâtiplik
yaptı.
Defterdar İskender Çelebi’ye Bahariyye kasidesini sundu.
Mükâfat olarak Belgrat imaret kâtipliğine tayin edildi.
1543’te İstanbul’a döndü. O sıralarda Sehi Bey’in Heşt-Behişt
adlı eserinden çokça söz ediliyor olması Latifî’de tezkire hazırlama arzusu
doğurdu. Tezkiresini 1546’da tamamladı. Eserini Sultan Süleyman’a sundu ve
mükâfat olarak Ebu Eyyub-i Ensari Vakfı’na kâtip tayin edildi.
Rodos ve Mısır’da da kâtiplik yapan Latifî, 1582’de
Mısır’dan Yemen’e geçerken gemi kazası sonucu vefat etti.
Eserleri
Füsul-i Erbaa: Dört mevsimin özelliklerinin sanatlı bir dille anlatıldığı
nazım ve nesirle karışımı bir eserdir.
Nazmül-cevahir: Hz. Ali’nin 207 sözünün dörtlükler halinde tercümesidir.
Risale-i
Tarif-i Evsaf-ı İstanbul: Önce Sultan Süleyman’a
sonra da mukaddimesi değiştirilerek III. Murat’a sunulmuştur.
Subhatü’l-uşşak: Kıtlar halinde 100 hadis tercümesidir.
Tezkiretü’ş-şuara ve Tabsıratü’n-nuzema (1546): Latifî tezkiresi olarak da bilinen şairler tezkiresidir. Mukaddime,
üç fasıl ve bir hatimeden meydana gelmiştir. Tezkiredeki toplam şair sayısı
334’tür.
Tezkire yazma fikrini ona Zaifî vermiştir.
Latifî, Herat tezkirelerini örnek almakla birlikte onları
kronolojik tasnifinin yerine alfabetik tasnifi tercih etmiştir. Alfabe sırasına
göre II. Murat devrinden 1546 yılına kadarki Osmanlı şairlerine eserinde yer
vermiştir.
Eser üç fasıldan oluşur. I. fasılda Osmanlı ülkesinde
yetişmiş veya sonradan Osmanlı ülkesinde şöhret kazanmış 13 şeyh şair; II.
fasılda Osmanlı ülkesinde şiir söylemiş 7 sultan şair; III. fasılda Osmanlı
ülkesinde şöhret kazanmış 314 şairin hayatı, eserleri ve şiirlerine yönelik
değerlendirmeler yer alır.
Hatime bölümünde eserini 953 senesinde tamamladığını,
devrinde şiir ve inşaya itibar edilmediğini bu sebeple de tezkiresini istediği
gibi yazamadığını belirtir.
Gelen eleştirilere göre eseri tekrar ele alan yazar
böylelikle farklı nüshalarda farklı şair sayıları ortaya çıkarmıştır.
Tezkirenin dili sade, cümleleri kısa ve secilidir. Üslubu akıcı,
ahenkli ve yer yer alaycıdır.
Tezkirelerde biyografisi yazılan şairler, asıl isimleriyle
değil mahlaslarıyla bu kaynaklarda yer alırlar.
Tezkireci ele aldığı kişinin sosyal statüsüne dikkat eder ve
üslubunu ona göre belirler.
Mısra yerine zaman zaman ayın
veya mim harşeri de kullanılır.
Tezkireci kendi şiirlerini de metne eklemek isterse o zaman li-muharririhi veya li-mü’ellifihi
ibarelerini kullanır.
Aynı şairin farklı şiirlerini veriyorsa ve lehu veya eyzan
sözcükleriyle bunu belirtir.
Müraat-ı nazîr,
aralarında mana bakımından ilişki bulunan iki veya daha fazla kelimeyi bir
ibarede toplama sanatıdır. Tenasüp, telfik ve mütenâsib
adlarını da taşır.
Tazmin, bir
şairin diğer bir şairin şiirinden bir parçayı kendi şiirinin içinde
zikretmesidir.
Manzum veya mensur bir metinde manaları farklı lafızlar arasındaki
yazılış ve telaffuz benzerliğine cinas adı
verilir.
Gılman,
padişahın hizmetinde bulunan genç erkeklere denir.
AHDÎ - GÜLŞEN-İ ŞUARA
Bağdat’ta doğdu. Asıl adı Âşık Çelebi’dir (farklı
kaynaklarda Mehdi ve Ahmet olarak da geçer). Babası Şemseddin, Şemsî mahlasıyla
şiir söylerdi. 1552’de Bağdat yola çıkıp İstanbul’a gitti. 11 yıl kadar süren
gezisi sonrasında Bağdat’a dönüp tezkiresini yazdı. 1593’te vefat etti.
Eserleri
Divançe
Gülşen-i Şuara: Ahdî tezkiresi olarak da bilinir. Bir mukaddime ve ravza
adında üç bölüm ve hatimeden oluşan eserini sonradan genişletmiş, sancak
beyleri ve defterdarlar şairlerini içeren bir ravza daha eklemiştir.
Eserin birinci ravzasında başta devrin padişahı olmak üzere şehzade
Sultan Selim ve diğer şehzadeleri (17 şair), ikinci ravzada devrin ileri gelen
devlet adamlarını (14 şair), üçüncü ravzada ulemâ ve müderrisleri (25 şair),
dördüncü ravzada ise alfabetik olarak dönemin şairlerini anlatır (325 şair).
Tezkire, yalnız kendi devrinin şairlerine yer vermesi
bakımından farklılık arz eder.
Tezkirenin bir diğer özelliği ağırlıkla Osmanlı Devleti’nin
doğu bölgesindeki şairleri ihtiva etmesidir. Bağdat bölgesi şairleri hakkında
verdiği bilgiler çok önemlidir. Edebiyatımızdaki 147 şair için tek kaynak
durumundadır.
Ünite 3
16. Yüzyıl Şair
Tezkireleri II
ÂŞIK ÇELEBİ - MEŞAİRÜ’Ş-ŞUARA
1520’de Prizren’de doğdu. Asıl adı Pir Mehmet’tir. Babası
Sayyid Ali çeşitli yerlerde kadılık yapmış muamma yazmada ve tarih düşürmede
usta bir şairdir.
Büyük kardeşi Mehmet Şah da şair olup Hâkî mahlasıyla
şiirler yazmıştır.
1541’de Bursa’ya gelen Âşık Çelebi Emir Sultan vakıflarında
mütevelli olarak görev yaptı. Bursa güzelleri hakkında yazdığı şehrengizini
bu dönemde yazdı.
İstanbul’a dönünce Ebusuud Efendi’nin fetva kâtipliğini
yaptı.
1550’de Silivri kadısı oldu. Silivri’deyken evlendi.
Silivri’den sonra Priştine’ye kadı oldu.
1556’da Serfice kadısı oldu. Divanını bu dönemde yazdı.
Çeşitli şehirlerde kadılık görevine devam etti. Kıratova’da
kadılık yaparken tezkiresini tamamlayıp II. Selim’e sundu. Zeylü’ş-şakaik adlı eserini de aynı
dönemde tamamlayıp Sokullu Mehmet Paşa’ya sundu.
1572’de Üsküp’te vefat etti.
Âşık Çelebi, gezmeyi eğlenmeyi seven, şaraba meyyal, açık
sözlü ve cömert biriydi.
Eserleri
Divan: 1556’da Serfice’de tertip edilmiştir. Aşk, güzeller ve
tabiat tasvirleri şiirinin ana konularıdır.
Et-Tıbre’l-mesbuk: Gazali’nin eserinin Arapça tercümesinden Türkçeye
aktarılmış halidir.
Mecmu’a-i
Sukuk: Kâtiplik ve kadılık yaptığı
dönemlerde kaleme aldığı ilâmlardır.
Mi’râcu’l-ayâle
vü Minhâcül-adale: Arapçadan tercüme bir
eserdir.
Ravzatü’ş-şüheda: Hz. Hüseyin’in şehadetinin anlatan Farsçadan tercüme bir
tercüme bir eserdir.
Ravzu’l-ahyar: Arapçadan tercüme bir eserdir.
Sigetvarname: Manzum bir eserdir.
Şakâyıku’n-numaniyye: Taşköprizade’nin aynı adlı eserinin Arapça tercümesidir.
Şehrengiz-i
Bursa: Manzum bir eserdir. Elimizde
mevcudu yoktur.
Şerh-i Hadis-i
Erbain: Kırk hadis tercümesidir.
Zeyl-i Şakâyık: Şakâyık’a yazılmış Arapça bir zeyildir.
Meşairü’ş-şuara: Âşık Çelebi’nin meşhur tezkiresidir.
Tezkire, bir giriş ve şair
biyografileri olmak üzere iki kısımdan meydana gelir.
Eserin mukaddimesi şiir
ve şiir tarihi hakkında önemli bilgiler içermektedir. Şair
biyografilerinin yer adlığı bölümde 426
şaire yer verilmiştir. Eser bu bakımdan en
hacimli tezkirelerdendir.
Tezkirenin en önemli tarafı Âşık Çelebi’nin bizzat şairinden
öğrendiği veya yakınlarından duyduğu en doğru ve geniş bilgiyi vermesi, bir
psikolog gibi şairleri ve olayları tahlil etmesidir.
Tezkirenin olumsuzluk olarak değerlendirilebilecek tek yanı
ebced sistemine göre tasnif edilmesidir.
HASAN ÇELEBİ - TEZKİRETÜ’Ş ŞUARA
Kınalızadelerdendir. 1546’da Bursa’da doğdu. Çeşitli
yerlerde müderrislik ve kadılık yaptı. 1604 yılında vefat etti.
Eserleri
Dürer ü Gürer: Hukuk haşiyeleridir.
Envârü’t-tenzil: Arapça Kur’an şerhi konulu bir eserdir.
Tezkiretü’ş-şuara (1585-86): Kınalızade
Hasan Çelebi Tezkiresi olarak da bilinir.
Bir mukaddime, sultan şairler, şehzade şairler ve asıl
şairler olmak üzere üç fasıldan oluşur. İlk iki bölüm kronolojik, üçüncü bölüm alfabetik olarak
tasnif edilmiştir.
Üçüncü bölümde 15 ve 16. yüzyıllarda yaşamış 627 şairin biyografisine yer verilmiştir. Bu şairlerin çoğu ilmiye sınıfındandır. Daha önceki
tezkirelerde yer almayan 122 şairin biyografisi için ilk kaynaktır.
Dili ağır, üslubu sanatkâranedir.
Şairlerin doğduğu ve yaşadıkları yerleri anlatırken tasvirlere
genişçe yer vermiştir. Eser bu özelliğiyle dönemin coğrafyası hakkında da
bilgi vermektedir.
640 şairin biyografisine yer veren eser, en çok istinsah
edilen tezkiredir. İleri yıllarda Beyani tarafından telhis (kısaltma)
edilmiştir.
BEYANÎ - TEZKİRE-İ ŞUARA
Cerrahzade lakabıyla tanınır. Asıl adı Mustafa’dır. Sofular
tekkesine şeyh oldu ve 1597’de burada vefat etti.
Tezkire-i Şuara: Eseri 1597-1598 yıllarında yazdı. 640 biyografi içeren
Kınalızade Hasan Çelebi Tezkiresinin özeti mahiyetindedir.
Eser, mukaddime ve üç bölüm halinde düzenlenmiştir. Mukaddime
kısmında şiir ve şair hakkında bilgiler verilip, tezkire kelimesinin anlamı üzerinde
durulmuştur. Eserinde Kınalızade’nin eserindeki ünlü şairlere yer verdiğini de
belirtir.
Eserin ilk bölümünde beş padişah; ikinci bölümde ise 15 ve
16 yüzyıllarda yaşamış 368 şair hakkında bilgi verilmiştir.
Beyani’nin dili süs ve özentiden uzak, sade ve açıktır.
Özet olan eserdeki biyografik bilgiler de özet niteliğindedir.
ÂLÎ - KÜNHÜ’L-AHBAR
Asıl adı Mustafa’dır. Gelibolulu Ali olarak bilinir.
Kütahya’da II. Selim’in maiyetinde bulundu. Şam ve Bosna’da divan kâtipliği,
Halep’te tımar defterdarlığı, Erzurum’da hazne defterdarlığı, Bağdat’ta mal
defterdarlığı gibi çeşitli şehirlerde bürokrat olarak görev yaptı. Cidde’de
vefat etti. Eserlerinde kendine ve kişisel düşüncelerine çokça yer veren Ali,
üslup sahibi bir edebiyatçıdır.
Eserleri
Câmi’ü’l-buhûr
der Mecalis-i Sûr: III. Murat’ın oğlu Şehzade
Mehmet’in düğününü tasvir eden bir mesnevidir.
Divanlar: Âlî’nin dördü Türkçe biri Farsça olmak üzere beş divanı
vardır.
Gelibolu Şehrengizi: Şairin Gelibolu’nun güzellerini övdüğü manzumesinin adıdır.
Gül-i Sad-Berg: Divanlarından seçilmiş yüz matlayı ihtiva eder.
Mihr ü Mâh: 1174 beyitlik bir mesnevidir.
Mihr ü Vefâ: Henüz tamamı ele geçmeyen bu eser, 7000 beyitlik
mesnevidir.
Riyazü’s-salikîn: Dinî, tasavvufi ve ahlaki bir mesnevidir.
Sadef-i
Sad-Güher: Divanlarından seçilmiş 100
gazeli ihtiva eder.
Subhatü’l-abdâl: Kerbelâ mersiyelerinden oluşur.
Tuhfetü’l-uşşak: Husrev-i Dehlevî’nin Matla’ü’l-Envar adlı eserine nazire
olarak kaleme alınan bir mesnevidir.
2. Tarihî Eserleri
Fursatname: Nusretname’de anlatılan olayların devamı anlatılır.
Fusulü’l-hallü
Ve’l-akd: İslam devletlerinin yükseliş
ve batış sebepleri anlatılır.
Hakayıku’l-ekâlim: III. Murad’ın, görev vereceği memurlarının hangi vasıflarda
olması gerektiğini anlatır.
Heft-Meclis: Kanunî Sultan Süleyman’ın Zigetvar savaşının tarihidir.
Menşeü’l-inşa: Bazı devlet ileri gelenleri ile yazarın kendisi için yazdığı
mektuplardır.
Mirkatü’l-cihad: Melik Danişmend Ahmed’in savaşlarından bahseder.
Münşeat: Âlî, bu eserde mektuplarını toplamıştır.
Nâdirü’l-meharib: Şehzade Selimle Bayezid arasında cereyan eden Konya Savaşını
ve Selim’in cülusuna kadarki olayları anlatır.
Nusretname: Lala Mustafa Paşa’nın Gürcistan, Azerbaycan ve Şirvan
fetihlerini anlatır.
Zübdetü’t-tevarih: Adudüddin el-İcî’nin İşrâkü’t-tevarih adlı kitabının
tercümesidir.
3. Diğerleri
Feraidü’l-vilade: III. Murat’ın oğullarından Şehzade Osman’ın doğumuyla
ilgili eseridir.
Hâlâtü’l-kâhire: Âlî’nin Mısır’a ait hatıralarına ve gözlemlerine
dayanmaktadır.
Hilyetü’r-ricâl: Hoca Muhammed Parsa’nın, Faslü’l-Hitab’ından alınan bir
eserdir.
Hülasatü’l-ahval: On iki bendlik bir terci-benttir.
Mecmau’l-bahreyn: Hâfız’a nazirelerini topladığı bir eseridir.
Mehasinü’l-adab: Bir nevi siyaset ve görgü kitabıdır.
Menakıb-ı
Hünerveran: Hat tarihinden, ünlü
hattatlar, nakkaşlar ve mücellitlerden bahseder.
Mevaidü’n-nefayis
Kavaidi’l-Mecalis: Görgüye dair
Kava-idü’l-mecalis’in genişletilmiş şeklidir.
Nevadirü’l-hikem: Eser, her çağda yetişmiş olan bazı ünlü bilgin ve mutasavvıflardan,
halifeler ve hilafet meselesinden söz eder.
Nushatü’s-selatin: Padişahlara yol göstermek üzere yazılmıştır.
Risale-i Zırgamiyye: III. Murat’n Harem Kethüdası Canfeda Hatun’un kardeşi
Deli İbrahim Paşa hakkında yazılmıştır.
Tuhfetü’s-suleha: Gazalî’nin Eyyühe’l-veled adlı risalesinin tercümesidir.
Künhü’l-ahbar (1600): Uzun bir mukaddime ve yazarın rükn adını verdiği
dört bölümden oluşur.
İlk rüknde dünyanın yaratılışı anlatılır.
İkinci rüknde Hz. Adem’den başlayarak peygamberler, Arap
ırkı, Hz. Muhammed, Hilafet dönemleri ve İslam coğrafyasının bilginleri ve
şeyhleri anlatılır.
Üçüncü rüknde Türk ve Tatar kavimleri ve hakanlarından söz
edilir.
Dördüncü rüknde Osmanlı Devleti’nin ortaya çıkışı ve 17.
yüzyıla kadar ki gelişimi anlatılır.
Eserde olaylar padişahların tahta çıkış sırasına göre
işlenir. Eserin Osmanlılarla ilgili rüknü iki ciltten meydana gelmiştir. İlk
cilt, Yavuz Sultan Selim dönemiyle sona erer. İkinci cilt, Sultan Süleyman’ın
saltanatıyla başlar.
Eserde 290 şair hakkında müstakil biyografik bilgiler
mevcuttur. Bunun dışında 15 şair hakkında da bilgiler verilmiştir. Eserde
tanıtılan şair sayısı 305’tir.
Eserde yararlandığı kaynaklardan söz eder.
Örnek olarak gösterdiği şiirlerin teknik bakımdan bakımından
eleştirilerine de yer verir. Yer yer şiiri yeniden yazmaya yeltenir.
Ünite 4
17. Yüzyıl Şair
Tezkireleri
17. yüzyıl tezkirecileri eserlerinde ağırlıklı olarak kendi
çağdaşlarına yer vermişlerdir. Biyografilere kısalmış buna karşın şiirlere daha
fazla yer verilmiştir. Antoloji tipi bu tezkirelerde şiir sayısı artarken
şiirlere yönelik değerlendirmelere çok az yer verilmiştir.
SADIKÎ - MECMAU’L-HAVAS
1532’de Tebriz’de doğdu. Hudabendlü boyunun ileri
gelenlerindendir. Gençliğinde nakkaşlığa ilgi duydu. Kalenderilere katıldı. II.
Şah İsmail zamanında onun kütüphane memurluğuna tayin edildi.
Sadikî, Çağatay Türkçesi, Azerî Türkçesi ve Osmanlı Türkçesi
ile şiirler kaleme almıştır.
Eserleri
Mecmuau’l havas: Doğu Türkçesindeki ikinci tezkiredir. Şah İsmail devrine
kadarki İran ve Türk asıllı şairleri kapsamaktadır.
Eser, dönemin sultanı Şah Abbas adına yazılmıştır.
Tezkire, Devletşah Tezkiresi Mecalisü’n-nefayis ve Tuhfe-i
Samî’nin zeyli mahiyetindedir. Nitekim yazar bunu eserinin mukaddime kısmında
belirtmiştir.
Eser bir önsöz, sekiz tabaka ve hatimeden oluşmaktadır.
Eserin tabakalarına mecma ismini vermiştir.
Evvelki (Evvelgı) Mecma; zamanın padişah şairlerini anlatır.
Bunlar 12 kişidir.
İkinci (İkimci) Mecma; Şehzade şairleri anlatır. 7
kişidirler.
Üçüncü Mecma; Türk saltanat büyüğü olan şairleri anlatır.
Dördüncü Mecma; İran saltanat büyüğü olan şairleri anlatır.
Bu bölümde 23 kişi yer alır.
Beşinci Mecma; Türk ve İran saltanat erkânının şair olan
çocuklarına yer verir. Bunlar 15 kişidir.
Altıncı Mecma; Sadattan olan şairleri anlatır. Bunlar 35
kişidir.
Yedinci Mecma; Türk şairleri anlatır. Bu bölümde 28 şair yer
alır.
Sekizinci Mecma; Sadıkî’nin çağdaşı İranlı şairleri anlatır.
Bu bölüm 202 kişiden oluşur.
Tezkirede toplam 332 şair yer alır.
Tezkirede yalın fakat estetik bir dil kullanılmıştır.
RİYAZÎ - RİYAZÜ’Ş-ŞUARA
Birgili ailesindendir. Asıl adı Mehmet’tir. Mekke’de doğdu. 25
yaşlarında müderris oldu. Çeşitli şehirlerde kadılık yaptı.
Eserleri
Divan
Sâkiname; 1052 beyitlik bir mesnevidir.
Düsturu’l-amel; Gramer kitabıdır.
Ayrıca Siyer, İhtisar-ı
İlm-i Halikan (Vefeyatü’l-ayan’ın kısa çevirisi), Risale fi
İlmi’l-beyan,
Sahayifü’l-letaif fi Unvani’l-ulum ve’l-ma’arif, Keflfü’l-hicab an
vechüi’l-savab adlı eserleri de bulunmaktadır.
Ancak, bunların nüshalarına tesadüf edilmemiştir.
Riyazü’ş-şuara; 1609’da tamamlanmıştır. I. Ahmet’e ithaf edilmiştir. Bir
önsöz ve ravza adını verdiği iki bölümden meydana gelmiştir.
Önsözde şiir hakkındaki görüşlerini dile getirir. Şair ile
şairlik taslayanı tefrik etmeye çalışır. Çokça şairin divanını inceleyip yeni
söyleyişleri tespit eder.
Şiiri mana bakımından dört kategoriye ayırır;
1. Manada yaratıcılık
2. Önceki manaya yeni bir mana katma
3. Önceki manayı güzel bir söyleyişle yeniden söyleme
4. Önceki manayı başka manalara aktarmak
Tezkirenin özellikleri;
Okuyucuyu sıkmamak için kısa tutulmuştur.
İyi olmayan şairleri eserine almamıştır.
Eserde yer verdiği şairlerin divanları incelemiştir.
Eserde tarafsız davranmaya özen göstermiştir.
Mukaddimen sonraki ilk ravzada sekiz padişaha yer verir.
2. Ravza; Fatih devrine kadar Osmanlı ülkesinde yetişmiş 417
şaire yer verir.
Eserde bahsi geçen şairlerin hemen hepsinin doğum ve ölüm
tarihlerine yer verilir. Bu bakımdan çok önemli bir kaynaktır.
FAİZÎ - ZÜBDETÜ’L-EŞAR
Kafzade namıyla tanınır. Asıl adı Abdulhay’dır. 1589’da
İstanbul’da doğdu. Müderrislik ve kadılık yaptı. 1620’de II. Osman’ın katli
sırasında sarayda bulunduğu ve bu olaya çok üzüldüğü belirtilir. Üzüntüsünden
hastalanıp 1622’de vefat etmiştir.
Eserleri
Yarım kalmış bir Leyla vü Mecnun mesnevisi, divanı ve
sakinamesi vardır. En önemli eseri tezkiresidir.
Zübdetü’l-eşar: Antoloji niteliğindeki ilk tezkiredir. 1621’e kadarki 14’ü
kadın olmak üzere 515 şaire yer verir. Eserde yer alan 57 şair hakkında başka
hiçbir kaynak yoktur. Şairlerin ölüm tarihlerini belirtmeye özen göstermiştir.
RIZA - TEZKİRE-İ ŞUARA
Edirne’de doğdu. Zehrimarzade diye anılır. Müderrislik ve
mahkeme naipliği yaptı.
Mürettep bir divanı ve Kava’id-i Farisiyye adlı eserlerinden
söz edilmişse de bulunamamışlardır.
TEZKİRE-İ ŞUARA: 1591-1640 yılları arasında ölmüş olan şairler hakkında
bilgi vermektedir. Eser, Sultan İbrahim’e sunulmuştur. Hasan Çelebi
Tezkiresi’nin zeyli sayılır.
Eser, kısa bir önsöz ve iki bölümden oluşur. Zikr-i
Şuara-yı Selatin-i Maziyye başlığını taşıyan birinci bölümde on şair padişaha
yer verilmiştir. İkinci bölümde alfabetik sırayla 259 şair hakkında bilgi
verilmiştir. Tezkiredeki toplam şair sayısı 269’dur.
Eserde sadece tanınmış şairlerin sanatı hakkında
değerlendirmelerde bulunmuştur. Eserde şairler genellikle övülmüştür.
YÜMNÎ - TEZKİRE-İ ŞUARA
İstanbul’da doğdu. Çeşitli yerlerde kadılık yaptı. 17.
yüzyıla ait şiir mecmuaların şiirlerine rastlanmaktadır.
Tezkire-i Şuara: Faizi’nin tezkiresine zeyl olarak yazılmıştır. Zübdetü’l-esâr’ın bıraktığı yerden,
1621’den sonra yaşayan şairlerle başlayan eser yarım kalmıştır. Yumnî, çağdaşı
olan 29 şair hakkında kısa bilgiler verir. Eser, 1905 yılında Ali Emiri
tarafından temize çekilerek elimizde bulunan tezkire meydana gelmiştir.
ÂSIM - ZEYL-İ
ZÜBDETÜ’L-EŞAR
Seyrekzade Mehmet Asım İstanbul’da doğdu. Çeşitli
medreselerde müderrislik yaptı. 1675’de İstanbul’da vebadan dolayı öldü.
Mürettep divanı elimize ulaşmamıştır. Şiir mecmualarındaki
şiirlerinden kötü bir şair olduğu anlaşılmaktadır.
ZEYL-İ ZÜBDETÜ’L-EŞAR: Zeyl-i Zübdetül-eşar olarak bilinen eser antoloji
türündedir. 1620 ile 1675 yılları arasında yaşamış şairlere yer vermiştir. Alfabetik
sırayla 123 şaire yer verir.
Vefat tarihleri Asım’ın ölümünden sonra gelen 15 şairin
esere başkaları tarafından dâhil edildiğini gösterir. Eserdeki pek çok şair
hakkında bilgi verilmeyip sadece eser örneklerine yer verilmiştir.
GÜFTÎ - TEŞRİFATÜ’Ş-ŞUARA
Edirne’de doğdu. Asıl adı Ali’dir. Müderrislik ve kadılık
yaptı.
Mihnet ve yoksulluk içinde bir hayat yaşamıştır. Bundan
dolayı alaya, hicve varan bir üsluba sahiptir. Tezkiresinde kendisini telaşçı,
zayıflıktan beli bükülmüş bir züğürt olarak tasvir eder.
Eserleri
Divan
Gamname: 2000 beyitlik bir mesnevidir. Dönemiyle ilgili
şikâyetnamedir.
Hilye-i Güftî: Bazı kaynaklarda Düvazdeh İmam adıyla geçer.
Şah u Derviş: Tamamlanamamış bir mesnevi tercümesidir.
Zafername: Varadin fethi münasebetiyle yazılmış 646 beyitlik bir
mesnevidir. Eserin başında 34 beyitlik bir naat vardır.
Zellename: Hiciv türünde küçük bir mesnevidir.
Teşrifatü’ş-Şuara: Nazımla kaleme alınmış ilk tezkiremizdir. 2400 beyittir.
Eserin başındaki 210 beyitlik bölümde kalemini ve şiirini övmüştür. Daha sonra
çağdaşı olan 106 şairi anlatmıştır. Bunlardan 25’i başka tezkirelerde ismi
geçmeyen şairlerdir.
Eserine aldığı şairleri alaylı bir dille bazen aşırıya kaçan
bir hicivle anlatır. Kendisini de hicvetmekten geri kalmaz.
Eserin dili oldukça ağırdır.
Ünite 5
18. Yüzyıl Şair
Tezkireleri
17. yüzyıl tezkirelerinin aksine bu yüzyılda biyografiler
daha geniş tutulmuştur. Zümre tezkireleri de yine bu yüzyılda ortaya çıkmıştır.
MUCİB - TEZKİRE-İ ŞUARA
1672’de Diyarbakır’da doğdu. Asıl adı Mustafa Mucib’dir. Mansurizade
sanıyla tanınır. Müderrislik yaptı. 1727’de Şam’da vefat etti.
Şiirlerinde Racih, Kemalî ve Mucib mahlaslarını kullandı.
Tezkire-i Mucib (1710): Gençliğinde tanışıp görüştüğü şairlerden topladığı
şiirlerle bir mecmua oluşturan Mustafa Mucib Efendi, ileri yıllarında bu
çalışmasını geliştirerek Tezkire-i Mucib adlı eserini oluşturmuştur.
Tezkire, kısa bir giriş ve IV. Murat’ın biyografisiyle
başlar. Daha sonra çağdaşı olan
şairleri alfabetik sırayla verir.
Eserin girişinde Rıza
Tezkiresi’ni incelediğini ve eserini Riyazi’ye zeyil olarak yazdığını
belirtir.
Eser, 107 biyografi içerir.
Şairlerin sanatı ve şiir özellikleri hakkındaki
değerlendirmelerinde oldukça yüzeyseldir.
Dili süssüz ve sadedir.
Başka tezkirelerde yer almayan 11 şaire yer vermiş olması
bakımından önemlidir.
SAFAYÎ - NUHBETÜ’L-ASAR
MİN-FEVA’İDİ’L-EŞAR
Asıl adı Mustafa’dır. İstanbul’da doğdu. Tezkiresini 1720’de
tamamladı. 1726’da vefat etti.
Eserleri
Mürettep bir divanı vardır.
Tezkire-i Şuara olarak da bilinen tezkiresi Nuhbetü’l-asar min-Feva’idi’l-eş’ar, bir önsöz
ve 18 takriz ve alfabetik olarak tasnif edilmiş
476 şairden meydana gelir. Devrin tanınmış on sekiz şair ve bilim adamından
birer takriz isteyen Safayî, bu metinleri eserin başına eklemiştir.
Rıza Tezkiresi’ne zeyl olarak yazılan eser tamamlandıktan
sonra devrin padişahı Damat İbrahim Paşa’ya sunulmuştur.
Eserin önsözü özentili bir inşa örneğidir.
Eserin dili oldukça ağır ve süslüdür.
Eserin biyografik bölümleri titizlikle hazırlanmıştır.
Şairlerin ölüm tarihlerini vermeye dikkat edilmiştir. Örnek olarak alınan
şiirler de titizlikle seçilmiştir. Lale Devri şairleri hakkında bilgi
vermesi bakımından çok önemli bir kaynaktır.
SALİM
- TEZKİRE-İ ŞUARA
1688’de İstanbul’da doğdu. Asıl adı Mehmet Emin’dir,
Mirzazade sanıyla tanınır. 16 yaşında müderris oldu. Çeşitli şehirlerde kadılık
yaptı. Tezkiresini 1722’de tamamlayarak Damat İbrahim Paşa’ya sundu.
Karşılığında İstanbul kadısı oldu.
Anadolu ve Rumeli kazaskerliği yaptıktan sonra 1743’de
İstanbul’da vefat etti.
Salim, gururlu ve kibirli biriydi. İlmiye sınıfından
olmayanları küçümserdi. Şairliği ve hattatlığıyla da tanınır.
Eserleri
Aynî’nin Ikdü’l-cuman fi Tarihi Ehli’z-zaman adlı eserinin
on bir cüzünü Türkçeye çevirmiştir. Mürettep divanı ve dini konularda eserleri
vardır.
Tezkire-i Şuara: Eser, uzun bir girişten sonra biri padişahlara diğeri
şairlere ayrılmış iki bölüm halinde tertip edilmiştir.
428 şaire yer verir. Şairleri ölüm tarihlerine göre sıralar.
Biyografiler geniş yer tutar. İlmiye sınıfından olan ve hattat olan şairlere
daha fazla yer verip övmüştür.
Eserin dili süslü ve ağırdır.
BELİĞ - NUHBETÜ’L-ASAR
Lİ-ZEYLİ ZÜBDETİ’L-EŞAR
1668’de Bursa’da doğdu. Asıl adı İsmail’dir. Kâtiplik ve
naiplik yaptı. Yaşadığı dönemde şair, tarihçi ve bilim adamı olarak tanındı.
1729’da vefat etti.
Eserleri
Bursa
Şehrengizi (Âyine-i Huban); 269 beyittir.
Divan; Günümüze ulaşmamıştır.
Genc-i Şaygan; Edebiyat, hal tercümesi ve fıkıh konularını içerir,
günümüze ulaşmamıştır.
Güldeste-i
Riyaz-ı İrfan ve Vefayat-ı Danişveran-ı Nadiredan; Bursa’da doğan ve yetişen ya da orada görev yapmış olan
sultanlar, şehzadeler, devlet adamları ve tanınmış kişiler hakkında bilgi veren
bir eserdir. Eserde 495 kişi hakkında bilgi mevcuttur.
Gül-i Sad-berg; Hanifzade Tahir
Ahmed’in 100 hadisinin birer beyitle tercümesidir.
Seb’a-i
Seyyare; Yedi naat içerir.
Sergüzeşt-name-i
Fakır Be-azimeti Tokat; Tokat yolculuğu
sırasında başından geçenleri, Tokat’taki memuriyeti boyunca şahit olduğu
usulsüzlükleri anlattığı 151 beyitlik bir eserdir.
Nubbetül-asar li-Zeyli Zübdeti’l-eşar (1727); Kafzade Fa’izi’nin Zübdetü’l-eşar’ına zeyl olarak yazılmıştır. Şiir antolojisi
niteliğindedir.
Tezkire, Necip mahlasıyla şiirler yazan III. Ahmet’den sonra
413 şaire yer verir.
Eserde şairlere değerleri ölçüsünde yer verilmiştir. Kısa
sürede yazılmış olan eserde çeşitli hatalı bilgiler mevcuttur.
RAMİZ - ADAB-I ZUREFA
1736’da İstanbul’da
doğdu. Asıl adı Hüseyin’dir. Azizzade sanıyla tanındı. Müderrislik ve kadılık
yaptı. Yaşadığı dönemde bilim adamı, tarihçi ve şair olarak tanındı.
Eserleri
Devhatül-meflayih
Zeyli: Müstakimzade Süleyman
Sadeddin Efendi’nin Devhatü’l-meşâyîh’ine yazdığı zeylidir.
Hadikatü’l-vüzera
Zeyli: Osmanzade Ahmet Taib
Efendi’nin Hadikatü’l-vüzera adlı eserine yazdığı zeyldir.
Hamiletü’l-kübra
Zeyli: Resmî Ahmet Efendi’nin
darüssaade ağalarına dair yazdığı Hamiletü’l-kübra adlı eserine zeylidir.
Keşfü’z-zünun
Zeyli: Mustafa Kâtib Çelebi’nin Keşfü’z-zünun’una
yazdığı zeylidir.
Zahirü’l-hukkam: Rumeli kadılıklarında bulunduğu yirmi yıl içinde hazırladığı
bu eseri, 1184/1770 yılında tamamlanmış olup şakk ilmine (mahkeme
tutanaklarında geçen deyim ve tabirler) dair bilgileri ihtiva eder.
Zübdetü’l-vakı’at: Hüseyin Ramiz’in bir tarih kitabı olan bu eseri, 1182/1763
ile
1188/1774 yılları arasında geçen Sultan III. Mustafa devri
olaylarını kapsar.
Âdab-ı Zurefâ (1784): Ramiz Tezkiresi
olarak da bilinen Âdab-ı Zurefa, Mirzazade Mehmet Salim Efendi’nin Tezkiretü’ş-şuara’sına
bir zeyildir. Hüseyin Ramiz, tezkiresinde 1720 ile 1784 tarihi arasındaki 64
sene içinde yetişmiş 375 şairin biyografisine yer vermiştir.
Eserde şairler hakkında ayrıntılı bilgiler mevcuttur.
Eserdeki bazı yazım hataları ve boş bırakılan yerler, müellifin eserine son
biçimini veremediğini göstermektedir.
Tezkirenin dili oldukça ağırdır. Safayî ve Salim’in
tezkireleriyle beraber 18. yüzyılın en önemli üçüncü tezkiresidir.
SİLAHDARZADE MEHMET EMİN
- TEZKİRE-İ ŞUARA
Hayatı hakkında bilgi bulunmamaktadır.
Tezkire-i Şuara (1790): Silahdarzade
Tezkiresi bir tertip fikrine bağlı olmadan 1751-1790 yılları arasında
yaşamış 60 şairin biyografisine yer verir. Antoloji niteliğindeki eser Beliğ Tezkiresi’nin zeyli
niteliğindedir.
SAFVET - NUHBETÜ’L-ASAR Fİ
FEVA’İDİ’L-EŞAR
Asıl adı Mustafa’dır. Kemiksizzade sanıyla tanınır. Hayatı
hakkında kaynaklarda fazla bilgi yoktur. Kadılık yaptığı bilinmektedir.
Nuhbetü’l-asar fi Fevaidi’l-eşar (1783): Safayi
Tezkiresi’ni özetleyerek eserini kaleme almıştır. Sefayi tezkiresinden seçilmiş
326 şair biyografisine yer verir. Eserin sonunda yer alan Tezyilü’l-kitab
başlıklı kısımda eseri kısa süre inceleyebildiğini ve bu nedenle ancak meşhur
şairlere yer verebildiğini belirtir. Önemsiz bir eserdir.
ESRAR DEDE -TEZKİRE-İ ŞUARA-YI
MEVLEVİYYE
1748-1797 yılları arasında yaşadı. Şeyh Galip’in yakın dostu
olarak tanınır.
Esrar Dede Tezkiresi olarak da bilinen eseri, 1797 yılına dek yaşamış Mevlevi
şairlerini ihtiva eder.
Eserin başında tezkireyi yazmasına sebep olanın Şeyh Galip
olduğunu belirtir. Şeyh’in sevdiği/beğendiği şairler hakkında bilgi toplamış ve
tezkiresini meydana getirmiştir. Eserdeki şairlerin seçimi Şeyh Galip’e aittir.
Eserde 212 şair hakkında bilgi mevcuttur. Tezkirede bütün
Mevlevi şairlere yer vermemiştir. Sadece divan sahibi olanları ve üstat
olanları esere dâhil etmiştir.
Eserde şairler hakkında ayrıntılı bilgiler mevcuttur.
Şairler hakkında övücü ifadeler dikkat çeker. Seçilen şiirlerin Şeyh Galip’in
tercihi olması eserin değerini arttırır.
Eserin dili oldukça ağırdır.
Eser, belli bir zümreye özgü şairleri bir araya getiren ilk
tezkiredir.
ÂKİF - MİR’AT-İ Şİ’R
Asıl adı Mehmet’tir. Enderunlu Âkif sanıyla tanındı. Uzun
yıllar sarayda çalıştı.
Mir’at-ı Şi’r (1797): Bir önsöz, dört bölüm ve bir hatimeden oluşur.
Eserin önsözünde şiire hevesi olduğunu ancak yeteneği olmadığını belirtir.
Eserin birinci bölümünde Hane-i Hassa’da altı; ikinci
bölümde Hazine-i Hümayun’da sekiz; üçüncü bölümde Kiler-i Hassa’da yedi ve
dördüncü bölümde Seferli Koğuşu’nda iki şair olmak üzere kendisi dahil 24 şair
hakkında bilgi verir.
Hatime kısmında İcmâl-i Terceme-i Fakîr başlığı altında
kendinden söz eder. Eserin sonunda Enderunlu Vasıf’ın eseri öven bir şiiri
vardır.
Eserin dili oldukça özentilidir. İnşadaki ustalığını
göstermek isteyen Âkif, içinden çıkılmaz cümleler ortaya koymuştur. Enderun’dan
arkadaşlarını fazlaca överek objektiflikten uzaklaşmış ve eserin değerini
düşürmüştür.
Ünite 6
19 Yüzyıl Şair
Tezkireleri
Bu yüzyıldaki eserlerde biyografik bilgiler azdır. Antoloji
tipi tekire örnekleri öne çıkar.
ŞEFKAT - TEZKİRE-İ ŞUARA
Asıl adı Şefkat Seyyid Abdulfettah’tır. Divan
şairlerindendir. Şefkat-i Bağdadi olarak anılmasından dolayı Bağdat doğumlu
olduğu tahmin edilmektedir. Kâtiplik yapmıştır.
Eserleri
Divançe; Şiirlerini topladığı eseridir.
Siyer-i Nebevi; Hz. Peygamberin, din büyüklerinin ve halifelerin
hayatlarını anlattığı eseridir.
Hadikatü’l-vüzerâ: Ziyaeddin Yusuf Ziya Paşa’nın 1705’te ilk sadrazamlığından
Alemdar Mustafa Paşa’nın sadrazamlığına kadar gelen
sadrazamları anlatır.
Tezkiretü’ş-şuara (1814): 1730’la 1814 yılları arasında yaşamış 125 şaire yer
verdiği eseridir. Eser, Enderunlu
İbrahim Nâşit’in Müntehabat-ı Eşâr
adlı mecmuasının genişletilmiş şeklidir.
Uzun mukaddimesiyle dikkat çeker.
Tezkirenin dili oldukça ağırdır.
ESAT EFENDİ - BAĞÇE-İ SAFA-ENDUZ
1789’da İstanbul’da doğdu. Seyyid olduğunu söylemiştir.
Sahaflar Şeyhizade sanıla tanınır. Müderrislik, naiplik, kâtiplik,
vakanüvislik, kadılık, gazete yazarlığı, kazaskerlik, elçilik gibi çok çeşitli
görevlerde bulundu.
Eserleri
Ahvâl-i Tunus: Tunus’un Osmanlılar tarafından fethinden Sultan Abdülmecit
devrine kadar geçen süre içindeki olaylar› anlatan küçük bir eserdir.
Âyâtü’l-hayr: II. Mahmut’un 1837’de Tuna vilayetine yaptığı geziyi
anlatan eserdir.
Delailü
Nübüvveti Nebiyyina: Tevrat ve İncil’de Hz.
Peygambere dair işaretler üzerinde durmaktadır.
Mehasin-i
Mecidiyye: Dönemin padişahı Abdülmecit’e
itaat ve dua, sahip olunması gereken güzel ahlak, sakınılması gereken kötü
huylar ve insan haklarıyla ilgili bir risaledir.
Beyanüs-sıfatis-sübutiyetillahi
Teala: Allah’ın sıfatlarının tarif
ve izahıdır.
Mesh-i Ricl ve
Mesh-i Huf: Abdest almaya dair bir
risaledir.
Münşeat: Esat Efendi’nin kendisi ve ailesi hakkındaki bilgileri
ihtiva etmektedir.
Nasrun Aziz: İman ve amel münasebetinin ele alındığı bir risaledir.
Pendname: Çocuklar için yazılmış manzum bir öğüt kitabıdır.
Sefername-i
Hayr: II. Mahmut’un 1831’de
Çanakkale Boğazı’na ve Edirne’ye yaptığı gezinin anlatıldığı bir eserdir.
Şahid-i
Müverrihîn: Türkçe’de kullanılan bazı
kelimelerin imlâsını, tarih düşürmenin kurallarını ve bu alanda eser veren bazı
şairlerin kısa biyografilerini ihtiva eden bir eserdir.
Şiirleri: Esat Efendi’nin şiirleri dağınık olarak çeşitli
mecmualarda bulunmaktadır.
Tarih: 1821-1826 yılları arasındaki olayları içeren bir tarihtir.
Teşrifat-ı
Kadime: Osmanlı Devletinin resmî
protokolünü anlatan bir eserdir.
Üss-i Zafer: Yeniçeri ocağının kaldırılmasını anlatan bir eserdir.
Tercümeleri
Esile ve
Ecvibe: Medrese bitirme sınavı
soruları hakkındadır.
İman-ı Ebeveyn: Saçaklızade Mehmet’in Hz. Peygamberin anne ve babasının
imanları hakkındaki risalesinin tercümesidir.
Kevkebül-mesud
fi-kevkebetil-cünud: II. Mahmut’un askeri
alanda yaptığı yenilikleri anlatır.
Mahmudül-eser
fitercemeti’l-mustazrafi’l-müsteser: Mustazaf Tercümesi olarak bilinir. Muhammed b. Ahmet el-İbşihi’nin
el-Mustadraf’ının tercümesidir.
Ziba-yı
Tevarih: Muslihiddin-i Lari’nin Miratü’l-edvar
adlı tarihinin yaratılıştan itibaren bir kısmının tercümesidir.
Bağçe-i Safa-enduz: Esat Efendi Tezkiresi olarak da bilinir. Salim
Tezkiresi’ne zeyl olarak yazılmıştır. 1722-1835 yılları arasında yaşamış 209
şair hakkında bilgi verir. Eserdeki bilgilerin bir kısmı eksik, bazıları ise
yanlıştır.
ÂRİF HİKMET - TEZKİRETÜ’Ş-ŞUARA
1876’da İstanbul’da doğdu. Aile büyükleri arasında devlet
hizmetinde bulunmuş kimseler çoktur. Müderris payesi aldıktan sonra çeşitli
hizmetlerde bulundu. Şeyhülislamlığa kadar yükseldi.
Son devir Osmanlı âlimleri arasında önemli bir yere
sahiptir. 12 bin ciltlik kıymetli bir kütüphanesi vardı.
Şiirlerinde Nefî, Nabî ve Nedim’in etkisi görülen Ârif
Hikmet, eski şiirin bakıyyetü’s-selef denilen son temsilcilerindendir.
Eserleri
Divan
El-Ahkâmü’l-meriyye: Zamanın tapu düzenlemelerini içerir.
Hulâsatü’l-makalat: Babası İsmet Bey’in Osmanlı Devleti adına katıldığı
antlaşmalar ve bu antlaşmaların maddelerini içerir.
Mecmuatü’t-teracim: Arapça biyografik bir eserdir. Ulema ve tarikat şeyhlerini
anlatır.
Rumeli Teftiş
Defteri ile Mecmua-ı Eşar ve bir de hatıra
defteri vardır.
Tezkiretü’ş-şuara: 1592-1837 yılları arasında yetişen 203 şaire yer verir.
Alfabetik düzenli eserde birçok şair hakkında teferruatlı bilgiler mevcuttur. Ali Emiri Efendi bazı şairler hakkında
tezyil notuyla esere ilavelerde bulunmuştur.
FATİN - HATİMETÜ’L-EŞAR
1814’de Drama’da doğdu. Asıl adı Davut’tur. Kabiliyet ve
zekasından mütevellit kendisine Fatin mahlası verildi.
Eserleri
Divan: Şairin ölümünden beş yıl sonra oğlu tarafından bastırılmıştır.
Hatimetü’l-eşar: Fatîn’in en önemli eseridir. 672 şairin hayatından söz
eden tezkire, bu hâliyle Türk edebiyatının en hacimli şair tezkirelerindendir.
Eser, Salim Tezkiresi’nin bıraktığı
1721’den 1853’e kadar Osmanlı ülkesinde yetişen şairler hakkında bilgi içerir.
Eserde hayattaki hâl tercümesi sahiplerinin hemen hepsinin,
çoğunlukla ayı ve günüyle birlikte, doğum tarihleri belirtilmiş, doğum yerleri,
baba adları, memuriyet ve vazifeleri kaydedilmiş, hayatlarındaki diğer değişiklikler
tarihleriyle birlikte gösterilmiştir. Ayrıca hemen her şairin ölüm tarihine yer
verilmiştir.
Fatin, tezkiresinin şair çerçevesini çok geniş tutmuş, tek
manzumesini, hatta bir
beytini görebildiklerine dahi eserinde yer vermiştir.
Hatimetü’l-eşar, Salim Tezkiresi’ne zeyl olarak hazırlanmıştır.
Fatin, Salim’den aldığı kimi şairlerin hayatında, bu tezkirenin yazılışından
sonra meydana gelen değişmelere ayrıca değinmiştir.
Fatin Tezkiresi, Dârü’l-maarif, Mekteb-i Maarif-i Adliyye,
Bayezit Rüşdiyesi gibi devrin yeni eğitim kurumlarından yetişmiş seçkinleri
gösteren kayıtları ile yenileşme dönemi maarif tarihimize dair malzeme vermiştir.
TEVFİK - MECMUA-İ TERÂCİM
Seyyit ve Mevlevi’dir.
Tek eseri olan Mecmuatü’l-teracim’de 1595-1860 yılları arasında yaşamış 542 kişi hakkında bilgi
verir.
MEHMET TEVFİK - KAFİLE-İ ŞUARA
1843’te İstanbul’da doğdu. Çaylak Tevfik ve Çopur Tevfik diye
de anılır. Çaylak isminde mizahi bir gazete çıkarmıştır. Hüdavendigâr, Muhbir,
Asır, Terakki ve Letaif-i Âsar isimli gazetelerde çalıştı.
Eserleri
Letaif-i İnşa,
Nizamü’l-âlem li Cenabi Akhisarî, Kâfile-i şuara, İstanbul’da Bir Sene,
Letaif-i Hikayat ve Garaib-i Rivayat, Âsar-ı Perişan, Nevadirü’z-zaraif,
Letaif-i Nasreddin, Bu Âdem, Hazine-i Letaif, Tahrîc-i Harabat, Meşahir-i
Osmaniyye Teracim-i Ahval-i Kapudan-ı Derya Meşhur Gazi Hayreddin Paşa
Barbaros, Tarih veya Sene 1171 Cinayetleri, Yadigâr-ı Macaristan-Asr-ı
Abdülhamit Han, Usul-i İnşa ve Kitabet ve Levamiü’n-nur adlarıyla yayınlanmış
kitapları vardır. Pek çok Nasreddin hoca fıkrasını ortaya çıkartarak
tanınmalarını sağlamıştır.
Kâfile-i Şuara; Kuruluşundan itibaren Osmanlı devletinde yaşamış şairleri
bir araya getiren eserlerdendir. Tevfik Bey eski tezkireleri tarayarak tanınmış
şairleri seçerek eserini meydana getirmiştir.
Eser tamamlanamamış, sadece D harfi ortalarına kadar olan
kısmı basılmış, kalan müsveddeleri de kaybolmuştur.
Eser 1873 yılında Meşahir-i
şuara-yı Osmaniyye’nin teracim-i ahvaliyle ba’zı asar-ı şi’riyyelerini cami’dir
alt başlığıyla yayınlanmıştır.
Mensur bir mukaddime ile başlayan eserde ilk olarak sultan
şairlere yer verilmiştir. Daha sonra şehzade şairlere yer verilmiştir. Tezkirenin
kalan kısmında da 260 şaire yer verilmiştir.
Eserde toplam 281 şair bulunmaktadır.
Ünite 7
20. Türk Edebiyatında Tezkire
Geleneği
Bu yüzyılda tezkirecilik geleneği yerini modern biyografiye
bırakmıştır.
Bu yüzyılda tezkire geleneğini devam ettiren eser, Ali Emiri’nin Esami-i Şuara-yı Amid adlı eseridir.
Modern biyografinin ilk ve güçlü örnekleri İbnülemin Mahmut Kemal İnal’ın Son Asır Türk Şairleri
ile Nail Tuman’ın Tuhfe-i Nailî
adlı eserleridir.
FAİK REŞAT - ESLAF
1851’de İstanbul’da doğdu. Asıl adı Ahmet Reşat, mahlası
Faik’tir. Çeşitli memuriyetlerde bulundu. Rikada üstat bir hattattır.
Eserleri
Teracim-i
Ahval: Eslaf’ın devamıdır. Hacimce daha
küçük olan eserde çağdaş isimlere de yer verilmiştir.
Teracim-i Ahval-i
Meşahir: Eslaf’ı devam ettiren son
kısımdır.
Tarih-i
Edebiyat-ı Osmaniyye: Edebiyat
fakültesindeki ders notlarıdır.
Kemal ile Muhaberemiz: Namık Kemal’le ilgili anılarını anlatır.
Tarih-i
Matbuat-ı Osmaniyye: Basın hayatımızın 1870’li
yıllardan sonraki renkli kişiliklerini anlatır.
Ameli ve
Nazari Talim-i Kitabet yahut Mükemmel İnşa:
Gramer kitabıdır.
Fenn-i İnşa: Mektup örnekleri ve doğru ifade hakkındadır.
İlave-i
Numune-i Kitabet: Yazı yazma
hakkındadır.
Numune-i
Kitabet ve Fenn-i İnşa: Yazı yazma
hakkındadır.
Numune-i Şiir
ve İnşa: Şiir ve yazı hakkındadır.
Talim-i
Kitabet Rehber-i Esma-yı Türkiyye ve Talim-i Kitabet,
İmla ve Galatat.
Camiü’l-İber: Vecize kitabıdır.
Kıraat: Okullar için hazırlanmış bir eserdir.
Muharrerat-ı
Nadire yahut Hazine-i Müntehabat:
Batı edebiyatından metin örnekleri içerir.
Tarz-ı Nevin-i
Kıraat: Tarihi kişilikler hakkında
bilgiler içerir.
Yeni Letaif-i
İnşa: Mustafa Refik’in Çaylak Tevfik
tarafından yapılmış zeyliyle birlikte beş kitaptan meydana gelen Letif-i İnşa
adlı eserinin devamıdır.
Gencine-i
Letaif: Fıkra denemeleridir.
Külliyat-ı
Letaif: Derlediği fıkraları
konularına göre ve söz konusu kişilerin sosyal konumlarına göre 27 gurupta
tasniflediği bir eserdir.
Mecmua-i
Letaif Zeyl-i Gencine-i Letaif:
Önceki eserin devamı mahiyetinde yeni bir derlemedir.
Güldeste Mecmua-i
Âsar-ı Reşat: Eski tarz şiirlerini içerir.
Hikâye-i Aristonous: Telemaqua’ın özetidir.
Ümit yahut Bir
Katilin Akıbeti: Malta adasında duyduğu
bir aşk hikâyesinin gerçekçi bir dille anlatımıdır.
Netice-i
Sefalet ve Sergüzeşt-i Hulusi
Muhtasar
Osmanlı Tarihi ve Resimli Lügat
Mükemmel
Osmanlı Lügati
Eslaf:
Osmanlı şair ve âlimlerinin hâl tercümelerini ihtiva eder. Eserin tasnifi
sistematik değildir.
MEHMET SİRACEDDİN - MECMA-I ŞUARA VE TEZKİRE-İ
ÜDEBA
Mecma-ı Şuara ve Tezkire-i Üdeba tek eseridir. Almancasını
ilerletmek için Hammer’in Cami-i Mehasin fi Teracim-i Şuara-yı
Devlet-i Al-i Osman adlı eserini incelemiş ve tercüme etmiştir.
Eserde 2200 Osmanlı şairi hakkında bilgi mevcuttur.
Eserin dördüncü cildi 517 şair ihtiva ettiği halde 300’den
fazla şairin hâl tercümeleri ve vefat tarihleri eksiktir. Bu hatalar Hammer’den
kaynaklıdır. Mehmet Siraceddin, eserin bu cildinin eksiklerini tamamlamak ve
yanlışlarını düzeltmek suretiyle tercüme etmiştir.
Tercümeye esas alınan Hammer’in. 4. cildindeki şair sayısı
517 iken 160 sayfalık bu eserdeki şair sayısı 75’tir.
ALİ EMİRÎ - ESAMÎ-İ ŞUARA-YI AMİD
Diyarbakır’da doğdu. Telgrafçılık yaptı. Osmanlı Arşivi
Dairesi Tasnif Komisyonu’nun başındayken kendi adına izafe edilen Ali Emiri
Tasnifi’ni meydana getirdi. Vakıflar nezaretinde uzun vicdannameler yazdı. 1924’te
vefat etti.
Eserleri
Cevahirü’l-Müluk: Osmanlı padişahlarına övgüler ile padişah ve şehzadelerin
şiirlerinden örnekler ihtiva eder.
Divan
Durub-ı Emsal: Atasözleri kitabıdır.
Ezhar-ı
Hakikat: Nasihat kitabıdır.
Levamihü’l-Hamidiyye: II. Abdülhamid’e övgüler ihtiva eder.
Musahabe-i
Edebiyye: Yahya Divanı’nın yayınını
eleştirdiği yazılarıdır.
Osmanlı
Vilayet-i Şarkiyesi: Doğu illerini tanıtan
bir eserdir.
Tezkire-i
Şuara-yı Amid: Miratü’l-fevaid adlı tezkiresinin sadece şairleri kapsayan
özetidir.
Vesaikü’l-asar: Osmanlı şairlerinin hazirelerinden birer ikişer beyit
topladığı ve nazire olmayan eserlerden örneklerle genişlettiği eseridir.
Yemen Hatıratı
İşkodra
Vilayeti Osmanlı Şairleri
Esami-i Şuara-yı Amid: Diyarbakır’da yetişen şairlerin biyografisini ihtiva eden
eserin 73 şairi kapsayan ilk cildi yayınlanmıştır.
İBNÜLEMİN MAHMUT KEMAL İNAL-
SON ASIR TÜRK ŞAİRLERİ
1870’de doğdu. Hattatlık icazeti aldı. Hukuk tahsil etti.
Dünya Savaşı’nda evi talan edildi. Evkâf-ı İslamiye Müzesi’ni kurdu. Arkadaşlarıyla
birlikte Resmi Gazete’yi çıkardı.
Eserleri
Kemalü’l-hikme: Hersekli Ârif Hikmet’in hayatını anlatır.
Kemalü’l-ismet: Sultan II. Abdülhamit’in kitapçılarından İsmet Efendi’nin
hayatını anlatır.
Kemalü’l-meşahir: Çeşitli mesleklerden insanları anlatır.
Tarihçe-i
Evkaf ve Teracim-i Ahval-i Nüzzar:
Evkaf nezareti ve nazırları hakkında bir çalışmadır.
Osmanlı
Devrinde Son Sadrazamlar (Kemalüs-südur): Hadîikatü’l-vüzerâ’nın zeyli olan Verdü’l-hadayık’ın zeylidir.
Son Hattatlar (Kemalü’l-hattatin) Süleyman
Saadettin Efendi’nin hattatları anlattığı Tuhfe-i Hattatin adlı eserine ektir.
Hoş Seda: 1785’ten bu yana yetişmiş musiki üstatlarını anlatır.
Hikâye / Sabih: Cezmi adlı
romanın taklididir.
Bir Yetimin
Sergüzeşti: Mütelaa gazetesinde tefrika
edilmiştir.
Divan-ı Yahya: Şeyhülislam Yahya’nın
hayatı ve şiirlerini anlatır.
Divan-ı Hikmet: Hersekli Ârif
Hikmet’in hayatı ve şiirleri hakkındadır.
Divan-ı Galib: Leskofçalı Galib’in
hayatı ve şiirleri hakkındadır.
Menakıb-ı
Hünerveran: Gelibolulu Mustafa Ali’nin hayatını anlatır.
Tuhfe-i
Hattatin: Müstekimzade Efendi hakkındadır.
Hulasa-i
Ziraat,
Ahlak,
Ravzatü’l-kemal,
Menafius-savm,
Kamil Paşa’nın
Sadareti ve Konak Meselesi.
Feyz-i Cevat: Siyasi ve hukuki konular içerir.
Vefayat-ı
Rical: Son asrın bazı önemli
kişilerinin hayatları hakkındadır.
Kemalü’l-kamil: Yusuf Kamil Paşa’yı
anlatır.
Gelenbevi: Gelenbevi İsmail
Efendi’yi anlatır.
Kemalü’l-kiyase
fi Keşfis-siyase: Siyasi ve hukuki
konular içerir.
İzzü’l Kemal: İzzet Bey’in
hayatını anlatır.
Nuru’l Kemal: Nuri Bey’in
hayatını anlatır.
Kemalü’s-safvet: Şair Safvet Efendi’nin
hayatını anlatır.
Kemalü’l makal: Makalelerini içerir.
Kemalü’l-letaif: Fıkralarını içerir.
Lemaatü’l-kemal: Tasavvufi bir eserdir.
Nadi-i Şuara: Manzum bir eserdir.
Lübbü’l-Lüga,
Lagvü’l-Lüga,
Mevzun Sözler
Son Asrın Türk Şairleri: Asıl adı Kemalü’ş-şuara olan eser, Osmanlı şair tezkirelerinin son örneğidir.
Eserin girişinde tezkire geleneğimiz hakkında bilgiler
mevcuttur.
Fatin Tezkiresi zeyli olan eserde 574 kişi yer almaktadır.
Kaynaklara başvurduğu, belgeleri işaret ettiği eserinde çok
gayret gösterse de tam anlamıyla objektif olamamıştır. Bazı şairlere genişçe
yer verirken bazılarını üstünkörü geçiştirmiştir.
NAİL TUMAN - TUHFE-İ NAİLÎ
1875’te doğdu. Hariciyede çeşitli kademelerde çalıştı. 1935’te
kurulan İstanbul Kütüphaneleri Tasnif Komisyonu’nda çalıştığı dönemde eserleri
için çalışmalar yaptı.
Eserleri
İstanbul
Kütüphaneleri Türkçe Hamseler Katalogu: İstanbul
kütüphanelerindeki hamselerin yazmalarını tanıttığı eseridir.
Türk
Musikişinasları Tarihi
Lügat-ı
Tarihiye: Kültür tarihi sözlüğü
mahiyetindedir.
Tuhfe-i Naili: Şuara tezkireleri başta olmak üzere 75 kaynak eserdeki
bilgileri tarayarak, şairlerin biyografilerini alfabetik sıra ile özetlemiştir.
Her biyografiden sonra ilgili eserleri cilt ve sayfa numarası vererek
belirtmiştir.
Türk edebiyatı tarihiyle ilgilenenlerin vazgeçemeyeceği bir
başvuru kaynağıdır.
Kitap Bitti
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder