ALİ
ŞİR NEVAÎ ve MECALİSÜ’N-NEFAİS
Uygur Türklerinden olan Nizâmüddîn Ali Şir Nevaî, 9 Şubat 1441
(H. 17 Ramazan 844) tarihinde Herat’ta doğdu. Ailesi uzun yıllardır
Timurluların hizmetinde bulunuyordu. Çocukluk yıllarında Hüseyin Baykara ile
arkadaş oldu. Dostlukları ömür boyu devam etti.
Hüseyin Baykara 1469 yılında Horasan’ı ele
geçirip Timurluların tahtına oturdu. Ali Şir Nevaî de onun hizmetinde
mühürdarlık görevine getirildi. 1472’de “Emir” yani divan beyi unvanını aldı.
1476’da Molla Cam’i’nin irşadı ile Nakşibendi tarikatına dâhil oldu. 1490
yılından itibaren idari işlerden el çekmeye başladı. Zamanını sanatına ayırdı. 3
Ocak 1501’de Herat’ta vefat etti.
15. yüzyılda önemli bir kültür merkezi olan
Herat en görkemli devrini Hüseyin Baykara zamanında yaşamıştır (1469-1506). Kendisi
de şair olan Hüseyin Baykara’nın etrafında toplanan şair ve âlimler bu dönemde
önemli eserler üretmişlerdir. Tezkire türünün ilk örnekleri de bu dönemde
ortaya çıktı.
Fars edebiyatının büyük üstadı Camî, Baharistan (1487) adlı tezkiresini
ve Emir Devletşah da Tezkiretü’ş şuara
(1487) adlı tezkiresini bu muhitte yazmışlardır.
Bu eserleri Ali Şir Nevaî’nin yazdığı ve Türkçe olarak yazılmış ilk tezkire
olan Mecalisü’n-nefais
(1491) izler. Bu üç tezkire, Herat tezkireleri olarak
bilinir.
Sehî
Bey’in yazdığı Anadolu’da yazılmış
ilk tezkire olan Heşt
Behişt (1538) bu ilk örneklerden istifade etmiştir. 16. yüzyıl
boyunca Anadolu sahasında yazılan tezkirelerin hepsi Herat tezkirelerine
öykünerek yazılmıştır. Bu eserlerde biyografiler uzun, eser örnekleri ise
azdır.
Mecalisü’n-nefais
Mecâlisü’n-nefâis bir giriş ve müellifin
“meclis” adını verdiği sekiz tabakadan meydana gelmektedir. Giriş bölümünde
kitabın telif sebebini açıklayan Nevâî, zamanla unutulan birçok değerli şair
hakkında bir kitap yazma arzusu beslediğini, nihayet Hüseyin Baykara’nın teşvik
ve desteğiyle eserini yazmaya muvaffak olduğunu belirtir. Tezkirenin her
tabakası başında Türkçe açıklama ve her tabaka sonunda yine Türkçe tetimme (temimme = Bir eksiği tamamlamak için katılan şey
/ ilave) kısmı bulunmaktadır.
Birinci
Meclis, Ali Şir Nevaî’nin
zamanlarının sonuna yetiştiği, ancak kendilerini tanıma mutluluğuna erişemediği
şairleri yer alır. Bunlar, 46 kişiden oluşmaktadır.
İkinci
Meclis, Ali Şir Nevaî’nin bazılarıyla
küçüklüğünde tanıştığı, bazılarıyla ise sohbet ettiği şairlerden oluşur. Bu
şairlerin hepsi eserin yazılmakta olduğu tarih olan 1491’den önce ölmüşlerdir.
93 kişiden oluşmaktadır.
Üçüncü
Meclis, Ali Şir Nevaî’nin zamanında
üne kavuşan şairleri anlatır. Nevaî bunların bazılarıyla tanışmış, bazılarıyla
da dostluk kurmuştur. Bu meclis, 173 kişiden oluşmaktadır.
Dördüncü
Meclis, dönemin tanınmış fazıl
kişilerini (bilginlerini) ihtiva eder.
Bunlar, 73 kişidir.
Beşinci
Meclis, Horasan’ın ve başka yerlerin
mirzadelerinden müteşekkildir.
Bunlar 23 kişiden oluşmaktadırlar.
Altıncı
Meclis, Horasan’ın dışındaki yerlerde
yaşayan 31 ulu kişiden meydana gelmektedir.
Yedinci
Meclis, sultanlar ve şehzadelerden
meydana gelir. Bunlardan bazıları şairdir, bazıları da güzel şiir okurlar. Bu
meclis, 22 kişiden oluşmaktadır.
Sekizinci
tabakayı Hüseyin Baykara teşkil
etmektedir. Ayrıca bu meclisin sonuna ilave edilen Halvet başlığı altında,
Mevlana Lutfî ve Mevlana Kabulî hakkında da bilgi verilmiştir.
Mecalisü’n-nefais’de toplam 459 şair yer
almaktadır. Bunlardan 46’sı Türkçe şiir söyleyen şairlerdir.
Tezkirede şairlerin doğum tarihlerine rastlanmaz.
Nadiren ölüm tarihi ile kimin döneminde yaşadığı belirtilir.
Nevaî’nin her şairin ekseriyetle bir, bazen
iki, en çok da dört beytini örnek verdiği görülür. Sadece Hüseyin Baykara’nın
şiirlerinin tamamının matla beyitlerini tezkiresine almıştır.
Nevâî şairlerin şiirlerini değerlendirirken
“daha güzel, güzel söz, güzel düşmüştür, renkli, beğenilmiş, akıcı şiir” gibi
klişeleri, şahsiyetlerini değerlendirirken de “hoş tabiatlı, şuh tabiatlı,
derviş meşrep, güzel sözlü, tekellüfsüz, lâubâli” gibi kalıpları sıkça
kullanmıştır.
Ali Şir Nevaî, tezkiresinde yalın fakat
estetik bir dil kullanmıştır.
Mecalisü’n-nefais’in asıl değeri Türkçe’de yeni bir türü, şairler tezkiresi
geleneğini başlatmış olmasıdır.
Tezkirenin Türkiye’de ve Türkiye dışındaki
kütüphanelerde 100’e yakın yazma nüshası bilinmektedir. Kemal Eraslan ve Prof.
Dr. Naci Tokman tarafından günümüz Türkçesiyle yayınlanmıştır (TDK, 2001).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder