Cahit Öztelli - Karacaoğlan
…bir söylentiye göre, Karacaoğlan, Kozan’a
bağlı Feke ilçesinin Gökçe köyündendir. Öte yandan, Barak Türkmenleri de onu
kendi soylarından sayarlar. Kilis’in
Musabeyli Türkmenleri de kendilerinden olduğunu ileri sürerler.
Söylentilerden biri de, Tarsus’taki Ashab-ı
Kehf mağarasına girip bir daha çıkmadığı, yâni intihar ettiğidir.
Radlof’un yazdığına göre, Karacaoğlan
Belgradlıdır. Asıl adı Simayil’dir.
Benim araştırmalarıma göre Karacağlan’ın
mezarı İçel’in Mut ilçesinin Çukur köyünde bir tepe üzerindedir. Bu tepenin
karşısındaki başka bir tepeye de Karacaoğlan tepesi denmektedir. Karakız ile
şairimiz arasında bir aşk macerası varmış. (s. 4)
(17. yüzyılda yapılan Bağdat seferine atıf
yapan bir destanı ve başka şiirleri örnek gösterilerek şairin 17. yüzyılda
yaşadığı söyleniyor; s. 5-6)
Manzumelerinden anlaşıldığına göre, Konya,
Karaman, İçel, Hama, Halep, Mısır.
Tokat, Bor, Ankara, Aydın, Adana,
Diyarbakır, Kayseri, Mardin, Bursa gibi illerde gezmiştir. Tuna boylarından ve Avusturya
savaşlarından bahsettiğine göre, Rumeli’ye de geçmiş olmalıdır.
Karacaoğlan yalnız yeryüzü güzellerini
sevmiş, gerçek aşkı yaşamıştır. Derin bir yaşama sevinci vardır. Fakat
hayatından uzandığı da olur. Zamanından şikâyetleri de vardır. Bazen sevgililerinin
vefasızlığı onu umutsuzluklara düşürür. (s. 7)
Kul Mehmed’in bütün şiirleri türlü
bakımlardan Karacaoğlan’ınkilere benzemektedir.
Halk zevkini kuvvetle tem sil eden
Karacaoğlan, halk şiir geleneğine sadık kalmıştır. Onun eserleri arasında aruzla
yazılmış tek bir şiire rastlanmaz.
Şimdiye kadar ele geçen manzumeleri arasında
en çok koşma ve semailer yer tutar. Epeyce de türküsü varsa da destanları pek
azdır.
Dili sade ve teklifsizdir. Pek az yabancı
kelime kullanır. Bunlar da asıllarını kaybetmiş Türkçeleşmiştir. Türkçe
sözlerin önemli bir kısmı yerli bir özellik taşır. Sanki Karacaoğlan’a ait bir
sözlük vardır. Bu bakımdan onun şiirlerini bir dil haznesi saymak yerinde olur.
Karacaoğlan’ın şiirlerini tanımada en iyi ölçütlerden biri de dilinin sadeliği,
arılığı olduğu kadar, Güney illerine mahsus sözleri çokça kullanmış olmasıdır. (s.
11)
1
Dinleyin ağalar zamane azgın
Yiğidin başında döner bin kuzgun
Tohumu almış da tarlası bozgun
Yiğit de ne desin day' olmayınca
Söylerim söylerim sözümden almaz
Nideyim cahildir halimden bilmez
Bu dostluğun senin boyuna sürmez
Anadan atadan soy olmayınca
Amana da deli gönül amana
Kalmadı iyi gün devr-i zamana
Cevheri de denk ettiler samana
Yük masnıtı bulmaz tay olmayınca
Karac'oğlan der ki yiğitler över
Açılmış meyvanın dalını eğer
Güzelin kıymeti bin altın değer
N'etmeli güzeli huy olmayınca
(s. 17)
10
Sabahtan uğradım ben bir güzele
Görünce aklımı verdim talana
Leylağı sümbülü hep bile yetmiş
Cennet kokuları vardır alana
Gökyüzünde meleklerin pîrisin
Yeryüzünde arların balısın
Yeni açmış has bahçenin gülüsün
Kömür gözlüm kıymetini bilene
Selâm verdim selâmımı alman mı
Ben seninim sen de benim olman mı
Al yanaktan bir bergüzar vermen mi
Seni diye özleyip de gelene
Dinle dilber dinle sanadır sözüm
Dost yanında kıymetimiz yok bizim
İnsafa gel bir çift şeftali lâzım
Gece gündüz hayalinle gezene
Karac'oğlan der ki Yandım yaralı
Aşk elinden yüreciğim bereli
Ak gerdanda çifte benler sıralı
Kız ne diyon şu derdinden ölene
(s. 24)
30
Ala gözlü nazlı dilber
Sen d'olasın benim gibi
Zülfü dökük boynu bükük
Sen d'olasın benim gibi
Bahçende güller bitmesin
Dalında bülbül ötmesin
Kapından cerrah gitmesin
Sen d'olasın benim gibi
Gül yerine diken bitsin
Kuş yerine baykuş ötsün
Gözün yaşı sele gitsin
Sen d'olasın benim gibi
Karac'oğlan der dert gibi
Yanar yüreğim od gibi
Bir ok yemiş boz kurt gibi
Sen d'olasın benim gibi
(s. 39-40)
56
Sonunu yokladım sonu yol imiş
Yürü yalan dünya senden usandım
Çok emekler çektim hepsi zay oldu
Cesedin içinde candan usandım
Ağırdır kalkmıyor yükümün tayı
Demirdir çekilmez feleğin yayı
Aradım cihanda nazlı yar deyi
El içinde olan sözden usandım
Kazalı kavgalı şu benim başım
Yüklendi barhanam kaldı kardaşım
Her daim akıyor gözümden yaşım
Ağlama gözlerim senden uzandım
Karacaoğlan der ki bize ne oldu
Koynumuz köpüklü kan ile doldu
Saatim ay oldu günüm yıl oldu
Gelip geçen kara günden usandım
(s. 58-59)
123
İndim seyran ettim Firengistan'ı
İlleri var bizim ile benzemez
Levin tutmuş goncaları açılmış
Gülleri var bizim güle benzemez
Göllerinde kuğuları yüzüşür
Meşesinde sığınları böğrüşür
Güzelleri şarkı söyler çığrışır
Dilleri var bizim dile benzemez
Gelip seyrederler Karadeniz'i
Kanları yok sarı sarı benizi
Övün etmiş kara etli domuzu
Dinleri var bizim dine benzemez
Akılları yoktur küfre uyarlar
İmanları yoktur cana kıyarlar
Başlarına siyah şapka giyerler
Beğleri var bizim beğe benzemez
Karac'oğlan der ki dosta darılmaz
Hasta oldum hatırcığım sorulmaz
Vatan tutup bu yerlerde kalınmaz
İlleri var bizim ile benzemez
(s. 111)
---
Varlık Yayınları
4. baskı, Kasım, 1959
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder