Memet Fuat - Karacaoğlan
Yaşamı
Karacaoğlan’ın yaşamı üzerine, belge değeri
olan yazılı kaynaklarda bilgi yoktur. Kendi şiirlerinden, halk
söylentilerinden, kuşaktan kuşağa anlatılagelen menkıbelerden çıkarılan
bilgilerin ise birbirini tutmadığı görülüyor.
Karacaoğlan halkımızın benimsediği,
varlığında eridiği ozanlardandır. Türk halkı onun söylediği şiirlerle yetinmemiş,
onun adına şiirler söylemiştir.
Şiirlerinden hangilerinin gerçekten
kendisinin olduğunu, hangilerinin sonradan uydurulduğunu ayırmak kolay
değildir.
Hoca Hamdi Efendi’nin anılarında,
«karayağız, seyrek sakallı, şuh meşrep, uzunca boylu levent bir adam» diye
tanıtılan Karacaoğlan’ın yaşamı üzerine, çeşitli şiirleri yorumlanarak edinilen
daha başka bilgiler de var: Gurbete iki kız kardeşiyle çıkmış, arkalarında bir
ağlayanları yokmuş, (anlaşılan anası da ölmüşmüş). Bir ara Bursa’da ev bark
sahibi olmuş. Kaç kere evlendiği bilinmiyor.
Evlat acısı da görmüş. Bir şiirine göre de
aşireti devletçe Hama’ya sürgün edilmiş. Çok uzun yaşamış, öldüğünde iyice
yaşlı imiş.
Uzmanlar böyle kesin tarihler veremiyorlar.
Yalnız şiirlerde bazı tarihsel olaylara değinmeler var, onlardan yararlanarak
şairin on yedinci yüzyılda yaşadığını söylüyorlar.
(şiirleri) Yaşadığı toplumu yansıtmıyor. Bir
ozan olarak o korkunç çağdan etkilenmemiş. Anadolu halkının çektiklerinden söz etmiyor.
Bu bir sanat anlayışı sorunu. Nitekim
Karacaoğlan’da göçebe yaşamının acıları da yansıtılmaz. (s. 21)
Uçarı çapkın, yaşama sevinci ile dolup
taşan, gurbetçiliği, dertleri, sıkıntıları hep aşklarına bağlanan, gezdiği
yürüdüğü yerlerdeki insanların nabzına göre şerbet veren bir saz şairi. (s. 22)
Karacaoğlan, Divan edebiyatının Halk
edebiyatını büyük oranda etkilediği bir dönemde, bu etkinin izlerini hiç
taşımayan şiirler yazmıştır. Bütünüyle halk beğenisine, halk düşüncesine, halk
duyarlığına bağlı kalmış, okumuş edebiyatına yönelik özenti şiirlere kesinlikle
uzak durmuştur. (s. 26)
…çevresinde yaşayan halkın sözlüğüyle
yazmıştır.
Karacaoğlan’ın şiirleri arasında en büyük
yeri koşmalar tutar, sonra semailer ile varsağılar, sonra da türküler gelir.
Destanları görece azdır.
51
İncecikten bir kar yağar
Tozar Elif Elif deyi
Deli gönül abdal olmuş
Gezer Elif Elif deyi
Elif’in uğru nakışlı
Yavrı balaban bakışlı
Yayla çiçeği kokuşlu
Kokar Elif Elif deyi
Elif kaşlarını çatar
Gamzesi sineme batar
Ak elleri kalem tutar
Yazar Elif Elif deyi
Evlerinin önü çardak
Elifin elinde bardak
Sanki yeşil başlı ördek
Yüzer Elif Elif deyi
Karac’oğlan eğmelerin
Gönül sevmez değmelerin
İliklemiş düğmelerin
Çözer Elif Elif deyi
(s. 101)
53
Ağlayı ağlayı düştüm yollara
Karışayım boz bulanık sellere
Adı sanı duyulmadık illere
Gitmeyince gönül yârdan ayrılmaz
Ahım kaldı şu gelinin ahdında
Deremedim güllerini vaktında
Karanlık gecede kolum altında
Yatmayınca gönül yârdan ayrılmaz
Gözüm kaldı şu kaplanın postunda
Azrail de can almağın kasdında
Döne döne teneşirin üstünde
Yunmayınca gönül yârdan ayrılmaz
Hadini de Karac’oğlan hadini
Aramazlar gurbet il’e gideni
Ak göğsün üstünde çakır dikeni
Bitmeyince gönül yârdan ayrılmaz
(s. 103)
78
Vara vara vardım ol kara taşa
Hasret ettin beni kavim kardaşa
Sebep ne gözden akan kanlı yaşa
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm
Nice sultanları tahttan indirdi
Nicesinin gül benzini soldurdu
Nicelerin gelmez yola gönderdi
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm
Karac’oğlan der ki kondum göçülmez
Acıdır ecel şerbeti içilmez
Üç derdim var birbirinden seçilmez
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm
(s. 135)
---
De Yayınevi
Mart 1977
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder