Lokanta Esrarı
Diyorsun ki: “Bekârlık âlemleri gözümde tütüyor. Hele ‘Abey
d’or’un yemekleri...
Şimdi artık evde hiç o nefis yemeklerin tadını bulamıyorum.
“Niçin bir aşçı yamağı olmayayım” dedim, “mademki yemek için
yaşıyorum?..”
Nasıl güzel Rumca bildiğimi elbet hatırlarsın. Evet bir sene
beraber yaşadığım Rete Missiya’nın yadigârı... Hâlbuki mekteplerde on sene
içinde o kadar uğraştıkları hâlde öğretemezler. Zavallı terbiyeciler, bilmezler
ki dünyanın en mükemmel lisan muallimi aşktır.
Kozmos’un mutfağına indim.
Ben gösterilen işleri yapıyor, sabah akşam karnım tıka basa
doyacağı için ayda açıktan doksan lira kâr edeceğimi hesaplıyordum.
Acıkmıştım. Ustanın çocuklardan birisine para vererek peynir
üzüm aldırmağa gönderdiğini gördüm.
“Patron aşçılarına yemek vermez mi?”
“Verir, ama kim yer!”
Lâfı döndürdüm, dolaştırdım, mutfağın sırrına getirdim. O
söyledikçe gözlerim açılıyor, kristal, arjante kapların içinde şimdiye kadar
neler yediğimizi öğreniyordum.
“Pekâlâ usta” dedim, “bu kadar fena zahire ile bu kadar
lezzetli yemek nasıl yapılıyor?”
“Burada kaplar hiç yıkanmaz, her eski yemeğin artığı yeni
yemeğe karışır. Bu işte bir nevi mayadır, o tat buradan gelir...”
Haftalık Türk Dünyası,
Sayı: 95-2, 5 Şubat 1336/1920, s. 30-31.
…
(Özet değildir)
…
Ömer Seyfettin, Bütün Hikâyeleri (Hazırlayan: Hazırlayan:
Nâzım Hikmet Polat), Yapı Kredi Yayınları, 2. Baskı, 2015, İstanbul
Helele
YanıtlaSil