13 Mart 2013 Çarşamba

Halk Masalları


HALK MASALLARI

Ünite 1

Masal

Anlatı türlerinin en eskisi olan masal, anlatıldığı bölgenin kültürünü, değerlerini açıklamak bakımından yararlanılabilecek bir kaynak olması itibarıyla milletlerin aynasıdır bir bakıma.

Masal sözcüğünün aslı Arapça “mesel” sözcüğüdür. Bu günkü kullanımın 100/150 yıllık geçmişi vardır. 19. yüzyılın başlarına kadar masal yerine; kıssa, dâstân, hikâye vb. kavramlar kullanılıyordu. Azerbaycan ile Kafkasların genelinde masal için “nağıl”; Hazar Denizi’nin doğusundaki Türk ülkelerinde ise “ertek”, “ertegi” denilir.

Masalların Özellikleri

Biçim Özellikleri
Masallar, uzun anlatılardır; bazılarının anlatımı birkaç gece sürebilir.
Masallar genellikle nesir şeklindedir. Az da olsa nazım-nesir karışımı masala da rastlanır. Manzum parçalar çoğunlukla masalın aslında yer alırlar ancak anlatıcının eklediği manzum parçalara da rastlatır. Bu manzumlar tekerleme, mani ya da koşma olabilir.
Şairler ve yazarlar tarafından nazma geçirilen masallar da vardır: Ziya Gökalp’in Alageyik, Behçet Necatigil’in Üç Turunçlar adlı şiirleri gibi.
Masalların başında, ortasında ve sonunda formel, kalıp söz ve tekerleme gibi söz öbekleri bulunur.
Pertev Naili Boratav 1960 yılında 190 tekerlemeyi inceleyerek bir tasnif yapmıştır. Buna göre:
1-      Kısa giriş kalıp sözleri
2-      Giriş tekerlemesi biçimindeki kısa anlatılar
3-      Tekerleme biçimindeki masallar
4-      Ara ve bitiş sözleri
Formellerin/tekerlemelerin kullanımı masal anlatıcısının anlatı ustalığına dair bilgi verir. İyi bir anlatıcı bunları uygun yerlerde doğru biçimde kullanabilmelidir.
Bazı anlatıcılar bir masalı başka masala ekleyerek anlatabilirler (asıl konunun unutulması buna sebep olabilir).
Masalın dili anlatıcının, dolayısıyla masalın anlatıldığı yörenin dilidir.
Masalın içinde anlatıcının bilgi dağarcığına göre başka edebi türlerden örneklere rastlanabilir (efsane, fıkra, dua, mani vb.).

İçerik Özellikleri
1-) Masallar olağanüstülükler üzerine kuruludur. Örnekleri: Tayy-i zaman, tayy-i mekân, şekil değiştirme, dirilme, bitki veya aslan sütüyle tedavi…
2-) Masalın kahramanları da olağanüstü niteliklere sahiptir. İnsan kahramanların özellikleri; kulağını yere dayayıp dilediği kişini konuştuklarını duyabilmek, denizi sömürmek, uçabilmek, ağladığında gözlerinden inci/mercan dökmek, yürüdüğü yerde çayır çimen bitmek…
Masallarda kahramanların adları genellikle söylenmez. Bazı soyut kavramlar (iyi, güzel, kötü vs.) masallarda kişi olarak karşımıza çıkabilir.
Ders verme amaçlı masallarda belli hayvanlar kendilerine atfedilen nitelikleri öne çıkarılarak kişileştirilirler (kurnaz tilki, ahmak ayı gibi). Hayvan görünümünde cinler, periler ve büyü yoluyla hayvan biçimine bürünmüş insanlar masallarda olabilir.

Masallardaki olağanüstü kahramanlar
Devler: Devler, Kaf Dağı’nda yaşarlar. Üç veya yedi başlı olabilirler. Tek hamlede öldürülmelidirler, aksi halde ölümsüz olurlar. Devler genelde padişah kızını kaçırır. Güçlü ve saf olurlar (okur-yazar olabilirler).
Cinler ve Periler: Cinler, tekinsiz yerlerde masala dâhil olurlar. Periler genellikle masal kahramanlarına iyi veya kötü nitelikler/özellikler verirler.
Cadılar: Çirkin yüzlüdürler. Arabozucu olarak karşımıza çıkarlar. Giriştikleri işten çoğunlukla galip çıkarlar.

Masallarda eşyalar biçim değiştirebilir, insana dönüşebilir.
Masallar geçmiş zamanda geçer.
Masallar masal ülkelerinde geçer (Hint, Yemen, Çin-Maçin, Kaf Dağı, Periler Ülkesi, Devler Ülkesi, yedi kat yerin altı…). Kaf Dağı herkesin gidebileceği bir yer değildir. Hz. Süleyman, Hz. Hamza ve Hz. Ali gibi kahramanlar Kaf Dağ’ına gidip oradaki devleri öldürmüşlerdir… Bu yerlerin dışında dünya coğrafyası üzerinden de masal anlatılabilir.
Masallarda soru-cevap, tasvir ve tekrar gibi anlatım biçimleri kullanılır.
Masallarda dua ve beddua gerçekleşebilir. Türk masallarında herkesin duası kabul olmaz. Hz. Hızır, pir, derviş gibi belli kişilerin duası kabul olur.
Semboller, Türk masallarında önemli yer tutar. Evlilik arzusu karpuz gönderilerek bildirilir. Ölüm, kanlı gömlekle veya kanlı bıçakla ifade edilir.
3, 7 ve 40 sayıları masallarımızın değişmezleri arasındadır.
Bazı masal kahramanları sembolik tiplerdir.
Keloğlan: şans, akıl ve zekâyı,
Köse: hainliği, kötülüğü,
En küçük kardeş: Zekâ, akıl, şans ve iyiliği,
Büyük kardeşler: kötülük ve kıskançlığı,
Üvey anne: kötülük ve zulmü,
Yaşlı adam: yardım ve iyiliği,
Teyze: kötülüğü ve kıskançlığı temsil eder.
Kahramanlar genellikle olağanüstü yardımlar alarak başarıya ulaşırlar (sihirli lamba, at, köpek, karınca gibi).
Her masalda iyiler mutlaka ödüllendirilir, kötüler ise cezalandırılır.
Anlatıya bağlı olarak dini motifler masalda yer alabilir. Anadolu masallarına kahraman işe başlarken Besmele çeker. Başı derde girince dualar eder. Dini ritüellerde karşımıza çıkabilir (hac, namaz vs.).
Masallar uluslararası olabilirler. Aynı masalı farklı adlar altında dünyanın dört yanında duymak mümkündür (Helvacı Güzeli ve Sabır Taşı).
Dinlediği masalı kendi bilgi ve kültürüyle yoğurarak yeniden biçimlendirip anlatan kişiler usta anlatıcılardır (masal anası, masal ninesi, masalcı).  Nasıl ki halk hikâyeleri babadan oğula aktarılır, masal anlatıcılığı da anadan kıza aktarılır.
Türk masallarında zorluk çekmeden, hüner göstermeden, kişiliğini ispat etmeden başarıya ve mutluluğa ulaşmak mümkün değildir. 
Masallardaki olağanüstülüklerin günümüzün teknolojisinde karşılıklarının bulunabilesi dikkate değer bir husustur (uçan halı-uçak, yer dinleyip haber almak-telefon, sihirli ayna-TV veya PC vs.).

Masalların Kökeni

Mitolojik Görüş / Tarih Öncesi Görüş / Kablettarih Nazariyesi
G. Huet’e göre masalların kaynağı mitolojidir. Kökenleri Hint mitolojisinde, vedalarda aranmalıdır. G. Grimm, Dasent, Max Müller, George Cox bu görüşü paylaşan isimlerdir.  

Tarihi Görüş / Hindoloji Okulu / Tarihi Nazariye
Ünlü Hint Masalları (Pançatantra, Vetalapancavincati, Çakasaptati gibi) masalların kaynağıdır. Bu görüşü paylaşan isimler: Sylvestre de Sacy, Theodor Benfey, Henry Gaidoz, Joseph Bediler.

Etnografik Görüş / Antropoloji Okulu / Etnografik Nazariye
Masalların gerçek hayatın artığı olduğu düşüncesindedirler. Masalların motif ve tip yönünden benzerlik göstermelerine karşın kültürel unsurları bakımından farklılıklar göstermesi, masalların bir tek kaynağa indirgenmesinin yanlış olduğunu düşünmelerine sebep olur. A. Lang, Edward Tylor, M. Lennan gibi etnograflar bu görüş etrafında birleşirler.

Tip
Latince “typus” / damga (mühür) anlamındadır. Stith Thompson The Folktale adlı eserinde;
“Tip, kendi başına var olabilen geleneksel bir masaldır.
Başka bir masalla birlikte anlatılabilir.
Bir veya daha çok motiften oluşabilir” demiştir. 
Masal tipinin formüle edilebileceği tek yol tip varyantlarının çalışılmasıdır. Tip, kendi başına var olabilen masal metni olarak düşünülmelidir.

Masal Tipleri ve Önemli Tip Katalogları
Antti Aarne ve Stith Thompson tarafından hazırlanan tip katalogları önemlidir.
1-) Tip Sınıflamaları
  1. Antti Aarne’nın Sınıflaması
Konuyla ilgili ilk çalışmayı yapan Aarne, masalları 3 ana başlık altında sınıflamış (1910).
1 – Hayvan Masalları (1-299)
1 - 99: Vahşi Hayvanlar
100 – 149: Vahşi ve Evcil Hayvanlar
150 – 199: İnsan ve Vahşi Hayvanlar
200 – 219: Evcil Hayvanlar
220 – 249: Kuşlar
250 – 274: Balıklar
275 – 299: Öteki Hayvanlar ve Nesneler
2 – Asıl Halk Masalları (300-1199)
  1. Sihir Masalları (300-749)
300 – 399: Tabiatüstü Rakip
400 – 459: Tabiatüstü veya Sihirli Koca / Karı veya Diğer İlgili Kimseler
460 – 499: Tabiatüstü Grev
500 – 599: Tabiatüstü Yardımcılar
600 – 649: Tabiatüstü Eşyalar
650 – 699: Tabiatüstü Muktedir Olma veya Bilme Hali
700 – 749: Diğer Tabiatüstü Masallar
  1. Efsane Tarzında Masallar (750-849)
  2. Kısa Hikâye Tarzında Masallar (850-999)
  3. Aptal Dev Masalları (1000-1199)
3 – Fıkralar (1200-1999)
1200 – 1349: Edepsizlik
1350 – 1439: Evli Kimselerin Latifeleri
1440 – 1524: Kahraman Olan Bir Kadın (Kız) Üzerine Latifeler
1525 – 1639: Akıllı Adam
1640 – 1674: Tesadüf Yoluyla Mutluluk
1675 – 1724: Aptal
1725 – 1874: Papazların Latifeleri
1875 – 1999: Yalan Masalları
Aarne’nın hazırladığı tip kataloğunda son numara 1999 olarak görülürse de toplam tip sayısı 500 civarındadır.

  1. Stith Thompson’un Sınıflaması
Aarne’nın sınıflaması 10’a yakın ülkenin masallarına uygulanmıştır. Sınıflamanın geniş kitlelere ulaşmasında Oscar Hackman’ın rolü büyük olmuştur.
Aarne’nın öğrencisi olan Stith Thompson ana sınıflandırmayı üçten beşe çıkarmıştır.
1 – Hayvan Masalları (1-299)
1 - 99: Vahşi Hayvanlar
100 – 149: Vahşi ve Evcil Hayvanlar
150 – 199: İnsan ve Vahşi Hayvanlar
200 – 219: Evcil Hayvanlar
220 – 249: Kuşlar
250 – 274: Balıklar
275 – 299: Öbür Hayvanlar ve Nesneler
2 – Asıl Halk Masalları (300-1199)
  1. Sihir Masalları (300-749)
Tabiatüstü Rakip
300 – 399: Devin Yenilişi
400 – 459: Tabiatüstü veya Sihirli Koca / Karı veya Diğer akrabalar
460 – 499: Tabiatüstü Grevler
500 – 599: Tabiatüstü Yardımcılar
600 – 699: Sihirli Nesneler
700 – 749: Öbür Tabiatüstü Masallar  
  1. Dini Masallar (750-849)
  2. Romantik Masallar (850-999)
  3. Aptal Dev Masalları (1000-1199)
3 – Şakalar ve Anekdotlar (1200-1999)
1200 – 1349: Mankafa Hikâyeleri
1350 – 1439: Evli Çiftler Hakkında Hikâyeler
1440 – 1524: Bir Kadın (kız) Hakkında Hikâyeler
1525 – 1639: Akıllı Adam
1640 – 1674: Şanslı Kazalar
1675 – 1724: Aptal Adam
1725 – 1849: Papazlar ve Dini Tarikatlar Hakkında Şakalar
1850 – 1874: Diğer Halk Gurupları Hakkında Şakalar
1875 – 1999: Yalan Masalları
4 – Formülle Başlayan Masallar (2000 – 2399)
2000 – 2199: Zincirlemeli Masallar
2200 – 2249: Hileli Masallar
2250 – 2299: Bitmemiş Masallar
2300 – 2399: Diğer Zincirlemeli Masallar
5 – Sınıflamaya Girmeyen Masallar

Türkiye’de Yapılan Tip Sınıflamaları
Wolfram Eberhard ve Pertev Naili Boratav’ın ilk çalışmaları 1947 yılında makale olarak yayımlanır. Sadece hayvan masallarını ele alan bu ilk çalışmadaki tip sayısı 60’tır.
İki araştırmacı 2500 masalı inceleyerek 378 masal tipi tespit ederler (Typen Türkischer Volkmarchen, 1953).
TTV’nin yayımından sonra masal üzerinde yapılan araştırmalar ve akademik çalışmalara dayanarak iddia edilebilir ki 10 bin kadar masala sahibiz.

Masal Tiplerinin Tanıtımı

Hayvan Masalları
Kahramanları arasında hayvan olan, kıssadan hisse tarzında, ders çıkarma amaçlı, kısa ve nesir şeklindeki anlatılara hayvan masalı diyoruz.
Başlıca özellikleri;
Kısa olmaları, formel unsurlar içermemesi, dev, cadı, cin gibi olağandışı varlıklara yer vermez, hayvanlar sembolize edilerek insanlara ders vermeyi amaçlarlar.

Asıl Halk Masalları
Formel ifadelerin çokça bulunduğu, dinleyiciyi ikna veya inandırma gayesi olmayan anlatılardır.
Başlıca özellikleri;
Formel özellikleriyle dikkat çekerler (kalıplaşmış ifadeler), olağanüstü kahramanlar ve olaylara yer verirler, olaylar birden fazla olabilir, oldukça uzundurlar, gerçeklikle hiçbir ilgileri yoktur.

Fıkralar
Birçok masal araştırmacısı fıkraların masallarla aynı kategoride değerlendirilmesine karşıdırlar. Masallar hayali, fıkralar ise gerçektirler. Fıkralar bir tip etrafında gelişir. Fıkranın amacı güldürmektir ve de belli bir yaş gurubunu gözetmez.
Fıkra; günlük olayların mizahla yoğrularak ele alındığı kısa anlatılardır.

Zincirlemeli Masallar
Hayal ürünü olup olayların birbirine bağlanarak anlatıldığı masal türüne bu adı veriyoruz. Çeşitli kalıp ifadelere yer verilir. Olağanüstü kahramanlara fazlaca yer verilmez. İnsan ve hayvan kahramanlar anlatıda yer alabilirler. Olaylar iç içe geçmiş şekilde anlatılır. Kısadırlar.


Ünite 2

Motif, Söz Kalıpları ve Masal Kitapları

Motif
Latincesi motivum olan kelime sanatın çeşitli dallarında kullanılmaktadır. Masal incelemelerinde de çok çeşitli biçimsel yapılan motif sözcüğüyle adlandırılırlar. Stith Thompson motifleri mitolojik motifler ve hayvanlarla ilgili motifler olmak üzere iki başlık altında ele alır.
Max Lüthi: “Hikâye etmenin en küçük şekline motif denir.”
Arthur Christensen: “Canlılıkları ile kendilerini kabul ettirmiş, (…) dinleyiciyi avuç içine alabilen (…) unsurlardır.”
Stith Thopmson: “Eskiden beri yaşama kabiliyetine sahip olan masalın en küçük unsurudur.”

Motife, öncelikle olağanüstülüğün olması şarttır. Bu olağanüstülük, kahramanda, olayda, mekânda ya da zamanda kendini göstermelidir (ata binip gitmek motif değildir ancak ata binip bir anda bir başka yere ulaşması motiftir).

Masal Motifleri ve Önemli Motif Katalogları
Motif kataloğu Stith Thompson tarafından hazırlanmıştır (Motif Index of Folk-Litterature).
  1. Mitolojik motifler
  2. Hayvanlar
  3. Yasak
  4. Sihir
  5. Ölüm
  6. Harikuladelikler
  7. Devler
  8. İmtihanlar
J.    Akıllılar ve Aptallar
K.   Aldatmalar
M.  Geleceğin Tayini
P.   Cemiyet
Q.   Mükâfatlar ve Cezalar
R.   Esirler ve Kaçaklar
S.   Anormal Zulümler
T.   Cinsiyet
U.  Hayatın Tabiatı
V.   Din
W. Karakter Özellikleri
X.  Mizah
Z.   Çeşitli Motif Gurupları

Ülkemizde masallar hakkında otuzdan fazla doktora, yüzden fazla yüksek lisans tezi hazırlanmıştır. Çok azı yayınlanabilmiştir. Çalışmaların çoğunda coğrafi Fin metodu uygulanmıştır. Propp’un yapısalcı metodu ise sadece Umay Günay tarafından Elazığ Masalları adlı çalışmada kullanılmıştır.

Kalıp Söz / Formel
Asıl metinle ilgisi bulunmayan ancak onunla bütünleşmiş olan ifadelerdir (tekerleme gibi).
Tahir Alangu, Mehmet Tuğrul, Pertev Naili Boratav, Otto Spies ve İnci Akidil konuyla ilgili başvuru kaynaklarımızdır.
Konuyla ilgili çalışmalar Saim Sakaoğlu’nun Gümüşhane Masalları (1973) adlı çalışması bir seminer bildirisiyle hız kazanmıştır. Ahmet Ali Arslan, Mehmet Özçelik, Esma Şimşek ve N. Yaşar Bayatlı, Saim Sakaoğlu’nun çalışmalarını takip ederek akademik eserler neşrettiler.
Hayvan masallarını formel yapısı ise Ali Berat Alptekin tarafından incelenmiştir.

S. Thompson’ın eserinde kalıp ifadelerle ilgili kategoriler;
Z10.1. Başlangıç formülleri
Z10.2. Bitiş formülleri
Z10.3. Geçiş formülleri
Z11. Sonu olmayan formüller
Z65. Renk formülleri
Z100. Sembolizm
Z140. Renk sembolleri

Başlangıç (giriş) kalıp sözleri: Sade ve tekerlemeli olmak üzere ikiye ayrılır. Hayvan masalları bu bakımdan zayıftır.
a)      Sade giriş sözleri: “Bir varmış bir yokmuş”, “Çok eski zamanlarda”, Evvel, eski ve geçmiş zamanlı kalıplar (evvel zaman içinde), günlerden bir gün / günün birinde diye başlayan kalıplar ve son olarak da zamanın birinde diye başlayan kalıplardır.
b)      Tekerlemeli başlangıç kalıpları: Sade giriş kalıplarından önce söylenen tekerleme benzeri (veya tekerleme) manzum parçalardırlar.

Bağlayış (geçiş) kalıp sözleri: Daha çok dinleyicinin dikkatini çekmek/canlı tutmak için kullanılırlar.
a)      Dinleyicinin dikkatini arttırmak için kullanılanlar: “Bir de bakar ki…”, “Bir de bakar ki ne görsün”, “Bir de ne görsün”
b)      Uzun zamanı kısaca anlatmak için kullanılan kalıplar: “Uzatmayalım kameti, koparırız kıyameti.”
c)      Masal ortasında geçişi sağlayan kalıplar: “Az gitmişler uz gitmişler.”, “Az gelir çok gelirler, azını çoğunu Allah bilir…”, “Aradan az zaman zor zaman geçer.”

Benzer durumlarda kullanılan kalıp sözler: Farklı masallardaki benzer olaylar, benzer ifadelerle dile getirilir. Bu sayede dinleyici/okuyucu motifleri kolayca hatırlayabilir.
a)      İki varlığın karşılıklı konuşması, *Soru cevap şeklinde olanlar / “ben mi güzel, kız mı güzel…? Gönül kimi severse güzel odur”. “İs misiniz, cis misiniz? İsim de cisim de ben dil gazıcısıyım.” 
b)      Bir varlığın tasviriyle bir hareketin gerçekleştiğini anlatan kalıplar: Kadın aya benzetilir. *Ay ile konuşmalı benzetmeler: “Aya ‘doğma doğarım’, güne ‘çalma çalarım’”, “Ayın on dördü gibi, kaşlar kalem gibi, gözler mühür gibi…”, “Kızların elleri ellerine, etekleri bellerine, ökçeleri büzüklerine değerek, sekerek dökerek geldiler, indiler.”
c)      Masal kahramanının konuşması da kalıp söz olabilir: “Şimdi de üstünüzdeki kız ise oğlan, oğlan ise kız olsun.”, “İtin önünde ot var, atın önünde et var. Onları birbiriynen değiştir.”
d)      Masalın ortasında geçişi sağlayan tekerlemeler: “Az gider uz gider, dere tepe düz gider.”

Bitiş kalıp sözleri: Asıl halk masallarında sıkça kullanılan kalıp sözler hayvan masallarında kullanılmaz. Yazılı kaynaklarda ders verme amaçlı hayvan masallarının sonunda kalıp ifadeler yer alsa da anlatmalarda bu ifadelere rastlanmaz.
a)      Çıplak bitiş: Yiyip içmek / “onlar yedi içti dünyadan göçtü…” *Yiyip içip murada ermek / “Onlar da yeyip içip muratlarına ererler.” *Murada ermek / Bunlar burada kavuşurlar, murat alıp murat verirler.” “Onlar erer muradına biz çıkalım tahtına.” *Sefa sürmek / “Onlar orada sefa sürerken ben de bıraktım geldim.” *Selamete ermek / “Onlar orada selamete ererler, biz de burada selamete erelim.” * 40 gün 40 gece düğün yapmak, *Katır-satır seçimi / “Katır satır düşmanlarının başına olsun, kırk katır isterim ki binip memleketime gideyim.”
b)      Devam eden “ileriye giden” bitiş sözleri: “Onlar orada sefa sürerken ben de bıraktım geldim.”
c)      Özetleyen “terkip eden”” bitiş sözleri: “Büyüklerden bir söz vardır eden bir gün muhakkak bulur.”, “Zaten tilki bağlar, çakal çözer…”, “İşte bundan sonra tilkiye kurnaz demişler.”
d)      Ani bitiş sözleri: “Bu masal da burada biter.”
e)      Şahsi bitiş sözleri: * Gökten elma düşmesi / “…gökten düşen elmadan, hepsini yesin anlatan.”, “Gökten üç elma düştü, ikisi dinleyenlere, birisi de söyleyene…” *Olay yerinden gelmek / “Biz bıraktık geldik, onlara mesel, size sağlık; onlar yedi içti, dünyadan göçtü, siz de yiyin için sefa sürün, Allah nasip etsin.” *İyi dileklerle biten sözler / “Onlar yedi içti, dünyadan göçtü, siz de yiyin için sefa sürün, Allah nasip etsin.”

Çeşitli kalıp söz öğeleri:
a)      Sayılar: “3 günlük kız”, “…önce 3 kişiye danışalım”, “3 gün 3 gece hiç uyumdan yatar”, “7 yıldır sevdalı”, “7 kız kardeş”, “40 gün 40 gece düğün”, “40 kişi”
b)      Renkler: Kırmızı elma, beyaz urba, siyah bayraklar.
c)      Zaman ve yer kalıpları: “3’er saat nöbet”, “7 gün 7 gece”, “40 yıl ekmek getirdi”, “Yemen”, “Mısır”, “Hint’e doğru…”
d)      Tekerlemeli bitiş kalıpları

Masal Kitapları

Hint Masal Kitapları
Pançatanrta: Beş masal kitabı anlamına gelir. En eski Hint masal kitabıdır. Kitabın girişinde Vişnuşarman adında bir bilgin tarafından hükümdarın üç oğluna anlatıldığı yazılıdır. Siyasetname ve devlet yönetimi hakkındadır. Kemal Çağdaş, eseri dilimize kazandırmıştır (1959). Yakın tarihli bir diğer çeviri Selin Akkaya’ya aittir (2005).
Kathasaritsagara: Masal nehirleri okyanusu anlamındadır. Keşmir bölgesinde yazılmıştır. Somadeva’nın yazdığı eser kralın eşi Suryavati’ye ithaf edilmiştir (1070). Manzum eser 22 bin beyittir. Labaka adı verilen 18 bölümden müteşekkildir. Hint masal kitaplarının en hacimlisidir.
Hitopadeça: Eserdeki masalların büyük bölümü Pançatantra’dan alınmıştır. Ağırlıkla hayvan masallarına yer verilmiştir. Faydalı Bilgiler adıyla Türkçeleştirilmiştir.
Vetalapancavincati: Vetala’nın 25 hikâyesi anlamındadır. Eserde masal “bir cesette saklı kötü ruh” olarak tanımlanır. Çin uzmanı Th. Benfey için eserdeki masallar çok değerlidir.
Çakasaptati (Sukasaptati): Tutiname olarak da bilinir. Bir papağanın ağzından aktarılan 70 masala yer verir.
Kral Vikrama’ya 32 Hikâye, Akıllı ile Deli, Sutralmakava gibi daha birçok masal kitabı vardır.

Arap Masal Kitapları
Binbir Gece Masalları (Elf Leyle ve’l-Leyle): Başlangıcına dair kesin bilgimiz yoktur. Avrupa’ya ilk defa 18. yüzyılda Antoine Galland tarafından tanıtılmıştır. Masalların bilinen iki yazması vardır (Kahire ve Asya yazmaları).
Masalın kahramanları Şehriyar adlı şehzade ve Şehrazat adlı eşidir. Masalları Şehrazat anlatmaktadır. Anlatılan masalların içeriği çeşitlidir.
Dilimize ilk çevirisi (sadece bir bölümü) Câmasbname adıyla Abdî tarafından yapılmış ve II. Murat’a sunulmuştur.
İlk önemli çeviri Cezayirli Ahmet Nazif tarafından yapılmıştır. 4 cilt olarak planlanan eser 1842 tarihlidir. Son önemli çeviri Âlim Şerif Onaran tarafından Fransızcadan yapıldı.
Ferec Ba’de’ş-Şidde: 10. yüzyılda yaşamış olan Tanûhî tarafından neşredilmiştir. Farsça çevirisini de Tanûhî yapmıştır. 15. yüzyılın sonlarında dilimize kazandırılmıştır. Yaklaşık 10 tane yazması vardır. Eserdeki 42 hikâyeden 12’si Bilge Seyidoğlu ve Orhan Yavuz tarafından Güçlükten Kolaylığa Kederden Sevince adıyla 1990’da yayımlanmıştır. Eser, orijinal adıyla 2 cilt halinde Malatya’da yayımlanmıştır.

İran Masalları
Binbir Gündüz Masalları (Elfü’n-Nehar ve’n-Nehar): Binbir Gece Masalları’na karşı olarak eserde erkeklerin vefasızlığından söz edilmektedir. Eserdeki metinler Binbir Gece Masalları’na kıyasla daha uzundur. Masal sayısı Binbir Gece Masalları’na kıyasla daha azdır. Eserdeki bazı masallar eserden bağımsız kitap halinde de yayımlanmıştır (Seyfülmüluk, Rıdvan Şah). Eser, Ahmed Raşid tarafından tercüme edilmiştir (1867-1871).

Batı’dan Masallar
Aisopos (Ezop): M.Ö. VI. yüzyılda yaşadığı kabul edilir. Hayatıyla ilgili bilgiler yetersiz ve ihtilaflıdır. Masalların ona ait olduğu da şüphelidir. Bilinen en eski derlemesi Phaleroslu Demetrius tarafından 6. yüzyılda yazılmıştır. 14 yüzyılda Maximus Planutes tarafından kitap haline getirilmiştir. Boratav, Aisopos masallarının kaynağının Mezopotamya olduğunu söyler. Kemal Çağdaş da masalların doğu kökenli olduğunu söyler. Masallar, Aristophanes, Socrates ve Demetrius tarafından çeşitli biçimler için kullanılmıştır.
MÖ. I. yüzyılda masal şairi olan Phaedrus, eseri kendi diline tercüme etmiştir.
Dilimize ilk çevirisi Nurullah Ataç imzasıyla 1974 yılında yapılmıştır. Phaedrus’un çevirisini esas alan Türkân Uzel, eseri Ezop Masalları adıyla dilimize kazandırmıştır.
Jean de la Fontaine: 1921-1695 yılları arasında yaşamıştır. Masallarının Aisopos ve Phaedrus kaynaklı olduğu söylenir/yazılır (Daniel Mornet). Türkçeye ilk çevirileri Şinasi ve Ziya Paşa ile başlar. Orhan Veli bir bölümünü (1948), Sabahattin Eyuboğlu ise tamamını çevirmiştir (1969).
Grimm Kardeşler: Jacob Ludwig Karl Grimm (1785-1863) ve Wilhelm Grimm (1786-1859) kardeşler Alman masallarını derleyip ilk metinleri iki cilt halinde 1812-1815 yıllarında yayımladılar. Bu eserin yayımlanmasıyla birlikte masallar bilimsel incelemeye değer kabul edilir oldular. Türkçe çeviriler arasına en dikkat çekici olanı Ülkü Tamer’in şiir diliyle kaleme aldığı Şeytan’ın Altınları adlı çeviridir (1970).
Grimm Masalları’yla birlikte Johann Gottfried Herder masalların eğitici yönünü ele alan çalışmalarına, Theodor Benfey ise karşılaştırmalı masal bilimleri incelemelerine başlamışlardır.
Hans Christian Andersen: 1805 doğumlu Danimarkalı yazar, 1835’te Çocuklara Masallar adıyla üzerinde oynamalar yaptığı derlemesini yayımladı.

Türk Masalları

İslamiyet Öncesinin Önemli Eserlerimiz
Altun Yaruk: 8.-9. yüzyıllara ait bir eser olup, Çinceden Uygurcaya çevrilmiştir. Buda’nın hayatı, menkıbeleri ve Budizm’in esaslarını ele alan eser W. Radloff ve S. Malof tarafından 1913-1917 arasında yayımlandı. Saadet Çağatay eserin bir kısmını, Ceval Kaya ve Peter Zieme tamamını yayımladılar. Üç prens ve bir aç parsla ilgili hikâye, masal özellikleri taşıması bakımından değerlidir.
Prens Kalyanamkara ve Papamkara Hikâyesi: 10. Yüzyıla ait olan eseri Batıda C. Hurt (1914), ülkemizde de Hüseyin Namık Orkun (1940) yayımlamıştır. Sanskrit kaynaklı metinler arasında masalsı nitelikleri en fazla olanıdır.
Kuanşi im Pusar: Aslı Sanskritçe olup Çinceden Uygurcaya geçmiştir. 13. Yüzyıla ait olduğu kabul edilir. W. Radloff tarafından 1911’de yayımlandı. Türkçe çevirisini Şinasi Tekin yapmıştır (1960). Ses İşiten İlah adlı hikâye soru-cevap yönteminin başarılı bir örneğidir.
Türkisch Turfantexte: Turfan kazıları sonucunda bulunan metinler W. Bang, A. Von Gabain, R. Rahmeti (Arat) ve T. Kowalski tarafından 10 cilt olarak yayımlanmıştır. Şeytan Atavaka’nın Burkan’la olan savaşını anlatan parça, masal özellikleri taşımaktadır.
Uigurica: Uygur dönemine ait Budist metinler F. W. K. Müller tarafından yayımlanmıştır. Çaştani Bey Hikâyesi, Maymunlar Beyi Hikâyesi, Dantapali Bey Hikâyesi ve Mukaddes Tavşan Hikâyesi masal özellikleri taşımaktadır.
Türkçe Mani El Yazmaları: Doğu Türkistan’ın Turfan ilinin Hoça harabelerinde yapılan kazılarda bulunmuştur. A. Von le Coq tarafından 1919’da yayımlanmıştır. Dinî nitelikli bir eserdir.

İslami Dönem Eserlerimiz
Mevlana / Mesnevi: Mesnevi’deki fıkralar ve masallar müstakil olarak defalarca yayımlanmıştır.
Özgün Baykal, Mevlana’nın Mesnevi’sindeki Hayvan Hikâye ve Motifleri (Ankara, 1959-1960) adlı doktora tezi.
Saim Sakaoğlu, Mesnevi’deki Hikâyelerin Kaynakları ve Tesirleri.

Dâstan-ı Ahmed Harami: 13. yüzyıla ait olduğu tahmin edilmektedir. 816 beyitlik eser mesnevi tarzındadır. Ahmet Talat Onay ve Halis Akaydın tarafından farklı tarihlerde yayımı yapılmıştır. Eserde bahsi geçen Ahmed Harami, büyü ve ilm-i nücum’da maharetli bir eşkıyadır. Hikâyenin sonunda başı kesilir. Ülkemizdeki halk anlatılarında “Haramibaşı Ahmet” olarak bilinir.

Lâmiî Çelebi: Mecmaü’l-Letâif adlı eserinde halk anlatıları örnekleri mevcuttur. Eserdeki hayvan masallarının yanında ‘içindekiler’ benzeri bir bölümde hikâyelerle ilgili sınıflamanın yapılmış olması bakımından önemlidir. Letaifname olarak bilinen eserle ilgili Nurdoğan Savran’ın yüksek lisans tezi vardır. Eserdeki bazı anlatılar Yaşar Çalışkan taradından Lâtifeler adıyla yayımlanmıştır (1978).  

İbni Sina: Hayatı hakkındaki anlatmalar arasında masallaşmış içerikler mevcuttur. Konuyla ilgili ilk yazma 16. ilk basma nüsha ise 19. yüzyıla aittir. Derviş Hasan Mehdi’ya ait (tahmini) Kıssa-i Ebû Sinâ ve Ebû’l-Hâris (Esrar-ı Hikmet) adlı eser en eski olanıdır (1592). Seyyid Ziyaeddin Yahya’nın Gencine-i Hikmet adlı yazması 1629 tarihlidir. Müstensihi bilinmeyen Hâza Hikâyet-i Ebû Âli Sînâ adlı eser 17. yüzyıla aittir.  

Giritli Aziz Efendi: Muhayyelat adlı eseri üç uzun hikâyeden müteşekkildir. İlk baskısı 1852’de yapılmıştır. Eserdeki ikinci hikâye Gibb tarafından The History of Jewad adıyla İngilizceye tercüme edilmiştir. Ahmet Hamdi’nin eserle ilgili önemli değerlendirmeleri vardır (Hint kökenli hayvan hikâyeleri ve Arap kökenli hilekâr/hırsız hikâyelerine yer vermeyen eserin tılsım, büyü ve tabiatüstü olaylara yer vermesi onu orijinal kılmaktadır).

Avrupa’da Türk Masal Kitapları

M. Digeon: 16. Luis’nin sekreteri olan M. Digeon tarafından Nouveaux Turc et Arabes adlı iki ciltlik eser Türklere Saim Sakaoğlu tarafından tanıtılmıştır. Eserin ikinci cildinde beş masal metni mevcuttur. Masalların üçü Türklere aittir (ikisi ise Araplara). Halil 81-54), Le Dervische (121-146), Le Marchand de Chirvan (161-164) oldukça uzun Türk masallarıdır. Alaeddin (55-120), Le Cady le Volnar (147-160) Arap masallarıdır.

F. Wilhelm Radloff: Proben der Volksliteratur der Türkischen Stamme adlı eseri 10 cilttir. Eserin ilk cildi 1866’de son cildi 1907’de yayımlanır. Osmanlı Türklerine ait olan sekizinci cilt, Radloff’un öğrencisi Ignac Kunos tarafından 1899’da yayımlanmıştır. Sekizinci cilt, Saim Sakaoğlu ve Metin Ergun tarafından 1997’de yayımlanmıştır.

Ignac Kunos: Türk masalları hakkında en fazla araştırma yapan isimlerden biridir. Derlediği masallar Gani Yener tarafından Türk Masalları adıyla 1987’de, Meral Ozan tarafından Osmanlı Dönemi Türk Halk Masalları I adıyla 2009’da yayımlandı.

Sebastian Beck: Üç Türk halk anlatısını Almancaya çevirmiştir. Ahmeds Glück (1917), Tscengi Dilaver (1918), Die Geschichte vom Rauber und dem Herm Richter (Ugru ile Kadı Hikâyesi, 1920).

Theodor Menzel: Billur Köşk Masalları adıyla bilinen külliyatı Billur Köschk (Der Kristall-Kösk, 1923) adıyla Almancaya kazandırmıştır.

Otto Spies: Türkische Marchen (1957) adlı eserde 60 masala yer vermiştir.

ABD’de Türk Kitapları
Türk masallarına plan ilgi, 1950’lerden önce makale bazında başlamış daha sonra antolojilerle devam etmiştir.
Milton Rugoff: A Harvest World Folktales (1946), 7 Türk masalına yer verir.
Selma Ekrem: Turkish Fairy Tales (1964), Recaizade Mahmut Ekrem’in torunudur. Kitabında 12 masal yer alır.
Warren S. Walker: Ahmet Edip Uysal’la birlikte masal derlemeleri yaptı. Archive of Turkish Oral Narrative adında bir arşiv kurdu. Tales Alive in Turkey (1966) adlı eserinde 63 masala yer verir. More Tales Alive in Turkey (1992) adlı eserde 41 masal yer verir. A Turkish Folktale (1996) adlı eserinde Behçet Mahir’in hayatı ve Hamzai Sahipkıran Hikâyesi yer alır.
Barbara K. Walker: Once There was and Twice There wasn’t (1968) adlı eserde 7 masala yer verir. A Treasure of Turkish Folktales for Children (1988) 34 masala yer verir. Turkish Folktales for Children (Ankara, 1989), 41 masala yer verir. The Art of Turkish Tale (1990-93), iki ciltte toplam 131 masal ve fıkraya yer verir.

XX. Yüzyılda Türk Masalları
Türk Yurdu dergisinde yer alan ‘zayıf’ masal metinleri başlayan ilgi, İzzet Ulvi’nin Türk Masalları ve Ahmet Kum’un Yörük Masalları adlı eserleriyle gelişmeye başladı.

Ziya Gökalp
Türk masallarını nazma çekmiştir. Masalları şiir diliyle yeniden yazması okurların masal metinlerine ilgisini arttırmıştır. Alageyik, Polvan Veli ve Ülker ile Aydın önemli masal-şiirleridir. Kızılelma adlı kitabında bu türdeki çalışmalarını bir araya getirmiştir.
Pek çok masal derlemiştir. Derlediği masalların bazılarını Küçük Mecmua’da yayımlamıştır. Keloğlan ve Küçük Hemşire derlemelerine örnektir.
Küçük Mecmua’da çıkan masalları( bu masallar Altın Işık adıyla kitaplaştı):
Manzum olanlar: Küçük Hemşire, Kolsuz Hanım
Nazım-nesir olanlar: Keloğlan, Nar Tanesi yahut Düzme Keloğlan, Pekmezci Anne
Mensur olanlar: Tembel Ahmet, Kuğular, Keşiş ne Gördün, Yılan Bey ile Peltan Bey
Derleme çalışmalarına ön ayak olmuş, yol göstermiştir. Derleme çalışmaları hakkındaki görüşleri; kaynak şahsın kimliği, kökeni öğrenilmeli, masalı nereden öğrendiği, kimden dinlediği bilinmeli şeklinde özetlenebilir.

K.D.
İlk derleme masal kitabını hazırlayan K.D. hakkında bilgimiz çok sınırlıdır. İçinde 13 masalın yer aldığı Türk Masalları adlı kitabı 1913 yılında yayımlandı. İfade başlıklı bir önsöz ve Hitam başlıklı bir de sonsözü vardır. Dili oldukça ağır olan eser İbrahim Aslanoğlu tarafından 1991 yılında yeniden yayımlanmıştır.

Hamit Zübeyde Koşay
1929’da yayımladığı Dokuz Ötkünç adlı eserde efsanelere de yer vermiştir. Ötkünç, anlatı anlamındadır. Ankara Budun Bilgisi (1935) adlı kitabında 8 masal yer alır. Dilde sadeleşme yanlısı bir yazardır.

Bahtaver Hanım
İçinde 9 masalın yer aldığı Türk Masalları adlı eseri 1930’da yayımlandı. Masallardan ikisi Otto Spies tarafından Almancaya çevrilmiştir (Türkische Marchen, 1968).

Ali Rıza Yalgın
Gaziantep gölgesinde yaptığı derleme çalışmalarını Cenupta Türkmen Oymakları adı altında yayımlamıştır (1933-1939). Sabahat Emir, eserin yeni basımını 1977’de bilim dünyasına sundu. Eserde Çukurova yöresinin anlatı birikiminin tüm örneklerini görmek mümkündür.

Yusuf Ziya Demircioğlu
Yürükler ve Köylülerde Hikâyeler – Masallar (1934) adlı eserinde 74 masal yer alır. Eserdeki anlatıları a) Yürük ve köylü hikâyeleri (28 metin), b) Hayvan hikâyeleri (32 metin), c) Masallar (14 metin) şeklimde tasnif etmiştir.
Suat Salih Asral
Mersin’de öğretmenlik yaparken öğrencilerinden derlediği anlatıları topladığı kitabı Öz Türk Masalları adıyla 1935 yılında yayımlandı. Eserde 26 masal yer alır.

Birinci Kuşak Masal Çalışmaları
Masal hakkındaki ilk bilimsel çalışmaların altında Ziya Gökalp imzası yer alır.

Pertev Naili Boratav
Halk edebiyatının ilk doktoru, ilk hocası, ilk halk edebiyatı arşivinin kurucusu ve konuyla ilgili eser veren ilk kişidir.
Typen Türkischer Volksmarchen (1953): Masal tipleri kataloğudur. Hayvan masallarıyla ilgili kısmı 1947’de hazırlandı. Katalog, 2500 masalın incelenmesi sonucunda ortaya çıkmıştır. Katalogdaki tip sayısı 378’dir. Bulunabilecek başka masallar için boşluk bırakılmamış olması kataloğun tek eksisidir.
Zaman Zaman İçinde (1959): Eserde 21 tekerleme 22 de masal yer alır. Eserin girişinde tekerlemenin tarihi, özellikleri ve örnekleri hakkında bilgi mevcuttur.
Az Gittik Uz Gittik (1969): Eserdeki metinlerin büyük kısmı Boratav’ın annesi Hayrünisa Boratav’dan derlenmiştir. Eserin sonunda Karatepeli Hikâyeleri adı altında 19 fıkra yer alır.
Contes Turcs (1955): Bir tekerleme ve 21 masal metni yer alır.
Türkische Volksmarchen (1967): 40 masal metni yer alır. Masalların çoğu Hayrünisa Boratav’dan derlenmiştir.
Boratav’ın Arşivinden Masallar 1 Uçar Leyli (2001): Muhsine Helimoğlu Yavuz tarafından seçilen 70 masal yer alır.
Le Tekerleme (1963): Tekerlemenin tip kataloğunun yer aldığı eserde çok sayıda tekerleme vardır.
Folklor Arşivi ve Boratav: Fransa’ya giderken arşivini de oraya götüren Boratav’ın ölümünden sonra arşivin büyük bölümü ülkeye getirilmiştir.

Mehmet Tuğrul
Halk edebiyatı alanında doktora yapan ilk kişidir (Mahmutgazi Köyünde Halk Edebiyatı, 1969). Eserde menkıbe, halk hikâyesi ve fıkraların yanında 105 masal yer alır. Anlatıların toplamı 158’dir.
Malatya’dan Derlenmiş Masalları (1946): 12 masal metnine yer verir.

Tahir Alangu
Masal Araştırmaları Sahasına Toplu Bakış ve Türk Halk Masallarının İç Yapısı ve Kahramanları Üzerine Bir Deneme (1943), Alangu’nun bitirme tezidir.
Billur Köşk Masalları (1961), 14 hikâyeden oluşur. Alangu’nun araştırmalarına göre eserin bilinen en eski nüshası 1876 tarihlidir.
Keloğlan Masalları (1967): 18 masal yer alır.

Ahmet Edip Uysal
ABD’li meslektaşı Warren S. Walker’la birlikte çalışmalar yaptı.

İkinci Kuşak Masal Çalışmaları

Atatürk Üniversitesi, Mehmet Kaplan döneminde önemli atılımlar gerçekleştirdi, çok sayıda akademisyen bilim ortamımıza katıldı.

Saim Sakaoğlu
Konusu masal olan ilk doktora tezinin sahibidir (Gümüşhane Masalları / Metin Toplama ve Tahlil, 1973). Eserde 3 hayvan masalı, 64 asıl halk masalı, 2 fıkra, bir de zincirlemeli masal vardır. Eserin girişinde derleme çalışması hakkında bilgi verilmiştir.
Türk Çocuklarına Masallar (1977), 1 tekerleme 19 masaldan müteşekkildir.
Kıbrıs Türk Masalları (1983-1986), Bir tekerleme ve 21 masaldan müteşekkildir.
Türkmen Halk Masallarından Örnekler (1991), 42 masala yer verir.
Masal Araştırmaları (1999, 2003, 2007), makale ve bildirilerinden mürekkep bir eserdir.

Bilge Seyidoğlu
Erzurum Halk Masalları Üzerinde Araştırmalar (1975), 72 masala yer verir. Tarihi-coğrafi Fin metodu uygulanmıştır.

Umay Günay
Elazığ Masalları (1975), 70 masala yer verir. Doktora tezi olan bu  çalışma Propp metoduna göre hazırlanmıştır.

Ali Berat Alptekin
Taşeli Masalları (2002), 1982 tarihli Taşeli Platosu Masallarında Motif ve Tip Araştırması adlı doktora tezinin yeni basımıdır. Eserde 70 masal yer alır.
Hayvan Masalları (1995-2005), 79 masala yer verir.
Kazak Masallarından Seçmeler (2003), 46 masala yer verir.

Ziyat A. Akkoyunlu
Binbir Gece Masallarının Türk Masallarına Tesiri adlı doktora (1982) tezinde Arap masallarını incelemiştir.

İnci Akidil
Formelhafte Wendungen in deutschen und türkischen Volksmärchen (1986) adlı çalışmanın bir bölümünde Türk masallarında yer alan kalıp sözleri incelemiştir.

Esma Şimşek
Yukarıçukurova Masallarında Motif ve Tip Araştırması (2001), 70 masala yer verir. Coğrafi-Fin metodunu kullandığı eser, 1990 yılında tez olarak hazırlanmıştır.

Türk Masal Yazarları

Naki Tezel
Keloğlan Masalları (1936), Halk Bilgisi Haberleri adılı dergide yayımladığı masallardan oluşur.
İstanbul Masalları (1938), 72 masala yer verir.
Masalın sadece çocuklara yönelik metinler olarak düşünülmesine karşıdır.

Eflatun Cem Güney
Masal derleyicisi olmaktan ziyade masal yazarıdır.
En Güzel Türk Masalları (1948), Açıl Sofram Açıl (1949), Bir Varmış Bir Yokmuş (1956), Evvel Zaman İçinde (1957), Gökten Üç Elma Düştü (1960), Az Gittim Uz Gittim (1961), Dede Korkut Masalları (1958), Masallar (1982). Danimarka’da her yıl masal yazarlarına verilen Hans Christian Andersen ödülünü iki defa kazanmıştır (önce Açıl Sofram Açıl sonra da Dede Korkut Masalları adlı eserleriyle).

Oğuz Tansel
Altın Kızlar (1962), Yedi Devler (1960), Üç Kızlar (1963), Mavi Gelin (1966), Al’lı İle Fırfırı (1976). Les Histories d’ous en Anatolie (1955) adlı eserinde Konya’dan derlenen anlatıların incelemesini yapar.

İkinci Kuşak Masal Yazarları

Hasan Latif Sarıyüce
Anadolu Masalları (1983), Üç Ayaklı Oğlak adında eserleri vardır.

Numan Kartal
Keloğlanın Allı Gelini (1976), Aslan Keloğlan (1977), Keloğlan Geldi (1978).

Nuri Taner
Masal Araştırmaları / Folktale Studies I (1988) adlı eserinde masalları konu alan 18 yazarın yazıları yer almaktadır. Dere Tepe Düz Gitmiş (1988) adlı eserde 16 masal vardır. Yalova Masalları (1995), 19 masala yer verir.

Ümit Kaftancıoğlu
Tek Atlı Tekin Olmaz (1973), 24 masala yer verir.

Ülkü Önal
Kartallar Padişahı (Ardanuç Halk Masalları) I (2001), 32 masala yer verir.
Ardanuç-Ahıska Masalları ve Halk Hikâyeleri (2004).

Mustafa Ruhi Şirin
Çocuklara yönelik çok sayıda eseri vardır. Mavi Rüyalar Gören Çocuk, Kar Altında Bir Kelebek, Bülbül ile Leylek gibi…


Ünite 3

Fıkra

Fırka ilk olarak, Divanü Lügat’it-Türk’te ‘külüt’ ve ‘külünç’ şeklindeki sözcüklerle karşımıza çıkar. Türk dünyasında fıkra, bu kelimeler değil de ‘latife’ ve bu kelimenin bozulmuş şekilleriyle karşılanır. Türk dünyasında fıkra için; şorta söz, yomak, değişme, ertegi, engime, anız engim gibi sözcükler kullanılmaktadır.
Edebiyatımızda 19. yüzyıldan itibaren ‘fıkra’ sözcüğü kullanılmaya başlanmıştır. Aynı yüzyılın ikinci yarısında ‘anecdot’ sözcüğü de kullanılmıştır.
Halk arasında, diğer birçok nesir türünde olduğu gibi fıkra için de hikâye / hekat sözcüğü kullanılmıştır.

Fıkralarımızın Özellikleri ve Konusu
Fıkralar nesir şeklinde anlatılmalıdır.
Gerçekçidirler.
Alay ve mizah ön plandadır.
Serim, düğüm ve sonuç olmak üzere üç kısımdan oluşur.
Fıkralarda zaman öğesi (genelde) belirsizdir.
Anlatıldıkları yörenin ağız özellikleri fıkralarda görülür. Yazılı kaynaklardaki fıkralar yazıldığı dönemin dil özelliklerini gösterir.
Bazı fıkralar bilinen bir sözün (atasözü gibi) açıklaması mahiyetindedir.
Fıkra tipi, fıkraya konu olan kişiyi ifade eder.

Fıkraların Sınıflanması
Lamiî Çelebi ve Oğlu Abdullah’ın Sınıflaması
Mecmuâü’l-Letâ’if adlı eserde yer alan fıkra ve masalları aşağıdaki şekilde tasnif etmişlerdir:
Çocuklar üzerine hikâyeler
Deliler üzerine hikâyeler
Çeşitli insanlar hakkında hikâyeler
Karı-koca hikâyeleri
Hayvan masalları
Cansız şeyler hakkında hikâyeler

Dursun Yıldırım’ın Sınıflaması
  1. Ortak Şahsiyeti Temsil Yeteneği Kazanan Ferdî Tipler
a)      Ünlü Tipler: Nasreddin Hoca
b)      Türk Boyları Arasında Tanınan Tipler: İncili Çavuş, Bekri Mustafa, Esenpolat, Kemine, Ahmet Akay
c)      Türk Boyları Arasında Halkın Ortak Unsurlarının Birleştirilmesinden Doğan Tipler: Bektaşi, Aldar Köse
d)      Aydınlar Arasından Çıkan Tipler: Haşmet, Koca Ragıp Paşa, Keçecizade İzzet Molla, Mirali, Nasreddin Tusi
e)      Mahalli Tipler
f)       Belli Bir Devrin Kültürü İçinde Yaratılan Tipler: Karagöz
  1. Zümre Tipleri: Mevlevî, Yörük, Terekeme, Tahtacı, Köylü vs.
  2. Azınlık Tipleri: Yahudi, Rum
  3. Bölge ve Yöre Tipleri: Kayserili, Çemişgezekli, Andavallı, Karadenizli, Konyalı vs.
  4. Yabancı Tipler: Behlül, Karakuş
  5. Gündelik Tipler: Ana-baba, karı-koca, baba-çocuk, anne-çocuk, kaynana, vs.
a)      Aile fertleriyle alakalı tipler
b)      Mariz ve kötü tipler: deli, hasis, hırsız, dolandırıcı, pinti, kör, topal, dilsiz, bıçkın vs.
c)      Sanat ve meslekleri temsil eden tipler: Ressam, şair, avukat, bezirgân vs.
  1. Moda Tipler

Nevzat Gözaydın’ın Sınıflaması
Eşitleyici Tip
Kötüleyici Tip
Gerginleştirici Tip
Çözümleyici veya Açıklayıcı Tip

Saim Sakaoğlu’nun Sınıflaması
Tarihte Yaşamış Şahıslar Etrafında Teşekkül Eden Fıkralar (2 alt kategorisi vardır)
Bir Topluluğu Temsil Eden Tipler Etrafında Teşekkül Eden Fıkralar (3 alt kategorisi vardır)
Eş Kahramanlı Fıkralar

Kitaba Özel Sınıflama
Tanınmış Tipler: Nasreddin Hoca
Türk Dünyasının Belirli Bölgelerinde Tanınan Tipler
Bir Topluluğu veya Zümreyi Temsil Eden Tipler
Dar ve Geniş Bölge Tipleri
Yerel Tipler
Aydın ve Sanatçı Tipleri
Yabancı ve Azınlık Tipleri
Diğer Fıkra Tipler

Türk Dünyasının Belirli Bölgelerinde Tanınmış Tipler
a)      İncili Çavuş
1600-1635 yıllarında yaşadığı sanılan saray musahiplerindendir. Ölüm tarihi 1632-33 olarak kabul edilmektedir. Asıl adı İncili Mustafa Çavuş’tur. Çavuş olduğu için, kavuğuna inci taktığı için veya İrincil köyünde doğduğu için isminin İncili Çavuş olduğu yönünde rivayetler vardır.
Artvinliler (Ardanuç köyü), Kocaelililer (Bakır köyü), Kayserililer (Tıravşın köyü), Sivas ve Diyarbakırlılar (İrincil köyü), Ispartalılar ona ev sahipliği iddiasındadır.
Arapça ve Farsça bildiği gibi iyi eğitim aldığı yönünde bulgular vardır.
Fıkraları saray ve çevresiyle ilgilidir. Fıkralarında müstehcenlik yoktur. Yazılı ve sözlü kaynaklarda fıkralarına rastlarız.
Dışişlerinde görev alarak İran’a gitmiş olması onu diğer fıkra tiplerinden ayırır. Mezarı Edirnekapı’dadır.
Fıkralarının konusu kendi hayatıdır. Saray dışında halkta fıkralara konu olabilmektedir. Aykırı, üçkâğıtçı tiplerin karşısında, halkın yanında yer alır. Fıkralarında Osmanlı toplumunun hayat tarzından sahnelere rastlarız.
Fıkralarında kara-kuru çirkin biri olarak tasvir edilir. Rüyaları ve oyunları fıkralara konu olabilir.
Fıkralarının kişileri çoğunlukla saray ve çevresindedir. Şahoğlu Şah Abbas, onun fıkralarında da karşımıza çıkar.
b)     Bekri Mustafa
17. yüzyılda, IV. Murad döneminde İstanbul’da yaşadığı sanılmaktadır.  Baba mesleği yorgancılıkla meşgul olmuş olmalıdır. İçkiye başladıktan sonra hiçbir işle meşgul olmadığı düşünülür. Hayatıyla ilgili detaylı bilgiye sahip değiliz.
Yakın çevresini –fıkralarından hareketle- başta Agop olmak üzere meyhaneciler, mahalle halkı oluşturmaktadır.
Bekri Mustafa, IV. Murad’ın içki yasağına tepki olarak ortaya çıkmıştır.
Fıkraları oldukça müstehcendir. Bu nedenle belli çevrelerde sivrilirken belli çevrelerde bilinmez. Osman Cemal Kaygılı’nın bir romanına konu olmuştur. Bekri Mustafa ayrıca Karagöz oyununun karakterlerinden biridir. Mezarı İstanbul’dadır.
Sürekli sarhoş olarak görünse de o daima dürüstlükten, doğruluktan yanadır. Fıkralarında sosyal hayatın izlerini görürüz. Toplumdaki aksaklıklar, adaletsizlikler öne çıkar.
Fıkraları oldukça uzundur.
c)      Kemine
Türkmenistan’ın Sarahs şehri yakınlarında 1770’de doğup, 1840’da vefat etmiştir. Mahtumkulu’nun öğrencisi olan Kemine önde gelen Türkmen şairlerindendir.
d)     Esenpulat
Hayatına dair kesin bilgiye sahip değiliz. Türkmenistan’ın Golyazmaları arşivinde bulunan belgelere göre Türkmenlerin Teke kolunun Garayörme tiresine mensuptur. Ş. Halmuhammedov’a göre 1826 – 1874 tarihleri arasında yaşamıştır. Babasının adı Cürli’dir. Hayatının son dönemini Aşkabat’ta geçirmiştir. Fıkralardan oldukça fakir biri olduğunu anlıyoruz.
e)      Ahmet Akay
Kırım Türkleri arasında tanınan bir fıkra tipidir. Fıkraları çoğunlukla Yalta yakınlarında Özenbaş kasabasında geçtiği için orada yaşadığı kabul edilir. Ayşe Şerefe adında eşi ve Eyüp adında oğlu olduğu yine fıkralarından anlaşılmaktadır. Ahmet Akay çok kurnaz bir söz ustasıdır.
f)       Molla Zeydin
Uygur Türklerinin Seley Çakkan’la birlikte önde gelen fıkra tipidir. Turfan’ın Lükçük kentinde doğmuştur. Yaşadığı dönemin sevimsiz olaylarını diline dolar. Hakkındaki ilk eser 1984’te Molla Zeydin Hekkide Kisse adıyla yayımlanmıştır.
g)      Kuyrukçuk (Kudaybergen)
Asıl adı Kuyrukçuk Ömürzak Uulu olan fıkra tipi Kırgız mizah sanatının temsilcisidir. 1866’da Narın vilayetinin Cumgal bölgesindeki Kızıl Tuu köyünde doğdu. Raşitizmden dolayı çok geç yürüyebildi. Babası çok fakirdi. Açık sözlü, hazırcevap bir tiptir.

Bir Topluluğu veya Zümreyi Temsil Eden Tipler
a)      Bektaşi
Katılığa karşı hoşgörüyü savunur. Bektaşi fıkralarında mizah ön plandadır.
b)     Aldarköse
Bektaşi tipine benzer. Asya’daki Türk coğrafyasında tanınır, bilinir.
c)      Mevlevi
Nüktedan ve ders verir mahiyettedirler.
d)     Temel
Konu bakımından zengin olması geniş coğrafyada tanınmasını sağlamıştır. Fıkraların konusu günlük hayattan olaylardır.

Dar ve Geniş Bölge Tipleri
a)      Karadenizli
“Karadenizlinin biri…” şeklinde başlayan bu fıkrarlar yerini “Temel” fıkralarına bırakmaktadır.
b)     Kayserili
Kayserili ağzıyla konuşur, uyanıktır, aldatır, ticarette çok başarılıdır. Kayserili fıkra tipinin diğer karakterleri Yahudi ve Karadenizlidir.
c)      Karakayalı
Karakaya, Silifke’nin köylerinden biridir. Bu fıkralarda daha çok köylülerin saflıkları anlatılır. Kapalı bir toplumdurlar ve fıkra tipleri köylülerdendir.

Yerel Tipler
a)      Konyalı Tayyip Ağa
1884’de Konya’da doğdu. Eğitimini yarıda bırakıp bakkallık yapar. 1948’de dükkânını kardeşine devredip dost ziyaretlerine başlar. 1968’de vefat etmiştir. Mezarı Üçler Mezarlığındadır.
Döneminin bürokratlarıyla sohbeti olan biridir. Fıkralarında bölge insanının sıkıntıları dile getirmiştir. Nüktedan ve eleştireldir.
b)     Şamlının Hacı İbrahim
Geredelidir. 92 yaşında vefat etmiştir. Nüktedan ve hazırcevap biridir. Eşeği vardır.
c)      Mutlu Çivit Emmi
Mersin’in Mut ilçesinde doğdu. Çeşitli işlerde çalışmıştır. Fıkralarında Hatem Osman ve Tevfik Hoca’dan ortakları olarak söz edilmektedir. Şehir eşrafından pek çok kişi fıkralarında karşımıza çıkar. 1971’de Mut’ta vefat etmiştir. Sözün yanında harekete dayanan fırkaraları da vardır. Fıkralarında olaylar Çivit Emmi’nin karşısındakini zor durumda bırakması üzerine kuruludur.
d)     Ağınlı İbik Dayı
Asıl adı İbrahim’dir. Elazığ’ın Ağın ilçesinde 1867’de doğdu. İstanbul’a gidip belediyede çalışmış daha sonra Ağın’a geri dönmüştür. Fıkraları Ağın ve çevresini konu edinir. Fıkralarında karşısındakini şaşkına çevirir. Mizahi fıkralarının yanında karşısındakiyle alay ettiği fıkraları da vardır.
e)      Bostanlı Kara Kamil
Konya / Meram’da Botsa (Güneydere) köyünde doğdu. Muzipliklerini anlatan fıkraları vardır. 1975’te vefat etmiştir.
f)       Silifkeli Hacı Kiya
1887 doğumlu, İstiklal madalyası sahibidir. 1973’te trafik kazası sonucu yaşamını yitirir.

Aydın ve Sanatçı Fıkra Tipleri
a)      Şair Haşmet
18. yüzyıl şairlerindendir. Kendince aptal işlerle uğraşanların kaydını tuttuğu bir defteri vardır.
b)     Süleyman Nazif
c)      Mehmet Akif
d)     Yahya Kemal Beyatlı
e)      Cemal Nadir Güler

Yabancı Azınlık Fıkra Tipleri
a)      Behlül Dânâ
Asıl adı Ebu Vüheyb b. Amr Sayrâfî’dir. Küfe’de doğdu. Hayatının büyük bölümünü Bağdat’ta geçirdi. Dânâ’nın anlamı bilge, bilgindir. Harun Reşit’in çağdaşıdır. İmam Cafer Sadık’ın talebelerinden olan Dânâ, fıkıh ve hadis eğitimi gördü. Daha çok tasavvufi konulardaki fıkraların kahramanı olarak karşımıza çıkar. Harun Reşit’in de yer aldığı fıkralarda Behlül Dânâ galip gelir. Akıllı ve becerikli ve inatçı biridir.
b)     Kadı Karakuş
Ölüm tarihi için bazı kaynaklarda 1201 tarihini görüyoruz. İslam Ansiklopedisi’nde ahmaklığın müşahhas timsali olarak anılır.
c)      Azınlık Tipleri

Diğer Fıkra Tipleri
a)      Meslek Gurupları
Mesleki fıkralar oldukça fazladır. Bazıları uydurma olup karalama amaçlıdır.
b)     Aile Bireyleri
c)      Moda Tipler
Kısa süreli olarak gündemde kendilerine yer bulabilen tiplerdir. Bir dönem popüler olan “Bopsitiller, Cimdallılar ve Hippiler unutulmaya başlanmıştır. Popülerliğini yitirmeyen Karagöz bu kategorinin en meşhurudur.
Karagöz: Belli bir devrin kültürünü yansıtan Karagöz fıkralarındaki Karagöz’ün gölge oyunu kahramanı Karagöz’le ilgisi yoktur.
d)     Hastalıklı Tipler


Ünite 4

Nasreddin Hoca

Belgeler
Hayatı hakkında belgeler yok denecek kadar azdır.
1 – Bayezid’in Sipahisi Mehmed’in Mezar Taşı: Kitabede; yazının baki, ömrün geçici olduğundan söz edilmektedir.
2 – Nasreddin Hoca’nın Türbesi ve Mezar Taşı: Sonradan eklendiği düşünülen mezar taşında; 386/996 tarihi yer alır. Bazı kaynaklar tarihin 386 değil 683 olması gerektiği kanaatindedirler.
3 – Nasreddin Hoca’nın Kızı Fâtıma Hâtun’un Mezar Kitabesi: Sivrihisar’daki bir mezarlıkta bulunan kitabede 726 (1326) veya 727 (1327) tarihi yazılıdır.
4 – Nasreddin Hoca’nın Kızı Dürrü Melek Hâtun’un Kitabesi: Akşehir’de Nasreddin Hoca’nın türbesinin ayakucundadır.
5 – 881 / 1476 Tarihli İlyazıcı Defteri: 1476 tarihli evkaf ve emlak yazımında Hoca’nın türbesinin eskimiş olduğu kayıtlıdır.

Nasreddin Hoca ve Fıkraları Konu Alan Belgeler
1 – Ebu’l-Hayr-ı Rûmî ve Eseri: Cem Sultan’ın emriyle hazırlanan eserde (Saltuknâme) Sarı Saltuk’un kerametlerinden söz edilirken bir de Nasreddin Hoca fıkrasına yer verilmiştir.
2 – Mehmed Gazalî ve Eseri: Bursalı müellifin Dariü’l-Gumûm Raifu’l Humûm adlı eserinde bir kısmı müstehcen Nasreddin Hoca fıkraları vardır.
3 – Güvâhî’nin Eseri: 16. yüzyılda yaşana Güvâhî’nin Pendnâme adlı eserinde 3 fıkra yer alır. Bu fıkralardan “Ye kürküm ye…” ve “Peşin parayı gördün de...” Diye başlayan fıkralar Hoca’ya ait olmamakla beraber onunla ünlenmişlerdir.
4 – Basîrî ve Eseri: Letaif adlı eserinde 2 fıkra yer alır.
5 – Lâmiî ve Oğlu Abdullah’ın Eseri: Mecmuâü’l-Letaif’te 5 fıkra metni vardır.
6 – Bayburtlu Osman ve Eseri: Kitab-ı Mir’at-ı Cihan adlı eserinde 784 veli arasında Nasreddin Hoca’dan da bahseder. Eserde fıkra yer almaz.
7 – Taşlıcalı Yahya’nın Eserleri: Gencine-i Râz’da bir fıkraya yer verir. Usul-nâme adlı eserinde de yine bir fıkra yer alır.
8 – Muhyî-i Gülşenî ve Eseri: Menakıb-i İbrahim-i Gülşeni adlı eserde bir fıkra yer alır.
9 – Nev’izade Atayî ve Eseri: Sohbetü’l-Ebkâr adlı mesnevisinde bir fıkraya yer verir.
10 – Evliya Çelebi ve Eseri: Akşehir’i anlatırken Hoca ve mezarı hakkında bilgi verip bir de fıkraya yer verir.
11 – Kaygusuz Abdal ve Budalname: İki fıkraya yer verir.
12 – Niyazi-i Mısrî: Hatıralarını anlattığı yazmada bir fıkra yer alır.
13 – Riyazî Mehmed Efendi: Riyâzü’şu’arâ adlı tezkirede Nasreddin Hoca’dan bahseder.
14 – Yusuf Nâbi: Tuhfetü’l-Haremeyn’de Hoca’dan söz eder.
15 – Âşık Çelebi: Meşairü’ş-Şuara adlı eserinde Timur’la ilgili peştamal fıkrasının Ahmedî ile Timur arasında geçtiğinden söz eder.

Efsaneden Gerçeğe
Tüm dünyada tanınan Nasreddin Hoca’nın tanındığı coğrafyada hangi isimle anıldığının bilinmesi önemlidir.

Türk Dünyasındaki Adları
Doğu Türkistan: Afandi, Nasirdin Efendi
Kazakistan: Koca Nasır, Hoca Nesir, Kuja Nasr
Kırgızistan: Apendi
Özbekistan: Nasriddin Afandi, Molla Nasraddin, Hoca Nasraddin, Apandi, Afandi
Türkmenistan: Ependi, Nasreddin Ependi
Azerbaycan: Molla Nesreddin
Karaçay: Nasır Hoca
Kumuklar: Hoca, Molla Nasreddin, Nasriddin
Tatarlar: Huca Nasretdin, Munla Nasreddin
KKTC: Nasreddin Hoca, (Rumlar arasında) Nusreddin Hoca, Gasdani Hoca, Aslani Hoca
Batı Trakya: Nasreddin Hoca
Iraklı Türkmenler: Molla Nasreddin

Dünya Ülkelerindeki Adları
Tacikistan: Efendi
Bangladeş: Nasiruddin Hojjga
Pakistan: Molla Nasirudin, Molla Nasıruddin, Hoca Nasreddin
İran: Molla nasreddin
Rusya: Hoca Nasreddin
Çeçenistan: Nasaret
Macaristan: Nasreddin Hodzsa
Romanya: Nasratin Hogea
Bulgaristan: Nasraldi
Yunanistan: Anastratin
Makedonya: Nasradin Hoca, Strandilhoca, Stradin Hoca
Bosna-Hersek: Nasrudin Hodza
Arnavutluk: Nastru, Nastroya
Sırbistan: Nasrudin Hodza, Nasreddin Hoca
Almanya: Hoscha Nasreddin, Hodscha Nasreddin
Fransa: Nasreddin Hodja

Sivrihisarlı olduğu bilinir. Hasan Efendi’nin Mecmua-i Maarif adlı eserinde babası Abdullah Efendi’nin karye (köy) imamı olduğu yazılıdır. Sözlü anlatmaların etkisiyle annesinin isminin Sıdıka olduğu ileri sürülür ki bu sağlıklı bilgi değildir. Eşiyle ilgili olarak Fuad Köprülü, Kozağaç karyesi mezarlığında medfunmuş demektedir.
Hasan Efendi’nin eserinden hareketle 1208 yılında Eskişehir ilinin Sivrihisar ilçesinin Hortu (Nasreddin Hoca) köyünde doğduğu söylenir. Aynı kaynağa göre 1237/38 yılında iyi eğitim alabilmek için Akşehir’e göç ettiği söylenir. Seyyid Mahmud Hayrani ve Hoca Ahmet Fakih bu dönemde oldukça ünlüydüler. Bu ikisinden ders aldığı söylenir. 1284/85 yılında Akşehir’de öldüğü söylenir.

Diğer Nasreddin Hocalar
1 – Kastamonulu Nasreddin Hoca: İsmail Hakkı Danişmend’in makalesine göre, yazarı bilinmeyen Farsçe bir Selçukname’de, II. Mesud döneminde Kastamonu’da bir Nasreddin Hoca vardır. Maliye görevlisi olan Nasreddin Mahmud, Moğol Hükümdarı Geyhatu ile bir araya gelmiş ve böylece Akşehir ve Konya Moğol istilasından korunmuştur.
2 – Kayserili Nasreddin Hoca: Naci Kum, Kayseri müzesindeki araştırmalarında 1408 numarada kayıtlı olan lahdin üzerinde “Nasreddin Hoca” adının kayıtlı olduğunu görür. Buradan hareketle Nasreddin Hoca’nın Kayseri’de vefat ettiğini ileri sürer.
3 – Akşehirli Nasreddin Hoca: Akşehirliler Nasreddin Hoca’nın doğma büyüme Akşehirli olduğu iddiasındadırlar.
4 – Sivrihisarlı Nasreddin Hoca: Pertev Naili Boratav, Nasreddin Hoca’nın Eskişehir’in Sivrihisar ilçesinin Hortu köyünden olduğunu üç maddeyle temellendirir:
a)      Fatih’in hocası Hızır Bey ve oğlu Sinan Paşa, Sivrihisarlı olup Nasreddin Hoca ile aynı soya mensuptur.
b)      Nasreddin Hoca’nın büyük kızı Fâtıma’nın mezar taşı bu ilçededir.
c)      Boratav’ın tespit ettiği bir yazmada Sivrihisar adı çokça geçmektedir.
5 – Kırşehirli Nasreddin Hoca: Ahi Evren Şeyh Nasirü’d-din Mahmud, Mikail Bayram’a göre Nasreddin Hoca diye biri yaşamamıştır. Ona göre Ahi Evren, Nasreddin Hoca’nın ta kendisidir.
6 – Azerbaycanlı Nasreddin Tûsî: Azeri araştırmacılar, astronomi âlimi Tûsî ile Nasreddin Hoca’nın aynı kişi oldukları iddiasındadırlar.
7 – Buharalı Nasreddin Hoca: Özbekler, Nasreddin Hoca’nın Buharalı olduğuna inanırlar. Bölgedeki rivayete göre çömlekçilik yaparak hayatını geçindirmiştir.

Hangi Fıkralar Nasreddin Hocanındır?
 Türkiye içerisinde 1555, Türkiye dışında 3000 civarı fıkrası vardır. Şükrü Kurgan, Samim Kocagöz, Fikret Türkmen, Günay Kut, İlhan Başgöz, Alpay Kabacalı, Saim Sakaoğlu, Mehmet Aydın vb. fıkraların Nasreddin Hocaya ait olup olmadığıyla ilgili araştırmalar yapmışlardır.
Şükrü Kurgan, fıkralarla ilgili ölçütler önermiştir;
1-      Sarhoşluk ve içkiyle ilgili fıkralar ona ait değildir; çünkü o Sünnî’dir.
2-      Hoca’yı ahmak ve budala gösteren fıkralar ona ait değildir.
3-      Hoca’yı mal-mülk sahibi, müptelası gibi gösteren fıkralar ona ait değildir; çünkü o yoksul biriydi.
4-      Çapkınlık, iffetsizlik unsurları taşıyan fıkralar da ona ait olamazlar.
5-      Hoca hasis olmadığı için öyle gösterildiği fıkralar da ona ait değildir.
6-      Hoca’yı maddi kuvvetle / kol kuvvetiyle iş gören biri olarak gösteren fıkralar da ona ait değildir.
7-      İçinde dalkavukluk, ikiyüzlülük olan fıkralar da ona ait değildir.
8-      Hoca’yı dikbaşlı, zorba gibi gösteren fıkralar da ona ait değildir.
9-      Tasavvufi öğelerin öne çıktığı fıkralar da ona ait değildir.
10-   Uzun metrajlı fıkralar Hoca’ya ait olamaz.

Samim Kocagöz’ün değerlendirmeleri;
Fıkralar 13 yüzyılın tarihsel ve toplumsal yaşamıyla uyumlu olmalıdır.
Hoca, espri olsun diye olay hazırlamaz.
Hoca’nın dehası, ulusumuzun zekâ ve esprisinin bir sembolüdür.

Günay Kut, tipoloji konusuna dikkat çeker.
İlhan Başgöz; fıkraların 500 yıllık tarihi derinliğini dikkate almadan araştırma yapılamaz. İnsan nasıl tek bir “şey” değilse fıkralarındaki değişik özelliklerin bütününün Hoca’yı resmettiğini kabul etmek gerekir. İşimize gelen özellikleri kabul edip, Hoca’ya yakıştıramadıklarımızı bir kenara atamayız. Fıkralarda beliren kişilikle tarihsel kişiliği birbirinden ayırmak gerekir.
Saim Sakaoğlu; Nasreddin Hoca fıkralarını 2 başlık ve 5 alt kategoriye ayırmıştır.

Nasreddin Hoca Fıkraları
Önceki başlık altında işaret edilen eleme işleminden sonra yaklaşık 120-130 fıkranın Hoca’ya ait olduğundan emin olabiliyoruz.

Hoca Adına Bağlanan Fıkralar
Mantık açısından Nasreddin Hoca’ya uymayan fıkralar
Din açısından Nasreddin Hoca’ya uymayan fıkralar
Timur’la ilişkisini konu alan fıkralar

Nasreddin Hoca’dan Önce de Anlatılan Fıkralar
Aisopos Masalları, Binbir Gece Masalları, Hint fıkraları, Ebu Nuvas, Şeyhoğlu (Marzubnâme), Cuha, Karakuş Kadı ve Mevlana’nın eserleriyle Nasreddin Hoca’ya bağlanan birçok fıkra arasında benzerlikler vardır.

Fıkraların Kaynakları
Yazmalar, matbu metinler ve sözlü kaynaklar…

Ziya Gökalp, 40 kadar atasözü ve deyime Nasreddin Hoca fıkralarının kaynaklık ettiğini tespit etmiştir. Benzer bir çalışma Nail Tan’a aittir.
Ahmet Demirtaş, Mahmut Belenli, Yusuf Ziya Bahadınlı, M. Şakir Ülkütaşır, Vehbi Cem Aşkun bu konuda çalışmış diğer isimlerdir.

Nasreddin Hoca fıkraları Lamiî Çelebi’den bu yana nazma çekilmiştir. Edebi eser veren isimler fıkraların nazma çekilmesi taraftarıyken edebiyat tarihçileri ve araştırmacılar buna karşıdırlar.

Ünite 5

Halk Anlatılarının Eğitici Yönü ve Sanat Yansımaları
Göçebe topluluklardan olan Türkler için halk anlatıları eğitici ve eğlendirici işlevlere sahiptir. Nesir ve nazım karışımı yapılardaki anlatılarda nazım bölümlerinde duygular dile getirilir. Sazın anlatılara dâhil olması eğlence faktörünü arttırmıştır. Anlatıcının canlılığı, tutumu, jest ve mimikleri yine eğlence öğeleri arasındadır.
Anlatıcının yaşadığı bölgenin geleneklerini, değerlerini hikâyelerine dâhil etmesi kültür hayatına katkı sağlamıştır.
Anlatıcı kimi zaman hikâyesini keserek dinleyicilerine nasihat eder. Bu nasihatler kimi zaman hikâyenin içerisinde atasözleri yoluyla aktarılır. Dil eğitimi/öğretimi ve doğru telaffuz konusunda da bu anlatıların önemli işlevleri vardır.

Fıkraların Eğitici Yönü
Nasreddin Hoca fıkralarının eğitici yönleri hakkında Nükhet Tör doktora çalışması yapmıştır. Eğitici yönlerini maddeler halinde; iyimserlik, özeleştiri, hoşgörü, tedbirli olmak, tevazu, tek eşlilik şeklinde sıralayabiliriz.
Türkçe eğitiminde Nasreddin Hoca fıkralarının katkılarını Murat Özbay incelemiştir. Kelime hazinesinin geliştirilmesinde, karmaşık görünen durumların basit sözcüklerle ifade edildiği fıkra örneklerine bakarak dil kullanımı hakkında da fıkralar önem arz eder. Fıkraların oyunlaştırmaya elverişli olmaları eğitimde kullanılabilirliklerini arttırır.
Etkili ve güzel konuşma eğitimi için elverişlidirler.
Nüktedanlığıyla öne çıkan İncili Çavuş fıkraları da devlet yönetiminde özeleştirinin sağlayacağı yararlar bakımından önemlidir.
Bekri Mustafa fıkraları da içkili/sarhoş hayatın sakıncaları hakkında yararlı olabilir.

Masalların Eğitici Yönü
Saim Sakaoğlu, Gümüşhane ve Bayburt Masalları adlı eserinde masalların çocuk eğitimindeki önemi hakkındaki görüşlere yer vermiştir. Çocukların dinledikleri masallardan muhakkak etkileneceklerini dikkate almak lazımdır.  
Bilge Seyidoğlu’da Masal ve Masal Anlatanlar adlı eserinde aynı konuya dikkat çekmiştir. Umay Günay, Çocuk Eğitimi ve Masallar adlı makalesinde, çocukların milli kimliklerini dinledikleri masallar yoluyla edindiklerine işaret etmektedir.
Ali Berat Alptekin, Türk Masallarında Dinî Eğitim adlı makalesinde masallar aracılığıyla din eğitimi konusuna değinmiştir.
Esma Şimşek, Masalların İnsan Eğitimi Bakımından Önemi adlı makalesinde konuyu detaylı şekilde ele almıştır.
Masalların amacı öncelikle eğlencedir. Bilgilendirme sonraki aşamadır. Masallardaki tekerlemeler vb. dilsel özellikler çocukların düşünce dünyasını renklendirmekte, dile olan ilgilerini arttırmaktadır. Çocukların çok sevdiği hayvan masalları, çocuklara pek çok kavramı öğretir niteliktedirler.

Anlatıların Sanata Yansımaları

Sinema
Konumuzla ilgili en eski film Ömer Lütfi Akat’ın Tahit ile Zühre’sidir (1947). Sinemaya en çok konu olan anlatımız Köroğlu’dur. Refik Kemal Arduman-Mümtaz Ener (1945), Faruk Kenç (1953), Mehmet Dinler (1963), Atıf Yılmaz (1968) Köroğlu filmleri çekmişlerdir.
Avni Dilligil (1955), Atıf Yılmaz (1959), Nuri Akıncı (1966) Karacaoğlan filmleri çekmişlerdir. Arzu ile Kamber, Âşık Garip, Kerem ile Aslı hikâyeleri de sinemaya konu olmuştur.
Muhsin Ertuğrul, Nasreddin Hoca’yı sinemaya taşımıştır (1940). Talat Artemel (1954), Yavuz Yalınkılıç (1965) ve Melih Gülgen (1971) Nasreddin Hoca filmleri çekmişlerdir. Faruk Kenç’in 1954’te çektiği Nasreddin Hoca ve Timurlenk adlı filmde başrol oyuncusu İsmail Dümbüllü’dür.
İncili Çavuş, Semih Evin (1950) ve Nişan Hançer (1968) tarafından filme uyarlanmıştır.
Bekri Mustafa, Suha Doğan tarafından çekilmiştir (1965).
Keloğlan masalları pek çok filme konu olmuştur. Bunların ilki Vedat Örfi Bengü tarafından çekilmiştir (1948). Sırrı Gültekin (1971), Semih Evin (1971), Metin Erksan (1972) vb. Keloğlan filmi çekmiştir.
İlk karton filmimiz Evvel Zaman İçinde ise 1951’de hazırlanmış ancak gönderildiği ABD’de kaybedilmiştir.

Tiyatro
Bidar Efendi’nin yazıp Dikran Efendi’nin sahnelediği Tahir ile Zühre oyunu on yıl (1869-1879) boyunca oynanmıştır. Küçük İsmail (1887) ve Kel Hasan (1887-1897) oyunu yeniden sahnelemişlerdir. Hayali Küçük Ali (Muhittin Sevilen) ve Cevdet Kudret, hikâyeyi orta oyunu biçiminde sahnelemişlerdir.
Ferhat ile Şirin, sahne eseri, gölge oyunu ve orta oyunu olarak çok ilgi görür.
Karacaoğlan (Dinçer Sümer (1983), Sabahattin Engin (1999) ve Köroğlu (Ahmet Kutsi Tecer (1941-42), Muharrem Gürses (1945) defalarca sahnelenir.
Dede Korkut Hikâyeleri 1933’den bu yana 20’ye yakın oyuna konu olur. İlk oyunu İffet Halim Oruz (1933) sahnelemiştir. Suat Taşer (1961-62), Güngör Dilmen (1990), Turan Oflazoğlu (1998) Dede Korkut’u sahneleyen diğer isimlerdir.
Adnan Çakmakçıoğlu (1951), İsmail Hakkı Sunat (1954), Aydın Su (1962) Nasreddin Hoca’yı sahnelemişlerdir. Halide Edip, Maske ve Ruh (1945) adlı oyununda Hoca’ya rol vermiştir.
Necip Fazıl ve Behçet Necatigil, masallarımızdan yola çıkarak tiyatro eseri kaleme alan müelliflerimizdendir.

Şiir
İlhan Berk, Köroğlu (1955); Mustafa Necati Karaer, Kerem ile Aslı (1985); Halûk Nihat Pepeyi, Türk Destanına Giriş (1934) ve Afşar Timuçin, Destanlar (1968) adlı eserlerinde Tahir ile Zühre’yi nazma çekmişlerdir.
Masal ve mitoloji öğelerini şiirlerinde en çok kullanan isim Behçet Necatigil’dir (Örn. Üç Turnalar şiiri).

Köprülüzade Mehmed Fuad’ın Nasreddin Hoca (1918) adlı kitabı, Hoca’nın fıkralarına kitap bütünlüğünde ele alan ilk eserdir.
Orhan Veli (Nasreddin Hoca Hikâyeleri, 1949), İbrahim Zeki Burdurlu (Ömürsün Nasreddin Hoca, 1985), Nedim Uçar (Dizelerle Nasreddin Hoca, 1993), Nüzhet Erman (İpe Un Seren Adam / Nasreddin Hoca, 2000), Hoca’nın fıkralarını nazma çeken eserlerdir.
Oğuz Tansel, Bektaşi Dedikleri (1970) adlı kitabında Bektaşi fıkralarını nazma çekmiştir.
Ziya Gökalp’in Ala Geyik adlı şiiri ile Orhan Seyfi Orhun’un Peri Kızı ile Çoban Hikâyesi adlı şiiri, masal diliyle yazılmışların en güzel örneklerindendir.

Roman ve Hikâye
Lermontov 1837’de Âşık Garip’i hikâyeleştirmiştir. Yaşar Kemal’in Üç Anadolu Efsanesi destansı bir romandır.
Hüseyin Rahmi’nin Kokotlar Mektebi ve Utanmaz Adam, Halide Edip’in Zeyno’nun Oğlu adlı eserlerinde Kerem ise Aslı hikâyesine göndermeler vardır.
Kemalettin Şükrü (Orbay) Nasreddin Hoca’nın hayatını ve fırkralarını 4 ciltlik eserinde romanlaştırmıştır.
Burhan Felek (Nasreddin Hoca, 1982) ve Nail Tan (Nasreddin Hoca Senfonisi, 2006) Hoca’yı ele alan eserlerdir.
Osman Cemal Kaygılı (Bekri Mustafa, 1944) Bekri Mustafa’yı romanlaştırmıştır. Reşat Nuri Güntekin’in Kızılcık Dalları (1932) adlı eserinde “Tın tın eden Kabacığım” adlı masala göndermeler vardır.

Opera ve Bale

Kerem Operası (1953) Ahmet Adnan Saygun’un ilk eseridir.
Yalçın Tura’nın Karacaoğlan’ının ilk temsili 1973’te yapıldı.
Bülent Tarcan’ın Deli Dumrul adlı balesi 1977’de gerçekleşti.
Çetin Işıközlü’nün Emrah ile Selvihan’ı 1989’da bestelendi.
Köroğlu Operası (1973) Ahmet Adnan Saygun’un eseridir.
Üzeyir Hacıbeyoğlu’nun Köroğlu Operası ilk defa 1937’de Bakü’de sahnelendi.
Gülümser Kalender’in bestelediği 2 perdelik operet 1962’de sergilendi.
Ali Baba ve Kırk Haramiler adlı eseri Selman Ada bestelemiştir (1989).

---

Kitap Bitti (Gerisi Ek/Metinler)