18 Kasım 2015 Çarşamba

Edebiyatımızda Mizah

Edebiyatımızda Mizah

Mizah hakkında herhangi bir inceleme yazılı tarihin ilk sayfalarına dek uzanmak durumunda kalır. Gülmek, bu yeni bir şey değil, dolayısıyla mizahın tarihi de insanın tarihi kadar eski olmak zorunda. 
Gündelik hayatımızda gülmeye konu olan pek çok şeyle karşılaşıyoruz. İş bunları anlatmaya gelince herhangi birinin dilinde, yaşandığı an ki kadar eğlenceli olmaz. Komik olanı sözcüklerle anlatabilmek de ayrı bir hüner. Yaşanan çelişkiler, aksaklıklar üslup sahibi yazarların kaleminde eğlenceli, esprili edebi metinlere dönüşürler.

Mizah sözcüğü Arapçada şaka, latife anlamında kullanılan Müzâh sözcüğünden dilimize geçmiştir. Mizah, edebiyat söz konusu olduğunda ayrı bir tür olarak karşımıza çıkar. Bunun bir nedeni, mizahın eleştiri için bir araç olarak kullanılmasıdır. Edebiyat camiasında ince zekâ ile işlenmiş mizahî ürünler takdir görürken incelikten uzak, kaba bünyeler, müstehcen ve kaba ifadelerle mizah yapmaya çalışırlar.

Mizah, insanları eğlendirmekten ziyade ağırlıkla belli davranışları ve belli insan tiplerini eleştiren, iğneleyici niteliktedir. Ne var ki aynı espriye toplumun farklı kesimleri farklı tepkiler gösterebilirler. Mizaha konu edilen olay, belli bir toplumsal yapıyla, kültürel değerlerle ilişki içindedir. Mizah yazarı, eserinde insanların kültürel değerlerini incitmeden, tepkisini çekmeden gülmeye konu olanı öne çıkarabilmeli ve her kesimin takdirini kazanabilmelidir.

Mizah edebiyatı daha çok sosyal sıkıntıların arttığı dönemlerde öne çıkar. Zira çalkantılı dönemlerde eleştirilecek konu, kişi ve olaylar daha fazladır. Eleştiri biçimleri dilden dile değişse de eleştiriye konu olan kesimler hemen her toplumda adaletsiz, ilkesiz, sorumsuz ve ahlakî değerleri yozlaşmış kişilerdir. Mizahın bu eleştirel yönü onun evrensel bir niteliğidir.

Türk edebiyatında mizah unsurlarının varlığı sözlü anlatı geleneği olan halk edebiyatında oldukça köklü bir maziye sahiptir: fıkra, masal ve destanlarımızda mizah unsurları dikkat çeker. Bektaşî fıkralarıyla keskin zekâsı ve iyimserliğiyle bilinen Nasrettin Hoca fıkraları ise bu türün en çok bilinen ve anlatılan tiplemeleridir.

Mizahî eserlerin hemen tümünde insan davranışları ve toplumsal düzende görülen çelişkiler belli ölçüde eleştirilir. Halk anlatı geleneğinde eleştirel yanı ağır basan fıkralarıyla bilinen tipleme ise Bekri Mustafa’dır. Kösem Sultan’ın oğlu 4. Murat zamanında yaşadığı kabul edilen Bekri Mustafa fıkraları, yasa ve toplum düzeni arasındaki uyuşmazlıklara tatlı-sert eleştiriler getirir.

Yüzyıllar boyunca halkımızı güldürüp eğlendiren Karagöz oyunlarında Karagöz ile Hacivat arasındaki zıtlıklar, çelişkiler ve çatışmalar bu oyunların ana motifi olmuştur. Yine Türk tiyatro geleneğinin önemli unsurlarından olan Meddah ve Ortaoyunu, mizah edebiyatımızın önemli zenginliklerindendir. Hikâye ve taklit esasına dayanan Meddah geleneğinin günümüzde -çok az bir değişime uğramış olsa da- Cem Yılmaz’ın tek kişilik gösterilerinde devam ettiği söylenebilir. Ortaoyunu ise doğaçlama tiyatronun öncüsüdür.

Saray edebiyatı olarak da kabul edebileceğimiz Divan edebiyatı içerisinde mizahî unsurlar belli biçimlerde karşımıza çıkar. Şikâyetname’ler, şairin gördüğü veya duyduğu haksızlık veya aksaklıklar karşısında eleştiri dozu yüksek edebî metinlerdir. Bu türün en önemli eserlerinden olan Fuzulî’nin Şikâyetname’si edebi değerinin yanı sıra yaşadığı dönemin toplumsal düzeni ve bürokrasisinde yaşanan aksaklıkları göstermesi bakımından da çok önemlidir. Bu gibi tenkit içerikli metinlerin mizahla ilgisi nedir? İlgilidir çünkü birilerinin kaleminde eleştiriye konu olan olay başka birinini dilinde mizaha dönüşür. Aradaki fark bakış açılarının ve olaya yaklaşımlarının farkı nispetindedir. Eleştiriye konu olan olaylar, mizah yazarları için çok bereketli kaynaklardır. Divan şairlerinin birbirlerine karşı yazdıkları eserlerde övgünün yanı sıra hicve de yer verilmektedir. Üstün bir şair olduğunu ispat etmek isteyen kimi şairler şiirlerini başka bir şairin şiirleriyle kıyaslayıp zaman zaman diğer şair için alaylı sözler, ağır benzetmeler kullanmışlardır.

Türk edebiyatında mizah yazarlığı Tanzimat sonrası dönemde açılan gazete ve dergiler aracılığıyla gelişme gösterir. 1878’e kadar ki dönemde mizah edebiyatının genel çerçevesi şu şekilde özetlenebilir. İlk mizah gazetesi Filip Efendi’nin çıkardığı Terakki gazetesinin eki olarak yayımlanan Letaif-i Asar’dır (1868). İlk bağımsız mizah gazetesi ise 1870 yılında Teodor Kasap tarafından çıkarılan Diyojen’dir. Namık Kemal’in Diyojen’de çıkan yazıları ve şiirleri toplumsal hicvin başarılı örneklerindendir. Direktör Ali Bey mizah edebiyatının öncülerindendir. Diyojen’de mizahi yazılar yazan. Direktör Âli Bey, Lehcetü’l-Hakayık adlı eserinde sözlüklerde yer bulamamış 300 kadar sözcüğün mizahî anlamlarını açıklar. Eser bu bakımdan Türkçenin ilk mizah sözlüğüdür.

Model olarak Batılı yazarları örnek alan yazarlarımız daha çok halkın güncel yaşamına atıf yaparak belli kişileri eleştirmektedirler. Bu dönemin önemli yazarlarından Ahmet Mithat Efendi “Felatun Beyle Râkım Efendi”  Recaizade Mahmut Ekrem de “Araba Sevdası” adlı batılılaşma olgusunu işledikleri romanlarında sonradan görme tiplemeleri hicvederek gülmece öğelerine yer vermişlerdir.

Mizah dergileri ve gazeteleri, 2. Abdülhamit döneminde sansüre takılır. Bu dönemde hiçbir mizah dergisi yayımlanmaz. Mizah yazını yeniden 2. Meşrutiyet’in ilanından sonra hareketlenir. Bu dönemde yayın hayatına başlayan Kalem dergisi siyasi nitelikli bir mizah dergisidir. Kirpi müstearıyla yazılar yazan Refik Halit Karay bu derginin başyazarıdır.

Hüseyin Rahmi Gürpınar ve Ahmet Rasim, birlikte çıkardıkları Boşboğaz Güllabi adlı dergide İstanbul’un yoksul ve dar gelirli çevrelerinin sorunlarına değinirler. İstanbul’un çeşitli kesimlerinden insanların günlük hayatlarından pek çok ayrıntıyı eserlerine taşıyan Hüseyin Rahmi Gürpınar, eserlerinde gülmece öğelerine geniş ölçüde yer verdi. Mizah türündeki ustalığıyla geniş bir okur kitlesinin beğenisini kazandı.

Balkan Savaşlarıyla birlikte başlayan savaşlarla geçen uzun yıllar boyunca mizah yazını durgunluk dönemine girer. Sedat Simavi’nin Diken, Refik Halit Karay’ın Aydede adlı dergileri bu dönemin kayda değer mizah dergileridir.

Cumhuriyet döneminin ilk mizah dergisi Yusuf Ziya Ortaç ve Orhan Seyfi Orhon’un birlikte çıkardıkları Akbaba’dır. Yayın hayatına 55 yıl süren Akbaba Türk edebiyatının en uzun ömürlü mizah dergilerindendir.

İkinci Dünya Savaşı sonrası Türk mizah yazınının altın dönemidir. Aziz Nesin ve Sabahattin Ali’nin birlikte çıkardıkları Markopaşa (1946) kısa zamanda toplum nezdinde itibarlı bir yer edinir kendine. Aziz Nesin, Sabahattin Ali ve Rıfat Ilgaz yazılarıyla siyasal ve toplumsal hayatımıza etki etmişlerdir. Aziz Nesin, mizah türündeki siyasi yazılarıyla siyasi mizahı kamuoyunda etkin bir güç haline getirerek uluslararası ün kazanmıştır.

Demokrat Parti döneminin etkin mizah dergisi ise Tef’tir. Burhan Felek, Çetin Altan, Orhan Kemal, Bedii Faik gibi isimler Tef dergisinde yazarlık yapmışlardır.

27 Mayıs’tan sonra Aziz Nesin’in çıkardığı Zübük dikkat çeken bir dergidir. Bu dönemden sonra tiyatro kökenli isimler (Ferhan Şensoy gibi) ve yakın zamanlarda da yine karikatür dergilerinde yazarlık yapan isimler (Atilla Atalay, Gani Müjde ve Umut Sarıkaya gibi) mizah türünde ilgi gören eserler yazmışlardır.

Aziz Nesin
Roman ve öykü olmak üzere mizah türünde çok sayıda eseri bulunan Aziz Nesin gülmecenin konusunu hem çeşitli toplumsal katmanlara, hem de yurt coğrafyasına genişleterek, Türk toplumunun toplumsal, iktisadi ve ruhsal çözümünü gerçekleştirmiştir. Zübük, Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz ve Şimdiki Çocuklar Harika adlı romanların yazarın Aziz Nesin, UNESCO’nun yayınladığı dünya çeviri bibliyografyasına göre, Türkçe eser veren yazarlar arasında Orhan Pamuk, Yaşar Kemal ve Nazım Hikmet'in ardından eserleri yabancı dillere en çok çevrilen dördüncü yazar konumundadır.
Rıfat Ilgaz
Edebiyat yaşamına şiirle başlayan Rıfat Ilgaz daha sonraları yazdığı öykü ve romanlarıyla mizah edebiyatımızın en önemli isimleri arasında yerini almıştır. Yaşadığı dönemin sorunlarına duyarsız kalmayan, toplumcu yönü ağır basan Rıfat Ilgaz, eserlerinde özellikle yoksul insanların sıkıntılarını toplumsal düzenin aksaklıklarını işlemiştir. Sinema uyarlaması tamamen seyirciyi eğlendirmek üzere toplumsal eleştirilerden arındırılmış olan Hababam Sınıfı adlı romanında da asıl olarak eğitim sistemini eleştirmiştir.

Ferhan Şensoy
Tiyatroya yazdığı skeçlerle başlayan Ferhan Şensoy, Ortaoyuncular Kavuğu’nun sahibi ve Ortaoyuncular tiyatro grubunun kurucusudur. Kazancı Yokuşu adlı ilk kitabını 1977 yılında yayınlayan Ferhan Şensoy o tarihten bu yana yirmiden fazla kitaba imza atmış, yazdıklarıyla ve oyunlarıyla çok sayıda ödüle layık görülmüştür.
Yazar, yönetmek ve oyuncu olarak Türk tiyatrosuna çok önemli katkılar yapan Ferhan Şensoy’un 1987 yılından bu yana oynamaya devam ettiği Ferhangi Şeyler adlı tek kişilik gösterisi 2012 yılında 1700. kez sahnelenmiştir. 

Muzaffer İzgü
Eserlerinde mizah kadar eğitim konusuna da ağırlık veren Muzaffer İzgü çocuklar ve gençler için yazdığı 100 aşkın kitabıyla ülkemizin en çok okunan mizah yazarları arasında yerini almıştır. 200 kadar radyo oyunu da yazan Muzaffer İzgü’nün yazdığı ilk oyun olan İnsaniyettin, Nejat Uygur tarafından sahnelenmiştir.

Atilla Atalay
1979 yılından bu yana karikatür dergilerine mizah yazarlığı yapan Atilla Atalay daha çok Sıdıka ve Eray tiplemeleriyle tanınır. Mizah türünde 14 kitabı olan yazarın ilk kitabı olan Usulcacık’ı 1990 yılında yayınlandı.

Gani Müjde
Karikatür dergilerindeki yazılarıyla mizah yazınımıza katkı yapan yazarlardan olan Gani Müjde, başta Peynir Gemisi olmak üzere çok satan pek çok kitabın yazarıdır. Gani Müjde, yazdığı skeçler ve senaryolarla sinema ve televizyon için de çalışmalar yapmaktadır.

Umut Sarıkaya
Karikatürleri ilk olarak Leman dergisinde yayınlanan Umut Sarıkaya Penguen dergisindeki Benim de Söyleyeceklerim Var başlıklı yazılarıyla tanındı. Sokak lisanını, gündelik hayatın çok bilindik detaylarını hayal gücü ve mizahi yorumlarıyla okurlarına aktaran Umut Sarıkaya çağdaş mizah yazınımız içinde öne çıkan isimlerden biridir.