Fon Sadriştayn’ın Oğlu
İhtiyar Fon Sadriştayn bir haftadır apartmanından dışarı
çıkamamıştı.
Kapıdan Madam Sadriştayn göründü.
“Dışarda ne yapacağız? Bir işimiz mi var?”
“Yok.”
…
Her gazete bugünkü nüshasını Orhan Bey’e hasretmişti.
Fon Sadriştayn, şimdiye kadar bu meşhur genç dâhinin
kendisini hiç görmemişti.
Kendi oğlu aklına gelmişti.
Annesine “Ben Alman’ım! Türk eşektir.”, kendisine “Ben
Türk’üm! Almanlığı kabul etmem.” diyerek ikisinin arasında gizli gizli buz
dağları yükseltir; sonra yalanla, düzenle her birisinin muhabbetini ayrı ayrı
çalar, çaldığı iki muhabbeti sahiplerine karşı birer şantaj aleti yapardı.
Kapıdan çıktı.
“Orhan Bey’in köşkü mü?”
“Evet efendim.”
…
Orhan’ın annesi, gayet yüksek bir âlemden günahkârlara
seslenen şefkatli bir
melâike gibi sordu.
“Zaman her elemi siler, Sadrettin Bey, sıkılmayınız, size
artık bir dargınlığım kalmadı ki, affedeyim. Yirmi beş sene... Fakat, haydi
beni boşadınız, Almanya’da sevdiğiniz bir kadını üzerime aldınız, neyse...
Fakat niçin iftira ettiniz? Biliyordunuz ki ben gayet afifim. Niçin o iftirayı
geveze bir romancıya anlatıp yazdırdınız. İşte bu yara hâlâ içimde sızlıyor.”
“Ben... söyle... medim!”
“O hâlde, onun o kadar mübalâğaları yetmiyormuş gibi, keyfi
için bana attığı iftiraya niçin ‘yalan’ demediniz?”
…
Yeni Mecmua, C. 2,
Sayı: 30, 31 Kânûn-ı sâni [Ocak] 1918, s. 76-80.
…
(Özet değildir)
…
Ömer Seyfettin, Bütün Hikâyeleri (Hazırlayan: Hazırlayan:
Nâzım Hikmet Polat), Yapı Kredi Yayınları, 2. Baskı, 2015, İstanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder