İlk Cinayet
Ben daima ıstırap içinde yaşayan bir adamım!
Belki daha dört yaşında yoktum. Ondan sonra yaptığım değil,
hatta düşündüğüm fenalıkların bile vicdanımda tutuşturduğu nihayetsiz cehennem
azapları içinde hâlâ kıvranıyorum.
Şuur başımıza nasıl yakmayan bir yıldırım gibi düşer.
Hâlâ gözümün önünde: Sanki dünyaya o anda doğmuşum, annemin
kucağındayım.
“Bak, bak!” diyorum. Annem de başını kaldırıyor. “Kuş
konmuş” diyor. Bu kuşu isteyince, “Tutulmaz” diyor.
“Aa, zavallı daha yavru.”
“Martı yavrusu.”
“Uçamıyor olmalı.”
“Denize düşerse boğulur.”
Boynunu uzatarak etrafa bakmağa çalışıyor! Ben o vakit
gözlerimi anneme kaldırıyorum. Yanındaki hanımla gülüşerek konuşuyorlar.
Benimle meşgul değil. Sonra beyaz kuşun uzanan ince boynunu yavaşça elimle
tutuyorum. Bütün kuvvetimle sıkmağa başlıyorum.
Birdenbire, takallüs etmiş ellerimi açıyorum. Beyaz
kuşcağızın ölüsü “pat!” diye düşüyor yere.
Annem dönüyor, eğiliyor. Yerden bu henüz sıcak masum cesedi
alıyor. “A... Aaa... Ölmüş!” dedikten sonra bana dik dik bakıyor: “Ne yaptın?”
“Boğdu. Gördüm vallahi, ne hain çocuk...”
Kendimi bilir bilmez yaptığım bu cinayetin üzerinden işte
otuz seneden fazla bir zaman geçti.
Diken, Sayı: 32, 27
Teşrîn-i sânî 1335 [Kasım 1919], s. 6-7.
…
(Özet değildir)
…
Ömer Seyfettin, Bütün Hikâyeleri (Hazırlayan: Hazırlayan:
Nâzım Hikmet Polat), Yapı Kredi Yayınları, 2. Baskı, 2015, İstanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder