İhtiyar Olsam da (Mahcupluk İmtihanı)
Eşhas:
Hayranzade Şemi Bey -
55 yaşında yeni zengin
Peride Hanım -
21 yaşında yurt müdiresi
Sermet -
25 yaşında başkâtipliğe namzet
Niyazi Molla -
“
Gazanfer Bey -
“
Bican Efendi -
“
Müstemend Efendi -
45 yaşında garson dö büro
…
Hayranzade, sonra Müstemend
Efendi
Hayranzade - (Kendi kendine) Bu ne? Leylâk mı, yasemen mi?
Menekşe mi, lâle mi? Gülden başka bir çiçek tanımam ki...
…
Hayranzade - Hayır, hiç şüphe yok, bu kız bir çiçek!
…
Hayranzade - Ulan Müstemend! Ne vakit geldin?
Müstemend - Şimdi!
…
Hayranzade - (Bileğindeki saate bakar.) On buçuğa geliyor...
Patron olduğum hâlde saat sekizde geliyorum. Hâlbuki sen “garson dö büro”sun,
benden iki saat sonra teşrif buyuruyorsun.
…
Müstemend - Elbette. Beş milyon lira. Köşkler, yalılar,
apartmanlar, çatanalar, otomobiller, motorlar... Dünyanın cennetindesin.
Hayranzade - Hepsinin içine... Hepsinin içine.
…
Hayranzade - Ulan Müstemend (Birdenbire kendini toplayarak),
pardon ağzımdan kaçırdım. Müstemendciğim, senin gençliğinde sesin çok güzeldi.
Bu şarkıyı biliyor musun?
Müstemend - Biliyorum.
Hayranzade - Haydi beraber söyleyelim.
…
Evvelkiler, Peride
Peride - A, a, a, a, a... Ne oluyoruz? A, a, a...
…
Müstemend, Peride
Peride - Yüzüme bak Müstemend Ağa.
…
Peride - Ne olursan ol. Şimdi sen burada “garson dö
büro”sun. Ne hakla benim odamda oturuyorsun?
…
Peride - Şu kıyafetine bak. Dilenci gibi. Pantolonun ütüsüz.
Yaka bir tarafta, paça bir tarafta, fesle yazıhanede dolaşmak yasak olduğunu
bilmiyor musun?
…
Müstemend, Hayranzade
Hayranzade - (Yavaşça aralıktan kapıdan girer.) Geçmiş olsun
ulan!..
Müstemend - Senin sebebine aylığımdan yine üç lira gitti.
…
Müstemend, Peride
Peride - (Doğru vazolara gider) Ne o, daha bunları
değiştirmedin mi?
Müstemend - Değiştiremedim.
…
Müstemend - Siz içeriye girdiğiniz vakit ben şarkı
söylemiyor mu idim?
Peride - Evet...
Müstemend - Yanımda birisi vardı.
Peride - Evet, gördüm. Bizim beydi.
Müstemend - Hayır işte, yanlış görmüşsünüz.
Peride - (Bir kahkaha atarak) Ya kimdi?
Müstemend - Bey değildi.
Peride - Kimdi?
Müstemend - Söylemem.
Peride - O hâlde şimdi hesabınızı kesiyorum.
…
Evvelkiler, Hayranzade
Hayranzade - (Girer girmez Müstemend’e susması için gizli
bir işaret eder. Yazıhaneye yaklaşır.) Bonjur Peride Hanım...
…
Hayranzade - Ne yapıyorsunuz?
Peride - (Şiddetle) Müstemend’in hesabını kesiyorum.
…
Hayranzade - Haydi dışarı defol. (Peride’ye dönerek) Ne
yapalım. Bu bizim köpeğimiz. Ne yapsa acırız. İhtiyar bir köpek...
…
Peride, Hayranzade
Hayranzade - Sizin kâtip meselesini ne yaptınız?
Peride - Dün, bütün akşam gazetelerine ilân verdim. Bugün
müracaatlar başlar. İçlerinden münasip birisini seçeriz.
…
Hayranzade - Kibar, terbiyeli, son derece mahcup olmalı.
Evet son derece mahcup olmalı.
Peride - Bu sefer imtihan ederiz.
Peride - Mahcup, sıkılgan, utangaç olup olmadığını anlamak
için...
Peride - (Biraz düşünerek) Meselâ açık bir roman okuruz.
Eğer namuslu ise kızarır, (Kanepeye otururlar.) üzerine fenalık gelir. O kadar
ki hatta o parçaya devam etmek imkânsızlaşır.
…
Peride - Geçen gün intizar odasında Müstemend’i bir şey
okurken yakaladım. Elindeki kitabı aldım. Bir de ne göreyim, maazallah Hüseyin
Rahmi’nin Şıpsevdi romanı değil mi? Fena hâlde çıkıştım. Ellerime sürülmesin
diye bir gazeteye sardım. Alıp eve giderken, vapurda denize atacaktım. Hâlâ
kasanın üstünde duruyor. Unutmuşum. Bu kitabın herhangi bir sahifesini
Müstemend’e okuturuz. Eğer dinleyen kızarmazsa bizim işimize gelmez.
…
Evvelkiler, Müstemend
Müstemend - (Hayranzade’ye) Biri gelmiş, sizi görmek
istiyor.
…
Peride - (Müstemend’e) Haydi çabuk! Müracaat edeni buraya
getir! (Müstemend çıkar, genç güzel bir delikanlıyı içeriye sokar)
…
Peride, Sermet, Müstemend
(Keyifli)
Sermet - Bakalım beni kâtipliğe kabul edecek mi?
Peride - Sana öğreteyim. Evvelâ Hüseyin Rahmi’nin bir
romanından iki üç satır okuyacağız. Sen kıpkırmızı ol, elini yüzüne kapat, icap
ederse bayıl, arka üstü düş...
…
Müstemend, sonra Hayranzade
Müstemend - Benim haberim yoktu. Demek siz bir kâtip
alacaksınız. Bu kâtibin son derece mahcup, namuslu, hayalı olduğunu
istiyorsunuz, imtihan edeceksiniz değil mi?
Hayranzade - Evet. Nereden biliyorsun?
…
Evvelkiler, Peride
Peride - Ah, teessüf ederim Şem’î Beyefendi, teessüf ederim.
Hayranzade - (Şaşırarak) Hayırdır inşallah, niçin?
Peride - Nasıl olacak? Bu adî garson do büro ile yine senli
benli konuşuyorsunuz!
…
Hayranzade, Peride, Sermet
Peride - Teşrif ediniz.
(Sermet gayet mütereddit girer. Beceriksiz bir duruşla
sağına soluna bakar, kollarını önüne bağlar, yere bakar...)
…
Hayranzade - (Kendi kendine) Tuhaf! Acaba insanı, utanmaktan
yerin dibine geçirecek bu hadiseler ne?..
Peride - Durunuz, size yazayım... Ama yüzüme bakmadan
okuyacaksınız. Sonra hemen yırtıp atacaksınız. (Yazıhaneye koşar, bir satır
yazar, kâğıdı katlar.) Ben odadan çıkmadan sakın okumayınız. (Kendi hususî
odasına yüzü kapalı kaçar.)
…
Hayranzade - (Kâğıdı açar, okur.) (…) Sermet küt diye yere
düşer.
…
Müstemend (yalnız), sonra Peride,
Hayranzade
Peride - (Hiddetli hiddetli kapıdan görünür) Ne var!?
Müstemend - Üç kişi birden geldi. Galiba kâtiplik için.
…
Evvelkiler, Niyazi Molla,
Gazanfer Bey, Bican Efendi
Hayranzade - Kâtiplik için mi geldiniz?
Hepsi birden - (Müstemend’den başka) Evet...
…
Evvelkiler, Peride
Peride - Şem’î Bey şimdi gelir. İnşallah kendisiyle
tanışırsınız. Fakat size bir tavsiyede bulunayım: Bizim bey sıkılgan, mahcup
adamlardan hiç hazzetmez. Ne sorarsa açık açık cevap vermeli. Kapalı lâfları
riyaya atfeder. Hanginiz daha serbest davranırsa o kazanır. Size iyilik olsun
diye söylüyorum.
…
Peride’den başka evvelkiler,
Şem’î Bey
…
Hayranzade - Pekâlâ... (Kendi kendine) Olmayacak, açık
sormalı, bakalım yine hayâsızlık edecekler mi? (Bican Efendi’ye) Siz sünnet
oldunuz mu?
…
Hayranzade - …içinizde on beş yaşında iken bulûğa eren var
mı?
Üçü birden - Evet var, ben, ben de, ben de...
Hayranzade - (Hepsinin suratlarına ayrı ayrı baktıktan
sonra) Tuh, Allah müstahakkınızı versin! Hayâsızlar...
…
Hayranzade’den başka evvelkiler,
Müstemend
…
Müstemend - (Kendi kendine) Utancından bayılan oğlanın yanına
gitmiş olacak. (Sonra hepsine dönerek) Bana bakınız. Ben feleğin çemberinden
geçmiş bir adamım. Bu hayvanzade benim kırk yıllık arkadaşımdır. Bu herifte hiç
hayâ, merhamet, namus filân yoktur. Hâlis bir muhtekirdir. Aklı yalnız ihtikâra
erer. Tabiî işitmişsinizdir; kursağına muharebe esnasında kaç Balkan treni
girdi. Şimdi milyonları var. Fakat bu budala bu günlerde müdire denilen o
şıllığa tutulmuş, onun emrine tâbidir. Aklı sıra onu kıskandığı için mahcup,
utangaç kâtipler bulmağa çalışıyor. Ben giderken size tembih etmeğe unuttum. Ne
söylerse utanınız. Gözlerinizi yerden kaldırmayınız. Ne sorarsa, “Hicabım mâni
buna, cevap veremem” deyiniz! Zannedersem birkaç kişi yanına alacak. Zira
müdire olacak o şırfıntı haftada ancak iki üç defa geliyor. Her ay iki yüz
lirayı cebine indirmekten başka bir iş gördüğü yok.
Gazanfer Bey - Hâlbuki Müdire Hanım bize “Ne sorarsa açık,
seçik, serbest serbest cevap veriniz, sıkılmayı riya zanneder” demişti.
Müstemend - Ah o hain! Zavallı hayvanzadeye, kendi
zamparasını sırtında taşıttı. Şimdi o yalancıktan bayılmış köftehoru kolonya
ile ovduruyor. Planlarını söylemeğe bir türlü vakit bulamadım. Ha... Hem size
hitap edince kızaracaksınız...
…
Evvelkiler, Peride
Peride - Aşkolsun Müstemend! Biz içeride ilâç bekleyelim,
sen burada çene çal!..
…
Peride, Hayranzade
Hayranzade - Hakikaten melek gibi çocuk. Yüzüne baktıkça
kızarıyor. Ne ise açıldı.
Peride - Gördünüz ya... Şimdi bu kadar hayalı kız bile
bulamayız.
…
Peride - Bunlara şimdi ret cevabı versek olmaz. Yalancıktan
bir imtihan geçelim.
Hayranzade - Azizem onlarda utanacak surat yok. Şıpsevdi
değil, Hamamcı Ülfet’i okutsak aşır dinler gibi dinleyecekler.
Peride - Hayır, utanma imtihanı değil; sözde ilmî bir
imtihan! Benim odada öyle bir kitap var. “Telsiz telgrafa” dair bir eser...
Kardeşim için almıştım, göndereceğim. Sermet’i çağıralım. O okusun, ötekiler
dinlesin.
Hayranzade - Netice?
Peride - Sanki anlayamadıklarını, ilmî noksanlarını sebep
addeder, hepsini reddederiz.
Hayranzade - Pekâlâ!
…
Hayranzade, Peride, Sermet, Gazanfer,
Niyazi Molla, Bican Efendi, Müstemend
Hayranzade - Ha, işte oturun, oturun efendiler.
(Hiçbirisi oturmaz. “Estağfurullah, estağfurullah, huzur-ı
âlinizde estağfurullah” sedaları. Peride Sermet’i yazıhaneye oturtur. Önüne
kitabı koyar. Yanağını yanağına yaklaştırır. Müstemend’in gözü üzerlerindedir.)
…
Peride’den başka evvelkiler
Hayranzade - (Sermet’e) Okuyunuz bakalım. (Ötekilere) Ha...
Evvelâ biraz malûmat edininiz. Okuyacağımız nedir? Biliyor musunuz? Telsiz
telgraf bahsi...
(Sermet’e) Değil mi?
Sermet - Evet efendim.
Niyazi Molla - Maazallah... Maazallah...
Gazanfer - (Dudaklarını ısırarak) Pek müstehcen. Pek ayıp!
Bican Efendi - Bu âdeta bize hakaret!
Hayranzade - (Şaşırarak) Ne diyorsunuz be?
…
Hayranzade - (Bayılanlara bakarak) Hakikaten bunları ne
yapacağız? Su dök bakalım suratlarına! Vay anasını ne hicap, ne hicap! Bunları
da kaleme alalım. (Baygınlarda sevinç hareketleri) Tam bizim idareye lâyık
şeyler. Ya Allah göstermesin, telefonu okuyaymışız. Demek hepsi füc’eten
öleceklermiş.
Müstemend - (Başını sallayarak) Zahir...
…
Evvelkiler, Peride
Ah zavallılar. (Peride’ye) Müdire hanımefendi, demin
getirdiğim lokman ruhunu verir misiniz? Şunlara koklatayım.
Peride - Lüzum yok. Ben şimdi onların hepsini ayıltırım. Hem
bak ne çabuk.
…
Bican Efendi’den maada
evvelkiler, Müstemend
Müstemend - Ne oldu buna? Deli mi oldu? Deli mi oldu?
Peride - Hayır, aklı başına geldi. Yani ayıldı.
Müstemend - Lokman ruhu mu koklattınız?
Peride - Hayır, şap şup ruhu!
…
Gazanfer’den maada evvelkiler
Müstemend - Hay Allah müstahakkını versin! İyi ki idareye
almadık. Aklımızı başımızdan çıkaracaktı.
Hayranzade - Yalancı ama...
Peride - (Gülerek) Kahraman...
…
Peride, Sermet (Kucaklaşırlar.)
Sermet - Ah sevgilim, ne mes’uduz!
Peride - (Onu öperek) Oh çok, çok mesut. Bu haftayı bir
arada geçirelim.
…
Müstemend, sonra Hayranzade
Müstemend - (Yalnız) Nerede bizim başkâtip bey! Şüphesiz
müdire hanımefendinin yani onun yanında!
Müstemend - …Gel seni ayıltacağım. Bayılan sensin! (Odanın
ortasına çeker, müdirenin odasını göstererek) Yeni kâtiple müdire buradalar...
Hayranzade - (Gözünü deliğe yaklaştırarak) Oooo.. (Müthiş
ihtilâçlar... Doğrulur.) Aman ya Rabbi! Ah... Ne yapayım ben şimdi?..
Müstemend - Tut ikisinin kuyruğundan, at dışarı.
…
Evvelkiler, sonra Peride, Sermet
(Hayranzade eğilip bakarken kapı açılır. Peride
Hayranzade’yi öyle eğilmiş görünce bir çığlık koparır)
Peride - A, a, ah ne yapıyorsunuz?
…
Hayranzade - Aman Allah aşkına böyle şeyler söyleme. Davadan
vazgeç! Ben sana istediğin tazminatı vereyim.
Peride - (Sükûnet bularak) Beş bin lirasını şimdi
vereceksin.
…
Hayranzade, Müstemend
(Birbirlerine bakışırlar. Bir an sükûnet. Uzaklaşan ayak
seslerini dinlerler. Hayranzade hâlâ heyecanlıdır. Eli kalbinde..)
Hayranzade - Oh... Ne ise yine darılmadı, ya darılsaydı, ben
ne yapardım?
Müstemend - On bin liraya acımadın mı hiç be?
…
Ömer Seyfettin
Külliyatı: 8, Mahcupluk İmtihanı, Muallim Ahmet Halit Kitabevi, İstanbul, 1938,
s.3-55.
…
(Özet değildir)
…
Ömer Seyfettin, Bütün Hikâyeleri (Hazırlayan: Hazırlayan:
Nâzım Hikmet Polat), Yapı Kredi Yayınları, 2. Baskı, 2015, İstanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder