Namus
Daha geceydi,
Hapishanenin ağır demir kapısı acı bir küfür gürültüsü ile
açıldı.
“Nereye gidiyoruz, be ağam?” diye sordu.
“Yarım saat sonra ısınırsın!”
“Ulan senin kabahatin neydi?”
Namus bire ağam,
“Ulan Çingenede namus olur mu?”
Hikâyesini anlattı.
“Bizim Çomar’a Hasan’ın sarı erkek köpeği yapışmış. İçeri
almışlar, seyrediyorlardı.”
Hepsinin kafasına ayrı ayrı indirdim. Çomarı da ikiye
böldüm. Hiçbiri kaçamadı. Hepsini geberttim.
Araba, katilin dokuz insanı baltayla kestiği yerde durdu.
Namus uğrunda şehit olacak bu bîçareye karşı herkesin kalbinde
sanki gizli bir muhabbet, gizli bir hürmet vardı!
Dünyada son arzun ne?
“Pekâlâ, hâkim efendi” dedi, “senden istediğim bu: Hüsmen’in
sarı köpeği[ni] buldur, gözlerinin önünde iğdiş yaptır. Herkesin ırzı, namusu
kurtulsun.”
Diken, Sayı: 3, 28 Teşrîn-i sânî [Kasım] 1918, s. 3, 6.
…
(Özet değildir)
…
Ömer Seyfettin, Bütün Hikâyeleri (Hazırlayan: Hazırlayan:
Nâzım Hikmet Polat), Yapı Kredi Yayınları, 2. Baskı, 2015, İstanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder