19 Nisan 2013 Cuma

14 - 15. Yüzyıllar Türk Dili


XIVXV. YÜZYILLAR TÜRK DİLİ

Ünite 1
Harezm – Altın Ordu Türkçesi

Harezm bölgesi 11. yüzyıldan itibaren Türkleşmiştir. Oğuz Türkçesi ve Kıpçak Türkçesinin Karahanlı Türkçesiyle kaynaşmasından müteşekkil Türkçeye Harezm-Altın Ordu Türkçesi diyoruz.

Harezm Türkçesinin kavramsallaşması Ali Şir Nevâî’nin Mecalisü’n-Nefayis adlı eserinde Hüseyin Harezmî’nin Kaside-i Bürde’ye Harezm Türkçesinde şerh yazdığını kaydetmesine dayanır.
Karahanlı Türkçesinden sonra gelişmiş olan Harezm Türkçesi Timurlular devrinde yerini Çağataycaya bırakmıştır.
Harezm ve Altın Ordu Türkçeleri arasında kesin bir ayrım yapılamadığı için bu iki başlık bir arada değerlendirilmektedir.
Mukaddimetü’l Edep, Rabguzi’nin Kısasü’l-Enbiya’sı, Nehcü’l Feradis, Mu’inü’l-Mürid ve satır arası Kur’an tercümeleri genellikle Harezm Türkçesi eserleri olarak kabul edilirler.
Kutb’un Hüsrev ü Şirin’i, Muhabbet-name, Mi’rac-name, Dasitan-ı Cümcüme ve yarlık ve bitikler Harezm-Altın Ordu başlığı altında değerlendirilirler.

Harez-Altın Ordu Türkçesinin Tarihi Gelişimi
Aral Gölü’nün güneyinde Ceyhun Irmağı’nın etrafındaki bölgeye Harezm adı verilir. İslamiyet’ten önce bölgede İranlıların yakın akrabası olan Harezmliler yerleşiktiler. 717 yılından itibaren bölge İslamlaştı. 1017 yılına kadar Samanilerin kontrolünde kaldılar. Bu tarihten sonra önce Gazneliler sonra da Selçukluların kontrolüne geçtiler.
Sultan Melikşah zamanında Anuş Tigin Harezm valisi tayin edilmiştir. Anuş Tigin zamanında Kıpçak Türklerinden olan Ekinci bin Koçkar, bölgenin Türkleşmesini sağlamıştır.
Anuş Tigin’in oğlu Kutbüddin Harezm valisi olduktan sonra Selçuklulara bağlı Harezmşahlar Hanedanı kuruldu (1097). Atsız (1127-1156) döneminde yarı müstakil bir devlet haline gelen Harezm, İl Arslan (1156-1172) ve Alaeddin Tekiş (1172-1200) döneminde güçlenmiş, Alaeddin Muhammed (1200-1220) devrinde imparatorluk haline gelmiştir. Celaleddin Muhammed’in idaresindeyken (1220-1231) Moğollar tarafından yıkılmışlardır.

Harezm Türkçesi Eserleri

Kısasü’l-Enbiya
Eserde 483 dize tutan 43 Türkçe şiir bulunmaktadır. Kutadgu Bilig ve Atabetü’l-Hakayık’ta da karşılaşılan mani, tuyuğ şeklindeki dörtlükler Kısasü’l-Enbiya’daki manzumelerin önemli bir özelliğidir.
Eser, Burhanüddin Rabguzi tarafından 1310’da yazılıp Moğol şehzadesi Nasirüddin Tok Buga’ya sunulmuştur.

En eski nüshası Biritish Museum’dadır. 15. yüzyılda istinsah edilmiştir.
16, 17 ve 18. yüzyıllara ait çeşitli nüshaları Leningrad’dadır.
İsveç, Paris ve Bakü’de de yazma nüshaları mevcuttur.

1859’da L. İlminsky, 1881’de Şemsüddin Hüseyn, 1898’de N. F. Katanov, 1916-17’de Gulam Hasan Arifgan, 1926-27’de J. Schinkewitsch, 1948’de K. Grönbech, 1997’de Aysu Ata, 2010’da Ali Cin’in eser hakkında yayımlanmış çalışmaları vardır.

Nehcü’l-Feradis
Kırk hadis türünde mensur bir eserdir. Harezm Türkçesinin dil özelliklerin incelemek maksadıyla müracaat edilecek eserlerin en önemlisidir. Eser dört bab ve her bab için 10’ar fasıldan mürekkeptir.
Eserin müellifi olarak Kerderli Mahmud bin Ali ismi karşımıza çıkar. 1358’den önce yazılmış olmalıdır.

Süleymaniye Kütüphanesindeki nüsha Zeki Velidi Togan tarafından fark edilmiştir. Harekeli nesih yazıyla yazılmıştır. Tıpkıbasımını Janos Eckmann yapmıştır.
Mercani Nüshası, Kazanlı âlim Ş. Mercani’nin kütüphanesindeydi ne var ki kaybolmuştur. Mercani’nin verdiği bilgiye göre Hicri 759 tarihinde (1357-1358) Saray’da istinsah edilmişti.
Paris Nüshası, başı ve sonu eksik olan bu nüshayı Janos Eckman tanıtmıştır. Gülden Sağol eser hakkında çalışmalar yapmıştır.
Yalta Nüshası, eksik bir nüshadır, eserin sadece ilk iki babını içermektedir. 1390’da Kasım bin Muhammed tarafından istinsah edilmiştir.
Kazan nüshaları, 17. yüzyıla ait olduğu tahmin edilen nüshada eserin müellifi için Mahmud bin Ali Şeyh es-Sarayi ibaresi mevcuttur. 18. yüzyıla ait diğer nüsha, her sayfasında 29 satır bulunan 28 varaktan müteşekkildir. Kazan bölgesinde başka nüshalar da mevcuttur.
Leningrad Nüshaları, 2’si Şarkiyat Enstitüsü’nde olmak üzere toplam 7 nüsha bu bölgededir.

1930 yılında Yakub Kemal, 1956’da Janos Eckmann (TDK, Ankara), 1968’de Osman Nedim Tuna, 1968-1971’de Ali Fehmi Karamanlıoğlu (TDE dergisi), 1963 ve 1988’de Janos Eckmann (Belleten), 1995’te Janos Eckmann (TDK), 1995’te Ali Fehmi Karamanlıoğlu, 1998’de Gülden Sağol (Doçentlik çalışması), 1998’de Aysu Ata (TDK) eser hakkında yayımlanmış çalışmalara sahiptirler.

Mukaddimetü’l-Edeb
Tefsir ve lügat âlimi Mahmud bin Ömer ez-Zemahşeri tarafından yazılmıştır. Anuş Tigin’e sunulmuştur. Eser 1128-1144 yılları arasında yazılmıştır. Türklere Arapça öğretmek amacıyla yazılmış pratik bir sözlüktür. Eser beş bölümden oluşmaktadır:
  1. İsimler
  2. Fiiller
  3. Harfler (edatlar, isim ve fiil dışındaki gramer unsurları)
  4. İsim çekimi
  5. Fiil çekimi
Divanü Lügati’t-Türk’ten sonra Orta Türkçe döneminin en zengin kelime hazinesi bu sözlüktedir.

Yozgat Nüshası, en eski nüshadır. 1257 tarihinde istinsah edilmiştir.
Berlin Devlet Kütüphanesindeki nüsha 1282 tarihlidir.
Paris 12. yüzyıl, Şuşter 13. yüzyıl, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi (1315), Rampur Saray Kütüphanesi 14. yüzyıl, Topkapı Sarayı’nda 14. yüzyıla ait 2 nüsha ve tarihsiz bir üçüncü nüshaya sahiptir. Millet Kütüphanesi (1348), Beşir Ağa (1394), Damat İbrahim Paşa Kütüphanesi (1338), Atıf Efendi (1397), Yeni Cami Kütüphanesi (1367), İstanbul Arkeoloji Müzesi (1340), Manisa Kütüphanesi (1398), British Museum (1359), Kastamonu Kütüphanesi (tarihsiz),  Hive (1338, Taşkent (tarihsiz).

İshak Hocası Ahmet Efendi (1895, İstanbul), W. Barthold (Leipzig, 1926), Zeki Velidi Togan (İstanbul, 1951), Nuri Yüce (Ankara, 1988) eser hakkında çalışmalar yapmışlardır.

Mu’inü’l-Mürid
Dini-tasavvufi konularda didaktik bir eserdir. Harezm Türkçesinin en önemli eserlerinden biridir. Bilinen tek nüshası Bursa Orhan Kütüphanesi’ndedir. Bu nüshanın fotoğrafları Agâh Sırrı Levend tarafından TDK’ya bağışlanmıştır. Tamamı 26 varak olan nüshanın her sayfasında 16-17 satır yer almaktadır. Varaklarda Cevahirü’l-Esrar adlı eserden alınmış talikatlar vardır.

F. Köprülü ve Janos Eckmann eserin yazarının İslam olduğunu kabul ederler. Ebulgazi Bahadır Han ise Şecere-i Terakime’de eserin müellifini Şeyh Şeref Hace olarak gösterir.

Ali Fehmi Karamanoğlu (İstanbul, 2006), Recep Toparlı-Mustafa Argunşah (Ankara, 2008) eser hakkında çalışmalar yapmışlardır.

Satır Arası Kuran Tercümesi
Kuran’ın Harezm Türkçesi ile yapılmış tercümesi Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. Eser 1363’te istinsah edilmiştir. Her sayfada 9 satır Arapça, 9 satır Türkçe olmak üzere 18 satır bulunmaktadır.  Eserin tamamı 583 varaktır.
Tercüme bir eser olması bakımından dil incelemeleri açısından bulunmaz bir nimettir. Eser hakkında Gülden Sağol çalışmalar yapmıştır. Emek Üşenmez’in doktora tezi de eserle ilgilidir (2010).

Cevahirü’l-Esdaf
Mu’inü’l-Mürid’in sayfa kenarlarına yazılmış altı kıtalık bir metindir. Dörtlükler halinde yazılmıştır. Tasavvufi ve didaktik bir parçadır.

Harezm-Altın Ordu Türkçesi Eserleri

Hüsrev ü Şirin
1341’de Kutb tarafından Altın Ordu hükümdarı Tını Beg Han ile eşi Melike Hatun adına yazılmış bir mesnevidir. Genceli Nizami’nin eserinin tercümesidir. Tevhid, naat ile Çehar-yar methiyesinin bulunduğu ilk kısımlarıyla Tını Beg Han ile Melike Hatun için yazılmış methiyeler kısmı ve sebeb-i telif-i kitab bölümüyle Nizami’nin eserinden ayrılır.
Çehar-yâr: Dört dost anlamındadır (Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali)
17 beyitlik Çehar yâr methiyesi dışında mefâ’ilün mefâ’ilün mefâ’ilün vezninde yazılmıştır. Türk edebiyatındaki 21 Hüsrev ü Şirin / Ferhad u Şirin mesnevisinin ilki olması bakımından önemlidir.
Eserin bilinen tek nüshası Paris’tedir. 1383’te Berke Fakih adlı bir Kıpçak tarafından Altın Buga adına istinsah edilmiştir.
Abdülkadir İnan, Zajakowski ve Necmettin Hacıeminoğlu eser hakkında çalışmalar yapmışlardır.

Muhabbet-name
1353 Harezmi tarafından yazılmış mesnevi tarzında uzunca bir manzumedir. Eser, Muhammed Hace Beg’in isteği üzerine yazılmıştır. Biri Uygur harfli olmak üzere 4 nüshası mevcuttur:
British Museum’daki Uygur harfli nüsha V. V. Barthold tarafından tanıtılmıştır. Aynı yerde Arap harfli bir başka nüsha daha mevcuttur. İstanbul Millet Kütüphanesi’nde de iki ayrı nüshası mevcuttur.

T. Gandjei, 1957-1958 ve 1959 tarihlerinde eserle ilgili çalışmalarını yayımlamıştır. 1959’da A. M. Şçerbak, 1962’de Sir G. Clauson ve 1972 yılında da Osman F. Sertkaya eserle ilgili çalışmalar yayımlamışlardır.

Dasitan-ı Cümcüme
1368-1369 yıllarında Hüsam Katib tarafından yazılmış dini içerikli lirik bir hikâyedir.
Eserin konusu; İlyas Peygambere iman etmediği için çok eziyetler çeken fakat kendi adamlarına iyi davrandığı için tekrar diriltilen Kesikbaş adlı meşhur dini menakıbe dayanır.
Attar’ın aynı adlı eserinden tercümedir. Cennet ve cehennem konularındaki teferruatıyla orijinalinden ayrılır.
Eser, 1548’de Sahib Giray bin Hacı Giray’ın emriyle Anadolu Türkçesine tercüme edilmiştir. Samoyloviç eserin Leningrad’da iki nüshasının olduğunu bildirmiştir. Eserin 16-17 yüzyıl Çağatay Türkçesine tercüme edilmiş nüshası Paris’tedir. 1872’de eksik bir neşir Kazan’da yayımlanmıştır.

Mi’rac-name
Dil ve üslup bakımından Nehcü’l-Feradis’e benzer. Mirac olayını anlatan anonim bir eserdir. Uygur harfli tek nüshası Paris’tedir. Bu nüsha 1436’da Malik Bahşı tarafından istinsah edilmiştir. Osman Fikri Sertkaya eser üzerinde doktora yapmıştır.
Yarlık ve Bitikler
Yarlık: Ferman
Bitik: Mektup
14. yüzyıl sonu ile 15. yüzyıl başlarında yazılmış 2 yarlık ve bir bitik günüme kalmıştır. Uygur harfleriyle yazılmış olan Toktamış ve Temir Kutluk yarlıkları ve Arap harfli Uluğ Muhammed Han bitiği Harezm Türkçesi yadigârlarıdır.
1393’te Toktamış Han’ın Lehistan-Litvanya kralına gönderdiği yarlık, 25 satırdır.
1397’de Temir Kutluk Han’ın Muhammed adlı bir zatı tarhan yapmak üzere yazdığı yarlık 55 satırdır.
1428’de Uluğ Muhammed Han’ın II. Murad’a gönderdiği bitik ise Arap harfli ve 19 satırdır.
Eserler üzerinde Melek Özyetgin inceleme yapmıştır.

Siracü’l-Kulub
Dini-tasavvufi bir eserdir. Harezm Türkçesiyle tercüme edilmiş nüshaları mevcuttur. 1554 tarihinde istinsah edilmiş olan on dokuz sual ve cevap içeren nüsha Moskova’dadır.
E. N. Nadjib (Moskova, 1989), Ayşe Gül Sertkaya (İstanbul, 2010) eser hakkında çalışma yapmışlardır.


İbni Mühenna Lügati / Hilyetü’l-Lisan ve Hulbetü’l-Beyan
14. yüzyılda İbni Mühenna tarafından yazılmıştır. Arapça-Türkçe-Moğolca sözlüktür. Avrupa’daki 5 yazmaya dayanarak P. M. Melioranskiy bir çalışma yayımlamıştır. Kilisli Rıfat, 1923’te yeni bir nüshayı yayımlamıştır. Kilisli Rıfat’ın bulduğu nüshada eserin müellifi İbni Mühenna olarak kayıtlı olduğu için eser bu isimle anılmaktadır.
Abdullah Battal 1934’te eserin Türkçe bölümünün alfabetik dizinini yayımlamıştır.

---
Özet:
Harezm Türkçesinin kavramsallaşması Ali Şir Nevâî’ye dayanır.

Harezm Türkçesi Eserleri

Kısasü’l-Enbiya  / Burhanüddin Rabguzi
Burhanüddin Rabguzi tarafından 1310’da yazılıp Moğol şehzadesi Nasirüddin Tok Buga’ya sunulmuştur. Mani, tuyuğ şeklindeki dörtlükler Kısasü’l-Enbiya’daki manzumelerin önemli bir özelliğidir.
En eski nüshası Biritish Museum’dadır. 15. yüzyılda istinsah edilmiştir.
Eser hakkında çalışması bulunan isimler:
L. İlminsky
Şemsüddin Hüseyn
N. F. Katanov
Gulam Hasan Arifgan
K. Grönbech
Aysu Ata
Ali Cin

Nehcü’l-Feradis / Kerderli Mahmud bin Ali
Kırk hadis türünde mensur bir eserdir.
Eserin müellifi olarak Kerderli Mahmud bin Ali ismi karşımıza çıkar. 1358’den önce yazılmış olmalıdır.
Süleymaniye Kütüphanesindeki nüsha Zeki Velidi Togan tarafından fark edilmiştir. Tıpkıbasımını Janos Eckmann yapmıştır.
Eser hakkında çalışma yapan isimler:
Yakub Kemal
Janos Eckmann
Osman Nedim Tuna
Ali Fehmi Karamanlıoğlu
Gülden Sağol (Doçentlik tezi)
Aysu Ata

Mukaddimetü’l-Edeb / Mahmud bin Ömer ez-Zemahşeri
Arapça öğretmeyi amaçlayan lügat, 1128-1144 tarihleri arasında yazılıp Anuş Tigin’e sunulmuştur.
Divanü Lügati’t-Türk’ten sonra Orta Türkçe döneminin en zengin kelime hazinesi bu sözlüktedir.
Yozgat Nüshası, en eski nüshadır. 1257 tarihinde istinsah edilmiştir.
Eser hakkında çalışma yapan isimler:
İshak Hocası Ahmet Efendi
W. Barthold
Zeki Velidi Togan
Nuri Yüce

Mu’inü’l-Mürid / İslam
Bilinen tek nüshası Bursa Orhan Kütüphanesi’ndedir.
Varaklarda Cevahirü’l-Esrar adlı eserden alınmış talikatlar vardır.
Ebulgazi Bahadır Han Şecere-i Terakime’de eserin müellifini Şeyh Şeref Hace olarak gösterir.
Eser hakkında çalışma yapan isimler:
Ali Fehmi Karamanoğlu
Recep Toparlı-Mustafa Argunşah

Satır Arası Kuran Tercümesi
1363’te istinsah edilmiş olan eser Süleymaniye Kütüphanesi’ndedir.
Eser hakkında Gülden Sağol çalışmalar yapmıştır. Emek Üşenmez’in doktora tezi de eserle ilgilidir (2010).

Cevahirü’l-Esdaf
Mu’inü’l-Mürid’in sayfa kenarlarına yazılmış altı kıtalık bir metindir.

Harezm-Altın Ordu Türkçesi Eserleri

Hüsrev ü Şirin / Kutb
1341’de Kutb tarafından Altın Ordu hükümdarı Tını Beg Han ile eşi Melike Hatun adına yazılmış bir mesnevidir.
Eserin bilinen tek nüshası Paris’tedir. 1383’te Berke Fakih adlı bir Kıpçak tarafından Altın Buga adına istinsah edilmiştir.
Abdülkadir İnan, Zajakowski ve Necmettin Hacıeminoğlu eser hakkında çalışmalar yapmışlardır.

Muhabbet-name / Harezmi
1353 Harezmi tarafından yazılmış mesnevi tarzında uzunca bir manzumedir.
Biri Uygur harfli olmak üzere 4 nüshası mevcuttur.
Eser hakkında çalışma yapan isimler:
T. Gandjei
Sir G. Clauson
Osman F. Sertkaya

Dasitan-ı Cümcüme / Hüsam Katib
1368-1369 yıllarında Hüsam Katib tarafından yazılmış dini içerikli lirik bir hikâyedir. Attar’ın aynı adlı eserinden tercümedir.
1872’de eksik bir neşir Kazan’da yayımlanmıştır.

Mi’rac-name
Uygur harfli tek nüshası Paris’tedir. Bu nüsha 1436’da Malik Bahşı tarafından istinsah edilmiştir. Osman Fikri Sertkaya eser üzerinde doktora yapmıştır.

Yarlık ve Bitikler
1393’te Toktamış Han’ın Lehistan-Litvanya kralına gönderdiği yarlık, 25 satırdır.
1397’de Temir Kutluk Han’ın Muhammed adlı bir zatı tarhan yapmak üzere yazdığı yarlık 55 satırdır.
1428’de Uluğ Muhammed Han’ın II. Murad’a gönderdiği bitik ise Arap harfli ve 19 satırdır.
Eserler üzerinde Melek Özyetgin inceleme yapmıştır.

Siracü’l-Kulub
1554 tarihinde istinsah edilmiş olan on dokuz sual ve cevap içeren nüsha Moskova’dadır.
E. N. Nadjib (Moskova, 1989), Ayşe Gül Sertkaya (İstanbul, 2010) eser hakkında çalışma yapmışlardır.

İbni Mühenna Lügati / Hilyetü’l-Lisan ve Hulbetü’l-Beyan / İbni Mühenna
14. yüzyılda İbni Mühenna tarafından yazılmıştır. Arapça-Türkçe-Moğolca sözlüktür.
Avrupa’daki 5 yazmaya dayanarak P. M. Melioranskiy bir çalışma yayımlamıştır. Kilisli Rıfat, 1923’te yeni bir nüshayı yayımlamıştır.

Ünite 2

Harezm-Altın Ordu Türkçesinin Dil Özellikleri

Harezm-Altın Ordu Türkçesine ait metinler Arap harfleriyle yazılmışlardır.  Toktamış Han yarlığı Uygur harfleriyle yazılmıştır. Muhabbet-name ve Mir’ac-name gibi her iki harfle yazılmış metinler de vardır.
Arap harfli metinlerde;
  • b/p ünsüzleri tek noktalı, bazen de noktasız yazılmıştır. P ünsüzü bazı metinlerde üç nokta ile gösterilmiştir.
  • c/ç ünsüzü tek noktalı veya noktasız yazılmıştır. Ç sesinin üç noktayla yazıldığı metinler de vardır.
  • İlk hecedeki e/i seslerinde de yazım birliği yoktur.
  • Kalın ünlülü sözcüklerde س ve ت yanına ص ve ط kullanıldığı da görülür.
  • Çift okunan ünsüzler kimi zaman tek harfle kimi zaman şedde ile yazılmıştır.
    
Ses Özellikleri
Harezm Türkçesinde a, ı, o, u, e, i, ö, ü ünlüleri vardır.
Karahanlı Türkçesinde ilk hece ünlüsü /i/ olan bazı kelimeler Harezm Türkçesinde kapalı e’ye dönüşmüştür.
Ünlü uyumları
Kelime içindeki ünlüler ya sadece kalın ya da sadece incedirler. Türkçe bazı kelimelerde uyumsuzluk görülebilir (alnıge, anasıge, oglunge…). Arapça ve Farsça kelimelere Türkçe ekler eklendiğinde uyumda düzensizlik oluşabilir (ademiga, ademige, acebrak, acebrek…).

Ünlü Yuvarlaklaşması
e/ö : eksük/öksük, ewür/öwür
a/o : bark/börk, awuç/owuç
e/ö : teşük/töşük, telük/tölük, sev/söw
ı/u : ıçgın/uçgun

Ünlü Düzleşmesi
ü/i : ünde/inde
o/a : sowı/savu, kov/kav
u/a : suvsa/savsa
ü/i : büt/bit, tilkü/tülki
ü/e : sünük/sünek

Ünlü Kalınlaşması
i/ı : isig/ısıg, silig/sılıg

Ünlü İncelmesi
ı/i : bış/biş
u/ü : sun/sün

Ünlü Düşmesi
Ni+ol / nol
Niçe+ök / niçük
Ni+erse / nerse
İliği/ilgi, kapugın/kapgın
İçer+iken / içerken
Avla+alın / anlalın

Ünsüzler
Harezm Türkçesindeki ünsüzler Karahanlı Türkçesindekilerle aynıdır. Bu dönemde z / ذ ve w / ف veya ڤ sesleri y / ى ve v / و ile yer değiştirir.   

Ünsüz Değişmeleri
Tonlulaşma
k/g : alçak/alçag
t/d : te/de, tur/dur
Tonsuzlaşma
z/s : maz/mas, mez/mes, izde/iste, sekizinci/sekzinç
Sızıcılaşma
b/v : yabız/yawuz-yavuz, sub/suw-suv
ç/ş : iç/iş, nece/neşe
d/y : adır/ayur, adak/ayak
g/w/v/ : biregü/birev, kigür/kiwür-kivür
k/h : katun/hatun, aksak/ahsak, okşa/ohşa
Genizsilleşme
b/m : ben/men, biz/miz
Ünsüz Düşmesi
G / Oğuz Türkçesinin etkisiyle birden fazla heceli kelimelerde /g/ sesinin düştüğü görülür: arıg/arı, kamug/kamu, köprüg/köprü
R / : ir/i, berk/bek-bik, kardaş/kadaş
L / : keltür/ketür, oltur/otur
İkizleşme
İki / ikki, katıg/kattu
Göçüşme
-nş/-şn : konşı/koşnı

Şekil Özellikleri
İsimlerde çokluklar –lar/-ler ekleriyle yapılmaktadır. 




Hal Ekleri




Aitlik eki +KI veya +gı’dır: astıngı, bıldurgı, avvalkı, burunkı, ilkinki.

Fiil Çekimi











  



Fiilimsiler

Sıfat-Fiiller
-Ası, GAsI, -esü: kurtulası, yigesi, biçesü
-IsAr: yagısar bulutlar
-dAçI: kıldaçı, keldeçi
-DUK: akartduk üçün, erdükin
-GAn / -kan /-An: atkanın, yeğendin, azganlarga
-(I)GlI / -(U)GlI / -glu: tigli, uruglu, alıglı
-GU / -ku: kılgu, yatgu
-GUıUG: algulugnı, körüşgülüg
-mAz / mAs: körmes, işitmez, bolmas
-mIş: soyulmuş, kiçmiş, ölmişni
-Ur / -Ar / -r / -(y)Ur: keçer dünya, yarar iş, tiyürde

Zarf Fiiller
-A: aça, ayra, aka, içe, arta
-ArdA / -UrdA: alurda, batarda, togarda
-DI erse: kıldı erse, köründü erse
-DUKDA: kirdükde, çapdukda
-GAç: algaç, öpgeç, işitgeç
-GAlI / -GAlU / -kAlı / -AlI: namaz kılgalı, körgelü, sançıskalı
-GandA: sorganda, teggende
-GInçA / -GUnçA / -KUnçA / -InçA / -GUçA / -gimçe / -GUmçA: aygınca, kilginçe, eşitmegünçe, açgınça, batınça
-IbAn / -UbAn / -ban: kiliben, atanıban, körüben, kurşaban
-ken: tirig erken
-mAdIn: bolmadan, içmedin, tölenmedin
-mAyIn: körmeyin, emgetmeyin
-mIşDA: kirmişte, ulgaymışta, yatmışda
-(I)p / -(U)p: baglap, saklap, kılıp, ıdıp
-(y)U: aytu, kılu, tegirü
-uçak: baruçak
-y: okuy, yöriy, sarnay

Yapım Ekleri
İsimden İsim Yapan Ekler
+Ak: başak
+An: Aslen bir çokluk eki olup fonksiyonunu kaybetmiştir: oglan, eren
+çA: Aslen eşitlik eki olup kalıplaşarak kalıcı isimler türetmiştir: barça, neçe
+çak: alçak “itaatkar”
+çI: Herhangi bir işle sürekli uğraşma veya meslek mensubunu ifade eder: başçı “başkan”,
ikinçi “çiftçi”, kopuzçı “kopuz çalan”, tapugçı “hizmetçi”
+çUk: bürünçük “baş örtüsü”, örümçük “örümcek”
+dAş: Birliktelik, ortaklık, eşitlik, bir şeylere sahip veya bağlı olma ifade eder: emükdeş
“kardeş, süt kardeş”, hacedaş “sınıf arkadaşı”, karındaş “kardeş”
+egü: Daha çok sayıların sonuna gelerek topluluk ifade eder: ikegü “he ikisi”, törtegü
“dördü de”
+er: Üleştirme sayıları yapar: birer
+I: Üçüncü teklik şahıs iyelik eki olup kalıplaşarak kalıcı isimler türetmiştir: barı “hepsi”,
kibi “gibi”, yolı “defa”
+lI / +lU: Genellikle sıfatlar türeten bu ekle kalıcı isimler de türetilmiştir. +lIG / +lUG
ekinin sonundaki ünsüzün düşmesiyle ortaya çıkmıştır: baglı “bağlı”, körkli “güzel”, yüklü
“yüklü”, ataglı “şöhretli”
+lIG / +lUG: İsim veya sıfatlar türetir: atlıg “adlı”, bahalıg “pahalı”, biliglig “bilgili”, bizeklig “süslü”, kizlig “gizli”, körklüg “güzel”, sevüglüg “sevgili”
+lIK / +lUK: Soyut veya somut anlamlı isim ve sıfatlar türetir: açlık, altunçılık “kuyumculuk”, hanlık, kizlemeklik “gizleme”, tiriglik “canlılık”
+nç / +nçI: Sıra sayıları yapar. Aslı +nç’dir, +nçI şekli 3. teklik şahıs iyelik ekinin kalıplaşmasıyla ortaya çıkmıştır: ottuzınçı, üçinç, üçinçi
+rAK: Üstünlük ve karşılaştırma ifade eder: avvalrak “daha önce”, revanrak “hızlıca”,
yahşırak “daha iyi”, yakınrak “daha yakın”, yırakrak “daha uzak”
+sIz / +sUz: Yokluk, azlık ifade eder: adaksız “ayaksız”, bahasız “pahalı”, davlatsız “devletsiz”, irksiz “güçsüz”, suvsuz “susuz”, yazuksuz “günahsız”

İsimden Fiil Yapan Ekler
+A-: Hem geçişli hem geçişsiz fiiller türetir: aşa- “yemek yemek”, ata- “adlandırmak”,
oyna-, tile-
+Al-: Geçişsiz fiiller türetir: bolal-, yokal- “yok olmak”
+Ar-: Geçişsiz fiiller türetir: agar- “ağarmak, beyazlaşmak”, kızar-, yaşar-
+DA-: Geçişli fiiller türetir: izde- “istemek”, ünde- “seslenmek”
+gar-: Geçişli filler türetir: suvgar- “sulamak”
+I-: Geçişsiz fiiller türetir: agrı-, bayı-, berki-, biti-
+K-: Geçişsiz fiiller türetir: birik-, yoluk- “rastlamak”
+kır-/ +kür-: Ses taklidi kelimelerden geçişsiz fiiller türetir: bıskır-, tüfkür-
+lA-: Geçişli ve geçişsiz fiiller türeten işlek bir ektir: agırla-, arzula-,bagışla-, ederle-
“eyerlemek”, konakla- “misafir etmek”, toyla- “ziyafet vermek”
+r-: belgür- “belirtmek”, kadgur- “kaygılanmak”
+sa-: İstek ifade eder: suvsa- “susamak”, kapsa- “ihtiva etmek”
+sI-n-: agırsın- “ağır saymak”, begsin-, ulugsın-

Fiilden isim Yapan Ekler
-A: Zarf-fiil kalıplaşarak kalıcı isimler yaratmasıyla ortaya çıkmıştır: ara “açıklık, mesafe”,
aşa “fazla”, irte “erte, sabah”, oza “önce”, yana “yine”  
-ag: kurag “meclis”  
-AK: bıçak, ivek “aceleci”, konak “menzil”  
: kılınç “kılıç”, ökünç “düşünce”, sakınç “düşünce”, umuç “ümit”  
-G: açıg “acı, keder”, aldag “aldatma”, batıg “derin”, yaylag “yayla”  
-GA / -KA: bilge, sipürtke “süpürge”  
-GAn: Bir özellik veya alışkanlığa işaret eden isimler türetir: sıçgan “sıçan, fare”, ugan
“kadir, Tanrı”  
-GI/ -GU: keygü “giyecek”, açgu “açma”, içgü “içme”, kılgu “yapma”  
-GUçI / -IçI / -uçı: açguçı, tutguçı, yigüçi, biliçi, yazıçı  
-GIn / -Gun /-KUn: uçgun “kıvılcım”, azgun, satgın, kaçkun  
-I: koñşı, ötürü, ulaşu, yahşı, yazı  
-K / -UK: aksak “topal”, pişik “pişmiş”, esrük “sarhoş”, sınuk “kırık”  
-kak: İşi yapanı ifade eder: baskak  
-l: yoksıl, tükel  
-m: Fiilin sonucunda meydana gelen durum veya işi ifade eder: küçem “zorlama”, ölüm, yarım  
-mA: Fiillerin hareket isimlerini yapar: sürme, tigme “benzer”
-mAK: Fiillerin hareket isimlerini yapar: aldamak “aldatmak”, ıglamak “ağlamak”   
-mAn: tegirmen, tuman  
-mış: keleşmiş “nişanlı”, yimiş “meyve”
-mUr: kömür, yagmur
-n: bükün “büküm, düğüm”, bütün, ekin, tügün
-sıg: yatsıg “yatsı, yatacak zaman”
: biliş, iniş, köriş, külüş, sakış “sayı”, ukuş “anlayış”
-t / -Ut: közet “bakma”, münüt “binek atı”, ögüt, uyat “utanma”, yanut
-z: boguz “boğaz”, uz, yitiz

Fiilden Fiil Yapan Ekler
-A-: küde-, sıka-, sora-
-Ar-: Ettirgen fiiller türetir: ıdar- “göndermek”, kiter- “gidermek”
-ç-: sürç-
-çır-: külçir- “gülümsemek”
-d- / -y-: ıd- “göndermek”, kod- / koy-, toy-, yüd-
-DUr-: Ettirgen fiiller türetir: aktur- “akıtmak”, arsıktur- “aldatmak”, karıştur-
-Gar- / -KAr-: Ettirgen fiiller türetir: bütker- “bitirmek”, kopgar-
-gez-: körgez-
-GUr- / -kur-: Ettirgin fiiller türetir: bilgür- “bildirmek”, tirgür- “diriltmek”
-GUz-: Ettirgen fiiller türetir: kirgüz-, olturguz-, turguz-
-I-: kazı-, süri-
-k-: basık- “basılmak”, sınık-, turuk-
-k-: Pekiştirme ifade eder: kırk-
-l-: igsil- “eksilmek”, kodul- “koyulmak, bırakılmak”, basrul- “bastırılmak”
-mA-: Olumsuzluk bildiren fiiller türetir: bilme-, koyma-
-n-: Dönüşlülük ve edilgenlik bildiren fiiller türetir: aldan-, atan- “adlanmak”, buyurun-
“buyurmak, emretmek”, tipün- “tepinmek”
-r-: egir-, köyür- “yakmak”, öçür- “söndürmek”, ötür- “geçirmek”
-sık-: Edilgen fiiller türetir: arsık- “aldanmak, kanmak”
-ş-: aytış- “söyleşmek”, kılış- “birlikte hareket etmek”, tutuş-, uruş- “vuruşmak”
-t-: Ettirgen çatı ekidir: açıt- “acıtmak”, sürt-, turıt- “durdurmak”
-tüz-: Ettirgen çatı ekidir: öltüz- “öldürmek”
-Ur-: Ettirgen çatı ekidir: art-ur- “arttırmak”, çökür- “çökertmek”, kavşur- “kavuşturmak”,
öçür- “söndürmek”, ötür- “geçirmek”, yaşur- “örtmek”
-z-: küdez- “gözetlemek, korumak”, tütüz- “koku vermek için bir şeyi yakmak, tütsülemek”

Söz Varlığı
Harezm Türkçesinin kendine has sözcüklerinin olması dikkate değer bir durumdur: karu / karşılık, mükâfat, kedigle / örtünmek…

Nehcü’l-Ferādîs (108/4- 108/13)
Çeviriyazı
Bir kün Ömer razıyallahu anhu Medine oramında yöriyür erdi. Bir nāresîde oglan bir
mahallede yıglayur erdi. Kaçan kim Ömerni kördi erse ol nāreside oglan aytur: Yā Rebbi,
bu Ömerdin menim dādımnı sen algıl, tédi erse, Ömer razıyallahu anhu korktı takı aydı:
Ey nāreside, Ömer sanga ne zulm kıldı kim Ömerke mundag aytur-sen? tédi erse, ol oglan aydı kim: Men ensārilardın turur-men. Atam Peygāmber aleyhi’s-selām ileginde şehid
boldı. Atam karındaşı takı şehid boldı. Anam bar takı mendin öngin tokuz karındaşım
bar. Biz cümle üç kün boldı kim dünyā taāmıdın tatmışımız yok. Takı siz halifa bolgay-siz
takı bizlerke terbiyet kılmagay-siz, beytü’l-māldın neerse bérmegey-siz tédi erse, Ömer
yıgladı, takı ol oglannıñ başını sıkadı, takı ol oglannıñ élgini aldı, takı mescidke kirdi takı
buyurdı münādiga nidā kıl téyü. Münādi nidā kıldı erse, cümle sahābalar yıgıldılar.

Çeviri
Bir gün Ömer radiyallahu anhu Medine sokağında yürüyordu. Bir küçük (büluğa ermemiş) çocuk bir yerde ağlıyordu. Ömer’i gördüğünde o küçük çocuk “Ya Rabbi, bu Ömerden benim hakkımı sen al” deyince Ömer radiyallahu anhu korktu ve “Ey küçük, Ömer sana ne eziyet etti ki Ömer’e böyle söylüyorsun” deyince oğlan “Ben ensarilerdenim. Babam Peygamber aleyhisselamın önünde şehit oldu. Babamın kardeşi de şehit oldu. Annem ve benden önce dokuz kardeşim var. Hepimiz üç günden beri dünya nimetlerinden tatmadık. Siz halife olacaksınız, bizlere bakmayacaksınız, maliye hazinesinden hiçbir şey vermeyeceksiniz” deyince Ömer ağladı ve o oğlanın başını okşadı, oğlanın elini tuttu ve mescide girip tellala “seslen” diye buyurdu. Tellal seslenince bütün sahabeler toplandılar.

Kısasü’l-Enbiyā, 93v/9-94r/1
Çeviriyazı
Kaçan Yusuf karındaşların kördi erse ol kılgan yawuzlukların sakındı, alarga aytayın,
tédi. Mevli taªālā köñlige saldı kim ey Yusuf olar aşlık algalı muñlug bolup keldiler, sen
işlerin āşkār kılsañ uwtangaylar, olarga aşlık bérgil sewünüp yansunlar, seniñ edgülikiñ
źāhir bolsun. Yusufga bu niyet hoş keldi, Yusuf alarnı kördi kamugları tofrakga bulganmış,
tonları arıgsız. Sordı: Kaydın kelip-siz, kimniñ oglanları turur-siz? Aydılar:
biz Kenªāndın keldük, Yaªkub yalawaç oglanları turur-miz, Kenªāndın kelür-miz. Aydı:
atañız tirig mü turur? Aydılar: tirig turur. Aydı: ne iş işleyür? Aydılar: yalawaç turur, Teñri
taªālāga kulluk kılur. Yusuf aydı: kimdin kimge yalavaç turur? Aydılar: Hakdın halkga
yalawaç turur. Yusuf aydı: Yalawaç ermiş. Mısr halkıga ne üçün yalawaçlık tegürmes?
Aydılar: Kenªānga takı Kenªān tegresindeki halkga yalavaçlık tegürür, takı közleri körmes
tédiler. Yusuf aydı: közleri nedin körmes boldı? Aydılar: Yusuf atlıg oglı bar erdi
anı yawlak söwer erdi, ol oglı gāyib boldı, anıñ üçün yıglamakdın közleri körmes boldı
tédiler. Ol Hālde Yusuf anı işitip nikāb içidin yıgladı.

Çeviri
Yusuf kardeşlerini görünce yaptıkları kötülükleri düşündü, “onlara söyleyeyim” dedi.
Mevla Teala gönlüne şöyle koydu: Ey Yusuf onlar buğday alacak kadar kederli geldiler,
sen yaptıklarını ortaya dökersen utanacaklar, onlara buğday ver, sevinip dönsünler, senin
iyiliğin ortaya çıksın. Yusuf’a bu niyet iyi göründü, Yusuf onları gördü ki hepsi toprağa bulanmış, elbiseleri pis. “Nereden gelmişsiniz, kimin oğullarısınız” diye sordu. “Biz
Kenan’dan geldik, Yakup peygamberin oğullarıyız, Kenan’dan geliyoruz” dediler. “Babanız
hayatta mı?” dedi, “Hayattadır.” dediler. “Ne yapıyor?” dedi, “Peygamberdir, Tanrı te
alaya kulluk ediyor” dediler. Yusuf “Kimden kime peygamberdir?” dedi, “Haktan halka
peygamberdir.” dediler. Yusuf “Peygamberse Mısır halkına niye peygamberlik yapmıyor?
dedi. “Kenan’a ve Kenan çevresindeki halka peygamberlik yapıyor, ayrıca gözleri görmüyor.” dediler. Yusuf “Gözleri neden görmez oldu?” dedi. “Yusuf adlı oğlu vardı, onu çok severdi, o oğlu kayboldu, onun için ağlamaktan gözleri görmez oldu.” dediler. Bunun üzerine Yusuf bunu işitip peçesinin altından ağladı.

Sözlük
Agah / haberdar, bilgili
Ayt- / demek, söylemek
Çın / gerçek
Dad / adalet
İleg / ön, ön taraf
Münadi / bağıran, tellal
Nareside / çocuk
Niteg / nasıl
Oram / sokak
Sıka / sıvazlamak
Tegre / etraf
Tegür / değdirmek, ulaştırmak
Uwtan / utanmak
Yalawaç / peygamber
Yawlak / çok
Yügür / koşmak

Ünite 3
Eski Anadolu Türkçesinin Oluşumu

Eski Anadolu Türkçesi (Eski Oğuzca)
10 yüzyıldan itibaren orta Asya’dan batıya göç eden Oğuzların Anadolu ve çevresinde geliştirdikleri edebi yazı diline Eski Anadolu Türkçesi diyoruz. 15. yüzyılın ikinci yarısına kadarki metinlerin dili bu şekilde adlandırılır.

Oğuzlar
Türkmen olarak da adlandırılan Oğuzların adı Orhun Yazıtlarında da geçmektedir.
Tarih sahnesinde ilk büyük başarıları 1040 yılında Gazneli Mahmud’u yenip Büyük Selçuklu Devleti’ni kurmalarıdır. Alparslan önderliğinde 1071’den itibaren Anadolu’ya giren Oğuzlar, ağırlıkla Moğol akınları sonucunda dağılmışlardır. Yıkılan Selçuklu devleti, Anadolu’yu Oğuz yurdu haline getirdi.
Çağataycadaki Oğuzca unsurlar üzerine Günay Karaağaç (Karaağaç 1997) ve Zeki Kaymaz (Kaymaz 2002), Harezm Türkçesindekiler üzerine Gürer Gülsevin (Gülsevin 2003) çalışmıştır.

Anadolu’da Oğuzcanın Yazı Dili Olma Süreci
Oğuzlar kendi lehçeleri ile eserler üretmişlerdir. Bize ulaşan en eski eserler: Behcetü’l-Hadaik fi Mev’izetü’l-Halaik, Ali’nin Kıssa-i Yusuf’u, Kudurî Tercümesi, Kitab-ı Feraiz.
Orta Asya lehçelerini temsil eden eski Oğuzca’nın özelliklerinden bazıları şunlardır:
1. Kelime başında, tıpkı Orta Asya’daki lehçeler gibi /m-/ ünsüzlü örnekler de vardır:
men ‘ben’, meŋiz ‘beniz’, munça ‘bunca’, vb.
2. Oğuzcada kelime başında /v-/ ile görülen bazı kelimeler Orta Asya’daki gibi /b-/’li
şekillerde de kaydedilmiştir: bar ‘var’, bar- ‘varmak’, bir- ‘vermek’
3. Oğuzcada başındaki /b-/ sesi düşmüş olan fiil Orta Asya’daki gibi de kullanılmıştır:
bol- ‘olmak’
4. Eklerin başındaki /G/ sesi pek çok örnekte Orta Asya lehçelerindeki gibi muhafaza
edilmiştir: yalgan ‘yalan’
5. Yükleme hâli eki bazı örneklerde +nI şeklinde de geçmiştir: cânumnı, bizni

Anadolu Selçukluları döneminde yazılan eserler hem az hem de nispeten basit içerikliydiler.
Yazarların kendi ağız özellikleri veya yaşadıkları kültür ortamının dili eserlere yansıyordu.
Hayati Develi, metinlerin dil özelliklerine bakarak Eski Anadolu Türkçesi döneminde en az 3 ana ağız grubu bulunması gerektiğini düşünmüştür Develi 2008):
1. Ağız Grubu: Kelime içinde ve sonunda –í- / -í; büyük ünlü uyumunun yaygınlığı; birinci kişi zamiri “ben”; benzetme edatı “gibi”;
2. Ağuz Grubu: Kelime içinde ve sonunda ħ değişmesi; büyük ünlü uyumunda bozulmalar; birinci kişi zamiri “ben”; benzetme edatı “bigi”
3. Ağız Grubu: Kelime başında ħ değişmesi, büyük ünlü uyumunda bozulmalar; birinci kişi zamiri “men” benzetme edatları olarak “kimi” ve “tek”

Eski Anadolu Türkçesi, Orta Türkçe döneminin en zengin eserler üretilen sahasıdır.

Behcetü’l-Hadayık Fi-Mev’izetü’l-Hakayık
Arapça ve Farsça çeşitli vaaz kitaplarından yararlanılarak Nâsırüddin b. Ahmed b. Muhammed tarafından telif edilmiştir. 13. yüzyıl başlarında yazıldığı tahmin ediliyor.

Mevlana Celaleddin Rumi
Eserleri: Mevlâna eserlerini (kendi döneminin edebî geleneğine uygun olarak) Farsça yazmıştır. Ancak eserlerinin içinde bazı Türkçe beyit ve ibareteler geçmektedir. Bu Türkçe beyit ve ibareler araştırmacılar tarafından bir araya toplanmış ve yayınlanmıştır.
Dîvân-ı Kebîr: Tasavvufî şiirleri konu alan bu dîvân, aruzun 24 bahrinde sanki 24 ayrı kitap gibi hazırlanmıştır. Farsçadır. İçinde, kasideler, gazeller ve diğer türde şiirler vardır.
Mesnevî: Mevlâna’nın en meşhur eseridir. Farsçadır. 25618 beyitlik bu eser İslam dünyasında yüzyıllardır okunagelmiştir.
Fîhi Mâfîh: Mevlâna’nın tasavvuf muhtevalı, dinî öğütler veren sohbetlerinin not edilmesiyle oluşturulmuştur.
Mektubât: Mevlâna’nın sonrada bir araya getirilen mektuplarıdır.
Mecâlis-i Seb’a: Mevlâna’nın yedi vaazını toplayan kitaptır.
Türkçe beyit ve ibareleri: Muhtelif eserlerinin içinde geçen ve araştırmacılar tarafından bir araya getirilmiş manzumelerdir.

Sultan Veled
Eserleri:
İbtidâ-Nâme: Sultan Veled’in yazdığı ilk mesnevidir. Veled-nâme adıyla da tanınan eser, 1291 yılında yazılmış olup içinde 76 Türkçe beyit bulunmaktadır. Sultan Veled’in kendisi hakkında da eserde bilgi bulunmaktadır.
Rebâb-Nâme: Sultan Veled’in yazılış sırasına göre ikinci mesnevisi Rebâb-nâme’dir.
Mevlânâ’nın Mesnevi’sin vezninde ve onun etkisi altında kalınarak yazılmış olan bu kısa mesnevide 162 Türkçe beyit bulunmaktadır
İntihâ-Nâme: Sultan Veled’in son mesnevisidir. İşlenen konular bakımından bir önceki mesneviye benzer. Ancak, bu eserin tamamı Farsçadır.
Divan: Değişik nazım şekilleri ile yazılmış dini-tasavvufi ve ahlâki şiirler yer alır. Hacimli bir eser olan Dîvân’ın gazeller bölümünde Türkçe-Farsça-Rumca yazılmış mülemma manzumeler de bulunmaktadır
Ma ‘Arif: Sultan Veled’in dini, ahlâki öğütler veren son eseri Ma ‘arif ise mensur olarak yazılmıştır. Bu eser de Farsçadır.

Hoca Ahmed Fakih
Eserleri:
Çarh-nâme: 100 beyitlik bir manzumedir. Kaside şeklindedir. Din ve tasavvuf konularında yazılmış öğretici mahiyette bir eserdir.
Kitâbu Evsâf-ı Mesâcidi’ş-Şerîfe: Çarh-nâme’den daha hacimli 339 beyitlik bir manzumedir. Mesnevî tarzında yazılmıştır. Eserde Şam, Kudüs, Mekke ve Medine şehirleri ve orada gördükleri anlatılmıştır. 13. yüzyıl Türkçesinin nadir örneklerinden olmasından dolayı dil tarihinde önemli bir yeri vardır.

Yunus Emre
Eserleri:
Divan: Yunus’a isnat edilen şiirlerin sayısı çok fazla da olsa Divan’ında 400 şiir bulunmaktadır. İçindeki şiirlerin bir kısmı aruz bir kısmı da hece ile söylenmiştir. Divan’da ilahilerin çoğu dörtlükler şeklinde söylenmiş olmakla birlikte, gazel ve mesnevi türünde şiirleri de vardır.
Risaletü’n-Nushiyye: 1307-8 yılında yazılmıştır. Başında 13 beyitlik bir giriş bölümü vardır. Bunun arkasından kısa bir mensur bölüm gelir. Asıl bölüm ise 600 beyite yakındır.
Dinî-tasavvufi öğretici bir eser olduğundan dolayı Yunus Emre’nin diğer şiirlerinde görülen lirizm bunda yoktur.

Şeyyad Hamza
Eserleri:
Yûsuf u Zelihâ: Kaynağını Tevrat’tan alarak değişik biçimlerde hikâye edilen Yusuf ile
Züleyha manzumemeleri, İslâmi dönemde de Kuran-ı Kerim’deki şeklinden beslenerek pek çok esere konu olmuştur. İslami dönemde bildiğimiz en eski Yusuf u Züleyha Ali’nin
Kıssa-i Yusuf’udur. O eserin yazılış sahası tam olarak belirlenememektedir. Anadolu sahasında yazıldığı bilinen en eski Yusuf u Züleyha hikâyesi Şeyyad Hamza’nın yazmış olduğu eserdir. 1529 beyitlik bir mesnevi olarak kaleme alınmıştır.
Şiirleri: Hem aruzla hem de hece vezniyle yazdığı manzumeleri vardır. Manzumelerinde dörtlük, mesnevi, gazel, kaside olmak üzere değişik nazım şekillerini kullanmıştır.
Dâstân-ı Sultân Mahmûd: 79 beyitlik mesnevidir. Düşünce ve ifadesindeki olgunluk, şairin olgunluk dönemine ait olması gerektiğini göstermektedir.

Hoca Dehhani
Hoca Dehhani’yi de bilim dünyasına tanıtan Fuad Köprülü olmuştur. 20.000 beyitlik bir Selçuk Şeh-nâmesi yazdığı bilinse de o eser henüz bulunamamıştır.
Eserleri:
Şiirleri: Günümüzde sadece 10 kadar şiiri bulunabilmiştir.

Âşık Paşa
Asıl adı Alâeddin Ali’dir. 1272’de Kırşehir’de doğmuştur.
Eserleri:
Garîb-nâme: 1330 yılında yazılmıştır. 12.000 beyitlik bir mesnevidir. Dinî ve tasavvufi öğütler bulunan 10 baba ayrılmış bir ahlâk kitabıdır. Şair eserinde, devrin aydınlarının
Türk diline gereken önemi vermediklerinden yakınır. Millî dil ile bir edebiyat meydana getirmek isteyen Anadolu şairleri arasında çok önemli bir yeri vardır.
Fakr-nâme: 160 beyitlik mesnevi türünde bir eserdir. Dinî ve tasavvufi içerikli öğretici bir eserdir.
Vasf-ı Hâl: 31 beyitlik küçük bir mesnevidir.
Hikâye: 59 beyitlik bir mesnevidir.
Kimyâ Risâlesi: Eserin Bu eserin Âşık Paşa ait olup olmadığı kesin değildir.
Risâle fî Beyâni’s-Semâ: Sadece “Osmanlı Müellifleri” adlı kitapta adı geçen bu eserin de Âşık Paşa ait olduğu şüphelidir.
Şiirleri: Âşık Paşa’nın bunların dışında çeşitli mecmualarda aruz ve hece ölçüsüyle yazılmış 60 kadar şiiri daha vardır.

Gülşehri
Eserleri:
Felek-nâme: Dinî içerikli, Farsça yazılmış bir mesnevidir.
Kerâmât-ı Ahî Evrân: Daha önce Feleknâme adlı kitabında işlediği bazı konuların genişletilerek oluşturulmuş bir mesnevidir. 167 beyittir. 1301’den sonra yazılmıştır.
Kudûrî Tercümesi: Henüz bulunamamış bir eseridir.
Arûz-ı Gülşehrî: Farsça olarak yazılmış 16 varaklık küçük bir eserdir.
Mantıkuttayr: Gülşehrî’nin ve o dönemin en önemli eserlerinden biridir. Ferîdüddîn-i
Attâr’ın aynı adı taşıyan Farsça eserinin özgün ve serbest bir dille Türkçeye yapılmış tercümesidir. 1317 yılında tamamlanmıştır. 4300 beyittir.

Hoca Mesud
Eserleri:
Süheyl ü Nev-bahâr: 1350’de yazılmıştır. 5568 beyitlik romantik bir aşk hikâyesidir.
Mesnevi türünde yazılmıştır. Yabancı unsurların fazla bulunmadığı, dil bakımından birçok arkaik unsur da barındıran, dönemin Türkçesinin bütün ses ve şekil özelliklerini içeren bir eserdir. Söz varlığı da son derece zengindir. Kendi dönemindeki diğer eserlere göre çok daha fazla Türkçe ağırlıklıdır.
Ferheng-nâme-i Sâ’dî Tercümesi: 1073 beyitlik bu mesnevi türündeki eser 1304’te yazılmıştır. Bu da Farsçadan tercümedir.

Kadı Burhaneddin
1345’te Kayseri’de doğmuştur.
Eserleri:
Dîvân: Bilinen tek eseri bu değerli Divan’ıdır. Eser, 1500 gazel, 119 tuyug ve 20 rubaiden oluşmaktadır. Dili, o dönemdeki diğer eserlere göre biraz daha fazla Anadolu dışı Oğuzcasının özellikleri göstermektedir.

Şeyhoğlu
Eserleri:
Marzubân-nâme Tercümesi (1389): Farsçadan tercümedir.1389’da kaleme alınmıştır.
Hayvan konulu hikâyelerdir. Kıssadan hisse özelliği taşıyan öğretici bir eserdir.
Hurşîd ü Ferahşâd: Süleyman Şah zamanında yazılmaya başlanmış ancak 1387 yılında tamamlanmıştır. 7903 beyittir. Anadolu halkının Türkçe konuşuyor olmasından dolayı kitabı Türkçe yazdığını belirtmiştir. Hurşid ile Ferahşad arasındaki aşkı anlatır.
Şeyhoğlu’nun bu eserini yazarken Şeh-name’den etkilendiği genel bir kanıdır.
Kenzü’l-Küberâ: 1401’de, Yıldırım Bayezid döneminde yazmıştır. Mensur ve manzum karışık bir eserdir. Padişah, bey, vezir, âlim ve kadılara dinî öğütler verir.

Dede Korkut Hikâyeleri
Hikâyelerde Oğuzların Gürcü, Abaza ve Trabzon Rumları ile savaşları ile Türk boylarının kendi aralarındaki iç savaşları anlatılır. İki yazması mevcuttur. Bunlardan biri Vatikan’da diğer ise Dresden’de bulunmaktadır.
Dede Korkut’ta toplam 12 hikâye vardır:
1. Dirse Han Oğlı Buğaç Han Boyı.
2. Salur Kazanuŋ İvi Yağmaladuğı Boy.
3. Kam Pürenüŋ Oğlı Bamsı Beyrek Boyı.
4. Kazan Big Oğlı Uruz Bigüŋ Tutsak Olduğı Boy.
5. Duha Koca Oğlı Delü Dumrıl Boyı.
6. Kaŋlı Koca Oğlı Kan Turalı Boyı.
7. Kazılık Koca Oğlı Yigenek Boyı.
8. Basat Tepegözi Öldürdügi Boy.
9. Begil Oğlı Emrenüŋ Boyı.
10. Uşun Koca Oğlı Segrek Boyı.
11. Salur Kazan Tutsak Oğlı Uruz Çıkarduğı Boy.
12. İç Oğuza Taş Oğuz Asi Olup Beyrek Öldürdügi Boy.

Ahmedi
Eserleri:
Dîvân: Yaklaşık 9000 beyti bulan bu eserde şair, çeşitli türde şiirler yazmış olmakla beraber en çok gazel türünü tercih etmiştir. Eser, şairin üstün edebî gücünü göstermektedir.
İskender-nâme: 8000 beyitten fazla bir manzumedir. 1390 yılında yazılmıştır. Mesnevi türünde bir eseridir. Eser, Büyük İskender’in hayatı etrafında gelişen olayları destansı bir tarzda anlatılır. Türk Edebiyatının ilk manzum İskender-nâme’sidir. İskender-nâme, daha önce birçok Fars şairi tarafından ele alındıysa da Ahmedî’nin bu eseri bir tercüme olmaktan öte telife yakın bir özellik taşır.
Cemşîd ü Hurşîd: 1403 yılında kaleme alınmıştır. Yaklaşık 5000 beyitten oluşan mesnevi türünde bir eserdir. 2700 beyitlik Farsça bir eserden yapılmış tercümedir. Tercüme ettiği eserin 2700 beyit olması, bunun kitabın da birebir tercüme olmaktan çok şairin katkılarıyla yarı telif bir nitelik kazandığını göstermektedir.
Tervîhü’l- Ervâh: Yıldırım Bayezid’in oğlu Emir Süleyman’ın emriyle yazılmıştır.
10100 beyitlik bir mesnevidir. Tıbbi bir nasihat kitabı mahiyetindedir.
Bedâyi’i’s-Sihr fî San âyi’i’ş- Şi’r: Edebi sanatlarla ilgili bir eserdir.
Mirkâtü’l-Edeb: Aydınoğlu İsa Bey’in oğlu Hamza Bey için yazılmış Arapça-Farsça manzum bir sözlüktür.
Mîzânü’l-Edeb, Mi’yârü’l-Edeb: Bunlar da Hamza Bey için hazırlanmış birer Arapça ders kitabıdır.

Ahmed-i Dâî
Eserleri:
Türkçe Dîvân: Divan’ın Kahire’deki nüshasında 1885 beyit, Burdur’daki nüshasında ise
1535 beyit vardır. Değişik mecmualarda başka şiirleri de bulunmaktadır.
Çeng-nâme: 1446 beyitlik eser mesnevi türünde yazılmıştır. Bir Türk çalgısı olan çengin mahiyeti yer yer dinî, ahlakî ve tasavvufî motiflerle işlenir. Bu eser dâî’nin en özgün ve en güçlü eseri kabul edilmektedir.
Vasiyyet-i Nûşirevân: Mesnevi türünde yazılmış 115 beyitlik bir eserdir. Bir öğüt kitabı niteliğindedir.
Câmasb-nâme Tercümesi: 73 beyitlik küçük bir mesnevi olan bu eser, Hoca Nasir-i
Tûsî’nin aynı adlı eserinden Türkçeye çevrilmiştir. Yıldızname, falname türünden bir eserdir.
Farsça Dîvân: 1413 yılında Hayrettin Hacı Halil Bey’e kendi el yazısı ile sunduğu,
Farsça şiirlerinin toplandığı divandır.
Ukûdü’l-Cevâhir: Farsça manzum bir lügat olan ve aruzun esas bahirlerini gösteren bu eser 51 kıta ve 650 beyitten meydana gelmiştir. II. Murad’ın şehzadeliği döneminde kendisine sunmuştur.
Tercüme-i Tefsîr-i Ebü’l-Leys es-Semerkandî: Emir Sultan adına kaleme alınan bu tercüme, Anadolu sahasının bilinen ilk Kur’an tercümesidir. Eseri birebir tercüme etmemiş, başka kaynaklardan da yararlanarak âdeta yeni bir tefsir hâline getirmiştir. Esere eklediği 235 beyitlik manzum giriş kısmı ise tamamıyla kendi telifidir. Pek çok nüshası bulunan bu eserdeki dil son derece başarılıdır.
Tezkiretü’l-Evliyâ: II. Murad adına, Ferîdüddîn-i Attâr’ın aynı adlı eserinden yaptığı tercümedir. Bu da Anadolu sahasının bilinen ilk Tezkîretü’l- Evliyâ’sıdır.
Tercüme-i Eşkâl-i Nâsir-i Tûsî: Farsçadan tercüme bir eser olup yıldızlardan bahseder.
Ta’bir-nâme Tercümesi: Germiyanoğlu II. Yakup Bey’in işareti ile Farsçadan çevirdiği bir eserdir. Rüya yorumlarından bahseder.
Teressül: Edebiyatımızda “usul-i inşa” ve mektuplaşma türünün ilk örneklerindendir.
Özel ve resmî yazışma ve haberleşme kurallarını göstermek için kaleme a/lmıştır.
Miftâhü’l-cenne: Lülü Paşa adında bir zatın isteği üzerine Arapçadan Türkçeye çevirdiği bir eserdir. Ancak, Ahmed-i Dâî’nin elinde bu tercüme de telif özelliği kazanmıştır.
Cennet’e girmek için yapılması gerekenleri anlatır.
Tıbb-ı Nebevî Tercümesi: Umur Bey’in emriyle Türkçeye çevrilmiş bir eserdir. Hz.
Muhammed’in hadislerin dayandırılarak iki bölüm halinde hazırlanmış bir koruyucu hekimlik kitabıdır.
Vesîletü’l-mülûk li-ehli’s-sülûk: Ayete’l-kürsî’nin Türkçeye tercümesi olan bir eserdir.

Hatiboğlu
Eserleri:
Bahrü’l-Hakâyık: 1359 beyitlik mesnevi türünde bir eserdir. Hacı Bektaş-ı Velî’nin
Arapça mensur bir eseri olan Makâlât’ının manzum bir tercümesidir. 1409’da Dulkadiroğlu Garsuddin Halil Bey’in oğlu Nâsıruddin Mehmed Bey’e sunmuştur.
Letâyif-nâme: 3910 beyitlik mesnevi türünde bir eserdir. Arapça mensur bir Sûre-i
Mülk Tesfîri’nin 1414 yılında yapılmış manzum tercümesidir.
Ferâh-nâme: Arapçadan Türkçeye çevrilmiş yüz hadis tercümesidir. 6093 beyitlik eser manzum olup dinî ve ahlaki öğütlerle öğretici bir özellik taşır. 1426 yılında tamamlayıp
II. Murad’a sunmuştur.

Süleyman Çelebi
Eserleri:
Mevlîd: Bilinen tek eseridir. Batini görüşler ile ehl-i sünnet arasındaki çekişmelerin olduğu dönemde ehl-i sünnetin yanında yer almıştır. 732 beyitlik eserini 1409’da tamamlamıştır.

Şeyhî
Eserleri:
Dîvân: Küçük bir divandır. 2 müstezad, 20 civarında kaside, 200 kadar gazel, terkib-i
bend ve terci-i bend bulunmaktadır.
Har-nâme: 126 beyitlik bir mesnevidir. Hiciv edebiyatımızın en iyi örneklerindendir.
Hüsrev ü Şîrîn: 6944 beyitlik bu mesnevi II. Murad’ın tahta çıkışıyla birlikte yazılmaya başlanmıştır. Eseri bitiremeden de Şeyhî vefat etmiştir. Doğu Edebiyatının meşhur klasik aşk hikâyesini konu almıştır.

Hakîkî
Eserleri:
Dîvân: 350 varaklık büyük bir divandır; münacat ve tevhid ile başlayıp tasavvufi neşveleri terennüm eden değişik başlıklardaki şiirlerle devam eder.
Muhabbet-nâme: Eser toplam 175 varaktan oluşur. Mesnevi türünde tasavvufi muhtevalı bir eserdir.
Metâli’u’l-İmân: Bir görüşe göre Sadreddin Konevi’nin Metâli’u’l-İmân adlı tasavvufi Farsça risalesinin bir tercümesidir. 26 varaktır. Bir Fatiha, üç matla’ ve bir hatime üzerine kurulmuştur.
Tasavvuf Risalesi: Metâli’u’l-İmân adlı eserin içinde bulunduğu yazmanın 26b/57a
varakları arasında bulunan aynı yazı ve aynı üslupla kaleme alınmış bu eserin Yûsuf
Hakîkî’ye ait olması kuvvetle muhtemeldir.

Dil Özellikleri
1. Bazı metinler harekeli, bazıları ise harekesiz yazılmıştır. Sadece bazı yerlerin harekelendiği metinler de vardır.
2. Arapça ve Farsça kelimeleri özgün imlaları ile yazmak genel bir kuraldır.
Çok nadir olarak özgün şekle uymayan yazımlar da görülebilir.
3. Kelime başında /a/ ve /e/ sesleri için elif (ا) kullanılır.
4. Kelime başındaki /ı/ ve /i/ sesleri bazen sadece elif (ا) ile bazen de elif-ye (اي ) ile yazılmıştır.
5. Kelime başındaki /o/, /ö/, /u/ ve /ü/ sesleri bazen sadece elif (ا) ile bazen de elif-vav (او ) ile yazılmıştır.
6. Kelime içinde /a/ ve /e/ sesleri için harf kullanılmayan örnekler de vardır, kullanılan örnekler de vardır. Eğer harf kullanılmışsa bazen he (ه) bazen de elif (ا) tercih edilmiştir.
7. Kelime içinde /ı/ ve /i/ sesleri için bazen ye (ي) kullanılmış bazen de harf yazılmamıştır.
8. Kelime içinde /o/, /ö/, /u/ ve /ü/ sesleri bazen vav (و) ile bazen de harfsiz yazılmıştır.
9. Kelime sonunda /a/ ve /e/ sesleri genellikle he (ه) bazen de elif (ا) ile yazılmıştır.
10. Kelime sonunda /ı/ ve /i/ sesleri ye (ى) harfi ile yazılır. Çok seyrek olarak kelime sonunda /ı/ veya /i/ seslerinin herhangi bir harf ile yazılmamış olduğu örnekler de vardır.
11. Kelime sonunda /u/ ve /ü/ sesleri vav (و) ile yazılır.
Nadiren, Arapçadaki kelime sonu uzun /u/ ünlülerinin yazılışı gibi, vav-elif (وا ) ile yazılmış olan örnekler de vardır.
12. Sonu /en/ sesleri ile biten bazı kelimelerin, Arapçadaki tenvin ile yazıldığı da olmuştur.
13. Bazı ünsüz sesler Arapçada olmadığı için Arap alfabesinde de onların harfi yoktur
(p, ç, ŋ, ç gibi). Farslar ve Türkler kendi dilleri için Arap alfabesini kullanırken bu seslere karşılık yeni harfler de yaratmışlardır (/p/ için üç noktalı be; /ç/ için üç noktalı çim, gibi).
Bu yüzden /p/, /ç/, /ŋ/ gibi sesler için EAT’de farklı yazımlarla karşılaşılmaktadır.
/p/ sesi için bazen be (ب) bazen de pe (پ) yazılmıştır.
/ç/ için bazen cim (ج) bazen çim (چ) kullanılmıştır.
/ŋ/ için sadece kef (ك) kullanılması genel bir kuraldır. Bazı metinlerde kef harfinin üzerine “üç nokta” konulduğu da olmuştur. Orta Asya Türk yazı dili geleneğinde bu ses nun-kef (نك ) ile yazılmaktaydı. EAT metinlerinde o kullanış yaygınlaşmamşsa da özellikle “taŋrı” kelimesi yazılırken nun-kef kullanılmış örnekler de bazı metinlerde görülmektedir.
14. Kelime başındaki /s/ ünsüzü, ince ünlülü kelimelerde sin (س) ile yazılır. Kalın ünlülü kelimelerde ise sad (ص) ile yazılan örnekler de vardır, sin ( س) ile yazılanlar da vardır
15. Eski Uygur Türkçesinde bazı ekler kelimeden ayrı olarak yazılıyordu. Aynı yazım geleneği Orta Asya Türk lehçelerinin Arap harfleriyle yazılmaya başlandığında da devam ettirilmişti. O yazım geleneği, Anadolu’daki Oğuzların yazdığı bazı metinlerde de görülmektedir
16. Edatlar kelimelerden ayrı yazıldığı hâlde, çok seyrek olarak kelimeye bitişik yazıldıkları da olmuştur.


Ünite 4
EAT Ses Bilgisi / Şekil Bilgisi
Ünlüler


Türkçedeki 8 ünlü fonemini göstermek için Arap harflerinde sadece 3 harf bulunmaktadır: elif (ا): /a/, /e/; ye (ى): /ı/, /i/; vav (و): /o/, /ö/, /u/, /ü/.

Ünlü Uyumları
Kalınlık Uyumu ve İncelik Uyumu
Türk dilinin Köktürkçeden beri izlenebilen en sağlam ünlü uyumu budur.

Düzlük Uyumu ve Yuvarlaklık Uyumu
EAT metinlerinin ünlüler açısından en karakteristik özelliği, dudak (düzlük-yuvarlaklık) uyumunun tam olmamasıdır.
Kapalı /é/ sesini Arap harfli yazmalarda tespit etmek zordur. Ancak, bugün /e/ ile kullanılan bazı kelimeler EAT metinlerinde /i/ olarak yazılmıştır.

Ünlü Düşmesi
Orta hecedeki vurgusuz dar ünlülerin düşmesi Türkçe için bir genel eğilimdir.

Ünlü Geçişmesi
Biri ünlüyle biten arkasındaki de ünlüyle başlayan iki kelime bir araya gelince ünlüler kaynaşır

Ünsüzler
Ünsüz Türleri
Günümüz Türkiye Türkçesi yazı dilinde kullanılan ünsüzler EAT metinlerinde de vardır. Bunlara ek olarak, bir de bugün sadece bazı ağızlarda korunmuş olan /ŋ/ ünsüzü (damak n’si) bulunmaktadır. Hem bazı kelimelerde hem de bazı eklerde geçmektedir

Ünsüz Uyumları
Köktürkçede, ötümlülük-ötümsüzlük bakımından ünsüzler arasında bir uyum yoktu.
EAT metinlerinde de bu uyum görülmez.

Ötümlüleşme
EAT döneminin ünsüzler bakımından en karakteristik değişmesi kelime başında ve iki ünlü arasında /t/, /k/ ve /ç/ ünsüzlerinin ötümlüleşme eğiliminin yaygın olmasıdır.

d < t
Kelime başında: Eski Türkçedeki kelime başı /t/’leri, XI. yüzyıldan beri Oğuzcada /d-/ olmaya başlamış idi. Bu ötümlüleşme EAT dönemi eserlerinde oldukça yaygınlaşmış bir eğilimdir. Bugün bile /t-/ ile kullandığımız pek çok kelime EAT metinlerinde /d-/ ünsüzü ile yazılmıştır.

g < k
Kelime başında: İnce ünlülü kelimelerde bu ötümlüleşme gerçekleşmiş, kalın ünlülü kelimelerde ise gerçekleşmemiştir.
c < c
Alfabe bu değişmenin durumunu anlamamızı zorlaştırmaktadır.

Sızıcılaşma

v < b
Kelime başında: Köktürkçedeki kelime başı /b-/ ünsüzleri daha sonraki dönemlerde büyük çoğunlukla devam etmiştir. Oğuzcada ise 3 kelimenin başında bu ünsüz sızıcılaşarak
/v-/ hâline gelmiştir. O kelimeler EAT’de de /v-/ iledir
Kelime içinde: Köktürkçede kelime içindeki /b/ ile yazılan sesler Uygurca döneminden itibaren /v-/ ile yazılmıştır. EATde de o sesler /v-/ ile kullanılmıştır.

y < d
Kelime içinde: Köktürkçede ünlüden sonra gelen /d/ ünsüzü XI. yüzyıldan itibaren birçok lehçede sızıcılaşarak /y/ hâline gelmiştir. EAT’de de o durumlarda /y/ olmuştur.

ħ < k
EAT’de bu sızıcılaşma yoktur. Sadece birkaç kelimede gerçekleşmiştir ve o kelimeler günümüz Türkçesinde de /h/ ile söylenmektedir

ş < ç
Kazak, Karakalpak ve Nogay lehçelerinde her şartta meydana gelen bu değişme Oğuzcanın ağızlarında sadece kapalı hece sonu durumunda iken gerçekleşmektedir. EAT metinlerinde bu sızıcılaşma yoktur.

Dudaklılaşma

v < g
Bünyesinde dudak ünlüsü bulunduran bazı kelimelerdeki damak ünsüzleri dudaklılaşarak /v/ hâline gelmiştir

m < ŋ
İlgi ekinin unundaki ŋ sesi, 1. kişi zamirlerinin çekiminde, kelime başındaki /b/ dudak ünsüzünün de etkisi ile dudaklılaşarak kurallı bir şekilde /m/ olmuştur

Genizleşme

m < b
Eğer kelimenin bünyesinde bir geniz ünsüzü varsa, yakınındaki bir ünsüzü genizleştirebilir. Bu tür genizleşmeler Türkiye Türkçesinde de EAT döneminde de yoktur. Anadolu sahası dışındaki lehçelerin karakteristik özelliğidir. Ancak EAT dönemi metinlerinin bazılarında nadiren bu tür genizleşmeye uğramış kelime örnekleri görülebilir.
Ünsüz Düşmesi

Kelime başında Ø- < b-
Köktürkçedeki bol- fiilinin başındaki ünsüz diğer lehçelerde korunmuş olmasına rağmen Oğuzcada kaybolmuştur. EAT metinlerini diğer Orta Türkçe lehçelerinden ayıran en önemli özelliklerden biri de bu kelimede /b-/ düşmesinin gerçekleşmiş olmasıdır.
Kelime başında Ø- < y-
Kendinden sonra dar ünlü bulunan kelime başı /y-/ ünsüzü Oğuzcada düşebilmektedir. Azerbaycan sahasında çok yaygın olan bu düşme, Anadolu sahasında sadece bazı kelimelerde gerçekleşmiştir. Ancak gerek günümüz Türkiye ağızlarında gerekse EAT dönemi metinlerinin bazılarında nadiren de olsa başka bazı kelimelerde de bu düşmeler görülmektedir.

Ünsüz Türemesi

v- < Ø-
Köktürkçedeki ur- fiilinin başında Oğuzcada bir /v-/ ünsüzü türemiştir. EAT metinlerine çoğunlukla Köktürkçedeki gibi ur- şekli geçse de bazı metinlerde türeme olmuş şekli de kullanılmıştı

Ünsüz İkizleşmesi
Birkaç kelimede görülür.

Ünsüz Tekleşmesi
Arapça ve Farsça kelimeler özgün şekilleriyle yazılıyor da olsa, bazı kelimelerdeki ikiz ünsüzler tekleşmiş ve bu durum yazıya da yansıtılmıştır.

Hece Tekleşmesi
Yanyana bulunan benzer veya aynı hecelerden birinin söylenişten kalkması şeklinde oluşan bu değişme belirli kelimelerde gerçekleşmiştir.

Göçüşme
Bu tür göçüşmeler Anadolu sahası dışındaki Oğuzcalar için karakteristiktir. Ancak birkaç tane EAT metninde nadiren de olsa ünsüz göçüşmesine uğramış örneğe rastlanmaktadır.

ŞEKİL BİLGİSİ ÖZELLİKLERİ

Çekim Ekleri

İsim Çekimi
Çokluk
Eski Anadolu Türkçesinde de çokluk yapmak için +lAr (+lar / +ler) eki kullanılır. Günümüz Türkçesindeki farklı işlevleri EAT metinlerinde de görülmektedir.
İşlevleri:
Kök veya tabanları çokluk yapar.
İsimleri sınıf veya familya anlamında kategorize eder.
Zarf türünden kelimelere eklenerek bugün +lArI eki ile kullandığımız zarflar yapar.
Türk dilinde sayı sıfatlarından ve topluluk bildiren isimlerden sonra gelen kelimeler çokluk eki almazlar. Fakat EAT.’de az da olsa bu durumlarda da +lAr ekinin kullanıldığı görülmektedir (saŋa bir kaç ögütler vireyin ben).

İyelik Ekleri
EAT.’deki iyelik ekleri hem Eski Türkçedeki şekillerle hem de günümüz Türkiye Türkçesindeki şekillerle aynıdır.
İyelik eklerinin üzerine hâl ekleri geldiğinde de durum TTk.’den farklı değildir.

Hâl Ekleri
Yalın Hâl (nominative)
Yalın hâl eksizdir.

İlgi (Tamlama) Hâli (genetive): Ekin ünlüsü dâimâ dar-yuvarlaktır, ‘dudak uyumu’na uymaz. Ünsüzle biten kelimelerden sonra +Uŋ, ünlüyle biten kelimelerden sonra +nUŋ şeklinde eklenir. Hem Türkiye Türkçesi ile hem de Köktürkçe ile aynıdır.
+(n)Iŋ eki getirilmeden de “belirtili isim tamlaması” yapılabilmektedir.
Taradığımız metinler içinde ‘tamlama ekinin, iyelik eki almış kelimelere pek az eklendiğini’ gördük.

Yükleme Hâli (accusative)
+(y) I
Ünlüsü kurallı olarak “dar-düz”dür (+ı, +i, +yı, +yi). Diğer Orta Türkçe lehçelerinde bu ek değil de +nI eki karakteristik hâle gelmiştir.
EAT’deki ek, Köktürkçede isimlere gelen +(I)G ekinin devamı olarak düşünülmektedir.
EAT. devresinde, iyelik eki almış isimlerin de +(y)I ekini almaksızın belirli nesne oldukları görülür.

Yönelme Hâli (dative)
+ (y) A
Eski Türkçedeki +KA yönelme hâlinin başındaki ünsüz önce ötümlüleşerek +GA olmuş, daha sonra Oğuzcada kapalı heceden sonra gelen hecelerin başındaki /G/ ünsüzleri yutulup kaybolurken yönelme hâli eki de +A şekline girmiştir. Ünlüyle biten kelimelere eklenirken araya bir de /y/ ünsüzü girer.
Diğer Orta Türkçe lehçeleri ile günümüzde Oğuzca olmayan lehçelerde ise ünsüzünü de koruyarak +KA şeklinde yaşamaktadır.

Bulunma Hâli (locative)
+ d A
Ünsüz uyumuna uymaz. Sadece ötümlü olarak +da / +de şeklinde eklenir.
Ayrılma Hâli (ablative)
+ d A n
Ünsüz uyumuna uymaz. Sadece ötümlü olarak +dan / +den şeklinde eklenir. Köktürkçede hem bulunma hâli hem de ayrılma hâli için +dA eki kullanılmakta idi. Daha sonraki dönemlerde bulunma hâli devam ederken ayrılma hâli için bir yandan +dAn diğer yandan
+dIn eki ortaya çıktı. Oğuzca, dolayısı ile EAT, +dAn şeklini kullandı. Orta Türkçe döneminde Anadolu sahası dışındaki lehçelerin metinlerinde ise +dIn da yaygınlık kazanmıştı.
Orta Türkçede Anadolu sahası dışındaki lehçelerde görülen +dIn eki, EAT metinlerinde seyrek olarak geçmiştir.

Vasıta Hâli (instrumental)
+ (I) n
Köktürkçede işlek olan vasıta hâli eki +In, bugünkü Türkçede terk edilmiştir.
+(I) l A
‘ile’ edatının ekleşmiş şeklidir. +(I)lA olabildiği gibi, ünlülerle biten kelimelerden sonra
+yIlA şeklinde de görülebilir.
birle
‘bir+le’ yapısındadır. Edat olarak kullanılır.
+lA
‘ile’ edatının ekleşmiş hâlinden ayrı bir şekildir. zarflar oluşturur.

Eşitlik Hâli (equative)
+ C A
Ünsüz uyumana uymaz. ‘... kadar’ anlamında kullanılır. ‘... olarak’ anlamında kullanılabilir. ‘... +(y)A göre’ anlamını verir. ‘... gibi’ anlamında kullanılabilir.

İsim Hal Ekleri ve Birbirlerinin Yerine Kullanılışı

Bir hâl eki, belirli bir tarihî dönemde veya belirli bir lehçede, diğer bir dönem veya lehçeye göre farklı kullanımlar gösterebilmektedir.
Metinler incelendiğinde hâl eklerinin Türkiye Türkçesi yazı diline göre farklı kullanımları şöyle bir tabloyla gösterilebilir:



Aitlik Eki

+KI
Hem +dA bulunma hâli eki üzerine hem de doğrudan kök veya tabanlara eklenebilmektedir. Büyük ünlü uyumuna girmez.

Fiil Çekimi

Fiil Zamanları
Gelecek Zaman için, -(y)A; -(y)AsI; -(y)IsAr; -(y)AcAK, -dAçI, -sA gerek

Duyulan / Farkına Varılan Geçmiş Zaman
Geçmişte cereyan eden bir oluş veya kılışın bizzat görülmediği, başkası tarafından nakledildiği durumlarda bu zaman kullanılabilir. İfadesinde rivayet anlamı bulunur. Asıl eki -mIş‘tır ve dâima ‚düz-dar ünlü‘ ile kullanılır.
-mIş ekinin bir görevi de, önceden vuku bulmuş, fakat söyleyen tarafından sonradan farkedilmiş ya da görülmüş bir oluş ve kılışı bildirmektir. Bu fonksiyon için -(y)Up dur(ur) eki de kullanılmaktadır.

-mIş
2. teklik kişi –mIşsIn.
2. çokluk kişi –mIşsIz.
3. teklik kişi –mIş.
3. çokluk kişi –mIşlAr.

- (y)Up dUr(U)r
-(y)Up zarf-fiil eki ile dur(ur) bildirme şeklinin birleşmesinden meydana gelmiştir. Bugün yazı dilimizde bulunmayan bu yapıyı, Türkiye Türkçesine daha ziyâde “-mIş+kişi” veya “-mIştır” olarak aktarabiliriz.
2. teklik kişi: -(y)Up durursın.
3. teklik kişi: -(y)Up dur(ur) .
3. çokluk kişi: -(y)Up dururlar.

Görülen Geçmiş Zaman
Bu zamanın asıl eki “-d+kişi” dir. 1. kişi için “-mIş+kişi” de kullanılmaktadır. Nâdiren de olsa 1. kişi için “-(y)Up durur+kişi” eki de görülmektedir.
– d+kişi
Ekin ünsüzü dâimâ d‘dir.
1. teklik kişi -dUm
1. çokluk kişi -dUK
2. teklik kişi -dUŋ
2. çokluk kişi -dUŋUz
3. teklik kişi -dI
3. çokluk kişi -dIlAr

-mIş
Bu ek, 1. kişiler için kullanıldığında “Görülen Geçmiş Zaman” ifade edebilir.
1. teklik kişi -mIşvAn / -mIşvAnIn / -mIşAm
1. çokluk kişi -mIşUz

Geniş Zaman
- (V) r
Türk dilinde -(V)r ekinin ünlüsünün hangi şartta hangi nitelikte geleceği konusu başlı bir başına meseledir.
1. teklik kişi -(V)r men/ -(V)rvAn/ -(V)rvAnIn/ -(V)rvAm/ -(V)rIn/-(V)rAm
1. çokluk kişi -(V)rUz
2. teklik kişi -(V)rsIn
2. çokluk kişi -(V)rsIz
3. teklik kişi -(V)r
3. çokluk kişi -(V)rlAr
- (y) A
1. teklik kişi -(y)Am
1. çokluk kişi -(y)AvUz
2. teklik kişi -(y)AsIn
2. çokluk kişi -(y)AsIz
3. teklik kişi -(y)A
3. çokluk kişi -(y)AlAr

Şimdiki Zaman
- (V) r
1. teklik kişi -(V)rvAn / -(V)rvAm/ -(V)rvIn -(V)rAm
1. çokluk kişi -(V)rUz
2. teklik kişi -(V)r sen / -(V)rsIn
2. çokluk kişi -(V)rsIz
3. teklik kişi -(V)r
3. çokluk kişi -(V)rlAr
-(y) A
2. teklik kişi -(y)AsIn
-(y) V Turur
3. kişi tekilik -(y)V Turur
-(y) A yor(ur)
1. çokluk kişi -(y)A yoruruz
3. teklik kişi -(y)A yor(Ir)

Gelecek Zaman
1. -(y)A; 2. -(y)IsAr; 3. –sA 4. -(y)AcAK

- (y)IsAr
EAT.’de en işlek gelecek zaman eki budur.
1. teklik kişi -(y)IsArvAn / -(y)IsArvAnIn / -(y)IsArIn / -(y)IsArAm
1. çokluk kişi -(y)IsArUz
2. teklik kişi -(y)IsArsIn
2. çokluk kişi -(y)IsArsIz
3. teklik kişi -(y)IsAr
3. çokluk kişi -(y)IsArlAr
- (y)A
1. teklik kişi -(y)Am
1. çokluk kişi -(y)AvUz
2. teklik kişi -(y)AsIn
2. çokluk kişi -(y)AsIz
3. teklik kişi -(y)A
3. çokluk kişi -(y)AlAr
- (y)AcAK
1. teklik kişi -(y)AcAGIn
2. teklik kişi -(y)AcAKsIn
2. çokluk kişi -(y)AcAsIz
- sA gerek
1. teklik kişi -sAm gerek
1. çokluk kişi -sAvUz gerek
3. teklik kişi -sA gerek
3. çokluk kişi -sAlAr gerek
Ünite 5
EAT Şekil Bilgisi II
KİPLER, FİİLLERİN BİRLEŞİK ÇEKİMİ, FİİLİMSİLER, YAPIM EKLERİ

Fiil Kipleri
İstek-Emir Kipi
Aynı ek, hem emir, hem istek, hem gereklilik vs. bildirebilmektedir. Bunların farklı fonksiyonlar ifade edebilmesi, ancak; 1. cümledeki diğer kelimelere; 2. kişiler arasındaki hissî ve hiyerarşik ilişkilere; 3. vurgu ve tonlamaya; 4. isteğin gerçekleşmesi için gereken zamana; 5. isteğin derecesine; 6. isteğin gerçekleşmesi için müsamaha ve mecburiyete, göre değişmektedir.
-sA Dilek-Şart” eki, şart bildirdiği durumlarda “kip” özelliği değil de “zarf-fiil” özelliği taşımaktadır.

- (y) A
1. teklik kişi -(y)AvAn / -(y)AvAm / -(y)Am / -(y)AyIn / -(y)AyIm
a. dilek-istek bildirir: süçü içevem süçü delü olavam delü
b. tavsiyede gereklilik bildirir (özellikle ne soru kelimesi ile birlikte kullanılınca): ilâhî alnında ne yazayın didi
c. tercih bildirir: senüŋ etüŋden ogul yiyeyin mi yohsa sası dinlü kâfirüŋ döşegine gireyin
mi
ç. gereklilik bildirir (‘gerek (kim) ... -(y)A’ yapısında olanlar): ammâ ben bu ılanı gerek
bâgubân eliyile öldürem

1. çokluk kişi -(y)AvUz / -(y)AlUm
a. dilek-istek bildirir: bir zamân yatalum uyuyalum
b. gereklilik bildirir (‘gerek (kim) ... -(y)A’ yapısında olanlar): gerek ki aŋa ölince tapavuz
/ yaramazlık kapusın yapavuz biz

2. teklik kişi -(y)AsIn
a. dilek-istek bildirir: hemîşe saltanat tahtında pâdişâh olasın turasın didiler
b. emir bildirir: hak te’âlâ eydür yâ muhammed hâcetüm oldur kim benden çok nesne
dileyesin
c. istek yolu ile gereklilik bildirir: yûsuf kavlinde mâl yidi bâre idesin üç bâre arslıka viresin ve oglına viresin
ç. tavsiye yolu ile gereklilik bildirir: iki ‚âlem eger sinüŋ olursa / koyasın‚âlemi anı
dutasın
d. gereklilik bildirir (‚gerek (kim) ... -(y)A yapısında): gerek kim beni hazrete
kavuşdurasın
e. serbestlik verildiğini bildirir: gele sen bunda saŋa neŋ garazum yok işidür sen / kala
sen anda yavuzdur yalıŋuz kanda kalur sen

2. çokluk kişi -(y)AsIz
a. dilek-istek bildirir: esen kaluŋ gönüldük hayr ile biz / nasîb ola varasız dahı hem siz
b. istek yolu ile gereklilik bildirir: ammâ sizden dilerem kim benüm vasiyyetüm
saklayasız ve bilesiz kim yigrek gül göŋül gülistânında açılur
c. emir yoluyla gereklilik bildirir: tâ ola kim sakınasız yimekden içmekden cimâ‘ itmekden
dahı taŋrıdan korkasız
d. gereklilik bildirir (gerek (kim) ... -(y)A’ yapısında): gerek kim ferrûha gösderdesiz
yüz

3. teklik kişi -(y)A
a. dilek-istek bildirir: anı taŋrı‚aşkına kılgıl revâ / hak zamâne şerrini senden sava
b. şart bildirir (her kim veya kaçan, kaçan kim sözleri ile kurulan birleşik cümlelerde):
her kim gendü kavmin agırlaya gendüzin agırlamış olur
c. gereklilik bildirir (gerek (kim) ... -(y)A’ yapısında): pes pâdişâh gerek kim taŋrı buyrugına uya ve kur‘ânı îmân idine

3. teklik kişi -(y)AlAr
a. dilek-istek: yine işit resûlüŋ hâlin iy cân / o kâfirler dilerler dökeler kan

-s A
Şart bildirdiği sürece esas cümlenin yüklemi olamayan ve bu yüzden bir kip özelliği taşımayan -sA eki, sadece dilek-istek bildirdiği örneklerde asıl cümlenin yüklemi olabilmektedir.

1. teklik kişi -sAm
a. dilek-istek bildirir: gücüm yitse iletsem aŋa ben de
b. gereklilik bildirir (-sAm gerek yapısında olanlarda): senüŋle meşveret kılsam gerekdür

1. çokluk kişi -sAvUz
a. dilek-istek bildirir: gamzenüŋ zahmın görüp yoluŋda yüz döndürsevüz

2. teklik kişi -sAŋ
a. gereklilik bildirir (-sAŋ gerek yapısında olanlarda): bir kaç haslet birle ârâste olsaŋ gerek

3. teklik kişi -sA
a. dilek-istek bildirir: kamu muhammed ümmetine okısa bizni du‘âdan unutmasa
inşaallah
b. gereklilik bildirir (-sA gerek yapısında olanlarda): müslümânum diyen kişi şartı nedür bilse gerek

Kişiler İçin Özel Eklerle Yapılan
-GIl
2. teklik kişi
a. dilek-istek bildirir: aytdum iy pertev-i hak dutgıl elüm
b. duâ yoluyla istek bildirir: …günâhlardan arıtgıl, …ilâhî bu kulunuŋ sinini nûrlandurgıl
c. tavsiye bildirir: anı algıl dahı talak yirine baglagıl
d. tavsiye yolu ile gereklilik bildirir: yidürgil hak yolına dünyâda nân
e. emir bildirir: beg eyitdi eyitgil

-Ø (eksiz)
2. teklik kişi
a. dilek-istek bildirir: kerem göster ki sultân-ı keremsin
b. duâ yolu ile istek bildirir: rahmet eyle yâ ilâhî rabbenâ
c. tavsiye bildirir: imdi gel‚akluŋı der gendüzüŋe
ç. tavsiye yolu ile gereklilik bildirir: sözüm işit öğüdüm dut top elden
d. emir bildirir: bir sâlih kişi bir câriye satun aldı meger ol câriye zâhidlerdendi efendisi
eyitdi iy câriye bu gün yun arın

- (U)ŋ ~ - (U)ŋUz
Aslında -(U)ŋ eki 2. çokluk kişiyi göstermek için yeterlidir. Ayrıca -(U)ŋUz şeklinde genişletilmesi, saygı ve incelik ifadesi kazandırmak için olmalıdır. Bu yüzden, -(U)ŋUz kullanılışında, emir fonksiyonu beklenemez.

2. çokluk kişi
a. emir bildirir: varuŋ avlaŋ getürüŋ kurdı ele
b. dilek-istek bildirir: cuhûd eyder işidüŋ göŋül ne diler
c. yalvarma yolu ile istek bildirir: âciz kalmışuz bizi esirgeŋüz
ç. tavsiye bildirir: kaçan aşuŋuza siŋek düşse aşa tamâm baturuŋuz iki kanadın bile andan çıkarup yabana atuŋuz
d. tavsiye yolu ile gereklilik bildirir: koŋ savaşı siz bugün şeytân başını dögüŋ
e. serbestlik verildiğini bildirir: iy mü’minler yiŋüz kim halk toydugı vaktın siz aç
olurduŋuz

- sUn / - sUnlAr
3. teklik kişi -sUn
a. dilek-istek bildirir: dir aŋa ‘âşık olan gelsün baŋa
b. temenni bildirir: ör olsun dostlarum beni götürüp uçdıgı-yiçün didi

3. çokluk kişi -sUnlAr
a. emir bildirir: hak te’âlâ eyitdi bu dört ayı oruc dutsunlar
b. dilek-istek bildirir: şeyh eyitdi iy şâh buyur bir legençe getürüp suyıla toldursunlar
c. müsaade-icâzet bildirir: üçer gün tahta geçüp pâdişâhlık eylesünler hüküm hükümât ellerinde olsun ne dilerse eylesünler

Fiillerin Birleşik Çekimi
Hikâye Çekimleri
Zaman eklerinin üzerine i- fiili ve d+kişi getirilerek yapılır. i- fiili bazı örneklerde kullanılmış ise de, çoğunlukla, iç hecede kalmış olmasından dolayı kaybolmuştur.

a. -mIş(i-)d+kişi / -(y)Up dur(ur)(i-)d+kişi
bu medhi çûn hakınca diŋlemişdüm / aluban hem bilemce gizlemişdüm
b. -mAdUKdI
veli cânuma irmedükdi eli / o câna açmadukdı kimse yolı
c. -dUG+kişi yogıdı
anuŋ gibi gökçek sûretlü kişi hiç gördügümüz yogıdı
ç. -mIşlAr degül idi
cühûtlar kamusı aŋa bakadururdı ve hergiz anuŋ gibi görmişler degül idi ve anun yiyisinden görklü yiyi bulmışlar degül idi

Görülen Geçmiş Zamanın Hikâyesi
-d+kişi (i-)dI
okıdumdı ferhengnâme sözin, dir imiş ben döşedidüm döşeği, gözgüye bakdıyıdı yûsuf meger

Geniş Zamanın Hikâyesi
a. -(V)r (i-)d+kişi
hakkile söz söyleşürdüm ben dahı, ki anuŋ ümmetidük namâz kılarduk oruc dutarduk taŋrıyı birlerdük
b. -(y)a (y~yI)d+kişi
yohsa ben ölmege râzı olaydum anı aç komayaydum

Şimdiki Zamanın Hikâyesi
a. -(V)r (i-)d+kişi
ka’beyi tavaf iderdüm bir kişi gördüm, bir gün ibn-i ‘abbâs ile otururduk
b. -(y)A dur(ur) (i-)d+kişi / -(y)A yorur (i-)d+kişi
Bunların örneği yok denecek kadar azdır.
dilkü eyitdi benden neye ürkersin şol aradan geçeyorurdum, elinde oynaduriken düşürdi derhâl bir ördek anı yutdı hoca anı göre dururdı

Gelecek Zamanın Hikâyesi
a. -(y)IsAr (i-)d+kişi
ol yûnus balık karnında tesbîh idici degülmisse ‘izzetüm hakkı tâ kıyâmete degin balık
karnında kalısardı
b. -(y)A (i-)d+kişi
şâh bakup gördi kim nîl deŋizi öyle taşup gelür ki bu resme gelürse mısır şehrini bir bunca gibi hây götüreydi

İstek Kipinin Hikâyesi
a. -(y)A (i-)d+kişi
ilâhî üzerüme kocam hakkı olmasadı gündüz dahı saŋa 'ibâdet ideydüm gice vü gündüz senüŋ kulluguŋda olaydum

Rivayet Çekimi
Geniş Zamanın Rivayeti
-(V)r ekinin üzerine i- fiili ve -mIş getirilerek yapılır. i- fiili bazı örneklerde kullanılmış ise de, iç hecede kalmış olmasından dolayı, kaybolduğu örnekler de vardır.
bildüŋ gelen geçer imiş bidüŋ konan göçer imiş / ‘ışk şerbetin içer imiş her kim bu ma’nîden tuyar

+DUR’lu Hâli
Duyulan-Farkına Varılan Zamanın +DUR’lu Hâli
Bugün -mIştIr eki ile karşılanan fonksiyonu belirtir.
-mIş ekinin üzerine +dUr eklenince, fiilin yapılmasındaki ‘rivayet’ de ortadan kalkar.
a. -mIş dur(ur): delim hoş ögütler virilmiş durur
b. -mAdUk (ola)~(dur): hiç günah eylemedükdür ol nebî
c. -dUG + iyelik yoK: ol nesneleri va’de kıldum kim gözler gördügi yok ve kulaklar işitdügi yok
ç. - m I ş degül(dür): kim anı gözler bakup görmiş degül
d. - m I ş olmaya: hiç anlaruŋ gibi görklü kimse görmedüm kimse dahı görmiş olmaya

Gelecek Zamanın +DUR’lu Hâli
a. -(y)IsAr dur(ur) : yıkılısar bu göklerle bu yirler / kamusı olısardur küllî vîrân
b. -(y)AcAk dur(ur) : ya’ni hikmet içinde ancılayın ne geldi ne gelecekdür
c. -(y)sA gerek dur: ulu mertebeye irişüp gelüp yakama yapışsaŋuz gerekdür

BİLDİRME ÇEKİMİ (EK-FİİL ÇEKİMİ)

Geniş-Şimdiki Zaman
1. Teklik kişi +vAn / +(y)Um / +(y)Am: firişdelerden söz işiden benven
1. çokluk kişi +vUz / +(y)Uz: koyun gibi degülüz
2. Teklik kişi +sen / +sIn: gözüm sen sen, cânum sen sen
2. çokluk kişi +sIz: baŋa anam arkası gibisiz
3. Teklik kişi +Ø / dUrUr ~ +dUr: bu bir agaçdur ki ne göresi gözi var+Ø ne işidesi kulagı var+ Ø
3. çokluk kişi +Ø / +dUrUrlAr ~+dUrlAr / +dUrUr ~ +dUr: anuŋiçün kim ‘āciz dururlar
bular

Geçmiş Zaman Çekimi
Ek fiil morfemi i- (<er-) üzerine zaman ve kişi ekleri getirilerek yapılır. Ek fiilin söyleyişte tamamen ortadan kalktığı örnekler de vardır.
gâh odında vü gâh suda idi

FİİLİMSİLER
İsim-Fiil Ekleri
–mAK: kaygulardan kurtulmak du‘âsı budur
–mAKlIK: üşenme ugramaklıga buŋa sen
–mA: ditreme dutdı ve ol rencile helâk oldı
-(y)Iş: gidişde aŋmaz imiş evini âdem

Sıfat-Fiil Ekleri
-mI ş: görmiş, uyımış
-mAdUK: günâhından tevbe kılsa ol günâhı işlemedük gibi olur
–dUK: bizi korkdugumuzdan kurtar i hak
-(y)AcAK: görecek yir durur ol dahı iy yâr
-(y)AsI: olmayası işleri koyup gider
-dAç(I): (Köktürkçede işlek olmasına rağmen sonraki dönemlerde körelmiş gelecek zaman sıfat-fiil ekidir) cümle geldeç yıl ola dir âşikâr
-(y)An: Eski Türkçede metinlerde bu şekilde bir sıfat-fiil eki geçmemiştir. yâ kanı cem’ iden kur’ânı ‘osmân
-(U)r: (Geniş zaman sıfat-fiil ekidir) bilür, yürür
-mAz: bilmez, olmaz, yaramaz

Zarf-Fiil Ekleri

Zaman zarf-fiilleri
-(y)I cAK: En işlek zarf-fiil eklerindendir. Şu fonksiyonlarda kullanılmıştır: 1. -DIktAn sonra, 2. -(y)IncA, 3. -(V)rken, 4. -DIĞIndA, +DA iken, 5. -(V)rsa+kişi: dükedicek, ölicek, yaradıcak, susayıcak
-(y)I ncA: geyince, ölince
-(y)I cAGAz: kopıçagaz, varıcagaz
-(y)I ncAK: görincek
-(y)AlI: (Seyrek kullanılmıştır) olalı, yiyeli
- mAdIn: gelmedin, başlamadın, gelmedin
–sA: gelse, çıksa
-dUkdA: irişdükde, itdükde, bulunmadukda
-dUK+iyelik+dA: itdüğinde
-dI sA: gördise, oldısa
-mAzdAn öŋ(din): dünyâdan çıkmazdan öŋ ol kişiye bildüreler
çûn (ki) ... F.-d+kişi: çûn ördek anı işitdi hâtırı bir gezden incindi
kaçan (kim) ... F.-d+kişi: kaçan islâm geldi anı terk itdük
kaçan (kim) ... F.-dIsA: kaçan bu âyet geldise iblîs sevindi
kaçan (kim) ... F.-(y) A+kişi: kaçan ikisin bile cem’ idesiz şifâ olur

Hâl Zarf-Fiilleri
–ken: i- fiili ile kullanılır. Ünlü uyumuna girmez: ümîdümi bulmışiken nideyim
-(y)V:
-(y)ArAk: (Fazla işlek değildir) bakarak kendüzin unutdı
-dUkCA: -dUk geçmiş zaman sıfat-fiil eki üzerine eşitlik hâli eki gelmiştir: okundukça

Şart Zarf-Fiiller
-sA+kişi: yüzine baksa kişi kalmaya gam
-(V)rsA+kişi: benüm ile gelüriseŋüz bile / gide bilevüz dükelümüz yola

Bağlama Zarf-Fiilleri
-(y)Up: sevinüp şâd olur görince anlar
-(y)UbAn:-(y)Up ekinin genişletilmiş şeklidir. varuban bunları kılduk ziyâret
-(y)UbAnIn: Bu da -(y)UbAn ekinin genişletilmiş halidir: cân u dil milkini hış görmeyibenin hışmile

YAPIM EKLERİ
İsimden İsim Yapan Ekler
+acuk: azacuk
+aç: bozaç
+AK: bögrek, yaŋak
+An: eren, kızan, oglan
+Aru: aŋaru, ilerü
+ez: geŋez, gögez
+CA: akça, karaca, boŋcukca
+CAK: arucak, gökçek, ısıcak
+CI: demürci, kapucı, okçı
+CIl: tavşancıl, balıkçıl
+cUGAz: evcügez, gözcügez, kılcugaz
+cUK: delücek, depecük, dizçük
+DAsI: irtesi, yarındası
+dAş: göŋüldeş, karındaş, koldaş
+dıç: sagdıç
+dIn: aydın, öŋdin
+duruk: burunduruk
+dü: iŋildü
+düz: gündüz
+egü: biregü
+ıl: kızıl, yaşıl
+In: öyün, uzun, yakın
+gü: gözgü
+kek: erkek
+lA: dünle, taŋla, yiŋile, kışla
+lak: kışlak, otlak
+lAyIn: ancılayın, ikileyin, ogurlayın
+lIK: beglik, kulluk, ayrulık, kocalık, münkirlik
+lU: boylu, deŋlü, dürlü, yüzlü
+mIş: altmış, yitmiş
+(I)ncI: altıncı, dördünci, kaçıncı
+ndü: ikindü
+rA: içre, taşra, soŋra
+rAk: eksükrek, katırak, sevgülürek, yigrek
+sI: artuksı, ayruhsı
+sul: yoksul
+sUz: kardaşsuz, günâhsuz, gözsüz
+vaş: karavaş

İsimden Fiil Yapan Ekler
+A-: beŋze- kana- oyna- uza-
+(A)l-: çogal- kocal- yücel- buŋal-
+(A)r- : agar- bozar- göger- suvar-
+dA-: güvülde- alda- iste- izde-
+eT-: gözet-
+ı-: bayı- kakı-
+Ik-: açık- birik- gözük-
+irge-: esirge- (Çrh.)
+lA-: gicele- işle- avla- gözle-
+lAn-: kuvvetlen- yapraklan-
+ra-: çıŋra-
+sA-: sense- susa-
+ü-: ögüt

Fiilden İsim Yapan Ekler
-aç: kısaç
-(y)AGAn: olağan, yiyegen
-am: tutam
-AnAK: degenek, yıganak
-çek: emçek
-dU: döğdü, sındu
-g: bag, ög
-GA: bilge
-gAn: irişgen, gömülgen, yaratgan
-geç: yüzgeç
-GU: sevgü, yanku
-guç: çatlaguç, aldaguç
-Gun: azgun, çapkun, kırgun
-Im: ölüm, toyum, adım, tadım
-In: akın, dütün, ekin
-Inç: korkunç, basınç, kakınç
-Iş: togış
-(A)k: dilek, döşek, turak
-(U)k: esrük, öksürük, açuk
-mA: ısıtma
-mal: sagmal
-maz: yaramaz
-men: degirmen
-mur: yagmur
: oynaş
-T: binit, öğüt, yüklet
-A: göre, öte
-I: ulaşdurı, koku, korku, saçu
-(y)I cI: gülici, virici, bisleyici

Fiilden Fiil Yapan Ekler
Çatı Ekleri
Geçişli-Ettigenlik Ekleri
-dUr-: bildür- / birikdür-
-(I)t-: sovu-t- / diril-t-
-der-: dönder- / gönder-
-GUr-: dirgür- / irgür-
-Uz-: dütüz- / tutuz-
-Ar-: çıkar- / gider-
-Ur-: bitür- / dadur-

Edilgenlik Ekleri
-Il-: ekil- / kırıl-
-(I)n-: işlen- / okun-

Dönüşlülük Ekleri
-(I)n-: arın- / bezen-
-(I)l-: dökil- / saçıl-

İşteşlik Ekleri
-(I)ş-: kucuş- / tanış-

Fiilden Fiil Yapan Diğer Ekler
-ele-: depele-
-Ik-: kayık-
-Ir-: segir-
-y-: koy-

ESKİ ANADOLU TÜRKÇESİNİN
TARİHÎ TÜRK LEHÇELERİ ARASINDAKİ YERİ
Eski Anadolu Türkçesi, Oğuzcanın bilinen ilk yazı dilidir. Türk dilinin bilinen en eski yazı dili ise 7-8. yüzyıllardan kalma eserleri olan Köktürkçedir.
Karahanlılar döneminde yazı dili tek olsa da, Kaşgarlı Mahmut o günkü Türk lehçeleri hakkında ayrıntılı bilgiler vermiştir.
Eski Anadolu Türkçesi o göçler sonucunda Anadolu’da kurulup gelişmiş Oğuzcaya dayalı bir yazı dili olmuştur.
Köktürk yazı dilindeki bazı özellikler bizzat Oğuzcanın özellikleri idi.
Birkaç örnek:
1. “Duyulan-farkına varılan geçmiş zaman” eki olarak Köktürkçede -mIş eki vardır. Eski Uygurcada da aynı ek devam etti. Karahanlıca döneminden itibaren hem bu –mIş eki kullanıldı hem de bunun yanında yeni bir şekil olan –GAn eki görülmeye başlandı. Harezm, Kıpçak ve Çağatay dönemlerinde ise –mIş ekinin kullanımı iyice azaldı, -GAn ekinin kullanımı arttı.
2. Köktürkçedeki –DUK sıfat fiil eki bugün sadece Oğuz lehçelerinde yaşamaktadır. Orta Asya’daki lehçelerde ise bunun yerine –GAn eki işlekti.
3. Eski Türk yazı dilinde isimlere gelen yükleme hâli eki +(I)G idi. Uygurca döneminden itibaren bunun yanında +nI eki de görülmeye başlandı. Daha sonra tarihî ve yaşayan Orta Asya lehçelerinde Köktürkçedeki +(I)G terk edildi ve sadece +nI kullanıldı. Köktürkçedeki +(I)G eki ise, sadece Eski Anadolu Türkçesinde (sonundaki /G/ eriyerek) devam etti: Köktürkçe eb+ig > EAT ev+i.
4. Köktürkçede –(U)p zarf-fiil ekinin yanı sıra bir de –(U)pAn zarf-fiili eki vardı. Bu ek Eski Anadolu Türkçesinde işlek olarak devam etti. Diğerlerinde ise kullanılmadı.
5. Köktürkçede kullanılan “bul-” fiili bugün sadece Oğuz lehçelerinde devam etmektedir. Diğer lehçeler bunun yerine “tap-” fiilini kullanmaktadır.
6. Köktürkçede dönüşlülük zamiri olarak kullanılmış olan “kentü” Orta Türkçe döneminde Eski Anadolu Türkçesinde devam etmiştir. Diğerlerinde “öz” şekli yaygınlaşmıştır. Günümüzde de Oğuz lehçeleri “kendi”, Kıpçak ve Karluk lehçeleri ise “öz” şeklilerini kullanmaktadırlar.


Ünite 6

Eski Anadolu Türkçesi Metin İncelemeleri

METİN 1: SÜHEYL Ü NEVBAHAR
Transkripsiyon
dirįġā bu taħt u bu māl u bu genc
ki dirdi dedelerümüz yidi renc

çü ben gidiserem kime ķalısar
oġul almasa düşmenüm alısar

bunı fikr idüp dāyimā aġladı
ümįźini bir taŋrıya baġladı

ħazįnelerin açmaġa başladı
mālı dökmege vü śaçmaġa başladı

uluyı ve giçiyi ķıldı ġaná
daħı didi kim siz dileŋüz anı

ki taŋrı ta’ālā bir oġlan vire
benüm bu ölü gevdeme cān vire

çü ķamu ħalāyıķ du’ā eyledi
anuŋ ĥācetin ĥaķ revā eyledi

dürişdügi olmadı hergiz telef
meger incü ķapdı bilinden śadef

adı baĥr idi ŧaŋ degüldür hele
ger baĥrdan incü ĥāśıl ola

gelüp şāha muştıladılar anı
çün işitdi iŋen sevindi cānı

baġışladı altun ķızıl u aġı
śanasın yirinde ķomadı daġı

çü ŧoldı ŧoķuz ay geldi ķaber
ki taŋrı saŋa virdi ķayġuŋ gider

bir oġlan ki beŋzer yüzi bedr aya
iki ķaşı daħı ķurılmış yay

açup yüzini gördi buldı murād
ol aya muvāfıķ Süheyl urdı ad

aŋa süt virdi bisledi on ŧaya
ķalan ķullık idenleri kim śaya

Dil İncelemesi
dirįġā (< Far.) ‘yazık, eyvahlar olsun’
genc (< Far.) ‘hazine, define’
renc: (< Far.) ‘zahmet, sıkıntı, ağrı’
ümįźê: (< Far.) ‘ümit, umut’ +i+: iyelik 3.tk +n+: zamir n’si +i: yükleme h.
giçi: ‘küçük’ +yi: yükleme h.
gāná: (< Ar.) ‘zengin’ ķıl-: ‘kılmak yardımcı fiili’ -dı: görülen geçmiş z. 3.tk
daħı: “ve, ve de” [< taķ-ı]
ta’ālā: (< Ar.) ‘yüksek olsun, ulu’
ħalāyıķ: (< Ar.) ‘mahluklar, insanlar’
ĥācet: (< Ar.) ‘ihtiyaç, lüzum, gereklik’ +i+: iyelik 3.tk. +n: yükleme h.
düriş-: çalışmak, çabalamak’ -düK+: sıfat-fiil +i: iyelik 3.tk.
hergiz: (< Far.) ‘asla, katiyyen’
taŋ: ‘şaşılacak şey, hayret’
hele: ‘özellikle, sonunda’
muştı: (< Far.): ‘müjde’ muştıla-: ‘müjdelemek’ -dılar: görülen geçmiş z.3.çk.
iŋen: ‘çok, pek, gayet, fazla’
agı: ‘ipekli kumaş, mal’
ķo-: ‘bırakmak, koymak’ -ma-: olumsuzluk -dı: görülen geçmiş z. 3.tk.
muvāfıķ: (< Ar.) ‘uygun, yerinde’

Açıklamalar
[taŋrı] Eski Anadolu Türkçesi metinlerinde büyük çoğunlukla sadece “kef” harfi ile yazılmaktadır. Bazı eserlerde “ng” şeklinde (nun+kef) yazılmaktadır.
[benüm] İlgi hâli eki +(n)Uŋ şeklindedir. Ancak 1. teklik ve çokluk kişi zamirlerinin çekiminde ŋ > m
(çün … işit-di) “Çün” kelimesiyle birlikte kullanılan fiiller geçmiş zaman ile çekimlendiğinde, zarf-fiil yapısı oluşturulur. Bu yapı “işitince, işittiğinde” tarzında günümüze aktarılabilir.
(iŋen) Bu kelime Oğuzcaya aittir. 13. yüzyıldan önceki metinlerde geçmemiştir.
(beŋze-) Bu kelime Oğuzcaya aittir. Kıpçak ve Karluk lehçelerinde bunun yerine okşa fiili kullanılır.
(yüzüni) Eski Anadolu Türkçesinde 3. kişi iyelik eki dâima düz ünlü iledir. Yuvarlak ünlülü şekil kullanılmaz.

METİN 2: KİTABU EVSĀF-I MESĀCİDİ’Ş-ŞERÎFE
Transkripsiyon
yüceligi iŋen yüksekdür iy cān
ķıyās itseŋ anı ķırķ arşun iy cān

kireç ŧaşdur anuŋ daħı yapusı
güneş ŧoġışınadur hem ķapusı

bilek gibi ki halķa var gümişden
iki ĥalķa var anda tuĥfe işden

bu iki halķa arası kilid bil
çıķarsaŋ işigine var yüzüŋ sil

işigi yücesi boydan yücedür
çeker birbirini ķul ger ħocadur

ķara aŧlāsıla ka’be bürinür
hemān etekleridür kim görinür

ķapusına ĥacerü’l-esved yaķıncaķ
ki cānlar sevinür aŋa baķıncaķ

hem altun oluġuŋ altı ziyāret
ki ismā’il nebáye var işāret

ķuyuya menberi ķarşudur anuŋ
görincek ġarķ olur nūrlara cānuŋ

ŧolayı yanı feridür ka’benüŋ bil
yapılmışdur aŋa otuz iki mįl

Dil İncelemesi
iŋen: ‘çok, pek, gayet, fazla’
anda: orada a+: 3. kişi zamiri +n+: zamir n’si +da: bulunma h.
tuĥfe: (< Ar.) ‘hediye, armağan, güzel şey’
işiK: ‘eşik, kapı’ +i+: iyelik 3.tk. +n+ zamir n’si +e: yönelme h.
ger: (< Far.) ‘eğer, şayet’
büri-: bürümek, sarmak’ -n-: edilgenlik -ür: geniş z. 3.tk.
sevin-: ‘sevinmek’ [sev-in-] -in-: dönüşlülük -ür: geniş z. 3.tk.
ġarķ: (< Ar.) ‘batma, batırma’ ġarķ ol-: ‘batmak’ -ur: geniş zaman 3.tk.
ferş: (< Far.) ‘örtü, yaygı, döşeme’ +dür: bildirme 3.tk.

Açıklamalar
[işik] Köktürkçedeki “kapıg” kelimesi daha sonra Eski Anadolu Türkçesinde “ķapu”, günümüz Türkiye Türkçesinde ise “kapı” olarak devam etmiştir.

METİN 3: MİFTĀHU’L-CENNE
Transkripsiyon
ĥūrilerden bu sözi işitdüm vurdum bardaġumı śıdum daħı uyandum gördüm kim
bardaġum śınuķ yatur bu ol bardaķdur didi ħaberde gelür kim ķaçan ramażān ayı gelse uçmaķ ķapuların açarlar ŧamu ķapuların yaparlar ve şeyŧānları baġlarlar ĥabs iderler ramażān ayınuŋ evvelinden āħirine degin andan her gice oruc açduķları vaķtın altı yüz biŋ ‘āśi ķulın ĥaķ te’ālā ŧamudan āzād ider faķįh r.ĥ. eydür: uçmaķ ķapuları açılur dimek ma’nįsi oldur kim ŧā’at ķapuları ya’ni her kim ŧā’at ve ‘ibādet ider ramażān ayında ol kişiye uçmaķ ķapuların açarlar, ŧamu ķapuların baġlarlar daħı şeyŧānları baġlarlar. ya’ni ķomazlar kim ol kişileri azduralar ħaberde gelür kim ķaçan ramażān ayı gelse ‘arş ve kürsį
firişteleri eydürler źį-sa’ādet muĥammed ümmetinüŋ kim ĥaķ te’ālā anlara ne kerametler virür bu ay içinde ve daħı ay u güneş yılduzlar gice ve gündüzler

Dil İncelemesi
śı-: ‘kırmak’ -dum: görülen geçmiş z. 1.tk
śınuķ: ‘kırık, kırılmış’ [< sı-n-uķ] śı-: kırmak -n-: dönüşlü-edilgenlik
ķaçan: ‘ne zaman ki…; -DIĞIndA’
uçmaķ: ‘cennet’
yap-: ‘örtmek, kapatmak’ -arlar: geniş z. 3.çk.
ĥabs: (< Ar.) ‘hapis, kapama’
‘āśá: (< Ar.) ‘âsi, karşı gelen’
ey(i)T-: ‘söylemek, demek’ -ür: geniş z. 3.tk.
ya’ná: (< Ar.) ‘yani, sözün kısası’
az-: ‘yoldan çıkmak, günah işlemek’ -dur-: geçişli-ettirgenlik -alar: istek-emir k.
firişte . (< Far.) ‘melek’ +ler+: çokluk
dükeli: ‘bütün, hep, bütünüyle’
müzd: (< far.) ‘ücret, mükafat’ +i+: iyelik 3.tk. +n: yükleme h.
müştāķ: (< Ar.) ‘özleyen’ +dur: bildirme 3.çk.
geleci: ‘söz, laf, lâkırdı’ +ler: çokluk +den: ayrılma h.
ŧoy-: ‘doymak’ -ur-: geçişli-ettirgenlik -an+: sıfat-fiil
eyit-: ‘söylemek, demek’ -di: görülen geçmiş z. 3.tk.

Açıklamalar
[yap-] Oğuz lehçeleri “ört-”, Kıpçak ve Karluk lehçeleri ise bu anlamda “yap-” fiillerini kullanır.
[eyit- / eydür] Eski Türkçede “söylemek” anlamında ay- fiili vardı. Bunun -ıt- eki ile genişlemiş şekli olan ayıt- fiili de kullanılıyordu. Eski Anadolu Türkçesinde /y/ sesinin etkisi ile bu kelimenin ünlüleri inceldi ve eyit- oldu.

METİN 4: (ŞEYYAD HAMZA) YUSUF U ZELİHA
Transkripsiyon
źį şįrįn söz yūsuf ķıśśası
diŋleyenüŋ gide göŋli ġuśśası

budur āħir ķıśśalaruŋ görklüsi
ķur’ān içre muśĥaflaruŋ yazusı

imdi diŋleŋ sözüme ŧutuŋ ķulaķ
bir söz eydem kim şekerden ŧatluraķ

varıdı ken’anda bir server gişi
adı ya’ķūb kendü peyġāmber gişi

yūsuf adlu bir oġlı vardı anuŋ
imdi işit bu sözi varsa cānuŋ

yidi yaşında idi yūsuf nebį
śūret-i ħūb yoġıdı anuŋ gibi

bir gice yaturiken ol düş görür
irte ŧurur anı ya’ķūba śorar

eydür iy baba yaturdum bu gice
bir ‘aceb düş görürem işit nice

eydi vir ta’bįrini anuŋ baŋa
eydeyim ol gördügüm düşi saŋa

gördüm ay u güneş on bir yılduz
secde ķılurlar ķamusı baŋa düz

döndi ya’ķūb söyledi eytdi cānum
saķla düşüŋ sözümi işit benüm

yorariken yūsufa uşbu sözi
işitdi ol ya’ķūbuŋ ögey ķızı

olmaya kim söyleyesin daħıya
işide düşüŋi saŋa ķaħıya

ħōşdur yā oġul senüŋ düşüŋ
sulŧānlıġıla giçiser ‘ömrüŋ yaşuŋ

ĥaķ seni sulŧān ķılısar ķamuya
on bir ķardaşuŋ ŧurısar ŧapuya

Dil İncelemesi
ġuśśa: (< Ar.) ‘keder, kaygı, tasa’ +sı: iyelik 3.tk.
görk: ‘güzellik, iyi huy’ +lü: isimden isim +si: iyelik 3.tk
içre: ‘içinde, arasında [iç+re] +re: yön gösteme h. (isimden isim)
server: (< Far.) ‘baş, başkan, ulu’
tur-: ‘kalkmak, ayağa kalkmak’ -ur: geniş z. 3.tk.
eydi vir-: ‘söyleyivermek’
ķaħı-: ‘öfkelenmek, kızmak’ z -ya: geniş z. 3.tk.
ŧapu: ‘hizmet, huzur, nezd, kat, makam’
uşbu: ‘bu, işte bu’ [uş bu]
ögey: ‘üvey’ [ög+ey] ög: ‘anne’

Açıklamalar
[kendü] Köktürkçede ‘dönüşlülük zamiri’ olarak hem ‘kentü’, hem de ‘öz’ kelimeleri vardı.
[yoġıdı] Sonu /ķ/ ile biten yoķ kelimesinin arkasında ünlü ile başlayan ek getirilince ötümlüleşme olmuştur: yoķ idi > yoġıdı.

METİN 5: DEDE KORKUT KİTABI
Transkripsiyon
… olmaġa başladı meger dirse ħan dirleridi bir bigüŋ oġlı ķızı yoġıdı śoylamış görelüm ħanum ne śoylamış
śalķum śalķum ŧaŋ yilleri esdüginde
śaķallu bozaç torġay sayraduķda
śaķalı uzun tat eri baŋladuķda
bedevi atlar issini görüp ‘oķraduķda
aķlı ķaralı seçen çaġda
göksi gözel ķaba ŧaġlara gün degende
big yigitler cılasunlar birbirine ķoyulan çaġda
alar śabaĥ dirse ħan ķalķubanı yirinden örü ŧurup ķırķ yigidin boyına alup bayındır ħanuŋ śoĥbetine gelüridi bayındır ħanuŋ yigitleri gelüp dirse ħanı ķarşuladılar getürüp ķara otaġa ķondurdılar ķara kiçe altına döşediler ķara ķoyun yaĥnısından öŋine getürdiler

Dil İncelemesi
śoyla-: ‘anlatmak, hikâye etmek, manzume söylemek’ [soy+la-]
śalķum: ‘soğuk’
bozaç: ‘boz renkte’ [boz+aç] boz: ‘boz, açık toprak rengi’
torġay: ‘çayır kuşu, toygar’
sayra-: ‘ötmek, cıvıldamak’ [-duķda: zarf-fiil] -duķ+: sıfat-fiil
baŋla-: ‘ezan okumak; yüksek sesle bağırmak’ [baŋ+la-] baŋ: ‘ezan’
issi: ‘sahibi’ [< idi+si] is [< idi]: sahip
‘oķra-: ‘(at) mırıltı şeklinde kişnemek’ [-duķda: zarf-fiil]
ķaba: ‘büyük, iri, kocaman’
teg-: ‘değmek, ulaşmak’ [-ende: zarf-fiil] -en: sıfat-fiil
cılasun: ‘kahraman, babayiğit’ +lar: çokluk
ķoyul-: ‘üzerine saldırmak, dalmak’ [ķoy-ul-] ķoy-: ‘koymak, katmak’
alar: ‘ala, alaca’
örü ŧur-: ‘kalkmak, ayağa kalkmak’ [ör-ü ŧur-] ör-: ‘yükselmek
kiçe: ‘keçe’
yaĥnı: (< Far.) ‘yahni, et yemeği’

Açıklamalar
[śoyla-] Eski Tüekçede “söz” anlamına gelen “sab” şeklinden türetilmiştir: sab+la- > savla- >> soyla-.
[issi] Eski Türkçede “sahip” anlamına gelen “idi” kelimesindeki /d/ sesi düzenli değişme sonusunda /y/ olunca bu kelime “iye” hâline gelmiştir: idi > iye. Üzerine 3. kişi iyelik eki getirilince de “iyisi” olur. Daha sonra bu kelime iyisi > iysi > issi şeklini almıştır.
[getür-] Eski Türkçedeki şekli “kel-tür-” idi. Eski Anadolu Türkçesinde /lt/ grubundaki /l/ ünsüzü düştü ve “getür-” oldu. Bu değişmenin olduğu paralel bir örnek de şudur: Eski Türkçe ol-tur- > Eski Anadolu Türkçesi otur-.

Ünite 7

Çağatay Türkçesi
15. yüzyıl başlarından 20. yüzyıla kadar Orta Asya’da kullanılmıştır. Karahanlı ve Harezm yazı dillerinin devamı olarak özellikle Timurlular (1405-1506) döneminde gelişen Çağatay Türkçesi Ali Şir Nevâyî döneminde klasik bir edebî dil durumuna gelmiştir.
15. Yüzyıldan itibaren Harezm Türkçesi, yerini Çağatay Türkçesine bırakmış, Kıpçakların diğer Türk boyları arasına karışarak tarih sahnesinden çekilmeleri sonucu Kıpçak Türkçesi de büyük ölçüde Çağatay Türkçesi ile karışmıştır.
Çağatay terimi, Cengiz Han’ın ikinci oğlu Çağatay’dan gelmektedir.
Timur 1370 yılında Semerkant şehrini merkez yaparak Timurlular saltanatını kurmuştur. Otuz beş yıl süren hükümdarlığı sırasında imparatorluğun sınırlarını Doğu Türkistan’dan Anadolu’ya kadar genişletmiştir.
Çağatay hanlığı, Hüseyin Baykara ile çocukları arasında süren taht kavgaları yüzünden zayıfladı ve 1507 yılında Özbek hükümdarı Muhammet Şibanî tarafından tarihten silindi.
Çağatayca terimi Avrupa Türkolojisinde ilk defa H. Vambery tarafından kullanılmış ve bu terim daha sonra yaygınlık kazanmıştır.
Rus bilim adamlarından Samoyloviç Çağatayca terimini 15.-20. yüzyıllar Orta Asya edebi Türk dili için kullanmış ve şu dönemlere ayırmıştır:
1. Karahanlı Türkçesi veya Kâşgar Türkçesi (11-12. yüzyıllar)
2. Kıpçak-Oğuz Türkçesi (13-14. yüzyıllar);
3. Çağatayca (15-19. yüzyıllar);
4. Özbekçe (20. yüzyıl)

F. Köprülü Çağatayca’yı şu dönemlere ayırır:
1. Erken devir Çağataycası (13-14. yüzyıllar);
2. Klasik öncesi Çağatayca (15. yüzyılın ilk yarısı);
3. Klasik Çağatayca (15. yüzyılın ikinci yarısı);
4. Klasik Çağatayca’nın devamı (16. yüzyıl);
5. Çöküş Devri (17-19. yüzyıllar)

A. M. Şerbak “Eski Özbek” dilini şu dönemlere ayırmıştır:
1. İlk Devir (10-13. yüzyıllar): Batı Türkçesi (Kıpçakça) ve Güney Türkçesi unsurlarının alınması. Moğol istilası, bu gelişmeye son vermiştir.
2. İkinci Devir (14-17. yüzyıllar): Suni dil. “Çağatayca” terimini sadece bu devire ait kılmak mümkündür.
3. Üçüncü Devir (17-18. yüzyıllar): Mahalli dil unsurlarının edebî dile girmesi

J. Eckmann, Orta Asya edebî Türk dilini şöyle sınıflandırır:
1. Karahanlıca veya Hakaniye Türkçesi (11-13. yüzyıllar);
2. Harezm Türkçesi (14. yüzyıl);
3. Çağatayca (15. yüzyıl – 20. yüzyılın başlangıcı)
J. Eckmann Çağatayca’yı da kendi içinde üç döneme ayırır:
1. Klasik Öncesi Devir (15. yüzyılın başlarından Nevâyî’nin 1465’te ilk divanını tertibine kadar);
2. Klasik Devir (1465 – 1600);
3. Klasik Sonrası Devir (1600 – 1921).

Klasik Öncesi Dönem (15. Yüzyılın İlk Yarısı)
Bu dönem, Harezm Türkçesi ile Klasik Çağatay Türkçesi arasında geçiş dönemidir.
Belli başlı temsilcileri: Sekkâkî, Lutfî, Haydar Tilbe, Yusuf Emîrî, Seydî Ahmet
Mirzâ, Gedâyî, Atâyî, Ahmedî, Yakînî.

Sekkâkî
Doğum yeri ve yılı bilinmemektedir. Halil Sultan (1405-1409) ile Uluğ Bey’in (1409-1449) saray şairi olarak Semerkant’ta yaşamış ve bu hükümdarlara kasideler yazmıştır.
Nevâyî’nin verdiği bilgilere göre Sekkâkî, Mâverâünnehrli olup şiirleri Semerkant’ta şöhret bulmuştur.
Divan’ının iki nüshası vardır. Nüshalardan biri Londra Biritish Museum’da, diğeri ise Özbekistan Fenler Akademisinde kayıtlıdır.
Şiirlerinde aliterasyona, halk dilinden alınan deyimlere ve atasözlerine rastlanır.
Lutfi
Klasik öncesi dönemin en önemli şairidir. Türkçe şiirdeki şöhreti daha çoktu. 99 yıl yaşamıştır ve Herat’a bağlı Kenâr köyünde gömülüdür. Gazel, kaside ve tuyuğ gibi nazım şekillerinde oldukça başarılı olmuştur.
Günümüze kadar ulaşan eserleri Divanı ve Gül ü Nevrûz adlı mesnevisidir. Divanda 550 kadar şiir yer alır.
Gül ü Nevrûz mesnevisi Celâleddin Tabib tarafından 1333 yılında Farsça olarak yazılmıştır. Lutfi bu eseri Şîrâz emiri İskender Mirza adına Türkçeye tercüme etmiştir.

Haydar Tilbe
Türkîgûy (Türkçe söyleyen) lakabıyla tanınmıştır. Günümüze kadar ulaşan tek eseri, Mahzenü’l-esrâr adlı mesnevidir.

Yusuf Emîrî
Şiirlerinde Emîr ve Emîrî mahlaslarını kullanmıştır. Divan, Dehnâme ve Beng ü Çagır adlı eserleri günümüze ulaşmıştır.
Beng ü Çagır münazara şeklinde yazılmış bir eserdir. Eserde beng (afyon) ile çagır (şarap) karşılaştırılmaktadır.

Seydî Ahmet Mirzâ
Timur’un torunlarından Mîrânşah’ın oğludur. Şahruh zamanında Horasan valiliği yapmıştır.
Günümüze ulaşan tek eseri Ta’aşşuk-nâme’dir. Tamamı 320 beyit olan eserde 10 aşk mektubu yer alır.

Gedâyî
Dili oldukça sadedir. Divanının günümüze ulaşan tek nüshası Paris’tedir.

Atâyî
İsmail Ata’nın torunlarından olduğu için Atâyî mahlasını almıştır.
Divan’ı gazellerden ibaret olup gazellerin toplam sayısı 260’tır.

Ahmedî
Çeşitli telli sazlar arasında geçen bir atışmayı konu edinen, hacim bakımından küçük, edebi değeri büyük olan bir mesnevisi vardır. 130 beyitlik bir mesnevidir.

Yakînî
Elimizde bulunan tek eseri Ok Yaynıng Münazarası adlı mensur eseridir.

Klasik Çağatay Türkçesi Dönemi (15. Yüzyılın İkinci Yarısı)
Hüseyin Baykara
1438 yılında Herat’ta doğmuştur. Timurlular hanedanına mensuptur.
1469 yılında Horasan tahtına oturduktan sonra 1506 yılına kadar süren saltanatı süresince Herat’ı kültür ve sanat merkezi haline getirmiştir.
Şiirlerinde Hüseynî mahlasını kullanan Baykara, Câmî ve Nevâyî gibi dönemin büyük şair ve sanatçılarını sarayında bulundurmuş ve onlara itibar göstermiştir.
Nevâyî’den sonra klasik Çağatay şiirinin en değerli ve lirik şairidir.
Divanı ve otobiyografi tarzında kaleme aldığı küçük bir risalesi bulunmaktadır.

Ali Şir Nevâyî
9 Şubat 1441 tarihinde Herat’ta doğmuştur. Uygur Türklerindendir.
Birlikte büyüdüğü Hüseyin Baykara’nın “Mühürdâr”ı olmuştur.
1490 yılından itibaren bütün devlet görevlerini bırakan Ali Şir Nevâyî hükümdarın nedimi olarak kalmakla yetinmiştir. Ömrünün son yıllarını sadece sanatıyla geçirmiş olan Ali Şir Nevâyî 3 Ocak 1501 tarihinde vefat etmiştir.
Otuza yakın eser vermiştir.
Nevâyî’nin şöhreti ve tesiri kendi döneminden sonra daha da artmıştır.
16. yüzyılın başlarında Anadolu sahasında yazılmış olan ve Abuşka Lügati diye tanınan sözlüğün bir diğer adı da Lügat-i Nevaî’dir.
Eserleri
I. Divanlar (Hazâinü’l-me‘ânî)
1. Garâibü’s-sıgar (çocukluk döneminin gariplikler)
2. Nevâdirü’ş-şebâb (gençlik döneminin nâdireleri)
3. Bedâyiü’l-vasat (orta yaşlılığın güzellikleri)
4. Fevâyidü’l-kiber (yaşlılığın faydaları)
5. Farsça Divanı
II. Hamse
1. Hayretü’l-ebrâr
2. Ferhâd ü Şîrîn
3. Leylî vü Mecnûn
4. Seb’a-i seyyâre
5. Sedd-i İskenderî
III. Tezkireler
1. Mecâlisü’n-nefâis
2. Nesâimü’l-mahabbe min şemâyimi’l-fütüvve
IV. Dil ve edebiyat eserleri
1. Risâle-i muammâ
2. Mîzânü’l-evzân
3. Muhâkemetü’l-lugateyn
V. Dinî – ahlâkî eserler
1. Münâcât
2. Çihil Hadis
3. Nazmü’l-cevâhir
4. Lisânü’t-tayr
5. Sirâcü’l-müslimîn
6. Mahbûbü’l-kulûb
VI. Tarihle ilgili eserler
1. Târîh-i enbiyâ ve hükemâ
2. Târîh-i mülûk-i Acem
3. Zübdetü’t-tevârîh
VII. Biyografik eserler
1. Hâlât-ı Seyyid Hasan Erdeşîr
2. Hamsetü’l-mütehayyirîn
3. Hâlât-ı Pehlevân Muhammed
VIII. Belgeler
1. Vakfiyye 2. Münşeât

Hâmidî
Farsçadan çevirdiği Yusuf ve Züleyhâ mesnevisini 1469 yılında yazmış ve Hüseyin Baykara’ya sunmuştur. Eser, 2726 beyittir.

YAZIM ÖZELLİKLERİ

Ünlülerin Yazımı
a ünlüsü kelime başında bazen medli elifle ( آ ), bazen de medsiz elifle ( ا ) yazılmıştır. Kelime ortasında bazen elifle yazılmış, bazen de yazılmamış, seyrek olarak da üstün işareti ile yazılmıştır. Kelime sonunda ise bazen elifle bazen de he (ه) harfi ile yazılmıştır. e ünlüsü kelime başında elifle (ا ) yazılmıştır. Ancak bazı kelimelerin elif ve ye ile (ي ا) yazılmış şekilleri de vardır. Kelime ortasında bazen elifle yazılmış, bazen de bu ünlüyü gösteren herhangi bir işaret kullanılmamış, seyrek olarak da üstün işareti ile yazılmıştır. Kelime sonunda ise bazen elifle bazen de he (ه) harfi ile yazılmıştır. ı ve i ünlüleri kelime başında elif ve ye (ي ا) ile, kelime ortasında bazen ye (ي) ile bazen de yazılmamış, bazı metinlerde ise esre işareti ile yazılmıştır. Kelime sonunda ise daima ى ile yazılmıştır. o, ö, u, ü ünlüleri kelime başında daima elif ve vav (او ) ile, kelime ortasında genellikle vav (و) ile yazılmış, bazen yazılmamış, bazen de ötre işareti kullanılmıştır.

Ünsüzlerin Yazımı
Çağatay Türkçesi eserlerinde p ünsüzü genellikle be (ب), ç ünsüzü genellikle cim(ج), g ünsüzü genellikle kef (ك) bazen de keşideli kef (گ) ile yazılmıştır. Bir geniz ünsüzü olan ñ sesi için genellikle nun ve kef (نك ) harfleri kullanılmıştır.

SES ÖZELLİKLERİ
Ünlüler
Çağatay Türkçesinde a, e, ı, i, o, ö, u, ü ünlüleri bulunmaktadır.
Çağataycadan önceki dönemlerde e’li olan bazı kelimeler klasik dönem Çağataycasından itibaren genellikle i (ى) ile bazen de i’siz yazılmıştır: min ~ men, sin ~ sen, kiçmek ~ keçmek, ne ~ ni.

Ünlü Uyumları
Türkçedeki ünlü uyumları, ünlülerin kalınlık incelik ve düzlük yuvarlaklık bakımından uyumlu olması temeline dayanır.
Kalınlık İncelik Uyumu
Türkçe kelimelerde genel olarak muhafaza edilmiştir. Kalınlık incelik uyumuna göre bir kelimede kalın ünlüleri kalın ünlüler, ince ünlüleri de ince ünlüler takip eder.
Örnekler: köydürsem; körmegen; bolmagaylar
Türkçe ekler getirildiğinde bu uyumun bozulduğu görülmektedir.
Düzlük Yuvarlaklık Uyumu
Türkçede daha geç dönemlerde oluşmuştur. Buna göre bir kelimenin ilk hecesinde düz ünlülerden biri (a, e, ı, i) varsa sonraki hecelerde de düz ünlüler gelmelidir: bakganda; biglerniñ
Yine bu uyuma göre bir kelimenin ilk hecesinde yuvarlak ünlülerden biri (o, ö, u, ü) biri varsa sonraki hecelerde ya düz geniş (a, e) ya da yuvarlak dar (u, ü) ünlüler gelmelidir: örtenmes; kuçuşmak
Çağatay Türkçesinde bazı eklerin yalnızca düz şekilleri, bazı eklerin de yalnızca yuvarlak şekilleri olduğu için düzlük yuvarlaklık uyumu sağlam değildir.

Ünlü Değişmeleri
Ünlülerde Darlaşma
a, e, o, ö geniş ünlülerinin ı, i, u, ü dar ünlülerine dönüşmesi olayı olan ünlü darlaşması Çağatay Türkçesi metinlerinde de görülmektedir.
e- > i-, -e- > -i- : Bu ses olayı genellikle ilk hecede görülmektedir. Örnekler: erkek > irkek
-a- > -ı- : Örnekler: kalkan > kılkan
Ünlülerde Genişleme
ı, i, u, ü dar ünlülerinin sırasıyla a, e, o, ö geniş ünlülerine dönüşmesi olayıdır.
-i- > -e-: Örnek: kölige > kölege
Ünlülerde Düzleşme
o, ö, u, ü yuvarlak ünlülerinin a, e, ı, i düz ünlülerine dönüşmesi olayı Çağatay Türkçesi metinlerinde de görülmektedir.
-o- > -a- : Örnekler: uşol > uşal; kog- > kav-
-ü- > -e-, -ü > -e: Örnekler: süñük > süñek; töpü > tepe
-ü > -i: yörü- > yöri-
-u- > -ı-, -u > -ı: Örnekler: bulut > bulıt; asru > asrı
Ünlülerde Yuvarlaklaşma
a, e, ı, i düz ünlülerinin sırasıyla o, ö, u, ü yuvarlak ünlülerine dönüşmesi olayıdır.
a- > o- : Genellikle ikinci hecedeki yuvarlak u ünlüsünün etkisiyle ilk hecedeki düz a ünlüsünün yuvarlaklaşması olayıdır. Örnekler: acun > ocun; asru > osru
e- > ö- : Örnekler: eksül- > öksül-; esrük > ösrük
-ı- > -u- : yavıt- > yavut-; yapşın- > yapşun-
Ünlü İncelmesi
Kalın ünlülerin ince ünlüye dönüşmesi olayıdır.
-ı- > -i-: yañı > yeñi; bıçıl- > biçil-
-a- > -e-: yañı > yeñi
Ünlü Türemesi
Söyleyişi kolaylaştırmak amacıyla iki ünsüz arasında hece oluşturabilecek şekilde bir ünlünün türemesidir. Daha çok yabancı kökenli kelimelerde görülen bir ses olayıdır. Örnek: hükm > hüküm
Ünlü Düşmesi
Ünlü düşmesi olayı genellikle ikiden fazla heceli kelimelerde sonunda ünsüz olmayan orta hece ünlüsünün düşmesi şeklinde görülmektedir. Örnekler: agızı > ağzı; boyunı > boynı

Ünsüzler
Ünsüz Uyumları
Sözcüklerin kök veya gövdelerinde yan yana gelen ve ötümlü / ötümsüz karşılıkları bulunan ünsüzler arasında görülen uyuma ünsüz uyumu denir.
Çağatay Türkçesi eserlerinde bu uyumun tam olarak bulunmaz.
+GA yönelme hâli eki, +DIn ayrılma hâli eki, -GAlI zarf fiil eki gibi bazı ekler ünsüz uyumunda düzensizlik gösterir. Örnekler: itmek-din, baş-dın, baş-tın, yarut-gay, aç-kunça
Ünsüz Değişmeleri
Düzenli olmayan ünsüz değişmeleridir.
Ünsüz Ötümlüleşmesi
(p>b, t>d, v>f, g>k, ġ>k, ş>j, ç>c, s>z)
t->d-: takı > dagı, ti-> di-
-k->-g-: sakın- > sagın-
Ünsüz Ötümsüzleşmesi
Çağatay Türkçesinin karakteristik özelliklerinden biridir.
+lIG >+ lIḲ, –mAz > -mAs, otlug > otluk, bilmez > bilmes, irmez > irmes
Ünsüz Sızıcılaşması
Kapantılı ünsüzlerin genellikle ünlü seslerin etkisiyle sızıcı ünsüzlere dönüşmesi olayıdır. -ġ->-v-, -g->-v-: yaguk > yavuk, kigür- > kivür-, kaġun > kavun, sogık > savuk, biregü > birev
-b->-v-, -b>-v: çab > çav, sebmek > sivmek, tabışgan > tavışkan
-p->-f- : toprak > tofrak, yaprak > yafrak, oprak > ofrak
-->--: okşa- > ohşa-, toksan > tohsan
Ünsüz Akıcılaşması
Ötümlü kapantılı ünsüzlerin genellikle ünlü seslerin etkisiyle akıcı ünsüzlere dönüşmesi olayıdır.
-d->-y-, -d>-y: adak > ayak, adır-> ayır-, kadgu > kaygu
Ünsüz Genizsileşmesi
Ses boğumlanması için gerekli hava akımının ağızdan çıkmasıyla oluşan ağızsı ünsüzün, hava akımın burundan çıkmasıyla oluşan bir geniz ünsüzüne dönüşmesi olayıdır.
b->m- : bin- > min-, beñze-> miñze-, beñ >meñ
Ünsüz Düşmesi
-g> Ø: körklüg > körklü, kulġak > kulak
-r- > Ø: ir- > i-, birle > bile
-l- > Ø: keltür- > kitür-, oltur- > otur-
Ünsüz Türemesi
h- türemesi: ar- > har-, ürk- > hürk-
y- türemesi: ırak > yırak, igne > yigne
Göçüşme
gr > rg göçüşmesi: örgen- > örgen-
ġm > mġ göçüşmesi: yaġmur > yamġur
İkizleşme
iki > ikki, yeti > yitti, sekiz > sikkiz

Ünite 8
Çağatay Türkçesi II

ŞEKİL BİLGİSİ ÖZELLİKLERİ

Çekim Ekleri
Eklendikleri sözlerin anlamını değiştirmeyen, sözlerin kök ve gövdelerine işleklik katan, onları söz grubu ya da cümledeki diğer sözlerle ilişkiye sokan eklere çekim ekleri denir.
İsim Çekimi
İsim çekimi çokluk, iyelik ve hâl çekimlerinden oluşur.
Çokluk
Çağatay Türkçesi eserlerinde isimlerin çokluk şekillerini yapmak için +lAr eki kullanılmıştır. Örnekler: kişiler, yıllar, közler, tiller, müsülmānlar
İyelik
İyelik ekleri, eklendikleri ismin kime ya da neye ait olduğunu ve iyenin şahsını ve sayısını gösterir. Çağatay Türkçesi eserlerinde iyelik ekleri, ünlüyle biten kök ve gövdelere doğrudan, ünsüzle bitenlere ise bir yardımcı ünlüyle getirilirler. Çağatay Türkçesi eserlerinde kullanılan iyelik ekleri şunlardır:

İyelik Ekleri                         Teklik                           Çokluk
I. Kişi                        +(I)m / +(U)m                      +(I)mIz / +(U)mUz
II. Kişi                       +(I)ñ / + (U)ñ                       +(I)ñIz / +(U)ñUz
III. Kişi                     +I; +sI                                   +I; +sI; +lArI

Genel Türkçede III. kişi iyelik ekleri ile hâl ekleri arasında bulunan zamir n’si, Çağatay Türkçesinde genellikle kullanılmaz. Bu durum Çağatay Türkçesinin en karakteristik özelliklerinden biridir.
Örnekler: tilekim, közüm, ışkın, sözün, himmeti, közidin

Hâl
İsimlerin söz grubu veya cümledeki diğer sözlerle olan ilişkisini göstermek amacıyla girdikleri çekime hâl çekimi denir. Çağatay Türkçesinde dokuz hâl çekimi vardır.
Yalın Hâl
Cümlede öznenin bulunduğu hâldir.
İlgi Hâli
İsmin başka bir isimle ilişkisi olduğunu gösteren ilgi hâli, isim tamlamasında tamlayanın bulunduğu hâldir. İlgi hâli eki Çağatay Türkçesinde genel olarak +nIñ / +nUñ şeklindedir.
Kişinin, künnüñ, okuñuznuñ, anın, āhınıñ
Yükleme Hâli
Söz gruplarında ve cümlelerde fiilin yaptığı işten etkilenen ismin bulunduğu hâldir. Bu hâldeki isim, cümlenin nesnesi olur.
Çağatayca metinlerde kullanılan genel yükleme hali eki +nI’dir. Örnekler: ulusnı, yüzüñni, Gayibimni, Kaddıñnı, başnı, köñüllerni
Yönelme Hâli
Üzerine geldiği ismin bağlı bulunduğu fiille yönelme ve yaklaşma ilişkisini gösteren hâldir. Çağatay Türkçesinde yönelme hâli yaygın olarak +GA / +KA ekiyle yapılır. Örnekler: kuyaşka, közige, boynıga, kullugumga, tofrakka
Oğuz Türkçesinin genel yönelme hâli eki olan +A eki de Çağatayca metinlerde işlek olmamakla birlikte kullanılmaktadır: közüme, feryadıma, ikkisine
Bulunma Hâli
Bulunma hâli, fiillerle ilişkide olan ismin bulunduğu yeri bildirir. İsimle fiil arasında mekân ilişkisi gösteren bulunma hâli, Çağatay Türkçesinde +DA ekiyle yapılır. Örnekler: köñülde, kişide, tüşümde, köñlide
Ayrılma Hâli
Ayrılma hâli, fiilin gösterdiği hareketin kendisinden uzaklaştığını, ayrıldığını gösteren ismin bulunduğu hâldir. Çağatay Türkçesinde ayrılma hâli eki +DIn şeklindedir. Örnekler: ündin, öydin, atlastın, mihnetdin
Eşitlik Hâli
Eşitlik hâli, isimlerde eşitlik, benzerlik, sınırlandırma, gibilik, görelik gösteren hâldir. Çağatay Türkçesinde eşitlik hâli +çA ekiyle yapılmaktadır. Örnekler: kılca, itçe, cāvidānça
Vasıta Hâli
Söz gruplarında ve cümlede isimle fiil arasında vasıta ilişkisi gösteren hâldir. Fiilin ne ile kim tarafından, ne zaman ve ne şekilde yapıldığını göstermek için isimler vasıta çekimine girer. Bu hâlin çekimi için Eski Türkçeden beri kullanılan ek +(I)n + (U)n ekidir. Örnekler: sinsizin, ansızın, terkin
Yön Hâli
Söz gruplarında ve cümlelerde isimle fiil arasındaki yön ilişkisini göstermek için isim yön gösterme çekimine girer ve fiilin kendi yönüne doğru yapıldığını ifade eder. Yön eki Çağatay Türkçesindeki +GArI ve +rA şekilleriyle kullanılmıştır. Örnekler: yokkarıdur, taşkarı, ilgeri
Aitlik
Aitlik, bütün Türkçede olduğu gibi Çağatay Türkçesinde de +KI eki ile karşılanır. Örnekler: yokkarıgı, ozakı, kiçeki, kökdeki

Fiil Çekimi
Sözlük malzemesi olarak hareketleri soyut olarak karşılayan fiillerin bir şekil, zaman ve kişiyle ilişkilendirilerek kullanım alanına çıkmasına fiil çekimi denir.
Fiil Çekiminde Kullanılan Kişi Ekleri
I. Tipteki Kişi Ekleri
I. tipteki kişi ekleri kişi zamiri kaynaklıdır. Çağatay Türkçesinde I. tipteki kişi ekleri geniş zaman, öğrenilen geçmiş zaman, şimdiki zaman ve gelecek zamanın çekimlenmesinde kullanılır.
Teklik                 Çokluk
min                            biz
sin                              siz
Ø                                -lAr
Örnekler: bilür min, körer min, yazmay min, salmagay sin, kılıp sin
II. Tipteki Kişi Ekleri
İyelik eki kaynaklı olan bu kişi ekleri, Çağatay Türkçesinde görülen geçmiş zaman, kesin gelecek zaman ve şart kipinde kullanılır.
Teklik                 Çokluk
-m                               -K; -mIz
-ñ                                -ñIz
Ø                                -lAr
Örnekler: cān birdim, bildin, bolsan, körmedük
Zamanlar
Görülen Geçmiş Zaman
Eylemin konuşan kişinin gözü önünde gerçekleştiğini ifade eden zamandır. –DI; -DU eki kullanılır. Örnekler: urdum, çıkardım, bildin

Öğrenilen Geçmiş Zaman
Eylemin başkasından duyulduğu, başkasından öğrenildiği ya da sonradan farkına varıldığı bilgisini verir. –mIş, -p turur / -pDUr / -p ve -GAn / -GAndUr / -GAn turur ekleriyle yapılır.
-mIş
Çağatay Türkçesinde daha az kullanılmıştır. Örnekler: bolmış, almış
-p turur / -pDUr / -p
Örnekler: aşurup durur, yaratıptur, biriptür, töñülüp min
-GAn / -GAndUr / -GAn turur
Örnekler: bargandur, bulgangan

Şimdiki Zaman
Eylemin, içinde bulunulan zaman diliminde ortaya çıktığını ifade eden şimdiki zaman çekimi için eski Türkçede geniş zaman ekleri kullanılmıştır. -AdUr /
-ydUr; -A / -y ekleriyle yapılır. Örnekler: aylanadur, aza durur, köredür min

Gelecek Zaman
-GAy; -GA
Örnekler: bolmagay min, tınga min, bolga sin, körmegey sin
-GU+iyelik ekleri+turur / -GU +iyelik ekleri+Dur / -GU
Kesin gelecek zamanı ifade eden bir şekildir. Örnekler: kılmagumdur, Turmagumdur, tapmagumızdur

Geniş Zaman
Ünsüzle biten fiillere -Ur ve -Ar; ünlü ile biten fiillere -r eki ulanır. Örnekler: töker min, tiler min, artar

Kipler
Emir Kipi
Emir kipinde her kişi için ayrı ek bulunur.
Emir Kipi            Teklik                 Çokluk
I. Kişi           -AyIn; -yIn; -Ay                  -AlIñ; -AlIm; -AlI
II. Kişi         Ø; -GIl; -GIn             -(I)ñ/-(U)ñ; -(I)ñIz /-(U)ñUz; -(I)ñlAr /-(U)ñlAr
III. Kişi       -sIn / -sUn; -sU; -dik           -sInlAr / -sUnlAr; -dikler
Örnekler: yaşurayın, bolay, bağlayın, aytkıl, körkin

Şart Kipi
-sA eki ile çekimlenir. Örnekler: dimesem, ursam

Gereklilik Kipi
“-sA + kerek” yapısı kullanılır. Örnekler: vefā kirek bolsa, bilse kirek

İstek Kipi
İstek ifadesi için özellikle -GAy / -GA gelecek zaman ekinden yararlanılır.
Örnekler: ötkey min, dige sin

Zamanların Birleşik Çekimi
Çağatay Türkçesinde birleşik çekimler ir- / i- yardımcı fiili ile yapılır.

Hikâye
Çağatay Türkçesinde hikâye birleşik çekimi, zaman veya kip eki almış asıl fiilden sonra ir- / i- yardımcı fiiline görülen geçmiş zaman ekinin getirilmesiyle yapılır. Örnekler: kılmış irdi, añlap idi

Rivayet
Rivayet birleşik çekimi, zaman veya kip eki almış asıl fiilden sonra ir- / i- yardımcı fiiline -miş ve -ken öğrenilen geçmiş zaman eklerinin getirilmesiyle yapılır. Örnekler: uradur irmiş, çıkmaydur irmiş

Şart
Şart birleşik çekimi, zaman almış asıl fiilden sonra ir- / i- yardımcı fiiline şart kipi ekinin getirilmesiyle yapılır. Örnekler: er körmediñ irse kökdeki ay

Ek Fiilin Çekimi
Eski Türkçede er- şeklindedir. Bu yardımcı fiil daha sonra er-> ir-> i-> Ø şeklinde ekleşmiştir. Çağatay Türkçesinde ek fiilin ir- ve i- şekillerinin bir arada kullanıldığı görülmektedir. Geniş zaman bildirmelerinde ise ir- ve i- yanında tur- yardımcı fiili de bu görevde kullanılmıştır.
Ek Fiilin Geniş Zaman Çekimi: irür yapısına birinci tipteki kişi eklerinin getirilmesiyle yapılır. Örnekler: kul irür men, irür sin
Ek-Fiilin Öğrenilen Geçmiş Zaman Çekimi: irmiş / imiş ve irken / iken biçimleri kullanılmıştır. Örnekler: nā-tamām irmiş, ölmek imiş
Ek Fiilin Görülen Geçmiş Zaman Çekimi: irdi ve idi biçimleri kullanılmıştır. Örnekler: kāfir idim, rāsih irdi
Ek Fiilin Şart Çekimi: irse ve ise biçimleri kullanılmıştır. Örnekler: bülbül isem, yār isen
Ek Fiilin Sıfat Fiil Eki Alması: Ek-fiil, Çağatay Türkçesi metinlerinde geçmiş zaman ifadeli -GAn sıfat fiil ekini alarak işlek bir şekilde kullanılmaktadır. Örnekler: mübtelā irkeninin, şūr igenini min, şehd igenindin
Ek Fiilin Zarf Fiil Eki Alması: Örnekler: uykuda irken, körmes igeç tüşte hayālıñ
Ek Fiilin Olumsuz Çekimi: Ek fiilin olumsuz biçimi irmes / imes sözüyle yapılmaktadır. Örnekler: Şükr kim gāfil imes min bir dem anıñ yādıdın, Ol at irmes ni üçün andın togar yahşı urug

Fiilimsiler
İsim Fiil Ekleri
Çağatay Türkçesinde fiillerin hareket isimlerinin ifadesi için -mAK ve -Iş ekleri kullanılmıştır. Özellikle -mAK eki yaygın bir kullanım alanına sahiptir ve bu ekin +lIK ekiyle genişlemiş şekli -mAKlIK eki aynı görevde kullanılmıştır.
-mAK: kuçmak, öpmek, ölmekni
-mAKlIK: köymeklik, bolmaklık
-Iş: barışka, bakış, kiliş

Sıfat Fiil Ekleri
Sıfat fiil ekleri, fiillerin üzerine gelerek varlıkları zaman ve hareket ifadelerine göre geçici olarak karşılama görevinde kullanılan sıfatlar türetir.
–Ar / -Ur / -r: akar, kılurdın, küler
-GAn: kiygen, barganım, tüşken
-GU: bargusın, kiskü, külgü
-mAs: tapılmas, tükenmes
-mIş: körmiş, kılmamış

Zarf Fiil Ekleri
Fiillere eklenerek onların hareket hâllerini ifade eden eklerdir. Bu ekler, eklendikleri fiilleri cümlede zarf yaparlar ya da yardımcı fiillerin önüne gelerek birleşik fiil oluştururlar.
-A; -yU /-y: Ünsüzle biten fiillere -A, ünlüyle biten fiillere ise -yU ve -y ekleri getirilir: yıglayu, kopa, korka, tiley
-ArdA / -UrdA / -rdA: Külerde, yıgıştururda, sözleşürde
-ArgA / -UrgA / -rgA: kılurga, yürürge
-GAç: bargaç, başlagaç
-GAlI: tutuşkalı, urgalı, kirgeli
-GAnçA: añgança, tutkança
-GAndA: digende, yasaganda, tüşkende
-GInçA/-GUnçA: tilemegünçe, eylegünçe
-mAy; -mAyIn: tapmay, ivürmey, çıkmayın
-(I)p/-(U)p; -(I)bAn / -(U)bAn: yıglap, yıglap, aşukup, külüp

Yapım Ekleri
Kelime kök veya gövdesine getirilerek kelimenin yeni bir anlam kazanmasını sağlayan eklere yapım eki denir. Çağatay Türkçesinde kullanılan yapım ekleri şunlardır:
İsimden İsim Yapan Ekler
+Aç: yalañ+aç;
+AK: baş+ak;
+Ar / şAr: üç+er, altı+şar;
+Av: bir+ev, üç+ev;
+çA: bilek+çe, kasaba+ça;
+çAK: çukur+çak, bik+çek;
+çI: ayak+çı, bitik+çi;
+çUK: tagar+çuk, yarım+çuk;
+DAş: boy+daş, kökel+deş;
+dIrIK / +dUrUK: boyun+duruk, agız+dırık;
+GA: baş+a, öz+ge;
+GInA: az+gına, esrük+kine;
+lAK: av+lak, tuz+lak;
+lIG / +lUG: at+lıg, kaygu+lug, ot+luk, Semerkand+lık;
+lIK/+lUK: yahşı+lı, kurug+lu, tirig+lik;
+mtUl: kara+mtul, kök+ümtül;
+nçI: ikki+nçi, üç+ünçi;
+rAK: az+rak, kiçig+rek;
+sI: agır+sı, artuk+sı;
+suk: tañ+suk;
+sIz: küç+siz, ruh+sız, yüz+siz, yürek+siz.

Fiilden İsim Yapan Ekler
-A: koş-a, tol-a;
-AK: yat-ak, böl-ek;
: ökün-ç, kılın-ç, tın-ç;
-çAK: avun-çak, bürün-çek;
-ÇI: tilen-çi;
-G / -(I)G / -(U)G: açı-g, öl-üg, kuru-g;
-GA / -KA: kıs-ka, yumurt-ka;
-GAK / -KAK: ay-gak, bat-kak, kaç-kak;
-GIç / -GUç: tal-gıç, süz-güç, ör-güç;
-GU / -KU: yar-gu, iç-kü, al-gu bir-gü;
-GUçI / -KUçI: oku-guçı, sat-kuçı, kez-güçi;
-GUn / -KUn; az-gun, çap-gun, tut-kun;
-GUR / -KUr: toy-gur, öt-gür, tınma-gur, toyma-gur;
-K / -(U)K: emge-k, kara-k, tüfür-ük, buyur-uk;
-l: kaba-l, soyurga-l, tüke-l, yasa-l;
-m / -(I)m / -(U)m: at-ım, bil-im, öl-üm;
-mA: as-ma, kavur-ma, süz-me;
-mAç: bula-maç, tut-maç;
-mAK: tokuş-mak, iç-mek;
-mAKlIK: di-meklik, bol-maklık;
-mUr: yamgur (< yag-mur);
-n /- (I)n / -(U)n: çak-ın, büt-ün, tol-un, tüg-ün;
-sI: kavur-sı, tüt-si;
-ş / - (I)ş / -(U)ş: bak-ış, oku-ş, ur-uş;
-t / -(I)t / -(U)t: ög-üt, kiç-it, kuru-t;
-tU: yak-tu;
-v / -Av: bile-v, büt-ev, yasa-v;
-vul / -avul: çap-avul, kara-vul, yort-avul;
-z / -(U)z: bog-uz, tük-üz, sö-z.

İsimden Fiil Yapan Ekler
+a-: aş+a-, at+a-, til+e-;
+Al-: az+al-, oñ+al-, sag+al-;
+Ar-: oñ+ar-, kök+er-, yaş+ar-;
+Ay-: körk+ey-, muñ+ay-;
+dA-: al+da-, ün+de-;
+ga-: say+ga-;
+Gar- +Kar-: baş+kar-, kut+kar-;
+I- / +U-: aġr+ı-, bay+ı-, berk+i-;
+K- / +(I)K- / +(U)K-: at+ık-, bir+ik-, tar+ık-, yagı+k-;
+lA-: agır+la-, boguz+la-, söz+le-, iye+le-;
+r-: belgü+r-, iski+r-, kaygu+r-;
+rA-: muñ+ra-, tilbe+re-;
+rgA- / +(I)rgA- / +(U)rgA-: muñ+urġa-, az+ırga-, tañ+ırga-;
+sA-. su+sa-.

Fiilden Fiil Yapan Ekler
-Ar-: çık-ar-, kayt-ar-, kit-er-;
-DIr- / -DUr-: ak-tur-, atlan-dur-, kil-tür-, öl-tür-;
-GAr- / -KAr-: büt-ker-, toy-gar-;
-GUlA- / -KUlA-: at-kula-, çap-kula-;
-GUr- / -KUr-; az-gur-, yit-kür-;
-GUz- / -KUz-: oltur-guz-, tir-güz-, kör-güz-;
-k- / -(I)k-; az-ık-, kaç-ık-;
-l- / -(I)l- / -(U)l-: biti-l-, boya-l-, kıl-ıl-, oku-l-;
-mA-: al-ma-, bol-ma-, kör-me-;
-n- / -(I)n- / -(U)n-: tile-n-, kör-ün-, yasa-n-, çal-ın-;
-r- / -(U)r-: aş-ur-, iç-ür-, kaç-ur-, yit-ür-;
-ş- / -(I)ş- / -(U)ş-: bir-iş-, kör-üş-, sözle-ş-, ur-uş-;
-t-: meñze-t-, oku-t-, yalbar-t-, yügür-t-;
-y-: ko-y-, to-y-;
-z- / -(I)z- / -(U)z-: ak-ız-, em-iz-, öt-üz-, tam-ız-.

Yeterlik Fiili
Fiilin karşıladığı hareketin mümkün veya muhtemel olup olmadığını ifade eden tasvir fiiline yeterlik fiili denir. Çağatay Türkçesinde yeterlik fiilinin olumlu ve olumsuz şekilleri al- yardımcı fiili ile yapılır. Örnekler: nazarımdın öter baka bilmen, hiç kişi taklid kıla almadı.

SÖZ VARLIĞI
Ali Şir Nevâyî’den itibaren tam anlamıyla bir edebî dil hâline gelen Çağatay Türkçesinde Arapça ve Farsça unsurların yanında Moğolca alıntıların da arttığını görüyoruz.

ÖRNEK DİL İNCELEMELERİ
Ali Şir Nevâyî, Tārī-i Enbiyā, (Külliyât, R 715b [ÇEK s. 229])
Ashāb-ı Kehf bābıda ihtilāf köptür. Muhtasarı budur kim Yūnān mülkide Efsūs şehride Dakyānūs atlıġ melik-i cebbār bar irmiş, kim ba‘żı dipdürler kim ulūhiyyet da‘vāsı kılur irmiş. Ve bu Ashāb-ı Kehf ba‘żı rivāyet bile nevvābları ve mülāzimleri irmişler. Ve müslümān ikendürler ve yaşurun Teñri ta‘ālā ‘ibādetin kılur irmişler. Dakyānūs bu hāldın vākıf bolup alarnıñ katli fikride bolmış. Alar bu hālni ma‘lūm kılıp ittifāk bile şehrleridin kaçıp el yolukur vehmidin yolsız beyābānġa tüşüp bir koyçıġa uçrap koyçı daġı alarġa koşulup, koyçınıñ iti hem koşulup Rakīm atlıġ ġārġa kirmişler.

Bābıda; bāb: isim +ı: iyelik 3.t.k.e. +da: bulunma h.e.
Köptür; köp: isim -tür: bildirme 3.t.k.e.
bar irmiş; bar: isim ir-: ek fiil -miş: öğrenilen g.z 3.t.k.e.
dipdürler; di-: fiil -pdür: öğrenilen g.z.e. -ler: 3.ç.k.e.
hālni; hāl: isim +ni: yükleme h.e.
şehrleridin; şehr: isim +leri: iyelik 3.ç.k.e. +din: ayrılma h.e.

Ali Şir Nevâyî, Muākemetü’l-luġateyn
[777a] (23) Ve kildük (24) kuşka ki anda mukarrer ve meşhūr ilbesün ördektür ve Sart ol ilbesünni hod bilmes. Tagı Türk
ördekniñ irkekin (25) sona ve tişisin borçın dir ve Sart muña hem at koymaydur ve ner ü māde ikkelesin murgābī dir. Ve
ördekniñ envā‘ı (26) bilür kuşçılar kaşıda meselā; çörke ve irke, soksur ve alma baş ve çakır kanat ve timür kanat ve ala luġa ve
ala pöke ve baġçal ve bu (27) yosunluk dirler ki yitmiş nev‘ bolur kim Sart barısın murġābī ok dir. Ve eger biridin mütemeyyiz kılsa, Türkçe at bile ok aytur.

Kildük; kil-: fiil -dü: görülen g.z.e. -k: 1.ç.k.e.
Koymaydur; ko-: fiil -y-: ffye -maydur: olumsuz öğrenilen g.z.e.
Bilür; bil-: fiil -ür: sfe
Dirler; di-: fiil -r: geniş z.e.
ler: 3.ç.k.e.

Çağatay Türkçesi Sözlüğü
A
Ala luġa: Bir tür ördek
Ala pöke: Bir tür cinsi
Alay: Öyle
All: Ön, önde
Alma baş: Bir tür ördek
Andaġ: Öyle
Ashāb-ı kehf: Mağara dostları
Āsīb: Bela, afet
Aylan-: Dönmek
Azak: Ayak
B
Baġçal: Bir ördek türü
Barça: Bütün, hepsi
Barı: Hepsi, bütün
Baīr: Görüp, anlayan
Başar-: Yol göstermek
Belī: Evet
Beyābān: Çöl
Bī-dād: Zulüm, işkence, zalim
Biti-: Yazmak
Borçın: Dişi ördek
Bögrek: Böbrek
Burun: Önce, önceki, ilk
Bütev: Bütün, hepsi
C-Ç
Cebbār: Zalim, zorba
Çapavul: Çapul, yağma
Çörke: Bir ördek türü
D
Deryuze: Dilenme
E
Egülük: İyilik
Endāze: Ölçek, tahmin, derece
Esrük: Sarhoş
Evat: Vakitler
G-Ğ
Ġanî: Zengin
Ġār: Mağara
Gedā: Dilenci, yoksul
H
alā: Kurtuluş
āliyā: Şimdi
ārā-Ken: Taş kazıcı
vār: Hor, aşağı
Hergiz: Asla
ırāş: Tırmalayan
il‘At: Elbise
od: Kendi
I-İ
Irga-: Sallamak, kımıldatmak
‘ibāret: Söyleyiş
İtirāz: Korkma, sakınma
İkkele: Her ikisi
İlbesün: Bir ördek türü
İley: Ön, ön taraf
İmtināǿ: Atı geriye döndürme
İrke: Bir ördek türü
İtelgü: Çakır doğan
K
add: Boy
açan: Her ne zaman
aravul: Karakol; bekçi
aş: Ön, huzurt-
are: Damla
ayġur-: Üzül-, endişelen-
Kenīzek: Küçük cariye; köleniz
Keyin: Arka, sonra
ıyış-: Meylet-
oşa: Çift
oşul-: Katılmak, ilişmek
oyçı: Çoban
Kökeldeş: Süt kardeş
Köp: Çok
Körkey-: Güzelleşmek
Körkli: Güzel
Közgü: Ayna
uç-: Kucaklamak
Kurla: Defa, kere
uyaş: Güneş
L
La‘l: Kırmızı ve değerli bir taşı; dudak
Lūbyā: Fasulye
M
Māde: Dişi
Mev‘ie-āmiz: Öğüt içeren
Miñizlig: Gibi, benzer
Muarrer: Sağlam, şüphesiz.
Muñ: Sıkıntı
Muñay-: Bunalmak, sıkılmak
Munda: Böyle
Murġābī: Su kuşu; ördek, kaz
Mütekellim: Söyleyen
N
Ner: Erkek
Nevbet: Sıra, nöbet
Nevvāb: Vekil, yardımcı
Nime: Şey, nesne
O-Ö
Oşa-: Benzemek
Ok: Tam, kesin, kesin olarak
Ot: Ateş
Ösrü-: Sarhoş olmak
Öt-: Geçmek
Öy: Ev
R
Raam-zed: Yazılmış, söylenen
S
Saġın-: Düşün-
Sanç-: Batır-
Sarı: Taraf, yön, cihet
Sart: Fars, iranlı
Saru: Yön, taraf
Ser-gerdān: Şaşkın, sersem, perişan
Soksur: Bir ördek türü
Sona: Erkek ördek
Soyurġal: Hediye
Şāpūr: Bir sasani hükümdarı
Süñü: Süngü
T
Taġı: Dahi, dahası, ve
Tañ: Sabah vakti
Tañ: Tuhaf, acayip
Tap-: Bulmak
ap-: Bul-
Tart-Çekmek
Tevaḳḳuǿ: Umma, isteme
Tīġ: Kılıç
Tigrü: Kadar
Tilbe: Deli
Tīşe: Balta, nacak, keser
To-: Çarp-, vur-
urfe: Tuhaf, acayip
Tümen: On bin
Tün: Gece
U-Ü
Uçra-: Karşılaşmak, rastlamak
Ulūhiyyet: İlahlık, tanrılık
Üküş: Çok
Y
Yaġı: Düşman
Yalañaç: Yalın, çıplak
Yapu: Kapalı, örtülü
Yaru: Aydınlık, ışık
Yasa-: Yapmak, düzenlemek; süslemek
Yaşur-: Gizlemek
Yaşurun: Gizlice
Yıġaç: ağaç; Bir uzunluk ölçüsü
Yıġıl-: Toplanmak
Yolu-: Karşılaş-
Yolu-: Karşılaşmak, buluşmak
Yortavul: Akıncı
Yosunlu: Gibi
Ünite 9
Kıpçak Türkçesinin Oluşumu ve Ses Bilgisi
Kıpçaklar, Bizans ve Latin kaynaklarında Kuman, tarihî Rus kaynaklarında Polovets, Macarlar tarafından Kun olarak adlandırılmışlardır.
Kıpçak adlandırmasına ilk olarak 759 yılında dikilmiş olan Bayan Çor yazıtında rastlanır. 9. yüzyılda Kimek birliği içinde olan ve muhtemelen 10. yüzyılın ilk yarısında batıya kayan Kıpçaklara daha birçok boyun katıldığı muhakkaktır
11. yüzyıl başlarında Yayık boylarında yaşayan Kıpçaklar 1030 yılı civarında İdil’i geçerek Uzları batıya ittiler ve Rus knezlikleriyle komşu oldular. Rus kaynakları ilk defa 1055 yılında Kıpçaklardan bahseder
1080’lerde Kıpçak hâkimiyeti, “Balkaş gölü-Talas havalisinden Tuna ağzına kadar” yayılmıştı; ağırlık merkezi Don-Dinyester boylarıydı
Ruslarla çatışmaları İgor Destanının konusu oldu.
On binlerce Kıpçak askeri 12. Yüzyılda, Selçuklu Oğuzlarına karşı Gürcüleri korudular.
1241 yılından sonra Altın Ordu Hanlığının asıl kitlesini oluşturdular. Batu Han’ın askeri seferleri sırasında bir kısım Kıpçak, Mısır’a giderek Eyyubilere paralı asker oldular. 1250 yılında Mısır’da Memluk devletini kurdular. Mısır’daki Araplara Türkçe öğretmek için bu dönemde çok sayıda eser yazıldı. Mısır’da yazılan bu eserler Kıpçak Türkçesi veya Memluk Kıpçak Türkçesi olarak kayda geçmiştir.

Kıpçak Türkçesi
Mısır’da yazılan eserler Harezm Türkçesi’ne çok benzer. Bu dönemdeki eserlerin dili Karahanlı Türkçesi ile Çağatay Türkçesi arasında geçiş evresini işaret eder. Bu eserler arasında sadece Et-Tuhfetü’z-Zekiyye yazarı, doğrudan doğruya Kıpçak dilini esas aldığını belirtmiştir.
Kıpçakların yaşadığı bölgelerde verilen eserler iki başlık altında toplanır: 1) Sözlük ve gramerler 2) Edebiyat, din, askerlik, baytarlık vb. alanlarındaki metinler. 15. ve 17. yüzyıllarda Ermeni harfleriyle yazılmış olan eserler ise Ermeni harfli Kıpçakça metinler başlığı altında toplanır.

Sözlük ve Gramerler
Kodeks Kumanikus
İlk satırlarında 1303 tarihi yazılı olan ve 1362 yılında Petrarca tarafından Venedik Cumhuriyetine hediye edilen eserin günümüze ulaşan tek nüshası, İtalya’da Venedik Saint Marcus Kütüphanesindedir. Latince olan Kodeks Kumanikus’un anlamı Kıpçak Kitabıdır. Kodeks Kumanikus, Karadenizin kuzeyindeki Kıpçak Türklerinden İtalyanlar ve Almanlar tarafından derlenmiş malzemelerden oluşan iki defterin birleştirilmesiyle oluşmuş bir eserdir.
Kodeks Kumanikus’un 55 yapraktan oluşan ve İtalyanlar tarafından hazırlanan birinci defteri iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde kısa bir Latince girişten sonra sırayla Latin, Fars ve Kıpçak dilleri üzerine üç paralel sütun halinde tertip edilmiş sözlükler yer almaktadır. Burada fiiller, isimler, sıfatlar, zamirler ve zarflar ele alınmıştır. Bu bölüm yaklaşık 1560 Türkçe kelimeyi içermektedir.
İkinci bölümde eşya adları, ticaretle ilgili sözler, kıymetli taşların adları, kültür ve sosyal hayatla ilgili sözler, meslek adları vb. konularla ilgili sözlerden gruplar oluşturulmuştur. Bu bölümdeki sözlerin toplam sayısı 1120’dir.
27 yapraktan oluşan ve Almanlar tarafından hazırlanan ikinci defter Gotik harfleriyle yazılmıştır. Bu defter Kıpçakça-Almanca, Kıpçakça-Latince olan iki karışık sözlük listesi ve bazı metinlerden oluşur. Hristiyan dinî metinleri, Latince-Kıpçak Türkçesiyle yazılmış parçalar ve her satırın üzerine Latincesi yazılmış Kıpçak Türkçesi metinleri bulunmaktadır. Kitaba 47 adet bilmece de alınmıştır.

Kitabü’l-İdrak li-Lisani’l-Etrak
1312’de Kahire’de tamamlanmış olan kitabın yazarı Endülüslü Ebu Hayyan’dır. Araplara Türkçe öğretmek amacıyla yazılmıştır. Eser, sözlük, dil bilgisi ve cümle bilgisi olmak üzere üç bölümde düzenlenmiştir.
Eserin günümüze ulaşan üç nüshası bulunmaktadır. Bunlar; İstanbul Beyazıt Devlet Kütüphanesi, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi Arapça Yazmalar Bölümü ve Kahire’de Dârü’l-Kütüb Kütüphanesinde bulunmaktadır

Kitab-ı Mecmu-ı Tercüman-ı Türkî ve Acemî ve Mugalî
1343 veya 1345 yılında Halil bin Muhammed el-Konevî adlı Konyalı bir Türk tarafından yazılmış veya istinsah edilmiş olan eser bir sözlük ve dil bilgisidir. 63 yaprağı Arapça-Türkçe sözlük ve dil bilgisi, 13 yaprağı Moğolca-Farsça sözlük olan eserin günümüze ulaşan tek nüshası Holanda’da Leiden Akademi Kütüphanesi’ndedir.

Et-Tuhfetü’z-Zekiyye fi’l-Lügati’t-Türkiyye
Sözlük olan eserin tek nüshası İstanbul Beyazıt Devlet Kütüphanesi Veliyüddin Efendi Bölümündedir. Eserde bazen Türkmen ve Kıpçak diyalektleri arasındaki farklılıklar da gösterilmektedir. Kıpçak sözlük ve gramerleri arasında gerçek
Kıpçak dil özelliklerini en iyi yansıtan kitaptır

Kitabu Bülgatü’l-Müştak fî Lugati’t-Türk ve’l-Kıfçak
Cemâleddin Ebū Muhammed Abdullah et-Türkî tarafından 14. yüzyıl ya da 15. yüzyılın başlarında yazıldığı tahmin edilen Arapça-Türkçe bir sözlüktür. Tek nüshası Paris’te Biblioteque Nationale Türkçe Yazma Bölümündedir.
Eser, normal satırlar olarak değil, ikinci yapraktan itibaren zikzaklı baklava dilimi biçiminde yazılmıştır.

El-Kavanînü’l-Külliyye li-Zabti’l-Lügati’t-Türkiyye
Arapça yazılmış Türkçe dil bilgisidir. Sözlük bölümü yoktur. Bilinen tek nüshası 85 yapraktır. Bu nüsha Süleymaniye Kütüphanesindedir. Eser sadece gramerden ibarettir.

Ed-Dürretü’l-Mudiyye fi’l-Lügati’t-Türkiyye
Araplara Türkçeyi öğretmek amacıyla yazılmış sözlük ve bir konuşma kılavuzu özelliği taşımaktadır. Tek nüshası İtalya’da Floransa şehrindeki Medicea Bibliotheca Laurenziana bulunmaktadır. Eser 24 bölüme ayrılmıştır. 21. fasıl “Türkçe sayılar”, 22. Fasıl “Türk erkek adları”, 23. fasıl “Türk kadın adları”dır.

Edebiyat, Din, Askerlik, Baytarlık Alanlarındaki Eserler
Kitab Gülistan bi’t-Türk
Sadi’nin 1258 yılında yazdığı Gülistan adlı eserinin bilinen en eski tarihli Türkçe tercümesidir. Tercümeden çok adaptasyon karakterinde olan eserin yazarı Seyf-i Sarayî hakkında bilinenler oldukça sınırlıdır. Eseri Mısır’da hacipler hacibi Emir Bathâs adına tercüme etmiştir. Serbest çeviri özelliği taşıyan eser Kıpçak Türkçesinin bilinen tek edebi eseridir. Eserin sonunda Seyf-i Sarayî’nin kendi şiir ve nazireleri de vardır. Seyf-i Sarayî’nin elinden çıkan nüsha günümüze ulaşan tek nüshadır ve Hollanda’da Leiden İlimler Akademisi Kütüphanesindedir.

İrşadü’l-Müluk ve’s-Selatîn
İskenderiye’de aynı adlı eserden 1287 yılında yapılan satır altı bir tercümedir.
498 yapraktan oluşan eldeki tek nüshanın müstensihi Berke Fakih’tir. Her sayfasında sekizi Arapça, sekizi Türkçe on altı satır bulunmaktadır.
Eserde Hanefi mezhebinin fıkıh görüşleri ele alınmıştır.

Kitab fi’l-Fıkh bi-Lisani’t-Türkî
1421 tarihinden daha önce yazılmıştır.
Çeşitli fıkıh kitaplarından derlenen fetvaları içeren kitabın 429 yapraktan oluşan tek nüshası İstanbul Millet Kütübhanesi Feyzullah Efendi bölümündedir.

Kitab-ı Mukaddime-i Ebu’l-Leysi’s-Semerkandî
Ebu’l-Leysi’s-Semerkandî’nin fıkıhla ilgi Arapça eserinin satır altı tercümesidir. Esenbay b. Sudun tarafından istinsah edilmiştir. 47 yapraktan oluşan eser İstanbul Süleymaniye Kütüphanesi Ayasoyfa bölümünde kayıtlıdır.

Münyetü’l-Guzat
Askerlikle ilgilidir. Gazi Altunboga adına 1446/1447 tarihinde istinsah edilmiştir. 115 yapraklık günümüze ulaşan tek nüshası Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi III. Ahmed bölümündedir.

Kitab fî İlmi’n-Nüşşab
Okçulukla ilgili bir eserdir. İstanbul Beyazıt Devlet Kütüphanesi Veliyüddin
Efendi Bölümündeki nüshada Kıpçakça unsurlar, Paris Bibliotheque Nationale’deki nüshada Oğuzca unsurlar ağırlıktadır.

Kitabu’l-Hayl
Atçılık ve veterinerlikle ilgilidir. İstanbul Beyazıt Devlet Kütüphanesi Veliyüddin Efendi Bölümündeki nüshada Kıpçakça unsurlar ağır basar. İkinci nüsha da harekeli olup Oğuzca unsurlar ağır basmaktadır. Bu nüsha, Paris Bibliotheque Nationale’dedir.

Baytaratu’l-Vazıh
Tolu Beg adına 14. yüzyılın sonunda tercüme edildiği sanılan eser at ve veterinerlikle ilgilidir. Birinci nüsha 69 yaprak olup İstanbul Topkapı Sarayı
Revan Köşkü Kütüphanesinde kayıtlıdır. İkinci nüsha Paris Bibliotheque Nationale’dedir.

Kitab fi’l-Fıkıh
Arapça bir fıkıh kitabından satır altı tercümedir. 266 yaprak olan nüsha Süleymaniye Kütüphanesi Ayasoyfa bölümünde kayıtlıdır.

Ermeni Harfli Kıpçakça Metinler
11. yüzyıldan itibaren Deşt-i Kıpçak’ta birlikte yaşayan Kıpçak Türkleri ile Ermeniler yakın ilişkiler kurmuşlardır. 16-17. yüzyıllar arasında Ermeni harfleriyle Kıpçakça yazılmış olan metinlerin ortaya çıkmıştır. 100’den fazla metin, günümüze ulaşmıştır. Vakayiname, hukuki metin, sözlük, gramer kitabı, edebi metin, dini metin ve özellikleri taşıyan bu eserler Ermenistan, Ukrayna, Rusya, Avusturya, İtalya, Polonya ve Fransa’da bulunan çeşitli müze ve kütüphanelerde korunmaktadır.
YAZIM ÖZELLİKLERİ

Ünlülerin Yazımı
Kıpçak sahası metinlerinde ünlülerin yazımı genel olarak şu şekildedir. a ünlüsü Arap grafiğiyle yazılmış eserlerde elif hemze (أ) veya üstün işareti ( َ ) ile, bazılarında başta iki elif (اا ) veya medli elif (اْ); Latin grafiğiyle yazılmış eser olan Kodeks Kumanikus’ta a harfi ile; e ünlüsü Arap grafiğiyle yazılmış eserlerde elif (ا) veya üstün işareti ( َ) ile; Kodeks Kumanikus’ta e, a, ä, ea veya sağ üst köşesi çengelli a ile; a ve e ünlülerinin Arap grafiğiyle yazılmış eserlerde söz sonunda nadiren he (ه) harfi ile yazıldığı görülür. ı ünlüsü Arap grafiğiyle yazılmış eserlerde başta elif (ا) veya elif ve ye (ا ې ) ile, ortada ye (ې) veya esre ( ِ ) işareti ile, Kodeks Kumanikus’ta i ve e ile; i ünlüsü Arap grafiğiyle yazılmış eserlerde başta elif (ا) veya elif ve ye (ا ې ) ile, ortada ye (ې) veya esre ( ِ) işareti ile, Kodeks Kumanikus’ta i ile; o ve ö ünlüleri Arap grafiğiyle yazılmış eserlerde başta elif (ا) veya elif ve vav (او ) ile, ortada vav (و) veya ötre ( ُ) işareti ile, Kodeks Kumanikus’ta ó ile; u ve ü ünlüleri Arap grafiğiyle yazılmış eserlerde başta elif (ا) veya elif ve vav (او ) ile, ortada vav (و) veya ötre ( ُ) işareti ile, Kodeks Kumanikus’ta ó, ø, v, ou,w harfleriyle işaretlenir.

Ünsüzlerin Yazımı
Arap grafiğiyle yazılmış Kıpçak sahası eserlerinde, Türkçe b ve p gibi iki farklı ses için be (ب) harfinin, k ve g gibi farklı ses için kef (ك) harfinin kullanılması veya s sesi için iki farklı harf sin (س) ve sad (ص)’ın, t sesi için te (ت) ve tı (ط)’nın ve z sesi ze (ز), zel (ذ), dat (ض) ve zı ( ظ) gibi farklı harflerinin kullanılması gibi yazım özellikleri Türkçe kökenli sözlerdeki ünsüzlerin yazımında belirli bir ölçütün oluşamamasına sebep olmuştur. Kodeks Kumanikus’ta b ve p sesleri, k ve g sesleri, c ve ç sesleri ayrı harflerle yazılmıştır. Bu, Arap grafiğiyle Kıpçak sahasında yazılan eserlerdeki bazı ünsüzlerin belirlenmesinde yararlı olmaktadır.

SES BİLGİSİ ÖZELLİKLERİ
Ünlüler
Ünlü Uyumları
Kalınlık Uyumu ve İncelik Uyumu
Kıpçak sahası metinlerindeki Türkçe sözlerde ve sözlerle ekler arasında da bazı istisnalar dışında vardır. Örnekler: olturmaḳ, yaldırım, almaġaylar
İncelik uyumu; Örnekler: tigresindeki, kökürmek, kelmegil
Düzlük Uyumu ve Yuvarlaklık Uyumu
Kıpçak sahası eserlerde tam anlamıyla düzlük uyumu ile yuvarlaklık uyumunun hâkim olduğunu söylemek mümkün değildir.

Ünlü Değişmeleri
Ünlülerde Darlaşma
“a, e, o, ö” geniş ünlülerin sırasıyla “ı, i, u, ü” dar ünlülerine dönüşmesi Kıpçak sahası metinlerinde de görülmektedir.
-e->-i- : beze- > bize-, teş- > tiş-
-a->-ı- : yaldırım > yıldırım

Ünlülerde Genişleme
ı, i, u, ü dar ünlülerinin sırasıyla a, e, o, ö geniş ünlülerine dönüşmesi olayıdır.
-ı- > -a-, -ı > -a: yalıñ > yalan
aşağı > aşaġa
sarımsa > saramsa

Ünlülerde Düzleşme
Dudaklar yuvarlakken oluşan o, ö, u, ü ünlülerinin sırasıyla dudaklar düz iken boğumlanan “a, e, ı, i” düz ünlülerine dönüşmesi Kıpçak sahası metinlerinde de görülmektedir.
-u- > -a- : yoġun- > yoġan-
-ü > -e, -ü- > -e- : törü > töre; süñük > süñek
-ü > -i: çürü- > çüri-
-u- > -ı-: arun > arın

Ünlülerde Yuvarlaklaşma
a, e, ı, i düz ünlülerinin sırasıyla o, ö, u, ü yuvarlak ünlülerine dönüşmesi olayıdır.
a- > o-: āmaç > omaç
e- > ö-: ev > öy
-ı- > -u-: yabız > yawuz
-i- >-ü-: kirpik > kirpük

Ünlü İncelmesi
Kalın ünlülerin ince ünlüye dönüşmesi olayıdır.
-ı->-i-: bıç-> biç-; ısın->isin-; çız- > çiz-
-a->-e-: yaşıl > yeşil; çayna- > çeyne-

Ünlü Kalınlaşması
İnce ünlülerin kalın ünlüye dönüşmesi olayıdır.
-e- > -a-: teñri > tañrı

Ünlü Türemesi
Sözlerin söyleyiş kolaylığıyla ilgili olarak iki ünsüz arasında hece oluşturabilecek şekilde bir ünlünün türemesidir: arslan > arsalan

Ünlü Düşmesi
Ses düşmesi olayı, genellikle, ses ve hece yapısı V-KVK veya KV-KVK iken; ses yapısı V, VK olan veya yardımcı ses aracılığıyla ulanan K olan bir ek alan ve bunun sonucunda hece yapısı V-KV-KV veya KV-KV-KVK’e dönüşen sözlerin açık orta hecelerinde bulunun dar yuvarlak (u/ü) veya dar düz (ı/i) ünlülerinin düşmesiyle ortaya çıkar:
aġız > aġzı
ayıt-> ayt-
arın > arnı
yuġur- > yuġrul-

Ünsüzler
Ünsüz Uyumları
Genellikle ilerleyici benzeşme şeklinde ortaya çıkan bu ses olayı, daha çok, sözler ile ekler arasında görülür.
Kıpçak sahası eserlerinde genellikle bu uyum görülür: aç-uç; ur-daş
+çA, +çAK, +çI, +çUK, çUKAZ gibi sürekli tonsuz ünsüzle başlayan isimden isim yapma ekleri tonlu ünsüzle sonlanan sözlere eklendiğinde uyum dışında kalır: ul-çuaz; yay-çuaz
-Kur- fiilden fiil yapma eki, +GA yönelme hali eki,
+DA bulunma hali eki, -DI görülen geçmiş zaman eki, -GAy gelecek zaman eki, -GIl emir eki, -GAn sıfat eki ve -GAndAn ve -GAndA zarf fiil ekleri gibi ekler ünsüz uyumunda düzensizlik gösterir. Örnekler: at-ġanda; uruş-ġanda; oş-ay; sürüt-gey; kaç-ġıl; çap-dı-lar

Ünsüz Değişmeleri
Düzenli olmayan ünsüz değişmeleridir.
Ünsüz Ötümlüleşmesi
Boğumlanmaları sırasında ses telleri titreşmeyen ötümsüz ünsüzlerin ses telleri titreşerek oluşan ve karşılıkları olan ötümlü ünsüzlere (p>b, t>d, v>f, g>k, ġ>, ş>j, ç>c, s>z) dönüşmesi olayıdır.
-t->-d-: ti-> di-; tamar > damar; tüş- > düş-
-->-ġ-: aar > aġar; saış > sağış

Ünsüz Ötümsüzleşmesi
-z >-s: bulunmaz > bulunmas; köküz > köküs
d->t-: düşmen > tuşman

Ünsüz Dudaksılaşması
-ñ- > -m: köñlek > kömlek

Ünsüz Sızıcılaşması
-ġ>-v/-w, -ġ->-v-/-w-;-g>-v/-w, -g->-v-/-w-: oġ->ov- / ow-; kigür-> kevür-;  tügme > tüvme; baġ >bav; saġlık > savlu
b->-v, -b->-w-, -b>-w: eb > iw; seb-> sew-; yuba > yuwa; sub> suw; bar > var
-b->-f- : sub > suf; tabar > tafar
->-, -->--, ->- : atun > atun; an > an; aça > aça
ç- >ş-, -ç- > -ş-: keçi > keşi; çarda> şardaḳ; bıçaḳ > bışaḳ

Ünsüz Akıcılaşması
-d->-y-, -d>-y: ada > ayaḳ; adır-> ayır-
-g->-y-, -g>-y: tegin > deyin; tegiş- > deyiş-

Ünsüz Genizsileşmesi
b->m- : bin- > min-; beñze-> meñze-

Ünsüz Ağızsılaşması
-ñ->-ġ-: saña > saġa; teñri> taġrı

Ünsüz Düşmesi
-ġ/-g>Ø: kiçig > kiçi; uruġ > uru
-ġ-/-g->Ø: işgek > işek; azġan > azan
b- > Ø: bol- > ol-
-r- > Ø: ir- > i-
h- > Ø: heç > eç
y- > Ø: yamġır > amġur
-f- > Ø: sufsa- > susa-
-l- > Ø: keltür- > ketür-

Ünsüz Türemesi
h- türemesi: ayva > hayva
v- türemesi: ur- > vur-
y- türemesi: eki > yekki
t-, -t- türemesi: asru > astru

Göçüşme
lġ>ġl göçüşmesi: arlıġaç > arılġaç
r > r göçüşmesi: arun > arın
ġl > lġ göçüşmesi: baġla- > balġa-
ġm > mġ göçüşmesi: yaġmur > yamġur
ks > sk göçüşmesi: öksür- > öskür-

İkizleşme
Örnekler: iki > ikki; aın- > aṭṭın-

METİNLER
Gülistan Tercümesi (116b)
1 ikāyet şey saǾdî aytur yādımda bar kim yigit(2)lik eyyāmında bir kim-irse bilen dostluum ol (3) ġāyetde idi kim niçük kim ikki bādām maġzı bir yirde (4) bolsa subetimiz anıñ bigin idi nā-gah ortamızda (5) ittifā-ı ġaybet tüşti bir
müddetden sonra kildi (6) olturup Ǿitāb ılmaġa başladı kim niçün sen (7) maña bir aıd ıya birmediñ ayttım ayfım kildi (8) cemāliñ bilen āıd közi müşerref bolġay daġı men marum (9) şiǾr cehānda kimdür ol cānā bu Ǿışıñ otına küymes (10) viāliñ körmege bir dem meni hicrin tutar oymas (11) kilür ayfım naar ılsa yüzüne her ki toyġunça (12) yana aytur men ol yüzge niçe basa kişi toymas (13) ikāyet şey saǾdî aytur bir dānişmendni kördüm.

Münyetü’l-Guzāt (115b)
1 bu bāb sıpun urma Ǿilminde beyān ılur (2) sıpun birle urmanıñ Ǿilmi ol turur kim (3) sıpunı ortasındın tutġay artarı malūb (4) andın soñra üç urla titretgey üç atlam (5) ilgerü basġay taı ol ad ılġan (6) yirni igrirek turup mecmūǾı uvveti birle ġarîmi (7) üzere atġay cehd ılıp ura körgey

Ünite 10
Kıpçak Türkçesi Şekil Bilgisi

ŞEKİL BİLGİSİ ÖZELLİKLERİ
Çekim Ekleri
Sözlerin anlamını etkilemeyip, onların diğer sözlerle bir şekilde ilişkisini kurup söz grubunda veya cümlede görev almasını sağlayan eklere çekim ekleri denir.
İsim Çekimi
Çokluk
+lAr eki kullanılır: olarını alıp barmalarıñge soıp burunġı kibi atġıl
Ünlü ile biten zamirlere, zamir “n”si olmaksızın ulanabilmektedir: bularġa birer alın bir
İyelik
İyelik Ekleri            Teklik                                   Çokluk
I. Kişi                         +(I)m +                      (I)mIz / +(U)mUz
II. Kişi                       +(I)ñ                          +(I)ñIz / +(U)ñUz
III. Kişi                     +I /+U; +sI/+sU       +I /+U; +sI/+sU

Örnekler: menim kullarum / ümmetim / atam / anam
Hal
Yalın Hal
İsmin cümlede özne olarak görev yaptığı haldir.
İlgi Hali
İsim tamlamasında tamlayanın bulunduğu haldir.
Ünsüzle sonlanan zamirlere +Iñ eki, ünlüyle sonlanan zamirlere veya isimlere +nIñ / + nUñ eki ulanır: bir fakir kilip bularnıñ müşkilin hall itip ayttı
İlgi halinin eki, men ve biz kişi zamirlerine eklendiğinde +im şeklini almaktadır.
Yükleme Hali
Cümlede, geçişli fiil olan yüklemden etkilenen ismin bulunduğu haldir.
Genel yükleme hali eki +nI’dir: Özümni fillerge urġay men
İyelik üçüncü kişi ekini almış isimlerin yükleme haline sokulmasında genellikle +n eki kullanılır: bir oġlın
Yönelme Hali
Öncelikli olarak ismin bağlı bulunduğu yüklemin yönünü gösteren haldir.
Genel yönelme hali eki +GA’dir. Yavuzġa eygülükni ılma eyledür
İyelik eki almış isimlerin yönelme hali +A eki ile belirtilir: illerin baġlap sulān ıdmatına kitürdiler
Bulunma Hali
Yüklemin ifade ettiği hareketin mekânını gösteren haldir. Bu halin eki +dA’dır: avrat umāşın kiyip ivde oturuñ
Ayrılma Hali
Bağlı bulunduğu yüklemi mekân veya zarf olarak tamamlayan ismin bulunduğu haldir. Eki +dAn’dır. bu sözni vezirden sulān nedîmleri işitip
Ayrılma hali ekinin +dIn şekli de Kıpçak sahası metinlerinde görülür: uldın ni ata kördi
Eşitlik Hali
Bu halin eki +çA’dır. bu yanı kilmege köñlündeki murādınça ‘izzet tapay
Vasıta Hali
Genellikle ismlerin yüklemlere zarf olarak bağlandığı haldir. Bu halin ifadesi, Kıpçak sahası metinlerinde daha çok bile, bilen ve birle yardımcı biçim birimleriyle sağlanmaktadır: sen seni küç bile ota yaar sen
+n eki, belirli bazı sözlerde bu hali ifade etmeye devam etmektedir: ol biligsiz kündüzün kim şem ‘-i kātūri yakar

Yön Hali
Yüklemin sonlanmamış yönünü zarf olarak gösteren haldir. +GArI eki ile bu hal ifade edilmektedir: çevġannı artarı sala birmeklik turur

Aitlik
Aitlik, diğer tarihi devir ve sahalarda olduğu gibi Kıpçak sahası metinlerinde de +KI eki ile ifade edilir. yıradaġılar böyle uzūrda daġı yaındaġılar baîretsiz yırada / soñraılar andı / bu üstimdegi ıramdan özge

Fiil Çekimi
Fiil Çekiminde Kullanılan Kişi Ekleri
I. Tipteki Kişi Ekleri
I. Tip                         Teklik                       Çokluk
I. Kişi                        men; -n                      biz
II. Kişi                       sen; sın/sin               siz
III. Kişi                    Ø                                Ø; -lAr

II. Tipteki Kişi Ekleri
İyelik eki kaynaklı olduğu düşünülen bu kişi ekleri görülen geçmiş zaman, şart ve kısmen istek kipinin çekimlenmesinde görev alırlar.
II. Tip                        Teklik           Çokluk
I. Kişi                        -m                   -K
II. Kişi                       -ñ                    -ñIz / -ñUz
III. Kişi                     Ø                     Ø; -lAr

Zamanlar
Görülen Geçmiş Zaman
-DI
bir vezîrniñ oġlını kördüm

Öğrenilen Geçmiş Zaman
-p turur / -ptur / -p
Birinci tipteki kişi ekleriyle çekimlenir: melik üçün bir aîde med ılıp turur men / keliptir men / bir tüş körüp men

-mIş
Birinci tipteki kişi ekleriyle çekimlenir: ketmiş men / ılınmış sen / bolmış sen

Şimdiki Zaman
-A/-y turur ; -A/-y dIr
Birinci tipteki kişi ekleriyle çekimlenir: aladır men / söyley dir sen / ivde yani bişe durur / kele dirler

–AyUr; -IyUr; -yUr; -Ayor;-Ayorur
mecrū kitip ‘alı büriyür / biri birine oşayur / yatayor, keleyorur

Gelecek Zaman
-GAy; -GA
men mü’min bolġay men / alaşay men / körge men

-IsAr
Melül ılmayısar ‘ārif ir kişi köñlün

-AsI
alası men, alası sen, alası, alası biz

Geniş Zaman
Ünsüzle sonlanan fiillere -Ur ve -Ar; ünlü ile sonlanan fiillere -r eki ulanır.
yir men er men baġışlar men / apar sen / ınanman / izderler

Kipler
Emir Kipi
Emir Kipi                 Teklik                                   Çokluk
I. Kişi             -AyIm / -GAyIm; -GAyIn              -AlIm/ -GAlIm; -lIm; -AlIK / -AlI
II. Kişi           Ø; -GIl/-Kıl/-GUl                             -(I)ñ/-(U)ñ; -(I)ñIz /-(U)ñUz
III. Kişi                     -sIn / -sUn                            -sIn / -sUn;-sInlAr / -sUnlAr

Örnekler: etek aydan ketüreyim / men oıġayım / tilegeyim / işitmegeyin

Şart Kipi
-sA eki ile çekimlenir:
Tilesem / tileseñ / ayıtsañ / alsalar

Gereklilik Kipi
“fiil+şart eki+kişi eki kerek” veya “fiil+mAK + kerek+kişi eki” kalıplarından yararlanılır: bu fesād ehliniñ nesli münai’ bolsa kirek / anı öltürmek kerek

İstek Kipi
-A eki aracılığıyla ifade edilir.
Oruç tutam ol kün / işitmeye oş bu tanulu

Zamanların Birleşik Çekimi
Hikaye
Görülen Geçmiş Zamanın Hikayesi: -DI irdi: niçük kim burun tuttuñ irdi
Öğrenilen Geçmiş Zamanın Hikayesi: -mIş idi ; -mış irdi: kördüm yazılmış irdi uçma işiginde
-p idi; -p turur idi; -p turur irdi: ol avm kim andan ulm körüp idiler
-GAn idi: kime zametin çekmegen idi
Gelecek Zamanın Hikayesi: -GAy idi; -GAy irdi: öz kereminden yazukın baġışlap āzād ılsa ni bolgay idi

Rivayet
Geniş Zamanın Rivayeti
-Ar/Ur/-r imiş; -Ar/Ur/-r irmiş: yir imiş ġam

Şart
Görülen Geçmiş Zamanın Şartı: -DI/-DU ise ; -DI/-DU irse: ayda oyduñ ise kemāhuve anda oyġıl
Öğrenilen Geçmiş Zamanın Şartı: -mış-mışsa: Sançar urmış-mışsa Sonur urmışdı
Geniş Zamanın Şartı: -Ar/-Ur/-r ise; -UrsA/-rsA: alursam / bu aria okur
iseñ ur’ān

Ek-Fiilin Çekimi
Türkçenin ilk tespit edilen yazılı metinlerinden beri, öncelikli görevi isimlerin yüklem olmasını sağlamak olan ek-fiil, Orhun harfli metinlerde er- olarak belirlenmiştir. Ek-fiil, Kıpçak sahası metinlerinde ir-, i- veya Ø olarak görülmektedir. Bu sahada, aynı görevde tur- fiili de, özellikle geniş zaman bildirimlerinde ek-fiil olarak işlev görmüştür.
Ek-Fiilin Geniş Zaman Çekimi: ir- ek-fiilinin geniş zamanda şekimlenmiş biçimi kişi eklerini alır. irür men ‘aybıma āyil / irür men meskenet mülkinde mekūr / bu mual irür
tur- yardımcı fiili de, ir- fiiliyle eş görevli kullanılmıştır: sen niçe kim yıra turur sen / yimiş yimişi yok turur / iyeleri dururular
Ek-Fiilin Öğrenilen Geçmiş Zaman Çekimi: ir- veya i- biçimleri belirlenmiştir: böriniñ a’b-reki sen imiş sen / ol nusret birle irmiş
Ek-Fiilin Görülen Geçmiş Zaman Çekimi: türbesinde mu’tekif idim / biri ısa boylı idi / bizler safar içinde irdük
Ek-Fiilin Şart Çekimi: lāyı isem / ir isen / özi bahādur irse anın atında bolsun
Ek-Fiilin Sıfat Fiil Eki Alması: Sadece -dük sıfat fiil ekini almaktadır: eger bilse ol derviş, ol arām idügin andan sonra du’a ılsa
Ek-Fiilin Zarf Fiil Eki Alması: -ken zarf fiil ekinin yanında -geç zarf fiil ekini de aldığı görülmektedir: ol meni kiçer iken körüp tanıdı / bular munça silāları bar irken ılıçdın müstaġni bolur
Ek-Fiilin Olumsuz Çekimi: Daha çok degül / dögül yardımcı sözüyle yapılmaktadır: şerrinden iymen dögül men / sen müsülmān degül mü sen
irmes yardımcı sözünün de bu görevle kullanıldığı cümleler vardır: bu levnli süñüde itiyā ılma ācet irmes

Fiilimsiler
İsim Fiil Ekleri
Hareket ismi yapmak için Kıpçak sahası metinlerinde -Iş’e göre -mAK eki daha yaygın kullanılır.
-mAK: terbiyet ġayr ehline ılma künbed üstüne oz oyma tur
-Iş: öfke bile ol ıya yaışın körünüz / bu şîve bilen köñül yaışın körüñüz

Sıfat Fiil Ekleri
-AcAk: bu olturaca yirdür
-An: revā bolur boġuzlama kirü kalan urbanlılarnı / mükāteb hālinde
toġan oġlan sa’y ılġay
–Ar / -Ur / -r: kiter vatın ayttım / dārūdın kim işlenür
-AsI: ni yatur sen yatası yir degül
-çı: esrük ol turur kim bolmaçı sözler sözler
-GAn: aşıḳḳan ir bilen yoldaş bolma
-GIçI: fāyide ılmas aña edeb ılġıçınıñ edebi
-GlI: açan senden biligli ir açıp ağzın söze kilse
-GU: küçi yit kadarınca
-mAs: o atmadın ormas boldıñ
-mIş: ileyinde asılmış muṣḥaf bolsa

Zarf Fiil Ekleri
-A: oğlan def’ ite bilmedi
-ArAk/ -UrAk: berāber kötürürek tutġıl
-ArdA: öperde nāgeh oynap tiş batırdı
-ArgA: buyursa biş yumurtanı alurġa küç bile sulān
-bAn/ –UbAn: ġāfil yürüben usal bolma
-dükçe: ili tigdükçe ol kitābge meşgul boldı
-GAç: kemide oturup kiter igeç kime sonunda bir zevrā ġar boldı
-GAlI: ketkeli beri körmedim
-GAnçA: küçi yitgençe körklü tertîb birip altı fen üzere tarîr ıldı
-GAndA: ılıç çapġanda bilegiñni tışarura bura çapġıl
-GAydA: anın üzere baġlanġayda biri birine kerek
-GInçA / -GUnçA: aşı bişkinçe iygü ādemîniñ ivüñ ratın tirip ota yaka dur
-I/ -U: ma’nisin añlayı bilmedi
-IçAK/-UçAK: sen ölüçek ol miñ altunga tiger
-ken: ılınçnı çaparken ınına somanı ögrengey sen
-mAdIn: āzı ve afîf kirek kim tuymadın tuydurmadın ılabilgey
-mAyIn: eyyāmında kiçeler uyumayın
-mAyInçA: ol andan kitmeyiser ölmeyince
-p: illerin baġlap sulān ıdmatına kitürdiler
-y: ol pehlevān yigit bilen oynay küle kilür idük

Yapım Ekleri
İsimden İsim Yapan Ekler
+aç. yalañ+aç;
+An. oġul+an, ir+en;
+AġU, +Av /+Ov, +AvU. birev, üçöv, bişevü, tosavu, yidegü;
+Ar / şAr. üç+er, dört+er, yedi+şer;
+ey. il+ey;
+çA. Arap+ça, bar+ça;
+çAK. oyun+cak, kök+çek, il+çek;.
+çI. yay+çı, kömür+çi, tegirmen+çi, boyaġ+ç;
+çUK. it+çük, ısa+çu, ap+çu, köl+çük;
+CUKAz. it+çükez, ul+çuaz, at+çuas, yüz+cügez;
+DAş. kökür+deş, boy+daş , yol+daş;
+dUrUK. boyun+duruk, kömül+dürük, burun+duruk;
+GA. baş+a, öz+ge;
+gü. köz+gü;
+GInA. ulu+ġına, at+ġına, bey+gine, bular+ġına;
+lI / +lU; -lIg/-lUg. körk+lü, bilig+li, yay+lu, küç+lü, at+lı, at+lıġ, saġ+lıġ, at+lıġ,
il+lig, korku+lug;
+lIK/+lUK. arı+lı, bol+lu, esen+lik, edgü+lük;
+maç. til+maç;
+nçI. ikki+nçi, üç+ünçi, on+ınçı, yüz+inçi;
+rAK. artu+ra, bilge+rek;
+sIz/+sUz. azu+sız, til+siz, idman+suz;
+sul. yo+sul;
+şın. sarı+şın;
+z. iki+z.

Fiilden İsim Yapan Ekler
-A. çevr-e, ölç-e, ya-a;
-Aç. kül-eç;
-AçAK. iç-ecek, yat-aça, kel-eçek, yaz-aça;
-AġAn. iç-egen, kül-egen, aç-aġan, bar-aġan;
-AK. on-a, uç-a, öl-çek, otur-a;
-am. tut-am;
-an. uç-an;
-çAK. em-çek, abar-ça;
-ıçı, -çi. oı-çı, tilen-çi;
-çu. kabar-çuk;
-dI/-dU. karal-dı, öv-dü, yuyun-du;
-G. bil-i-g, aġrı-ġ;
-GA. ısa, kavurga, süpürge;
-GAç. oltur-ġaç, tart-ġaç, tep-keç;
-GAK. bat-a, il-gek, aç-ak;
-GAn. udur-ġan, süpür-gen, unut-an;
-GI/-GU. bur-gı, bıç-ı, dir-gi, sev-gü, kes-ki;
-GIç/-GUç. aç-ıç, aġın-ġuç, süz-güç;
-GIçI/-GUçI. al-ġuçı, tut-ġuçı, yon-ġuçı;
-I/-U. or-u, ölç-i, öl-i (GT 189/10), sat-ı, yaz-ı;
-IçI /-UçI. Al-ıçı, bil-içi, iç-üçi, küt-üçi;
-K. aç-u-, bit-i-k, böl-ü-k, tamız-ı-;
-KIn /-KUn. sep-kün, taş-ın, uç-un, yar-ın;
-m. bog-u-m, öl-ü-m, yar-ı-m;
-mA. süz-me, az-ma;
-mAK. oy-ma, iç-mek, ye-mek;
-mAKlIK. bit-meklik, opar-ma;
mAn. talaş-man, tegir-men;
-mİş. yi-miş;
-mu. us-mu;
-n. a-ı-n, kel-i-n, tüt-ü-n, yıġ-ı-n;
-nç. ınan-ç, umun-ç, sağın-ç;
. biliş, sanç-ı-ş, olur-u-ş, öp-ü-ş, çap-ı-ş;
-t. ög-ü-t, sar-ı-t, yan-u-t;
-vUç. çimdi-vüç, yülü-vüç;
-z. kö-z, sö-z.

İsimden Fiil Yapan Ekler
+A-. ad+a-, aş+a-, küç+e-, til+e-;
+Ar-. a+ar-, kök+er-, yaş+ar-;
+dA-. al+da-, at+ta-;
+ġa-. yır+ġa-;
+I-, +U-. aġr+ı-, bay+ı-, taş+ı-;
+K-. yol(u)+-, çın(ı)+-, kéç(i)+k-;
+KIr- / +KUr-. ıç+ur-, süm+kür-;
+lA-. söz+le-, yazu+la-; sayrı+la-n-, baz+la-ş-, ız+la-t-;
+r-. eski+r-, kara+r-;
+rgA-. açı+rġa-;
+sA-. su+sa-, utaruv+sa-;
+sIn-. bey+sin-, erk+sin-;
+sIrA. uyu+sıra-.

Fiilden Fiil Yapan Ekler
-ala-. kov-ala-;
-Ar-. çık-ar-, ayt-ar-, op-ar-;
-der-. kön-der-;
-DIr- / -DUr-. aç-tur-, bil-dir-, birik-dür-, iç-dir-, ızdır-, sındur-, sat-tır-, üleş-tür-;
-GIr- / -GUr- / -KIr-. bat-ır-, bil-gir-, tir-gir-, tur-ġur-, yat-ır-;
-GIz- / -GUz-. kir-giz-, kör-güz-, tir-giz-, tur-guz-, oltur-ġuz-;
-I-. az-ı-;
-k-. kir-i-k-, tur-u--, yul--;
-GAr-. öt-ker-, az-ġar-;
-l-. aç-ı-l-, arı-l-, bil-i-l-, oş-ı-l-, ur-u-l-;
-mA-. sözle-me-, tap-ma-;
-n-. arı-n-, bil-i-n-, kör-ü-n-, kizle-n-, yap-ı-n-;
-p-. ır-p-, ser-p-;
-r-; -Ir-;-Ur-. art-ur-, biş-ür-, aş-ur-, tüş-ür-;
-. bir-i-ş-, okşa-ş-, sancı-ş-, tap-ı-ş-;
-t-. aġar-t-, boşa-t-, ohşa-t-, uya-t-, ou-t-;
-. sür-ü-;
-y-. o-y-, to-y-;
-z-. em-i-z-, tam-ı-z-, aġ-ı-z-.

SÖZ VARLIĞI
Deşt-i Kıpçak bölgesinde yaşayan Kıpçakların konuşma dilinden derlemeler yapılarak oluşturulan Kodeks Kumanikus’un söz varlığı, esasta Türkçe sözlerden oluşur.
Memluk Kıpçaklarının yaşadığı sahada yazılan eserlerin söz varlığı da esasta Türkçedir. Bunun yanı sıra Arapça ve Farsça sözler de özellikle dini varlık ve kavramların adlandırılmalarında kullanılmıştır.

ÖRNEK DİL İNCELEMELERİ
Gülistan Tercümesi
[148/74b](1) bu al ilinden alā apay men. ol sebeb (2) den kim köp kilürler meni ziyāret ılmaġa daġı (3) alarnıñ kilmegi evatımnıñ afāsın kiterür. (4) ayttı tileseñ kim daġı kilmegeyler. ol (5) faîr durur aña aça borç birgil. ol kim (6) ġanî durur andan akça tilegil daġı hîç kim (7) irse atıña kilmes. Ş’ir (8) müsülmān leşkeri alnında derviş (9) yüriben vat kim deryuze
itkey (10) tevaḳḳu’ orusından cümle kāfir (11) açıp çîn ü aāġa tigrü kitkey (12) ikāyet bir faîh oġlı atasına ayttı.
iy ata (13) bu mütekellim vā’ilerniñ körkli Ǿibāretiniñ eseri.

Münyetü’l- Ġuzāt
[64a](1) sançışmayın süñüñni imtināǾa salıp anıñ sa (2) ru kiri ol yirge ayıtġıl. aıñnı atıġ sürüp (3) taı iyeriñde anıñ saru ıyışara olturġıl (4) taı andan itirāz ılġıl. aña alay körgüzgil (5) kim sen aıñnı tartara yürürsin tip saġınsun. (6) açan oltar yirdin çısañ anıñ birle anda sançış (7) ġıl. bu menim atımda ol tar yirde touşmadın yaşı (8) ra turur. eger ‘askerde
üküş atlıġlarġa (9) arşu yolusañ bularnıñ orta yirine kirip

İrşādü’l Mülūk ve’s Selātîn
[81a] (1) iy Teñri Rasūlı ikāyet ılġıl anlarnı bizge. ayıttı Nebî ‘aleyhi’s-selām: anlar (2) Teñri üçün dōst tutuşġanlar turur taı ziyāret ılışġanlar turur Teñri üçün taı olturuşġanlar turur Teñri üçün. on sekizinçi farż : ataġa egülük ılma turur. Teñri te’ālā sözi: (3) ayıtmaġıl ata taı anaga üf tip. Takı Nebî ayıttı: kim kim öpse anasının başını ululap ol anasını taı çökse (4) anası
ileyinde vār ılıp kendüsini taı anasınıñ aḳḳını ululap kiçgey ırādan yıldırım kibi. on touzunçı (5) farż : emānetlerni ötemek turur. Teñri te’ālā sözi: rāstı Teñri te’ālā buyurur sizge kim öteñiz emānetlerni (6) iyesine. Taı ayttı Rāsul : îmānı yool kişiniñ kim anıñ emāneti yo taı dîni yo ol kişiniñ (7) anıñ ‘ahdi yo. yigirminçi farż : sewünmekni terk itmek turur. Teñri te’ālā sözi: ayġurmañız ol nerse öze kim kiçti sizden (8) taı sewünmeñiz ol nersege kim kildi sizge.

Kodeks Kumanikus
«Eger biz aytsa: «Yazusuz biz», – kensimizni aldar biz, daġı kertilik bizde yo-tur. Eger biz yazuımıznı kerti köñül bile aytsa, kim Teñri önünde öltürür, Teñri küçlü-dür daġı yarlıġançlu-dur bizim yazuumuz boşatma daġı barça yamandan arıtma». «Neçik yara yaşı bolmas içinden temeri çımayınça, alay yazulı can sav bolmas, arınmas, yazuı çımayınça. Vay sen, ya zulı kişi, kim sen yazuuŋnı bu dünyada bir kişiden yaşırır sen! Yaşı bilir sen, kim ol cehanda yaşınmas sen. Uyalır sen bir kişige kensi yazuın aytmaġa. Anda ne uyat bolġay saña ol köni yarıçı alında, ayda yazuıñ eşitkeyler köktegiler, tamudaġılar! Anda bolġay saña ulu uyat, daġı kerti uyat, daġı ölüm uyat. Ol uyat neme de boluşmaġay saña: erkli-erksiz tamuḳḳa barġaysiz». (s.124)

(Kitap Bitti)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder