Bir Kayışın Tesiri
Bir zabit arkadaşımla oturuyorduk.
Yanımızdaki (…) bir şeyler anlatıyordu.
“Demek yollar açıldı!”
“Baksana şu Çerkez’e…”
“Ayol, o Çerkez değildir!” dedi.
“Çerkez taklidi yapar!”
“Ya ne?”
“Türkoğlu Türk!”
“O hâlde bu Türk niçin herkese kendisini Çerkez zannettirmek
istiyor?” diye sordum.
“Bak sana anlatayım niçin” dedi.
…bir arkadaşı kendisine Karamürsel’den gayet zarif bir
Çerkez kayışı getirdi.
O günden itibaren Türklerle konuşmamağa, hep Çerkezlerle
düşüp kalkmağa başladı.
Harbiye’ye geçtiğimiz zaman Mahmut Bey Türk şivesini
kaybetti.
Adını alay için “Çerkez Mahmut” takmıştık.
Bir gün meşhur bir Çerkez paşaya intisap etti. Onunla
İstanbul’dan sürüldü. Kafkasya’ya kaçtı.
Artık işi gücü Çerkezlik için çalışmak oldu.
Karamürsel’den getirdiği Çerkez kayışında sanki bir tılsım
vardı. O andan itibaren Çerkezlik sevdasına düştü.
Türklerin hariçten kendi içlerine gönüllü bir tek
“millettaş” celbedecek böyle ehemmiyetsiz kayışçıkları bile olamadığını
düşündüm.
Zaman, Sayı: 310, 13
Şubat 1335 [l919], s. 2.
…
(Özet değildir)
…
Ömer Seyfettin, Bütün Hikâyeleri (Hazırlayan: Hazırlayan:
Nâzım Hikmet Polat), Yapı Kredi Yayınları, 2. Baskı, 2015, İstanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder