Fon Sadriştayn’ın Karısı
O gün İstanbul’da kalsam bile hiçbir iş yapamayacaktım.
…beynimdeki granit ağırlığı yumuşatmak, başımın kaynayan
hararetlerini söndürmek için bir Boğaziçi vapuruna atladım.
…bir Alman yanıma oturmuş,
Alman’ın gözlerini üzerimde hissediyordum.
“Beni tanıyamadınız mı?”
“Hayır...” dedim.
“Hâlbuki ben sizi tanıdım.”
“Ben Alman değilim.”
“Nesiniz?”
“Türk...”
Mektepten çıktıktan sonra seninle hiç tesadüf etmedik.
Beni halam büyütmüştü.
Evlenmeye kalktım.
Nihayet gayet şık, gayet güzel, Fransızca konuşur, piyano
çalar bir kız buldular.
Düğün oldu. Karımı gelin gibi halamın yanına almıştık.
İkinci ayın başında halam, ‘Bu gelin değil, Allah’ın
cezası...’ diye söylenmeye başladı.
Annemden kalma bir evim vardı. Onu rehine koyarak bir ev
tuttuk.
Bir gün kendimi muayene ettirdim. Doktor ‘Dikkat ediniz,
verem başlıyor’ dedi.
Hâlim karımın umurunda değildi.
Nihayet kumpanyadan üç ay izin aldım. Kalan paramla Almanya’da
oturan bir arkadaşımın yanına gittim...
Arkadaşımın evine misafir oldum. Bira içmeye; yemeye, çok
yemeye, bir fil kadar yemeye başladım.
Alman kadınını gördükten sonra benim müsrif, şık karım
hayalime korkunç bir hasar kâbusu gibi geliyordu.
Tekrar evlenmeye karar verince kız bulmak uzun sürmedi.
…
Oh, azizim, ne çabuk... Tarabya’ya geldik. Ben buraya
çıkacağım.
…
Yeni Mecmua, C. I,
Sayı: 26, 3 Kânûn-ı sâni [Ocak] 1918, s. 513-517.
…
(Özet değildir)
…
Ömer Seyfettin, Bütün Hikâyeleri (Hazırlayan: Hazırlayan:
Nâzım Hikmet Polat), Yapı Kredi Yayınları, 2. Baskı, 2015, İstanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder