Havyar
Hamdune Hanım eski bir şeyhülislâm haremidir.
Mal vardı, mülk vardı. At vardı, araba vardı. Amma bu eve
bakacak bir erkek yoktu.
Hamdune Hanım paçaları sıvadı. Kendine bir damat aramağa
kalktı.
Nihayet Hüsam Efendi’yi Topkapı’nın ücra bir mahallesinde
keşfetti.
Çünkü son derece çirkin olmakla beraber fakirdi de...
Nikâhı, düğünü bir günde yaptı.
Bu kaymak vücutla Hüsam Efendi tam yirmi sene koyun koyuna
yattı.
Kırkını geçtiği hâlde askere aldılar. Sonra bir kolayını
buldu. Kurtuldu.
Hüsam Efendi’ye ansızın bir ticaret hevesi geldi.
Artık tamamıyla yırtılmıştı.
Karısı, kaynanası bu değişikliğe tahammül ediyorlar,
seslerini çıkarmıyorlardı. Lâkin Hüsam Efendi, dil münasebetsizliklerine, el
münasebetsizlikleri de karıştırmağa başladı.
…
“Valideciğim, yirmi senedir kaymak yemekten usandım” dedi,
“şimdi de biraz canım havyar istiyor!”
Yeni Dünya, Sayı: 5, 14
Ağustos 1335 [1919], s. 77-78.
…
(Özet değildir)
…
Ömer Seyfettin, Bütün Hikâyeleri (Hazırlayan: Hazırlayan:
Nâzım Hikmet Polat), Yapı Kredi Yayınları, 2. Baskı, 2015, İstanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder