Ezelî Bir Roman
Âdem Bey büyük ıhlamur ağaçlarının altında yapayalnız
geziniyordu.
Karşıdan gayet beyaz ince bir hayalin geldiğini gördü.
“Sen kimsin?”
Akşamdan beri aradığın...
Havva Hanım, “Ne kadar mes’udum!” dedi.
Büyük mermer havuzun fıskiyelerindeki çanağa bir ihtiyar
ecinni oturmuş, onlara gülüyordu.
“Hâlinize gülüyorum!” dedi.
“Hâlimizde ne var?”
“Yalan söylüyorsunuz. Birbirinizi aldatıyorsunuz!”
Havva Hanım, “Bizim birbirimizi ebedî bir aşkla sevdiğimize
inanmıyor musun?” diye sordu. Cüce tekrar bir kahkaha çınlattı: “Fâni hayat
içinde ebedî bir aşk ha?..”
Evlendiler. Seviştiler. Bir vücut gibi yaşadılar.
Sonbaharın nihayetlerine doğru Âdem Bey rahatsızlanmıştı.
Soğuk bir kış gecesi Âdem Bey karısına “Sen açılıyorsun! Ben
de üşüyorum!” dedi. Bu sözde “azarlama”yı artıran gizli bir kabalık vardı.
Kocası, “Yatak geniş... Yorganlarımızı ayıralım. Ben bir
yana çekileyim. Rahat rahat uyuyalım!” cevabını verdi. Havva Hanım gülümsedi:
“Ben de bir yana... pekâlâ?”
…
“Ah yalanmış! Yalanmış!” diye inledi. Âdem Bey gözünü kapar
kapamaz rahat uykusuna dalmıştı. Karısının bütün gece devam eden hıçkırıklarını
duymadı...
Tercüman-ı Hakikat,
Sayı: 13576, 22 Kânun-ı evvel [Aralık] 1334/1918, s. 2.
…
(Özet değildir)
…
Ömer Seyfettin, Bütün Hikâyeleri (Hazırlayan: Hazırlayan:
Nâzım Hikmet Polat), Yapı Kredi Yayınları, 2. Baskı, 2015, İstanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder