30 Aralık 2019 Pazartesi

Ömer Seyfettin - Miras

Miras

İnsanın kendi nefsinden nefret etmesi kadar dünyada azap verici bir şey yoktur, sanıyorum!
“iyilik, doğruluk, güzellik”
Bu üç alevli esirden meşale sönünce artık karanlık bir çöle düşeriz. Hayvanlaşırız.

Amcam, oğlu Nihat Çanakkale’de şehit düştüğü günden beri, beni onun yerine koymuştu.

“Gel bakalım” dedi, “sana bir mücevher göstereyim.”

Açık duran kitabı bana uzattı.
Bu mücevher çamura düşmüş bir bakkal defterine benziyordu.

“Dâfiü’l-gumum, Deli Birader’in letaif külliyatı... İstanbul’da bir nüshası daha yok... Belki bütün dünyada bir eşi yok! İhtimal yazı da Gazalî’nin kendi yazısı...”
“Kaça aldınız?”
“Yüz seksen liraya.”

“Haberin var mı? Benim kütüphaneyi satın almak istiyorlar!” dedi.
“Ne kadar veriyorlar?”
“Evvelâ on bin lira... dediler. Sonra ‘ben satmam’ deyince on beş bine, yirmi bine çıktılar.”

Bu küçük bir servetti. Er geç benim olacak bir servetti. Zira amcamın bizden başka vârisi yoktu.
Şimdiye kadar hiç düşünmediğim bu hazır miras birdenbire bütün hayalimi doldurdu. Sanki kafam şişti, sersem oldum.

Sakalının altından beyaz zayıf boynunu gördüm. O beyaz yere iki dakika basılsa... yüz bin lira birdenbire benim olacaktı!

Zihnimdeki cinayet planı kendi kendine genişliyordu.

“Sizden bir istirhamım var!” diye inledim.
“İstiyorum ki bütün servetinizi daha sağlığınızda millî müesseselere vasiyet edesiniz!”
“Fakat niçin?”
…Sözde ben gençtim, ihtimal bu kıymetli kütüphaneyi satar, memleketten dışarı çıkmasına sebep olabilirdim. İstiyordum ki bu mühim miras millete kalsın!
“Pekâlâ!” dedi, “kütüphanemi millete vereyim. Fakat başka akarlarımı...”
“Onları da istemem amcacığım…”
Doğruldu, beni kucakladı. Alnımdan öptü.
“Sen benim mâbihi’l-iftihârımsın!” dedi.

Vakit, Sayı: 776, 3 Kânun-ı sani [Ocak] 1336/1920, s. 3.


(Özet değildir)
Ömer Seyfettin, Bütün Hikâyeleri (Hazırlayan: Hazırlayan: Nâzım Hikmet Polat), Yapı Kredi Yayınları, 2. Baskı, 2015, İstanbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder