30 Aralık 2019 Pazartesi

Ömer Seyfettin - Tuhaf Bir Zulüm


Tuhaf Bir Zulüm

Bilmem eski bir derebeyinin torunu olduğum için mi, Bulgaristan’da gezerken hep kendimi öz babamın çiftliğinde sanırım.
Koştanof güldü: “Seni bu gece bizim bir eski diplomatımıza takdim edeceğim,” dedi,

“işte ben bir nasyonalist’im.”
“Türk değil misin?”
“Evet.”
“Öyle ise bir şey olamazsın be oğlum.”
“Niçin olamayayım?”
“Çünkü Türk’sün be oğlum.”

Gospodin nihayet “Türklerde hiçbir şey, hiçbir fikir, hiçbir ideal yoktur. Yalnız bir şey vardır” dedi. İkimiz de birden sorduk: “Ne?”
“Taassup!”

“... İstanbulof’un çocukluk arkadaşıydım. İstanbul’da da beraber okuduk. Hükümet teşekkül edince komitalarla bir kongre yaptık. O vakit Bulgaristan’ın yalnız ismi vardı.
Bir gün İstanbulof bana, ‘Bu Türkleri ne yapacağız?’ diye sordu. Ben, ‘Kolay!’ dedim. ‘Hepsini Türkiye’ye göndeririz.’
Küçükken aralarında büyüdüm. Komşularımız hep Türk’tü. Bunların kimseye garezleri yoktu. Hatta kendilerine o kadar kötülük yapan Ruslara bile fenalık etmezler, yaralılarına su, ekmek, ilâç verirlerdi. Bütün hayatları karanlık bir taassuptan ibaretti. Meselâ domuza fena hâlde garezdiler!
Deliorman’a kaymakam oldum. O vakit orada ilâç için olsun bir tek tane Bulgar yoktu.
On, on beş domuz tedarik ettirdim. Makedonyalıya, ‘Domuzlarını aç tut. Hiçbir şey verme. Sokaklarda, bahçelerde, tarlalarda kendilerine yiyecek bulsunlar!’ dedim.
Domuzlar kasabaya yayıldı. Türklerin hâlini bir görmeliydin...
Altı yedi ay içinde küçük sürü üredi. Hemen bütün kasabayı kapladı. Türkler baktılar ki bu mahlûklardan kurtuluş yok, birer birer hicrete başladılar.

Bismarck, Alsace-Lorraine için benim gibi bir çare bulamamıştı. Yok lisanı konuşturmamak, yok mektepleri kapatmak... Ne çirkin, ne vahşîce hareketler!..
Yeni Mecmua, C. 3, Sayı: 66, 26 Teşrîn-i evvel [Ekim] 1918, s. 278-280
(Özet değildir)
Ömer Seyfettin, Bütün Hikâyeleri (Hazırlayan: Hazırlayan: Nâzım Hikmet Polat), Yapı Kredi Yayınları, 2. Baskı, 2015, İstanbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder