30 Aralık 2019 Pazartesi

Ömer Seyfettin - Türbe


Türbe

Sıcak bir mayıs günüydü.
Şefika Molla oturmuş, sarı, iskelet eliyle nazlı kedisi Mercan’ı okşuyordu.
Kocası otuz sene evvel ölmüştü.
…bütün Selanik’in hastaları ona gelirdi.
…hiçbir hırsız evine girmeğe güvenemezdi. Üfürükçülüğü, sofuluğu, büyücülüğü kalplerde meçhul bir korku uyandırırdı.
Otuz senedir ilk defa sokağa çıkacaktı.
Hacı Gülsüm Hanım ölüm döşeğinde idi. Gelip kendisini görmesini, hakkını helâl etmesini rica ediyor…
Örtüye girmeden evvel bir kerecik babası ile denizi görmeğe gitmişti. Hem o gün ne uğursuz bir gündü. Koncolosları öldürdükleri için birkaç Müslüman asılıyordu.
Haftalar, aylar, yıllar geçti, işte hâlâ unutamamıştı. Ne vakit deniz lâfı olsa o asılanlar gözünün önüne gelirdi.
Selanik artık onun hayalinde kalan yarım asır evvelki Selanik’e hiç benzemiyordu.
Şefika Molla nefes almak için biraz durdu. Gözlerini yerden kaldırdı. Karşısına baktı. “Oh, çok şükür ya Rabbi!” diye haykırdı. Önünde küçük kubbesiyle al, yeşil camlı penceresiyle güzel, zarif bir türbe yükseliyordu.
“Rüküş gel, şu zatı ziyaret edelim” dedi. İkisi de türbeye doğru yürüdüler.
“Ayol hanım nine, o, türbe değil...” dedi.
“O belediye abdesthanesidir” dedi, “içerisine işemek için herkes girebilir.”
Zaman, Sayı: 332, 11 Mart 1335/1919, s. 2.
(Özet değildir)
Ömer Seyfettin, Bütün Hikâyeleri (Hazırlayan: Hazırlayan: Nâzım Hikmet Polat), Yapı Kredi Yayınları, 2. Baskı, 2015, İstanbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder