30 Aralık 2019 Pazartesi

Ömer Seyfettin - Primo Türk Çocuğu

Primo Türk Çocuğu

Bu serin ve karanlık eylül gecesinin yıldızsız seması altında meyus ve mustarip Selanik, sanki gündüzki nümayişlerden, heyecanlardan, gürültülerden yorulmuş gibi, baygın ve sakin uyuyordu.
Rıhtım tenha idi...
…mühendis Kenan Bey
Türklükten nefretiyle, Türklüğe yani medeniyetsizliğe karşı olan garazıyla, Avrupa muaşeret kaidelerindeki vukuf ve maharetiyle, nazikliğiyle, şen ve şuhluğu ile meşhurdu. Tahsilini Paris’te bitirmişti.
…dolgun bir maaşla İzmir’e gitmiş, orada âşık olduğu güzel bir İtalyan kızıyla izdivaç etmişti...
O hiç harbi sevmezdi.
…bir masondu! Yakında “grandmetr” bile olacaktı!

Fransa’yı hatırladı. Daima fazilete, insaniyete hizmet ettiğini haykıran bu millet yüz senedir Afrika’yı kana boyuyor,
İtalya’ya da müstemlekesi dar gelmişti... Şimdi beklenilmeyen, ümit ve tahayyül olunmayan bir dakikada Trablus’a saldırıyor,
Silahsız Afrika’yı tamamıyla zapt eden bu yırtıcı, insafsız, müthiş Avrupalılar Asya’yı da paylaşıyorlar, bu tecavüzlerine soğukkanla, “Şark meselesi!” diyorlardı. Milyonlarca adamı insan yerine saymıyorlar, onlara hayvanlardan daha aşağı muamele ediyorlardı. Kendi memleketlerinde yalancıktan gülünç insaniyetler gösteren, şefkat pazarları, şefkat müesseseleri tesis hatta hayvanları himaye cemiyetleri teşkil eden bu dolandırıcı, alçak Avrupalılar…

Navarin’de donanmamızı yakarak Yunanistan’ı icat etmişlerdi.

“Yalnız insaniyet, başka bir şey yok!” diyen franmasonluk şimdi nerede idi?..

Bütün hayatında ne kadar yanlış ve çürük fikirlerle aldandığını, kavmiyetsizliğin, milliyetsizliğin, “beynelmileliyetçilik ve masonluk” hülyasının biraz düşünebilen bir adamı hüngür hüngür ağlatacak derecede gülünç bir budalalık olduğunu anlıyor, istemeyerek, içinden “Ben neyim?..” diye kendi kendine soruyor, fakat “Türk’üm!..” demeye cesaret edemiyor, şimdiye kadar ruhu zapt olunmuş kıymetsiz bir cesetten başka bir şey olmadığını idrak ile hiddetinden ve utanmasından ağlamak istiyordu.

Yürüdü ve şuursuz bir hareketle Splandit Palas’ın önüne geldi.
“Oda var mı?” diye sordu.

Avrupa’dan geldiği seneyi, gençlik ve bekârlık günlerini hatırlıyor,
Grazia’yı ilk defa İzmir’de bir baloda görmüş ve hayret etmişti.
Evvelâ babasına kendisini takdim ettirdi. Bu mösyö, Vitalis isminde bir İtalyan mühendisti.

Mösyö Vitalis kızına tarihten, ensâbiyat ilminden bahis açtı; Bizans İmparatorluğu’nu zapt eden Türkler ancak bir avuçtu... Bugün görülen Rumeli ve Anadolu ahalisi hep Rum’du. Fakat zorla dinleri tebdil edilmişti. Evet Kenan da bir Rum çocuğu idi. Türkiye, Avrupalılar tarafından taksim edildikten sonra hiç şüphesiz Rumeli ve Anadolu’da Türk namı altında yaşayan on yedi milyon Rum eski dinlerine dönecek, Hıristiyan olacaklardı... Mösyö Vitalis böyle anlatıyor,

Baba kız hayalleriyle Kenan’ı Rum olarak kabul ettikten sonra izdivacı o kadar imkânsız görmediler.

Sonra Şark meselesi halledilince, yani Türkiye Avrupalılar tarafından parça parça taksim edilince en büyük mevkileri böyle Kenan gibi mütefennin, Avrupa’da tahsil görmüş, yerlilerin ruhuna vâkıf, muktedir adamlar işgal edecekti.
Grazia ile birleşmişti. İki sene içinde birbiri üstüne iki erkek çocuğu olmuştu. Gayet mesuttu. İtalyan âdetini takip ederek çocuklarını numara ile çağırıyorlar: “Primo! Sekundo!” diyorlardı.

Otelin kapısından çıkınca gözleri kamaştı.
Meyus bir çehreye rast gelmiyordu. Aksine şapkalıları daha şen, daha mesut görüyordu.

Küçük, zarif yalısı ölmüş gibi sessizdi.

Geçme nâmert köprüsünden, koy aparsın su seni!
Korkma düşmandan, ki âteş olsa yandırmaz seni!
Müstakim ol, Hazret-i Allah utandırmaz seni!

Seviyorum zannettiği bu siyah gözlü lâtif kadın, hakikatte, aslıyla, esaslarıyla, kavmiyetiyle kendisine ne kadar yabancı, ne kadar uzaktı. Ve hatta bir düşmandı…

“Ne vakit hareket edeceğiz, Kenan? Yarın mı?..”
“Ben buradan bir yere gitmem!” dedi. Grazia inanamadı.

(Primo rıhtımda Orhan adlı çocukla konuşup olan bitenler hakkında malumat edinmiş
Karısıyla tartışan Kenan Bey artık birlikte yaşayamayacaklarını anlar. Karısı Primo’yu da yanına almak ister fakat Primo Türk olduğunu haykırarak annesinden uzak durur.)
Genç Kalemler, C. 3, Sayı: 13, 5 Kânun-ı evvel 1327 [18 Aralık 1911], s. 3-11, 14-27.


(Özet değildir)
Ömer Seyfettin, Bütün Hikâyeleri (Hazırlayan: Hazırlayan: Nâzım Hikmet Polat), Yapı Kredi Yayınları, 2. Baskı, 2015, İstanbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder