30 Aralık 2019 Pazartesi

Ömer Seyfettin - Nakarat

Nakarat

Bu sabah şiddetli bir baş ağrısıyla uyandım.
Acaba hayale benzeyen bir hakikat yok mudur? Olsaydı mutlaka saadet de olacaktı.
Birbirine benzeyen vakasız boş günler kadar insanı bitiren azap olamaz.

Faziletli olmak insanın elinde değildir. Fakat kim isterse namuslu olabilir. Bu, ihtiyarî bir şeydir!

Naş, naş
Çarigrad naş...

Ben... eşkıya takibine, eşkıyaya dair haberler edinmeğe memur genç zabit, neler düşünüyor, nelerle uğraşıyor, neler yazıyorum. Evet, taraçadaki kızla işi azıttık!

Kim bilir bu ‘naş’ ne demek? Hep bana bakarak tekrarlamasına bakılırsa bir hitap olmalı. “Seni çok seviyorum, senin için ölüyorum!” demek olmalı. Yahut da bunlara yakın bir şey!

Hizmetçimle silahlı mekkâreciden başka köyde asker kalmamıştı.
…kız yoktu.
Sordum: “Burada bir kız var, biliyor musun?”

Hayalimde tercüme ettiğim bu oynak aşk neşidesinin güftesini, giderayak, şu ihtiyara tercüme ettirmek fikri birdenbire zihnimi sarstı.
“Hâşâ efendim” dedi, “bizim köyümüzde bunu kimse söylemez! Biz bunu kabul etmeyiz.”
“Şu komşunun kızını nasıl bilirsin çorbacı?” dedim.
“Hangisini?”
“Rada’yı.”
“Onu bilmem ama, babası iyi adam değildi.”
“Nasıl iyi adam değildi?”
“Kilisede papazken kalktı, bir gün komita oldu. Geçen sene Velmefçe’de vuruldu.”

“Çarigrad ne?”
“İstanbul... !”

Ben ona neler düşünerek bakıyordum. O bana ne söylüyordu. O, benim için en büyük bir küfrü ederken ben, Türk zabiti, onun iri vücudundan, mavi ateş gözlerinden, geniş kalçalarından, şuh ellerinden başka bir şey görmüyor, ettiği ağır küfrü tatlı bir aşk neşidesi sanıyor, hatta nakaratını onunla beraber, bir ağızdan, tekrarlıyordum.

Yeni Mecmua, C. 3, Sayı: 63, 3 Teşrîn-i evvel [Ekim] 1918, s. 216-220.


(Özet değildir)
Ömer Seyfettin, Bütün Hikâyeleri (Hazırlayan: Hazırlayan: Nâzım Hikmet Polat), Yapı Kredi Yayınları, 2. Baskı, 2015, İstanbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder