26 Ocak 2020 Pazar

Ömer Seyfettin - Ashab-ı Kehfimiz

Ashab-ı Kehfimiz

Meşrutiyet’ten sonra büyük adamlarımızın çoğuyla görüşmüştüm. Hepsinin fikri, aşağı yukarı, şu neticede toplanıyordu: “Osmanlılık, müşterek bir milliyettir. Osmanlılık ne yalnız Türklük, ne de yalnız Müslümanlık demektir. Osmanlı devletinin idaresinde yaşayan her fert ‘bilâtefrik-i cins ü mezhep’ Osmanlı milletine mensuptur!” Hâlbuki bu fikir, gayr-i millî Tanzimat maarifinin yetiştirdiği dimağlarda doğmuş bir vehimden, bir ham hayalden ibaretti.
Bu muhterem efendiler; Balkan Muharebesi’nden sonra da hakikati göremiyorlardı.
Türk köylüsü “Dili dilime uyan, dini dinime uyan...” diye milliyetin hududunu pek güzel anlarken münevver efendiler son inkılâp esnasında ne dile, ne dine ehemmiyet veriyorlardı.
BİR ERMENİ GENCİNİN HATIRALARI 1 YENİ BİR DERNEK
30 Ağustos 1908, Moda...
…coğrafya hocamız vardı.
“Dünyada en birinci zevk ruzname tutmaktır” derdi.
Kendi kendime “Ruzname tutmak, tahrirî bir gevezeliktir” derdim.
Bugünden itibaren yarını yazmağa başlayacağım.
…kardeşlerimizi Kürt cellâtlarına doğratan Kırmızı Sultan’ın kuvveti, iktidarı birdenbire söndü.
Patrikhaneler “Eski hukukumuz, eski imtiyazlarımız” diye kımıldanmağa başladılar.
Rumlar, Arnavutlar, Bulgarlar, bazı Ermeniler “Osmanlılık bizim milliyetlerimiz için bir tehlike teşkil eder” diyorlar.

Memleketimizin son şairi Tevfik Fikret meşhur Rübab-ı Şikeste’sinde, ilâç için olsun bir ‘Türk’ kelimesi geçirmemiştir.
2 Sonuncu Olan İLK TEŞEBBÜS
23 Nisan 1912, Moda...
Dün İstanbul’a geldim.

İki sene evvelki fikirlerim bugün tamamıyla değişmiş bulunuyor.
“Osmanlılık” nedir? Kaynaşma Kulübü bunun manasını bana öğretti:
1- Osmanlı namı altında yaşayacak Türk mürk hangi milletten olursa olsun, milletler, kendi milliyetlerinden vazgeçecekler.
2- Dinlerinden, müesseselerinden, lisanlarından, yavaş yavaş ayrılacaklar. [56]
3- Cemaatlerinin ilham ettiği “irade”leri sunî bir nisyan ile unutarak yalnız ferdî, yalnız şahsî, uzvî “arzularıyla” yaşayacaklar.
4- “Osmanlı” namı tahtında birleşerek yeni, tarihsiz bir milliyet husule getirecekler.

İlk Tanzimatçılar bir kalemde milliyetleri sildiler. Türke Türklüğünü unutturdular. Lâkin dine dokunamadılar. Çünkü onlar da bizim gibi, belki bizden ziyade asırlardan beri köklenmiş taassuptan korkuyorlardı. Taassup izale edilince, tabiî, din de kalmazdı.
“Memâlik-i Osmaniye”de en çok mümini olan din İslâmlıktı. İslâmlığı yıkmak için ihmal icap ediyordu. Tanzimatçılar da memleketin her tarafını tanzim [69] ederken, medreselere hiç bakmadılar. Dinî müesseseleri hep eski hâlinde bıraktılar. İhmal ettiler.
3 ON İKİ SENE SONRA
“Hayat bir uykudur, aşk onun rüyasıdır!” derler.
Türkiye’de son felâketlerin uyandırdığı millî ruh büyümüş, alevlenmiş, her tarafı sarmıştır. Anadolu’nun en ücra köylerinde bile bütün Türk çocukları “Turan Turan” diye bağırıyorlar.
Artık kimse Osmanlı Kaynaşma Kulübü’nden bahsetmiyor, hep “Ashab-ı Kehf” konuşuluyor, onlarla eğleniliyordu.
Ashab-ı Kehfimiz, Kanaat Kitaphanesi, Kanaat Mat., İstanbul, 1918, 101 s.


(Özet değildir)
Ömer Seyfettin, Bütün Hikâyeleri (Hazırlayan: Hazırlayan: Nâzım Hikmet Polat), Yapı Kredi Yayınları, 2. Baskı, 2015, İstanbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder