26 Ocak 2020 Pazar

Ömer Seyfettin - Bomba

Bomba

…bodur ve çirkin ocak, içindeki odunları sanki hiddetle yakıyor, bir an evvel yutmağa çalışıyordu.
…genç Boris… karısı Magda…
“Değil mi
Magdacığım, çalışan mesut olur. Acaba sosyalistlerin hayali ne vakit hakikat olacak!”
Magda başını salladı, gülümsedi.
“Hiç, hiç, hiçbir vakit... Onların hayali hep hayal kalacak! Yine insanlar fenalar elinde esir olacak, çalışmanın faziletini birçok adamlar inkâr edecek.”

Boris mesut ve mahzuz, “Anlatayım, inan” dedi. “Artık buradan gideceğiz.”
“Nereye?”
“Amerika’ya.”
İki ay evvel, bir pazar gecesi eve geliyordum. Kapıda bir mektup buldum.
Bil ki o hain kafanı balta ile vücudundan koparacak, sana uyanların, seni sevenlerin eline vereceğiz.

…köpekler havlıyor…
Boris bağırdı: “Kimdir o?..”
“Ben, Melina...”
Bu komşunun kızıydı.
“Ne istiyorsun?”
“Baba İstoyan’ı...”
“Ben aramıyorum.”
“Kim arıyor?”
“Komitalar...”
“Bu adamlar nerde?”
“Bizim evde! Şarap içiyorlar.”
“Kaç kişi?”
“Daskalla beraber dört kişi...”
Birden gözlerini kıza kaldırdı ve “Haydi git söyle, ben geleceğim...” dedi.
Şimdi ben giderim. Onlarla konuşur; kendileriyle beraber dağa çıkmağa razı olduğumu söylerim. Ve paraların da henüz alınmadığını, bir hafta sonra elimize geçeceğini anlatır ve kandırırım. Yarın akşam bizi burada bulamazlar...

“Kim o?” dedi. Dışarıdan ahenksiz bir ses cevap verdi: “Aç Baba İstoyan, biziz. Konuşmağa geldik. Korkma!”
Uzun lâfın kısası! Vakit geçirmeyelim. Sekiz yüz lirayı getir...
Eğer yine söylemezsen oğlun Boris bizim elimizde mahpustur. Onu keseceğiz. Evini de yakacağız. Yine seni rahat bırakmayacağız...
İhtiyar hiçbir şey söylemedi. Başını salladı. Yattığı odanın kapısına gitti. İçeri girdi. Bir dakika sonra kırmızı ve ağır bir çıkın ile geldi.
“Aferim, Baba İstoyan” diyordu, “zahmet vermedin. Şimdi bize şarap çıkar, eğlenelim...”
Dışarı çıkıyorlardı. Kısa boylu esmer, beraber getirdikleri siyah bezde sarılı şeyi hatırladı. “Kaptan” dedi, “bombayı ne yapacağız?”
Şimdi senden bir ricam var, bu bombayı bana saklayacaksın. Sakın jandarmalara filan verme. Nasıl vaat ediyor musun? Ben de gidip hemen Boris’ini bırakayım...”
Magda ümit ve tehalükle cevap verdi: “Vaat ediyorum gospodin! Allah aşkınıza hemen Boris’i gönderiniz.”
Yavaşça siyah bezi çözdü.
O tuttuğu şey, oğlunun, güzel ve kumral Boris’in vücudundan koparılmış kesik ve kanlı kafası idi...
Genç Kalemler, C. 2, Sayı: 9, 4 Eylül 1327 [17 Eylül 1911], s. 147-151, 154-159.


(Özet değildir)
Ömer Seyfettin, Bütün Hikâyeleri (Hazırlayan: Hazırlayan: Nâzım Hikmet Polat), Yapı Kredi Yayınları, 2. Baskı, 2015, İstanbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder