26 Ocak 2020 Pazar

Ömer Seyfettin - İhtiyar Olsam da (Mahcupluk İmtihanı)

İhtiyar Olsam da (Mahcupluk İmtihanı)

Eşhas:
Hayranzade Şemi Bey      - 55 yaşında yeni zengin
Peride Hanım                    - 21 yaşında yurt müdiresi
Sermet                               - 25 yaşında başkâtipliğe namzet
Niyazi Molla                     - “
Gazanfer Bey                    - “
Bican Efendi                     - “
Müstemend Efendi            - 45 yaşında garson dö büro
Hayranzade, sonra Müstemend Efendi
Hayranzade - (Kendi kendine) Bu ne? Leylâk mı, yasemen mi? Menekşe mi, lâle mi? Gülden başka bir çiçek tanımam ki...
Hayranzade - Hayır, hiç şüphe yok, bu kız bir çiçek!
Hayranzade - Ulan Müstemend! Ne vakit geldin?
Müstemend - Şimdi!
Hayranzade - (Bileğindeki saate bakar.) On buçuğa geliyor... Patron olduğum hâlde saat sekizde geliyorum. Hâlbuki sen “garson dö büro”sun, benden iki saat sonra teşrif buyuruyorsun.
Müstemend - Elbette. Beş milyon lira. Köşkler, yalılar, apartmanlar, çatanalar, otomobiller, motorlar... Dünyanın cennetindesin.
Hayranzade - Hepsinin içine... Hepsinin içine.
Hayranzade - Ulan Müstemend (Birdenbire kendini toplayarak), pardon ağzımdan kaçırdım. Müstemendciğim, senin gençliğinde sesin çok güzeldi. Bu şarkıyı biliyor musun?
Müstemend - Biliyorum.
Hayranzade - Haydi beraber söyleyelim.
Evvelkiler, Peride
Peride - A, a, a, a, a... Ne oluyoruz? A, a, a...
Müstemend, Peride
Peride - Yüzüme bak Müstemend Ağa.
Peride - Ne olursan ol. Şimdi sen burada “garson dö büro”sun. Ne hakla benim odamda oturuyorsun?
Peride - Şu kıyafetine bak. Dilenci gibi. Pantolonun ütüsüz. Yaka bir tarafta, paça bir tarafta, fesle yazıhanede dolaşmak yasak olduğunu bilmiyor musun?
Müstemend, Hayranzade
Hayranzade - (Yavaşça aralıktan kapıdan girer.) Geçmiş olsun ulan!..
Müstemend - Senin sebebine aylığımdan yine üç lira gitti.
Müstemend, Peride
Peride - (Doğru vazolara gider) Ne o, daha bunları değiştirmedin mi?
Müstemend - Değiştiremedim.
Müstemend - Siz içeriye girdiğiniz vakit ben şarkı söylemiyor mu idim?
Peride - Evet...
Müstemend - Yanımda birisi vardı.
Peride - Evet, gördüm. Bizim beydi.
Müstemend - Hayır işte, yanlış görmüşsünüz.
Peride - (Bir kahkaha atarak) Ya kimdi?
Müstemend - Bey değildi.
Peride - Kimdi?
Müstemend - Söylemem.
Peride - O hâlde şimdi hesabınızı kesiyorum.
Evvelkiler, Hayranzade
Hayranzade - (Girer girmez Müstemend’e susması için gizli bir işaret eder. Yazıhaneye yaklaşır.) Bonjur Peride Hanım...
Hayranzade - Ne yapıyorsunuz?
Peride - (Şiddetle) Müstemend’in hesabını kesiyorum.
Hayranzade - Haydi dışarı defol. (Peride’ye dönerek) Ne yapalım. Bu bizim köpeğimiz. Ne yapsa acırız. İhtiyar bir köpek...
Peride, Hayranzade
Hayranzade - Sizin kâtip meselesini ne yaptınız?
Peride - Dün, bütün akşam gazetelerine ilân verdim. Bugün müracaatlar başlar. İçlerinden münasip birisini seçeriz.
Hayranzade - Kibar, terbiyeli, son derece mahcup olmalı. Evet son derece mahcup olmalı.
Peride - Bu sefer imtihan ederiz.
Peride - Mahcup, sıkılgan, utangaç olup olmadığını anlamak için...
Peride - (Biraz düşünerek) Meselâ açık bir roman okuruz. Eğer namuslu ise kızarır, (Kanepeye otururlar.) üzerine fenalık gelir. O kadar ki hatta o parçaya devam etmek imkânsızlaşır.
Peride - Geçen gün intizar odasında Müstemend’i bir şey okurken yakaladım. Elindeki kitabı aldım. Bir de ne göreyim, maazallah Hüseyin Rahmi’nin Şıpsevdi romanı değil mi? Fena hâlde çıkıştım. Ellerime sürülmesin diye bir gazeteye sardım. Alıp eve giderken, vapurda denize atacaktım. Hâlâ kasanın üstünde duruyor. Unutmuşum. Bu kitabın herhangi bir sahifesini Müstemend’e okuturuz. Eğer dinleyen kızarmazsa bizim işimize gelmez.
Evvelkiler, Müstemend
Müstemend - (Hayranzade’ye) Biri gelmiş, sizi görmek istiyor.
Peride - (Müstemend’e) Haydi çabuk! Müracaat edeni buraya getir! (Müstemend çıkar, genç güzel bir delikanlıyı içeriye sokar)
Peride, Sermet, Müstemend (Keyifli)
Sermet - Bakalım beni kâtipliğe kabul edecek mi?
Peride - Sana öğreteyim. Evvelâ Hüseyin Rahmi’nin bir romanından iki üç satır okuyacağız. Sen kıpkırmızı ol, elini yüzüne kapat, icap ederse bayıl, arka üstü düş...
Müstemend, sonra Hayranzade
Müstemend - Benim haberim yoktu. Demek siz bir kâtip alacaksınız. Bu kâtibin son derece mahcup, namuslu, hayalı olduğunu istiyorsunuz, imtihan edeceksiniz değil mi?
Hayranzade - Evet. Nereden biliyorsun?
Evvelkiler, Peride
Peride - Ah, teessüf ederim Şem’î Beyefendi, teessüf ederim.
Hayranzade - (Şaşırarak) Hayırdır inşallah, niçin?
Peride - Nasıl olacak? Bu adî garson do büro ile yine senli benli konuşuyorsunuz!
Hayranzade, Peride, Sermet
Peride - Teşrif ediniz.
(Sermet gayet mütereddit girer. Beceriksiz bir duruşla sağına soluna bakar, kollarını önüne bağlar, yere bakar...)
Hayranzade - (Kendi kendine) Tuhaf! Acaba insanı, utanmaktan yerin dibine geçirecek bu hadiseler ne?..
Peride - Durunuz, size yazayım... Ama yüzüme bakmadan okuyacaksınız. Sonra hemen yırtıp atacaksınız. (Yazıhaneye koşar, bir satır yazar, kâğıdı katlar.) Ben odadan çıkmadan sakın okumayınız. (Kendi hususî odasına yüzü kapalı kaçar.)
Hayranzade - (Kâğıdı açar, okur.) (…) Sermet küt diye yere düşer.
Müstemend (yalnız), sonra Peride, Hayranzade
Peride - (Hiddetli hiddetli kapıdan görünür) Ne var!?
Müstemend - Üç kişi birden geldi. Galiba kâtiplik için.
Evvelkiler, Niyazi Molla, Gazanfer Bey, Bican Efendi
Hayranzade - Kâtiplik için mi geldiniz?
Hepsi birden - (Müstemend’den başka) Evet...
Evvelkiler, Peride
Peride - Şem’î Bey şimdi gelir. İnşallah kendisiyle tanışırsınız. Fakat size bir tavsiyede bulunayım: Bizim bey sıkılgan, mahcup adamlardan hiç hazzetmez. Ne sorarsa açık açık cevap vermeli. Kapalı lâfları riyaya atfeder. Hanginiz daha serbest davranırsa o kazanır. Size iyilik olsun diye söylüyorum.
Peride’den başka evvelkiler, Şem’î Bey
Hayranzade - Pekâlâ... (Kendi kendine) Olmayacak, açık sormalı, bakalım yine hayâsızlık edecekler mi? (Bican Efendi’ye) Siz sünnet oldunuz mu?
Hayranzade - …içinizde on beş yaşında iken bulûğa eren var mı?
Üçü birden - Evet var, ben, ben de, ben de...
Hayranzade - (Hepsinin suratlarına ayrı ayrı baktıktan sonra) Tuh, Allah müstahakkınızı versin! Hayâsızlar...
Hayranzade’den başka evvelkiler, Müstemend
Müstemend - (Kendi kendine) Utancından bayılan oğlanın yanına gitmiş olacak. (Sonra hepsine dönerek) Bana bakınız. Ben feleğin çemberinden geçmiş bir adamım. Bu hayvanzade benim kırk yıllık arkadaşımdır. Bu herifte hiç hayâ, merhamet, namus filân yoktur. Hâlis bir muhtekirdir. Aklı yalnız ihtikâra erer. Tabiî işitmişsinizdir; kursağına muharebe esnasında kaç Balkan treni girdi. Şimdi milyonları var. Fakat bu budala bu günlerde müdire denilen o şıllığa tutulmuş, onun emrine tâbidir. Aklı sıra onu kıskandığı için mahcup, utangaç kâtipler bulmağa çalışıyor. Ben giderken size tembih etmeğe unuttum. Ne söylerse utanınız. Gözlerinizi yerden kaldırmayınız. Ne sorarsa, “Hicabım mâni buna, cevap veremem” deyiniz! Zannedersem birkaç kişi yanına alacak. Zira müdire olacak o şırfıntı haftada ancak iki üç defa geliyor. Her ay iki yüz lirayı cebine indirmekten başka bir iş gördüğü yok.
Gazanfer Bey - Hâlbuki Müdire Hanım bize “Ne sorarsa açık, seçik, serbest serbest cevap veriniz, sıkılmayı riya zanneder” demişti.
Müstemend - Ah o hain! Zavallı hayvanzadeye, kendi zamparasını sırtında taşıttı. Şimdi o yalancıktan bayılmış köftehoru kolonya ile ovduruyor. Planlarını söylemeğe bir türlü vakit bulamadım. Ha... Hem size hitap edince kızaracaksınız...
Evvelkiler, Peride
Peride - Aşkolsun Müstemend! Biz içeride ilâç bekleyelim, sen burada çene çal!..
Peride, Hayranzade
Hayranzade - Hakikaten melek gibi çocuk. Yüzüne baktıkça kızarıyor. Ne ise açıldı.
Peride - Gördünüz ya... Şimdi bu kadar hayalı kız bile bulamayız.
Peride - Bunlara şimdi ret cevabı versek olmaz. Yalancıktan bir imtihan geçelim.
Hayranzade - Azizem onlarda utanacak surat yok. Şıpsevdi değil, Hamamcı Ülfet’i okutsak aşır dinler gibi dinleyecekler.
Peride - Hayır, utanma imtihanı değil; sözde ilmî bir imtihan! Benim odada öyle bir kitap var. “Telsiz telgrafa” dair bir eser... Kardeşim için almıştım, göndereceğim. Sermet’i çağıralım. O okusun, ötekiler dinlesin.
Hayranzade - Netice?
Peride - Sanki anlayamadıklarını, ilmî noksanlarını sebep addeder, hepsini reddederiz.
Hayranzade - Pekâlâ!
Hayranzade, Peride, Sermet, Gazanfer, Niyazi Molla, Bican Efendi, Müstemend
Hayranzade - Ha, işte oturun, oturun efendiler.
(Hiçbirisi oturmaz. “Estağfurullah, estağfurullah, huzur-ı âlinizde estağfurullah” sedaları. Peride Sermet’i yazıhaneye oturtur. Önüne kitabı koyar. Yanağını yanağına yaklaştırır. Müstemend’in gözü üzerlerindedir.)
Peride’den başka evvelkiler
Hayranzade - (Sermet’e) Okuyunuz bakalım. (Ötekilere) Ha... Evvelâ biraz malûmat edininiz. Okuyacağımız nedir? Biliyor musunuz? Telsiz telgraf bahsi...
(Sermet’e) Değil mi?
Sermet - Evet efendim.
Niyazi Molla - Maazallah... Maazallah...
Gazanfer - (Dudaklarını ısırarak) Pek müstehcen. Pek ayıp!
Bican Efendi - Bu âdeta bize hakaret!
Hayranzade - (Şaşırarak) Ne diyorsunuz be?
Hayranzade - (Bayılanlara bakarak) Hakikaten bunları ne yapacağız? Su dök bakalım suratlarına! Vay anasını ne hicap, ne hicap! Bunları da kaleme alalım. (Baygınlarda sevinç hareketleri) Tam bizim idareye lâyık şeyler. Ya Allah göstermesin, telefonu okuyaymışız. Demek hepsi füc’eten öleceklermiş.
Müstemend - (Başını sallayarak) Zahir...
Evvelkiler, Peride
Ah zavallılar. (Peride’ye) Müdire hanımefendi, demin getirdiğim lokman ruhunu verir misiniz? Şunlara koklatayım.
Peride - Lüzum yok. Ben şimdi onların hepsini ayıltırım. Hem bak ne çabuk.
Bican Efendi’den maada evvelkiler, Müstemend
Müstemend - Ne oldu buna? Deli mi oldu? Deli mi oldu?
Peride - Hayır, aklı başına geldi. Yani ayıldı.
Müstemend - Lokman ruhu mu koklattınız?
Peride - Hayır, şap şup ruhu!
Gazanfer’den maada evvelkiler
Müstemend - Hay Allah müstahakkını versin! İyi ki idareye almadık. Aklımızı başımızdan çıkaracaktı.
Hayranzade - Yalancı ama...
Peride - (Gülerek) Kahraman...
Peride, Sermet (Kucaklaşırlar.)
Sermet - Ah sevgilim, ne mes’uduz!
Peride - (Onu öperek) Oh çok, çok mesut. Bu haftayı bir arada geçirelim.
Müstemend, sonra Hayranzade
Müstemend - (Yalnız) Nerede bizim başkâtip bey! Şüphesiz müdire hanımefendinin yani onun yanında!
Müstemend - …Gel seni ayıltacağım. Bayılan sensin! (Odanın ortasına çeker, müdirenin odasını göstererek) Yeni kâtiple müdire buradalar...
Hayranzade - (Gözünü deliğe yaklaştırarak) Oooo.. (Müthiş ihtilâçlar... Doğrulur.) Aman ya Rabbi! Ah... Ne yapayım ben şimdi?..
Müstemend - Tut ikisinin kuyruğundan, at dışarı.
Evvelkiler, sonra Peride, Sermet
(Hayranzade eğilip bakarken kapı açılır. Peride Hayranzade’yi öyle eğilmiş görünce bir çığlık koparır)
Peride - A, a, ah ne yapıyorsunuz?
Hayranzade - Aman Allah aşkına böyle şeyler söyleme. Davadan vazgeç! Ben sana istediğin tazminatı vereyim.
Peride - (Sükûnet bularak) Beş bin lirasını şimdi vereceksin.
Hayranzade, Müstemend
(Birbirlerine bakışırlar. Bir an sükûnet. Uzaklaşan ayak seslerini dinlerler. Hayranzade hâlâ heyecanlıdır. Eli kalbinde..)
Hayranzade - Oh... Ne ise yine darılmadı, ya darılsaydı, ben ne yapardım?
Müstemend - On bin liraya acımadın mı hiç be?
Ömer Seyfettin Külliyatı: 8, Mahcupluk İmtihanı, Muallim Ahmet Halit Kitabevi, İstanbul, 1938, s.3-55.



(Özet değildir)
Ömer Seyfettin, Bütün Hikâyeleri (Hazırlayan: Hazırlayan: Nâzım Hikmet Polat), Yapı Kredi Yayınları, 2. Baskı, 2015, İstanbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder