26 Ocak 2020 Pazar

Ömer Seyfettin - Balkon

Balkon

Muhsin Bey sofradan kalkınca, büyük ceviz büfeye dayanmış, kendilerini gülümseyerek dinleyen hizmetçiye, “Eleni, nargilemi kameriyeye getir,

Hamdune Hanım’ın daha memede iken alıp kendine evlât ettiği bir kız (Resan) /  Muhsin Bey onu oğlu Suat’tan ayırt etmemiş, belki daha ziyade sevmişti.

(Suat ve Resan) Küçükten, pek küçükten beri sevişiyorlardı!
“Artık evlenmeliyiz, Suat...” dedi.
“Mecburuz.”
“Niçin?”
“Çocuğumuz doğacak!” dedi.

…bu izdivaç için Muhsin Bey’in reyine bile lüzum görmüyorlardı. Yalnız nasıl sevindiğini görmek için haber vereceklerdi.

Hamdune Hanım daima meyus yaşayan sinirli insanların neşeli zamanlarındaki heyecanlı tavırlarıyla yavaş yavaş işi açıyordu. Suat’ın büyüdüğünden bahsetti. Çabuk evlenirse çok iyi olacaktı. Fakat Resan’a hiç kıyamıyordu. Dışarı veremeyecekti. Muhsin Bey, “İç güveyi alırız” dedi.
“Suat’a Resan’ı alıveririz, vesselam.”
“Ne demek?”
“Ben Suat’la Resan’ı birbirlerine verdim bile.”

Muhsin Bey bir türlü niçin bu izdivaca razı olmadığını söyleyemiyordu.

“hani yirmi sene evvel, henüz seninle yeni karı koca iken ben İzmir’e mal müdürü tayin olunmuştum. Hatırlıyorsun ya?”
“Sana her hafta mektup yazdım, çağırdım; yalvardım. Yakardım; gelmedin.”
“İşte o bir sene içinde, ben sana kızdığımdan orada İzmir’de başka bir kadınla evlenmiştim.”
Bu kadın doğururken öldü. Resan, işte onun kızıdır. Suat’ın kardeşidir. Anladın mı? Onlar evlenemezler.

İkinci Kitap, Tanin Mat., İstanbul, Şubat 1336 [1920], s. 36-48.

(Özet değildir)
Ömer Seyfettin, Bütün Hikâyeleri (Hazırlayan: Hazırlayan: Nâzım Hikmet Polat), Yapı Kredi Yayınları, 2. Baskı, 2015, İstanbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder