26 Ocak 2020 Pazar

Ömer Seyfettin - Ferman

Ferman

Sanki bir tufandı.
Belgrad - Şabaç yolu çökmüştü.
Konak yerinde otağ-ı hümayunu görmeyen bütün ordu, âsumânî bir gazap karşısında donakalmış; günahkâr bir cemaat gibi birdenbire sustu.
“Otağcılar fırtınadan yolu kaybetmişler. Konak yerine gelemediler, padişahım...”

Tosun Bey yine kendini gösterdi. Tek başına dağları, ormanları, mağaraları dolaştı. Beşer, onar rast geldiği eşkıyalarla tek başına vuruşarak hepsini yere serdi. Bütün ordu yolunu temizledi.

…yeniçerilere sordu: “Otağ-ı hümayun nerede, ağalar?”
“Kurulmadı.”
“Niçin?”
“Kaybolmuş...”

Tosun Bey’i, sadrazamın yanına götürdüler.
Karşısında Silahtar Cafer Ağa ile Nişancı Feridun Bey dîvan duruyordu.
“Oğlum Tosun,” dedi, “sana bir iş çıktı. Senin gibi at sürecek er yok. Bu ferman-ı hümayunu şimdi al. Koş, Niş’e götür... Oradaki Bey’e ver...”
Karanlığın, yağmurun, rüzgârın içinde dörtnala uzaklaştı. Kayboldu...

(Niş’e varınca mola verdi)
Rüyasında, götürdüğü fermanın eriyerek kan olduğunu, sonra tufan dalgasının kırmızı alevler halinde bütün vücudunu sardığını görüyordu. Sıçradı, uyandı.

(nice tereddütten sonra) fermanı da açtı.
“... İşbu emr-i şerifimizin hâmili devletimize vücudu muzır olan Tosun Bey kulumun da heman vürûdunda başın kesesin ve şöyle bilesin ki...”
…bu kırmızı kese, kendi idam fermanıydı.
“Ama niçin? Ama niçin?” dedi.

Güneş bulutlar içinden gizlice doğarken, doludizgin Niş’e girdi.
“Çabuk Bey’e haber verin, ferman var...”

Tosun Bey gülerek “Bir ferman-ı hümayun getirdim” dedi. Ve koynundan kırmızı keseyi çıkardı. Öptü. Başına koydu. Uzattı.

Zavallı ihtiyar ağlamaya başladı.
“Ne ağlıyorsun, Bey hazretleri?”
İhtiyar inledi: “Bu fermanın ne yazdığını biliyor musun?”
“Biliyorum: Benim kafamın kesilmesini yazıyor.”

“Ben senin basını kesmem, Tosun Bey. Şimdi affını yazacağım. Çifte tatar çıkaracağım. İstirhamım kabul olunmazsa kendi başımın kesilmesini isteyeceğim.”
“Hayır, Bey! Hayır... Padişahın emrinden dışarı çıkma. Başımı kes... Kestikten sonra affımı istirham et. Padişahım, kendi emri yerine geldikten sonra, ben kulunu affetsin.”

Yeni Mecmua, C. 1, Sayı: 7, 23 Ağustos 1917, s. 136-140.


(Özet değildir)
Ömer Seyfettin, Bütün Hikâyeleri (Hazırlayan: Hazırlayan: Nâzım Hikmet Polat), Yapı Kredi Yayınları, 2. Baskı, 2015, İstanbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder