26 Ocak 2020 Pazar

Ömer Seyfettin - Hürriyet Gecesi

Hürriyet Gecesi

On iki saatlik kısa bir zaman içinde, birçok yılların istiap edemeyeceği, en büyük sevinci, en büyük neşeyi, en büyük zevk ve heyecanı duymak, en büyük, en yetişilmez ümitlere düşmek... insanı öyle sarsar ki!

O ilk gün, o ilk hürriyetin ilân edildiği gün neydi ya Rabbi!

Dünkü devrin şahsiyet etrafına çektiği o demir ve ateş kale içine senelerce birikmiş emellerim artık serbestti!

…beyaz sakallı, uzun boylu bir ihtiyar...
Yarım saat benimle gez. Görüyorum ki sen, zavallı genç, büyük bir galeyan içindesin. Yükselmezsen uçurumlara yuvarlanırsın.
“Ne iş yapıyorsun?”
“Muharrirlik.”
“Öyle ise sen bir hançersin! Kendi kendini kullanan, sapı namlusunun elinde olan bir hançer... İnsanlara, istersen en büyük hizmeti görür, onlara fazileti, sevmeyi, hakikati öğretirsin. İstersen onların faziletlerini öldürür, sükûnetlerini bozar, hepsini boğaz boğaza getirir, hayatlarının saadetlerini, zevklerinin lezzetlerini kaybettirirsin!

İhtiyar sordu: “Ey genç muharrir, söyle bakalım, işte hürriyet! Sen neler yapacaksın?”
“Hürriyet için çalışacağım” dedim.

“Heyhat... Ben seni gördüm, delikanlı, inkâr etme. Senin ruhun hırs dolu... Sen gayesini idrak etmemiş bir cemiyetin evlâdısın! Çok gençsin! Hakikî hayatın manasını bilmiyorsun! Her gafil gibi yalnız kendini düşünüyor, fâni nefsinin kıymetsiz menfaatinden başka bir şeyi aklına getirmiyorsun.”

“Ne biliyorsunuz?”
“Gafil olmasaydın bu derece sevinir, kendini kaybeder miydin?”

“Hürriyet! Hürriyet! Bu, seni mes’udiyete götürecek bir yol mu? Milletin mesut olmadan sen mesut olabileceğini ümit ediyor musun?
On beş gün sonra şüphesiz bu gürültüler, bu nümayişler bitecek. Kuvvetlenmemizi çekemeyen düşmanlar gizli hücumlarına başlayacaklar. Üç, dört sene sürmeyecek, en aşağı üç devlet bizim üzerimize atılacak...”

Senin milletin kendi vatanında bir köle, bir esir, bir bekçi, bir fakir... Ona ilim, servet, saadet, duygu, ideal ver!.. Ben seni gördüm, sokak fenerine nasıl vurduğunu gördüm. Bu şiddetini, bu galeyanını ölmez ve ezelî bir mevcut olan milletine ver!
Sen şan ve şöhret budalasısın! Amma biliyorsun ki şan ve şöhret gölge gibidir. Kim onun üzerine giderse o kaçar! Kim ondan kaçarsa o arkasından gelir...”
Yeni Mecmua, C. I, Sayı: 4, 2 Ağustos 1917, s. 78-80.


(Özet değildir)
Ömer Seyfettin, Bütün Hikâyeleri (Hazırlayan: Hazırlayan: Nâzım Hikmet Polat), Yapı Kredi Yayınları, 2. Baskı, 2015, İstanbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder